15-10-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
GÖREN GÖZE GÖRE PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar M.Selami ÇEKMEGÄ°L   
30-08-2008
GÖREN GÖZE GÖRE
                                              
                               M. Selami ÇEKMEGÄ°L
Bilim süsü verilmiÅŸ faraziyelerle gerçek mürÅŸit olan ilmi biri birine karıştırmamak lazım.
Adına, keyiflerince bilim dedikleri birtakım (gerçek dışı) faraziyeleri kendi öz benliklerinin üstüne çıkararak esas alanlar, (gerçek ilim yanlılarını tenzih ederek söyleyeyim ki) bilim dedikleri O faraziyeler yığını olgunun, kendi içindeki uyuÅŸmazlığının dahi farkında deÄŸildirler.(ve  mesela, bir dönem bilimsel bir eda içinde parçalanmaz dedikleri  atomun daha sonra parçalandığından dahi sanki habersizdirler). Ä°ÅŸte, kendini bilim yanlısı sanan bu kısa görüÅŸlüler, adına bilim dedikleri bu faraziyelerin güya din diye adlandırdıkları sosyal olguyla uyuÅŸmazlığını öne getirerek, adeta hiç bilmedikleri anlaşılan Ä°slamı’ da (birtakım hurafeler yığını arasına atıp) kendilerince çürütmüÅŸ olmanın zevkini yaÅŸamak istiyorlar.

              Oysa ki, faraziyelerle oluÅŸan bu olgunun (adına bilim de deseniz) bütün gücüyle emrine verilmiÅŸ olduÄŸu insanın üzerinde bir konumu yoktur. Ä°nsanın eseri olan bir olguyu, onun üstüne çıkararak (yani tanrılaÅŸtırarak) anlamak mümkün olmadığı gibi, insanın üstünde bir deÄŸeri olduÄŸunu iddia etmenin de bir mantık sürçmesi olduÄŸunu göz ardı etmemek lazım.  
 
            Gerçi insanoÄŸlu gördüÄŸüne göre hareket etme istidadında ama, henüz görmediÄŸi gerçekleri  -hatta ihtimalleri- de idrak ederek hesabına dahil etmek zorunda... Fakat o, kendisi de bir muamma sanki... “Ä°nsan, bu meçhul!.. “ demiÅŸ Dr. Alexi Carrel ÅŸöhretli kitabının bilinen baÅŸlığına.  
                                                                                 
             Gerçekten insan, kendini çözdüÄŸü oranda hayatın manasını da biraz daha iyi anlayabiliyor, daha iyi ihata edebiliyor. Sığ insan ise, basit bir tavırla, uykuda gördüÄŸü (rüyasındaki) canavarın gerçek olmadığını bile bile, dehÅŸetini yaÅŸarken bile, uyanık olduÄŸunu sandığı gaflet halinde, “ben  görmediÄŸime asla inanmam” diye inatla dayatıyor. Oysa ki biraz ayılınca, faraza, Amerika’yı görmemiÅŸ olduÄŸu halde Amerikanın varlığını kuÅŸkusuz  bildiÄŸini (inandığını) rahatça söyleyebiliyor. Ya da daha çarpıcı bir örnekle, bilgisayar programlarıyla yapılan ‘sanal Ay’  yüzeyinde yürüyen ‘sanal insan’ın,  gerçekten Ay’a inmiÅŸ olduÄŸunu bile kabullenebiliyor. Sorunca da bu çeliÅŸkisini, ‘gördük ya!”  hem de -güdümü kendisinde olmamasına raÄŸmen- ‘televizyonda’ diye ilave edebiliyor. 

            Aklını bile görmeyen, göremeyen zavallı ahmak, sadece bakan ama göremeyen gözüne inanıyor;  “ben görmediÄŸime inanmam” diyor. Oysa ki, bilse, bir Batılı  filozof, küçük insanların, bazen büyük politikacıların göz bebeÄŸinin önüne duran saman çöpleri gibi, önlerini dahi görmelerini engelleyebileceÄŸini ne güzel iÅŸaret etmiÅŸ. Allah bir kere insanın gözünü  (basiretini)  kapamasın; gözünün önündeki dev labirentleri dahi görmez, o zaman... Görmez ama, çarpınca anlar duvarın ne kadar sert olduÄŸunu... Tıpkı, görmediÄŸi Allah kavramına atıfla, “bu gemiyi Tanrı bile batıramaz” diyen ‘Titanic’ yapımcısı materyalist kafanın, bu muhteÅŸem eserinin, daha ilk seferinde, umulmaz ve beklenmez bir biçimde batışını ÅŸapÅŸalca görerek anlaması gibi...
 
            Hayat insana aslında hep bunu tartıştırıyor. Bir defasında, seneler önce Ä°ngiltere’den bir yabancı dost gelmiÅŸti ziyaretime. Ä°ngiliz ırkından bir tıp öÄŸrencisi olan Peter’le Ä°stanbul’da gezerken, Sultanahmet’te oturup bir çay ocağı sehpasının önünde felsefi  tartışmalar yapmıştık. Tartışmamız, sonuçta ebediyet ve Allah’a intikal etti. Zavallı Peter   Allah’a bir ÅŸey demedi ama, ebediyeti görmediÄŸi için kabullenemediÄŸini söyledi. Tabii ben de aksini. O söyledi, ben söyledim; o söyledi, ben söyledim... Ne dedimse, Allah’ın ve ebediyetin gerçekliÄŸini göstermek için, bana çok makul ve kolay reddedilemez mülahazalarla karşılık verdi. Sonunda parçalar üzerinde yürüyen mantığım iflas etti. Resmen mat olmuÅŸtum... Ama gerçeÄŸi bile bile sahteye teslim olmak ne kadar acı geldi bilemezsiniz. Döndüm ve konuyu ÅŸöyle kapattım:  ‘Bak, Peter’ dedim ve bütüne yöneldim, ‘bu mesele, bir taÅŸ veya demir parçasına iliÅŸkin deÄŸil ki, ben getirip de önüne koyayım ve iÅŸte gör, sertmiÅŸ diyeyim. Mesele farklı... Onun için benim sana söyleyebileceÄŸim son ve tek söz, benden ayrıldıktan sonra odana gittiÄŸinde, yatmadan önce bir süre, kendi iç alemine dönerek, bildiÄŸinden bugüne kadar ki bütün  olaylarını bir sinema ÅŸeridi gibi gözden geçirip, konuyu kendine sorman olacaktır. Olayları ve iç alemini, kendi dünyanı tefekkürle gözden geçir ve kendine sor.  EÄŸer hayatın ve kendin, sen ve gördüÄŸün uzantılarınla sınırlı ve sonlu gözüküyorsa; bitici hissediyorsan kendini, doÄŸrusun! Yok eÄŸer hissin ve hayalin bitimsize uzanıyorsa, bil ki, seni ve boyutlarını aÅŸan bir bitimsizlik var alemde. Meseleye buna göre bak ve kendini yalanlama. Mesele kendinle ilgilidir; benimle deÄŸil...

              Peter dürüst bir tavırla başını kaldırdı ve: ‘ben bu dediÄŸinizi daha evvel çok kez yaptım. His, duygu ve ufuklarım seni doÄŸruluyor’ dedi... Akıl da zaten bu melekelerin muhassalası deÄŸil miydi?..
 
             Peter namuslu bir arkadaÅŸtı, bana doÄŸruyu söyledi. Kendini yalanlamadı. Ama herkes öyle deÄŸil ki... Dünya’da öyleleri var ki,  sırf beni ve benim gibileri aldatmak için hep kendi kendilerini yalanlıyorlar; görmediklerine inanmadıklarını söylüyorlar. Böyle söylerken bile, hemen aksini ortaya getirip, o anda görmedikleri akıllarının, yanılgısına inanıyorlar... Ebediyete, bitimsizliÄŸe inanmıyoruz diyorlar ama,  binalarını hiç ölümleri yokmuÅŸ gibi süresiz yıkılmayacak ÅŸekilde yapıyorlar. Elle tutamadıkları, bana gösteremedikleri ÅŸereflerine inanmamı istiyorlar; ÅŸeref iddia ediyorlar: Bakır teller içinde akıp giden elektriÄŸi  görmedikleri halde, çarpılmamak için gördükleri duraÄŸan teli bile tutamıyorlar.  Hatta bazen, ‘falan yerden geçme falan gün’ deseniz etkilice, inanmadıklarını söylemelerine raÄŸmen görmedikleri cinlere çarpılmamak için  oradan bile geçmiyorlar... mesele biraz dürüstlük meselesidir. Görmedikleri, gösteremedikleri halde elle tutulması mümkün olmayan namusluluk gibi bir kavram icad edip, ona sığınıyorlar. Kendi kendilerini yalanlıyorlar. 

               Ä°nsanlar böyledir iÅŸte; bazıları benim gibi, bazıları Peter gibi, bazıları da kendi içlerinde gizli hayatın gerçeÄŸi konusunda yalan söyleyenler gibi oluyorlar. Tarihte de demek hep böyle olmuÅŸ ki, ÅŸanlı Kur’an bir kısım Ä°srailoÄŸullarına hitaben buna da iÅŸaret ediyor ve geçmiÅŸte de böyleleri bulunduÄŸunu hatırlatarak rehberliÄŸini sürdürüyor: “(Ey Ä°srailoÄŸulları), bir zamanlar, ‘ey Musa, biz Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız’ demiÅŸtiniz de bakıp dururken hemen sizi yıldırım çarpmıştı” diyor:
 
                Bu ayetten öyle anlıyorum ki, o toplum, kendilerine kurtarıcı rehberliÄŸini esirgemeyen Hz. Musa’nın çok açık iÅŸaretlerini göre göre reddetmek için, O’nun gerçeÄŸine sırt çevirince Cenab-ı Hak  onları elim bir sarsıntı ile yıldırım çarpmışa çevirmiÅŸ ve altlarını üstlerine getirmiÅŸ. Bu hüviyetteki toplumu yok edip, yerine çok yeni ve gerçekçi bir toplumun ihya edici ilkelerinin egemenliÄŸine hayat vermiÅŸ. Çünkü, diyor ki onlara Bakara suresinin 56. ayetinde devamla: “Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, ÅŸükredesiniz”

            Allah burada topluma hitabettiÄŸine göre ve Allahın sünnetinde (yönteminde) de deÄŸiÅŸiklik göremeyeceÄŸimize göre, buradaki ölen ve tekrar dirilenlerin  bireyler deÄŸil, helak olan bir toplumun yeniden kurulması ve tarih sahnesine yeni bir hüvviyetle yeniden çıkmasıdır diye düÅŸünüyorum. 57. Ayette bu anlatım ÅŸöyle devam ediyor: 

            “Ve bulutları üstünüze gölgelik yaptık. Size mennu (kudret helvası) ve selva (bıldırcın) gönderdik ve verdiÄŸimiz güzel nimetlerden yeyiniz (dedik)... Hakikatte onlar bize deÄŸil, kendilerine kötülük ediyorlardı.”  diye tasrih te ediyor... 

            Gerçekten yanlışı ve kötüyü ilkeleÅŸtiren bütün toplumlar, Allah’a ve -ona sadık bireylerin ebedi hayatlarına- hiçbirÅŸey yapamazlar. Ancak ve ancak kendilerini cehenneme yönlendirebilirler. 

            Nitekim toplumların kötü sonuçtan sakınmaları için hayatlarını disipline etmeleri ve kötülüÄŸe karşı müteyakkız olmaları gerekiyor ki, Allah ÅŸöylece uyarmış, vaktiyle onları: “Hani, ‘girin ÅŸu kente de nimetlerinden dilediÄŸinizce, bol bol  yeyin; (ama nimeti bol bu kentin) kapısından  secde ederek (onu size bahÅŸeden Allah’ı tanıyarak) tevazuyla girin ve (hatalardan dolayı) bizi affet deyin ki, hatalarınızı affedelim. Biz muhsinlere (iÅŸini iyi yapanlara) ihsanı (iyiliÄŸi) artırırız’ demiÅŸtik”. “Fakat zulme sapanlar Söz’ü deÄŸiÅŸtirdiler, (inatla) kendilerine söylenenden baÅŸka bir ÅŸekle soktular. Biz de bu yaptıklarına karşılık olarak onların üzerine gökten pis bir azap indirdik” diye eski bir kavmin bildiÄŸiyle meseleyi güzelce izah ediyor.
 
            Kanaatımızca bütün toplumlar, gökten üzerlerine inecek felaketin, ya da yerden fışkıracak musibetlerin önünü kesmek için, ne yapıp yapıp, derhal, yanıltıcı keyfiliklerin güdümünden, kurtarıcı aklî  ilkelerin rehberliÄŸine yönelmelidirler. Fertlerse zaten, ancak buna riayetle ebedî Cennet ödülüne liyakat kesbederler.
 
            Bazıları göremediÄŸi, görmek istemediÄŸi için inanmasa da Kur’an eskilerin durumunu böyle anlatarak iz’anı olanları böyle ikaz ediyor.
            Selam size!...                                                
 
                                                                                        M: Selami Çekmegil
                                                                                        (Çoban Tefsiri'nden)
BkzBakara; 55-59:

“(Ey Ä°srailoÄŸulları), bir zamanlar, ‘ey Musa, biz Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız’ demiÅŸtiniz de bakıp dururken hemen sizi yıldırım çarpmıştı” “Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki,  ÅŸükredesiniz” “Ve bulutları üstünüze gölgelik yaptık. Size mennu (kudret helvası) ve selva (bıldırcın) gönderdik ve verdiÄŸimiz güzel nimetlerden yeyiniz (dedik)...
"Hakikatte onlar bize deÄŸil, kendilerine kötülük ediyorlardı.”   
“Hani, ‘girin ÅŸu kente de nimetlerinden dilediÄŸinizce, bol bol yeyin; (ama nimeti bol bu kentin) kapısından  secde ederek (onu size bahÅŸeden Allah’ı tanıyarak) tevazuyla girin ve (hatalardan dolayı) bizi affet deyin ki, hatalarınızı affedelim. Biz muhsinlere (iÅŸini iyi yapanlara) ihsanı (iyiliÄŸi) artırırız’ demiÅŸtik”. “Fakat zulme sapanlar Söz’ü deÄŸiÅŸtirdiler, (inatla) kendilerine söylenenden baÅŸka bir ÅŸekle soktular. Biz de bu yaptıklarına karşılık olarak onların üzerine gökten pis bir azap indirdik”
Not:

Yazının Almanca VersiyonuAbdulhamid ARSLANER tercümesi:
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1271&Itemid=49

Yorum
bu tartışmalar sürüp gidecek
Yazar bilal sürgeç açık 2008-09-02 10:02:05
Hak var oldukça batl da var olacak. Ebedi hayatı inkar edenler olacak. Dünyayı anlamlandıran ebedi hayattır.
Görünen ve Görünmeyenleri Yorumlamak
Yazar Tuğba açık 2008-09-02 16:48:29
"Görmeye göz değil ; gönül gerek" düsturundan yola çıkmış olsak , cihandaki tüm soyut ve somut kavramlar tekrar farklı bir boyut ,mana kazanırdı muhtemelen. Güzel bakan güzel görür . Bu tüm dinler için esas olmalıdır ki ; ılımlı olabilelim kendimizden biri olmayan insanlara bile...

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 30-07-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
120905703 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net