26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow SIFIR PROBLEM POLÄ°TÄ°KASININ SONU MU?
SIFIR PROBLEM POLİTİKASININ SONU MU? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 2
KötüÇok iyi 
Yazar Ali KAÇAR, Genç Birikim Dergisi,Aralık, 2010   
16-12-2010
SIFIR PROBLEM POLÄ°TÄ°KASININ SONU MU?

                                             Ali KAÇAR, Genç Birikim Dergisi, Aralık, 2010
         NATO, 9 Nisan 1949'da kurulmuÅŸ soÄŸuk savaÅŸ dönemine ait bir savaÅŸ örgütüdür. KurulduÄŸu dönemde dünyada, biri Sovyetler BirliÄŸi’nin başını çektiÄŸi DoÄŸu Blok’u, diÄŸeri ise ABD’nin başını çektiÄŸi Batı Blok’u olmak üzere iki emperyal blok bulunmakta idi! Sovyetler BirliÄŸi’nin silahlı gücü VarÅŸova Paktı idi, ABD’nin yani Batı’nın ise NATO idi! Sovyetler BirliÄŸi’nin 1980’li yılların sonlarından
itibaren dağılmasıyla silahlı örgütü VarÅŸova paktı[1] da (1 Temmuz 1991'de) dağılmış oldu. VarÅŸova Paktı’nın dağılmasıyla NATO yalnız başına düÅŸmansız kalınca iÅŸlevini yitirmekle karşı karşıya kaldı. Çok geçmeden ABD baÅŸta olmak üzere diÄŸer Batılı devletler NATO’ya yeni bir düÅŸman icad ettiler; bu düÅŸman, Ä°slam ve Müslümanlardı. ABD, NATO kanalıyla ya da NATO’suz bu konsept deÄŸiÅŸikliÄŸine uygun olarak, baÅŸta üye ülkeler olmak üzere diÄŸer ülkelerde de iç karışıklıklar, postmodern darbeler sahnelemeye baÅŸladı. Amaç, kendi küresel hegemonyası için tehdit teÅŸkil eden ya da etme ihtimali olan baÅŸta Ä°slami oluÅŸumlar olmak üzere bütün diÄŸer muhalif oluÅŸumları devre dışı bırakmak, en azından kendi kontrolüne almaktı. ABD bu amacını, NATO baÅŸta olmak üzere, BM gibi diÄŸer uluslar arası kuruluÅŸları devreye sokarak gerçekleÅŸtirmekte idi. Bunun en yakın örneÄŸi Afganistan iÅŸgalidir. Aslında Afganistan iÅŸgali, NATO’nun, ABD’nin kirli ve kanlı menfaatlerini gerçekleÅŸtirmek için kurulduÄŸunu gösteren son örnektir.

BilindiÄŸi gibi, Türkiye’nin NATO’ya girme gerekçesi, Sovyetler BirliÄŸi’nin Türkiye’ye yönelik emperyal tehditlerine karşı güvenlik amaçlı idi. Ancak, Sovyetler BirliÄŸi’nin dağılmasıyla bu tehdit de ortadan kalkmış oldu. Hatta bu süreçte Rusya ile Türkiye arasında iyi iliÅŸkiler kurulmuÅŸ, ticari faaliyetler artmış ve ikili birçok antlaÅŸma imzalanmıştır. Türkiye NATO’ya girmekle, tamamen ABD’nin güdümüne girmiÅŸ, ABD’ye raÄŸmen bağımsız iç ve dış politika üretemez hale gelmiÅŸtir. ABD menfaatlerine ters davrandığı izlenimi verildiÄŸi zamanlarda bir darbeyle baÅŸtaki iktidar alaÅŸağı edilmekten hiç tereddüt edilmemiÅŸtir. Türkiye’nin yakın tarihi bunun örnekleri ile doludur.

NATO, ABD’nin silahlı bir örgütüdür. ABD’nin emperyal menfaatleri temin ya da kalıcılaÅŸtırılması için kullanılan silahlı bir örgüttür. ÇeÅŸitli ülkeler, NATO güçleri kullanılarak iÅŸgal edilmiÅŸtir. Ä°ÅŸgal edilen ülkelerin sonuncusu Afganistan’dır. Afganistan’da tam anlamıyla bir insanlık dramı yaÅŸanmaktadır. Bu mazlum ülkede devam eden iÅŸgal, NATO ve NATO üyesi ülkeler için yüz karasıdır. Binlerce insan; çoluk, çocuk, kadın, yaÅŸlı ayrımı yapılmaksızın katledilmiÅŸtir. Ne yazık ki sivil katliamlar halen devam etmektedir. Türkiye’nin biz muharip güç olarak asker göndermedik demesinin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü muharip güç de, silahlı güç de aynı konumdadır. Bu, Türkiye’ye, Türkiye’nin tarihine ve en önemlisi de komÅŸu ülkelerle sıfır problem politikası ya da AKP’nin ABD’ye raÄŸmen bağımsız politika üretiyoruz iddiasıyla asla baÄŸdaÅŸmayacak ikiyüzlü bir politikadır. Bu nedenle Türkiye, Afganistan’daki askerlerini hemen çekmelidir. Çağımızın yüz karası bu iÅŸgalden dolayı tarih Türkiye’nin bugünkü yöneticilerini asla affetmeyecektir. Üstelik NATO’nun kuruluÅŸundan bu yana Türkiye’ye hiçbir katkısı olmamıştır. Tam tersine NATO’nun en ağır yükünü daima Türkiye taşımıştır. Dolayısıyla Türkiye, bir an önce bu eli kanlı terör örgütü NATO’dan çıkması gerekmektedir.

NATO’NUN LÄ°ZBON TOPLANTISI!..
Lizbon’da yapılan toplantıda kabul edilen Füze Kalkanı projesi yeni gündeme gelen bir proje deÄŸildir. Bu proje, her ne kadar Evangelist Bush döneminde gündeme gelmiÅŸ ise de, ABD’nin eski baÅŸkanı Ronald Reagan tarafından ‘Yıldız SavaÅŸları Projesi’ ile 25 yıldan bu yana ABD’nin gündeminde var olan ve daha sonraki ABD baÅŸkanları tarafından da sahiplenilmiÅŸ bir projedir.[2] Bu proje, ilk baÅŸta ABD, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin dâhil olduÄŸu üçlü bir projeydi. Yani Füze Kalkanı Sistemi Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleÅŸtirilecekti. Bu sistemle, Ä°ran ve Kuzey Kore’den atılacak uzun menzilli nükleer baÅŸlık taşıyan füzelerin etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı açıklanmıştır. Ancak Rusya'nın, bu füze Kalkanının asıl hedefinin kendisini olduÄŸunu, dolayısıyla buna izin vermeyeceklerini belirtmesi üzerine, bu projenin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleÅŸtirilmesinden vazgeçilmiÅŸtir. Daha sonra da bu proje, Obama yönetimi tarafından NATO kapsamında Türkiye’ye yerleÅŸtirilmesi gündeme getirilmiÅŸtir.

Portekiz’in BaÅŸkenti Lizbon’da, 19–20 Kasım 2010’da NATO Zirvesi yapılmıştır. Bu zirveye Türkiye’nin de içinde bulunduÄŸu 28 üye ülkenin devlet ve hükümet baÅŸkanları ile Rusya Devlet baÅŸkanı Dimitry Medvedev, Afganistan Devlet BaÅŸkanı Hamid Karzai ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun da katılmıştır. NATO Zirvesinde, ittifakın önümüzdeki 15 yıllık yol haritasını belirleyen yedinci Stratejik Konsept kabul edilmiÅŸtir. Bu konsept gereÄŸince Türkiye’de kurulacak olan Füze Savunma sistemi bütün NATO üyesi ülkeleri kapsayacaktır. Buna göre, bu sistemin ön cephe ülkesi Türkiye olacaktır. Yani bu proje ile Türkiye açık hedef haline getirilmiÅŸtir. Ve çıkacak herhangi bir nükleer savaÅŸta da ilk vurulacak ülke Türkiye’dir.

Türkiye, bu füze kalkanının Türkiye’ye yerleÅŸtirilmesi için tehdit olarak hiçbir ülkenin özellikle Ä°ran’ın isminin geçmemesini, bütün NATO üyesi ülkeleri kapsamasını ve komuta merkezinin Türkiye’nin kontrolünde olmasını ÅŸart olarak ileri sürmüÅŸtür. Bunlardan ilk ikisi –ÅŸimdilik- kabul edilmiÅŸ, diÄŸeri ise sonraki görüÅŸmelere bırakılmıştır. Bu, devlet yetkililerince ve basın organlarınca büyük bir baÅŸarı olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Nitekim Türkiye CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül, bu toplantıyla ilgili ÅŸöyle konuÅŸmuÅŸtur;
''Türkiye NATO'nun en önemli sahiplerinden biridir. 1953 yılından beri NATO üyesidir. Yeri geldiÄŸinde de en büyük katkıyı yapmıştır. Dolayısıyla NATO faaliyetlerinde hem siyasi hem askeri konularda söz sahibi olmuÅŸtur. Bu çerçeve içerisinde sorumluluÄŸumuzu çok önceden yerine getirip, stratejik konsept ile ilgili görüÅŸlerimize, nelerin olması, nasıl yapılması gerektiÄŸi ile ilgili uzun bir çalışma yapılmıştı. Bu çalışma içerisinde DışiÅŸleri Bakanımız, Milli Savunma Bakanımız, BaÅŸbakanımız büyük bir gayret gösterdi. Neticede dün akÅŸam kabul edilen Stratejik Konsept arzu ettiÄŸimiz çerçeve içinde çıktı, bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.''

Türkiye’de yetkililer dahil bir kısım basın organları, köÅŸe yazarları da sanki zafer kazanmış muzaffer komutanlar edasıyla ‘Türkiye, ÅŸartlarını kabul ettirdi, Türkiye’nin ağırlığı NATO içerisinde gittikçe arttı türünde gerçekle baÄŸdaÅŸmayacak tarzda kamuoyunu yanıltmaya çalışmışlardır. Oysa burada ABD’nin ( dolayısıyla Siyonist Ä°srail’in) dediÄŸi olmuÅŸtur. Åžayet Türkiye, bu projeyi bütünüyle reddetmiÅŸ olsaydı, o zaman muzaffer komutan edasıyla alkışlanmayı hak ederdi. Bununla Türkiye, bıçakla mı, yoksa silahla mı öldürülme tercihiyle karşı karşıya bırakılmıştır; her iki halde de sonuç ölümdür. Türkiye’nin bu iki tercihten birisini kabullenmiÅŸ olması övünülecek bir durum deÄŸil, tersine utanılacak bir durumdur. Çünkü bu proje, hem Türkiye’nin, hem de Türkiye’nin iyi iliÅŸkiler kurmaya çalıştığı bölge ülkelerinin aleyhine olan bir projedir. Ayrıca bu projenin kabulü ile Türkiye’nin, bölgesinde ÅŸimdiye kadar izlediÄŸi ve bağımsız olduÄŸu iddia edilen politikaların bittiÄŸi anlamına da gelmektedir. Çünkü Türkiye, bölgesinde Ä°ran ile, Rusya ile, Çin ile, Suriye ile ve hatta Yunanistan ile belirli bir süreden beri iyi iliÅŸkiler kurmaya çalışmıştır. Oysa ABD’nin bu ülkelerin tamamıyla problemleri vardır.

Türkiye'nin de ısrarıyla Füze Kalkanı sisteminin kurulmasına baÅŸta Ä°ran olmak üzere herhangi bir ülkeden gelebilecek potansiyel nükleer tehdit gerekçe gösterilmiyor. Ancak öyle bir tehdit tanımı yapılıyor ve öyle bir kapsam çiziliyor ki, Asya'da ne kadar nükleer güç varsa, hepsi de çerçevenin içinde kalıyor. Ä°ran'dan Kuzey Kore'ye, Pakistan'dan Çin'e kadar. Evet, Çin'e kadar. Özellikle de Çin'e kadar. Çünkü ABD orta vadede en ciddi rakip, daha doÄŸrusu hasım olarak Çin'i görüyor. Türkiye’nin son yıllarda sayılan bu ülkelerin bir kısmı ile çok iyi iliÅŸkiler kurmuÅŸ ve siyasi, iktisadi ve askeri ikili birçok antlaÅŸmalar yapmıştır. Bu proje ile bu iliÅŸkiler sona erdirilmek istenmiÅŸtir.

SIFIR PROBLEM POLÄ°TÄ°KASININ SONU MU?
Türkiye’de, baÅŸta DışiÅŸleri Bakanı DavutoÄŸlu olmak üzere birçok yetkili Rusya, Yunanistan da dâhil hiçbir komÅŸu ülkeden bir tehdidin söz konusu olmadığını, tam tersine birçok komÅŸu ülkeyle vizelerin de kaldırılmasıyla dostlukların daha da pekiÅŸtirildiÄŸini ifade etmiÅŸlerdir. Nitekim DavutoÄŸlu; “Biz çevremizdeki hiçbir komÅŸumuzdan bir tehdit algılaması içinde deÄŸiliz. NATO’ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluÅŸturduÄŸu kanaati içinde deÄŸiliz” dediÄŸine göre, peki bu füze kalkanı kimin için Türkiye’ye yerleÅŸtirilmek istenmektedir. Gerçi uzun zamandan beri ABD’li neo-con’lar ya da Siyonist lobiler yakın tehlike/tehdit olarak Ä°ran’ı göstermekteydiler. ABD’li yetkililer de, NATO Genel sekreteri Rasmussen de, tehlike olarak Ä°ran’ı hedeÄŸf tahtasına oturtmuÅŸlardı. Åžayet gerçekten Ä°ran tehlike olarak görülüyor ise, bu füze kalkanı niçin Türkiye’ye yerleÅŸtirilmek isteniyor? Çünkü Ä°ran’a karşı gerek iÅŸgal altındaki Irak’ta ABD’nin kurduÄŸu birçok askeri üsten ya da Azerbaycan’ın baÅŸkenti Bakü’ye 70–80 kilometre uzaklıktaki “Gebele Radar Üssü”nü devreye sokabilirlerdi. Çünkü Gebele Üssü; Balistik ve seyir tipi füzeleri 6.000 km uzaktan bile tespit edebiliyor. BaÅŸka bir ifadeyle Gebele Üssü, Kuzey Afrika, Ä°ran, Irak, Suudi Arabistan, Hindistan, Pakistan, Çin, Avustralya, Hint ve Atlas Okyanusları ve tabii Türkiye’yi stratejik anlamda izleyebiliyor, özellikle bu bölgelerden atılacak balistik füzeleri hemen tespit edebiliyor. Ayrıca sadece atışları tespit ve izlemekle kalmıyor, füzelerin seyir rotasını da ölçebiliyor, buna göre füze imha edici sistemleri harekete geçirebiliyor. Gebele radarı çok etkin bir radar. Ama niyet sadece Ä°ran deÄŸil, aynı zamanda Türkiye ile Ä°ran’ı karşı karşıya getirerek, belirli bir süredir geliÅŸmekte olan ikili iliÅŸkileri sabote etmektir. Aslında amaç sadece Türkiye-Ä°ran iliÅŸkilerini bozmak da deÄŸil, Türkiye’nin belirli bir süreden beridir izlemeye çalıştığı komÅŸularla sıfır problem politikasını sona erdirmektir.
Prof. Dr. Hasan Köni kendisiyle yapılan bir röportaj’da[3] “Türkiye kendi çıkarları açısından OrtadoÄŸu’da bazı hamleler yapıyor. Bu hamlelere ne kadar izin verilebilir? Ä°ÅŸte bu kadar, bitti” demektedir. Türkiye, ‘eksen deÄŸiÅŸtiriyor’, ‘Müslümanlaşıyor’, ‘Batı’dan ve Batılı deÄŸerlerden uzaklaşıyor’ diyerek, aslında Türkiye’ye karşı bir psikolojik savaÅŸ yürütülmüÅŸtür. Bu psikolojik savaÅŸla Türkiye köÅŸeye sıkıştırılarak, geleceÄŸini karartan bir projenin kabul ettirilmesi saÄŸlanmıştır. Türkiye bu projeyle kendi menfaatine olmayan bölgesel bir savaÅŸa sürüklenmiÅŸtir. Füze Kalkanı Projesi, Türkiye’nin bugünkü konumunu, geleceÄŸini etkileyecek vahim bir tuzaktır. Ne yazık ki AKP iktidarı bu tuzağın farkına varamamıştır ya da kendisini mecbur hissetmiÅŸtir. Ne yazık ki bu projenin kabulü ile Türkiye’nin yarınları karartılmış, geleceÄŸi ipotek altına alınmıştır.

Türkiye yetkilileri, ileri sürdükleri ÅŸartlar kabul edildiÄŸi için muzaffer edasıyla sevinmektedirler. Oysa ileri sürülen iki ÅŸartın teoride bir anlam ifade etse de pratikte hiçbir anlamı yoktur. Herkes biliyor ki, bu projenin asıl amacı, ABD’nin ve Siyonist Ä°srail’in bölgedeki menfaatlerini korumak, Türkiye’nin ise bölge ülkeleriyle geliÅŸtirdiÄŸi iliÅŸkileri sabote etmektir.  

Bu çerçevede baÅŸta Müslümanlar olmak üzere bütün muhalif grupların, oluÅŸumların kendilerine yakışır tarzda bir karşı tavır geliÅŸtirmeleri gerekmektedir. BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın komuta bizde olacak sözlerinin hiçbir anlamı yoktur. Atı alan Üsküdar’ı geçmiÅŸtir. ErdoÄŸan geçmiÅŸte de NATO Genel SekreterliÄŸine aday olan Rasmussen için de aynı ÅŸeyi söylemiÅŸti. Yani, Rasmussen için asla Genel Sekreter olmayacaktır demiÅŸti. Ama neticede ErdoÄŸan’ın dediÄŸi deÄŸil, ABD’nin bastırmasıyla Ä°slam düÅŸmanı Rasmussen Türkiye’nin de onayı ile NATO’ya genel Sekreter olmuÅŸtur. 07.12.2010 (Genç Birikim, Aralık 2010)


[1] VarÅŸova Paktı,  14 Mayıs 1955'de VarÅŸova'da sekiz sosyalist ülkenin imzaladığı Dostluk, Ä°ÅŸbirliÄŸi ve Karşılıklı Yardım AntlaÅŸması ile kurulan askeri ve siyasal birlik. AntlaÅŸmayı imzalayan ülkeler Arnavutluk, Romanya, SSCB, Demokratik Almanya, Bulgaristan, Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan'dı. Demokratik Almanya, Pakt'ın askeri kanadına 1956'da katıldı. Arnavutluk, 1962-1968 döneminde çalışmalarına katılmadığı Pakt'tan 1968'de kesin olarak çekildi.

[2] Daha fazla bilgi için bkz; Genç Birikim Dergisi Kasım-2010, Ali Kaçar, Füze Kalkanı ve Türkiye baÅŸlıklı makalesi

[3] 03 Aralık 2010 tarihli Gerçek Hayat Dergisi, s.21

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 16-12-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111701094 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net