26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow SURÄ°YE, DÄ°RENÄ°Åž CEPHESÄ°NDE MÄ°?
SURİYE, DİRENİŞ CEPHESİNDE Mİ? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar Ali KAÇAR/Genç Birikim   
19-10-2012
SURÄ°YE, DÄ°RENÄ°Åž CEPHESÄ°NDE MÄ°?
                                                                                                                                                           
                                                           Ali KAÇAR/Genç Birikim                         
Suriye’de halk ayaklanması 15 Mart 2011’de baÅŸlamış ve yaÅŸanan bunca katliama raÄŸmen de bütün hızıyla hala devam etmektedir. Olayların ilk günlerinde katledilen masum insanların sayısı 20–30 rakamı ile ifade edilirken, son aylarda ise bu rakam 100’le, 200’le ifade edilmeye baÅŸlanmıştır. Esad’ın zulmünden canını zar zor kurtaranların bir kısmı Ürdün’de, bir kısmı Türkiye’de, bir kısmı Lübnan’da ve çok az kısmı da Irak’ta mülteci konumunda ve çok zor ÅŸartlar altında yaÅŸamaktadır.Suriye içerisinde kendi evlerini terk eden ve sayısı birkaç milyon olduÄŸu söylenen mültecilerin durumu ise, bu mültecilere göre daha da kötü durumdadır. Çünkü komÅŸu
ülkelerdekiler az da olsa sıcak bir tas çorba bulabilirlerken, Suriye içerisindeki mülteciler ise bırakın sıcak bir tas çorbayı, her gün ölüm korkusu altında bir parça kuru ekmek bile bulmakta zorlanmaktadırlar.

Suriye’de, 15 Mart’tan beri tam anlamıyla bir insanlık trajedisi yaÅŸanmaktadır. Bu trajedi, Siyonist ve emperyal iÅŸgalci devletlerin kendi menfaatleri doÄŸrultusunda takındıkları tavır/sızlık/larından dolayı daha da büyümektedir. Buna bir de Ä°ran gibi isminde Ä°slam olan bir devletle ve yine düne kadar özellikle de Suriye Müslümanlarının gözdesi olan Hizbullah örgütünün eli kanlı Baas rejimine verdikleri destek de eklendiÄŸinde bu trajedi daha da vahim hale gelmektedir. Oysa 1979’daki Ä°ran Devrimi, mazlumların, mahrumların, tabiri caizse yalın ayaklıların zulme karşı, diktatörlüÄŸe karşı ve küresel Batı ve DoÄŸu emperyalizmine karşı gerçekleÅŸtirdiÄŸi ve Suriye halkı dahil bütün mazlum halkların desteklediÄŸi bir kıyamdı. Ancak bugün, benzeri bir ayaklanmadan dolayı Ä°ran devleti, Suriye’deki mahrumların ve mazlumların sesini kısmak, esaretlerinin devamını saÄŸlamak için eli kanlı katil Baas rejimini desteklemektedir. Niçin bu destek diye sorulduÄŸunda ise, Siyonist Ä°srail, ABD ve bilmem kimler gerekçe olarak gösterilmektedir. Oysa OrtadoÄŸu’daki olaylar, oyunlar ve senaryolar incelendiÄŸinde, OrtadoÄŸu’daki halk ayaklanmalarına kadar var olan mevcut bütün bölge ülke yönetimleri, kendi halkları aleyhlerine Rusya, ABD ve Siyonist Ä°srail terör örgütünün müttefiki, iÅŸbirlikçisi olan devletlerdi. Suriye’deki Baas rejimi de, gerek Hafız el-Esad ve gerekse oÄŸul BeÅŸÅŸar döneminde, gerek Siyonist Ä°srail’in ve gerekse diÄŸer emperyal iÅŸgalci devletlerin memnun olduÄŸu bir rejimdir. Bugün Esad rejiminin katliamlarına hâlâ devam ediyor oluÅŸu, hem ABD’nin hem de Siyonist Ä°srail’in iÅŸine gelmektedir. Ve her iÅŸgalci devlet de yerine güvendikleri yeni bir yönetim gelinceye kadar da Esad rejiminin deÄŸiÅŸmesini istemeyeceklerdir. EÄŸer Esad’dan sonra kendi güvendikleri, iÅŸbirlikçi bir yönetimin iÅŸbaşına geleceÄŸini bilseler bugün, Esad rejiminin devrilmesi için hem Rusya’yı hem de Çin’i kolaylıkla ikna ederler. Bunun örneklerine dünya kamuoyu daha önceleri defalarca ÅŸahit olmuÅŸtur.

Baas Partisi de, Esad ailesi de Ä°slam düÅŸmanıdır. Bu nedenledir ki, Ä°slam’a ve Müslümanlara düÅŸman olan herkesle; Siyonist Ä°srail’le, ABD ile Rusya ile iÅŸbirliÄŸi yapmaktan hiç çekinmemiÅŸ, bilakis ideolojisinin bir gereÄŸi olarak kabul etmiÅŸtir. Böyle bir rejimi savunmak, onun yanında yer almak hele hele Müslüman olmasa bile masum bir halkı katletmede, bu rejime destek vermenin –hangi gerekçe ile olursa olsun- hiçbir izahı yoktur. Vicdan sahibi herkesin Suriye’de aylardır devam eden bu insanlık trajedisi karşısında yapması gereken hem azınlık Nusayri rejimine, hem de Suriye üzerinden menfaat çatışmasına giren Siyonist ve Batılı/DoÄŸulu emperyal güçlere karşı durmaktır; bu çerçevede bir direniÅŸ hattı/cephesi oluÅŸturmaktır. Çünkü zalim Esad ailesi 1970’den beri kendi halkını esaret altında tutarak zulmetmektedir. Esad ailesi bu zulmü, sadece Suriye’deki Müslüman halka deÄŸil, Nusayrilere[1] de, Dürzîlere de, Kürtlere de velhasıl bütünüyle Suriye halkına yapmaktadır. Bu nedenle, vicdan sahibi olan herkesin Suriye’de iÅŸlenen bu vahÅŸete karşı çıkması gerekir; velev ki direnen Suriye halkı Müslüman olmasa bile! Çünkü Suriye’deki azınlık Nusayri rejimi, sadece Suriye halkını deÄŸil, aynı zamanda insanlığı/insanlık vicdanını da yok etmektedir. Her gün katledilen 100’de fazla insan; bebek, küçücük çocuklar, kadınlar ve yaÅŸlıların kulakları sağır edercesine canhıraÅŸ feryatları karşısında, bırakın desteklemeyi sessiz kalmak bile, gerçekleÅŸtirilen bu zulümlere ortak olmayı beraberinde getirir.            

                HAFIZ EL-ESAD KÄ°MDÄ°R?
Hafız el-Esad 6 Kasım 1930 yılında Lazkiye kentinde Nusayri/Alevi bir aileye mensup olarak doÄŸmuÅŸtur. Ä°lkokulu doÄŸduÄŸu köyden okuyan Esad, henüz küçük denebilecek yaÅŸlarında, 1946 yılında, Arap Sosyalist Baas Partisi saflarına katılmıştır. 1951’de girdiÄŸi askeri akademiden sonra Sovyetler BirliÄŸi’nde savaÅŸ pilotu eÄŸitimi görmüÅŸtür. Mısır’da da eÄŸitim gören Esad, Mısır’da iken kendisi gibi Nusayri/Alevi olan Muhammed Ümran ve Salah Cedid ile beraber Baas Partisi’nin gizli Askeri Komitesi’ni kurmuÅŸlardır. 1958 yılında, amcasının kızı Enise Ahmet Mahluf ile evlenen Hafız Esad, bu tek evliliÄŸinden, BüÅŸra, BeÅŸÅŸar, Basil, Mecid ve Mahir isminde beÅŸ çocuk sahibi olmuÅŸtur.[2]

Esad, 33 yaşında iken Hava Kuvvetleri Komutanı olmuÅŸtur. 6 Haziran 1967’de 6 gün savaÅŸları olarak da anılan Siyonist Ä°srail’le yapılan savaÅŸta aynı zamanda savunma bakanı olarak da görev yapmıştır. Hafız el-Esad, genç yaÅŸta bu makamlara geliÅŸi çok zeki, çok yetenekli oluÅŸundan kaynaklanmamaktadır. 1958’de Mısır ile Suriye birleÅŸip BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti adını alınca, Mısır devlet baÅŸkanı Cemal Abdu’n-Nasır yeni Cumhuriyet’in de devlet baÅŸkanı olmuÅŸtur. Ordu da tek/birleÅŸik ordu haline gelince, Nasır, 11 bin civarında çeÅŸitli rütbelerdeki Suriye subayını emekliye sevk etmiÅŸtir. 1961 Eylül ayında bir darbe gerçekleÅŸtiren Suriyeli subaylar, BAC’dan çekilince, Esad için altın günler de baÅŸlamıştır. Çünkü 1961’de BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti döneminde birçok üst rütbeli Suriyeli Subay emekliye sevk edilmesi nedeniyle Suriye Silahlı Kuvvetleri’nde yüksek rütbeli subay kalmadığı için kısa sürede Hafız el-Esad rütbe atlayarak hak etmediÄŸi halde üst rütbeli makamlara getirilmiÅŸtir. Esad’ın hızlı yükseliÅŸi Mart 1963 Baas darbesinde aldığı önemli rolden dolayı ivme kazanmıştır. Bir süre Suriye Hava Kuvvetleri’nde büyük bir askeri havaalanın komutanlığını yapan Hafız Esad, birkaç ay içerisinde yarbaylığa terfi etmiÅŸ ve 1963 yılının sonlarında fiilen Suriye Hava Kuvvetleri’nden sorumlu bir duruma gelmiÅŸtir. 1964’ün sonunda ise TuÄŸgeneral rütbesiyle resmen Hava Kuvvetleri Komutanlığına atanmıştır.

Mart 1963’de Baas Partisi darbeyle yönetimi ele geçirince, Baas partisi kadroları arasında kavgalar çıkmış, bu kavgalara raÄŸmen 1966 yılına kadar Emin el-Hafız yönetimi elinde tutmuÅŸtur. 1966’da Sünni olan Baasçı Emin el-Hafız, Nusayri olan Salah Cedid ve Hafız el-Esad ikilisi tarafından kanlı bir darbeyle devre dışı bırakılarak Suriye yönetimi ele geçirilmiÅŸtir. Hafız el-Esad, kısa bir süre sonra Eylül 1970’de arkadaşı ve mezhepdaşı olan Salah Cedid’i devirerek yönetimi ele geçirmiÅŸtir. 2000 yılında ölünceye kadar ülkeyi bir demir yumrukla idare etmiÅŸtir.

1980’den sonra Esad ailesi içerisinde de iktidar mücadelesi baÅŸlamıştır. Hafız el-Esad’ın 1983 yılında kalp krizi geçirmesini fırsat bilen Hama Katili kardeÅŸi Rıfat Esad, kardeÅŸine karşı darbe giriÅŸiminde bulunmuÅŸtur. Hafız el-Esad iyileÅŸmesinin ardından kardeÅŸi ile birlikte hareket eden bütün subayları tasfiye etmiÅŸ, annesi Naesa Esad’ın araya girmesi ile Rıfat Esad’ı göstermelik bir görevle “üçüncü derecede baÅŸkan yardımcısı” yaparak yönetim konusunda problem çıkarmaması için önce Moskova’ya oradan da Fransa’nın baÅŸkenti Paris’e sürmüÅŸtür. Ä°ki kardeÅŸ arasındaki kavga, çocukların[3] da devreye girmesiyle daha da alevlenmiÅŸse de, Hafız el-Esad’ın, Rıfat Esad ve oÄŸlunu tamamen yönetimden ve Suriye’den uzaklaÅŸtırmasıyla sona ermiÅŸtir.

HAFIZ EL-ESAD, DAÄ°MA Ä°HANET Ä°ÇERÄ°SÄ°NDE OLMUÅžTUR!..
Hafız el-Esad’ın, bölgedeki direniÅŸ örgütlerini desteklediÄŸi, kendi ülkesinde barındırdığı hep iddia edilegelmiÅŸtir. Oysa Hafız el Esad, iddia edildiÄŸi gibi direniÅŸ cephesinde yer alan Hamas, Ä°slami Cihad, Hizbullah gibi örgütleri desteklememiÅŸtir. OrtadoÄŸu’nun kanlı tarihine kısa bir göz atan herkes, Siyonist Ä°srail kadar olmasa da bazen Siyonist Ä°srail’i bile aratır katliamların Suriye’nin Nusayri Esad rejimi tarafından gerçekleÅŸtirildiÄŸini görecektir. Yalnız kaldığını ve uluslar arası emperyal güçler tarafından çeÅŸitli gerekçelerle kuÅŸatıldığını hissettiÄŸi zamanlarda direniÅŸ örgütlerini desteklemiÅŸtir. Ancak bazen kendi menfaatine, bazen de emperyal güçlerin menfaatlerine aykırı geliÅŸmeler söz konusu olduÄŸu zaman da, bu direniÅŸ örgütlerine yönelik katliam gerçekleÅŸtirmekten de geri kalmamıştır. Esad rejiminin kuÅŸatılma gerekçesi ise, bazen direniÅŸ örgütlerini kontrol altında tutmaya, bazen emperyal ve Siyonist güçlere daha çok boyun eÄŸmeye, bazen de bölge ülke halkları nezdinde prestijini yükseltmeye yönelik olmuÅŸtur. Yoksa Siyonist ve emperyal güçler, gerek baba Esad ve gerekse oÄŸul Esad rejiminden göründüÄŸü ve gösterildiÄŸi gibi hiçbir zaman rahatsız olmamışlardır. Bu çerçevede gerektiÄŸinde Hizbullah’a gerekli desteÄŸi vermiÅŸ, gerektiÄŸinde de Siyonist ve emperyal batılı eli kanlı istihbarat örgütleri tarafından baÅŸkent Åžam’da Ä°mad MuÄŸniye[4] gibi Hizbullah’ın askeri komutanlarına yönelik suikast gerçekleÅŸtirilmesine zemin de hazırlamıştır. Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’ın bu suikasttan haberinin olmaması kesinlikle mümkün deÄŸildir. Ayrıca Lübnan’da Emel örgütünün ideologu ve imamı Musa Sadr’ın Libya diktatörü Kaddafi tarafından öldürülmesinde bile Suriye’nin rolü olduÄŸu ÅŸüphesi hala giderilebilmiÅŸ deÄŸildir.[5] Hafız el-Esad ya da Rıfat Esad yani Esad ailesi birbirlerine karşı verdikleri iktidar mücadelesi bile göstermektedir ki, Esad ailesi, kendi menfaati için yapamayacağı hiçbir ÅŸey yoktur.

GOLAN TEPELERÄ°NÄ°N KAYBEDÄ°LMESÄ°!..
Hafız el-Esad, kendi halkına ve direniÅŸ örgütlerine karşı yapmadığı ihanet kalmamıştır. Hafız el-Esad’ın ilk ihaneti 6 gün savaşı olarak da bilinen 5 Haziran 1967’de baÅŸlayan savaÅŸ esnasında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu savaÅŸta, Esad hem Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı, hem de Genel Kurmay BaÅŸkanı’dır. Yani Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin tek patronu Hafız el-Esad’dır. 1967 Savaşı’nda ortaya çıkan iki önemli çeliÅŸki bugün bile cevaplanamamıştır. Bunlardan ilki, Suriye’nin sahip olduÄŸu muazzam taktik avantajlara ve Golan bölgesinin büyük stratejik önemine raÄŸmen, iÅŸgale karşı ordunun gösterdiÄŸi direncin zayıf kalması ve Esad’ın başında bulunduÄŸu komuta kademesinin gösterdiÄŸi zafiyettir. Ä°kincisi de, Mısırlı komutanlarla daha önce anlaşılmış olmasına raÄŸmen, savaşın üçüncü günü olduÄŸu halde Suriye kuvvetlerinin Mısırlı askerlerle eÅŸ zamanlı olarak harekete geçmeleri gerekmesine raÄŸmen bunu yapmamalarıydı. 1967 savaşındaki kötü yönetimi, Baas içinde Esad’a karşı güçlü bir muhalefet çıkarmıştı.

Toplam altı gün süren savaşın 4. gününde Ä°srail birlikleri Golan Tepeleri’ne girerek hızla ilerlemeye baÅŸladığında anlaşılmaz bir sebeple Åžam radyosu sabah 8.45’de Åžam’a 40 km mesafedeki stratejik Kuneytra yerleÅŸim biriminin düÅŸtüÄŸünü ilan etmiÅŸtir. Ä°srail kuvvetlerinin Kuneytra’ya ulaÅŸmasına bir hayli mesafe olduÄŸu halde Åžam radyosunun böyle bir açıklama yapması, Åžam’dan yardım gelmeyeceÄŸini gören Suriye kuvvetlerinin Kuneytra’yı boÅŸaltarak geri çekilmesine neden olmuÅŸtur. Esad,  Salah Cedid’i ve ekibini zor durumda bırakmak için Suriye askeri güçlerini zamanında harekete geçirmediÄŸini iddia etmiÅŸtir. Bu savaÅŸta asıl suçlu Esad ve başındaki silahlı güçler olmasına raÄŸmen, Esad’ın sivil yöneticileri suçlaması ve buna iliÅŸkin güç kullanarak yönetim kademesinde bazı deÄŸiÅŸiklikler yapması da bu iddiayı doÄŸrulamaktadır.

KARA EYLÜL KATLÄ°AMI
Ä°kinci Ä°haneti ise, Kara Eylül olaylarında olmuÅŸtur. 1967 maÄŸlubiyetinden sonra evleri ve yurtları iÅŸgal edilen Filistinlilerin bir kısmı Suriye’ye, çoÄŸunluÄŸu ise Ürdün’e göç etmek zorunda kalmıştır. Ürdün’de sayısı gittikçe artan Filistinliler, Siyonist Ä°srail açısından bir tehdid oluÅŸturmaya baÅŸlamıştır. Aynı zamanda Ürdün kralı Hüseyin de, Filistinlileri kendi geleceÄŸi için tehdid olarak görmekteydi. 1970 yılı Eylül ayında Ürdün ordusunun, Filistin KurtuluÅŸ Örgütü’ne (FKÖ) baÄŸlı gerillaların kaldığı kamplara yönelik baÅŸlattığı saldırı sırasında, Filistinlilere yardım etmek için yaklaşık 200 Suriye tankı Ürdün’e gönderilmiÅŸti. Kara Eylül olayları olarak bilinen çatışmalarda Irak’ın da Ürdün Kralına yardım amacıyla 12 bin kiÅŸilik askeri güç göndermiÅŸti. Salah Cedid’in Filistinlilere yardım etmesini ve Ürdün kralının devrilmesine yönelik politikasını benimsemeyen Genelkurmay BaÅŸkanı Esad, çatışmalara müdahale edilmesine karşı çıkarak uçak göndermeyi reddetmiÅŸtir. Ürdün ordusu ile Filistinli gerillalar arasındaki çatışmalar 10 Temmuz 1970’de baÅŸlamış ve aralıklarla 27 Eylül’de yapılan ateÅŸkes antlaÅŸmasına kadar devam etmiÅŸtir. Kral Hüseyin bu ateÅŸkes antlaÅŸmasına raÄŸmen ABD ve Siyonist Ä°srail’in de kışkırtmasıyla 13 Temmuz 1971’de tekrar Filistinlilere saldırarak toplam 3000 Filistinliyi katletmiÅŸtir. Kral Hüseyin’in Filistinlilere yönelik gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu katliam tarihe Kara Eylül olarak geçmiÅŸtir.

TEL ZAATAR’DAKÄ° KATLÄ°AM!.
Esad’ın üçüncü ihaneti ise 1976’da gerçekleÅŸmiÅŸtir. Aralıklarla 15 yıl devam edecek Lübnan iç savaşı 13 Nisan 1975’de Falanjistlerin, içinde Filistinlilerin bulunduÄŸu bir otobüse ateÅŸ açarak 27 kiÅŸiyi öldürmeleri ile baÅŸlamıştır. Lübnan’ı kendi tabii uzantısı olarak gören Suriye, farklı amaçlarla da olsa Ürdün ve Siyonist Ä°srail de, Filistinlilerin Ürdün’de etkin bir konumda bulunmalarından hoÅŸlanmıyordu. Hele Filistinlilerin 12 Nisan 1976’da yapılan seçimlerde, Ürdün Batı Yakası’nda zaferle çıkmalarına bu güçler hiç tahammül etmediler. Çünkü Filistinlilerin burada güçlenmesi Hafız Esad’ın “DoÄŸu Cephesi” planlarını bozarken, Siyonist Ä°srail’in geniÅŸleme siyasetine ve Ürdün’ün de uzlaÅŸmacı ve iÅŸbirlikçi yönetimi için bir tehdid oluÅŸturmaktaydı. Bu nedenle, Filistinlilerin oluÅŸturduÄŸu bu tehdidin bir an önce giderilmesi gerekmekte idi. Bu amaçla da, Lübnan’ın tamamına yayılan bu iç savaÅŸta, Filistinli güçlerle müttefiklerinin daha da güçlenmesini engellemek için Lübnan’a giren Suriye güçleri, Siyonist Ä°srail ve ABD ile birlikte Lübnan saÄŸcı güçleri Falanjistleri desteklemiÅŸlerdir. Lübnan iç savaşının, Suriye aleyhine Filistinliler lehine geliÅŸmesinde endiÅŸeye kapılan ABD, Arap Barış Gücü oluÅŸturulmasına katkıda bulunarak, Filistinliler lehine oluÅŸmaya baÅŸlayan dengeyi bozmaya çalışmıştır. Bu çerçevede Haziran sonlarında Tel Zaatar ve Cisr El-PaÅŸa Filistin mülteci kampları kuÅŸatılmıştır. Cisr El-PaÅŸa, Hıristiyan Filistinlilerin yaÅŸadığı küçük bir mülteci kampı idi ve fazla dayanamadan teslim olmuÅŸtu. Tel Zaatar ise inanılmaz bir direnme göstermekteydi. Tam bir abluka altında yiyeceksiz, içeceksiz ve ilaçsız olmalarına ve tepelerine yaÄŸmur gibi kurÅŸun, top, tank ve roket mermileri yaÄŸmasına raÄŸmen Tel Zaatar Kampı’ndaki Filistinliler dayanmaya yemin içmiÅŸlerdi. 53-54 gün dayanan Tel Zaatar, Filistin Devrimi’nin onur simgesi haline gelmiÅŸti. Lübnan’ın saÄŸcı Falanjist güçleri, bir taraftan Siyonist Ä°srail tarafından eÄŸitilerek silahlandırılırken, diÄŸer taraftan da ABD, Siyonist Ä°srail ve Suriye donanmaları Filistinlilere yardımı engellemek için Lübnan kıyılarını abluka altına almışlardı. Zaman zaman zor duruma düÅŸen Lübnan’ın saÄŸcı Hıristiyanlarına Suriye ordusu imdada yetiÅŸmekteydi. Abu Ä°yad, Tel Zaatar’ın düÅŸüÅŸünden Hafız el-Esad’ı sorumlu tutarken hiç de haksız deÄŸildi.[6] Çünkü Hafız el-Esad, bu kampta iÅŸleyeceÄŸi katliamı durdurabilecek tek güçtü; yapmaları gereken ise Tel Zaatar yolu üzerinden çekilmekti. Ancak bunu yapmayarak tam anlamıyla bir katliam yaÅŸanmasına neden olmuÅŸtur. 5000 civarında Filistinli bu direniÅŸte can vermiÅŸtir. 12 bin Filistinli kamptan tahliye edilmiÅŸ ve evleri buldozerlerle yerle bir edilmiÅŸtir.

Tel Zaatar direniÅŸçileri 13 Temmuz’da “dünya halklarına” gönderdikleri açık mektupta ÅŸöyle diyorlardı:

“Åžimdi size,… sempati toplamak için deÄŸil, bu uzun süreli kuÅŸatmanın tümü boyunca sürdürdüÄŸümüz kahramanca kararlılık konumundan sesleniyoruz…

“Hâlihazırda, yüzde 40’ı yoksul Lübnanlılar ve gerisi Filistinlilerden oluÅŸan 30,000 dolayında insanın bulunduÄŸu kampımız tam bir yıkım manzarası arz ediyor. Top ateÅŸi ve ölüm tehlikesi altında kuyulardan taşıyabildiÄŸimiz çok az su dışında suyumuz yok; evlerimizin enkazından kurtarabildiklerimiz dışında yiyeceÄŸimiz yok; ne herhangi bir elektriÄŸimiz var, ne de ilacımız ve tıbbi tedavi olanağımız…

“Kampımıza karşı -ne yazık ki- Suriye silahları kullanılırken, Åžam’daki yöneticiler, Lübnan’da bulunmalarının nedeninin kampımızı korumak olduÄŸunu söylemeye devam ediyorlar. Bu, herkesten çok bizi yaralayan alçakça bir yalandan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil… Ama ÅŸunu bilmenizi isteriz ki, bütün cephanemiz tükense ve silahlarımız sussa da bu kampı çıplak ellerimizle savunmaya, açlıktan ölmemek için kemerlerimizi sıkmaya devam edeceÄŸiz. EdeceÄŸiz; çünkü biz teslim olmamaya karar verdik ve teslim olmayacağız da…

“Açlığa, susuzluÄŸa ve tam bir ilaçsızlığa, hiç kimsenin felç edemeyeceÄŸi ve kıramayacağı bir kararlılıkla meydan okuduk. Bunu yapabilmemizin nedeni, kampımızı savunmakla varoluÅŸumuzun ta kendisini, halkımızın yaÅŸamını, onun var olma iradesini ve anayurduna geri dönme savaşımını sürdürme kararlılığını savunuyor olmamızdır.”[7]

Lübnanlı Marunîler ve Falanjistler, Hafız Esat yardım ve desteÄŸiyle Tel Zaatar kampında bu insanlık dışı vahÅŸeti iÅŸlediklerinde, ne iÅŸbirlikçi Arap rejimlerinden, ne de Filistinlileri desteklediÄŸini söyleyen Sovyetler BirliÄŸi’nden herhangi bir yardım gelmemiÅŸti. 

Bu katliamlara, Hafız el-Esad’ın Suriye Ä°hvan’ına karşı 1970’lerden itibaren gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamları da ilave edersek, Esad’ın ne kadar zalim, ne kadar gaddar olduÄŸu daha iyi anlaşılacaktır. Bu katliamlardan sadece Hama katliamı bile Esad’ın nasıl eli kanlı bir katil olduÄŸunu göstermeye yeter.

ESAD REJÄ°MÄ°, SÄ°YONÄ°ST Ä°SRAÄ°L’Ä°N GÜVENCESÄ°DÄ°R!..
Ä°slam düÅŸmanı Nusayri Esad rejimi, kendisini daima direniÅŸ rejimi olarak takdim etmiÅŸ ve meÅŸruiyetini Amerikan ve Ä°srail düÅŸmanlığı üzerinden saÄŸlamaya çalışmıştır. Oysa Hafız el-Esad’ın, Suriye’de oluÅŸturduÄŸu azınlık rejimi, hem Siyonist Ä°srail için, hem de ABD için birçok ülkeyle mukayese edilmeyecek derecede bir güvence oluÅŸturmuÅŸtur. Merhum Kelim Sıddıki’nin de belirttiÄŸi gibi, Suriye ve benzeri komÅŸu Arap ülke yönetimleri Siyonist Ä°srail için koruyucu bir zırh gibidir. BeÅŸÅŸar Esad’ın anne tarafından birinci dereceden kuzeni ve Suriye’nin en güçlü iÅŸadamı olan Rami Mahluf da, Selefilere karşı ön cepheyi oluÅŸturduklarını ve gitmeleri halinde Selefilerin geleceÄŸini ve savaşı dışarıya (Ä°srail'e) yayacaklarını ileri sürmesi de, Suriye’nin Siyonist Ä°srail için nasıl bir güvence oluÅŸturduÄŸunu göstermesi açısından önemlidir. Daha da önemlisi Hafız el-Esad’ın, 'Ä°srail Golan'dan çekilsin, saldırmazlık antlaÅŸması imzalarız' ÅŸeklindeki açıklaması, Esad rejiminin Filistin davasına ya da direniÅŸ cephesine olan baÄŸlılığının konjonktürel ve  ne kadar çürük olduÄŸunu göstermektedir. Zaten Esad’ın, Suriye’nin Golan Tepeleri’ni kaybettiÄŸi 1967’den 1970’e kadar en etkin bir isim iken, 1970’den sonra ise tek isim olmasına raÄŸmen o günden bu güne Golan Tepeleri’ni tekrar almak için konuÅŸmanın[8] dışında ciddi hiçbir adım atmaması da Siyonist Ä°srail’e düÅŸman olduÄŸu iddialarını boÅŸa çıkarmaktadır. Siyonist Ä°srail ve ABD için Esad rejimi bilinen kötüdür, bilinen kötü ise, her zaman bilinmeyen kötüden iyidir.

Esad rejiminin düÅŸmesi durumunda direniÅŸ cephesinin çökeceÄŸi yönündeki iddialar da doÄŸru deÄŸildir. Tam tersine OrtadoÄŸu’da direniÅŸ cephesi, Siyonist Ä°srail’e ve emperyal Batılı ve DoÄŸulu devletlere karşı daha da güçlenecektir. Çünkü ilk defa, bu Siyonist ve emperyal iÅŸgalci güçlerin karşısında halkın iradesiyle iÅŸbaşına gelmiÅŸ yeni yönetimler olacaktır. Bu yönetimler ise, asla eski diktatörlükler gibi Siyonist Ä°srail ya da Batı yanlısı politikalar izlemeyeceklerdir. Üstelik bu yeni yönetimler, Ä°slami olmasalar bile, yine de Siyonist Ä°srail’in ve emperyal iÅŸgalci devletlerin uykularını kaçırmaya yetecektir.

Esad rejimini devirmek için Suriye halkı korku duvarını aÅŸmıştır. Bu korkusuzluÄŸunun ve fedakârlık ruhunun ilerde Siyonist Ä°srail’e ve diÄŸer emperyal iÅŸgalci güçlere karşı yönelmesi için hiçbir engel yoktur. Suriye halkı, Esad rejimini devirmek için gösterdiÄŸi büyük cesaretin ve ödediÄŸi büyük bedelin aynısını pekâlâ hem Siyonist Ä°srail’e ve hem de diÄŸer iÅŸgalci güçlere karşı gösterebilir.


[1] Nusayrilik; Muhammed b. Nusayr en-Nemiri (ö.883) tarafından kurulmuÅŸ aşırı bir Åžii fırkasıdır. Ä°bni Nusayr, Ä°mamiyye’nin onuncu imamı Ali en-Naki’nin gönderilmiÅŸ bir peygamber olduÄŸunu iddia etse de, mezhebin asıl felsefesi, Kufe ve Halep arasındaki Cunbula’da yetiÅŸip 968 yılında Halep’te ölen Hüseyin bin Hamdan el-Hasibi tarafından oluÅŸturulmuÅŸtur. El-Hasibi tarafından yazılan ve 16 sureden oluÅŸan Kitabu’l- Mecmu, Nusayrilik’in kutsal kitabı kabul edilmektedir. Ali’nin ilahlaÅŸtırılması temelinde yükselen mezhebin nazariyesi, Hıristiyanlık’taki Baba/OÄŸul/Kutsal Ruh üçlemesine benzer ÅŸekilde Ali/Muhammed/Selman üçlemesi yaparak Batıni bir akideye dayanmaktadır. GiriÅŸ için büyük seramoniler gerektiren mezhebin en belirgin özelliklerinden biri de erkeklere has olmasıdır. ÇoÄŸunlukla Suriye’de yerleÅŸmiÅŸ, Hatay, Tarsus, Adana, Fırat boyları ve Lübnan’a da yayılmış olan Nusayriler’in toplam sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 400.000 civarında olduÄŸu tahmin edilmektedir.
[2] Bunlardan Eczacılık eÄŸitim alan kızı BüÅŸra Albay Asaf Åževket ile evlenmiÅŸtir. Asaf Åževket, bombalama neticesinde ölünceye kadar Suriye Ä°stihbaratı’nın üst düzey görevlilerinden biri idi.  Mühendislik okuyan Basil, babasının direktifiyle orduya katılıp yönetimin en güçlü adayı olarak yetiÅŸtirildiyse de 1994 yılında ÅŸüpheli bir trafik kazasında ölmüÅŸtür. Ä°kinci büyük oÄŸlu BeÅŸÅŸar, tıp öÄŸrenimi alarak göz doktoru olmuÅŸtur. Babasından sonra 2000 yılında Suriye Devlet BaÅŸkanlığına getirilmiÅŸtir. Mecid ekonomi okuyarak ülkenin önemli zenginlerinden biri olmuÅŸtur ve siyasetle doÄŸrudan ilgili görünmüyor. DiÄŸer evlat Mahir ise makine mühendisi olarak okumuÅŸ, Dera’daki katliamı gerçekleÅŸtirmiÅŸ, ancak bombalama olayında ağır yaralı olarak kurtulmuÅŸsa da sonradan öldüÄŸü iddia edilmiÅŸtir.
[3] Hafız el-Esad’ın oÄŸlu BeÅŸÅŸar, Rıfat Esad’ın oÄŸlu Sümer.
[4] Hac Ä°mad MuÄŸniye, Hizbullah'ın askeri kanat lideri idi. MuÄŸniye, 25 yıldır 42 devlette, CIA ve Mossad ajanları tarafından aranmaktaydı. Amerika, MuÄŸniye’nin yeri hakkında bilgi verenlere 25 milyon dolar ödül vereceÄŸi ilan etmiÅŸti.  Ä°mad MuÄŸniye, 12 Åžubat 2008’de, Hz. Rukeye’nin kabrini ziyaret ettikten ve matem gecesine katıldıktan sonra Suriye’nin baÅŸkenti Åžam’da uÄŸradığı suikastla ÅŸehid edilmiÅŸtir. MuÄŸniye, kendi aracının arkasına parkeden bir araca yerleÅŸtirilen bombanın patlatılması neticesinde ÅŸehid olduÄŸu öÄŸrenilmiÅŸtir. Daha geniÅŸ bilgi için bkz; http://www.israhaber.com/sehadetinin-2-yilinda-bilinmeyen-yonleriyle-imad-mugniye-8400-haberi.html
[5] Kaddafi’nin uydu telefonu ile yerini tesbit ederek adresini NATO güçlerine verenin de oÄŸul Esad olduÄŸu daha yeni basında yer almıştır. Bkz: http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/10/02/kaddafiyi-esad-satti/#
[6] Daha geniÅŸ bilgi için, Cengiz Çandar, Direnen Filistin, May Yayınları, 1.bsk. Aralık 1976, Ä°stanbul, s.452 vd.
[7]http://turkishmarxist.wordpress.com/2005/01/28/tel-el-zaatarin-53-gunu/
[8] Esad, 1986'da Ä°srail iÅŸgali altındaki Golan Tepeleri için ÅŸöyle diyordu, 'Sizi temin ederim ki vatanımız iyi durumdadır. Golan için endiÅŸe etmeyiniz, çünkü 12 milyon Suriye vatandaşı Golan'ı geri almaya muktedirdir.'
Bu konuÅŸmanın üzerinde 26 yıl geçti, Suriye'nin nüfusu iki kat arttı, Sovyet ve Ä°ran yardımı sayesinde ordusu daha da güçlendi ama iÅŸgal altındaki Golan'dan bir karış toprak parçası bile al(a)madı.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 20-10-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111697122 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net