23-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow Ä°RAN-SURÄ°YE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ° VE SURÄ°YEDEKÄ° HALK DÄ°RENİŞİ!..
İRAN-SURİYE İLİŞKİLERİ VE SURİYEDEKİ HALK DİRENİŞİ!.. PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 2
KötüÇok iyi 
Yazar Ali KAÇAR/Genç Birikim   
02-10-2012
Ä°RAN-SURÄ°YE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ° VE SURÄ°YE’DEKÄ° HALK DÄ°RENİŞİ!..

                                                                         Ali KAÇAR/Genç Birikim
         Ä°ran’da Åžah’ın yıkılışına ve Afganistan’da Sovyetler BirliÄŸi’nin kovulmasına götüren 1979’daki halk ayaklanmaları, sadece Türkiye’de deÄŸil, Ä°slam dünyasının tamamında ve hatta bütün dünyada umutsuzluÄŸa kapılmış mazlum ve mahrum halklarda bir umut, bir heyecan meydana getirmiÅŸti. Çünkü yenilmez, baÅŸ edilmez olarak bilinen dünyanın iki emperyal süper ülkesi, tabiri caizse yalın ayaklılar tarafından maÄŸlup edilmiÅŸ, tılsımları bozulmuÅŸ ve yenilmezlik efsaneleri yerle bir edilmiÅŸti. Afganistan’da,
Sovyetler BirliÄŸi’nin Afganlı mücahitler, Ä°ran’da Amerika BirleÅŸik Devletlerinin de Ä°ranlı Müslümanlar tarafından kovulmuÅŸ olması, gerçek anlamda bir devrim/inkılâp olarak tarihteki yerini almış ve özellikle de Ä°ran devrimi bir milad oluÅŸturmuÅŸtur. Ä°ran’da devrimin silahsız gerçekleÅŸtirilmiÅŸ olması, bu devrime bambaÅŸka bir anlam ve önem kazandırmıştır.

         O dönemleri yaÅŸayan bizim yaşıtlarımız, emperyal küfre, ÅŸirke ve iÅŸgale karşı verilen mücadelenin kitlelerde meydana getirdiÄŸi umutla yatıp kalkar olmuÅŸlardı. Devrimin kahramanları dilimizde düÅŸmez ve onlar için, onların muzaffer için sürekli dua edilirdi. Ä°çinde yaÅŸadığımız totaliter, egemen Kemalist sistemin bütün baskılarına raÄŸmen yapılan her eylemde, bu kahramanlar sloganlaÅŸtırılır ve hatta ‘Ä°ran, Afganistan, sıra sende Türkiye’ türü ya da benzeri sloganlar eksik olmazdı dillerimizde! Hayallerimizi, rüyalarımızı süslerdi bu iki ülke ve bu ülkelerde verilen mücadele!  

Afganistan’da, Sovyetler BirliÄŸi’nin kovulmasından kısa bir süre sonra mücahidlerin kendi aralarındaki kavgaları, birbirlerini katletmeleri sadece umutlarımızı deÄŸil, hayallerimizi de söndürmüÅŸtür. Çünkü Müslümanlar kardeÅŸtir ayeti ve benzeri diÄŸer ayet ve Hadis-i Åžeriflere raÄŸmen Müslümanların birbirlerini katletmeleri emperyal taÄŸuti ve ÅŸeytani rejimleri sevindirmekten baÅŸka bir ÅŸeye yaramıyordu: üstelik her iki tarafından ölenler de, öldürenler de kendilerini Ä°slam’a nisbet etmekteydi. ‘Devrim kendi evlatlarını yer’ sözünü gerçekleÅŸtirircesine, düne kadar Sovyetler BirliÄŸine karşı mücadele eden Müslümanların daha sonra birbirlerini katletmeleri anlaşılır gibi deÄŸildi, ama maalesef bu, kahredici bir ÅŸekilde devam etmekteydi. Daha sonra, Afganistan’da birbirlerine karşı savaÅŸan bu gruplara karşı Molla Ömer baÅŸkanlığında, Pakistan’da medreselerde okuyan gençlerden oluÅŸan ‘Taliban’lar 1994’de harekete geçmiÅŸ ve bütün bu grupları bir tarafa iterek ya da boyun eÄŸdirerek yönetimi ele geçirmiÅŸtir. Taliban ile ilgili lehte ve aleyhte çok ÅŸey söylenmiÅŸ ve halen de söylenmektedir. Aleyhte söylenen bu ÅŸeylerin büyük bir kısmı Müslümanları yönlendirme amaçlı emperyal istihbarat örgütlerinin yalan yanlış yaydığı istihbari bilgilere dayanmaktaydı. Elbette Taliban’ın hataları olmuÅŸtur, ama herhalde Rusya ya da ABD veyahut CIA güdümünde kuruluna Karzi Hükümeti’nden kötü deÄŸildi. Ne yazık ki Taliban ile ilgili, emperyal ülke istihbarat örgütleri tarafından gündeme getirilen manipüle edici bu iddiaların tamamı –fasıkların getirdiÄŸi haberlerin araÅŸtırılması emrine raÄŸmen- doÄŸruymuÅŸ gibi kimi Müslümanlar tarafından kabul görmüÅŸtü. Oysa Taliban, kanaatimce bütün yanlışlarına ve hatalarına raÄŸmen bu suçlamaları hak eden bir yapılanma deÄŸildi. Daha sonra 11 Eylül olaylarının ardından emperyalist ve küresel terörist ABD’nin tehdit ve zoruyla oluÅŸturulan ve içinde Türkiye’nin de bulunduÄŸu iÅŸgalci ve istilacı ülkeler tarafından Afganistan iÅŸgal edilerek Taliban yönetimi devrilmiÅŸtir. En azından kimi Müslümanlar açısından bir umut olan bu yönetim de uluslar arası iÅŸgalci güçler tarafından yüz binlerce masum insanın ölümüne ve sakatlanmasına neden olarak, halkına raÄŸmen yönetimden uzaklaÅŸtırılmıştır. Ne yazık ki halen bu ülkede bunca katliam, yıkım ve talana raÄŸmen iÅŸgal devam etmektedir. Türkiye’nin Afganistan’da, emperyal iÅŸgalci güçlerle birlikte iÅŸgalci konumda iken, OrtadoÄŸu’da Tunus’la baÅŸlayan halk ayaklanmalarından yana gözükmesi hiçbir anlam ifade etmemektedir. Türkiye, Afganistan’da muharip güç olarak bulunmadığını söylese de, eli kanlı katiller güruhu ABD ve iÅŸbirlikçilerine lojistik destek saÄŸlayarak, bu iÅŸgalci güçlerle aynı konuma gelmektedir. Tarih ve dolayısıyla Müslümanlar, Türkiye’nin bu durumunu asla affetmeyecektir. Türkiye’nin alnına sürülmüÅŸ bu kara lekenin silinmesi, ancak, hemen ve bir an önce Afganistan’daki askerleri çekmesiyle mümkün olabilir. Aksi halde OrtadoÄŸu’daki halk ayaklanmalarına taraftar gözükmesinin de ‘iÅŸbirlikçilikten’ baÅŸka hiçbir anlama gelmeyecektir.

Ä°ran’da devrim gerçekleÅŸtirildikten ve Ayetullah Humeyni Paris’ten Tahran’a 1 Åžubat 1979’da döndükten sonra oluÅŸan hava, Sünni’siyle Åžii’siyle bütün Müslümanlara, hatta bütün mazlum ülke halkları için bir umudun yeÅŸermesine neden olmuÅŸtu. Ayetullah Humeyni’nin, gerek kendisini karşılayan halka ve gerekse daha sonra kendisini ziyarete gelen heyetlere yaptığı konuÅŸmalar da diÄŸer coÄŸrafyalardaki Müslümanlar tarafından dikkatle, heyecanla ve peÅŸin bir kabulle izlenmekteydi. Çünkü Ä°ran, yenilmez, baÅŸ edilmez denilen emperyalist ABD’yi ve iÅŸbirlikçisi Åžah’ı kendi ülkesinden kovmuÅŸ ve yerine Ä°slam’a dayalı bir yönetim kurmuÅŸtu. Sadece bu yön bile bizlere heyecan vermeye yetiyor ve artıyordu!

Ancak kısa bir süre sonra baÅŸlayan Irak-Ä°ran savaşı, bizlerde bir hayal kırıklığı meydana getirmiÅŸti. Çünkü bu savaşın da, Afganistan’da mücahidlerin birbirleriyle savaÅŸmalarının arkasında da emperyal iÅŸgalci güçler bulunmaktaydı. Acaba, Müslümanlar, bir ülkeyi Ä°slam’a göre yönetmeye, her türlü iÅŸgal, istila ve engellemelere raÄŸmen güç yetiremeyecekler miydi? EÄŸer, her defasında emperyal iÅŸgalci güçler, Ä°slam’i yönetimleri ılımlaÅŸtırarak kendi güdümlerinde birer yönetim haline getireceklerse, o zaman mücadele etmek anlamsızlaÅŸmıyor muydu? Ama buna raÄŸmen yani Irak’ın Sünni (!), Ä°ran’ın da Åžii olmasına raÄŸmen bütün gücümüzle ve kalbimizle Ä°ran’ı desteklemiÅŸ ve muzaffer olması için dua etmiÅŸtik. Çünkü Saddam, bize göre 17 Temmuz 1968’de akrabası Hasan el-Bekr ile birlikte bir darbeyle yönetime geldikleri günden bu yana bazen ABD’nin, bazen de Sovyetler BirliÄŸi’nin taÅŸeronluÄŸunu yaparak Iraklı Müslümanlara zulm etmiÅŸ ve halen de yapmaktaydı. Çünkü Saddam rejiminin ne Ä°slam’la ne de Sünni’likle bir ilgisi vardı; Saddam, 1943’de Åžam’da (Suriye) sosyalist, Arap ırkçıları tarafından kurulmuÅŸ Baas Partisi’nin başında bulunmakta idi ve aynı düÅŸünceyi taşımaktaydı. Dolayısıyla Ä°slam’la, Ä°slami düÅŸünce ile bir ilgisi yoktu. Zaten Saddam Hüseyin kendisi de dahil Müslümanlardan hiç kimse Irak yönetimini Ä°slam olarak kabul etmemekte idi. Bizlere göre o dönemde, dünyada, eksiÄŸiyle fazlasıyla Ä°slam’la yönetilen iki ülke vardı; bunlardan birisi Ä°ran, diÄŸer ise Afganistan idi. Bazı Müslümanlar Ä°ran’ın, bazıları da Afganistan’ın Ä°slamiliÄŸini kabul etmeseler de, böyleydi.  Ä°slam’la yönetildiÄŸi iddia edilen Suud, Mısır, Ürdün vd ülke rejimleri ise Ä°slami deÄŸildi, ama halkları Müslüman olan ülkelerdi.
Bundan dolayı da Saddam’ın başında bulunduÄŸu Irak Baas yönetiminin, yıkılması gereken bir yönetim olarak görüyorduk. Çünkü Saddam Hüseyin, 17 Temmuz 1968’den beri akrabası Hasan el Bekr ile birlikte, 16 Temmuz 1979’dan sonra da yalnız başına Åžii’si ile Sünni’si ile Irak Müslümanlarına yaptığı zulüm ve gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamlardan ve özellikle de 16 Mart 1988’deki Halepçe Katliamı bütün bunların tuzu biberi olmuÅŸtu. Ä°ÅŸte bu ve benzeri baÅŸka nedenlerle ve Ä°ran’da yeni oluÅŸmakta olan Ä°slami rejime karşı baÅŸlattığı emperyal iÅŸgalci güçlerin güdümündeki savaÅŸ nedeniyle bütün gücümüzle, Saddam yönetimine karşı çıkmaktaydık.

Ä°LK KIRILMA HAMA OLAYLARI Ä°LE BAÅžLADI!..
Müslümanların Ä°ran’a bakışı ve kabulleniÅŸi genelde müsbet idi. Ancak, Ä°ran’ı bütün kalbiyle benimseyen kimi Müslümanlar açısından Ä°ran’a bakıştaki ilk kırılma, Suriye’de 2 Åžubat 1982’de Nusayri Baas rejimi tarafından gerçekleÅŸtirilen Hama katliamı ile baÅŸlamıştır. BilindiÄŸi gibi Ayetullah Humeyni 1 Åžubat 1979’da Ä°ran’a dönmüÅŸ, 2 Åžubat 1982’de yani üç sene gibi kısa bir süre sonra da Esad yönetimindeki Baas diktatörlüÄŸü, Hama’da, kimi kaynaklara göre 30, kimilerine göre ise 40 bin masum Hamalı katledilmiÅŸ, bir o kadarı da kaybedilmiÅŸtir. Ä°ran, Müslümanlarla Esad arasında -Ä°ran-Irak savaşından dolayı- en az tarafsız kalması gerekirken, ne yazık ki, ilahlık taslayan Ä°slam düÅŸmanı Esad’ın tarafını tutmuÅŸtur. Ä°ran, Ä°hvan ayaklanmasını, Irak’la devam eden savaşında tek çıkış kapısı olan Suriye’yi Ä°ran’dan kopartmak amacıyla emperyal Batılı ve Siyonist güçler tarafından kışkırtılması olarak görmüÅŸ ve bu nedenle de Esad diktatörlüÄŸünü desteklemiÅŸtir. Aslında Ä°ran, bugün de aynı iddiaları tekrarlayarak 20 aya yakın bir zamandır on binlerce insanı katleden ve Suriye’nin tarihi zenginliÄŸini yerle bir eden BeÅŸÅŸar Esad’ı desteklemektedir. Ä°ran’ın, azınlık Nusayri diktatörlüÄŸünü destekleme gerekçesi olarak 1982’de de, bugün de gündeme getirdiÄŸi bu iddialar doÄŸru deÄŸildir. Çünkü Suriye’de Ä°hvan öncülüÄŸünde Nusayri Baas diktatörlüÄŸüne karşı baÅŸlatılan kıyam, Ä°ran devriminden ya da Ä°ran-Irak savaşından sonra baÅŸlatılmış bir kıyam deÄŸildi. Aslında bu kıyam, 8 Mart 1963’de Suriye’de Baas darbesi gerçekleÅŸtiÄŸinden bu yana ve özellikle de 1970’lerden itibaren kesintisiz bir ÅŸekilde devam etmektedir. Suriye’de, Ä°hvan öncülüÄŸünde, 1963’de, 1964 ve 1966 yılında baÅŸarısız halk ayaklanmaları baÅŸlamıştı. 1969 ve 1970’li yıllarda Suriye Ä°hvanı silahlı mücadele yanlısı ve karşıtı olmak üzere iki gruba ayrılmış ve Ä°hvan yönetimine silahlı mücadele yanlısı ekip gelmiÅŸti. 1973’de Said Havva’nın öncülüÄŸünde baÅŸlayan eylemler daha sonraki yıllarda da artarak devam etmiÅŸtir. Mervan Hadid öncülüÄŸünde ayrı bir ekip de uzun zamandan beri silahlı mücadele vermekte idi Suriye’de! Mervan Hadid’in 1976’da Suriye zindanlarında Esad’ın iÅŸkencecileri tarafından iÅŸkence ile ÅŸehid edilinceye kadar silahlı mücadeleye devam etmiÅŸtir. Mervan Hadid’in iÅŸkenceyle ÅŸehadeti ve Baas diktatörü Esad’ın 1976’da Lübnanlı Müslümanlara karşı Lübnan Marunîleri korumak bahanesiyle Lübnan’a giriÅŸi ve Müslümanları katletmeye baÅŸlaması silahlı mücadeleyi daha ÅŸiddetlendirmiÅŸtir.  

Kısacası Suriye’de, Ä°hvan’ın kıyamı 1982 Hama olaylarıyla ve dolayısıyla Ä°ran-Irak savaşında Ä°ran’a yardım eden Suriye’yi bundan vazgeçirmeye dönük baÅŸlamamıştır. Suriye’ye ve özellikle de Suriye’deki Ä°hvan mücadelesine kabaca göz gezdirenler, bu mücadelenin çok önceleri –yukarıda da belirttiÄŸimiz gibi 1963’de- baÅŸladığını görürler. Hama katliamından sonra Said Havva’nın Saddam’ı sığınması ve Saddam’ı övücü sözler sarf etmesi asla kabul edilemez. Ancak, Ä°ran’ın, emperyal Batılı emperyal devletler tarafından kuÅŸatılmışlığını gündeme getirerek Ä°slam düÅŸmanı ve yıllardır Müslümanları katleden Nusayri Rejimini desteklenmesini savunanlar, neden Baasçı diktatör Esad tarafından özellikle de Hama katliamından sonra Said Havva’nın bu tavrını eleÅŸtirmektedirler? Aynı kuÅŸatılmışlık, aynı çaresizlik Said Havva için de söz konusu deÄŸil miydi? Bize göre, Said Havva’nın bu tavrı ne kadar yanlış ise, Ä°ran’ın, eli kanlı katil Esad’ı 1982’den beri savunması daha çok yanlış ve savunulacak hiçbir tarafı yoktur. Çünkü Ä°ran devlettir; üstelik Ä°slami devlet iddiası bulunmaktadır. Hama olayları, Ä°ran’ı destekleyen Suriye Nusayri rejimini zor durumda bırakmak için Batılı ve Siyonist güçlerce desteklenmiÅŸtir iddiası, içi boÅŸ bir iftiradan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Çünkü Hafız el-Esad, bir darbe ile en yakın arkadaşı Salah Cedid’i Eylül 1970’de devirdikten sonra baÅŸlangıçta Müslümanların gönlünü kazanmak için geçici bir takım adımlar atmışsa da 1973’den itibaren bu tavrı deÄŸiÅŸmiÅŸ ve 1982 Hama Katliamına kadar geçen sürede, Müslümanlara karşı ölümüne bir mücadele vermiÅŸtir. Tekrar belirtelim ki, Suriye’de Ä°hvan’ın Esad rejimine karşı mücadelesi Ä°ran devrimiyle ya da Ä°ran-Irak savaşı ile baÅŸlamış deÄŸildir. Dolayısıyla Ä°ran’ın bu gerekçelerle Suriye’deki Ä°slam’la ve insanlıkla ilgilisi bulunmayan azınlık Baas diktatörlüÄŸünü savunması asla kabul edilemez. Çünkü bir Müslüman, ancak Müslümanları kendisine dost edinebilir ve hangi hallerde kâfirlerle iÅŸbirliÄŸi yapacağı da bellidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de geçen birçok ayet, bir Müslüman’ın ancak bir Müslüman’ı kendisine dost edineceÄŸi, kâfirleri ise asla dost edinemeyeceÄŸi açıkça belirtilmektedir. AÅŸağıda örnek olarak verilen birkaç ayet bile bu gerçeÄŸi açıkça teyid etmektedir:
“Zâlimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde Cehennem ateÅŸi size dokunur. Sizin Allah’tan baÅŸka dostunuz yoktur. Sonra yardım görmezsiniz (Hud, 11/113).
“Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluÄŸunu bırakmış olur.” (Al-i Ä°mran, 3/28)
“Ey iman edenler, benim ve sizin düÅŸmanınız olanları dost edinmeyin.” (Mümtehine, 60/1)
“Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!” (Al-i Ä°mran, 3/118; Nisa, 4/144)
“Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir ÅŸeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki ÅŸeref ve kudret tamamen Allah’a aittir.” (Nisa, 4/139)

BeÅŸÅŸar Esad’ın da, babası Hafız el-Esad’ın da Ä°slam’la ve Müslümanlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgileri yoktur. Her ne kadar baba Esad, Suriye Anayasası’ndaki devlet baÅŸkanı Müslüman olmalı ÅŸartı dolayısıyla kendisinin de 30 senedir Müslüman olduÄŸunu iddia etmiÅŸ, umreye gitmiÅŸ, bastırdığı Kur’an-ı Kerim ilk sahifesine kendi resmini koydurmuÅŸ ve Åžam’ın büyük camilerinde namaz kılmışsa da bu gerçeÄŸi asla deÄŸiÅŸtirmez. Zaten Suriye Müslümanları da bu konuda ikna da olmamışlardır. Hatta, Suriye Müftüsü Ahmet Keftaro’nun Hafız el-Esad’ın Müslüman olduÄŸuna ÅŸehadet etmesi, Lübnan Emel örgütünün kurucusu Musa Sadr’ın da 1973’de Nusayrilik dahil bütün Alevilerin (Türkiye’deki aleviler de dahil) ‘Åžii Müslüman’ olduÄŸuna dair verdiÄŸi fetva da, Suriye Müslümanlarını tatmin etmemiÅŸtir. Bu fetvalara raÄŸmen Suriye Baas Parti ideolojisinin laik, seküler, Arap milliyetçisi oduÄŸu, Esad ailesi tarafından da hiç gizlenmemiÅŸtir. Nitekim BeÅŸÅŸar Esad Tv’ye çıkıp “Biz Arap milliyetçileri olarak Ä°slamcılara karşı mücadele ediyoruz” dediÄŸi ve bu dediÄŸinin sadece söylemde de kalmadığı Esad hanedanın Suriye’de iÅŸlediÄŸi katliamlar açıkça göstermektedir.

Irak’ta Saddam nasıl diktatör ve kan içici idiyse, aynı ÅŸeklide hatta daha fazlasıyla Esad ailesi de (Hafız el-Esad, Rıfat Esat, BeÅŸÅŸar Esad, Mahir Esad ve diÄŸer avenesinin tamamı) eli kanlı katil ve kan içicidir. Hiçbir stratejik gerekçe, hiçbir dış politik mülahaza ne Hama katliamı esnasında, ne de 20 aydır devam eden ve Suriye halkına her gün yeni Hama’lar yaÅŸatan eli kanlı katil Esad’a yardım etmeyi, onu mazur göstermeyi haklı çıkarmayacaktır.

Ä°KÄ°NCÄ° KIRILMA Ä°SE AFGANÄ°STAN Ä°ÅžGALÄ° Ä°LE YAÅžANMIÅžTIR!..
Ä°ran konusunda ikinci kırılma ise Afganistan iÅŸgali ile yaÅŸanmıştır. Taliban ile geçinemediÄŸini hiç gizlemeyen Ä°ran, Taliban’ın devrilmesi için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışmıştır. Hatta ırkçı ve Ä°slam düÅŸmanı RaÅŸit Dostum’un da içinde bulunduÄŸu Kuzey Ä°ttifakı’na Rusya ve Tacikistan ile birlikte her türlü desteÄŸi saÄŸlamıştır. Bu destek sözde de kalmamış, aynı zamanda Kuzey Ä°ttifakının denetimindeki havaalanlarına her gün onlarca Ä°ran nakliye uçağı ile malzeme taşımıştır. Zaten Taliban’ın, 1994’den itibaren Afganistan’ı ele geçirme mücadelesinde önünde –neredeyse- tek engel olarak Ä°ran ve Rusya BloÄŸu bulunmakta idi. Üstelik Ä°ran, 1982’lerden beri Afganistan’daki Åžii Hazara’ları özel önem vermiÅŸ ve onları Ä°ran’da özel eÄŸitime tabi tutmuÅŸ ve silahlandırmıştır. Ä°ran’ın bu desteÄŸi sayesinde Hazara’ların Sovyetler’in Afganistan’dan çekilmesinden sonra kurtarılmış geniÅŸ bir bölgeye egemen olması saÄŸlanmıştır.

Kuzey Ä°ttifakı, Ekim 2001’de Amerika ve Ä°ngiltere’nin Afganistan iÅŸgali baÅŸlayana kadar Åžah Mesud’un doÄŸum yeri olan PenÅŸir Vadisi’ni ve kuzeydoÄŸunun daÄŸlık kesiminde küçük bir bölgeden oluÅŸan ve ülkenin %5’inden azını oluÅŸturan bir alanı kontrol etmekteydi. Dünyayı “bizden olanlar” ve “karşı olanlar” ÅŸeklinde ikiye ayıran küresel terör devleti ABD, 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a Sınırsız Özgürlük adını verdiÄŸi hava taarruzunu baÅŸlatmasıyla Kuzey Ä°ttifakı’nın etki alanı gittikçe daha da geniÅŸlemiÅŸtir. Ve nitekim çağın yüz karası insanlık dışı vahÅŸi saldırıya, “Haçlı Seferi’ne baÅŸlıyoruz” adını veren George Bush, Ä°ran’ın da desteklediÄŸi Kuzey Ä°ttifakı ile birlikte kısa bir sürede on binlerce Müslüman’ı katlederek Taliban yönetimine son vermiÅŸtir.

Taliban devrilip yerine ABD güdümünde CIA pasaportlu Hamid Karzai hükümetinin kurulması herhalde Ä°ran’ı sevindirmiÅŸtir. Ä°ran eski devlet baÅŸkanı yardımcısı Muhammed Ali Ebtahi Ä°ran'ın, Amerikan'ın Afganistan ve Irak iÅŸgalini desteklemedeki rolünü 15.01.2004'te ÅŸöyle açıklamıştır; 'Åžayet Ä°ran'ın desteÄŸi olmasaydı Amerika, Afganistan ve Irak'ı bu kadar kolay iÅŸgal edemezdi!” Benzeri baÅŸka açıklamalar da çeÅŸitli yetkililer tarafından yapılmıştır.[1] Ä°ran, daha sonraki süreçte de, ABD güdümlü CIA pasaportlu Karzai Hükümeti’ni siyasi ve ekonomik olarak desteklemeye devam etmiÅŸtir. 15 AÄŸustos 2007’de Kabil’i ilk defa ziyaret eden Mahmut Ahmedinecat, Hamit Karzai ile basın toplantısı düzenlemiÅŸtir. Yedi antlaÅŸma imzalanan bu görüÅŸmede Ahmedinecat yaptığı konuÅŸmada: “Biz Afganistan’daki siyasi süreci tüm gücümüzle destekliyoruz. Zira Ä°ran, Afganistan’daki güvenliÄŸin tesis edilmesinden ilk etkilenen ülkedir” demiÅŸtir. Karzai ise iki ülke arasındaki iyi iliÅŸkiler olduÄŸunu belirtmiÅŸ ve el Beyan gazetesinin ifadesine göre: “Elhamdulillah Afganistan komÅŸusu Ä°ran ile gerçekten son derece iyi komÅŸudur, yakın bir dost ve bir kardeÅŸtir” ÅŸeklinde konuÅŸmuÅŸtur.[2]

10 Mart 2010’da Kabil’i tekrar ziyaret eden Ahmedinecad, Afganistan CumhurbaÅŸkanı kukla Hamid Karzai ile görüÅŸmüÅŸ ve Karzai ile birlikte yaptığı basın açıklamasında “Yabancı güçlerin Afganistan’daki varlığı, Afganistan’daki barışın saÄŸlanması açısından çözüm deÄŸil. Çözüm, meÅŸru olan Afganistan hükümeti üzerinden gerçekleÅŸir. Ä°ran, Afganistan’ın istikrarının bozulmasında olumsuz rol oynamamıştır. Ä°ran, Afganistan halkının ve hükümetinin yanında durmaktadır”[3] demiÅŸtir.
Ä°ran, Karzai hükümetini desteklemekle, iliÅŸkilerini devam ettirmekle, aslında aynı zamanda ABD’nin, Afganistan, hatta Orta Asya ile ilgili çizdiÄŸi siyasal çerçeveyi desteklemiÅŸ oluyor. Bu ise, kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸildir. Ä°ran’ın, Taliban’ı iktidardan uzaklaÅŸtırarak yerine Åžii olmasa bile kendi doÄŸrultusunda bir hükümetin iÅŸbaşına gelmesi için çabalaması –çok uygun olmasa da- anlaşılır bir ÅŸeydir. Ancak Ä°ran’ın, Taliban’dan sonra Afganistan’daki siyasi süreci belirleyen ABD’nin iÅŸbirlikçisi ve CIA pasaportlu Karzai Hükümetini desteklemesi asla kabullenilemez. Çünkü bu durum, Ä°ran’ı, Taliban’ın devrilmesinde ve Afganistan’ın iÅŸgal edilmesinde, ABD ile iÅŸbirliÄŸi yapan bir ülke konumuna getirmektedir. Bu ise, her defasında ABD’ye karşı olduÄŸunu, ABD’yi büyük ÅŸeytan olarak gördüÄŸünü söyleyen Ä°ran’ın bu iddialarını boÅŸa çıkarmaktadır. Taliban, çok kötü olabilir, birçok hata da yapmış olabilir, ama Taliban, ne ABD ile ne de onun iÅŸbirlikçisi CIA’nın maaÅŸlı adamı Karzai ile asla mukayese edilemez. Her ÅŸeyden önce Taliban, kurduÄŸu yönetimin Ä°slami olduÄŸunu ve Ä°slam ÅŸeriatını uyguladığını ve bu konuda da –hatalarına raÄŸmen- ciddi adımlar attığını, tıpkı Ä°ran gibi iddia eden bir harekettir. Böyle bir hareketi temsil eden Taliban ile komÅŸu olmayı içine sindiremeyen Ä°ran, eli kanlı küresel katil ABD ile ve onun güdümünde kurulan Karzai Hükümeti ile komÅŸu olmayı içine sindiriyor olmasını anlamak mümkün deÄŸildir.

ÜÇÜNCÜ KIRILMA NOKTASI Ä°SE IRAK Ä°ÅžGALÄ° Ä°LE OLMUÅžTUR!..
OrtadoÄŸu uzmanı ve dergimizin yazarlarından Süleyman ArslantaÅŸ ile dergi adına Ä°ran’ın Türkiye Büyükelçisi Firuz Devletabadi ile Mayıs 2006’da bir röportaj gerçekleÅŸtirmiÅŸtik. Bu röportajda Büyükelçi Firuz Devletabadi’ye sorduÄŸumuz bir sorunun bir bölümü ÅŸöyle idi:
“Ä°ran ise, Ä°srail’in en büyük destekçisi ABD ile Afganistan’da ve Irak’ta dolaylı da olsa iÅŸbirliÄŸi yaptığına dair bir takım haberler var. Mesela Afganistan’da ve Irak’ta Ä°ran’ın karşıt olduÄŸu bir rejim Amerika vasıtasıyla ortadan kalkması ve buna karşılık olarak da Ä°ran’ın özellikle Irak’ta ABD’nin iÅŸini kolaylaÅŸtırdığına dair iddialar var. Bu konuda ne diyorsunuz?”
Büyükelçi bu sorumuza özet olarak ÅŸöyle cevap vermiÅŸti; “Aslında Amerika’nın, Irak’taki Saddam’ı ve Afganistan’daki Taliban’ı çökerttiÄŸi doÄŸrudur. Fakat bunu Ä°ran için bir yarar olsun diye veya Ä°ran’ın çıkarlarını korusun diye yapmamıştır. Afganistan’da el-Kaide’nin, Irak’ta da Saddam’ın kendi kontrollerinden çıkması dolayısıyla bu iÅŸgaller gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Bunları Ä°ran için yaptığını söylemek çok doÄŸru olmaz. Kendi çıkarları doÄŸrultusunda yaptılar fakat hamdolsun bu kendi zararlarına dönüÅŸmüÅŸ oldu…”

Büyükelçiye sorduÄŸumuz sorudaki iddialar, yukarıda da vermeye çalıştığımız gibi bazı Ä°ranlı yetkililer tarafından da kabul edilmiÅŸ iddialardır. Yani gerek Afganistan’da ABD ile birlikte hareket eden Kuzey Ä°ttifakını Ä°ran’ın desteklemesi ve savaÅŸ malzemesi göndermesi ve gerekse Irak iÅŸgalinde, Ä°ran’ın etkin olduÄŸu Åžii gruplarının (Irak Ä°slami Devrim Yüksek Konseyi[4]) ABD ile birlikte hareket etmesi de, bu iddiaları doÄŸrular niteliktedir. Kısacası ABD’nin Irak iÅŸgalinde, Iraklı Åžii gruplar, Saddam’a karşı ABD’yi desteklemiÅŸlerdir. Denebilir ki, on yıllardır kendilerine zulmeden Saddam’a karşı ‘denize düÅŸen yılana sarılır misali’ ABD’yi desteklemeyip Saddam’ın zulmünün devamına rıza mı gösterselerdi. Biz, Irak’taki Åžii grupların ne Saddam’ın zulmünün devamına, ne de emperyal kafir olan ve dünyanın birçok yerinde katliam gerçekleÅŸtiren ve özellikle de Siyonist Ä°srail’in ve bölgedeki gerici, diktatör Arap rejimlerinin hamisi olan büyük ÅŸeytan ABD’nin iÅŸgaline rıza göstermelerini isterdik. Çünkü Saddam’ı böyle vahÅŸileÅŸtirerek canavarlaÅŸtıran, onu silahla, dolarla destekleyerek Ä°ran’a saldırtan ABD ve diÄŸer emperyal iÅŸgalci ülkeler deÄŸil midir? Üstelik Saddam, sadece Irak’taki mazlumları katlederken, eli kanlı iÅŸgalci ABD ve diÄŸer iÅŸgalci ülkeler ise, dünyanın dört bir yanında masum ve mazlum halkları; kadın-erkek, yaÅŸlı-genç, hatta henüz dünyaya yeni gelmiÅŸ bebekleri acımasızca katletmektedir.

Ä°ran, Irak’taki Åžii gruplar üzerinde özellikle de Irak Ä°slami Devrim Yüksek Konseyi üzerinde etkilidir. Bu konseyin milis gücü Bedir Tugaylarıdır. Bir zamanlar bu milis gücün başında Konsey’in baÅŸkanı olan Muhammed Bakır el-Hekim’in kardeÅŸi Abdülaziz el-Hekim bulunmaktaydı. Bedir Tugayları, Ä°ran-Irak Savaşı’nda Irak’a karşı Ä°ran’ın, Feluce katliamında da Iraklı Müslümanlara karşı iÅŸgalci ABD güçlerine yanında savaÅŸmıştır. Mukteda es-Sadr’a baÄŸlı olarak faaliyet gösteren milis güç ise, Mehdi Ordusu’dur. Mukteda es Sadr kısa bir süre ABD’ye karşı direnmiÅŸ, ama onun direniÅŸi de çok kısa sürmüÅŸtür. Irak’ta ABD emperyalizmine karşı direnen güçler ise sadece Sünni güçler olmuÅŸtur. Ä°ran ise, kendisiyle birlikte hareket eden Åžii grupları bırakın ABD’ye karşı direniÅŸe teÅŸvik etmeyi, tam tersine sessiz kalarak –kimine göre de teÅŸvik ederek- ABD’ye yardım etmelerini saÄŸlamıştır. Saddam’la, Taliban’la komÅŸu olmak istemeyen, onların varlığına tahammül etmeyen Ä°ran, iÅŸgalci, terörist, emperyalist, Ä°slam düÅŸmanı büyük ÅŸeytan ABD ile komÅŸu olmaya fazla ses çıkarmamıştır.

Suriye’de, 1963’den beri, özellikle de 15 Mart 2011’den beri insanlık dışı ve çağın yüz karası bir vahÅŸet sergilenmektedir. Suriye’nin bütün ÅŸehirleri, tanklarla, savaÅŸ uçaklarıyla yerle bir edilmiÅŸ; ekmek kuyruÄŸunda olanlar, evlerine, okullara, camilere ve hastanelere sığınanlar bombalanmış ve tam anlamıyla bir insanlık trajedisi yaÅŸanmaktadır. Gazze’de 22 gün süren Siyonist Ä°srail’in iÅŸlediÄŸi vahÅŸetin bir benzerini, eli kanlı katil Esad, kendi halkına karşı iÅŸlemektedir. Küfür tek millettir; Esad ile Åžaron ya da Netanyahu arasında bu yönüyle hiçbir fark yoktur. Tek fark, Siyonist katiller bu vahÅŸeti Filistinli Müslümanlara, diktatör Esad ise kendi halkına karşı iÅŸlemektedir.

EÄŸer, Suriye’deki ayaklanmalar Ä°ran’ın iddia ettiÄŸi gibi Siyonist ve emperyal güçler tarafından kışkırtılmış olsaydı, bunca ölüme ve katliama raÄŸmen 20 aydır bu ayaklanmalar devam eder miydi? Ä°ran da çok iyi biliyor ki, Suriye’deki halk ayaklanması, yerel dinamiklerden kaynaklanmaktadır. Çünkü Esad ailesi 1970’den beri Suriye halkına aynı zulmü yapmaktadır. 15 Mart’ta 2011’de Dera’da, Mahir Esad’ın gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamlar bardağı taşıran son damlalar olmuÅŸtur.

Ä°ran, on binlerce insanın en vahÅŸi ÅŸekilde katledildiÄŸi bir Suriye rejimine karşı savaÅŸsın istenmiyor. Ancak Ä°ran’ın, bu zalim diktatörlüÄŸü, halka yönelik katliamları durdurmak için yapacağı çok ÅŸeyi vardır. Bunları, daha çok kan dökülmeden, daha çok bebek katledilmeden ve daha çok mü’min kadına tecavüze uÄŸramadan yapmalıdır. Yarın, Ä°ran için çok geç olacaktır. Dün, Ä°ran’ı baÄŸrına basan Müslüman kitleler, bugün, Ä°ran denildiÄŸi zaman ürperiyor ve ürküyorsa, Ä°ran bunu düÅŸünmelidir. Ä°ranbu konuda üzerine düÅŸeni yapınca, ancak, Siyonist ve emperyal güçlerin çokça istediÄŸi ve kışkırttığı Åžii ve Suni çatışmasına engel olabilir. Aksi halde, gerisini düÅŸünmek bile, insanı ürpertiyor! Bunun da tek yolu Suriye’deki katliamı durdurmasıdır. Bunca katliamdan sonra buna gücü yeter mi, ya da ne kadar yeter. Bu da ayrı bir meseledir. Ancak Ä°ran dahil herkes bilmelidir ki, küfür devam edebilir, ama zulüm asla devam etmez. Bir gün –er ya da geç- Suriye’deki Nusayri diktatörlüÄŸü son bulacaktır. Ä°ran, eÄŸer üzerine düÅŸeni yapmazsa, iÅŸte o zaman, bölge halklarında yüzüne bakacak ya da elini sıkacak kimse bulamayacaktır.
[1] http://forum.memurlar.net/konu/1090541/
[2] http://irananaliz.wordpress.com/2010/01/04/iran-taliban-meselesi-ve-bazi-gercekler-i/
[3] http://www.sde.org.tr/tr/haberler/929/afganistandaki-savas-ucuncu-dunya-savasi-mi.aspx
[4] Irak Ä°slami Devrim Yüksek Konseyi’nin ABD güdümünde oluÅŸan Irak Geçici Konseyi’ne üye vermesi ve Konsey’in ruhani lideri Muhammed Bakır el-Hekim’in Irak iÅŸgalinden önce ‘Saddam Hüseyin’i devirmek konusunda ABD ile iÅŸbirliÄŸi yapmaya hazır olduÄŸunu” ÅŸeklindeki açıklaması ve daha geniÅŸ bilgi için bkz: Ali Kaçar, Emperyal KuÅŸatma ve Ä°slam Dünyası Genç Birikim yayınları, 1. bsk Haziran 2011, Ankara, s. 162

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 02-10-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111542681 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net