20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow DANÄ°ÅžMEND OÄžULLARININ SÄ°YASETÄ°-1
DANİŞMEND OĞULLARININ SİYASETİ-1 PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 19
KötüÇok iyi 
Yazar Prof. Dr. Mikâil BAYRAM*   
22-02-2008

DANÄ°ÅžMEND OÄžULLARI’NIN

SÄ°YASETÄ° (1)

Prof. Dr. Mikâil BAYRAM*
                                                                                                
GiriÅŸ                           
BilindiÄŸi gibi 1071 Malazgirt Zaferi sonrasında Orta ve DoÄŸu Anadolu’da Türkiye Selçukluları devleti kurulurken Anadolu’nun muhtelif yörelerinde bir takım beylikler kuruldu. Erzurum ve çevresinde Saltuk OÄŸulları, Ahlat ve Batı Azerbaycan’da Ahlat-Åžahlar veya Sökmen OÄŸulları, Diyarbekir ve Mardin yörelerinde Artuk OÄŸulları, Erzincan ve DivriÄŸi çevresinde Mengücek OÄŸulları, Orta ve Kuzey Anadolu’da DaniÅŸmend OÄŸulları beylikleri teÅŸekkül etti. Bu beylikler arasında DaniÅŸmend OÄŸulları Meliklik statüsünde kurulmuÅŸtur.
Bunun sebebi ileride daha iyi anlaşılacaktır. Fakat burada ÅŸu kadarını söyleyelim: “Sahaifu’l-ahbâr” sahibi Müneccim-başı Ahmed Dede Efendi Sultan Alp Arslan’ın DaniÅŸmendiyye Devleti’ni kuran GümüÅŸ-tigin Ahmed Gazi’ye Meliklik menÅŸuru verdiÄŸini ve ona bazı imtiyazlar tanıdığını bildirmektedir.[1]
Vâkıa Ahmed Gazi bastırdığı sikkelerde Melik ünvanını kullanmıştır.[1] Çünkü bu beyliÄŸin kurucusu olan GümüÅŸ-tigin Melik Ahmed Gazi (498/ 1105) Selçuklu hanedanının muallimi olan Türkmen DaniÅŸmend (Bilge) Ali Taylu’nun oÄŸludur. Kendisi de babası gibi, bilge bir kiÅŸi olduÄŸu için “DaniÅŸmend Ahmed Gazi” veya “Ä°bn DaniÅŸmend” diye anılmıştır. Babası Ali Taylu Harezm ve Maveraünnehr’de (Buhara’da) Selçuklu ÅŸehzâdelerine muallimlik yapmış, Selçuklu ailesine kız vererek ve kız alarak akraba olmuÅŸtur.[2] Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluÅŸunda büyük hizmetleri bulunmuÅŸ ve hatta devletin kuruluÅŸunda pay sahibi olmuÅŸ[3] ünlü bir kiÅŸidir. Onun oÄŸlu ve ahfadı tarafından kurulan DaniÅŸmendoÄŸulları Devleti yüz kusur yıl yaÅŸamış, bu müddet içinde Anadolu’daki ilmi ve kültürel faaliyetlerde ve Anadolu’nun TürkleÅŸmesi ve Ä°slâmlaÅŸmasında büyük hizmetleri bulunmuÅŸtur. Hatta Anadolu’da ilk ilmî ve fikrî faaliyetler DaniÅŸmendliler zamanında ve DaniÅŸmend Ä°li dediÄŸimiz orta ve kuzey Anadolu’da baÅŸlamıştır. Bunun sonucu olarak Anadolu’da ilk medreseler de gene DaniÅŸmend ilinde ve DaniÅŸmend OÄŸulları zamanında Niksar, Tokat, Amasya, Sivas, Kayseri gibi ÅŸehirlerde inÅŸa edilmiÅŸtir.
Burada DaniÅŸmend OÄŸulları’nın dinî eÄŸilimleri ve ülkelerinde uyguladıkları dinî ve millî politikaları ve bunun sonucu olarak DaniÅŸmend Ä°li’nde meydana getirdikleri dinî ortam tasvir edilmeye çalışılacaktır. Ancak bu konuya girmeden önce Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulduÄŸu dönemlerde Selçuklu hanedan üyelerinin dinî siyasetleri üzerinde bir nebze durmak gerekmektedir. Çünkü DaniÅŸmend Ali Taylu Selçuklu ailesine ve ÅŸehzadelere muallimlik yapan bir kiÅŸi olarak hanedan üyelerinin dinî duygu ve düÅŸüncelerinin ÅŸekillenmesinde derin bir etki yarattığı muhakkaktır. Bu itibarla Büyük Selçuklu Devleti’nin dinî siyasetini yönlendirmede de bu DaniÅŸmend-i Buharî denilen Ali Taylu’nun etkili olduÄŸu anlaşılmaktadır.

a- Ä°lk Selçuklu Sultanlarının Dinî Siyasetlerine Genel Bir Bakış
Büyük Selçuklu Devleti’nin zuhuru sırasında birçok hanedan üyesi ÅŸehzâdelerin devlet hizmetinde bulundukları ve ülkeler yönettikleri bilinmektedir. Bu ÅŸehzâdelerin bazıları hariç, çoÄŸunluÄŸunun eÄŸitim durumları ve bilgi düzeyleri ve hatta dinî eÄŸilimleri hakkında hemen hiç bilgi bulunmamaktadır. Fakat bazı hanedan üyelerinin ve devlet adamlarının dinî eÄŸilimleri hakkında -az da olsa- bilgi edinilebilmektedir. Bu mahdut bilgilerden anlaşılıyor ki, hanedan üyelerinin bazıları “Mu’tezile mezhebi” eÄŸiliminde idiler. BilindiÄŸi gibi Mu’tezile Mezhebi Ä°slâmın doÄŸuÅŸundan bir asır sonra ortaya çıkmış, Ä°slâm dinini akıl ölçü ve kurallarına göre yorumlayan dinî ve felsefî bir harekettir. Mu’tezile mezhebi mensuplarına Ä°slâm Dünyası rasyonalistleri (Akliyecileri) denir. Bu dinî anlayışı benimseyen Selçuklu devlet adamları bu eÄŸilimlerini dinî uygulamalarında da açıkça görmekteyiz. Bu devlet adamlarından biri de Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu Selçuk BeÄŸ’in oÄŸlu Mikâil’in büyük oÄŸlu Sultan TuÄŸrul Beg’dir. Ä°bn TaÄŸrıberdi onun dinî eÄŸilimi hakkında ÅŸu önemli bilgiyi vermektedir:
445 (1053) yılında Selçuklu sultanı TuÄŸrul Beg EÅŸ’ârî’nin “Makâlât” adlı eserine vakıf oldu. TuÄŸrul Beg, Hanefî mezhebliydi.[4] Onun için minberlerden EÅŸ’ârî’nin lanetlenmesini Emretti. Çünkü o eserinde dünyada Allah’ın kelâmı bulunmadığını ileri sürmektedir. Bu uygulama Ebu’l-Kâsım KuÅŸeyrî’ye ağır geldi. Bunun üzerine “Åžikâyetu ehli’s-sünne ma nalehum mine’l-mihne” (Maruz Kaldıkları Baskılardan Sünnîlerin Åžikâyeti) adlı bir risale kaleme aldı. Bundan sonra bazı olaylar meydana geldi. KuÅŸeyrî ve EÅŸ’ârîler’den bir topluluk TuÄŸrul Beg’in huzuruna çıktılar ve EÅŸ’ârî’yi lanetleme emrinin kaldırılmasını ondan talep ettiler. TuÄŸrul Beg onlara: “Bana göre EÅŸ’ârî bid’atçıdır. Mu’tezile’ye karşı haddini aÅŸmıştır. Çünkü mutezile Kur’an-ı Kerim’in (Allah’ın sözünün) mushaftaki sözler olduÄŸunu ispat etmiÅŸtir. O ise, (EÅŸ’ârî) bunu inkâr etmektedir.”[5]
Burada görüldüÄŸü üzere TuÄŸrul Beg, Ä°mam EÅŸ’ârî’nin ve EÅŸ’ârîler’in Kur’an-ı. Kerim’in yani Allah’ın sözünün kadim olduÄŸu tezine karşı Mu’tezile mezhebi mensuplarının Kur’an-ı. Kerim’in mahluk yani sonradan yaratılmış olduÄŸu görüÅŸünü savunmakta ve EÅŸ’ârî’nin Kur’an-ı. Kerim’in kadîm yani ezeli olduÄŸu fikrini bid’at (dinde uydurmacılık) olarak nitelendirmekte ve mezhebî tercihini, EÅŸ’ârî ulemâya karşı savunmaktadır. Buradaki açıklamalardan TuÄŸrul Beg’in dinî ve Kelâmî mes’elelere vakıf ve Ä°mam EÅŸ’ari’nin “Makâlâtü’l-Ä°slâmiyyin” adlı eserini okuyacak kadar bilgili bir kiÅŸi olduÄŸu da anlaşılmaktadır. Bilâhare EÅŸ’ârî’nin lanetlenmesi emrinin kaldırıldığı da anlaşılmaktadır.[6] Bu olaydan beÅŸ sene sonra TuÄŸrul Beg’in Abbasî halifesi ile vaki olan görüÅŸmesi, bundan birkaç yıl önce ünlü EÅŸ’ârî siyaset bilimcisi Ebu’l-Hasan el-Mâverdî’nin halifenin elçisi olarak TuÄŸrul Beg ile görüÅŸmesi sırasında bu konunun da gündeme gelmiÅŸ olduÄŸu muhakkaktır. Selçuklu Devleti’nin dinî siyaseti ve uygulamaları ile ilgili olarak TuÄŸrul Beg’in dikkati çekildiÄŸi geliÅŸen olaylardan anlaşılmaktadır.
O dönemde Abbasî halifeleri EÅŸ’ârî mezhebi savunucuları konumunda idiler. Abbasi Halifesi Harun er-ReÅŸid ve oÄŸulları zamanında Abbasîler Mu’tezile Mezhebi’ni resmi mezhep olarak kabul etmiÅŸ ve bu resmî dinî anlayışa muhalefet eden veya kabul etmeyenleri cezalandırmaktaydılar Fakat Mu’tezile mektebinde yetiÅŸen Ä°mam Ebu’l-Hasan el-EÅŸ’ari’nin (330/942) bazı itikadî mes’elelere farklı yorumlar getirmesi ve fikirlerinin kabul görmesi sonucunda Mu’tezile mensupları ile EÅŸ’ariler arasında büyük bir fikri ve dinî mücadele meydana geldi. Bu mücadelede tasavvufî çevrelerin de EÅŸ’arilerin yanında yer almaları onların galip gelmelerinde önemli rol oynadı. Çünkü akliyeci (Rasyonalist) olan Mu’tezile mensupları Tasavvufî düÅŸünceye muhalif idiler. EÅŸ’arilik Hilafet merkezi olan BaÄŸdad’da büyük bir kabul gördü ve zamanla Abbasî Devleti yetkilileri de EÅŸ’ariliÄŸe meylettiler ve bu mezhebin hamisi konumuna geldiler. Mu’tezilileri takibata almaya ve hatta cezalandırmaya baÅŸladılar. Selçuklu Devleti zuhur ettiÄŸi sıralarda Irak ve Horasan’da itikatda EÅŸ’arî Mezhebi amelde Åžafiî Mezhebi hakim durumdaydı. Selçukluların ilk zuhur ettiÄŸi bölgeler olan Maveraünnehr’de Maturidi Mezhebi, Harezm’de ise Mu’tezile Mezhebi hakim durumda idi. Mu’tezile geleneÄŸinin Harezm’de çok kuvvetli olduÄŸu farkedilmektedir. Bu yüzden o dönemde Harezm’den çıkan Ebu Reyhan el-Beyrunî, ünlü Müfessir ez-ZemahÅŸerî gibi alimler Mu’tezile mezhebindendirler. Bu iki mezhep mensupları amelde Hanefi mezhepli idiler.
Selçuklu ailesinin tanınmış üyelerinden olan Anadolu Selçukluları hanedanının ceddi Kutalmış’ın da Mu’tezile mezhebli olduÄŸu anlaşılmaktadır. Ä°bnü’l-Esîr’in Kutalmış hakkında verdiÄŸi ÅŸu bilgiler bunu göstermektedir: “Åžaşılacak ÅŸeydir ki, Kutalmış Türk olmasına raÄŸmen astronomi ilmini çok iyi biliyordu. Bundan baÅŸka felsefe geleneÄŸi ile ilgili bilimleri de biliyordu. Kendisinden sonra oÄŸulları ve ahfadı da felsefe geleneÄŸinden gelen ilimleri öÄŸrenmeye devam ettiler ve bu alanda isim yapmış olan bilim adamlarını himayelerine aldılar. Bu durum onların dinî inançlarında pürüz meydana getirdi.”[7]
Burada görüldüÄŸü üzere bu bilgileri veren EÅŸ’ârî mezhebinden olan Ä°bnü’l-Esir, Kutalmış’ın astronomi ve felsefe bilmesini tuhaf bulmakta, bu felsefî bilgilerin onun dinî inanışında yer tutmasını da hoÅŸ bulmamaktadır. Bu durum Kutalmış’ın Mu’tezile mezhebine mensup bulunduÄŸunu gösteriyor. Zaten felsefe geleneÄŸi bilimleri (ulûmu’l-kavm), Mu’tezile ekolünün meydana getirdiÄŸi, Yunan felsefesine dayanan düÅŸünce akımının adıdır. Demek Kutalmış bu felsefî geleneÄŸe mensup bir kiÅŸidir. Ä°bnü’l-Esir Kutalmış’ın oÄŸulları ve torunları olan Türkiye Selçukluları sultanlarının da bu geleneÄŸi devam ettirdiklerini de vurgulamaktadır.
Selçuklu Hanedan üyeleri arasıdna görülen bu dinî eÄŸilimin hanedan üyelerine hocalık yapan Harezmli Türkmen DaniÅŸmend Ali Taylu’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu DaniÅŸmend Ali Taylu Harezm’deki dinî çevrede yetiÅŸmiÅŸ ve çok erken tarihlerde Selçuklu ailesine yakın olma fırsatı bulmuÅŸ ve hanedan üyelerine muallim olmuÅŸtur. Bu bilge kiÅŸi Selçuklu hanedanına kız vererek ve kız alarak onlarla akrabalık da tesis etmiÅŸtir. Süryani tarihçi Ebu’l-Ferec, DaniÅŸmendoÄŸlu Melik Ahmed Gazi’den bahsederken onu Kutalmış oÄŸlu Süleyman-Åžah’ın dayısı olarak tanıtması[8] bu akrabalığı ifade etmektedir. Onun için Selçuklu ailesinin saygı duyduÄŸu bir kiÅŸidir. Beyhâki’nin onun hakkında verdiÄŸi bilgilerden anlaşıldığına göre bilahere Buhara’ya yerleÅŸen bu Türkmen daniÅŸmend burada muallim olarak ve güzel sözlü bir diplomat olarak Selçukluların hizmetinde bulunmuÅŸtur.[9] Zeki Velidi Togan Hocamız Beyhakî’nin verdiÄŸi bilgilere dayanarak bu Buharalı DaniÅŸmend’in Selçuklu Devleti’nin kuruluÅŸunda büyük hizmetlerde bulunduÄŸunu ve devletin kuruluÅŸunda pay sahibi olduÄŸunu yazmaktadır.[10] Onun oÄŸlu olan DaniÅŸmend OÄŸulları devletinin kurucusu GümüÅŸ-tigin Ahmed Gazi’ye Alp Arslan tarafından Meliklik ünvanı verilmesi babasının bu konumu ile ilgili olmalıdır.
Ä°ÅŸte bu DaniÅŸmend-i Buhari’nin rahle-i tedrisinde yetiÅŸen Selçuklu hanedan üyelerinin birçoÄŸunda böyle Ä°tizali eÄŸilim görülmektedir. Türkiye Selçuklularının ceddi olan Kutalmış, DaniÅŸmend Ali Taylu’nun damadı idi. Kutalmış oÄŸlu Süleyman’ın Suriye’de ve Anadolu’da Mısır’daki Åžiî Fatımilerle siyasî ve dinî iliÅŸkiler içine girmesi, ÅŸiîleri dinî bakımdan kendisine daha yakın bulması ile de ilgili olmalıdır. Çünkü Ä°bnü’l-Esir Kutalmış’ın oÄŸulları ve torunlarının da onun dinî eÄŸilimini devam ettirdiklerini yazmaktadır. Ä°leride ifade edileceÄŸi gibi bu DaniÅŸmend Ali Taylu’nun daha sonraları Ä°sfahan’a yerleÅŸtiÄŸi anlaşılmaktadır.
Kaynakların bildirdiÄŸine göre TuÄŸrul Beg Dandanakan zaferinden sonra sultan olunca kitabet ve inÅŸa san’atında mahir bir elemana ihtiyaç duydu. Ona bu iÅŸlerde çok mahir biri olarak Ebu Nasr el-Kundurî tavsiye edildi. Muhtemelen Ebu Nasr el-Kundurî’ yi Sultan TuÄŸrul’a tavsiye eden de DaniÅŸmend Ali Taylu olmuÅŸtur. Çünkü bu Amidü’l-Mülk Ebu Nasr el-Kundurî onun gibi Mu’tezile mezhebinden biriydi. Bilahare Vezir olan Kundurî bu makama geldikten sonra Mu’tezile mezhebini devletin resmi dinî görüÅŸü haline getirdi ve bu yönde uygulamalara baÅŸladı. Onun bu uygulaması Horasan’da EÅŸ’arî ve Åžafi’i Mezhebi mensupları arasında büyük rahatsızlıklara yol açtı. Böylece bir dönemde BaÄŸdad’da EÅŸ’arîlerle Mu’tezilîler arasında cereyan eden ve EÅŸ’arîlerin zaferi ile neticelenen yukarıda sözünü ettiÄŸimiz mücadele yeniden gündeme gelmiÅŸ oldu. Bazı Selçuklu Prenslerin -baÅŸta TuÄŸrul Beg olmak üzere-Amidü’l-Mülk el-Kundurî’ye destek verdikleri anlaşılmaktadır.
Bu uygulamanın bir sonucu olarak Cuma hutbelerinde Ä°mam EÅŸ’arî lanetlenmeye baÅŸlandı. Bazı EÅŸ’arî Mezhebi ileri gelenleri -baÅŸta Ebu’l-Kasım el-KuÅŸeyri olmak üzere- tutuklandılar. Ünlü EÅŸ’ari Mezhebi usulculerinden olan Ä°mamü’l-Haremeyn Ebu’l-Maali el-Cuveyni Horasan’ı terketmek zorunda kaldı. EÅŸ’arîler takibata uÄŸradılar.[11] Ä°ÅŸte bu uygulamalar üzerine Ebu’l-Kasım el-KuÅŸeyri, yukarıda sözünü ettiÄŸimiz “Åžikâyetu ehli’s-sunne ma nalehum mine’l-mihne” adlı eserini yazdı. Çok geçmeden EÅŸ’ari çevreler bu konudaki ÅŸikâyetlerini Sultan TuÄŸrul’a arzetme imkânı buldular.[12] Abbasî Halifesi’nin elçisi EÅŸ’ari Mezhepli, siyaset bilimcisi el-Maverdî’nin diplomat olarak TuÄŸrul Beg ile görüÅŸmelerinde bu konu da gündeme gelmiÅŸ olmalı ki, bir müddet sonra EÅŸ’ariler üzerinden bu baskılar kaldırıldı.
EÅŸ’arî ve Åžafiî mezhepli olan Nizamü’l-mülk’ün, Amidü’l-mülk Ebu Nasr el-Kundurî aleyhindeki faaliyetleri de bu mezhep çatışmalarından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Bu mücadeleler sonunda Sultan Alp Arslan Kundurî’yi tutukladı. Kunduri tutuklu iken de yandaÅŸlarına mektuplar yazıyor ve onlarla haberleÅŸiyordu. Nihayetinde idam edildi[13] Onun idam edilmesinde Nizamü’l- Mülk’ün çok önemli rol oydadığı kabul edilmektedir. Nitekim yerine de Nizamü’l-Mülk Selçuklu Veziri oldu. Bu defa Nizamü’l-mülk, de EÅŸ’ari ve Åžafiî Mezhebini Büyük Selçuklu Devleti’nin resmî mezhebi konumuna getirdi. Bu mezhebin yerleÅŸmesi ve tutunmasını saÄŸlamak için “Nizamiye Medreselerini” açtı. Selçuklu Devleti coÄŸrafyasında yirmi üç Nizamiye Medresesi kurulmuÅŸtur.[14] Bu medreselere EÅŸ’arî ve Åžafiî mezhebinden ilim adamları tayin ediliyor ve bu alanda büyük paralar harcanıyordu.
Öyle görünüyor ki, Sultan Alp Arslan Surabâdi’ye Kur’an-ı Kerim tefsiri yazdırarak[15] bu münakaÅŸaların içinde olanları K. Kerim’e yönlendirmek ve K. Kerim’in hükmünü esas almak gerektiÄŸi fikrini vermek istenmiÅŸtir. Bu eserin Arapça deÄŸil Farsça olarak kaleme alınması bu konularda daha geniÅŸ tabana hitabetme ve onlara yol gösterme amaçlanmıştır. Sultan Alp Arslan’ın TuÄŸrul Beg’e nazaran Abbasî HalifeliÄŸi ile daha uyumlu bir dinî ve siyasî iliÅŸkiler içine girdiÄŸi de fark edilmektedir. Bu siyasî geliÅŸmeler giderek Mısır ve Deylem’deki Åžiî ÅŸahlanışa karşı Sünnî diriliÅŸ hareketine dönüÅŸmekteydi.
Bu açıklamalardan sonra esas konumuz olan DaniÅŸmend OÄŸulları Devleti’nin dinî ilmî ve milli siyaseti konusuna geçebiliriz.

b- DaniÅŸmend OÄŸulları Zamanında Ä°lmî ve Fikrî Faaliyatler
Anadolu’da ilmî ve fikrî faaliyetler ne zaman ve nasıl baÅŸladığı geçtiÄŸimiz asrın baÅŸlarından itibaren söz konusu edilmeye baÅŸlanmıştır. Türk Kültürü’nün pek çok meselelerinde olduÄŸu gibi bu konuda da ilk defa fikir serdeden Fuad Köprülü olmuÅŸtur. O bu konuda ÅŸöyle demektedir: Anadolu’nun Türkler tarafından fethediliÅŸinin baÅŸlangıcı sayılan Malazgird Zaferi’ni (l071) takib eden ilk yüz senede Türkler Anadolu’yu askerî bakımdan fethetmekle meÅŸgul olduklarından bu devrede Anadolu’da ilmî faaliyetler görülmemektedir.[16] Daha sonra bu alanda yapılan çalışmalar ve el-yazması eserler ihtiva eden kütüphanelerin muhtevalarının açıklanması gösterdi ki, Anadolu’da ilk ilmî, fikrî ve kültürel faaliyetler DeniÅŸmend Ä°linde ve DaniÅŸmend OÄŸulları’nın himayesinde çok erken sayılabilecek bir tarihte baÅŸlamıştır[17]. Bu devletin kurucularının bilge bir aileden gelmeleri ve bilimsel bir geleneÄŸe baÄŸlı bulunmalarının erken bir tarihte Anadolu toprağında bilimsel faaliyetleri baÅŸlatmalarında etken olduÄŸu muhakkaktır. Vakıa Anadolu’nun ilk medreseleri de DaniÅŸmend Ä°li’nde Niksar, Tokat, Amasya, Sivas, Kayseri gibi vilayetlerde ve DaniÅŸmend OÄŸulları zamanında inÅŸa edildiÄŸi görülmektedir. DaniÅŸmend OÄŸulları Devleti II. Kılıç Arslan tarafından XII. asrın son çeyreÄŸinde ortadan kaldırıldıktan sonra da DaniÅŸmendliler zamanında DaniÅŸmend Ä°linde yerleÅŸmiÅŸ olan bilimsel geleneÄŸin birkaç asır daha devam ettiÄŸi görülmektedir. Dinî bakımdan fıkhî kaidelere çok baÄŸlı olan DaniÅŸmendliler bu geleneÄŸi ülkelerine yerleÅŸtirmiÅŸler, XV. asra kadar bu gelenek DaniÅŸmend Ä°li’nde ve DaniÅŸmendliler’in kurdukları medreselerde devam etmiÅŸtir. Burada bu ilmî, fikrî ve dinî gelenek tasvir edilmeye çalışılacaktır:
Bugünkü bilgilerimize göre Anadolu’da te’lif edilen ilk eser DaniÅŸmendlilerin Kayseri Åžehir muhafızı olan Kayserili Ä°bnü’l-Kemal diye ünlenen Ä°lyas b. Ahmed adlı bir zat tarafından Farsça olarak kaleme alınmış “ KeÅŸfü’l-akebe” adındaki astronomi ve felsefeye dair olan eserdir. Yazar eserini DaniÅŸmendiye Devleti’nin kurucusu GümüÅŸtiÄŸin Melik Ahmed Gazi’ye sunmuÅŸtur. Bir süre önce ortaya çıkarıp yayınladığımız "KeÅŸfü’l-akebe" adlı eserin Anadolu’da te’lif edilen, bilinen en eski eser olup, Melik Ahmed Gazi’ye sunulmuÅŸ olduÄŸunu tesbit etmiÅŸ bulunuyoruz.[18] Bu eserde Melik Ahmed Gazi’nin ilmî, kültürel faaliyetlerine dair ÅŸöyle denmektedir: "O yüce zatı iltizam edenler çoÄŸunlukla fazıl ve filozoflardır. Dünyanın her yanından bilgin kiÅŸiler (ehl-i ukûl) o hazrete yöneldiler. Her biri ilmini yayması miktarınca itibar görüp, o hazretin cömertlik denizinden paylarını aldılar."[19] Bu kayıt Malazgirt Zaferi’nden kısa bir zaman sonra DaniÅŸmend OÄŸulları ülkesinde ilmî çalışmaların baÅŸlamış olduÄŸunu ve Melik Ahmed Gazi’nin çok sayıda ilim ve fikir adamlarını himaye edip, çalışmalarına imkân saÄŸladığını açık olarak göstermektedir. Onu "Sahib-kıran" diye anan Ä°bnü’l-Kemal, Onun Rum, Ermen ve Åžam’da (Suriye) gerçekleÅŸtirdiÄŸi fetihleri de dile getirmekte ve bu ülkelerde geniÅŸ bir kültürel faaliyet içinde bulunduÄŸunu da "Rum, Ermeni, Åžam memleketleri o Sahip-kıranın varlığının feyzi ile Ä°slâm nuruyla bezendi"[20] diye ifade etmektedir.
Kutalmış’ın oÄŸulları ve ahfadı olan Türkiye Selçuklularında ilk Sultanların dinî ve ilmî konumları hakkında fazla bir bilgi mevcut deÄŸildir. En azından Andolu’nun fatihi Süleyman-Åžah’ın babasının yolunda ve onun anlayışında olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir. Türkiye Selçukluları sultanlarının da atalarından gelen geleneÄŸi sürdürdüklerini Ä°bnü’l-Esir bildirmektedir.
Bununla beraber II. Kılıçarslan’ın felsefî konulara ilgi duyduÄŸunu ve bu alandaki ilmî tartışmalara katıldığını Süryani Mihail bildirmektedir.[21] Ä°bn Bibi, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Ä°bni Sina’nın hayranlarından olduÄŸunu bildirmektedir.[22] Mutaassıp bir Åžafiî olan Ä°bnü’l-Esir, II. Kılıç Arslan’ın diÄŸer oÄŸlu ve DaniÅŸmend Ä°li’nin Meliki, II. Süleyman-Åžah hakkında ÅŸöyle diyor: “ Ancak onun itikadının bozuk olduÄŸu felsefî inançlar taşıdığı, bu inançta olan kimseleri himaye ettiÄŸi ve onlara destek verdiÄŸi bildirilmektedir.”[23] Demek oluyor ki, bu bilimsel ve felsefî gelenek Anadolu’da devam etmiÅŸtir. Ä°ÅŸte buna benzer haberler Selçuklular zamanında (ilk bir buçuk asırda)Anadolu’da devlet adamlarının felsefî geleneÄŸe baÄŸlı bulundukları ve Mu’tezile mezhebine yatkın olduklarını ortaya koymaktadır. II. Kılıç Arslan’ın kızı Gevher Nesibe Hatun’un Kayseri’de bir Tıp Merkezi inÅŸa etmesi de tabiat ilimlerine duyulan ilgiden kaynaklanmış olmalıdır.
DaniÅŸmend OÄŸulları ve Türkiye Selçukluları zamanında ilk 130 yıl boyunca Anadolu’da te’lif edilen eserlerin hemen tamamı tıp, astronomi (heyet) matematik, felsefe gibi aklî ve tabiî ilimlere dairdir. Bu dönemde Anadolu’da bulunan bilim adamları bu yönde faaliyet göstermiÅŸlerdir. Bu devrede Anadolu’da te’lif edilen eserlerin büyük bir kısmı DaniÅŸmend Ä°li’nde yazılmışlardır. Yani DaniÅŸmend Ä°li’ndeki ilmî ve felsefî geleneÄŸin ürünleridir. O dönemlerde Anadolu’ya (Diyar-i Rum) gelen Ömer b. Muhammed b. Ali es- Sâvî “Akaid-i ehl-i sünnet” adlı bir eser kaleme almış olup, önsözünde “Diyar-ı Rum’a geldim. Herkesin ilm-i nucûm (astronomi) ile uÄŸraÅŸmakta olduklarını, dinî ilimlerden bî-haber olduklarını gördüm” demektedir.[24] Buradan da anlaşılıyor ki, baÅŸlangıçta Anadolu’da tabii ilimler çok raÄŸbette idi. Selçuklu ve DaniÅŸmendli devlet adamları bunu teÅŸvik ve himaye etmiÅŸlerdir. Ancak XIII. Yüzyıldan itibaren dinî ilimlere, özellikle de Tasavvufa ve Sünnî Ä°slâmî anlayışa hızlı bir yöneliÅŸ olmuÅŸtur. Bunun sebepleri konumuzun dışındadır. Ancak ÅŸu kadarını söylemeliyim. Zamanla Büyük Selçuklu Devleti’nin dinî politikası ve Nizamiye Medreseleri’nin yarattığı dinî atmosfer Anadolu’da da etkisini göstermiÅŸtir. Nitekim “Akaid-i ehl-i sünnet” adlı eserin sahibi Ömer b. Muhammed es-Savî de Nizamiye Medreseleri’nin en tanınmış müderrisi Ä°mam Gazzalî’nin(505/1111) paralelinde bir dinî anlayışta olduÄŸu görülmektedir.
DaniÅŸmend OÄŸulları emirlerinden Kastamonu Fatihi, Emir Karatekin’in, Ä°bn Makula’nın hadis ricaline dair (478/1086) "el-Ä°kmal" adlı eserini okuduÄŸuna dair bir kaydın bulunması,[25] bu dönemde dinî-ilmî faaliyetlerin mevcudiyetini gösterir. Zaten Niksar, Tokat ve Kayseri’de DaniÅŸmend OÄŸullarından günümüze ulaÅŸan medreseler de bu hususu açık olarak göstermektedir. Bu medreseler Anadolu’nun en eski medreseleridir. Hiç ÅŸüphesiz bu medreseler DaniÅŸmend Ä°line ilmî bir muhteva kazandırmıştır.
1164-1200 yılları arasında Kayseri’de bulunan Tiflisli HübeyÅŸ b. Ä°brahim 25 kadar eser te’lif etmiÅŸ olup bu eserlerin tamamına yakın bir kısmı tabiat ve aklî ilimlere dairdir.[26] Bu eserler arasında Mu’tezile Mezhebi’nin tanınmış ilim ve fikir adamlarından olan ZamehÅŸerî’nin(538/1145) bazı eserlerinin tercümeleri de bulunmaktadır. Ä°ranlı ünlü Ä°ÅŸrakî filozof Åžihabü’d-din Sühreverdî (587/1292) de bir süre Anadolu’da ve DaniÅŸmend Ä°li’nde bulunmuÅŸ, birçok eserlerini Anadolu’da kaleme almıştır. Bu felsefî ÅŸahsiyet Anadolu’dan Haleb’e gitmiÅŸ, oradaki EÅŸ’arî ulema onun zındıklığına hükmetmiÅŸler ve idam edilmesine sebep olmuÅŸlardır.


[1] A. Tevhid, Meskûkât-ı Kadîme-i Ä°slâmiyye KataloÄŸu, Ä°stanbul 1321, s. 84.

[2] Sefer Solmaz, “DaniÅŸmendli Ailesi Ä°le Büyük Selçuklu Hanedanı Arasındaki Akrabalık Ä°liÅŸkileri”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildirileri, (Konya 11-13 Ekim 2000) II, Konya 2001, s. 271-282.

[3] Sefer Solmaz, “DaniÅŸmendli Ailesinin Büyük Selçuklu Devleti’nin KuruluÅŸundaki Rolü”, Niksarın Fethi ve DaniÅŸmendliler Döneminde Niksar Bilgi Åžöleni TebliÄŸleri, (Niksar 8 Haziran 1996), Tokat 1996, s. 49-59.

[4] Mu”tezile mensupları dinî uygulamada Hanefî mezhebine tabi oldukları için çoÄŸu zaman Hanefî sözü ile Mu”tezile Mezhebi kasadedilmektedir.

[5] Ä°bn TaÄŸrıberdi, en-Nücûmu’z-zâhire, V, s. 54.

[6] Aynı eser, V, s. 55.

[7] el-Kâmil fi’t-târih, X, s. 36-37.

[8] Tarih-i Ebü’l-Ferec, Terc. Ö. Rıza DoÄŸrul, Ankara 1987, I331-332. Ayrıca KarÅŸ. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Ä°stanbul 1971, s. 115; Z. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine GiriÅŸ, Ä°stanbul 1981, s. 197.

[9] Beyhaki, Tarih-i Beyhaki, NeÅŸr. Ali Ekber Feyyaz, Tahran 1371, II, 641.

[10] Umumi Türk Tarihine GiriÅŸ, s. 197.

[11] Bu olaylar hakkında geniÅŸ bilgi için bkz. Åžerefeddin Yaltkaya, “Selçukiler Devrinde Mezahib”, Türkiyat Mecmuası, Ä°stanbul-1925, I, 102-105.

[12] en-Nucumu’z-Zahire, V, 54.

[13]Rahatü’s-sudur, I, 115-116; Sadrü’d-din Ebu’l-Hasan Ali el-Husaynî, Ahbaru’d-devleti’s-selcukiyye, Terc. N. Lugal, Ankara 1943. s.17-18.

[14] Nizamiye Medreselerinin kuruluÅŸ amacı ile ilgili geniÅŸ bilgi için bkz. Zeki Mubarek, “el-Ahlak inde’l-Gazzali”, Kahire-1390/1971, s. 26-45.

[15] Bu eser “Tefsir-i Surabâdî” adını taşımaktadır. Yazar önsözde eserini Ebü’ÅŸ-Åžuca Alp Arslan için kaleme aldığını bildirmektedir. Türkiye kütüphanelerinde çok kıymetli nüshaları olmasına raÄŸmen henüz basımı gerçekleÅŸmemiÅŸtir. Bir nüshası da Konya Mevlana Müzesi Ktp. Nr. 7562’dedir. 

[16] Türk Edebiyatı Tarihi, Ä°stanbul l928 s. 246.

[17] Bu konuda geniÅŸ bilgi için Bkz.Mikâil Bayram, Anadolu’da Te’lif Edilen Ä°lk Türkçe Eser Meselesi, S.Ü.Selçuklu AraÅŸtırmaları Merkezi V. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (20-22 Mayıs 1994), s. 124-132; Mikâil Bayram Anadolu’da Te’lif Edilen Ä°lk Türkçe Eser “KeÅŸfü’l-akabe”, Konya 1981.

[18] Bkz. Anadolu'da Te'lif Edilen Ä°lk Eser "KeÅŸfü’l-akebe", Konya 1981, s. 10-15. Bu eserin aslı Fatih (SüIeymaniye) Ktp. Nr. 5426 dadır.

[19] KeÅŸfü’l-akebe, Fatih Ktp. Nr. 5426, yp. 250a.

[20] Aynı eser ve aynı yerde.

[21] O. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 230-233.

[22] el- Evamirü’l-alaiyye, nÅŸr. A. Sadık Erzi, Ank. 1956, s. 25.

[23] el-Kâmil fi’t-târih, X, s. 36-37.

[24] Fatih (Süleymaniye) Ktp. Nr. 5426, yp. 193a.

[25] Kayseri RaÅŸid Ef. Ktp. Nr. 1052 de kayıtlı bulunan nüshasının Kıraat kayıtlarında Emir Karatekin'in adı geçmektedir.

[26] Kamilü’t-tabir, NeÅŸr. M. Huseyn Rukn-zâde-Ademiyyet, Tahran 1363, (Mukaddime), s. 2-ll. 
 
* S.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

[1] A.g.e., II, s. 575-576.

Yorum
Laf Ãœreten Ä°ÅŸ Ãœretmez!!!
Yazar kubha açık 2008-02-24 14:32:50
EÅŸariymiÅŸ, MaturidiymiÅŸ...Selçuklular bu kadar boÅŸ iÅŸlerle uÄŸraÅŸsalardı Haçlı Seferlerini nasıl durdurabilirlerdi. Anadolu'da Ä°slamı nasıl yaygınlaÅŸtırabilirlerdi? 
 
Yazara yeni bir boyutla bizi tanıştırdığı için teşekkür ederiz...
Yazar Fahri açık 2008-02-26 08:52:42
yazarına çok teÅŸekkürler. ama yazının önemini farkedip, bizlere sunana çok çok teÅŸekkürler. 
benim için oldukça faydalı oldu. eksik bir halkayı tamamlamama yol açacak bilgiler buldum.
Yazının ikinci bölümü...
Yazar sanih açık 2008-03-02 10:05:56
Yazının ikinci bölümü için link adresi: 
 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=669&Itemid=47

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 21-06-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111418904 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net