|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa
|
Anasayfa
ORTAÇAĞLARDA BİLİM NEDEN GERİ KALMIŞTI? |
Yazar M. Postan
|
28-11-2005 |
( www.kimyaokulları.com adlı siteden alınmıştır.) M. Postan Cambridge Üniversitesi, Ekonomi Tarihi Profesörü OrtaçaÄŸların, klasik dönemin bilimsel birikimini daha sonraki dönemlerin kullanımı için koruduÄŸu genellikle kabul edilir. Bu yargı OrtaçaÄŸ uygarlığının, bilim yönünden hem baÅŸarısını hem de baÅŸarısızlığını dile getirir. BaÅŸarısı, dolaylı olması nedeniyle daha da büyüktür. OrtaçaÄŸ insanları yaÅŸadıkları Batı imparatorluÄŸunda, Arapların doÄŸu kesiminde buldukları ölçüde zengin bir bilim geleneÄŸine sahip deÄŸillerdi. Batı kesiminde bilim daha sonra. 12'nci ve 13'üncü yüzyıllarda Arap ve Yahudilerin etkisiyle baÅŸladı. O dönemde kendilerine o denli uzak ve yabancı insanlardan bilimsel bir kültürü almak ve özümsemek gerçekten küçümsenebilecek bir basarı deÄŸildir. Ama, sadece bu kadar, daha fazla deÄŸil. Bir kez aldıkları bilimi pek zenginleÅŸtirdikleri söylenemez. Nitekim bilime katkıları o denli azdı ki. bilim tarihçileri ortaçaÄŸları bir duraklama dönemi saymakta birleÅŸirler. Gerçi bu duraklamada hiçbir kıpırdama yoktu denemez. OrtaçaÄŸ insanları yüzyıllar boyunca bir ölçüde pratik el sanatlarını, biraz da doÄŸa bilgilerini geliÅŸtirmekten geri kalmadılar. Hatta 12'nci ve 13'ûncü yüzyıllardaki baÅŸarıları, bilimsel bir uyanma ya da rönesanstan söz etmemize olanak verecek derecede önemliydi. Bu uyanışın sonucu olarak bilimsel alanda daha önceki düzeyi çok aÅŸan bir bilgi birikimi oluÅŸtu. On birinci yüzyılın baÅŸlarında bile matematik bilgisi basit hesaplamalardan, Pythagoras öncesi geometriye ait birkaç önermeden, "abaküs" denen sayma çerçevesi ile ondalık kesirler bilgisinden ileri geçmiyordu. Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 28-11-2005 )
|
Devamı...
|
|
SANAT ADINA DURUÅž ORTAYA KOYMAK |
Yazar Necmettin EVCÄ°
|
28-11-2005 |
Bir ÅŸiir akÅŸamındayız. Åžair dostları ÅŸiirlerini okuyacaklar. HoÅŸluÄŸun boÅŸluÄŸunu yaÅŸamaya bırakacağım kendimi. Ne yalan söyleyeyim burada oluÅŸumun en sahici, en kayda deÄŸer gerekçesi bu. Nicedir göremediÄŸim bu türden vesileler de olmazsa bir araya gelemeyeceÄŸimiz üç beÅŸ nezih dostla soÄŸuk pınarın çağıltılı serinliÄŸinde buluÅŸup hoÅŸ zamanlar paylaÅŸmak. Önceleri ÅŸiir denizinin boyumu aÅŸan dalgalarıyla sürükleniyordum buraya. Åžiir, daha da önemlisi sanat deyince derin mi derin bir döngü içinde ruhum ürperiyordu. Nasıl ürpermezsin içinin iniÅŸ çıkışlarında kendi cevherine yekinmekten bunaldığın eÅŸikte kapılar birdenbire varoluÅŸun, hakikatin sırlarına açılacaktır. Ölçülemezlik, izah edilemezlik anlamında vahye yakın bir düzlemdesindir. Kendine kopuÅŸun, kendini kopuÅŸun; kendine akışın, kendini akışın; kendini aÅŸmanın, kendine aÅŸmanın, kendine boÅŸalmanın rahatlığını yaÅŸayacaksın. Kendimi aÅŸkın ve aÅŸkınlığın serin sarmalında kaybediÅŸ rüzgârına hazırlarken, toplantının sunuculuÄŸu üstüne yıkılan ÅŸair dostun kısacık bir cümlesi zihnimde evrilip çevrilmeye baÅŸladı bile:
Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 28-11-2005 )
|
Devamı...
|
|
KARLSRUHE MÃœZESINE GIDIN |
Yazar ?
|
28-11-2005 |
19.yüzyilda Almanya nin Mülhaym Sehrindeki Ren nehrinin bir yakasinda Almanlar, öbür yakasinda da Fransizlar oturuyordu. Fransizlar, her sene nehrin Almanlar'daki kismina geçip mahsulün tümünü toplayip götürüyorlardi.
O siralar, birligini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çikaramiyorlardi tabi. Her sene böyle olunca çareyi Osmanli Sultanina durumu yazip, imdat istemekte bulurlar. Mektupta Söyle denmektedir: "Fransizlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden aliyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dagitan bir imparatorlugun sultani, Islamiyet'inde halifesisiniz. Bizi Su zulümden kurtarin. Asker gönderin.
Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkani saglayin." Çöküs faslina girildigi bir zamana denk gelen yardim istegini inceleyen padisah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnizca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabi bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanir.
SaSkina dönen Almanlar, çuvali alip mektubu okurlar: "Fransizlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kiyafetini görmeleri kâfidir." Çuval içindeki Osmanli askerinin elbiselerini adamlariniza giydirin. Mahsul zamani, nehrin görülecek yerlerinde dolaStirin. KarSidan görenFransizlariçin bu kâfidir."
Yorum yazınız (0 Yorum) |
Devamı...
|
|
Yazar Bayram Karaçor
|
17-11-2005 |
Bayram KARAÇOR
Ä°ttika, vikaye ve takva aynı anlamları taşıyan kelimelerdir. Ä°ttika, vikayeyi kabul etmektedir. Bu kabûlün muhatabı ise, mutekkidir. Vikaye ise, kiÅŸinin elem ve ızdırap verecek ÅŸeylerden kendini koruması ve sakındırmasıdır. Bu korumaya yönelik her türlü emniyet tedbirlerini almasıdır. Takva, kuvvetli birinin koruması altına girmektir. Bu herhangi bir malın yed-i emine verilmesi gibi basit bir olay deÄŸildir. KiÅŸiyi mümin yapan ve onu cennete götürecek olan imanın koruma altına alınmasıdır. Bunu koruyacak kuvvetli varlık ise, ancak Allah'tır. Ä°manın baÅŸka bir koruyucusu yoktur. Mümin olan kiÅŸinin nefsi emniyet altındadır. Nefsi, her türlü zararlı fiil ve sözlerden koruyacak imandır. Bu dört kavramın anlamları tamamen olumludur. Müslümanın malıdırlar. Ä°ttika, vikaye, takva, iman, müslümana özgüdür. Bir kafire takvalıdır, imanlıdır denilemez. Çünkü emniyeti yoktur, kendisini cehenneme götürecek yollar üzerindedir. Oysa mümin kendisini Allah'ın korumasına bırakmıştır. Yorum yazınız (0 Yorum) |
Devamı...
|
|
Yazar ?
|
07-11-2005 |
Hamburglu Wolfgang Dircks, on sekiz katlı bir apartmanın bir dairesinde yalnız yaÅŸayan 43 yaşında bir Alman vatandaşı idi. 1993 yılının sonlarında bir akÅŸam evinde televizyon seyrederken öldüÄŸünde, komÅŸularının bundan haberi olmadı. Ertesi gün de kimse fark etmedi Wolfgang'ın öldüÄŸünü. Ertesi hafta, ertesi ay, ertesi yıl da... "Niçin fark etsinler?" de diyebilirsiniz; Wolfgang'ın borçlarını, otomatik ödeme talimatlı banka hesabı gün geçirmeden ödüyordu. Nihayet beÅŸ sene sonra banka hesabı suyunu çekince Wolfgang'ı arayan birisi çıktı. Ev sahibi kirayı almak için gelmiÅŸ,ancak zile cevap veren olmamıştı. Kapıyı zorla açıp içeri girdiÄŸinde, televizyon karşısında oturmuÅŸ Wolfgang'ın iskeletiyle karşılaÅŸtı.
Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 08-11-2005 )
|
Devamı...
|
|
Yazar Raci Durcan
|
24-10-2005 |
(Nida Dergisi Ekim sayısından alıntıdır.) Benim o çok çarpıcı bulduÄŸum söz meÄŸer ünlü Alman Tarihçisi Ranke’ye aitmiÅŸ. Hani ÅŸu halkın sadece güçlü olanlara boyun eÄŸdiÄŸini kaba tabirle anlatan ve Sn. Selami Çekmegil’in Tilki Tuzağı adlı eserinde yer verdiÄŸi söz... Ranke Tarih konusuna ‘Tanrı’nın müdahelelerini’ araÅŸtırmak üzere girmiÅŸ. Her hangi bir eserini okumadığımdan bu girift konuyu ne ÅŸekilde sonuçlandırmış bilemiyorum. Ancak ilgilendiÄŸi ÅŸey, her kesimden insanın dikkatini çekecek nitelikte. Bir entellektüel açısından göz ardı edilebilecek bir mevzu olmadığı kadar, kesin kanaatlere ulaÅŸmanın çok zor olduÄŸu bir alan... Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 24-10-2005 )
|
Devamı...
|
|
MORE BONES SUPPORT MINI HUMAN CASE |
Yazar Tracy Staedter
|
21-10-2005 |
The discovery of additional bones in an Indonesian cave supports a stunning claim made last year that a new species of a very small hominid existed at the same time as modern humans. When Michael Morwood and Peter Brown of the University of New England in Armidale, New South Wales, and their team announced last October that they had found the partial skeleton of a meter-tall human in the cave of Liang Bua on the island of Flores, they raised a few eyebrows. Although the bones were tiny--particularly the skull, which had the brain volume of a chimpanzee--the teeth, jaw and cranium were described as similar to those of members of our own genus, Homo. The evidence, including stone tools, signs of fire and the bones of a dwarfed elephantlike beast, dated to about 18,000 years ago and prompted the scientists to assign the human remains to a new species, Homo floresiensis. Rebuttals ensued. Some proposed that the mini-human was a pygmy; others suggested that the skull came from a modern human who had suffered from microcephaly, a birth defect that results in a very small head.
| Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 15-04-2008 )
|
Devamı...
|
|
Yazar Selahattin Duman
|
21-10-2005 |
Selahattin Duman (19.10.2005) Vatan Gazetesinden
Medya olarak kimse hakkımızı yemesin, bu Nobel meselesini iyi fiştikledik.. Adayımız da Orhan Pamuk'tu..
"Aldık alıyoruz.. Getirdik getiriyoruz.." cazına Hürriyet refikimiz baÅŸladı, medya leÅŸkerlerinin geri kalanı da peÅŸine takıldı..
"PeÅŸine takıldı.." dediklerim medyanın okur yazar kesimi.. Yoksa, bin küsür köÅŸe yazarının tamamı konunun üzerine zıplamış deÄŸil.. Çünkü bu konu "hınk" denince zıplanacak türden deÄŸil..
Bir kere "Nobel tartışmasına" girmek için "Cep telefonu kullanma klavuzu"ndan baÅŸka ÅŸeyler de okumak lazım..
***0.2005) Vatan Gazetesinden Yorum yazınız (0 Yorum) |
Son Güncelleme ( 08-11-2007 )
|
Devamı...
|
|
GEÇİCİ , GÖÇÜCÜ YERLERİ TERKETTİM |
Yazar Necmettin EVCÄ°
|
13-10-2005 |
1. Hangi çevrede bulunuyor, hangi ortamı paylaşıyor olursanız olun son dönemde bir konunun ortaklaÅŸa tartışıldığını gözlemekte gecikmeyeceksiniz: DURUÅž Problemi. Umulur ki bu problemi çözmeye matuf tüm mevzi çabalar millet olarak bizi kendiliÄŸinden bir tutum alışa götürür. Elbette tutum alışımız gerçek bir bakış, gerçek bir karakter kazanmamıza baÄŸlı olarak önem kazanacaktır. Soruna ciddi manada çözüm arayışında gecikmemizi ÅŸimdilik bilinç noksanlığına verelim. Ama bir yandan da kendimize dönük iç eleÅŸtirilerimizi ihmal etmeyelim. Mehmet aydın ‘Ä°çe Kritik Bakış’ diyordu. Bir baÅŸka Aydın’ımız bu çerçevede yoÄŸunlaÅŸan kitabına ‘Kendimizi Tartışmak’ ismini verecekti (Selami Çekmegil).Yorum yazınız (0 Yorum) |
Devamı...
|
|
| | << İlk < Önceki 201 202 203 204 205 206 207 Sonraki > Son >>
| Sonuç 2041 - 2050 Toplam: 2067 |
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N | |
---|
|
Kimler Çevrimiçi |
Şuan 241 misafir çevrimiçi |
Ziyaretçi Sayısı |
123122562 Ziyaretçi
|
|
|
|