05-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Ä°smail Hakkı BaÅŸer
İsmail Hakkı Başer PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 33
KötüÇok iyi 
Yazar Ramazan Topraklı   
25-12-2007


Ä°SMAÄ°L HAKKI BAÅžER
                                                    Ramazan TOPRAKLI
Bir buçuk- iki yıl kadar oluyor. Malatya’lı avukat Selami Çekmegil’in yazıhanesinde çerçevelenip, karşılıklı duvara asılmış iki ÅŸiir gördüm. Biri özetle:

KADÄ°M DOSTUM                                      
Bir ÅŸeyler yazabilsem Selami Çekmegil’e    
Acz Ä°çinde kalırım gayretlerim nafile.
        
Vasfını resmeylemek benim hiç harcım deÄŸil
Kağıt kalem yetiÅŸmez sıradan biri deÄŸil. 
 ...       
Malatya ilimizin soylu asil çocuÄŸu,              
Said beyin oÄŸludur Sanih’in de torunu 
     
Sanih’i bilen bilir, o bir üstadı azam,            
Åžiirde dürü yekta, ÅŸairlikte muazzam.   
      
Åžiirden zevk alanlar Sanih’i bir okusun;        
Divanına bir benzer bulanlara aÅŸk olsun. 
     
 Ä°ÅŸte bizim Selami böyle bir soydan gelir,     
Velut bir ailenin çok velud bir ferdidir.
       
Daha fazla ta’dada cehlim inan el vermez,   
Kadim dostum Selami böyle ÅŸeyleri sevmez  
                             Mesud Fani                                                                    
                       (
Ä°smail Hakkı BaÅŸer )                                                    

Sizin de gördüÄŸünüz gibi ÅŸiir  güzeldi ve de özeldi. Selami Bey,  (Mesut Fani) Ä°smail Hakkı BAÅžER’in benim hemÅŸehrim olduÄŸunu söyleyince kalbimi ve vücudumu bir mutluluk sardı…
Yalvaç’lı ÅŸairlere
Åžeyhi Hasan’lara
Esrari’lere
Galip’lere
Ali Can’lara
Yalvaç’lı Mesut Fani’ler ekleniyordu… Ruhumu da bir mutluluk sarıyordu.

Cehaletime bakın ki bu zatı hiç duymamıştım. Selami Bey üç ÅŸiir kitabı ve bir kızı olduÄŸunu, kitaplarını bu kızından temin edebileceÄŸimi, fakat kızının soyadını ve adresini bilmediÄŸini söyledi. Tanıdığım bazı Yalvaç’lılara sordum? Yalvaç telefon rehberinde BaÅŸer soyadlılara telefon ettimse de nafile, bilmiyorlardı. Nasıl ulaÅŸacaktım? Bir görüÅŸmemizde Selami Bey; Ä°.Hakkı BaÅŸer Isparta’lıları pek sevmez Malatya’lıları sever diye latife etmiÅŸti. 1428 yılı Ramazan bayramında, bir bayram ziyaretinde Hilal Selek aÄŸabey Mehmet Ali isminde bir oÄŸlu olduÄŸunu, Vakıflar Genel MüdürlüÄŸünde özel kalem müdürü olarak çalıştığını söyledi. Vakıflara telefon ettim. Emekli olmuÅŸ… Gizlilik ilkesine uyarak telefon ve adres vermiyorlardı. 11811 bilinmeyen numaralardan sordum. Ä°kinci telefonda; Ben Ramazan Topraklı, Yalvaç’ın yakın köyü Kötürnek’denim, Yalvaç’lı Ä°smail Hakkı BaÅŸer’in oÄŸlu M. Ali Beyin evi mi?. Sabırsızlıkla evet sözcüÄŸünü duymak istiyordum ki, evet dediklerinde; bütün gerginliÄŸim gitmiÅŸ ve rahatlamıştım… Yaklaşık 3-4 aydır aradığımı bulmuÅŸtum… Nihayet 14 Kasım çarÅŸamba günü EGO da buluÅŸtuk. AÄŸzı yapıştırılmış bir naylon torbanın içinde, on iki yıl evvel rahmetli babasının koyduÄŸu vaziyette duran iki kitap:
 Dilimin ucundan ÅŸiirler[1] ve Deyesi  Gelir
Birde ne göreyim; iki kitap da HurÅŸit Toraman için 15.01.1995 de Ä°smail Hakkı tarafından imzalanmamış mı! Lakin vermek nasip olmadan hemÅŸerim Hakkı, Hakk’ın rahmetine kavuÅŸmuÅŸ olmalı. Üçüncü kitabının basılamadığını, karalamalarını bir yakınına hazırlık için verdiÄŸini, basımı için gayret edeceÄŸini, ayrıca HurÅŸit Toraman’a da kitapları ulaÅŸtıracağını söyledi...
Asıl kiÅŸi odur ki, bıraka birkaç eser,
Eser bırakmayanın yerinde yeller eser”  diye baÅŸladığı kitabını rahmetli eÅŸi Feride Hanımefendiye ithaf ediyordu: 
Yalvaç’ın Hisarardı (Masır) köyünden 1919-1920 yıllarında Müderris mahallesine göçmüÅŸ fakir bir ailenin en büyük çocuÄŸuyum. Mehmet ÇavuÅŸ’un oÄŸlu olup 1337(1921) doÄŸumluyum. Aynı mahalleden çok varlıklı, Hacı Kamış oÄŸlu Ali Efendinin dünya güzeli biricik kızı Feride Hanımefendi ile evlendim. 43 sene 9 ay 9 gün birlikte yaÅŸadığım sevgili eÅŸimi 21 Haziran 1988 salı sabahı, sabah ezanları okunurken, Allah’ın rahmetine terk etmiÅŸ bulunuyorum” diyor. Geçimini temin ettiÄŸi yüksek tahsilini Ankara‘da Ziraat Makinaları üzerine tamamlayıp uzun bir memuriyetin sonunda 1977 de emekli olan ÅŸair çok mutlu bir hayat yaÅŸamış olmalı ki, eÅŸinden; ”aile hayatımı cennet hayatına dönüÅŸtüren” diye sitayiÅŸle anıyor.
M. Ali Beyden öÄŸrendiÄŸime göre 1970’lerde Sultan DaÄŸları üzerine bir dergide yazısı çıkmıştı. Ä°nÅŸallah o yazıyı bulmak nasip olur.
 
Sevgili İsmail Hakkı,
Sultan daÄŸları bizim de daÄŸlarımız. Sultanı da bizim Sultanımız!... DaÄŸlardan kopup gelen sular evvela Åžeyh Sağır[2] Zaviyesinde sabah namazını kılıp, Åžeyhi Allah’a emanet ederek aceleyle Sücüllü üzerinden Akköprü’ye koÅŸarlar. Akköprü’den gelenle, Masır’da Ahi Yakup[3] zaviyesinden geçip, 830 yıllık ulu çınarı ve gölgesinde nöbet bekleyen Åžeyh Emir Ahmet [4] Türbesini ve Tekyesini selamlayıp YaÄŸcılar’da birleÅŸen sular Öyüklü’de Işıklı Dede[5] türbesini saygıyla selamlayıp, önce AkçaÅŸar’dan gelen sularla Öyüklü’nün aÅŸağısında Köpürlü[6] hizasında birleÅŸip, daha sonra Kemen’den[7], Kuyucak’dan gelen BüÄŸdüz çayının sularıyla EÄŸriler’de bin yıllık hasretle birbirleriyle kucaklaşırlar. Kısa bir vuslattan sonra hep birlikte gerçek sevgiliye kavuÅŸma arzusuyla EÄŸriler ile Kötürnek arasında başını taÅŸdan taÅŸa vururlar da vururlar… Sultan daÄŸlarının suları bizim de sularımız; cömert Nil yeÅŸil Tuna’nın olduÄŸu gibi… Sultan daÄŸlarının doÄŸusundan; Örkenez’[8]den, Gelegermi’den, Manarga’dan, NuÅŸirevan’dan[9] gelen sular Çetince AkçaÅŸar’ı yakınlarında birleÅŸip konuÅŸa koklaÅŸa Bahtiyar’a kadar hasret giderirler. Bahtiyar’da kulaklarına; Sultan daÄŸlarının kuzeyinden gelen kardeÅŸlerinin Kötürnek’de kendilerini vecd içinde bekledikleri muÅŸtusu fısıldanınca neÅŸeyle akmaya baÅŸlarlar, taa II.Kılıçarslan’ın[10] silah arkadaÅŸlarının türbesinin önüne kadar. Hicretin 572. yılında Bizans’la yapılan savaÅŸta ÅŸehit düÅŸenlerin türbesini huÅŸu içinde selamladıktan hemen sonra Yalvaç tarafından gelen kardeÅŸleriyle sarmaÅŸ dolaÅŸ olurlar. SarmaÅŸ dolaÅŸ olur da olurlar. Bu sular, bizim de sularımız. Bizim sularımız sarmaÅŸ dolaÅŸ. Arafat’a giden hacılar misali büyük bir aÅŸkla yola devam ederler. BaÄŸlu’da Åžeyh Hızır b. Sadık’a[11] selam virüp, Nazar Bey ve oÄŸulları Åžehsuvar, Hüseyin, Budak, Hasan’a[12] dost geldiklerini söyleyerek, Gelendos’u[13] Gelendost yaparlar. Daha sonra Ilgun[14] köyündeki Åžeyh Ä°vaz Zaviyesine uÄŸrarlar. Åžeyh Ä°vaz’a; Ahi Mehmet ve Åžükran, Åžeyh OÄŸul Beyi, Ahmed Fakih, Ahi Mustafa, Ahi Hamza ile Kuyucak’dan Saru DaniÅŸmend Evladı ve Örkenez’den Hızır-Ä°lyas’ın ve zaviyelerinin selamlarını takdim ederler. Devamla AfÅŸar’a[15] AfÅŸar Beylerinin yurdunda Åžeyh Mukbil’i ve Zaviyesini selamlayıp, en son Yenice Köyündeki Åžeyh Ahmed ve Zaviyesini Hacer-ül Esved’i selamlar gibi uzaktan el ile selamlayıp Arafat meydanına yani EÄŸirdür denizine Vakfe yapmak için girerler, girerler de girerler… Arafat’da bir umman oluÅŸtururlar…

Senin doÄŸduÄŸun yer olan Masır’dan gelen suların benim doÄŸduÄŸum yer olan Kötürnek’ten geçtiÄŸi gibi yazıların ve ÅŸiirlerin gözümün önünden geçiyor…

Bir yazında;”Yalvaç halkı tarafından manevi deÄŸer verilen mezarların (Bu mezarlara Yalvaç halkı “yatır” demektedir.) kimlere ait olduÄŸunu tetkik ve tesbit etmek” istediÄŸini, fakat bu konuda hiçbir belgeye rastlayamadığından dert yanıyorsun. Senin bu ukdeni Allah nasip ederse ben yerine getireceÄŸim. Osmanlı arÅŸivleri henüz yeni yeni gün yüzüne çıkıyor. Osmanlı kadı sicilleri yeni yeni okunuyor. Yeter ki biz tarihimize ait belgeleri tahrip etmeyelim. ArÅŸivleri yakmayalım. Kitabeleri kırmayalım ve kırılan kitabeleri binaların temellerinde beton içine gömmeyelim[16]. Türkiye’nin her vilayetinde en az bir üniversite açıldı veya açılıyor. Üniversitelerden yüzlerce Selçuklu ve Osmanlı araÅŸtırmacısı çıkıyor. Halkımız kendi çabalarıyla Osmanlıca öÄŸrenmeye çalışıyor. Ben de bildiklerim benimle mezara gitmesin diye yazmaya çalışıyorum. Büyüklerimden duyduklarımı gelecek kuÅŸaklara aktarmaya çalışıyorum. Tabii bu arada can sıkıcı olaylar da olmuyor deÄŸil… Senin yazdığın gibi 1931 de Belediye Reisi Çınar altında Åžeyh Emir Ahmet’in türbesini yıkarken[17]; iyiler mezardaki kemikleri ve kitabeyi gelecek nesiller tarihini bilsin diye Gemen yolunda bir yere naklediyordu. Fahri Küpcü[18]’nün anlattığına göre benzer olay KaraaÄŸaç’ta da yaÅŸanır: HamidoÄŸulları veya KaramanoÄŸulları Beylerinden Zekeriyya Bey[19] tarafından 1358 de yaptırılan, halkın Zekeriyya PaÅŸa Mescidi dediÄŸi üst kısmındaki, müselles ÅŸeklinde birbirine rabtedilmiÅŸ renkli camlardan yapılmış güneÅŸ vurduÄŸu zaman içeriye rengarenk ışıkların dolduÄŸu pencereleri ve girerken sol taraftaki zarif, çıkılması diÄŸerlerinden daha kolay olan tahta minareli küçük ve ÅŸirin Mescid 1930 lu yıllarda halkevi yapılacağı zaman, Belediye Reisi ve halkın rıza göstermemelerine raÄŸmen o devrin Isparta Valisi Fevzi Daldal’ın inat ve ısrarı yüzünden yıkılmıştır. Aynı zamanda Halk Partisi Ä°l BaÅŸkanı olan Valinin, mescid ve minareyi yıktırmak istemeyen Belediye Reisine ÅŸu unutulmaz sözleri söylediÄŸi bilinmektedir:”Sen kazmayı buraya vurmaz isen ben senin başına vururum.” Kötüler vagonlarla tarihi belgeyi hurda olarak satarken, bülbüller o belgeleri Bulgaristan’da araÅŸtırıp, okuyup, yazıp, milletimizin istifadesine sunuyorlardı. Kötüler yol yapmak[20] bahanesiyle kekik biten, keklik öten Sultan DaÄŸlarını ve 30-40 yıldır bin bir zahmetle yetiÅŸtirilen sedir aÄŸaçlarını tahrip ederken, baÅŸka birileri de para kazanmak arzusu ve de hırsıyla ardıç korularını yok eder. Zaman olur iyilerin gayretiyle daÄŸlara tepelere yüz milyonlarca fidan dikerler, zaman olur Sultan DaÄŸlarının eteklerinde bir bülbül Ali Can’ın aÄŸzından ”Erik dalı gevrek olur basmaya gelmez. Elin kızı nazlı olur küsmeye gelmez. Erik dalı gevrek olur eÄŸmeye gelmez. Elin kızı nazik olur deÄŸmeye gelmez”diye bir türkü tutturur... Hamideli’nin batısından Kiçi-borlu’[21]dan Sökük-Sayan Baba[22] Tekyesi’ne ziyarete gelen Türkmen Kocası Emre’m Yunus’da:”Çıktım erik dalına, Anda yedim üzümü, Bostan ıssı kakıdı, Der ne yersin kozumu.”diyerek görklü nazariyesini oluÅŸturur..

Zaman olur Yalvaç’lı Mesud Fani’den:”Bir zülf-ü siyah, sabahın vakt-i seherinde, Ä°ri güllerle kaplı bahçenin bir yerinde, Gözlerini kırparak bana hemen gel dese. Ve tepeden tırnaÄŸa, siyahlara bürülü, Kaşı gözü sürmeli, bakışları büyülü, Kor dudaklı bir esmer, beni sar dese.”diye enfes bir ÅŸiir olur.  

Ey İsmail Hakkı sen de bilirsin ki;
”Bir memleketin türkülerini yapanlar kanunlarını yapanlardan daha güçlüdür” derlermiÅŸ.
Son zamanlarda Honamlı ve Hayta Yörüklerinin cirit attığı Anamas DaÄŸlarının, ki bu DaÄŸlar senin de DaÄŸlarındır, Namazgah Tepesinin yanındaki Kötürnek yaylasında koyunlarını sulamak için kuyu başına getiren Karakuzulu aÅŸiretinden bir delikanlı,  uzun zamandır göremediÄŸi sevdiÄŸi kız için:”Ardıçtandır kuyuların kovası, Suya koyvermeyor kızın gavur anası…”diye bir türkü tuttururken; KaraaÄŸaç’tan bir Güzel de cevap verir:
 ”Badılcanı doÄŸradım, doÄŸradım da vurmadım. Çok serbest gezer iken iftiraya uÄŸradım. Oldu mu yar oldu mu yar, Söz yerini buldu mu yar. Ah sana bana olanlar, Hiç kimseye olmadı yar. Altın tabakta bal var, Yalvar anneme yalvar. Annem beni vermezse, El kaldır Hakka yalvar…”

 Sultan DaÄŸlarının suyunu içmiÅŸ Ahi Yakub’un soyundan gelen Mesud Fani ise; dedesine yakışır bir ÅŸiir söyler:
 ”Ana baba bedduasın almayı, GüneÅŸ varken karanlıkta kalmayı, Yüzme bilip derinlere dalmayı, Ömr-ü billah istemedim, istemem.. Hak ve hakikattan uzak kalmayı, Soysuzu soyludan üstün saymayı, Haramla doldurulan çanak çömleÄŸi Besmelesiz kapuları açmayı, Fikir deye savunulan saçmayı, Er meydanından sıvışıp kaçmayı, Riyakarlık kisvesiyle övmeyi, Hatır için baÅŸkasına sövmeyi, Gücünün yettiÄŸini hemen dövmeyi, Rehavetle gün boyunca yatmayı, Bakır pulu altun deye satmayı, Dertlinin derdine hem dert katmayı, Ömr-ü billah istemedim, istemem..”

 KardeÅŸim Ä°smail bir yerde;
 Ä°lkde nakıs olanların, sonda kemalin görmüÅŸüz, Kemaliyle öÄŸünenin, hemi zevalin görmüÅŸüz, Mütekebbir eda ile, “benden büyük yok” diyenin, Bedr-i kamil olsa bile, ahir hilalin görmüÅŸüz”  diyorsun ya, iÅŸte öyle…

 Sultan DaÄŸlarından kopup gelen sular eskiden olduÄŸu gibi EÄŸirdür ummanına gidemiyorlar artık vakfe için. Haramiler, eskiden yol keserlerdi, ÅŸimdi bizim suların önlerini kesiyorlar. Bir miktar suyu tabii mecrasında EÄŸirdür’e gönderseler hakkımıza razı olacağız. Ne gezer…  Nerde garip guraba var onların sularını kesiyorlar. Burada garip gurabanın da büyük vebali var. Ellerine geçirdikleri çöpleri güzelim dere kenarlarına boca ediyorlar. Åžimdi dere kenarlarında gezinmek, mantar aramak, kavak ve söÄŸüt aÄŸaçlarının gölgesinde serinlemek ne mümkün. Her yer çöp dolu. Birde ÅŸimdi köylere bile kanalizasyon ÅŸebekesi yapıyorlar ÅŸehirler yetmezmiÅŸ gibi… Arıtma teÅŸkilatı olmadığı için de kanal ayağını derelere veriyorlar. AÄŸlar mısın, güler misin? Bu yapılanları da medeniyet adına ve de devlet eliyle yapıyorlar. Eskiden bizde medeniyet yok iken derelerimiz gümüÅŸ gibiydi. Suyunda çimer ve balık tutardık. Bizde medeniyet yok iken çöp olmazdı. Böyle iskambil oynanan, domino oynanan, dumandan gözlerin yandığı, gürültüden kulakların sağır olduÄŸu kahveler yoktu… Köy odalarımız vardı, medeniyetin olmadığı zaman… Delikanlılarımız yaren olurlar, törelerimizi, misafire ikramı, büyüklere hörmeti orada öÄŸrenirlerdi. Yüzük oynarken insanların hal ve hareketlerindeki deÄŸiÅŸmeyi köy odalarında öÄŸrenirler, Aşıkları orada dinlerlerdi…Günün birinde Saimbeyli Halk Åžairi Mahmut Tunar’ın yolu bizim Odaya düÅŸer:

 ”Ölüm bir geçittir gelecek baÅŸa, Åžeytana uyup ta çalışma boÅŸa, Dünyada ne kadar yaÅŸarsan yaÅŸa, Mahkeme kapısı açılır bir gün... Kur’an da ne derse elbet olacak, Çok kıymetli beden toprak olacak, Muhakkak bir gün benzin solacak, Ölüm acısın duyarsın bir gün… BaÅŸ ucuna gelir komÅŸu kardeÅŸin, Bir günde ÅŸiddetle akacak yaşın, O zaman imandır yakın yoldaşın, Dilin ve dudağın tutulur bir gün… Aşıkların daim doÄŸrudur özü, Takdirle dinleyin kıymetli sözü, Allaha bel baÄŸla çevirme yüzü, BaÄŸlanırsan mutlak uçarsın bir gün.”  Kötürnek’li Meselci Ali’nin torunu, 19 zilkade 1317- 14 ÅŸubat 1939 de yaÅŸamış hocası Ahmet Galip[23] efendinin:
Budur netice ki, var fıtreti beÅŸerde bir neÅŸ’e-i ÅŸehadet.. Yatakta ölmeÄŸi zül addeder. Åžehitlikte ki yüksekçe paye var bu ayandır. BeÅŸerde zevki ÅŸehadet ki feyzi fıtridir. Sürünmek istemez insan onun için mi nedir? Tehammül etmiyerek cevre mahvü nefs eyler; Gamın mehabeti insanı ÅŸüphesizki basar, Åžarabı gam ki tirilyon elemle memzuçtur, Hüner bu badeyi ister istemez içmektir. Åžehidi gam olacaksan metanetinde bulsun! Ve korkma, gam yine bir gün sefa verir, belki.. Sefa da vermese kafi ÅŸehidi gam olmak..” (gam) mefhumunu tahlil eden ÅŸiirini okur…
 Kötürnek’ de dikicilik yapıp odamızda misafir olan Yalvaç’lı dikici Nuri[24]’de:
Güller gibi bülbülleri handan Yalvaç’ın, Bülbül gibi de gülleri nalan Yalvaç’ın, Zevk ehline her köÅŸesi bir bağı iremdir, Etrafı çemenzarü gülistan Yalvaç’ın…. Afetten emin eylesin Allahü taala, Kalsın türesi haÅŸre kadar can Yalvaç’ın, “Galip”dağınık söz dese de fark eder ehli, Åžanında ne hoÅŸ düÅŸtü bu destan Yalvaç’ın. Deyerek iki dörtlük söyler Galip efendinin Yalvaç Methiyesinden…
 
Nur içinde yatası Ä°smail Hakkı.
Belki Sultan DaÄŸlarında, Hisarardı koruluÄŸundaki Nohud Sultanın ruhaniyetinden belki de 1147-1149 tarihinde yapılan II. Haçlı Seferinde[25]  Yalvaç civarında ÅŸehit düÅŸen yatırların veya Kundanlı üzerindeki Baba Sultan’ların ruhaniyetlerinden olmalı ki buralar her bakımdan bereketli yerlerdir. Batılılar, II. Haçlı seferinde, Türklerin merhamet ve ihsanlarından islamı seçen karındaÅŸlarının öcünü almak için tereciye tere satmaya kalkışıyorlar ya nafile. Corc Soroz ve taÅŸaronlarının çalışmalarını, Sultan I.Mesud’un maddi ve manevi varisi olan Müslüman Milletimiz dikkat ve basiretle seyretmektedir.

Sultandağı adının da bu mübarek Sultan; I.MESUD’dan geldiÄŸini iddia ediyorum. Ayrıca Sultan I. Mesud’un ortanca oÄŸlu Dolat Han’(Devlet Han)da Yalvaç ve civarında Meliklik yapıyordu. Babası vefat etmezden önce ülkeyi örfe göre oÄŸulları arasında paylaÅŸtırırken, O.Turan “Dolat’a verilen yer belli deÄŸildir,” demektedir. Yalvaç’ ta ki Devlet Han Camii ve Zeki Arıkan XV-XVI yy Hamit Sancağı s.142 de “Devlet Han bey Yalvaç’daki Yaka Camii’ne Senitli köyünü vakfetmiÅŸti” ifadeleri bu görüÅŸümüze en büyük delildir. Yalvaç’lı Mesud Fani adının da Sultan Mesud’ ile yan yana gelmesi Allahın bir lütfu olmalı…
Yine Allahın bir lütfu olarak hicri 10. asrın sonlarında Hisarardı’nda doÄŸup H 1049 da Karahisar da vefat eden Alim ve Åžair “Åžeyhi Hasan” özetle:

Şeyhi: Nureddin, anın ibn-i Ezel
Bil anın ÅŸeyhi: Cemaleddin güzel
Hem anın Molla Habib ana denir.
Åžirvani Seyid Yahya’i  Åžir
Ananeyle ta Resul-i Kibriya
Pes müslesiller bila ucb-ü riya
Cümlesinden razı olsun ol Kerim
Zümresinden olavuz daim mukim
Hem Bu fakire nam : Hasan ÅžEYHÄ° lakap
Yalavaç karyesine hem intisap
Bil Hisar Ardı demeklikle şehir
Hem havası dahi abı la nazir
Kavmi serkeş bet tabiattır hele
Umarız kim gideler imanile
Ya Ä°lahi cümlesine rahmet et
Affedüp suçlarını hem ÅŸefkat et
Hem gadapla kılma yarab dallin
Hem emin eyle beladan amin
Birahmetike ya erhamer rahimin.  

 BaÅŸka bir ÅŸiirinde ise:
Ayırma yarab ben zayifi doğru giden rahtan
Kalbimi vü dilimi ayırma zikrullahtan
Sen kabul eyle recamı dilerim sen şahtan
Rabbim Allah,Kabe kıblem, dinim İslamdır.
Haşe lillah red kılasın kulunu dergahtan
Sen o şahlardanmısın kim kapuların ola sed
Ya dahi Lutf-ü atana olısır mı hasr-ü hadd
Tut elim kaldım ayakta ya gafur-ü ya samed
Rabbim Allah, Kabe kıblem, dinim İslamdır.

Bir diÄŸer Hisarardı’lı H1273-M 1932 arasında yaÅŸamış “Esrari Osman Hoca” ÅŸairliÄŸinden ziyade eski hafız, sünnet ve hocalık icazeti düÄŸünlerinde “kılıç-kalkan” oynamadaki maharetiyle ün almıştı. Diyor Naci Kum. Vaktiyle sünnet ve hafızlık gibi dini törenlerde medrese softalarının kılıç- kalkan ve evlenme düÄŸünlerinde binicilerin cirit oynaması adetti
 Esrari’nin Köstüklü Osman Destanından:

Sene bin üç yüz beÅŸ eyledi hitam.
Vukuun eyledim bir iki destan
Yüzünden yedi hükümet haram
Sorarsanız eÄŸer Köstüklü Osman.
Evvelinden sual olursa eÄŸer
Zengin fukarayı daima döÄŸer
Zalimin zulmü kavurdu ciÄŸer
Yardımcımız olsun ol gani süphan.
Yalvaç hisarında vardır bir hacı
Eren evliyalar ona duacı
Åžöhreti haydar emirdir tacı
Adını iÅŸitse bütün bu cihan.
İstiklal savaşı destanından :
Gelelim Yalvaç bir küçük kaza
Mısır Şamışerif demeğe seza
Hiçbir taraftan görmedi eza!     (eskilere saysınlar.R.T.)
Çok ÅŸükür olsun ulu yezdana.
Mahlasım Esrari ismimde Osman
İmamı Azam mezhebim imside Noman
Refikim Kur’an dır, yoldaşım iman
Arzuhal eyledim ulu yezdana.
Sevgili Ä°smail Hakkı, Allahım seni cennetine koysun emi! GördüÄŸün gibi Köylün Esrari arzuhalini ulu yezdana verdi. Mesud Fani’nin dilekçesini, Yalvaçlılara[26] sunmazdan önce
“son arzusu”nu yerine getirmek istiyorum:

Bu dünyada cenneti bana yaÅŸatan kadın.
Ölümün varlığını ölümünle anladım.
Bu dünyanın sonu yok, derlerdi inanmazdım.
MeÄŸer ölüm gerçekmiÅŸ ölümünle anladım.
Öldün demek ne tuhaf neler sacmalıyorum ?
Melekler ölmez imiÅŸ. Öldün diyemiyorum.
Türben oldu ÅŸu gönlüm, gömdüm kalbime seni,
Meleklerle birlikte bekliyoruz türbeni.
Åžüphesiz ki sen ÅŸimdi cennet-i aladasın,
Allahın rahmetinde burçlarda baladasın,
Ä°mreniyorum sana bu yüce makamından
Bir tutamcık yer ayır, n’olur  n’olur yanından,
Bir an evvel kavuÅŸmak, kavuÅŸmak istiyorum,
Budur benim isteÄŸim, iÅŸte benim son arzum…

        YALVAÇLILARA DÄ°LEKÇE
Sokmayın yalvaçlılar memleketime beni,
Buradan götürdüÄŸüm Gül’ü koyup da geldim.
Kendimi af edemem, af edemem kendimi
Her cezaya razıyım, bunu bilip de geldim.
Ä°nanın ki komÅŸular yoktur benim hiç suçum,
Åžifa bulması için doktor doktor koÅŸturdum.
Sina da, Numune de yatırdım gündüz gece,
Derde tutulmaya gör, çıkmıyor dert girince,
Bir gün bana dedi ki :” yakında öleceÄŸim,
Bütün düÅŸüncem sensin, seni ne  edeceÄŸim ?
Kendine bakamazsın, yiyip içmen n’olacak,
Yatak, yorgan, çamaşır, nasıl, kim  yıkayacak ?
Çocuklar var ise de herkesin bin derdi var,
Bu derdin çokluÄŸunda seni kim arar, sorar ?
Ä°ÅŸte bu sebeplerden öldüÄŸüme deÄŸil de,
Acıyorum hep sana, acıyorum haline.”
Böyle dertleÅŸirken bir kriz daha geldi,
Kızı Adile’ye de ”Baban emanet”dedi.
Beni emanet etti kendi çocuklarına,
Uçuverdi ansısın cennet ufuklarına…
Bu sözleri duyunca ondan evvel ben öldüm,
O ölüp gitmiÅŸse de ben yaÅŸayan ölüyüm.
İşte sayın hemşehrim durumu arz eyledim,
O Yalvaç’ın gül’ünü bu yüzden getirmedim.
Maruzatıma bakıp umarım bağışlarsın,
Allah’dan gelen emre, neyler ve ne yaparsın ?

Ä°ÅŸte böyle Sevgili Ä°smail Hakkı, deÄŸil birkaç eser bize yüzlerce ÅŸiir bıraktın. Senin ÅŸiirlerini okudukça kendimi Allaha daha da yakınlaÅŸmış hissediyorum. Seni okuyan herkes seni ve Allah’ı hem daha çok anacak hem de daha çok seveceÄŸiz. Ä°nÅŸallah dünya durdukça da hayırla yad edileceÄŸini umut ediyorum.
                                                
 Ramazan Topraklı


[1]Dilimin ucundan şiirler-İsmail Hakkı Başer-Ankara-1989 Elif Matbaacılık Neşriyat Ltd. Şti.

 Deyesi gelir-Ä°smail Hakkı BaÅŸer-Ankara-1998 (Demekki ölümünden 3 yıl sonra bastırılmış.)

[2]Bugünkü Sağır köyünde  yedi asır önce yaÅŸamış, bir zaviye kurarak hizmet etmiÅŸ bir veli.

[3] Fehmi Aksu’nun Isparta yer adları s.17 de Bahtiyar köyünden bahsederken; eskiden bu köyün [Åžerefeddin] oÄŸullarına ait bir çiftlik olduÄŸu ve [Åžerefeddin ] çiftliÄŸi dendiÄŸi ve sonra [çakal ]aÅŸiretinin iskanıyla bu adı aldığı söylenir.{Burası Bahtiyar olmayıp, Senitlinin bitiÅŸiÄŸindeki Akpınar mevkiidir. Çakal aÅŸiretinden Sarı Hasan (Öztürk) biz Akpınar’ı ve Güdül’ü istememiÅŸiz , eskiden Keçili köyünün olduÄŸu örene iskan olmuÅŸuz. Senitli köyü halkı yurtlarını terk ederken topraklarını ve Akpınar arazisini Yalvaç Devlet Han Camiine vakfederek gittiklerini babamdan duymuÅŸtum. (Devlethan Bey Senitli’yi vakf etmiÅŸ. Z.Arıkan ) Devlethan camii onarılırken tarlaları Kötürnek köyüne satmışlar. Babam da hissedardı.} Adı geçen [Åžerafeddin ] in Yalvaç-Hisardı köyündeki mezar taÅŸlarına nazaran babasının adı [Yakup ]dur. Mezar taÅŸlarının iÅŸlenti ve süslerinden Fatih devrine ait olduÄŸu anlaşılmaktadır. Yukarıda adı geçen Yakup,1530 defterindeki Ahi-Yakup’tur. Firuz oÄŸullarından Yakup diye biri daha var ki, mezrai EÄŸrisaray bu Yakup’un eÅŸkuncu mülküdür. An kadim-il-eyyam. Bu iki Yakup aynı zattır. Åžirket önündeki yatır DoÄŸan Baba da aynı zattır. Ahi-Yakup Zaviyesi  ÅŸirket önündeki DoÄŸan Babanın olduÄŸu yerdir. DeÄŸilse 1530 da Åžeyh Emir Ahmet ÄŸibi DoÄŸan Baba’dan da bahsedilirdi. Emin Türköz’ün demesine göre; Ä°.Hakkı BaÅŸer’in soyu  ÅžerefoÄŸullarından yani Åžerafeddin oÄŸulları ve Ahi-Yakub’ a dayanıyor.

[4]1530 muhasebe defteride geçiyor. Böcüzade’de Emir Sultan olarak geçiyor.

[5]Böcüzade

[6]1530 Muh. Def. 36 hane köy. Çaltı –Öyüklü yolunun Karabey deresiyle birleÅŸtiÄŸi yerde. EÄŸriler hudutlarındadır.

[7]1530 Muh. Def. ve Ün-s.1156 da Kemen Güney 52 hane, Kuzyaka(Kemen Bayat) 71 hane, Lütfullah aÄŸa ser çavuÅŸanı dergahı ali timarı. Kemen Türkistan’da bir halk kahramanın adıdır. (ZVT hatıralar), yeni adı Öz’dür. Saru DaniÅŸmend evladı zaviyesi Kuyucak köyünde olup, Kötürnek ( Dere aÄŸzı ) Köyündeki deÄŸirmenin geliri bu zaviyeye aittir.(Z. Arıkan – Hamideli )

[8] 1530 Muh. Def. ve Zeki Arıkan -Örkenez köyünde Hızır –Ä°lyas zaviyesi vardır. Fatih Sultan Mehmet KaramanoÄŸlunun üzerine giderken Örkenez’e ve KaraaÄŸaç’a uÄŸramıştır.

[9]1530 Muh. Def.ve Ün. 13 hane, Egirdir Kal’a sı Merdanı tımarı.Bugün Manarga (Dedeçam) da ören’i var.

[10]Miryokephalon savaşı m.1176-H. Şekercioğlu

[11]1530 muh. Def. Bağlu (Bağıllı ) Camisi var.

[12]1530 muh. def. ve Ün –s.1154-57 Nazar Bey ve 4 oÄŸ.nun emlakı var. Ä°lk okul öÄŸr. Nazar’ın DurmuÅŸ(Tufan) idi.

[13]1530 muh. def. ve Ün. 146 hane olarak geçen Gelendos AfÅŸar kazasına direk baÄŸlı olmayıp, gölün batısındaki Barla nahiyesine baÄŸlı. Ä°lginç, halbuki AfÅŸar’a 4 klm mesafededir.

[14]1530 muh. def. 31 hane köy. AfÅŸar – Gelendost arası dere kenarında.

[15]1530 muh. def. Kaza merkezi 1530 da. FirdevsoÄŸlu ve Åžeyh Mukbil adında 2 mah. var. Åžimdi Gelendost’un köyü

[16]Sait KofoÄŸlu-HamidoÄŸlu BeyliÄŸi. EÄŸirdir’deki bazı kitabeler 1970 lerde Isparta Kültür Sarayı temeline atılmış.                          

[17] Ä°.Hakkı BaÅŸer-“Dilimin Ucundan Åžiirler” kitabı

[18] Fahri Küpcü’nün Bir çobanın DüÅŸleri, Karıncalar Köyü ve KaraaÄŸaç ( karaaÄŸaç tarihi ) isimli üç kitabı yayınlanmıştır. Yayınlanmasını oÄŸluna havale ettiÄŸi bir çalışması olduÄŸunu da duydum. F. Küpcü’nün babasını Demirci Mehmet haksız yere astırmıştır.

[19]Ün Mecmuası-Zekeriyya PaÅŸa Mescidine ait Kitabenin tarihi Hicri 759 (m 1358 ) olup, m.1233 tarihli bir beratta Evkafı Mülhakadan olduÄŸu yazılmakta ve Zekeriyya bini Yusuf camisi diye kaydedilmektedir.

[20] Dağın topoÄŸrafyasına uygun olarak araziyi ve ormanları fazla tahrip etmeden, trafiÄŸi de pekala güzel bir yol yapılabilir. Sultan DaÄŸlarındaki dev hafriyatları gören KaraaÄŸaçlı bir avukat, halk için deÄŸil, müteahhit için yol yapıyorlar demiÅŸtir. Eski bir Karayolcu olarak yol trafiÄŸe açılınca kazaların artacağından endiÅŸe etmekteyim.

[21] Yunus Emre’nin Keçiborlu’nun Güneykent ( eski adı Geresin veya Giresun) kasabasında mezarı veya makamı vardır.

[22] 1530 Muh. Def. Sökük Sayan veya Sıyan diye bahsi geçen zatın, Böcüzade ve Fahri Küpcü’de anlatılan Åžeyh MenteÅŸ olmalı.

[23] Ahmet Galip Efendi 1930 larda Kötürnek’de yukarı mahalledeki eski medrese binasında talebe okuturken, her gün 17 km mesafedeki Yalvaç’a yaya gider gelirmiÅŸ. Çay başında tokuçlarla çamaşır yuyan kadınları görmemek içinde Yaka’nın yamacından geçermiÅŸ. Kuyu önü mezarlığının yanındaki kuyunun suyunu kullanmanın sıhhen caiz olmayacağı için kuyuyu kapattırmış. Rahmetli Nedim Gürdal’ın hanımı EÄŸriler’li AyÅŸe teyze akrabası imiÅŸ.

[24] Yalvaç Pazar mah. olan Nuri Dönmez babamın asker arkadaşı olup kışın köyün ayakkabılarını tamir ederdi.

[25]”25 Ekim 1147 de Sultan ÖyüÄŸü’nde yani bugünkü EskiÅŸehir’de Sultan I.MESUD Alman Konrat’ı yendi. Konrat 5 bin askeriyle canını zor kurtarıp Ä°znik’e sığındı. Tarihçiler Konratın ordusunun mevcudu hakkında farklı rakamlar vermelerine raÄŸmen en az 500 binin üzerindedir demektedirler. Bu sırada Fransa Kralı Luvi 150 bin kiÅŸilik kuvvetiyle gelip Konratla Ä°znik’te birleÅŸti. Sultan I. Mesud Konya’yı bu Haçlı sürülerinden koruyabilmek için düÅŸmanı vurkaç taktiÄŸiyle Yalvaç üzerindeki daÄŸlara çekti. Bu daÄŸlar üzerinde kanlı çarpışmalar oldu. Belki de Nohud Sultan o zaman ÅŸehit düÅŸmüÅŸtür. Bu büyük orduya karşı Yalvaç meydan muharebesini verip, memleketin geleceÄŸini tehlikeye atmak istemeyen Sultan I.Mesud Haçlıları, Toros geçitlerinde sıkıştırdı. Toroslarda müthiÅŸ zayiat veren Haçlılar Antalya’ya sığındılar. Nihayet periÅŸan bir vaziyette Antalya’ya varan Haçlıların kont ve baronları gemilere binip Suriye sahillerine gittiler. Fakirleri Antalya’da kalınca Rumlar Türkleri çağırdılar. Haçlılar Türklerin kılıcından ziyade Rumların hıyanetinden kayıplara uÄŸradılar. Türklerin gelmesi üzerine iki düÅŸman arasında kalan Haçlılar kaçıyor, esir veya ölüler çoÄŸalıyordu. Rumların hileleri tecavüze döndü. Fakat Türkler artık acınacak durumda bulunan bu aç, hasta, fakir insanlara karşı savaÅŸtan vazgeçip merhamete geldiler. Antalya’daki dindaÅŸları Rumların zulmünden kaçıp Müslümanlar nezdinde himaye ve merhamet arayan Haçlılardan 3 binden fazla gencin Türklere iltihak eylediÄŸi söyleniyor. Kralın papazı Odon dö Döyl haçlıların Müslüman olmasından mütessir olarak: Ey hıyanetten de daha zalim olan merhamet! Müslümanlar Hıristiyanlara ekmek vererek dinlerini satın alıyorlardı. Bununla beraber Türkler onları Müslüman yapmak için bir zorlamada bulunmadılar, demektedir.”Y.Öztuna-O.Turan  

[26]Yalvaç civarında; Sultan DaÄŸları, Anamas daÄŸları ,EÄŸirdir ve BeyÅŸehir gölleri, yani doÄŸu Hamideli’ndeki yatırların daha ziyade Sultan I. Kılıçarslan, bilhassa  oÄŸlu Sultan I. Mesud ve oÄŸlu II. Kılıçarslan’ın Haçlılarla ve Bizans’ la yaptığı savaÅŸlarda ÅŸehit düÅŸen bahadırların ve buraların MüslümanlaÅŸmasında cihad eden din ulularının türbeleri olduÄŸunu, Sultan Dağı adının da Sultan I. Mesud’ dan geldiÄŸini zannediyorum. Birde Türklerin eski inançlarının izi olarak, yüksek tepelere, ulu aÄŸaçlara yatır izafe ettiklerini düÅŸünüyorum. Ayrıca Yalvaç Yalvaç olmazdan yaklaşık beÅŸ yüz kırk sene evvel, Belazuri’nin anlattığına göre Hicretin 95. yılında Halife” Velid bin Abdilmelik”in oÄŸlu Abbas: emrindeki Müslümanlarla bu ÅŸehri kuÅŸatıyor. Åžehir yakılıp yıkılıyor ve tarihe Antakya el Muhterika yani “Yanmış Antakya” olarak geçiyor. Yine Böcüzade s.16 da yazdığına göre bu olaydan 18 sene sonra yani hicretin 113.cü yılında Battal Gazi’nin Isparta yöresine gelerek Ä°slamiyeti yaydığı yazılmaktadır. Ayrıca Katip Çelebi’nin Cihannüma adlı eserinde Felekabat denilen EÄŸirdir’deki kalenin Battal Gazi tarafından zaptedildiÄŸinden söz edilmektedir ki; Türklerin gönlünde taht kuran Battal Gazi’nin Yalvaç ve civarına geldiÄŸi kesin gibidir. 27 sene sonra da ”Seydi Battal Gazi”nin, Seyit Gazi’ de ÅŸehit düÅŸtüÄŸünü tarihler kaydediyor. Arap fatihler buraları terk edince de ÅŸehir elden çıkıyor. Ne zamanki Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan Malazgirt’ de Bizans Ä°mparatoru Romen Diyojen’i yeniyor, yaklaşık on yıl içinde Anadolu Türkmenlerle dolup taşıyor. Çaka Bey H 472 (m 1081) de Ä°zmir’i alarak bir donanma kuruyor. Türk Deniz Kuvvetleri de bu tarihi baÅŸlangıç kabul ediyor olmalı ki Deniz Kuvvetleri Komutanlığının duvarındaki levhalarda bu açıkca görülmektedir. Yalvaç, Çaka beyin kardeÅŸi Galabaç (Yalavaç) bey veya arkadaÅŸları tarafından Hicri 465-470 yılları arasında kurulmuÅŸ olmalı. Ä°ÅŸte o gün bu gündür Sultan DaÄŸları, Anamas DaÄŸları, EÄŸirdir ve BeyÅŸehir Gölleri veya doÄŸu Hamideli dediÄŸimiz bu bölge Müslümanlara ve bilhassa Türklere yurt olmuÅŸtur.

Yorum
Allah'tan Rahmet diliyorum.
Yazar Selami Çekmegil açık 2007-12-26 06:22:02
Kendisine karşı kusurlu olduÄŸumu ve yeterince vefa göstermediÄŸimi hissettiÄŸim Merhum Dostum Ä°smail Hakkı BaÅŸer aÄŸabeyime Allah'tan rahmet ve Cennet diliyorum.  
Selami Çekmegil 
ilgili linkler: 
1- 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=242&Itemid=5 
 
2- 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=80&Itemid=58 
3- 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=81&Itemid=58
İsmail Hakkı Başer
Yazar suphi açık 2007-12-26 08:19:13
Ramazan Topraklı'ya candan teşekkürler... İsmail Hakkı Başer şairimize de Allah'tan rahmet diliyorum.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 27-12-2007 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112067447 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net