02-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow YARGI ÖZELLEÅžTÄ°RÄ°LEBÄ°LÄ°R MÄ°?
YARGI ÖZELLEŞTİRİLEBİLİR Mİ? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 1
KötüÇok iyi 
Yazar Av. Cüneyt TORAMAN   
13-05-2011
YARGI ÖzelleÅŸtirilebilir mi?                                      

                                                 Cüneyt TORAMAN (Avukat)
Modern devlet anlayışı, devletin küçültülmesini, pek çok görev ve yetkisinin “özel teÅŸebbüse” devrini öngörmekte,[1]  bu eÄŸilimin bir sonucu olarak, günümüzde, eskiden devlet tarafından yürütülen faaliyetlerin önemli bir kısmı, özel teÅŸebbüs tarafından yürütülmektedir.[2]   Bir grup,  “devlet malının çok düÅŸük bir bedel karşılığında peÅŸkeÅŸ çekildiÄŸi”, özelleÅŸtirilen iÅŸletmelerde çalışanların “iÅŸ güvencesinin olmadığı” gerekçesiyle özelleÅŸtirmeye karşı çıkarkan, özelleÅŸtirme yanlıları, “bu tür faaliyetlerin, çok büyük maliyetlerle yürütüldüÄŸü, gereÄŸinden fazla eleman
çalıştırıldığı, (kaynak yetersizliÄŸi ve bürokratik zorluklar nedeniyle), yürütülen faaliyetin, günün koÅŸullarına uyum saÄŸlayamadığı, kaliteli hizmet sunamadığı, daha da önemlisi, sürekli zarar ettiÄŸi ve oluÅŸan zararın, halkın vergileriyle karşılandığı, yatırım için harcanacak paraların zararlara tahsis edildiÄŸi, sürekli zarar eden bir faaliyetin sürdürülmesinin savunulabilir bir yanının olmadığı” gerekçeleriyle özelleÅŸtirmeyi savunmakta, “Bu kurumların, en yüksek deÄŸer karşılığında özelleÅŸtirilmesini kendileri de temenni etmekle birlikte, geciken her günün, kamunun zararını daha da artırdığını, dolayısıyla, gerçek deÄŸerine ulaÅŸmasının beklenemeyeceÄŸini” öne sürmektedirler. Her iki görüÅŸ yanlılarının da (kendince) haklı sebepleri bulunmakla birlikte, özelleÅŸtirmenin, faydalarının sakıncalarından çok daha fazla olduÄŸu, geniÅŸ bir kesim tarafından kabul görmektedir. Siyasi partiler de, bu eÄŸilimin bir sonucu olarak, seçim beyannamelerine “özelleÅŸtirme” hedefini koymuÅŸlar, ancak, hükümet olduklarında aynı kararlılığı gösterememiÅŸlerdir. Muhalefette kaldıklarında ise, seçim öncesi vaadlerinin aksine, özelleÅŸtirmenin “karşısında” yer almışlardır. Bunun sonucu olarak, özelleÅŸtirmede “çok laf”, “az iÅŸ” üretilmiÅŸ, özelleÅŸtirilen kimi kurumlar da, “yargı” engeline takılmıştır.

Bütün bu olumsuzluklara raÄŸmen, “özelleÅŸtirme” konusunda ülkemizde de, önemli bir mesafe katedilmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, stratejik öneminden söz edilen PTT nin “P” si yıllar önce özelleÅŸtirilmiÅŸ, “gönderi” iÅŸini, özel kargo ÅŸirketleri, yıllardır, “baÅŸarıyla” yürütmektedir. P.T.T. nin ikinci “T” sinin (telekom) hisselerinin bir kısmı, daha önce özel teÅŸebbüse devredilmiÅŸ, bir kısmı ise, bundan kısa bir süre önce ihaleye çıkarılmış, devir için onay beklemektedir. Bu çercevede, devletin bir çok “iÅŸletmesi” özelleÅŸtirilmiÅŸtir. ÖzelleÅŸtirme, yeni bir yönetim anlayışının ürünü olup, devletin “ekonomik faaliyetleri” yanında, diÄŸer alanlarda da etkisini göstermektedir. Bunun bir sonucu olarak, bu gün, devlet okullarının yanında, çok sayıda “özel okul”, faaliyet göstermekte, “özel üniversitelerin” sayısı, öÄŸrenci kapasitesi ve etkinliÄŸi, her geçen gün  artmaktadır. Bu deÄŸiÅŸim, “saÄŸlık” sektöründe de dikkat çekmekte, “özel hastaneler”, devletten daha iyi hizmet sunmaktadır. ÖzelleÅŸtirme, sadece devletin ekonomi, eÄŸitim ve saÄŸlık faaliyetlerini özel teÅŸebbüse açmakla sınırlı kalmamış, “güvenlik” alanında da önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Özel güvenlik kuruluÅŸlarına izin verilmesi, faaliyet alanı ve çalışan sayısı ne kadar sınırlı olursa olsun, mantalite açısından devrim niteliÄŸindedir.

Yukarıdaki örneklerde görüleceÄŸi üzere, kamu kurumları tarafından yürütülen kimi faaliyetlerin, “özel teÅŸebbüse” devri, vatandaÅŸa sunulan “hizmet standardını” yükseltmiÅŸ, “bu gün git, yarın gel!” anlayışı, yerini, “velinimete” yarım asırdır hasret kalınan“güleryüze” bırakmıştır. VatandaÅŸlar, özelleÅŸtirme ile, hem deveyi gütmekten, hem de diyardan gitmekten kurtulmuÅŸ, hizmetini beÄŸenmediÄŸinden vazgeçip, baÅŸkasını seçebilme hakkına kavuÅŸmuÅŸtur. Bu sürecin “baÅŸarısını” veya nereye kadar devam edeceÄŸini, kuÅŸkusuz zaman gösterecektir. Ancak, asıl belirleyici faktörün, bizim” kaliteli hizmet” talebimizin oluÅŸturacağı açıktır.

Yargının mevcut durumu:
“Yargıda özelleÅŸtirmenin mümkün olup-olmadığı?” konusunda bir deÄŸerlendirmeye geçmeden önce, yargının mevcut yapısına göz atmak, iki sebeple  yararlı olacaktır. Birincisi, her üç kiÅŸiden birinin mahkemelik olduÄŸu ülkemizde, “yargı” vatandaÅŸların tamamının ilgi alanına girmekte, kapsama alanı bu kadar geniÅŸ bir faaliyetin nasıl iÅŸlediÄŸinin ele alınmasında zaruret bulunmaktadır. Ä°kincisi ise, yargının mevcut durumunu dikkate almayan bir incelemenin, “eksik” olacağı hususudur. Zira, yargıda sorun yok ise, çözüm üretmek de mantıksız olacaktır. Bu arada, “yargı” deyimi ile, “normatif yapı”(mevzuat), “yargılama araçları” ve “yargılama faaliyeti” (muhakeme),  bütünü anlaşılmalıdır.

a)-Normatif açıdan:
Yargının en temel araçlarından biri, normlardır. Yargının iyi iÅŸlemesi, her ÅŸeyden önce, normların, toplumsal yapıyla baÄŸdaÅŸmasına, etkinliÄŸine ve normaları yapanların tercihlerinin isabetli oluÅŸuna ve baÅŸarısına baÄŸlıdır.

aa)-Toplumsal yapıyla uyum açısından: Bir ülkenin hukuk yapısını oluÅŸturan normlar, (tarihsel bir tecrübenin/birikimin eseri olmakla birlikte), ait olduÄŸu uygarlığın tercihlerini yansıtmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizdeki hukuk normları, bu toplumun tarihsel birikiminin bir sonucu deÄŸildir. Zira mevcut hukuk normları, (istisnalar hariç) baÅŸka ülkelerin normlarının motamot tercümelerinden ibarettir. Bir yasanın, salt “tercüme” oluÅŸu, elbette eksiklik olarak addedilemez. Ancak, üzerinde yeterince düÅŸünülmeden uygulamaya konan bu yasaların kabul edildiÄŸi tarihten bu güne kadar geçen uzun süre, bu tercihin, sorunları çözmede yeterli olmadığını, tam aksine, mevcut sorunlara, “yeni sorunlar” eklediÄŸini göstermektedir. ÖrneÄŸin, yüzyıllardır bu topraklarda uygulanagelen “sözlü yargılama” sisteminin yerine, (birden bire) “yazılı” esasa dayanan yeni yargılama sisteminin uygulanmaya baÅŸlaması, “adalet” açısından ciddi sorunlara neden olmuÅŸtur. Yine, ekonomik faaliyetler kayıt altına alınmadan ve kültürel altyapısı hazır olmadan uygulamaya konulan Ticaret Kanununun bazı hükümleri, formaliteleri iyi bilmeyen tacirlerin bir kısım iÅŸlemlerinin[1]  geçersiz sayılmasına ve maÄŸduriyetlerine neden olmuÅŸtur. Ä°sviçre'den alınan medeni kanunun, (katolik mezhebinin etkisiyle) boÅŸanmayı zorlaÅŸtıran hükümleri nedeniyle, yüz binlerce çift boÅŸanamamış, bunun sonucunda, nesep ve miras konusunda “ciddi sorunlar” yaÅŸanmasına neden olmuÅŸtur. Zinanın suç olduÄŸu dönemde, fiilen “biten” evlilikler hukuken sona erdirilemediÄŸi için, binlerce kiÅŸi, hapis yatmıştır.[2]  

bb)-Hukuk devleti ilkeleri açısından: Normların toplumsal yapıyla baÄŸdaÅŸması, faydalı ise de, yeterli deÄŸildir. Bu normların, aynı zamanda, hukuk devleti ilkelerine de uygun olması gerekir. Normlar hiyerarÅŸisinin en üst basamağında yer alan Anayasa'nın, askeri darbe ürünü olması, normatif yapının ne kadar “sorunlu” olduÄŸunu göstermektedir.  Ä°darenin eylem ve iÅŸlemleri, etkin bir yargı denetimine tabi deÄŸildir. Ä°fade özgürlüÄŸü önündeki engeller devam etmektedir. Hukuk normlarının bir kısmı, AB uyum yasalarıyla düzeltilmiÅŸ ise de, önemli bir kısmı düzeltilmeyi beklemektedir. Özellikle, ceza yasalarının “otoriter” yapısı, normatif yapının, en belirgin vasfını oluÅŸturmaktadır.

cc)-Normlarımızın kapsama alanı açısından: Normların bir baÅŸka özelliÄŸi de, otoriter ve liberal ortamlarda, kapsama alanı ve içeriÄŸindeki farklılıklardır. Otoriter devlet yapılarında, normlar daha müdahaleci bir karaktere sahipken, liberal hukuk düzenlerinde, kamusal faaliyetlerin çoÄŸu özel teÅŸebbüse bırakıldığından, normlar daha esnektir. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizde, yargının kapsama alanı son derece geniÅŸ olup, hemen her konu, (mirasçılık belgesi, kira tespiti, ÅŸirketlerin tasfiyesi, tasfiyenin sona ermesi, vs.) yargının “görevleri” arasındadır.[3] Özetle, idare (devlet), yargı alanında da “aşırı müdahaleci” yapısıyla, hayatın her alanına müdahale etmektedir.

b)-Yargılama araçları bakımından:
Yargılama araçları; yargılama mekanları (adliyeler), sosyal donatılar (oto park, lokanta, saÄŸlık kurumları, dinlenme tesisleri vs.) yargılama mekanlarındaki araç-gereçler (bilgisayar, internet, güvenlik, vs.) adli personel, (yargıç, savcı, yardımcı personel, vs.) bütününü kapsamaktadır.

aa)-Yargılama mekanları: Yargılama mekanları, son derece yetersizdir. Bir çok adliye, yargılama faaliyetine elveriÅŸli olmayan iÅŸ hanlarında, (baÅŸkalarının özel mülkünde kiracı olarak) faaliyet göstermektedir. Bir çoÄŸu eski olduÄŸu için, ihtiyaca cevap vermemekte, son derece güvensiz ve saÄŸlıksız ortamlarda yargılama yapılmaktadır. Avukatlar, (satlerce) duruÅŸma salonları önünde beklemekte, oturacak yer dahi bulamamaktadır. Aynı durum, infaz kurumları için de söz konusudur. Cezaevlerinin önemli bir kısmı, bakıma muhtaçtır.

bb)-Sosyal donatılar: Yargılama mekanlarındaki yetersizlik, sosyal donatılar için de geçerlidir. Palyatif önlemler dışında, adliyede görev yapan veya buraya gelenlerin ihtiyaçlarına cevap verecek tesisler, saÄŸlık kurumu, lokanta, park, vs. bulunmamaktadır. ÇoÄŸu adliyenin çevresinde otomobili park edecek alan dahi bulunmamaktadır.[4] 

cc)-Araç gereçler: Yargı, yargılama araçları bakımından da yetersizdir. Bilgisayar kullanımına daha yeni geçilmiÅŸtir. Bilgi paylaşımı, henüz oluÅŸturulmamıştır. Adliyelerin çoÄŸunda kütüphane, kütüphane bulunanlarda da (ihtiyacı karşılayacak) kitap bulunmamaktadır. DuruÅŸma salonlarının hiç birinde, (avukatlar için) bilgisayar kullanımına uygun tesisat bulunmamaktadır. Yine, adliyelerin çoÄŸunda, kırtasiye (kağıt, kalem, toner vs.) sıkıntısı çekilmekte, tertipli ve düzenli arÅŸivleri bulunmamaktadır.

c)-Yargılama faaliyeti açısından:
Normlar, araç ve gereçler, ne kadar yetersiz olursa olsun, iyi bir uygulama, bütün bu eksiklikleri hissettirmeyebilir. Zira, normları da uygulayan (nihayet) insandır. Bununla birlikte, “uygulama” da (muhakeme), ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Yargılama faaliyetinde yer alan “avukat” ve “bilirkiÅŸilerin”[5], “kamusal” karakteri olmadığından, inceleme kapsamı dışında bırakılmış, “kamu” adına görev yapan sujelere göre, (yargıç, savcı, memur, kolluk), deÄŸerlendirme yapılmıştır.

aa)-Yeterli personel: yargılama faaliyetinin yürütülebilmesi, herÅŸeyden önce, yeterli personelin varlığına baÄŸlıdır. GeliÅŸmiÅŸ ülkelerle kıyaslandığında, (nüfusa ve dosya sayısına göre) ülkemizdeki yargı personeli, son derece yetersizdir. Çok az sayıda personelle, ağır iÅŸ yükünün altından kalkılmaya çalışılmaktadır. Az sayıda hakim ve savcıdan, hem kaliteli ve hem de hızlı iÅŸ üretmesini beklemek haksızlıktır. Bu nedenle, hakim ve savcı açığının giderilmesi gerekir. Yargılama faaliyetine katılan yardımcı personel açısından da ciddi yetersizlikler söz konusudur. Kolluk, hem sayı, hem de nitelik açıdan yetersizdir. Ceza davalarında soruÅŸturmanın önemli bir kısmı, kolluk tarafından yürütüldüÄŸü için bu yetersizlik, direkt olarak dava dosyalarına yansımaktadır. Trafik kazalarında, iki sayfadan ibaret matbu tutanak, “yetersizliÄŸi” her açıdan gözler önüne sermektedir. Mevcut yapı, aynen muhafaza edildiÄŸi takdirde, bu açağın hiç bir zaman doldurulamayacağını da peÅŸinen belirtmek isterim.

bb)-Nitelikli personel: Normları uygulayanların görevi, (prensip olarak) “normları uygulamaktan” ibaret ise de, normlar, kiÅŸiler eliyle yaÅŸama geçirildiÄŸinden, (normun yanında), bu kiÅŸilerin uygulama biçimi de büyük önem taşımaktadır. Zira, “adil bir yargılama” normların iyi uygulanmasıyla, normların iyi uygulanması da, iyi yetiÅŸmiÅŸ personelle mümkün olabilir. Ä°yi yetiÅŸmiÅŸ personel, meslek öncesi ve sonrasında, sorunları göÄŸüsleyebilecek nitelikte iyi eÄŸitim almayı gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yargı faaliyetinin temeli olan “hukuk eÄŸitimi” son derece yetersiz, günümüzün sorunlarından uzak, kuru ezbere dayalıdır. Staj süreci de (deyim yerindeyse) formaliteden ibarettir. Yargılama faaliyeti, etkin bir ÅŸekilde denetlenememekte, etkin bir denetim olmadığı için, nitelik yönünden bir ilerleme kaydedilememektedir. Bir ÅŸekilde “yargÄ±ç” veya “savcı” olan biri, kanıtlanabilir bir “yolsuzluk” veya tıbben tespit edilen bir “akıl hastalığı” olmadığı takdirde, ömrünün sonuna kadar, bu iÅŸi yürütebilmektedir.

cc)-Adil yargılama: Yargılama faaliyetinin meyvesi, “adil yargılama” ve bunun sonucu olarak adalettir. Adil yargılama gerçekleÅŸtirilemediÄŸi takdirde, yargılama faaliyeti de iyi iÅŸlemiyor demektir. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizde, basit bir uyuÅŸmazlık, “yıllarca” sürmekte,  yargılama sonunda verilen karar, her iki tarafı da tatmin etmemektedir. Yargı kararları saÄŸlam gerekçelere dayanmadığı gibi, denetim mekanizması da saÄŸlıklı iÅŸlememektedir. Temyiz edilen dava dosyaları, yıllarca Yargıtay'da/Danıştay'da beklemekte, bu durum, vatandaÅŸları “yargı dışı” çözüm arayışlarına itmektedir. Yargılama usulünün evrensel deÄŸerleri, ülkemizde baÅŸkalaşım geçirmiÅŸtir. DuruÅŸma, gerçek iÅŸlevini yitirmiÅŸ; basit bir uyuÅŸmazlık için, onlarca “duruÅŸma” yapılmaktadır. Gerçekte “duruÅŸma” sayılamayacak “ara iÅŸlemlere” yetiÅŸemeyen avukat, duruÅŸmaya katılmama yaptırımına tabi olmaktadır. DuruÅŸmanın inzibatına yönelik usul hükümleri, yargıcın “dokunulmazlık” aracı olarak kullanılmaktadır. Önemli-önemsiz, gerekli-gereksiz her konuda, “kesin mehile” baÅŸvurulmaktadır. Yargıdaki en önemli sorulardan biri de, “yargıdaki siyasallaÅŸma” olup, (siyasal içerikli bazı davalarda),  “siyasal tercihler”, hukukun önüne geçmektedir. Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi'nin, Türkiye'yi, adil yargılama ilkesini ihlal ettiÄŸi gerekçesiyle, sürekli tazminata mahkum etmesi, sorunların ciddi olduÄŸunu göstermektedir.[6]

d)-Ä°nfaz kurumları açısından:
Yargıyı bir bütün olarak ele aldığımızda, infaz sistemini ve infaz kurumlarını da bu sisteme dahil etmek gerekmektedir. Zira, infaz sistemi, “yargının” ayrılmaz bir parçasıdır. Yargının iyileÅŸtirilmesi projesinde, infaz sistemi devre dışı bırakıldığı takdirde, infazdaki sorunlar, “yargı sorunları” olarak tekrar karşımıza çıkacaktır. Ä°nfazın asli amacı, suçluyu, iÅŸlenen suçun yanlışlığı yönünde eÄŸiterek, topluma yeniden kazandırmaktır. Oysa ülkemizde “infaz sistemi”, cezaevine “amatör” olarak girenleri, “profesyonel” olarak topluma kazandırmakta, tutuklu/hükümlü idare iliÅŸkileri açısından, “suçluyu ikinci kez cezalandırma aracı” olarak düÅŸünülmektedir. Ä°nfaz kurumlarının fiziki yapısı, idari yapısı, tutuklu ve hükümlülere yaklaşım/davranış biçimi, bunu açıkça göstermektedir.[7] Cezaevlerine yönelik ölümle sonuçlanan operasyonlar, infaz sistemindeki sorunların üst seviyede olduÄŸunu göstermektedir. Tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde kalmakta iken “hasım” muamelesine (ve ÅŸiddete) maruz kalanların, dışarı çıktıktan sonra aynı ÅŸekilde mukabele etmesi kaçınılmaz olacaktır.

Satır baÅŸlarıyla iÅŸaret etmekle yetindiÄŸimiz “yargı sorunları”, sayılamayacak kadar fazladır. DiÄŸer kamu kurumlarında da buna benzer sorunlar vardır. Ancak, yargıyı diÄŸer kurumlarla kıyaslamak, son derece yanlıştır. Zira, diÄŸer kurumlardaki hataların telafisi mümkün iken, (son baÅŸvuru mercii) yargıdaki hataların telafi imkanı bulunmamaktadır.

Yargı ÖzelleÅŸtirilebilir mi?
Bu genel deÄŸerlendirme, yargının, gereksiz ve ağır iÅŸ yükü altında ezildiÄŸini, sorunların katlanarak arttığını göstermektedir. Bu sorunlara cevap aramak,  tüm hukukçuların görevi olmalıdır. Çözüm arayışlarından birini, “yargıda özelleÅŸtirmenin mümkün olup-olamayacağı” konusu oluÅŸturmaktadır. Yargı, (yargılama,[8]  mekan, araç,  alt yapı, mevzuat, infaz, vs.) oldukça geniÅŸ bir alanı kapsamaktadır. AÅŸağıda, yargının özelleÅŸtirilmesi konusu, mevcut uygulama, dünyadaki geliÅŸmeler ve mevzuatımız çerçevesinde ele alınmaya çalışılacaktır. Bu yazı, yargının sorunlarına farklı açılardan yaklaÅŸmak suretiyle, çözüm üretmeye katkı saÄŸlama amacı taşımakta, sorunların sayısı kadar, çözüm bulunabileceÄŸine iÅŸaret etmektedir.

“Yargı özelleÅŸtirilebilir mi?” sorusuna, hukukçuların büyük bir çoÄŸunluÄŸu, bilinçaltı bir refleksle, “hayır” diyeceklerdir. Ön yargıya dayalı bir cevabın, “hukukçu” kimliÄŸiyle baÄŸdaÅŸmadığı bir yana, bu sorunun, “evet” veya “hayır” ÅŸeklinde cevaplanabilmesi de mümkün deÄŸildir. Sorunun, hukuk bilimindeki geliÅŸmeler, dünyada ve Türkiye'deki uygulamalar ışığında deÄŸerlendirilmesi, devlet anlayışındaki deÄŸiÅŸimin de diktkate alınması gerekmektedir. Gerçekten, modern devlet anlayışı, faaliyet alanını sürekli daraltmakta, yetkilerinin önemli bir kısmını, özel teÅŸebbüse devretmektedir. Bununla birlikte, “özelleÅŸtirme” yapılırken, “devlete ait bir alan” bırakılmaya da özen gösterildiÄŸini, devletin, “adalet/yargı”, “iç güvenlik/asayiÅŸ” ve “dış güvenlik/savunma” iÅŸlerini devredemeyeceÄŸi konusunda, görüÅŸ birliÄŸi olduÄŸunu hatırlatmak gerekir.[9] Bu ilkeyi mutlak olarak ele aldığımız takdirde, “yargının özelleÅŸtirilmesinin mümkün olamayacağı” sonucu çıkmakta ise de,  “uygulama”, bu alanlarda da, (devletle birlikte) “özel teÅŸebbüsün” de faaliyet gösterebileceÄŸini  göstermektedir. 

ÖrneÄŸin, devlet mahkemelerine göre “özel mahkeme” statüsündeki “tahkimin” etkinliÄŸi her geçen gün artmakta, Türkiye’nin taraf olarak yer aldığı, uluslararası ÅŸirketlere verilen ihalelerde bile, sözleÅŸmelere, (bu ÅŸirketler tarafından) “tahkim” ÅŸartı konulmakta, bu sözleÅŸmeler yetkili kamu kurumları (hatta Danıştay)  tarafından onaylanmaktadır. Yine, özelleÅŸtirmeyle baÄŸlantılı olarak, pek çok “uyuÅŸmazlık türü”, (kamu hukuku alanından çıkarak) “özel hukuk” alanına intikal etmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, madenlerin iÅŸletilmesinin devlet tekelinden çıkarılması, ceza mahkemelerinin yükünü azaltmış, pek çok fiili, suç olmaktan çıkarmıştır. Eskiden kamu tarafından yürütülen faaliyetlerin, özel teÅŸebbüse devriyle, özel hukuk tüzel kiÅŸilerinin “hizmet araçlarına” zarar verilmesi, tazminat hükümlerinin; görevlilere yönelik haksız fiiilerde de, özel kiÅŸilere iliÅŸkin hükümlerin uygulanması sonucunu doÄŸurmuÅŸtur.[10]  Yukarıdaki örnekler, “yargıda özelleÅŸtirme olamayacağı” tezini geçersiz kılmakta, yargıdaki birikmiÅŸ sorunların, nasıl azaltılabileceÄŸi yönünde kafa yormamızı gerektirmektedir.

Çözüm Önerileri:
Mahkemelerdeki iÅŸ yükü, aşırı derecede fazla olup, bunun en önemli sebeplerinden biri, mevzuatımızdır. Önemli önemsiz her konu, yargının görev alanına girmektedir. Mahkemeler, önüne gelen davalara bakmakla yükümlü olduÄŸu için, fazla mesai dışında, sorunlara çözüm üretme imkanı da bulunmamaktadır. Yukarıda, yargının, devletin (vazgeçemeyeceÄŸi) üç temel görevinden biri olduÄŸu ve bu yetkisini “devredemeyeceÄŸi” belirtilmiÅŸti. Devletin, bu yetkisini tamamen devri mümkün olmasa da, mevzuatımız baÅŸtan sona tarandığı takdirde, mahkemeye intikali gerekmeyen pek çok uyuÅŸmazlık ve konu, mahkemelerin görev alanı dışına çıkabilir.

a)-Özel hukuk uyuÅŸmazlıkları ve tahkim:
Yargının görev alanına giren konuların önemli bir bölümü, özel hukuk iliÅŸkilerinden kaynaklanan uyuÅŸmazlıklardır. Ä°ki özel hukuk kiÅŸisi arasındaki (özel hukuk) uyuÅŸmazlıklarının, iki tarafı ilgilendirdiÄŸi açıktır. Mevcut hukuk yargılaması, tarafların, özel hukuktan kaynaklanan uyuÅŸmazlıklarını, tahkim yoluyla kendi aralarında çözebilmelerine imkan vermektedir. DiÄŸer bir deyimle, eskiden yargının mutlak görev alanında bulunan uyuÅŸmazlıklar, ÅŸimdi, tarafların istemesi halinde, kendi belirleyecekleri hakemler eliyle çözümlenebilmektedir. Usul kanunlarındaki bu imkan, taraflara, uyuÅŸmazlığı çözmek için, devletin mahkemeleri dışında baÅŸka kurumlara baÅŸvurma imkanı vermektedir. Bir anlamda, “yargının özelleÅŸtirilmesi” olarak nitelenebilecek bu durum, son derece sınırlı bir uygulama alanına sahiptir. Dolayısıyla, yargının yükünü hafifletmemektedir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, (noterlik benzeri) sürekli görev yapacak “tahkim büroları”nın kurulması, kararlarının icrai nitelik taşıması,  yargının iÅŸ yükünü önemli ölçüde azaltacaktır.

b)-Kamusal uyuşmazlıklar:
Yargının görev alanına giren konuların önemli bir kısmını, kamu düzeniyle ilgili uyuÅŸmazlıklar oluÅŸturmaktadır. Yukarıda arz edildiÄŸi üzere, devlet,  özel hukuktan kaynaklanan uyuÅŸmazlıklarda, “yargı” yetkisini, özel hakem heyetlerine devredebilir ise de, kamusal niteliÄŸi ağır basan konularda, bu yetkisinden vazgeçebilmesi mümkün deÄŸildir. Kamuyu ilgilendiren konularda devletin müdahalesi, görevinin bir gereÄŸi olduÄŸu gibi, “egemenlik” yetkisinin de doÄŸal bir sonucudur. Ancak, (yasalarda) “kamusal” olarak nitelenen konuların, “ne kadarının kamusal olduÄŸu” ayrı bir tartışma konusudur. Bizce, kamusal olarak nitelenen konuların tamamı yeniden gözden geçirilmeli, devletin mutlak müdahalesini gerektiren konular, “yeniden” belirlenmelidir.

aa)-Ceza yasaları: Devletin yargı yetkisinin en fazla olduÄŸu alanlar, ceza yasalarıyla düzenlenen alanlardır. Zira, iÅŸlenen suçlar, kiÅŸiler kadar, kamuyu da ilgilendirmektedir.  Kamu düzenini, kamu barışını, milli güvenliÄŸi ilgilendiren konularda, devletin yetkisi mutlaktır. ÖrneÄŸin, devlet, adam öldürme, hırsızlık, dolandırıcılık, taciz, tehdit vs. suçunu iÅŸleyeni, yakalayıp cezalandırmak durumundadır. Zira bu suçlar, suça maruz kalan bireyler kadar, toplumu da yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Devletin, bu yetkisi, devredilmez ve vazgeçilmez niteliktedir.

Bununla birlikte, ceza yasalarındaki bazı düzenlemeler, ceza mahkemelerinin görevi dışına çıkarılabilecek niteliktedir. ÖrneÄŸin, “karşılıksız çek keÅŸide etme” suçu, geçmiÅŸte, kamu düzeninin ihlali olarak nitelendirilmiÅŸ, iki taraf anlaÅŸsa bile, sanık, hapisle cezalandırılmıştır. Yıllar sonra, çek yasası, borçlunun, çek bedelini, faiziyle birlikte ödemesi halinde, (karşı tarafın onayına gerek kalmaksızın) “kamu davasının düÅŸmesi” ÅŸeklinde deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. Bu deÄŸiÅŸiklik, devletin egemenlik yetkisinden vazgeçmesi deÄŸil, sadece kiÅŸileri ilgilendiren bir konunun, -hatalı olarak- “kamusal” olarak nitelendirilmiÅŸ olması anlamına gelmektedir.

Bunun yanında, komÅŸuluk iliÅŸkilerinden kaynaklanan kimi uyuÅŸmazlıkların, önce, muhtara veya belediyeye baÅŸvuru ÅŸartı getirilerek, sorun, yargıya intikal etmeden çözümlenmeye çalışılabilir. KiÅŸilere ve mallara karşı iÅŸlenen suçlarda, sanığın, zararının tamamının karşılanması ve ÅŸikayetçinin kabulü/ÅŸikayetten vazgeçmesi halinde, kamu davası ortadan kaldırılabilir. Bazı suçlarda, “karşılıksız çek keÅŸide etme” suçunda olduÄŸu gibi, zararın tazmini halinde, karşı tarafın onayı alınmadan dava düÅŸürülebilir.

bb)-Kamusal karakterli uyuÅŸmazlıklar: Mevzuatımızın, (gerek hukuk ve gerekse ceza)  bazı konular, “kamusal” olarak nitelenmekte, tarafların, buna aykırı düzenleme yapma imkanı bulunmamaktadır. Bu konular dikkatlice incelendiÄŸinde, önemli bir kısmının, kamusal nitelik taşımadığı (kamu düzeniyle ilgili olmadığı) görülmektedir.

ÖrneÄŸin, “kira” konusu, kamu düzenini ilgilendiren bir konu olarak kabul edilmekte, “özel bir yasayla”[11]  düzenlenmektedir. Kira iliÅŸkisinin, özel bir kanunla düzenlenmesi kabul edilebilir bir durum ise de, bu yasada düzenlenen konuların tamamının mahkemelerde görülmesi gerektiÄŸi sonucu çıkarılmamalıdır. ÖrneÄŸin, “kira tespit davaları”, bu yasaya dayalı olarak sulh hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Mahkemeler, uyuÅŸmazlık konusu taşınmazın kirasının tespiti için bilirkiÅŸiye baÅŸvurmakta, bilirkiÅŸi tarafından sunulan rapora göre karar vermektedir. Bu sistem iyi iÅŸlememekte, aynı binadaki emsal taşınmazlar için açılan davalarda, tespit olunan deÄŸerler, bilirkiÅŸiden bilirkiÅŸiye, mahkemeden mahkemeye farklılık göstermektedir. Kira konusunu düzenleyen 6570 sayılı yasa, belediye sınırları içindeki taşınmazları kapsadığına göre, bu konuda, belediyelerin daha isabetli “tespit” yapması mümkündür. Kira bedeli konusumda “uyuÅŸmazlık” durumunda, kiraya veren belediyeye müracaat edebilir, kira bedeli, kiracının da görüÅŸü alındıktan sonra, (binanın deÄŸeri, bulunduÄŸu semt,  emlak vergi deÄŸeri, geniÅŸliÄŸi, kullanış amacı, yapı kalitesi, vs. dikkate alınmak suretiyle) özel “hakem heyeti” tarafından karara baÄŸlanabilir. Hakem heyetinde, avukatlar veya yargıçlar[12]  görevlendirilebilir, ücretleri, belediye tarafından karşılanabilir. Belediye hakem heyeti tarafından verilen kararların,  -itiraz veya temyiz yoluyla- mahkemelerce denetlenebilmesi mümkündür. Yasalar baÅŸtan sona taranmak suretiyle, “kamu düzeni açısından devletin müdahalesini gerektirmeyen hususlar” tespit edilip, yargının görev alanı dışına çıkarılabilir. Yasalarımızdaki “kamu düzeni” kriterinin son derece yaygın olarak kullanıldığı dikkate alındığında, bu gün kamu düzenine iliÅŸkin olarak nitelenen pek çok konunun, gerçekte bu nitelikte olmadığı tespit edilecektir.

Yine, (sigortalı dahi olsa), “maddi hasarlar”, ancak mahkeme kanalıyla tespit edilmektedir.[13]    Mahkemelerin ağır iÅŸleyen hantal yapısı, mesai saatleri dışında baÅŸvuruya imkan tanımadığı gibi, mesai satleri içinde de, (davanın açılması, tevzi edilmesi, bilirkiÅŸinin tespiti vs.) anında müdahaleye imkan vermemektedir. Zamanında yapılamayan tespitler, bitmek bilmeyen uyuÅŸmazlıklara kapı aralamaktadır. Sigorta ÅŸirketlerinin, kendi bünyesinde eksperleri bulunmakla birlikte, geliÅŸmiÅŸ ülkelerde, bağımsız “eksper kuruluÅŸları” faaliyet göstermektedir. Eksper kuruluÅŸlarıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve yetki tanınması halinde, bu kuruluÅŸların, mahkemelerden çok daha süratli, isabetli, ucuz, hasar tespiti yapmaları mümkün hale gelecektir. Az geliÅŸmiÅŸ bölgelerde meydana gelen ve uzmanlık gerektirmeyen durumlarda, tespit yetkisi, yerel yönetimlere de bırakılabilir.

cc)-Ä°dari iÅŸlemler: Mahkemelerin görev alanına giren uyuÅŸmazlıkların önemli bir kısmı, “idari” nitelikte olup, idare tarafından kesilecek “para cezasıyla” halledilecek konulardır.  Ä°dare, para cezası dışında da yaptırıma sahip bulunmaktadır. ÖrneÄŸin, yangın merdiveni yapılmayan bina için para cezası kesen belediye, bu eksikliÄŸin giderilmemesi halinde, binayı mühürleme yoluna dahi gidebilir. Aynı ÅŸekilde, ÅŸirketlerin kapanış ve tasfiye iÅŸlemlerinin bir çoÄŸu, yargı kararını gerektirmektedir. Tamamen idareye ait olması gereken bir konunun, yargıya devri, yargının iÅŸ yükünü gereksi yere artırdığı gibi, sorunların çözümünü de ertelemeye sebebiyet vermektedir. Mevzuatımızda, gerekli düzeltmeler yapıldığı takdirde, bu konular, idare tarafından daha etkili bir ÅŸekilde yerine getirilebilecektir.

c)-Yargılama araçları:
Yukarıda deÄŸinildiÄŸi üzere, yargılama alt yapısının “devletçi” karakteri ve “yetersiz” oluÅŸu, yargıdaki sorunları artırmaktadır. ÖrneÄŸin, tebligattaki gecikmeler, yargılamanın uzamasına  sebebiyet vermekte, bazen, bir tebligat, aynı semte, iki haftada ulaÅŸmaktadır. Oysa kargo ÅŸirketleri, kargo iÅŸlevini baÅŸarıyla yürütmekte, istenilen gönderiyi, çok kısa bir sürede, muhatabına ulaÅŸtırmakta ve teslim edebilmektedir. ÖzelleÅŸtirme sırasında, “mektup” ve “adli tebligat” yetkisinin, kamuda bırakılmış olması,  önemli bir eksikliktir. Tebligatların önemli bir kısmının, basit ihbar/bildirim niteliÄŸinde olduÄŸu dikkate alındığında, hiç olmazsa bu bildirimlerin (yönetmelikle belirlenerek) özel kargo ÅŸirketlerine devri, gecikmelerin önemli bir kısmını önleyebilir.

d)-İnfaz kurumları:
Ä°nfaz sistemindeki sorunların da, belli ölçüde “özelleÅŸtirmeyle” aşılabilmesi mümkündür. Ä°nfaz kurumlarının iÅŸletilmesinin, denetimi devlete ait olmak üzere, “özel kuruluÅŸlara” devredilmesi mümkündür. Dünyanın çeÅŸitli ülkelerinde uygulanan bu sistem, kamu infaz kurumlarının da kalitesinin yükselmesine neden olmuÅŸtur. Bu yöntemle, maliyet azalacağı gibi, devletin saygınlığı daha da artacaktır. Denetimi iyi saÄŸlandığı takdirde, baÅŸarılı olmaması için de hiç bir sebep yoktur.[14]  Cezaevlerinin özelleÅŸtirilmesi, tek alternatif olmayıp, mevcut infaz biçiminde de farklı arayışlar düÅŸünülebilir.[15]
Sonuç:
Yukarıdaki açıklamalardan, (yöntemi farklı da olsa) “yargının özelleÅŸtirilmesinin mümkün olduÄŸu” sonucu çıkmaktadır. Özel hukuk iliÅŸkilerinden kaynaklanan uyuÅŸmazlıklar, daha kapsamlı bir ÅŸekilde tahkime yönlendirilebilir. GeçmiÅŸte, “kamu düzenine” iliÅŸkin olarak nitelenen pek çok konu, yargı kapsamından çıkarılabilir. Suçun sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi halinde, taraflara “uzlaÅŸma” imkanı saÄŸlanarak, davanın açılmaması veya davanın düÅŸmesi saÄŸlanabilir. Ä°nfaz sisteminde özelleÅŸtirme veya deÄŸiÅŸiklik yapılmak suretiyle, maliyetler azaltılabilir, aynı zamanda devletin saygınlığı artırılabilir. Mevzuatımızda gerekli düzetmeler yapılıp, mahkemeler, “gereksiz” iÅŸ yükünden kurtarıldığı takdirde, (yukarıda sayılan) olumsuzlukların çoÄŸu “kendiliÄŸinden” düzelir, kalan sorunlar, çok daha kolay çözülebilir. Yargıçlar, daha az dosyaya, daha fazla zaman ayırıp, gerekli araÅŸtırmaları yapabileceÄŸinden, “daha hızlı” ve “daha doÄŸru” karar verebilir. Bunun yanında, yargıçlar, “gerekçe” yazmaya yeterince vakit ayırabileceÄŸinden, hükmün, hangi temeller üzerine kurulduÄŸunu görmek mümkün hale gelir.[16] Yargıtay kararlarının tamamı, internet ortamında kamuya açıldığı takdirde, hangi davanın nasıl sonuçlanacağı, önceden öngörülebilir hale gelir. Yargıya, dolayısıyla hukuka olan güven artar, hukuk dışı arayışlar son bulur. Böylece, uzlaÅŸma giriÅŸimleri netice vermeyen bir vatandaşın, muhatabına, “seni mahkemeye vereceÄŸim” tehdidi de, bir anlam kazanır.



[1] Bu gün bile, ticari defterlerin önemli bir kısmının “kapanış tasdikleri” yapılmamakta, irsaliyelerde, malı teslim alanın imzası bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, defterler ve irsaliyeler, mahkemelerde delil olarak kabul edilmemektedir.

[2] Evlilik dışında doÄŸan çocukların nüfusa kaydı  için birçok kere af getirilmiÅŸ olması, bu sorunun bir sonucudur. Yasal zorluklar nedeniyle boÅŸanamayanlar, -yasayla tanınmayan- ikinci evliliklerinden dolayı, eski eÅŸinin ÅŸikayeti sebebiyle, zina suçundan  hapis yatmışlardır.

[3] Son günlerde yargının görev alanına, (bilimsel özerkliÄŸe sahip) üniversiteler tarafından düzenlenen konferanslar da girmeye baÅŸlamıştır. (Ä°stanbul Ä°dare Mahkemesinin, BoÄŸaziçi Üniversitesinde yapılması kararlaÅŸtırılan, Ermeni Konferansıyla ilgili, “yürütmenin durdurulması” kararı, epey tartışma yaratmıştır.)

[4] Adliye önündeki mevcut otoparklar da, sabah gelip akÅŸam giden yargı personeline tahsis edildiÄŸinden, yüzlerce otomobile ve kiÅŸiye hizmet verebilecek bu alan, sabahtan akÅŸama kadar belli sayıda otoya hizmet vermektedir.  Bu yaklaşım, yargının (hizmet vermekle görevli olduÄŸu) vatandaÅŸa bakışını da yansıtmaktdır.

[5] Yargıdaki sorunların önemli bir kısmının, “bilirkiÅŸilerden” kaynaklandığını hatırlatarak, “BilirkiÅŸilik” kurumuyla ilgili, “köklü” deÄŸiÅŸiklikler yapılması gereÄŸini iÅŸaretle yetinelim.

[6] Bu yöndeki baÅŸvuruların hızı kesilmiÅŸ ise de, giderilmiÅŸ deÄŸildir.

[7] Cezaevleri, ayrı bir çalışma konusu olmakla birlikte, Ä°nsan hakları kuruluÅŸları ve barolar tarafından hazırlanan “Raporlar”, cezaevlerinin insanca yaÅŸama koÅŸullarına sahip olmadığını o6rtaya koymaktadır.

[8] Yargılamanın, yargılama faaliyetindeki tüm unsurları -iddia/müdafaa/yargılama- kapsayan (geniÅŸ) anlamı yanında, yargılama faaliyetindeki (üç unsurdan biri olan) yargıcı ifade eden, (dar) anlamı da bulunmaktadır. Burada, yargılama deyimiyle, yargılamanın bütününü kapsayan geniÅŸ anlamı kastedilmektedir.

[9] EÄŸitim ve saÄŸlık hizmetlerinde, devlet tekeli olmadan, devletin de faaliyet göstermesi gerektiÄŸi belirtilmektedir.

[10] ÖzelleÅŸtirmeden önce, hizmet araçlarına zarar verme “kamu malına zarar verme”, görevliye yönelik haksız fiil ise, kamu görevlisine karşı iÅŸlenen suç kapsamında deÄŸerlendirilmekteydi.

[11] 6570 sayılı Kanun, (belediye sınırları içindeki) musakkaf yapıların tüm kira iliÅŸkilerini  (kira uyuÅŸmazlıkları, taşınmazın tahliyesi vs.), ayrıntılı olarak düzenlemektedir.

[12] Yargıçların mesai saatleri dışında (akÅŸam veya hafta sonu) görev yapmaları imkanı saÄŸlanarak, böylece, ek bir gelire kavuÅŸmaları da saÄŸlanabilir.

[13] Noterler de tespit yapabilmekte ise de, noterlerin bu yetkisi sınırlı olup, hem fonksiyonel ve hem de uzmanlık açısından yetersizdir.

[14] Özel infaz kurumlarıyla ilgili daha geniÅŸ bilgi için, Doç.Dr.Nevzat Alkan'ın, “Özel Sektör Cezaevleri” makalesine bakılabilir. (Ä°stanbul Barosu Dergisi, C:79, Sayı:2005/2 Shf:427)

[15] Mazlum-Der, (eski) Ä°stanbul ÅŸube baÅŸkanı, Ahmet Mercan'ın, “suç iÅŸleyenlerin, cezaevi yerine, geniÅŸ bir ada/bölge içerisinde zorunlu ikamete tabi tutularak, -ekonomik faaliyetleri kısıtlanmadan- cezanın çektirilmesi”, önerisi gibi.

[16] Usul yasalarında, “gerekçe içermeyen kararların geçersiz olduÄŸu” “temyiz sürelerinin gerekçeli kararın tebliÄŸinden sonra iÅŸlemeye baÅŸlayacağı”, “itiraz ve temyizde, itiraz ve temyiz sebeplerinin tümünün, ayrı ayrı cevaplandırılması zorunluluÄŸu” yönünde, düzenleme yapılması, gerekçeyi daha iÅŸlevsel ve etkin hale getirebilir.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 13-05-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111929624 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net