26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow BAAS DÄ°KTATÖRLÜĞÜ VE SURÄ°YE'DE HALK DÄ°RENİŞİ
BAAS DİKTATÖRLÜĞÜ VE SURİYE'DE HALK DİRENİŞİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar Ali KAÇAR/Genç Birikim-Mayıs, 2011   
16-05-2011
BAAS DÄ°KTATÖRLÜÄžÜ VE SURÄ°YE’DE HALK DÄ°RENİŞİ!..

                                                    Ali KAÇAR/Genç Birikim-Mayıs, 2011
OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika ülkelerinde son aylarda yaÅŸanan olayları, bölgenin bugünkü problemleri etrafında deÄŸerlendirmek ve anlayabilmek elbette mümkün deÄŸildir. Meydana gelen bu geliÅŸmeleri, daha saÄŸlıklı bir biçimde analiz etmek ya da yorumlayabilmek için, bölgenin ve bu bölgede kur(dur)ulan devlet(çik)lerin tarihi sürecini de bilmek gerekir. Tarih, bir toplumun ortak hafızasıdır. Bu hafıza kaybedildiÄŸinde, sadece geçmiÅŸ kaybedilmiÅŸ olmaz, gelecek de kaybedilmiÅŸ olur. Çünkü bir toplumun geleceÄŸi, ancak geçmiÅŸi bilindiÄŸinde saÄŸlam temeller üzerine inÅŸa edilebilir.  Bu bölgede
son aylarda -Tunus ve Mısır hariç- meydana ge(tiri)len olaylar, aslında geçmiÅŸin, yani tarihin tekerrüründen ibarettir. 1963’lerden beri Suriye’de egemen olan Baas diktatörlüÄŸü, Hama’da gerçekleÅŸtirdiÄŸi insanlık dışı katliamı, bugün Dera’da, Duma’da, Humus’ta, Lazkiye ve ilçesi Banyas'ta ve daha birçok kentte tekrarlamak istemektedir. Nitekim çeÅŸitli kentlerde yüzlerce mazlum insanın katledilmiÅŸ olması ve binlercesinin ise zindanlara atılmış olması, Suriye’de, tarihin yeniden tekerrür ettiÄŸini göstermektedir. 

Tarihi süreç içerisinde Suriye, 1916 yılında Ä°ngiliz ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot AntlaÅŸmasına[1] göre, Beyrut dâhil, Adana ve Mersin bölgeleri Fransa’nın egemenliÄŸine bırakılmıştı. Ä°ngiltere ve Fransa, 1920 yılında toplanan San Remo konferansında, Milletler Cemiyeti’nin (Cemiyet-i Akvam’ı) destek ve onayıyla Arap dünyasını, Sykes Picot antlaÅŸmasında belirlenen çerçevede paylaÅŸmak için harekete geçmiÅŸlerdir. Bu çerçevede müttefik devletler söz konusu bölgede dört ayrı bağımsız (!) devlet kurdurmuÅŸlardır. Kurulan bu yeni devletlerden Suriye ve Lübnan Fransa’nın kontrolüne verilirken, Irak ve Filistin ise Ä°ngiltere’nin hegemonyasına verilmiÅŸtir. Fransızların Suriye’deki bu iÅŸgali 1945 yılı sonlarına kadar yani Ä°kinci Dünya Savaşı’nın bittiÄŸi yıllara kadar devam etmiÅŸtir. 15 Nisan 1946’da Fransız askerleri Suriye topraklarından çekilince, Fransa’nın 25 yıllık manda yönetimi de son ermiÅŸ ve Suriye sözde de olsa bağımsızlığına kavuÅŸmuÅŸtu. Bağımsızlığına kavuÅŸan Suriye’nin ilk devlet baÅŸkanlığına ise Åžükrü el-Kuvvetli getirilmiÅŸtir. Suriye’de bağımsızlıkla birlikte arka arkaya onlarca askeri darbe gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Ä°lk darbe, bağımsız Suriye’nin ilk baÅŸkanı Åžükrü el-Kuvvetli’ye karşı Mart 1949 tarihinde General Hüsni Zaim tarafından yapılmıştır. Ä°ngiliz ve Fransızlar tarafından desteklenen Hüsni Zaim, 14 AÄŸustos 1949’da General Sami el-Hinnavi tarafından; General Hinnavi, 19 Aralık 1949’da Albay Edip Çiçekli tarafından; Albay Çiçekli ise, 25 Åžubat 1954’de bir darbe ile yönetimden uzaklaÅŸtırılmıştır.

Åžubat 1958'de Mısır ve Suriye'nin, Arap birliÄŸinin saÄŸlanması yönünde ilk adım sayılabilecek olan BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti (UAR) adı altında birleÅŸmesi Baasçıları memnun etmemiÅŸtir. Çünkü Nasır tüm gücü eline geçirdikten sonra Baas Partisi de dahil bütün partileri kapatmıştır. Ayrıca Suriye ordusundaki önemli mevkilerde bulunan birçok Suriyeli subayı görevlerinden alarak (yaklaşık 11.000 subay) yerlerine Mısırlıları görevlendirmiÅŸtir. Bu durum, Suriye'de huzursuzluÄŸa neden olmuÅŸ vr28 Eylül 1961 tarihinde bir gugrup Suriyeli subayın ayaklanması neticesinde birlik de dağılmıştır.

MiÅŸel Eflak ve Salah Bitar’ın siyasi faaliyetleri, daha çok üniversite ve ortaöÄŸretim kurumlarındaki öÄŸrencilere yönelik propaganda faaliyetlerini içeriyordu. Arap ulusunun rönesansını gerçekleÅŸtirmeyi amaç edinen Baas Partisi 1946 yılına kadar daha çok entelektüel bir hareket olarak faaliyetlerini sürdürmüÅŸtür. Bu tarih itibariyle Baas Partisi Suriye’de gittikçe güçlenmiÅŸtir.

Åžubat 1958’de Mısır ve Suriye'nin, Arap birliÄŸinin saÄŸlanması yönünde ilk adım sayılabilecek olan BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti (UAR) adı altında birleÅŸmesi Basçıları memnun etmemiÅŸtir. Çünkü Nasır tüm gücü eline geçirdikten sonra Baas Partisi de dâhil bütün partileri kapatmıştır. Ayrıca Suriye ordusundaki önemli mevkilerde bulunan birçok Suriyeli subayı görevlerinden alarak (yaklaşık 11.000 subay) yerlerine Mısırlıları görevlendirmiÅŸtir. Bu durum, Suriye’de huzursuzluÄŸa neden olmuÅŸ ve 28 Eylül 1961 tarihinde bir grup Suriyeli subayın ayaklanması neticesinde birlik de dağılmıştır.

Suriye’de, 1962 yılı Mayıs ayında eski ve yeni üyelerin katılımıyla Baas Partisi’nin kongresi yapılmıştır. Bu kongre, hem partinin yenilenmesine, hem de iki farklı grubun ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu farklılığın temel nedeni ise, Arap ülkeleriyle birleÅŸme, Sovyetler BirliÄŸi ile iliÅŸkiler ve Sosyalist politikaların nasıl uygulanacağı yönündeki ihtilaftan kaynaklanmıştır. MiÅŸel Eflak, Selahaddin el-Bitar ve Sünni sınıfa mensup General Emin el Hafız bölgesel politikalara, Salah Cedid, Muhammed Ümran ve Hafız Esad ise, Sosyalist politikalar uygulanmasına ve Sovyetler BirliÄŸi ile yakın iÅŸbirliÄŸi kurulmasına öncelik verilmesini istemekteydiler. Bu iki grubun ve diÄŸer grupların iktidar mücadelesi, Suriye’de, birçok darbenin gerçekleÅŸtirilmesini beraberinde getirmiÅŸtir. 

Nasırcılarla Basçılar arasında meydana gelen çekiÅŸmede, Nasırcılar iktidarı Baasçılara bırakmak zorunda kalmışlardır. Basçılardan Sünni TuÄŸgeneral Emin el-Hafız, Åžam’da gücü ele geçirdikten sonra BaÅŸbakanlık koltuÄŸuna kendisi oturmuÅŸtur. Ancak,  Baas’ın iki kanadı arasındaki rekabet 1963 yılında Emin el-Hafız’ın iktidara gelmesinden sonra daha da artmıştır. Bu rekabette ilk raundu, Bitar’ı kabineden çıkaran ve Eflâk’ı da yurt dışına kaçmak zorunda bırakan Emin el-Hafız kazanmıştır. Ancak bu da rekabeti sona erdirmemiÅŸtir. Çünkü rekabet bu sefer Emin el-Hafız ile Genelkurmay BaÅŸkanı Salah Cedid arasında baÅŸlamıştır. Baas politikalarındaki farklı düÅŸüncelerin ve iktidara kimin hükmedeceÄŸinin yol açtığı ihtilaflara ilaveten, mezhebi ve ÅŸahsi rekabetin etkisiyle ülke yeni bir çekiÅŸmenin içine girmiÅŸtir. Alevi ve Dürzî subayların çoÄŸunluÄŸu Cedid’i desteklerken, Emin el-Hafız ise, Sünni subayların çoÄŸunluÄŸunun ve eski Baas liderliÄŸinin desteÄŸini almıştır. Hükümet, 1965 yazında Suriye ordusunda yetkilerin Alevi ve Dürzî azınlıkların ellerinde toplanmasını bir tehlike olarak fark ettiÄŸinde bu grupların nüfuzlarını kırmak amacıyla bazı tedbirler almaya giriÅŸmiÅŸtir. Yılın sonlarına doÄŸru, ülkedeki siyasi mücadeleyi Emin el-Hafız’ın kazandığı yönünde güçlü alametler belirmeye baÅŸlamıştı ki, 23 Åžubat 1966 tarihinde Cedid’in başını çektiÄŸi askerler Suriye’nin bağımsızlığından bu yana 13’ncü ve en kanlı askeri darbesini gerçekleÅŸtirmiÅŸlerdir.

Emin el-Hafız ile Salah Cedid arasındaki güç mücadelesinde Hava Kuvvetleri Komutanı General Hafız Esad etkin rol oynamıştır. Ve nitekim bu güç mücadelesinde, alevi subaylardan Hafız Esad, Salah Cedid ve onlarla iÅŸbirliÄŸi yapan Sünni kökenli Nurettin el-Atassi darbeden muzaffer olarak çıkmışlardır. 1966’daki darbe ile Hafız Esad, Cedid’ten sonra ülkenin ikinci adamı haline gelmiÅŸ, aynı anda hem Genelkurmay baÅŸkanlığı ve hem de Hava Kuvvetleri Komutanlığını yürüterek, Suriye politikasında en etkili kiÅŸilerden biri olmuÅŸtur. 

1967 yılı Haziran ayı baÅŸlarında Siyonist Ä°srail’le yapılan savaÅŸta alınan yenilgi ve Suriye’nin en stratejik bölgelerinden biri olan Golan Tepeleri’nin kaybedilmesi, Suriye ve Mısır’daki radikal sosyalist rejimlere duyulan güveni tamamen yok etmiÅŸtir. Bunun Suriye iç politikasına yansıması ise, Hava Kuvvetleri Komutanı ve Savunma Bakanı olan Esad’ın otoritesini azaltacağına arttırmıştır. Esad, 1967 yenilgisinden bir taraftan sivilleri ve hükümeti sorumlu tutarken, diÄŸer taraftan ise, kendi etnik grubuna baÄŸlı kiÅŸileri etkin mevkilere yerleÅŸtirmeye baÅŸlamıştır. Ordunun tamamında gücü ele geçiren Hafız Esad, iki rakibi BaÅŸbakan Yusuf Zuayyin ile Ä°brahim Makhus tutuklatmış ve kendisine yakın adamları hükümette önemli görevlere getirmiÅŸtir. Bununla da yetinmeyen Esad, kısa bir süre sonra, daha önce birlikte hareket ettiÄŸi ve kendisi gibi alevi olan Salah Cedid’e meydan okuyacak kadar güçlenmiÅŸtir.  

12 Kasım 1970’de toplanan Baas kongresi, Esad’a karşı, Cedid hükümetini destekleme kararı almıştır. Toplantı ardından Cedid hemen harekete geçmiÅŸ ancak, Esad ve yardımcısı Mustafa Talas’ı görevinden alamadan, kendisi, hükümeti ve Baas’ın tüm yöneticileri Esad tarafından tutuklatılarak yönetime el konulmuÅŸtur. Böylece Suriye’de Hafız el- Esad’ın azınlık diktatörlüÄŸüne dayanan totaliter yönetimi de baÅŸlamış oldu. 

HAFIZ EL ESAD’IN, 30 YILLIK NUSAYRÄ°-1  DÄ°KTATÖRLÜÄžÜ!..
6 Kasım 1930 yılında halen Lazkiye kenti sınırları içinde bulunan Kardaha köyünde doÄŸan Esad, Alevi (Nusayri)[1] bir aileye mensuptur. 1951’de girdiÄŸi askeri akademiden sonra Sovyetler BirliÄŸi’nde savaÅŸ pilotu eÄŸitimi görmüÅŸtür. 33 yaşında iken Hava Kuvvetleri Komutanı olmuÅŸtur. 6 Haziran 1967’de 6 gün savaÅŸları olarak da anılan Siyonist Ä°srail’le yapılan savaÅŸta aynı zamanda savunma bakanı olarak da görev yapmıştır. Arap ordularının hezimete uÄŸradığı Altı Gün Savaşında Suriye Hava Kuvvetleri komutanı olan Hafız el-Esad gerekli tedbirleri almadığı için hava savunma sistemi daha savaşın hemen başında iken yerle bir edilmiÅŸtir. Hava korumasından mahrum kalan Suriye Kara Kuvvetleri Ä°srail kuvvetleri karşısında hiç varlık göstermeden geri çekilmek zorunda kalmıştır. Son derece stratejik öneme sahip olan Golan tepeleri de bu savaÅŸta kaybedilmiÅŸtir. Ama asıl ÅŸaşırtıcı olan Esad’ın Salah Cedid’i zor durumda bırakmak için gerekli tedbirleri bilerek almadığı yönündeki iddiaların birçok kesim tarafından dile getirilmiÅŸ olmasıdır. 

Suriye Ä°hvan-ı Müslimin Hareketi, 70’li yıllardan itibaren ülkenin en büyük muhalif hareketi haline gelmiÅŸtir. Suudi Arabistan ve Ürdün’ün lojistik desteÄŸini arkasına alan Ä°hvan, Baas yönetimine çok zor anlar yaÅŸatmıştır. Aldığı çok sert tedbirlere raÄŸmen hareketi bir türlü kontrol edemeyen Esad, tarihte çok ender rastlanan canice bir yönteme baÅŸvurmuÅŸtur. Åžubat 1982’de Hama’da Müslüman halka yönelik gerçekleÅŸtirdiÄŸi saldırıda binlerce masum insanı katletmiÅŸ, binlercesini zindanlara atmış, binlercesini de ülkeyi terk etmek zorunda bırakmıştır. En iyimser tahminlere göre 20 ila 30 bin kiÅŸiye mezar olan Hama üzerinden yıllar geçmesine raÄŸmen katliamın izlerini hâlâ silinmemiÅŸtir. Eli kanlı Esad’ın Nusayri yönetimi, Müslümanlara yönelik yapılan bu insanlık dışı katliamla da yetinmemiÅŸ, ilerleyen yıllarda da Müslüman halka dönük katliamlarını devam ettirmiÅŸtir. Esad’ın kardeÅŸi Rıfat’ın başında bulunduÄŸu savunma tugayı binlerce kiÅŸiyi sebepsiz yere öldürüp on binlercesini de en ağır iÅŸkencelere maruz kalacakları hapishanelere göndermiÅŸtir.

1983 yılında Esad’ın kalp krizi geçirmesini fırsat bilen kardeÅŸi Rıfat Esad, kardeÅŸine karşı darbe giriÅŸiminde bulunmuÅŸtur. Ä°slami muhalefeti susturma konusunda sonuna kadar aÄŸabeyinin yanında yer alan Rıfat, o derece güven duyulan birisiydi ki, kendisinin Suriye ordusu dışında özel birlikler oluÅŸturmasına dahi izin verilmiÅŸtir. Esad, iyileÅŸmesinin ardından orduda bir tasfiye hareketi baÅŸlatmıştır. KardeÅŸi Rıfat’la beraber hareket eden subayların tasfiye edilirken, Rıfat’ın komutasındaki “Savunma Müfrezeleri” de dağıtılmıştır.

Hafız Esad kendisine veliaht olarak büyük oÄŸlu Basil’i belirlemiÅŸti. Bu nedenle Basil’e binbaşı rütbesi verilerek cumhurbaÅŸkanlığı Muhafız Alayı Komutanı yapılmıştı. Ancak, Esad’ın bütün umutlarını baÄŸladığı oÄŸlu, 21 Ocak 1994’de Åžam’da ÅŸüpheli bir trafik kazasında can verince yeni bir halef arayışına girmek zorunda kalmıştı. Hafız Esad, bu amaçla, Avrupa’da göz doktoru olarak staj yapan 28 yaşındaki oÄŸlu BeÅŸÅŸar’ı Åžam’a çağırmıştır. Askeri Akademi’de jet hızıyla eÄŸitim alan BeÅŸÅŸar Esad, babasından devlet yönetme dersleri almak üzere onun yanına, Muhacirun Sarayı’na yerleÅŸmiÅŸtir.

BeÅŸÅŸar Esad’ın veliahtlığına tahammül edemeyen amcası Rıfat Esad, BeÅŸÅŸar’a karşı adı konulmamış bir savaÅŸ baÅŸlatmıştı. Hafız el-Esad da, kardeÅŸi Rıfat’ın bu tavrına karşı, kendisini Åžubat 1998 tarihinde baÅŸkan yardımcılığı da dâhil bütün görevlerinden azletmiÅŸtir. Ancak Rıfat Esad ile oÄŸlu Sümer boÅŸ durmamış, çeÅŸitli ülkeler nezdinde Suriye’de resmi politikadan farklı ve alternatif bir politika yürütme giriÅŸimlerinde bulunmuÅŸtur. Rıfat-Sümer ikilisinin Hafız-BeÅŸÅŸar ikilisine karşı yeni bir meydan okuması olarak deÄŸerlendirilen tüm bu siyasi manevralar, 20 Ekim 1999 tarihinde sıcak çatışmalara dönüÅŸmüÅŸtür. Rıfat Esad’ın Lazkiye kentinde bulunan özel malikânesine baskın düzenlenmiÅŸ, çatışmada ölenlerin yanında ziyaretçiler dâhil tutuklamalar gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. 

BAAS DÄ°KTATÖRLÜÄžÜ, OÄžUL BEŞŞAR DÖNEMÄ°NDE DE DEVAM ETMEKTEDÄ°R!..
Hafız el-Esad OrtadoÄŸu’nun hatta dünyanın en kanlı Tiranı/diktatörü olarak Suriye’ye yönetmiÅŸtir; kan ve gözyaşı üzerinde tam otuz yıl ülke insanlarına zulmetmiÅŸtir. Ve nihayet kendinden önceki diÄŸer firavunlar, tiranlar ve diktatörler gibi o da ölmüÅŸtür. 2000 yılında ölen Hafız el-Esad’ın yerine, veliaht olarak yetiÅŸtirdiÄŸi oÄŸlu BeÅŸÅŸar Esad geçirilmiÅŸtir. BeÅŸÅŸar Esad’ın yaşı küçük (34 yaşında) olmasına raÄŸmen anayasa deÄŸiÅŸliÄŸi (anayasa 40 yaşında olmayı öngörüyordu) yapılarak devletin başına yüzde 97 küsur oyla (!) oturtulmuÅŸtur. 

BeÅŸÅŸar Esad 1965 Åžam doÄŸumlu idi. Babası Hava Kuvvetleri Komutanı iken yani 1967 Savaşı sırasında iki yaşındaydı. Babası, 1970’de bir darbeyle iktidara el koyarken BeÅŸÅŸar 5 yaşında idi. BeÅŸÅŸar Esad siyasetten uzak bir ÅŸekilde Ä°ngiltere’de okumuÅŸtu. BeÅŸÅŸar alevi olmasına raÄŸmen evlendiÄŸi eÅŸi Esma ise Sünni bir aileye mensuptu. BeÅŸÅŸar, 2000 yılında tahta oturmasıyla halkın umut ve beklentileri artmıştı. Halk nezdinde BeÅŸÅŸar, en azından babası gibi halka zulmetmeyeceÄŸine, baskı yönetimini az da olsa gevÅŸeteceÄŸine iliÅŸkin bir kanaat oluÅŸmuÅŸtu. Ancak ilerleyen yıllar içerisinde BeÅŸÅŸar, babasını bile aratmayacak zulüm içeren uygulamalara imza atmıştı. OlaÄŸanüstü hal uygulaması, Ä°hvan mensuplarına iliÅŸkin idamı öngören 49 sayılı kanun baÅŸta olmak üzere baskı ve zulmü öngören birçok madde ve Baas Partisi dışında hiçbir partiye izin vermeme gibi, kısacası Esad ailesi öncülüÄŸünde Baas diktatörlüÄŸü kaldığı yerden itibaren devam etmekteydi. 

Hâlbuki BeÅŸÅŸar Esad iktidara geldiÄŸinde, istihbarat teÅŸkilatlarının halk üzerindeki baskılarını tamamen sona erdirmekten, ifade özgürlüÄŸünü tanımaktan ve çok partili parlamenter sisteme geçmekten söz etmiÅŸti. Baas Partisi’nin de diÄŸer partilerle eÅŸit ÅŸartlarda seçim rekabetine girmesi gerektiÄŸini bile söylemiÅŸti. Ancak bu vaadlerinin hiçbirisini yerine getirmemiÅŸti. Tersine Baas diktatörlüÄŸü, babasının dönemini aratmayacak tarzda devam etmekteydi. Rejimin "R"sini bile eleÅŸtirenler zindana atılıp iÅŸkenceden geçiriliyor, onların akıbetlerini araÅŸtıran akrabaları da içeri alınıp iÅŸkence tezgâhına yatırılmaktaydı. Ä°ÅŸkence ve katliamdan kaçıp yabancı devletlere sığınan yüz binlerce Suriyelinin ve onların Suriye'deki akrabalarının umutları da boÅŸa çıkmıştı. 

BeÅŸÅŸar Esad,  bırakın Suriye tarihini, insanlık tarihine bile kara bir leke olarak kazınan Hama Katliamı dolayısıyla acıları azaltıcı bir adım bile atmamıştır. Binlerce insanın katledildiÄŸi, binlercesinin kaybedildiÄŸi ve binlercesinin sürgüne gitmek zorunda bırakıldığı bu olay dolayısıyla bırakın özür dilemeyi, 1982’den beri Hama’da iÅŸlenen insanlık dışı vahÅŸetin izlerinin bile silinmesine müsaade edilmemiÅŸtir.
   
BeÅŸÅŸar, Tunus ve Mısır'da gerçekleÅŸen halk ayaklanmalarının Suriye'yi etkileyebileceÄŸini düÅŸünmüyordu. Çünkü diyordu BeÅŸÅŸar Esad "biz Amerikan-Ä°srail iÅŸbirlikçisi deÄŸiliz, halkımızın hassasiyetlerini paylaşıyoruz." Rejimin Ä°srail karşıtlığı ve Hamas'a /Hizbullah'a gösterdiÄŸi yakınlık Suriye halkını elbette memnun ediyor, ama bu konudaki memnuniyet rejimin fenalıklarına duyulan tepkileri bastırmaya yetmemiÅŸti. Çünkü diÄŸer ülkelerde meydana gelen ayaklanmalara inat Baas/Nusayri diktatörlüÄŸünün ülkedeki zulmü hiç bir ÅŸey olmamış gibi devam etmekteydi. Uygulana gelen bu zulmün neticesinde ilk kıvılcım Dera ÅŸehrinde baÅŸladı. Aslında Dera’daki olaylar, büyümeden, Dera halkına zulmedenlere cezaları verilerek engellenebilirdi. Ancak, Baas diktatörlüÄŸünün basiretsiz davranışı ilk kıvılcımın diÄŸer kentlere de yayılmasına neden olmuÅŸtur. Dera'daki olaylar, bir bayan doktorun, yine Dera'da yaÅŸayan bir bayan arkadaşını telefonla arayarak Mübarek’in devrilmesiyle ilgili olarak "Darısı bizim başımıza" diye kutlaması üzerine iki bayanın da gözaltına alınmasıyla baÅŸlamıştır. Gözaltına alınan bayan doktorun saçları sıfıra verilmiÅŸ ve ayrıca iÅŸkenceden de geçirilmiÅŸtir. Olaylar, iki delikanlı gencin duvarlara “halk rejimi devirmek istiyor” yazısını yazmaları dolayısıyla onlar da gözaltına alınınca akrabaları çocukların akıbetini sormak için Dera Siyasi Åžube Müdürü Atıf Necib'e gitmesiyle daha da alevlenmiÅŸtir. Necib heyete, "Bugün çocuklarınızı aldık, bir daha sormaya gelirseniz karılarınızı alacağız" deyince, heyet, belki yardımcı olur düÅŸüncesiyle Dera Valisi Faysal Kelsüm'e gitmiÅŸlerdir. Faysal Kelsüm, Hama katliamı sırasındaki üstün baÅŸarıları nedeniyle baba Hafız Esad tarafından "Baas'in ÅŸerefi" tabancasıyla ödüllendirilmiÅŸ eli kanlı bir katildir. Faysal Kelsüm de Dera'nın önde gelenlerinden oluÅŸan heyeti aÅŸağılıyor ve makamından kovmuÅŸtur. Hakarete uÄŸrayan öfkeli halk valiyi Cuma namazının ardından darp etmesi üzerine valinin korumaları halkın üzerine geliÅŸi güzel ateÅŸ açmalarıyla iki kiÅŸi olay yerinde, ağır yaralanan iki kiÅŸi de hastanede ölmüÅŸtür. Bununla da yetinilmemiÅŸ El-Ömer Camii'ne sığınan halka da saldırılmış ve tam anlamıyla bir katliam gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Böylece olaylar çığırından çıkmış ve Suriye'nin dört bir yanına yayılmaya baÅŸlamıştır. 

Suriye’de 15 Mart’tan beri devam eden olaylar, yüzlerce kiÅŸinin ölümüne, binlercesinin zindanlara atılmasına neden olmuÅŸtur. Günlerce kuÅŸatma altında tutulan Dera kentinde, diÄŸer kentlere de örneklik teÅŸkil etmesi için insan avı baÅŸlatılmıştır. Halen Dera kentinde giriÅŸ ve çıkışlar yasaklandığından ne olup bittiÄŸi bilinmemektedir. Baas diktatörlüÄŸü, bu olayların nedeni olarak emperyal ve Siyonist güçleri göstermektedir. Bu tür bir suçlama çok kolay bir suçlamadır. Oysa Suriye’de Baas Partisi’nin bir darbeyle iktidara geldiÄŸi 1963’den beri devam eden zulümler nedeniyle katledilen, zindanlarda iÅŸkenceden ve kötü uygulamalardan ölen, sürgün edilen ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan insanların suçluları da mı emperyal ve Siyonist güçlerdir?  Hama’da katledilen 30 bini aÅŸkın insanın, kaybedilen ve halen kendilerinden haber alınmayan bir o kadar insanın suçlusu da mı dış güçlerdir? Ülkede kurulan istihbarat teÅŸkilatı Muhebaratın estirdiÄŸi terör nedeniyle insanlar yurt dışında bile Suriye ile ilgili bir ÅŸey sorulduÄŸu zaman korkularından sus iÅŸareti yapmalarının nedeni de mi bu dış güçlerdir? Elbette bu emperyal ve Siyonist güçlerin bu olup bitenlerden hiç katkısı yok demek mümkün deÄŸildir. Ancak her olayın suçlusu olarak bu güçleri göstermek de doÄŸru deÄŸildir.

DiÄŸer gerici, diktatörlükle idare edilen Arap ülkelerinde olduÄŸu gibi, Suriye için de artık deniz bitmiÅŸtir. Åžu ana kadar on yıllardır baskıyla, zulümle ve terörle devam ettirdikleri kandan beslenen rejimlerinin sonu gelmiÅŸtir. Gönül ister ki, bu halk ayaklanmalarında da, yeni yönetimlerin oluÅŸmasında da halkın iradesi egemen olsun. Ancak, emperyal ve Siyonist iÅŸgalci güçler, buna ne kadar fırsat verirler, bunu elbette zaman gösterecektir. Ancak bu güçlerin boÅŸ durmayacaklarını ve bu ülkeleri kendi menfaatleri doÄŸrultusunda yeniden dizayn etmek için bütün imkanlarını seferber edeceklerdir. Bu iÅŸgalci ve terörist devletlerin halklara karşı diktatörlükle idare edilen yönetimlerin yanında olmalarını anlamak hiç de zor deÄŸildir. Çünkü bu devletler için ilke, insani deÄŸer ve uluslar arası kuralların hiçbir önemi yoktur. Ancak, ya Bahreyn’de, Umman’da, Yemen’de halkın direniÅŸini destekleyen, ama Suriye’de ise azınlık Nusayri yönetimini destekleyen Ä°ran’a ne demeli? Gerçi Ä°ran, aynı tavrı 1982’de Hama katliamını gerçekleÅŸtiren Hafız Esad yönetiminden yana koyarak da göstermiÅŸti. Oysa Müslümanlar nerede zulüm varsa, zulmedenlerin kimliklerine bakmaksızın karşı çıkmaları inançları gereÄŸi deÄŸil midir? Yani Bahreyn’de zulme uÄŸrayan halkı desteklemek de, Suriye’de zulmeden, binlerce, on binlerce insanı katleden Baas diktatörlüÄŸüne karşı mücadele eden halkı desteklemek de inancımız gereÄŸi deÄŸil midir? Peki, öyleyse Ä°ran, neden Baas diktatörlüÄŸünü desteklemeye devam etmektedir? Bunu anlamak gerçekten zordur!  

[1] Sykes-Picot anlaÅŸması 1916 yılında Fransız ve Ä°ngilizler arasında bir anlaÅŸma yapıldı. Bu anlaÅŸma özellikle OrtadoÄŸu’nun bugünkü haline gelmesine sebep olması açısından önemlidir. Ä°ngiliz Subay Mark Sykes ile Fransız subay Georges Picot Kahire’de bir araya gelerek masa başında OrtadoÄŸu’yu iki ülke arasında paylaÅŸtırdılar. Bu paylaşıma göre;
1-Rusya'ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile GüneydoÄŸu Anadolu'nun bir kısmı,
2-Fransa'ya, DoÄŸu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,
3-Ä°ngiltere'ye Hayfa ve Akka limanları, BaÄŸdat ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecektir.
4-Fransa ile İngiltere'nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,
5-Ä°skenderun serbest liman olacak,
6-Filistin'de, kutsal yerleÅŸim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktır.

[1] NUSAYRÄ°LÄ°K: Hicri üçüncü yüzyılda ortaya çıkan Batıni bir harekettir. Nusayrilik; Muhammed b. Nusayr en-Nemiri (ö.883) tarafından kurulmuÅŸ aşırı bir Åžii fırkasıdır. Ä°bni Nusayr, Ä°mamiyye’nin onuncu imamı Ali en-Naki’nin gönderilmiÅŸ bir peygamber olduÄŸunu iddia etse de, mezhebin asıl felsefesi, Kufe ve Halep arasındaki Cunbula’da yetiÅŸip 968 yılında Halep’te ölen Hüseyin bin Hamdan el-Hasibi tarafından oluÅŸturulmuÅŸtur. El-Hasibi tarafından yazılan ve 16 sureden oluÅŸan Kitabu’l- Mecmu, Nusayrilik’in kutsal kitabı kabul edilmektedir. Ali’nin ilahlaÅŸtırılması temelinde yükselen mezhebin nazariyesi, Hıristiyanlık’taki Baba/OÄŸul/Kutsal Ruh üçlemesine benzer ÅŸekilde Ali/Muhammed/Selman üçlemesi yaparak Batıni bir akideye dayanmaktadır. GiriÅŸ için büyük seramoniler gerektiren mezhebin en belirgin özelliklerinden biri de erkeklere has olmasıdır. ÇoÄŸunlukla Suriye’de yerleÅŸmiÅŸ, Hatay, Tarsus, Adana, Fırat boyları ve Lübnan’a da yayılmış olan Nusayriler’in toplam sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 400.000 civarında olduÄŸu tahmin edilmektedir. Amaçları Ä°slâm’ı yıkmak ve ilkelerini yok etmektir. Ä°slâm yurtlarına saldıran herkesle iÅŸbirliÄŸi yaparlar. Suriye’deki Fransız sömürgeciliÄŸi bunların gerçek yüzlerini saklamak ve kamuoyunu uyutmak için ‘Aleviler’ diye adlandırılmışlardır.


 



Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 15-11-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111699520 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net