19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Sıra dışı Bir Yargılama Tasavvuru
Sıra dışı Bir Yargılama Tasavvuru PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 6
KötüÇok iyi 
Yazar Av.Cüneyt Toraman   
23-04-2011
Kamu Hizmetinin ayıplı ifasına karşı,

Sıra dışı Bir Yargılama Tasavvuru            

                                                                       Av. Cüneyt TORAMAN

Yargılama, (bölge ve zaman itibariyle büyük farklılıklar gösterse de) insanlık tarihi kadar uzun bir geçmiÅŸe dayanmaktadır. Ä°nsanlar, aralarındaki uyuÅŸmazlıkları giderecek, “yansız” “objektif” ve “adil” bir ÅŸekilde karara baÄŸlayacak ve bu kararın uygulanmasını saÄŸlayacak,  “etkin bir güce” daime ihtiyaç duymuÅŸlardır. Gücün egemen olduÄŸu çaÄŸlarda -sadece- “iç düzenin” saÄŸlanması amacıyla yürütülen “yargılama” faaliyeti, günümüzde,  uluslararası  iliÅŸkileri  de  içine alarak,   

dünya barışına da hizmet etmeyi amaçlamaktadır. Yargı, özü itibariyle, herkesin -önceden belirlenen- kurallara uymasını, dolayısıyla, “eÅŸitliÄŸi” ve “düzeni” saÄŸlamaya çalışmaktadır. Yargı, hukuka baÄŸlılığı denetleyen ve hukukun üstünlüÄŸünü tesis eden “son kapı”[1] olduÄŸundan, yanlış uygulamaları (kararları), olası bir eÅŸitsizliÄŸin de temel kaynağını oluÅŸturmaktadır. Bu ise, adalete güvenin sarsılmasına, anarÅŸiye, insanların adaleti kendi eliyle gerçekleÅŸtirmeye çalışmasına zemin hazırlamaktadır. Adaletin önemi dolayısıyla, tarih boyunca, “adil bir yargılama” üzerine çeÅŸitli projeler geliÅŸtirilmiÅŸ, tüm insanlık, bu ortak miras üzerine sistemler kurmuÅŸlardır.

Bu açıdan bakıldığında, ülkemizdeki yargılama sistemi, “bize özgü” nitelikler taşısa da, biçimsel açıdan, dünyada mevcut uygulamaların benzerini oluÅŸturmaktadır. Esasen, birbiriyle çatışan deÄŸerleri uzlaÅŸtırmaya çalışan yargılama sisteminin, hemen her ülkede farklılıklar göstermesi doÄŸal olup, bu sistem, siyasi karar mekanizmaları tarafından, yerel tercihler veya özelliklerine uygun temeller üzerine inÅŸa edilmeye çalışılmaktadır. Bu tercihin doÄŸu olup-olmadığını ise, sistemin iÅŸleyiÅŸi ve sonuçları belirlemektedir.  Yargılama sistemi, toplumun beklentileriyle örtüÅŸüyor ve toplumun mutluluÄŸunu saÄŸlıyor ise, “iyi bir yargılama sistemi”nden söz etmek mümkündür. Ancak, yargılama sistemi, sayısız ÅŸikayetlere neden oluyor ve hatta “bizatihi bu sistemin kendisi” mutsuzluÄŸun kaynağı oluyor ise, bu durum, yargılama sisteminde “sorunlar” bulunduÄŸu anlamına gelmektedir. Hastalıklı her uzuv gibi, yargılama sisteminin de masaya yatırılmak suretiyle, hastalıklı uzvun -en uygun yöntemle- tedavi edilmesi gerekmektedir.

Bir ülkenin geliÅŸmiÅŸlik düzeyi, -kural olarak- o ülkedeki hemen her kurum için aynıdır. Ülkemizin, eÄŸitim, saÄŸlık, sosyal, siyasal, hukuki, ekonomik, sayısız sorunlarla karşı karşıya olduÄŸu, “sistemin iyi iÅŸlemediÄŸi”, tartışılmaz bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizde diÄŸer kurumlar gibi, yargı da (kurallar, personel, fizik mekanlar, çabukluk vs.) iyi iÅŸlememektedir. Hukuk adamları da aynı kanıyı paylaÅŸmakta olup, birikmiÅŸ yargı sorunlarının, ancak “kapsamlı bir reform” ile çözülebileceÄŸini düÅŸünmektedir. “Yargı birliÄŸi” ilkesinden sapmanın bir sonucu olarak, ülkemiz, “usul kuralları çöplüÄŸü” durumundadır. Avukatlar ve yargıçların dahi sık sık hata yaptığı bu sistemi, sadece hukukçuların anlayabileceÄŸi bir sistem olmaktan çıkarmak gerekir. Yargılama, -sonucu ne olursa olsun- çok uzun sürmektedir. BilirkiÅŸilerin bir kısmı, yeterli deneyime sahip olmadığı, bir kısmı da, sadece teknik bilgisi tahtında görüÅŸ bildirmediÄŸinden, eksik/hatalı raporlar verilmekte, buna baÄŸlı olarak, mahkemeler, hatalı ve yanlış kararlar vermektedir. Haksız veya hatalı kararlar, (uzun yargılama sürecine raÄŸmen) tarafları memnun etmemekte, bir üst mahkemeye –Yargıtay’a- müracaat da, (çoÄŸu kere) sorunu çözmeye yetmemektedir. Bu da, “ihkakı Hak” müessesesinin geliÅŸmesine ve kurumsallaÅŸmasına katkı saÄŸlamaktadır. Hatta, belli bir limitin üzerindeki uyuÅŸmazlıklar, yargı dışında (mafya yöntemleriyle) çözümlenmeye çalışılmaktadır. Dünyada hiçbir devletin, bundan memnuniyet duyacağı söylenemez. Adil bir yargılamanın vazgeçilmez koÅŸullarından biri olan “Yargı bağımsızlığı” ve “Yargının tarafsızlığı”da, ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. 

Yargının bu “genel sorunları” yanında, Ä°dari yargıdan kaynaklanan sorunlar, daha da vahimdir. Bu sorunların başında, idare mahkemelerinde, “hukukçu olmayan” yargıçların görev yapmasıdır. Böyle bir uygulama, görevin niteliÄŸiyle de baÄŸdaÅŸmamaktadır. Ä°dare mahkemeleri, aşırı bir ÅŸekilciliÄŸe dalmakta, her mahkemeye göre farklı usuller oluÅŸmaktadır. Davalar, çok uzamakta, bir çok dava yargılama devam ederken “konusuz” kalmaktadır. Yargılama uzun sürmesine raÄŸmen, verilen kararlar, idarenin haksız eylem ve iÅŸlemlerine karşı baÅŸvuruda bulunanları da tatmin etmemektedir. Bir diÄŸer husus, idare mahkemelerinde, yargılamanın temel ilkelerine uyulmamasıdır. ÖrneÄŸin, idare mahkemelerinde, “yargılama”nın esaslı unsurlarından olan, “yüz yüze” ilkesi uygulanmamaktadır. Mahkemeler, (çoÄŸu kere) davacı ve davalıyı görmeden, tanıkları dinlemeden, “evrak üzerinde” karar vermektedir. Ä°dare mahkemeleri, idare üzerinde, (psikolojik dahi olsa) “hukuka uygun iÅŸlem tesis etmeleri” yönünde bir “baskı” oluÅŸturmamaktadır. Ä°dare, yeterli bir denetime tabi olmadığından, mevcut uygulama, idarenin her türlü keyfiliÄŸine imkan vermektedir.

Öyle ise, hukukçuların, konuyu, “dünyadaki geliÅŸmeler”, “insan hakları” -ve mevcut sistemi de sorgulayan- çok geniÅŸ bir düzlemde ele almak suretiyle, “bu sorunların neden kaynaklandığı?” ve “nasıl giderileceÄŸi?” konusunda,  -gerek tespiti ve gerekse çözümünde- “düÅŸünceler/çözümler” üretmesi gerekmektedir. (Yargıya ve yargılamaya yönelik eleÅŸtirilere bakıldığında) Sorunların tespitinde, geniÅŸ bir konsensus bulunmakla birlikte, çözüm önerilerinin -konumuyla baÄŸlantılı olarak- farklılaÅŸtığı, bu önerilerden büyük bir çoÄŸunluÄŸunun da, -mevcut uygulamada esaslı deÄŸiÅŸiklikler içermeyen- maslahatlardan ibaret olduÄŸu görülmektedir. 

BilindiÄŸi gibi, ülkemizde, “yargı birliÄŸi” yerine “parçalı yargı sistemi” uygulanmaktadır. Adli yargı dışında, Anayasa yargısı, (yargı niteliÄŸi tartışılmakla birlikte) Sayıştay, idari yargı, hatta “Askeri Yargı” sistemi mevcuttur. “Yargı birliÄŸi” ilkesinden sapma olarak nitelendirilebilecek bu uygulamalar, baÅŸlangıçta aynı noktadan hareket etseler de, zaman içinde (diÄŸerlerinden) ayrışmakta, kendi sistemini ve kurallarını oluÅŸturmaktadır.[6] Adil bir yargılamanın, “yargı birliÄŸi” ilkesine uygun bir yapılanma (ve yargı sistemi) ile daha kolay gerçekleÅŸeceÄŸini düÅŸünüyorum.

1982 Anayasasının 125.maddesi, “idarenin her türlü eylem ve iÅŸlemlerinin yargı denetimine tabi olduÄŸunu” düzenlemektedir. Anayasa, idarenin eylem ve iÅŸlemlerinden dolayı, yargı denetimine tabi olduÄŸunu belirttiÄŸinden, idare, 2577 sayılı “Ä°dari Yargılama Usulü kanunu” ile “yargı denetimine(?)” tabi tutulmuÅŸtur.  Anayasanın, 36.maddesiyle de, “hak arama özgürlüÄŸü” güvence altına alınmıştır. Anayasayla güvence altına alınan bu maddeye göre, “herkes, meÅŸru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Yani, bu madde baÄŸlamında, “herkes, idare aleyhine de dava açma hakkına” sahip bulunmaktadır.

Ä°darenin her türlü eylem ve iÅŸlemlerinin, yargı denetimi kapsamına alınması ve idare aleyhine dava açma hakkının verilmesinin, idarenin yargı yoluyla denetlenmesi için yeterli olmadığı kanısındayız. Ä°darenin hukuka aykırı iÅŸlem tesis etmelerinin, idare ajanlarının yeterli eÄŸitimlerinin (bilgilerinin) olmaması, hukuka aykırı eylem ve iÅŸlemlerine karşı yeterli ve caydırıcı müeyyidelerin bulunmaması, ekonomik yetersizlikler vs. gibi pek çok nedeni bulunmaktadır. Bu sorunların her birinin çözümü, kapsamlı çalışmalar gerektirmektedir. Yargının sorunları oldukça fazla olmakla birlikte, biz burada, idare mahkemelerinde, “yargılama giderleriyle hak arama özgürlüÄŸü arasındaki iliÅŸki” ile “yeni bir yargılama modeli” üzerinde duracağız.

Ä°dari Yargıda, Hak Arama ÖzgürlüÄŸü-Yargı Giderleri iliÅŸkisi:
Ä°darenin herhangi bir eylem ve iÅŸlemine karşı, gerekli harçların yatırmak suretiyle dava açılabilmektedir. Davacı, davasını avukat eliyle açabileceÄŸi gibi, bizzat da açabilir. Yargılama giderlerinin, bu hakkın kullanılmasını engelleyici nitelikte olmaması gerekir. Yargılama giderlerinden ilki, açılacak dava için ödenecek masraflardır. Ä°dari yargıya baÅŸvuru için istenen, “baÅŸvuru harcı ve miktarının” idare aleyhine dava açma hakkının kullanılmasına engel teÅŸkil etmediÄŸi varsayılmıştır. Ancak yargılama giderleri, sadece dava açılırken ödenen baÅŸvuru harcından ibaret olmayıp, bu giderler arasına, sonradan, bilirkiÅŸi ücretleri ile avukatlık ücretleri de katılmaktadır. Yargılama giderlerinin, hak arama özgürlüÄŸü üzerindeki etkisini incelerken, bu giderlerin tümünü birlikte deÄŸerlendirmek gerekir.

Bu hakkını kullanmak isteyen “ilgili” tarafından, idare aleyhine, “bizzat” (vekille temsil edilmeksizin) dava açıldığını  varsayalım. Ä°dare, aleyhine açılan bu davada -özellikle iÅŸ hacminin fazla olduÄŸu ÅŸehirlerde bizzat hazır bulunmasının güçlüÄŸü nedeniyle- hemen, kendisini vekille temsil ettirme yoluna gitmektedir. Ä°dare, (ekonomik açıdan da) kendisini, vekille temsil ettirme  imkanlarına sahip bulunmaktadır. Ä°darenin, aleyhine açılan davayı “vekil eliyle” takip ettirmesi, dava açan kiÅŸi için, Türkiye Barolar BirliÄŸi’nin belirlediÄŸi “asgari ücret tarifeleri”yle birlikte, “ciddi bir yargılama gideri” kalemi ortaya çıkarmaktadır. Halen yürürlükte bulunan[3] T.B.B. asgari ücret tarifesine göre, bu miktar, 200 milyon TL ila 700 milyon TL arasında deÄŸiÅŸmektedir. Davacı, dava ve baÅŸvuru masraflarını minimuma indirmek suretiyle, davayı “bizzat” açmış olsa bile, idare vekille temsil edildiÄŸi için, davasının reddedilmesi halinde, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi gereÄŸince, idareye, (yargılama giderleri dışında) “avukatlık ücreti” de ödemesi gerekmektedir. Bu (ek) mali yükün, idare aleyhine dava açmayı düÅŸünenlerin büyük bir çoÄŸunluÄŸunu, idare aleyhine dava açmaktan vazgeçireceÄŸi kanısındayız. DiÄŸer yandan, davacı “kendi adına” dava açarak hukuki yardımdan yararlanamazken,  idarenin (hem de vatandaşın vergisiyle) kendisini “vekille” temsil ettirmesi, adil yargılamanın esaslı unsurlarından biri olan, “silahların eÅŸitliÄŸi” ilkesiyle baÄŸdaÅŸmamaktadır. 

Dünyada, “tüketicilerin korunması” kapsamında önemli aÅŸamalar kaydedilmiÅŸtir. Ülkemizde de, 1995 yılında, tüketicilerin korunması amacıyla çıkarılan, 4077 sayılı, “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun[1] ile, tüketiciler ayıplı mal ve hizmetlere karşı, korunmaya çalışılmış, bu yasa kapsamında, “Tüketici Mahkemeleri” kurulmuÅŸtur. 4077 sayılı yasanın, 23.maddesi uyarınca; “(...) Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır.” Yasa, HUMK.nun 7.bab, dördüncü fasıl hükümlerine atıf yapmakla, yargılama usulü açısından da, basitlik ve çabukluk ilkesini getirmektedir. Münferit olaylar dışında, genel olarak tüketiciyi ilgilendiren konularda, (bakanlık yanında) “tüketici örgütlerine” da dava açma hakkı tanınmıştır. GörüldüÄŸü üzere, bu düzenlemelerin, tüketiciye büyük kolaylıklar saÄŸladığı açıktır.

Günlük hayatta, sivillerin (ticari kuruluÅŸların) mal ve hizmetlerindeki ayıplar nedeniyle, tüketiciler önemli bir koruma altına alınırken, idarenin “ayıplı” hizmetlerinden dolayı, buna benzer kolaylıkların, kamu hizmetindeki ayıplar için düÅŸünülmemesi, “idarenin hizmetlerinden yararlanacak olan vatandaÅŸların, idarenin keyfi tercihlerine bırakılması”, anlamına gelecektir. Daha da önemlisi, hizmetten yararlanan ile idare arasındaki (idare lehine) büyük bir dengesizlik bulunmaktadır. Bu dengesizliÄŸin giderilmesi yönünde gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, idarenin, eylem ve iÅŸlemlerinde, “hukuka baÄŸlılığı” “denetlenemez” hale gelecektir. Ä°darenin örgütlü yapısı ve sahip olduÄŸu imkanlar dikkate alındığında, böyle bir düzenleme daha da gerekli hale gelmektedir. Vatandaşın, ayıplı bir telefon, ayakkabı veya televizyon veya ayıplı bir hizmete karşı korunması, elbette önemlidir. Ancak, ayıplı mal ve hizmetler için tanınan bu imkanın, idarenin ayıplı hizmetlerine karşı daha gerekli olduÄŸunu düÅŸünüyoruz.

Ä°darenin hukuka aykırı eylem ve iÅŸlemlerinin denetiminin “idari yargıya” bırakılması, haksızlıklara maruz kalanların sorunlarını çözmemiÅŸ, tam aksine, sorunlar yumağını, daha da büyütmüÅŸtür. Ä°dare, görevi gereÄŸi, düzenleyici tasarruflarda bulunmakta, vatandaÅŸlarla veya baÅŸka idari kurumlarla ilgili eylem ve iÅŸlemler tesis etmektedir. Bu yetkisini kullanırken, zaman zaman (bazen bilerek) hukukun dışına çıkmaktadır. Anayasanın 125 ve 36.maddesine göre, bu düzenlemeden maÄŸdur olanların, -tüketicilerin yarısından fazlasının bu yola baÅŸvurduÄŸu düÅŸünülecek olursa- hiç olmazsa %10 unun, bu düzenlemenin iptali için idare aleyhine dava açması düÅŸünülür. Ancak uygulamada, bu oranın %1’i dahi bulmadığı görülmektedir.[2] Bu sonuç, kağıt üzerindeki hak arama özgürlüÄŸünün, her zaman realiteye uygun olmayabileceÄŸini göstermektedir. VatandaÅŸların, bu haksızlıklara –büyük bir oranda- niçin boyun eÄŸdiÄŸinin, “niçin hakkını  aramadığının/veya arayamadığının” ciddi bir ÅŸekilde sorgulanması gerekir. Ä°dari yargının mevcut yapısı, %1 lik bu yükü dahi kaldıramaz durumdadır. Öyle ise, idarenin eylem ve iÅŸlemlerinin, etkili bir denetime tabi olmasını saÄŸlayacak (ucuz-yaygın-hızlı) bir yöntemin “pratiÄŸi” üzerinde düÅŸünmek gerekir. Biz de, uygulamadaki aksaklıkları ve uygulama örneklerini de göz önünde tutarak, “uygulanabilir” bir model önerisinde bulanacağız. Bu önerimizin, konunun tartışılmasına ve (yeni) alternatif modellerin sunulmasına zemin oluÅŸturmasını diliyoruz.

Yazının Devamı

Yeni Bir Yargılama modeli (lütfen link'i saÄŸ tıklayın)
:

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 25-04-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111281730 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net