15-10-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
ÇAĞLAR ÜSTÜ İSLAM PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 15
KötüÇok iyi 
Yazar M. Said ÇEKMEGÄ°L   
27-01-2008

ÇAÄžLAR ÜSTÜ Ä°SLAM(*)

                                                           (Merhum) M. Said ÇEKMEGÄ°L
  Bazı gerçekler vardır ki onları sık sık hatırlamak, unutturmamak gerekir.

  Ä°slam’ın çaÄŸlar üstü bir iman manzumesi olduÄŸu hakikatini, hem de Ä°slam alemindekilere tekrar tekrar hatırlatmak yüce bir vazife olur.
   Yenilerde(*), Suudi Arabistan Kral’ına atfen verilen eskimiÅŸ bir söz, yılın konusu yapılmak istenmiÅŸ bulunuyor. Aslında bu sözü sayın kral nasıl demiÅŸ, kime demiÅŸ ve niçin demiÅŸ, bizce henüz öÄŸrenilmiÅŸ deÄŸil. Tavzih ve tekzip edilip edilmediÄŸini de bilmiyoruz. Ama ne var ki, bir gazeteci, “Kral Fahd ne demiÅŸ?” diye bir soru açtırıyor, sonra da “Ä°slamlığın kuralları çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırılmalı.” Diye cevap verdiriyordu. (1) Ä°ÅŸte dikkatlerimizi üzerinde tutmak istediÄŸimiz ve düÅŸüncelerimizi iÅŸleyeceÄŸimiz konu bu.
Kim söylerse söylesin, bu ekÅŸimiÅŸ teklif tekrar gündeme getirilmiÅŸtir iÅŸte.

   Önce yukarıdaki cümleyi anlamaya çalışalım : Müslümanlığın kuralı (esası), doÄŸruyu aramak; doÄŸrunun postulatına eriÅŸince, ona göre yeni yeni atılımlar yapabilmek için daimi arayıcılık halinde olmaya çalışmaktır. (2) TebliÄŸ almış mümin için Müslümanlık Hak’ka ; dayalı müeyyidelere dayanır ki, bunun temelini vahye baÄŸlılık prensibi kurar. Kural kelimesi, uydurulmuÅŸların “galat’ı MeÅŸhur”laÅŸmışı. Kural, güya, esas, temel manalarında olan kaide kelimesinin yerine kullanılıyor. ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸmak ise, batılıların “secularizm” dediÄŸi, beÅŸeri arzular istikametinde bir yaÅŸantıyı dünyevileÅŸtirmek manasında, muasırlaÅŸtırmak demek oluyor. Yakın tarihimizde, “Ä°slamlaÅŸmak”, “MuasırlaÅŸmak” ÅŸeklinde ortaya atılan bu slogan, günümüzde çaÄŸdaÅŸlaÅŸmak olup çıkmıştır.

   Ä°slamlığın kuralını, yani temel kaidesini kim koymuÅŸtur? Müslümanlığın kural (kaide)leri çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırılacaksa bunu kim veya kimler yapacaktır?

    TebliÄŸ almış Müslümanlar için, Ä°slamlığın temel esasını her türlü noksanlardan münezzen olan yaratıcı koymuÅŸtur. Ä°slam’da esasları, mütevatiren tebliÄŸ edilen vahiylerin muhkemleri tekevvün ettirir. Bu olgunun türü, beÅŸeri deÄŸil Ä°lahidir. O’na tebliÄŸ almış bir müminin – ÅŸekil vermesi; kaidesini çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırması bir yana – uymaması dahi söz konusu edilemez. Çünkü, mümin ölçüsüz olamaz. O, ilmi doÄŸuran bir hüküm tebliÄŸ yapılınca, keyfi arzularının arkasına koÅŸmayacak olan, bilgiye yönelik aziz bir ÅŸahsiyettir. (3) Aydın bir müminin, noksansız yaratıcıdan gelen bir veriyi, fıtratı gereÄŸi noksanlığı tabii olan yaratılmışların keyfi arzularıyla muasırlaÅŸtırmaya kalkması gibi bir tutarsızlığa düÅŸmesi olacak ÅŸey deÄŸil. Böyle bir manasızlık, olsa olsa, kötü bir kastın yada bilmezliÄŸin bir tezahürüdür. Adam yaratıcıyı kabul etmiyor da, dini materyalistler gibi, “sosyal bir zorunluluk” zannederek idare ediciliÄŸin bir unsuru (öÄŸe) olarak görüyorsa arzusunda belki içtendir, ama bu takdirde Ä°slam la ne ilgisi kalır? Ki yegane noksansız, batılsız hak din olan Ä°slam adına ne diye konuÅŸsun? Ne hakla, bilmediÄŸi bir yüce yolu diÄŸer batıl dinlere benzeterek, ilimsiz keyfine; kendisine mal ettiÄŸi çağına uydursun? Böyle bir davranışa deÄŸil teÅŸebbüs etmek, niyet etmek dahi, insanı Ä°slam’ın dışına atar. Buna Allah’ın rızasından uzaklaÅŸmış olmadan, bir müminin göz yumması mümkün olmaz. Gafil kalabalıkların uykuya dalmışlığı konumuz deÄŸil.

    BaÅŸka bir yönden belki de, Ä°slam’ın ilmi temelini tekevvün ettiren, muhkem ve mütevatiren tebliÄŸ edilen vahiyler söz konusu deÄŸil de, mücahit Müslümanların devirlerine ait görüÅŸleri aksettiren galip zanlar kastedilmiÅŸ olabilir. Ancak o zaman da böylesi teklif sahiplerine, sizin bütün sıkıntılarınız Ä°slam’ı anlamamışlığınızdandır denilir. Ve hatırlatır ki:

    Müslüman bu imtihan aleminde içtima halinde deÄŸilse tavrı baÅŸka olur. Toplu halde ise davranışları daha baÅŸka dır. Evvela Müslüman hemen yaÅŸamak mecburiyetinde olduÄŸu bir iÅŸi var da almış olduÄŸu tebliÄŸlerde ona dair bir hüküm bulamamışsa, orada apışıp kalamaz; doÄŸruya isabet edecek bir çıkış yolu arar. Çünkü o bütün gücünü sarf ederek, ulaÅŸabildiÄŸi ilmi kaynaklara dayanarak, meselesini çözmek mükellefiyetini müdriktir. Münevver bir mümin bu mükellefiyetini eda ederek bütün gücünün yön verdiÄŸi yüce cehtiyle vardığı kanattan baÅŸka hiçbir beÅŸeri görüÅŸle hareket etmeye mecbur deÄŸildir. Arz etmek istediÄŸimiz husus, ilmi kaynaklara ulaÅŸacak gücü yitirmiÅŸ, üstelik o güce yetiÅŸmek cehtinden de uzakta yaÅŸamaya razı olmuÅŸ mukallitlerin iÅŸi deÄŸildir tabii. Tanzimatçılar, jöntürkler ve benzerleri böylesine mukallitlerin, ibadetlikten çıkararak adetleÅŸtirdikleri iÅŸlerini, gayrı ilmi zanlarını dinden zannettikleri için ÅŸaşırmış kalmışlar ya… Islahat fermanları, reform taslakları gibi zorlamaların tümü de herhangi bir hıyanetin eserdir diyemeyiz. Bütün bu çaÄŸdaÅŸlaÅŸma ve reform, veya ıslahat fermanları gibi ilim dışı çıkışlar, bilmezliÄŸin sebep olduÄŸu taklit hastalığının tabii neticesi olmadığını söylemek kolay mı?

    Aslında, bizzat kiÅŸinin kendini ilgilendiren meselelerde, bütün gücüyle araÅŸtırıp ilmi bir temele henüz ulaÅŸamamış da, hayatın zaruri uygulamalarına cevap vermek durumunda ise bir mümin, elbette bütün imkanlarını seferber ederek düÅŸünüp arayacak – zamanının geçirilmesi vebal olan iÅŸlerini – galip reyleriyle yerine getirecektir. Müslüman’ın temel ÅŸerefi ve aziz kiÅŸiliÄŸi iÅŸte bu arayıcılıktaki yüce cehtindedir. Müslüman yaÅŸantıyı ÅŸereflendiren fikri ceht,  (birey) ferde bu kadar keremli olursa, toplu halde kolektif  “fikri ceht”ler sarf ederek meselelerine çareler arayan sosyal yapıların ne kadar güçlü olacağı kolayca anlaşılır.

   Yegane kurtarıcı ve ulaÅŸtırıcı yol’un Ä°slam olduÄŸuna inanmış müminler topluluÄŸunu düÅŸününüz; onun bireyleri, namazlarında olduÄŸu gibi, imamlarına baÄŸlı hareket ederken bile imamının yanılmalarını nasıl ısrarla ikaz eder, yeterli ikazları dinlemedikleri takdirde de o imamı terk edebilecek kiÅŸiliÄŸi gösterince nasıl güçlü bir görüntü arz ederse. Ä°ÅŸte böylesine ÅŸahsiyetli müminlerin meydana getirdikleri beraberlikler de o kadar izzetli olur. Bu güçlü beraberliklerin kolektif fikri cehtlerine dayalı ilmi görüÅŸler çağının zaruri ilmi müeyyidelerini ortaya kor ve uyulmasını ıstırari kılar. Kendi devirlerinde, ilmin deÄŸil de zaruri galip zanların meydana getirdiÄŸi tüm müeyyideler, ÅŸura’ya dayalı icmai, yani kolektif bir ceht’in ifadesi olur ancak. Bunlara dayalı nizamnameler emirin tasdikiyle itaati gerekli olan tebliÄŸler arasına girer. Ancak bu galip zanların geçerli kılındığı dönemler uzun zamanlara da inhisar etmiÅŸ olsalar bile, baÅŸka bir devirde, baÅŸka ihtiyaçların sebep olduÄŸu problemler çıkarsa; baÅŸka bir ÅŸuranın ilmi cehtleriyle formüle edilerek, tasdik görmüÅŸ müeyyideleriyle yer deÄŸiÅŸtirir. Elbette, kıyamete kadar, her ÅŸart ve çaÄŸda geçerliliÄŸi esas olan Ä°slam’ı yaÅŸamak isteyen Müslümanlar için, meselelerin karşısında ÅŸaşırıp kalmak söz konusu olamaz. Elbette, bir mümin dünyasında vereceÄŸi imtihan sorularının deÄŸiÅŸik olabileceÄŸini unutmamaya çalışır. Yeni yeni durumlarda yeni bir vaziyet alışa ihtiyaç hasıl olmuÅŸsa, beÅŸeri reylerin ilmi bir yöntemle formüle ettiÄŸi müeyyidelerin geçerli olduÄŸunu müdriktir. Ä°slam’ın ferdi ve içtimai dünyasına ait uygulamalarda esas böyle iken, hangi Müslüman, ve topluluÄŸu, hangi meselesi karşısında donuk kalır ki çağında Ä°slam’ı yaÅŸayamamış olsun?

    O halde Ä°slamlaÅŸmak yetmezmiÅŸ gibi bir de muasırlaÅŸmak ilavesi nereden çıkmıştır? Düalist bir problemi olmayan müminlere her çaÄŸda Müslümanlığını yaÅŸamayı hatırlatmak varken, onları dininden; dinin kemalinden ÅŸüpheye düÅŸürecek olan “Ä°slamlığın kurallarını çaÄŸlaÅŸtırmak” tan söz açmak kötü bir kastı düÅŸündürmese bile, bilgisizliÄŸin alameti deÄŸil de nedir?

    Luter, Allah Resulü Ä°sa’nın tebliÄŸlerini beÅŸeri zan ve arzularla karışmış bulduÄŸu için reform ihtiyacını duymuÅŸsa bize ne? Müslüman’ın böyle bir ÅŸeye ihtiyacı mı var? Mütevatiren gelen muhkem vahiyler – beÅŸeri katıntılardan ari ikram-ı Ä°lahiye – taptaze ayakta duruyor. Ä°lmi tahminlere deÄŸil, bizzat ilme sebep olduÄŸu için daimi araÅŸtırmacılığa yön verip yürüyor. Bu husus son dönemlerin çoÄŸunluklarında görülüp gösterilmemiÅŸse, kusur Ä°slam’da deÄŸil, dünya ve ahiretini aziz  kılacak yüce kılacak müeyyidelerinden gafil yaÅŸayan kalabalıklardadır kusur. Hiçbir bilen Müslüman, “benim çalışmalarımın ürününden baÅŸka bir ÅŸey olmayan görüÅŸlerimi kabule mecbursunuz” dememiÅŸtir. Farz-ı muhal, bir bilmez kendine ilim süsü vererek böyle dese bile, kabul görmez. Çünkü : “.. yaratmak da, emretmek de Allah’a mahsustur.” (4) “O hiçbir kimseyi, hiçbir ÅŸeyi hükmüne ortak yapmaz.”(5)

    Müslüman’ın bu esasları unutması kendisi için iyi olmaz; unutturması ise ağır vebaldir. Herhalde Müslümanlığın kurallarının çaÄŸa uydurulması deÄŸil de, çağın Ä°slam kurallarıyla aydınlatılması söz konusu olsa gerek. Sayın Suudi Arabistan kralına atfedilen bu sözler sakın yanlış aktarılmış olmasın.       

(*) kriter,  Kasım 83 sayı 37'den

(2)     Bakınız : Ä°nsanın Yolu Ä°slam, M. Said Çekmegil, Sh : 40-44 ve 85-104

(3)     Ve bkz. Ahzap Suresi : 36. ayet meali ve tefsirine

(4)     Araf suresi : 54 ve Nahl : 9, Yusuf : 40, “Hüküm Allah’tan baÅŸkasının deÄŸildir”

(5)     Kehf suresi: 26

(*) alıntı: Kriter Kasım 83 Sayı:37 Cilt no: 4


                                                                                                           

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-09-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
120907588 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net