Tahrip Edilen ve Uydurulan Yer Adlarımız Hakkında
Yazar Ramazan Topraklı
19-12-2008
Tahrip Edilen ve Uydurulan Yer Adlarımız Hakkında
Ramazan Topraklı
Hamideli’nin[1] Gelendost kazasının Kötürnek köyü benim vatanımdır. Köyümün geçmiÅŸini araÅŸtırırken BaÅŸbakanlık Devlet ArÅŸivleri Genel MüdürlüÄŸü’nün 1993 yılında neÅŸrettiÄŸi ve Hicrî 937 tarihli Muhasebe-i Vilâyeti Anadolu ve Rum-ili Defterleri’ne göz atarken, aÅŸağıda görüldüÄŸü üzere, Ä°ne, Ä°ne Bey, Ä°ne Gazi ve benzeri kelimelere sıkça rastladım. Bunları, bilgi bâbında, aÅŸağıda sunuyorum:
[1] Hamit veya Hamideli Sancağının merkez kazasının Isparta olan adı 1891 yılında Hamidabat olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ olup son zamanlarda seyrek olarak Isparta adının da kullanıldığını görüyoruz. Ek- 2 de görüldüÄŸü gibi 24. 10. 1926 tarih ve 4248 sayılı “iki isimli vilayetlerimizin yalnız bir isimle yadedilmesine dair kararname” sadece merkez ilçeyi kastetmesine raÄŸmen, yanlış bir uygulamayla merkez ilçenin adıyla birlikte Vilayetin adı da Isparta olmuÅŸtur. Yalvaç, KaraaÄŸaç, EÄŸirdir, Uluborlu ve Keçiborlu nasıl birer ilçe adıysa Isparta da sadece Merkez Ä°lçe veya Åžehrin adıdır. 650- 700 yıl hep böyle olmuÅŸtur. Kocaeli – Ä°zmit, Hatay- Antakya buna birer örnektir. Bahsedilen kararname ile Vilayetin adı Hamideli, merkez ilçenin veya ÅŸehrin adı ise Isparta olmalıydı.
Ä°ne-beyi ve Ä°ne-beyi çf., (Ayvalu k. Simav kz.,Lala ve Ulu-kayı k. UÅŸak kz., Sungur k. Sazanos n., Yalnız-saray k. Arslan-Apa n., Yukaru-Acep k. Kütahya kz.,) Kütahya Lv. Ä°nehan ve Ä°nehan çf., (Ak-kilise k. EÄŸri-göz kz., Karaca-kaya k. KaÅŸ-yeňice n., Köpek ovası k. Sazanos n.) Kütahya, Lv. Ä°ne Bey-oÄŸlu cemaati, Yankuca mz.,Saruçam n. Adana Lv. Ä°ne Bey Hacılu Cemaati, Küreciyan taifesi, Yörükan-i MaraÅŸ, MaraÅŸ Lv. Ä°ne Bey Hacılu cemaati, Öküz-ini mz., Süleymanlu n., Boz-ok Lv. Ä°ne Beylü cemaati, Pöhrenklü mz., Gedük n., Boz-ok Lv. Ä°ne-beyi mz.,(Göl kz., Göynük kz., SöÄŸüt kz.), Hüdavendigar Lv Ä°ne-bey subaşı Ä°mareti, Balıkesri nf. Hüdavendigar Lv Ä°ne Bey evladı BölüÄŸü, Kara-hisar-i Develü n., NiÄŸde Lv. Ä°ne-bey-piri k., Yeňice-i karasu kz., Sol kol kazaları, Rumeli Ä°nehan-pınarı dolabı, Yaylacık k., Selanik kz., Sol kol kazaları, Rumeli Ä°ne-küpe k. Murtazaabad kz. Ankara Lv. (Åžimdi Ä°ne olarak kullanılıyor. Kazan- Ankara) Ä°ne-beÄŸi veled-i Atmaca, Merd-i Kal’a-i Samapor, Hersek Lv. Ä°ne-beÄŸi veled-i Atmaca Çf.,Piripodn.HersekLv. Ä°ne–oÄŸlu ve Ä°ne–oÄŸlu mz., Akyazı kz. Hüdavendigar Lv. Ä°ne-düÄŸün-özü divanı, Hızırbey-ili kz., Bolu Lv. Ä°ne-göl-i Hızır k., Åžile kz., Koca-ili Lv Ä°ne Ali ve Ä°ne Ali m., Manisa nf., Saruhan Lv. Ä°ne Ali baba ve Ä°ne Ali baba zv., Manisa nf., Saruhan Lv. Ä°ne b., Oniki-divan kz., Bolu Lv. Ä°ne Gazi, Hüdavendigar Lv. Ä°ne Bey, Karasi Lv. Ä°ne k., Kütahya kz.
İne ile ilgili isim listesinin devamı, yazının sonuna Ek- 1 olarak eklenmiştir.
Adı geçen defterde, eynel veled-i isa bulunduÄŸuna göre, bazılarının dediÄŸi gibi, ine ile eyne ve defterde Güzel ismi de geçtiÄŸine göre, ine ile güzel de aynı deÄŸildir herhâlde diye düÅŸünüyorum
Eski defterler incelendikçe, Karahisar (Serik) yanında Ä°nediÄŸin köyü, Korkuteli çayı kenarında KaradiÄŸin köyü, Ä°negöl’ün doÄŸusunda Göl kazası ve Gölyusuf mezrası, Akyazı kazasında Gölbeyi köyü, Manisa’da Gölbeyi nahiyesi, Menemen’de Gölbeyi, ZaÄŸra-i Eskihisar kazasında Göllükend köyü ve 1391 yılında EÄŸirdir’de Hacı Hızır bin Gölbey isimlerine rastlanır. Göl, Gölyusuf ve Gölbey birer insan ismi olmalıdır.
Öte yandan, DLT de Köl veya Göl kelimesinin aÅŸağıdaki ÅŸekilde kullanıldığı görülmüÅŸtür. Köl Bilge Khan=Uygur Hanı’nın ungunu, Köl Ä°rkin—Karluk büyüklerine denir. Aklı göl gibi toplanmış, dolmuÅŸ demektir. Ä°rkin=birikme, toplanma mânâsına geliyor. Ä°rkmek=Birikmek, toplanmak demektir. Ay – köle adlarından Ayköl – Uç yakınında bir yer adı (Ä°neköl= Ä°negöl adına dikkat) Ayas – kölelere verilen adlardan Köl yani Göl kelimesinininsanlara ad olarak verildiÄŸini düÅŸünüyorum. Bilgi yüklü, bilgi dolu, akıllı, tecrübeli, kalabalık veya büyük bir aÅŸiret anlamlarına gelebilir. Bu kadar çok “ine” kelimesine rastlayınca meraklandım ve ine’nin ne anlama geldiÄŸini, hangi dilden olduÄŸunu, mingayrihaddin, araÅŸtırmak istedim. Ä°ne hakkında, ilgili zatlara sorular sordum. Ayrıca, ine kelimesinin bazı isimlerin önüne gelmesi dikkatimi çekmiÅŸti. Bilhassa Hamit Livası Uluborlu kazasının Ä°nhisar köyüne halkın, hâlâ “ine sara” dediÄŸi aklıma geldi. Ä°ne Sara’nın adını halk doÄŸru söylüyordu da, herhalde mahallî idarecileri anlayamadığı kelimeyi, bir yakıştırma ile yüzlerce yıl “ine sara” olarak telaffuz edildiÄŸi düÅŸünülmeden, iÅŸin kolayına kaçarak, belki de o günkü genel eÄŸilimlerin etkisiyle in ve hisar kelimelerini birleÅŸtirerek inhisar olarak deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdi. Böylece, bu yerin adı, 1946 yılı “meskûn yerler kılavuzu”nda da Ä°nhisar olarak geçmiÅŸti. Öte yandan, Ankara’nın YeÄŸenbey Vergi Dairesi’nin yakınında Ä°ne-bey SübaşıHamamı’nın adının onarım gördükten sonra Eyne Bey Hamamı olarak deÄŸiÅŸtirildiÄŸini gördüm. Eyne’nin ne olduÄŸunu sorduÄŸumda, Arapça ‘nerede’ anlamında olduÄŸunu öÄŸrendim. Osmanlı Devleti’nin resmî dili Türkçe olan bir devlet olduÄŸunu bizim insanımız pek düÅŸünemiyor, Ä°ne kelimesini hemen Arapça zannediyor. Bunda, Osmanlı yazısından Latin harflerinden uyarlanan yeni Türk yazısına geçiÅŸin büyük etkisi olmuÅŸ olmalı ki, insanımız Osmanlıcayı Arapça sanıyor. Hâlbuki Osmanlıca aslında Türkçe bir dil idi. Ortaya çıkan Latin kökenli yeni yazımız da yetersizdir, zîra Türklere has bazı harfler yoktur: Yeñi, yeni olarak, doñuz, domuz olarak ve bedenimizin bir uzvu olan el ile yabancı mânâsına gelen el aynı ÅŸekilde yazılması bunun bir delilidir. Ciddî yanlışlara birer örnek olmak üzere bâzı eserler de gösterilebilir. Meselâ, Sait KofoÄŸlu’nun TTK[1] tarafından yayınlanan “HamitoÄŸulları BeyliÄŸi” kitabının 270. sayfasında ine-bey, Eyne-Bey; Isparta ÜN dergisinin 862. sayfasında ine Fuat oÄŸulları, Eyne Fuat oÄŸulları; TTK tarafından yayınlanan Cevdet Çulpan’a ait Türk TaÅŸ Köprüleri kitabı sf. 94 de Bergama’daki Ä°ne Bey köprüsü de Eyne Bey ÅŸeklinde yazılmıştır. Halil Ä°nalcık Hoca’nın bir kitabında da, Kara-Tekin köyünün adının Kara-diÄŸin, oradan da Karadin olduÄŸunu okumuÅŸtum. Köy halkının Karadin adını beÄŸenmeyerek baÅŸka bir isimle deÄŸiÅŸtirdiklerini hatırladım. Köyümün Kötürnek[2] olan ismini “kötü örnek”ten geliyor diye 1960 larda Madenli adıyla degiÅŸtirmiÅŸtik. Kötürnek’in ne anlamına geldiÄŸini araÅŸtırmak zahmetli olduÄŸu için, deÄŸiÅŸtir gitsin demiÅŸtik. Benzer gerekçelerle, Erzincan-Tercan’ın Kötür köyü BaÄŸpınar yapılmıştır. Yakın köylerimizden Örkenez[3] BaÄŸkonak, Gelegermi Kozluçay, Manarga Dedeçam, Zengibar Muratbağı, Nudura GöksöÄŸüt, DoňaÅŸa Çiçekpınar yapılmıştır. AÄŸab köyünün adı da Agop’tan geliyor diye Koruyaka yapılmıştır. Hâlbuki AÄŸab adının AÄŸ-âb veya Ak-âb adından gelme ihtimali daha yüksektir. AÄŸ+ab=(Ak+ab)=berrak su veya eski bir Anadolu medeniyetinde Akap=Tepe mânasına gelir ki, köyün oturduÄŸu yerin kıyısında hem su kaynakları hem tepe olup, çok eski bir yerleÅŸim yeridir. Öyle anlaşılıyor ki, Türkler, kendi kurdukları köylere ve mezralara kendi adlarını vermiÅŸler, daha önce kurulmuÅŸ olan ÅŸehir köy ve yer adlarını ise muhafaza ederek sadece kendi ağızlarına uygun hale getirmiÅŸlerdir. Türkler, yer isimleri konusundaki bu yaklaşımlarını binalar ve yapılar içinde sürdürmüÅŸlerdir: fetih ettikleri yerlerdeki yapıları tahrip etmemiÅŸler, yıkmamışlar, sadece kendi medeniyetlerine, yani kendi örf ve inanışlarına uygun hale getirerek kullanmışlar ve böylece o yapıların yıkılıp, yok olmalarını önlemiÅŸlerdir. Yıkıp yok etmek, Batı’nın anlayışına, Yunan-Roma’ya ait bir özellik ve uygulamadır. Roma’nın Kartaca ve ÅŸimdi yeri dahi belli olmayan Galya’nın eski baÅŸkenti Alesiya’da yaptıkları bunun en çarpıcı örneklerindendir ve batıyı anlamamız için önemli ipuçlarıdır. Endülüs’ün başına gelenler de pek farklı deÄŸildir. Son zamanlardaki Bosna savaşı’nda Sırplar da Foça ÅŸehrindeki camiyi yıkmakla kalmayıp, yerine araba parkı yapmışlardır. Demek ki nereye ait olduklarını inkâr etmiyorlar. Bu hususu belirten veciz bir olayı nakletmemde yarar görüyorum:
[2] Kötürnek 1530 da AfÅŸar, sonra Åž.KaraaÄŸaç,1954 den sonra da Gelendost’un köyüdür.Örnek son 50-60 yılın kelimesi olup,Kötü DLT(Divan-ı Lügat-it Türk) de dam ,Kötür ise Kaldırmak-yükseltmek demekti ve Orhun Kitabelerinde de geçiyordu.Kötürmek bugün kullandığımız Götürmek ile aynı kelimeydi.
[3] Örkenez,Gelegermi,Manarga,AÄŸap ve Bahtiyar Yalvaç kazasının köyleridir.Nudura,Zengibar ve DoňaÅŸa KaraaÄŸaç kazasının köyleridir.Nudura veya Nudra ismi KırÅŸehir taraflarında yaygın olan Noduran cemaatiyle alakalı olabilir.Zengibar’a halk hala Zengiler demekte olup,1530 defterlerinde de Zengiler yazılmıştır.DonaÅŸa ise atalarımızın bin yıl evvel kullandığı Türkçe bir kelime olduÄŸunu zannediyorum.TonÄŸa ve Åža dan meydana gelme birleÅŸik isim:ToňaÅŸa-DoňaÅŸa veya TonÄŸar(soÄŸukdan doňar) ile Åža ‘dan oluÅŸan bir isim DoňarÅŸa. Ayrıca, MamaÅŸa, Ä°nanÅŸa, ÇaňÅŸa, UrumÅŸa ve MenteÅŸa kelimelerinin kiÅŸi ve yer adları olarak kullanıldığını görüyoruz.
Bosna’daki Koniç (Atlılar) köprüsünün temel atma töreninde konuÅŸan bir BoÅŸnak yönetici:
” Bize komÅŸularımız siz hangi taraftansınız diye soruyor. Bu köprüyü ilk defa Kanuni zamanında Türkler yaptılar. 1945 yılında Alman uçakları bombaladılar. Ä°ÅŸte gördüÄŸünüz gibi ÅŸimdi yine Türkler yapıyorlar. Mostar Köprüsünü XVI. asırda Türkler yaptılar. 1993 de Hırvatlar, bilerek ve isteyerek bahusus top atışlarıyla yıktılar. 2005 yılında yine Türkler yaptılar.[1] Biz de her zaman olduÄŸu gibi yıkan deÄŸil, yapan taraftan olduÄŸumuzu söylüyoruz.” demiÅŸtir. Maalesef, Türkler olarak, biz de, 1936 da KaraaÄŸaç Zekeriya PaÅŸa mescidini, 1950 li yıllarda Ä°stanbul’da yol açmak bahanesiyle yüzlerce tarihi eserimizi, Araplar da Ecyad kalesini yıkabildiÄŸine göre Ä°slam âlemi olarak artık, kendimizi tamamen batılılaÅŸmış kabûl edebiliriz. O kadar batılı olduk ki, batı âlemine ait eserleri korumaya alıp, aynı batılılar gibi yalnız ve sadece Ä°slâm medeniyetine ait olan eserleri yok ediyoruz. Biz tarihî mirasımız olan binaları yıkmakla kalmıyor, aynı zamanda bir baÅŸka miras ve tapu senedi olan yerleÅŸim yerlerinin isimlerini de deÄŸiÅŸtiriyoruz. Hem Selçuklu, hem de Osmanlı zamanlarında birçok kavimle birlikte, genellikle de karışmadan yaÅŸamış olduÄŸumuz bilinmektedir. Bu isim deÄŸiÅŸtirme hastalığı bize Avrupa’dan geliyor. Balkanlarda 500-1000 yıllık Türk isimleri deÄŸiÅŸtiriliyor. Batı ile farkımız ÅŸu ki; onlar Türk isimlerini atıp kendi isimlerini alıyorlar. Biz ise kendi isimlerimizi atıp uydurma isimler alıyoruz. Hatta bu konuda o kadar ileri gidiliyor ki, Batılılar’ın isimlerini hortlatıyoruz. Son zamanlarda cehalet o kadar ileri gitmiÅŸtir ki; komÅŸu köyümüz 7- 8 yüzyıllık Bahtiyar köyünün adının bile, orada daha önceleri yaÅŸamış Bahtek isimli bir gâvurun adından geldiÄŸi söylenmiÅŸti. Ülkemizde yer isimlerinin deÄŸiÅŸtirilmesinin çok yanlış olduÄŸunu düÅŸünüyor, ister istemez bize söylenmeyen, söylenmek istenmeyen bir sebepten dolayı deÄŸiÅŸtirildiÄŸini düÅŸünüyorum.[2] Deniz üzerindeki saman çöpünün dalgalarla her tarafa sürüklemesi misali, kökleri olmayan insanlar ve cemiyetler de güçlü milletler tarafından her tarafa çekebilirler.
Bu girizgâhtan sonra biz yine “ine” kelimesine dönelim. Ä°negöl Belediyesi’nin internet sayfasında Ä°negöl adının kaynağı hakkında ÅŸunlar yazılmaktadır: “ilk Osmanlı eserlerinin birçoÄŸunda ÅŸehrin ismi genellikle ine-göl (ayna-göl) ÅŸeklinde yazılmıştır. Ayrıca Osmanlı döneminde refah, huzurlu, mamur yahut konumu itibariyle ayrıcalığı olan ÅŸehir ve yerleÅŸim adlarının başına ‘ine’ kelimesi getirilerek vurgu yapılmıştır. Ä°ne bahtı, ine bolu, ine çay, ine oba gibi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde ise ÅŸöyle açıklama yapılır. Ä°negöl ‘ezine göl’den türeme bir isimdir. Bu ÅŸehir fethedildiÄŸinde Ezine günü yani Cuma günü imiÅŸ. Türkler bu isimdeki ‘ez’ harfini kaldırarak ine göl derler. Hala bu diyarlarda camilere “ine Damı” yani Cuma Camisi derler. Önceleri göl kenarında Cuma kılındığı için de ine göl derler. Ä°negöl ismi kaynağı için; efsanelere dayanılarak farklı yorum ve deÄŸerlendirmelerde halk arasında anlatılır.” denmektedir… 2007 Mayıs ayında, Ä°negöl tarihi hakkında çalışma yapan Recep AkakuÅŸ Bey’e konuyu sorduÄŸumda;“ ine; merkez, ana, esas veya ilk manalarına gelmektedir. Ä°negöl’de hâlâ ine çay, ine çeÅŸme gibi isimler vardır” dedi. Fakir de, yukarıdaki izahtan, yâni camilere ’ine damı’ yani Cuma Camisi derler cümlesinden hareketle, ine’nin anlamını Cuma camisinden çıkarmak gerekir diye düÅŸündüm. Bu yüzden de, dikkatimi Cuma’nın ÅŸartlarına teksif ettim. Cuma’nın ÅŸartlarının içinde müsaade edilmiÅŸ olması ve hürriyet dikkatimi çekti. Müsaade edilmesi demek, müsaade eden bir gücün varlığını gösterir ki, o güç orada güvenliÄŸi saÄŸlar. Cuma kılabilmek için Cuma kılınan yerin güvenlikli olması ve Cuma kılan insanların da hür olması gerekir. Ä°ne damı demek güvenlikli ve emniyetli ev veya mekân demektir. Ä°ne kelimesi bir insanın adının önüne gelirse güvenilen insan yani emin adam, Ä°ne bir yerin adının önüne gelirse güvenlikli, huzurlu yer mânâsına gelebilirdi. Türkçe sözlüklerden inam[3] , inan[4] , inamak[5]; güvenilen, itimat edilen, doÄŸru, emin mânâlarına gelir. Ayrıca, hâlâ KaraaÄŸaç ve civarında bana inamın yok mu denir, yani bana güvenin yok mu demektir. Ä°nam > ina > ine veya inamak > ina > ine ÅŸeklinde deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrayarak kullanılmış olabilir. Bütün bu izahatlara raÄŸmen kalbim tam mutmain olmuyordu. Hicri 834 (M 1430) da EÅŸref bin Muhammed’in yazdığı ve Dr. Bedii N. ÅžehsuvaroÄŸlu’nun 1961’de yeni harflerle neÅŸrettiÄŸi (TTK¹ yayınlarından) Türkçe tıp kitabı olan HAZA’Ä°NÜ’S SAA’DAT’ı okurken, inenmiÅŸ kelimesinin burulmuÅŸ, iÄŸdiÅŸ edilmiÅŸ anlamında kullanılmış olduÄŸunu ve Ali Bin Ä°ne Hace ismine rastladım. Buradaki inenmiÅŸ ve Ali Bin Ä°ne Hace kelimeleri Hicri 834 yılında Kostantiniyye’nin fethinden yaklaşık 20 sene kadar önce kullanılmıştı. Demek ki, bu gün bizim enemek olarak kullandığımız kelime Miladi 15. asrın baÅŸlarında inemek olarak kullanılıyordu. Sütçüler kazasının BekiraÄŸalar köyü ve civarında, burulmuÅŸ veya iÄŸdiÅŸ edilmiÅŸ tekelere hâlâ inenmiÅŸ deniyor. Buna benzer olarak, Enemek-ennemek-enlemek-en vurmak- en yapmak tâbirleri de ÅŸöyle kullanılmaktadır: 1-Bu gün ülkemizin birçok yerinde küçükbaÅŸ hayvanların bilhassa koyunların kulaklarının (birini veya ikisini) bir kısmını belli bir ÅŸekilde keserek koyun ve kuzulara bellik yapmaya enemek, enlemek, ennemek[6], en vurmak veya en yapmak denir. Bazen koyunları, kuzuları enedik (enledik-ennedik) denir. 15.asırda olsaydık kuzuları inedik deyecektik. Åžayet bir çobana kaybolan kuzumuzu sorsak; çoban bize koyununuzun veya kuzunuzun eni nedir diye sorar, yani koyununuzun iÅŸareti ne, belliÄŸi ne, izi ne, mührü ne veya damgası ne demek ister. Buradan hareketle, eni olan birine veya bir yere ine deniyor olmalı. O halde ine bey, belli bir izi, belli bir iÅŸareti veya belli bir damgası olan bey demektir. Ä°ne gazi belli biri izi veya iÅŸareti olan gazi demektir. Belki de savaÅŸta yaralanıp da bir iz taşıyan gazi ye de ine gazi deniyor olabilir.
deniyor olabilir. 2-Kendi köyümde yakinen vakıf olduÄŸum; 1950- 1960 lı yıllarda buÄŸdayların hasat zamanı, tohumluk yapmak için iyi baÅŸaklı buÄŸdayları seçerek saplarını keserdik ki, bu yaptığımız iÅŸe buÄŸday enedik derdik. BuÄŸday enemede üç önemli husus vardır: a) kesme yapılıyor olması b) tohumluÄŸun; arpa, çavdar, yulaf vs. gibi yabancı bitkilerden ayrılması c) daha iri ve dolgun baÅŸakların seçilmesi. Åžayet, 15. asrın baÅŸlarında yaÅŸamış olsaydık buÄŸday enedik yerine buÄŸday inedik diyecektik. Ä°nebey ve inegazi de seçilmiÅŸ veya seçkin bey, seçkin gazi olacaktı. 3-Enemek: burmak, iÄŸdiÅŸ etmek mânâsına da gelir. Hayvanın haya ve damarlarının çeÅŸitli usullerle kesilmesine de enemek denmektedir. Haza’inüs’Saadat kitabında enemek kelimesi, inemek olarak yazılmış. Cümlede inenmiÅŸ ( إننمش) olarak geçiyor. O zamanlarda hayvanları iÄŸdiÅŸ etmek adetti; lâkin insanların iÄŸdiÅŸ edilmesi veya hadım edilmesi olayı var mıydı bilmiyorum. Yine kitapta Ali bin Ä°ne Hace (Ä°ne Hoca)’deki Ä°ne Hoca iÄŸdiÅŸ etmekten gelmiÅŸ olsaydı Ä°ne Hoca’nın yani Ä°ÄŸdiÅŸ bir adamın oÄŸlu olamazdı. Halbuk’i Ali, Ä°ne Hoca’nın oÄŸludur. Yine ine iÄŸdiÅŸ olmuÅŸ mânâsına gelseydi yazımızın başındaki ine-oÄŸlu bulunmazdı. Bu izahatlardan anlaşılıyor ki en kuvvetli ihtimalle ine: bellik, iÅŸaret, iz, mühür veya damgası olan adam veya mahal anlamına gelmektedir. Ä°ne-damı da damların içinde farklı olan, içinde cemaatle namaz kılınıp hutbe okunarak belliklenmiÅŸ dam veya diÄŸer damlardan ayrılmış olan ayrıcalıklı olan dam ‘ine-damı’ mânâsına gelebilir. 1611- 1683 yılları arasında yaÅŸamış Evliya Çelebi’nin yorumuna göre ise, Ä°ne=(Ez)+ine= Cuma. Yani Ä°ne bugün Cuma olarak kullandığımız kelimenin karşılığıdır. Bugün bizim çocuklarımıza ad olarak verdiÄŸimiz Cuma isminin 111 numaralı Kerkük Mufassal defterinin dışındaki 1530 tarihli defterlerde hiç rastlanmamış olması, Cuma yerine geçen bir ismin olması gerektirdiÄŸini ister istemez akla getirmektedir. Hatta Bursa’da tarihî bir köy olduÄŸu söylenen Cumalı Kısık köyünün adı 1530 defterlerinde görülmemektedir. 1530’lu yıllarda Arapçanın yoÄŸun konuÅŸulduÄŸu bölgelerde Cuma ismine rastlanılmasına raÄŸmen batı Anadolu ve Rumeli vilâyetlerinde pek görülmemektedir. Selçuklu dönemindeki Farsçanın etkisinin Osmanlı döneminde yavaÅŸ, yavaÅŸ azalarak yerini Arapçaya terk etmesiyle Ä°ne kelimesinin yerini, Cuma kelimesinin aldığı söylenebilir. Türk dilinin Farsça’nın etkisinde kaldığı doÄŸrudur. Türkler Anadolu’ya gelirken Ä°ran’da uzun süre kaldılar. Esasen, Fars dili ve kültürü bizleri daha Türkistan’da iken etkilemeye baÅŸlamıştır. Lâkin Türkler ve bilhassa Türkmenler, hayvancılığa çok önem verdiklerinden ve hayvancılık onların her ÅŸeyi olduÄŸu için, hayvancılıkla ilgili kelimelerin Farsçadan etkilendiÄŸi kanaatinde deÄŸilim. Hayvanı iÄŸdiÅŸ etmeye hâlâ burmak diyoruz. Anadolu’nun çok yerinde koyun enemek, ennemek veya enlemek, koyunların baÅŸkalarının koyunlarından ayırt edilebilmesi veya karıştırılmaması için koyunun kulağını belli bir ÅŸekilde kesmeye deniyor. Her koyun sahibinin en’i farklıdır. Afrika’da bazı kabilelerde kabile iÅŸareti olarak yüzlerine çizik atıyorlar. Türklerde de böyle bir olay olmuÅŸ mudur bilemiyorum. 1946 tarihli Meskûn Yerler Kılavuzu’ndan alınan “ine” ile alakalı yer adları da ÅŸunlardır: 1- Ä°ne muhtarlık-Bitik (Kazan) Ankara. 1530 defterinde Ankara Livası Murtazaabad kazasının bir karyesi olup, Ä°ne-küpe olarak geçiyor. Küpenin mânâsına bakacak olursak ÅŸunları görürüz: Kübe (küpe) yarık = Demirden yapılmış zırh (DLT). Küpe’nin halka ÅŸeklinde olması ve Türk zırhlarının çelik halkalardan yapılmış olmaları küpe hakkında bir ipucu verebilir. Küpe adı, demir, çelik, saÄŸlam veya güçlü anlamına gelebilir. 1530’da Ankara’nın Çubuk kazasında Karaca-ine diye bir köy bulunmakta imiÅŸ. Åžimdiki Akyurt’un Karaca Köyü bu olsa gerektir. 2- Ä°ne bey Mahalle Bursa 3- Ä°ne bey Mahalle-Demirci Kastamonu 4- Ä°ne bey Mahalle-Samatya-Fatih Ä°stanbul 5- Ä°nebeyli Muhtarlık-Åž.Koçhisar Ankara 6- Ä°nebeyli Mahalle-Ali hocalar-Ä°zmit Kocaeli 7- Ä°ne bolu Muhtarlık-BozdoÄŸan Aydın 8- Ä°ne bolu Ä°lçe Kastamonu 9- Ä°nece Muhtarlık-Bulancak Giresun; ine ece’den gelme olabilir. 10- Ä°ne bel Mahalle-Sarayköy-Terme Samsun; bel Türkçe bir kelime olup 4- 5 deÄŸiÅŸik anlamı vardır. Hepsinin de insan beli ile alâkalı olarak türetildiÄŸini zannediyorum. 11- Ä°neci Mahalle-Tan-Mesudiye Ordu; dikkat çeken bir isimdir. Ä°ne iÅŸlemi (bellikleme veya damgalama iÅŸlemi) yapana deniyor olabilir. 12- Ä°necik Bucak TekirdaÄŸ 13- Ä°necik Muhtarlık-Ä°necik TekirdaÄŸ 14- Ä°necik Muhtarlık-Mordugan-Karaburun, Ä°zmir 15- Ä°ne dar Köy-Gırana-Åžemdinli Hakkari; dar Türkçedir. Dar ise Arapça ve Farsça olarak da kullanılmaktadır. Ä°ne’nin Dar’ı yani Ä°ne’nin evi, Ä°ne’nin yeri demektir. 16- Ä°ne dırlı Mahalle-Dere-Ä°zmit Kocaeli 17- Ä°ne gazi Muhtarlık Bursa 18- Ä°ne gazi Muhtarlık-Köprüören Kütahya 19- Ä°ne gazi Mahalle-Uzungazi-Terme Samsun 20- Ä°ne gazili Muhtarlık-Sungurlu Çorum 21- Ä°ne göl Ä°lçe Bursa 22- Ä°ne göl Yaylak-Yeniceoba-Cihanbeyli Konya 23- Ä°ne köy Muhtarlık-Åžiran GümüÅŸhane 24- Ä°ne özü Muhtarlık-Åžiran GümüÅŸhane; Ä°ne’nin özü, yeri mânâsına 25- Ä°nesi Muhtarlık Bursa 26- Ä°nesli Mahalle-Yerli-Terme Samsun 27- Ä°ne sökü Muhtarlık-Karasu Sinop; Sökü Türkçe olmalı. Sökmekten gelebilir, seki veya soku ile alâkalı da olabilir. Soku bazı yerlerde taÅŸtan yapılan dibek’e dendiÄŸi gibi, bizde taÅŸ dibekte piÅŸmiÅŸ buÄŸday veya bulgur dövülen uzun aÄŸaç tokmaÄŸa denir. 28- Ä°neÅŸir Muhtarlık-Turanlı-Bergama Ä°zmir; Åžir Farsça aslan veya süt. 29- Ä°nevi Muhtarlık-Hasbel-AkdaÄŸmadeni Yozgat Ä°ne evi nden gelebilir. 30- Ä°nezor Muhtarlık-Arpaçay Kars; Zor Farsça’da güçlük, müÅŸkülât demektir. 1530 da Kerkük Livası merkezinin adı Åžehri Zor’ dur. 31- Ä°nhisar Bucak-Ä°nhisar-SöÄŸüt Bilecik 32- Ä°nhisar Muhtarlık-Uluborlu Isparta; Halk arasında Ä°ne sara olarak söylenmekte olup doÄŸrusu da budur. Sara Farsça halis, arı demektir. Ayrıca Türkçe’deki sarı kelimesinden da gelebilir. Sarı lâkap olarak da verilebiliyor. Uluborlu’nun 30 km doÄŸusunda Ä°ne Sara ile aynı daÄŸ üzerinde Genceli Köyü yakınlarında “Sarı Dede” ziyareti bulunmaktadır ki, Ä°ne Sara ile Sarı Dede arasında bir ilinti olduÄŸunu zannediyorum.
[1] Bir Balkan uzmanı olan Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol Beyin teklifi,” Mostar Köprüsünün insanlara ibret olması için Hırvatların yıktığı ÅŸekliyle bırakmak ve toplanan paralarla Mostar’a Milletler arası üne sahip olacak bir Mimarlık Fakültesinin kurulması” ÅŸeklindeydi. Åžimdi Hırvatların yaptıkları kötülükler örtülmüÅŸ vaziyettedir.
[2] Ä°stanbul, Edirne, Bursa, Ä°zmit, Bolu, Ankara, Samsun, Giresun, Trabzon, Sivas, Antakya, Adana, Tarsus, Konya, Antalya, Kayseri, Manisa, Ä°zmir, Isparta, Burdur ve daha birçok kentin ismi dururken Kürdiyle, Türküyle bize ait olan köy isimlerini deÄŸiÅŸtiriyoruz. Teke yerine Antalya, MenteÅŸe MuÄŸla, Saruhan Manisa, Canik Samsun, Hamid Isparta, Germiyan Kütahya, Elaziz Elazıg ve Hüdâvendigâr için Bursa diyoruz. 650 yıllık Hamit Ä°li, 120 yıllık Hamidabad ismini 1927 yılında terk ederek, sadece Isparta adını alabiliyoruz.
[5] Dr.Burhan PaçacıoÄŸlu- (8-16)yy arasında Türkçenin Sözcük DaÄŸarcığı-Sivas Cumhuriyet Üniversitesi yayını
[6] Çokcalık küçük baÅŸ hayvanların kulaklarını keserek iÅŸaret yapmaya enemek-enlemek, en vurmak , en yapmak; burmak veya iÄŸdiÅŸ etmeye ise enemek denir.Büyük baÅŸ hayvanlara kızgın demirle iÅŸaret yapmaya ise daÄŸlamakdan daÄŸ deniyor. Bazen hayvanların kulakları bıçakla kanatılarak veya daÄŸ yaparak bazı hastalıklardan kurtulduklarına inanılır.
Bu kelimelerin lûgatlarda verilmiÅŸ olan mânâlarına bakalım: DLT[1]3.cilt sayfa 256 da, انادي ėnedi: ال قوين إنادي ,ol koyın ėnedi: o, koyun ėnedi (bilinmesi için o, koyunun kulağının bir parçasını kesti) انامك - إنار ėner-ėnemek. Haza’inü’s saadat’daki ine kelimesinin Osmanlıca imlâsı ile DLT’deki imlâsı arasında az bir fark vardır ve bu kelime birinde إنه ine, diÄŸerinde أنه ėne olarak yazılmıştır. Bu arada ilgi çekici bir örnek olarak, Ä°ngek kelimesinin hem inek, hem de kaplumbaÄŸanın diÅŸisi anlamında kullanılmakta olduÄŸunu görüyoruz. Ahmet Vefik PaÅŸa’nın Lehçe-i Osmanî lügatinde de ÅŸu bilgilere ulaÅŸmak mümkündür: 1-enemek اينمك f.m.(g.z. iner)Tohumluk buÄŸday sümbülesinin başını kuyruÄŸunu kırıp ayırmak, ihza etmek ile Ä°nebolu[2]اينه بولى, Ä°necik[3] اينه جك ,Ä°negöl[4] اينه كول ,Ä°negöl[5] (Aydın) اينه كول aynı imla ile yazılmakdadır. 2-Enemek( أنمك )f.m.(g.z. ener) hayvanı ihsa, im’al etmek, kesmek, burmak. 3-Ä°nek إنك is.Ä°nik, bakara, soyları çoktur, sığırın diÅŸisi. Aygırı tusen, tosun, genci düÄŸe, yavrusu buzağı, dana, Camus ineÄŸi, tanbat, tonbay, su sığırı. YaÅŸar ÇaÄŸbayır Beyin “Türkçe Sözlük” kitabında bu konuya ÅŸöyle deÄŸinilmiÅŸtir: Ä°nel [ınā- mak > inē-l ] (eT)[6] sf. Ä°nanılır, güvenilir, itimat edilir [ETY][7] Ä°neme [eňe-me > ineme ] (ağız) is. 1). Hayaları çıkarılmış erkek hayvan [DS][8] 2). Tohum için ayrılmış ürün. Ä°nemek [ eňe-mek > ine-mek إنمك ] (ağız) gçl.f.[-r] [-n (i)-yor] 1). Erkek hayvanın husyelerini burmak sureti ile kısırlaÅŸtırmak, iÄŸdiÅŸ etmek(eAT) 2). Ürünün iyilerini tohumluk için ayırmak.[DS] Ä°ne [ine] is. Buzağı. Enek, -ÄŸi [eT. én-e-mek > ene-k ] (ağız) is. damga[DS] Enemek,1. [eňe-mek > ene-mek / ] gçl.f.[-r] [-n(i)-yor ]{eAT} {osT } Erkeklik yeteneÄŸini gidermek, kısırlaÅŸtırmak, iÄŸdiÅŸ etmek [ Kamus Ter. ] Enemek,2. [eT. én –e mek ] gçl. f. [-r] [-n(i)-yor ] 1. { eT }sürüdeki hayvanların kime ait olduÄŸunu belirtmek için kulağından belirli biçimde kesmek [DLT] 2.(ağız) (tahta için ) oymak Enemek,3. [ene-mek] (ağız) gçl.f.[-r ] [-n (i) –yor ] 1.iyisini seçmek , ayırmak 2. pancar,turp gibi bitkilerin tohumlarını kök kısımlarından kesip huni ÅŸeklinde oyarak dikmek. Åžimdi enemek olarak kullandığımız kelimeye o zamanlar inemek, ineme iÅŸlemi yapılana da ine denilmiÅŸ olabilir. DeÄŸiÅŸik Türk Lehçelerine göre Ä°ne veya éne olabilmektedir. 11.inci asırda yazılmış DLT ile miladi 15 asırda yazılmış Haza inü’s saadat’da büyük benzerlikler görülüyor. Bir de buÄŸday enerken yapılan seçme ve ayırma iÅŸleminden dolayı da ine’nin seçkin mânâsına gelme ihtimali vardır. Hatta koyun enemenin özünde bir bakıma diÄŸer koyunlardan ayrılması veya seçilmesi hadisesi de yatıyor ki, ine’nin seçkin anlamına gelme ihtimali daha da artmaktadır. Ä°ne bir mensubiyet ifadesi de olabilir. KiÅŸinin bir zaviyeye, bir tekkeye veya bir ocaÄŸa mensup olduÄŸunu gösterebilir. Belki de bugün bazı gençlerin kulaklarına küpe taktığı gibi o zamanlarda bazı insanlar kulaklarına küpe veya benzeri bir iÅŸaret takmış olabilirler. Türkçe Sözlük, YaÅŸar ÇaÄŸbayır, Ä°ne: Buzağı, anlamına gelmektedir. Türkler çocuklarına BoÄŸa veya Tosun adını verdiklerine göre, Buzağı adını da verebilirler. “Ä°ne”nin buzağıdan ziyade dana olması gerekir gibi geliyor. Åžimdi bile erkek sığıra dana diyoruz. Dana veya büyük sığır Ä°ne olursa, küçük sığırda Farsça küçültme eki “ek” alarak; Ä°ne+ek > Ä°neek > Ä°nek olur. Ä°ne, buzağı deÄŸil de, BoÄŸa veya dana olur ki dana, ine ÅŸekline dönüÅŸmüÅŸ olabilir. 1530 tarihli defterde, Ä°ç-Ä°l Livası Ermenek nahiyesinde Ä°zne-bolu karyesi ve Konya Vilayeti, BeyÅŸehri Livası, Kır-ili nahiyesine baÄŸlı Ä°zne-bolu-yi Bâlâ (Yukarı Ä°zne-bolu, bugünkü Fele veya Yassıbel köyü) ve Ä°zne-bolu-yi Zîrîn (AÅŸağı Ä°zne-bolu, bugünkü Kırk dede veya Kıyak dede köyü) karyelerine rastladım. Ä°zne kelimesi bana, Evliya Çelebi’nin yorumunu tekrar hatırlattı. Bu defa da Ezine kelimesi Ä°zne ÅŸekline dönüÅŸmüÅŸ olabilir. Elbette ki, günümüzden yaklaşık 350 sene önce yaÅŸamış olan Evliya Çelebi, o zamanlar konuÅŸulmuÅŸ olan dili daha doÄŸru bilme imkânına sahiptir. Çocuklarımıza ad vermede, çocuÄŸun doÄŸduÄŸu güne ve aya göre isim verdiÄŸimiz de malûmdur. Öte yandan, Farsça’da bulunduÄŸu yerin hanımefendisi demek olan Kez’banu, Keziban veya Kezban; ÅŸehrin hanımefendisi demek olan Åžehr-i banu, Åžehribani, Åžehriban veya Åžerban adlarını sıkça kullanıyoruz. Ä°simler konusunda önce Farsça, daha sonrada Arapça’dan etkilendiÄŸimiz, hatta Ezan, Namaz, Oruç gibi dinî kavramlarımızın bugün dahî Farsça’sını kullandığımıza bakılırsa; haftanın günlerinden biri olan Arapça Cuma’nın Farsça karşılığı olan Ezine kelimesini de deÄŸiÅŸtirerek pekâlâ Ä°ne olarak kullanmış olabiliriz. Ä°negöl ve çevresinde Cuma Camilerine Ä°ne Damı denilmesinden de Ä°ne’nin Cuma’ya karşılık geldiÄŸi açık bir ÅŸekilde görülmektedir. Özet olarak Ä°NE; 1-Cuma, 2-Emin adam (Ä°nsan adının önünde) veya huzurlu belde (Yer adının önünde) 3-Seçkin veya SeçilmiÅŸ, 4-Belirli bir iÅŸareti veya damgası olan kiÅŸi yahut yer, 5-Dana anlamına geldiÄŸini zannediyorum. Yukarıda arz edilmiÅŸ olan çalışmadan açıkça görüleceÄŸi üzere, millî varlığımızın temeli ve tapu senedi olan kelimelerin dilimizden dışlanmasının ve yerleÅŸim yerlerine ait kadim Türkçe isimlerin deÄŸiÅŸtirilmesinin son zamanlara has bir hastalık, ama çok tehlikeli bir hastalıktır. Bu hastalığın temelinde ise, eÄŸitimdeki kusurlar ve bozukluklar yatmaktadır. Öyle iÅŸlerle, öyle hadiselerle karşılaşılıyor ki, “ört ki ölem” demekten baÅŸka söze yer kalmıyor. Bizim ve gelecek kuÅŸaklarımızın görevlerinden birisi de, dilimize ve bu meyanda da yer adlarımıza sahip çıkmaktır.
*Ramazan Topraklı, inÅŸaat yüksek mühendisi,
Ek – 1: Ä°ne ve benzer KiÅŸi, Cemaat ve Yer adlarının devamı Ä°ne-beyi mz., Karaca-ÅŸehir n. Sultan-önü Lv. Ä°nesi k., Geyve kz., Hüdavendigar Lv. Ä°nesi k., Kite kz., Hüdavendigar Lv. Ä°nesi k., Mihaliç kz. Hüdavendigar Lv. Ä°nesi-bükü k., KaÅŸ-yenice n. Kütahya Lv. Ä°nesi-bükü mevkii., Lazkiye kz. Kütahya Lv. Ä°ne Gazi ve Ä°ne Gazi m., Manisa nf., Saruhan Lv. Ä°ne-beyi k., Adada n., Saruhan Lv. Ä°ne-beyi k., Gördek n., Saruhan Lv. Ä°ne-Bey Hamamı, Bergama, Karasi Lv. Ä°ne-Bey Hamamı, Ankara, Karasi Lv. Ä°ne b., Karasi Lv., Biga Lv. ( Cuma bazarı olabilir.) Ä°ne-diÄŸin k.(ine-Tekin), Kara-hisar kz., Teke Lv. Bezci ine-beyi, Saruhan Lv. Hacı Ä°ne Bey, Hüdavendigar Lv Åžeyh ine-beyi, Hüdavendigar Lv Kara inehan, Kütahya Lv. Ä°ne beylü cemaatı, Birgi kz. Aydın Lv. Ä°ne-beyi, Aydın Lv. Ä°ne Gazi, Aydın Lv. Ä°ne Gazi, MenteÅŸe Lv. Ä°ne hoca cemaati, Ankara kz. Ä°ne hoca Yörükleri cemaati, Sultanönü Lv. Ä°ne zeyrak cema’ati , Ankara kz. Ä°ne ÅŸar cema’ati, Ankara kz. Ä°ne-gazi ve Ä°ne-Gazi mz., Honaz kz. Ä°ne-bey subaşı, Hüdavendigar Lv., Karasi Lv Ä°ne–oÄŸlu mz., Beypazarı kz. Hüdavendigar Lv. Ä°ne-beyi ve Ä°ne-bey k., Geyve kz., Hüdavendigar Lv. Ä°ne-bey mz., Göynük kz. Hüdavendigar Lv. Ä°ne Gazi k., Kite kz., Hüdavendigar Lv. Ä°ne-Bey hamamı, Hüdavendigar Lv. Ä°ne gazi k., Kalıň-viran n., Kütahya Lv. Ä°nehanlar k., Demürci kz., Saruhan Lv. Ä°nehanlu k., Demürci kz., Saruhan Lv. Ä°ne k. ve Ä°ne köyü camii AyasluÄŸ kz. Aydın Lv. Ä°ne k., Akçaova, AyasluÄŸ kz. Aydın Lv. Ä°ne-beyi ms., Kestel kz., Aydın Lv. Ä°ne-bolu k., Arpaz kz., Aydın Lv. Ä°ne-Gazi zv. ve Ä°ne-Gazi Türbesi, YeňiÅŸehir nf., Aydın Lv. Ä°ne-Gazi k., Mekri kz., MenteÅŸe Lv. Ä°ne-Gazi m., Milas nf., MenteÅŸe Lv. Ä°ne-bazarı zm., Lazkiye nf., Kütahya Lv. (Cuma bazarı zemini olabilir) Ä°ne-deresi çf., Opan-özü k., EÄŸri-göz kz. Ä°ne-bey k., Varto n., Hınıs Lv. Ä°ne-beyi k., Vardar kz., Sol kol kazaları, Rumeli Ä°ne hor k., Selanik kz., Sol kol kazaları, Rumeli Ä°ne Hoca Bey, TuÄŸlıca oÄŸlu, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Ak-pıňar Åžeyh oÄŸlu, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Mustafa oÄŸlu, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Burak oÄŸlu, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Hamza oÄŸlu, Bolu Lv. Ä°ne-beyi Fakih, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Saka, Bolu Lv. Ä°ne-düÄŸün, Bolu Lv. Ä°ne-beyi, Bolu Lv. Ä°nehan, Bolu Lv. Ä°ne-oÄŸlu ve Ä°ne-oÄŸlu çf., orta tir k., Konur-Apa kz., Bolu Lv. Ä°nehan çf., kara-evlü Gerede kz., Bolu Lv. Ä°neÅŸir k., Kıbrus kz., Bolu Lv. Ä°ne-Aslan k., Kastamonu kz., Kastamonu Lv. Ä°ne-bolu n., Kastamonu kz., Kastamonu Lv. Ä°ne-oÄŸlu k., Dimetoka k. SaÄŸ-kol kazaları Ä°neler k., Tatar-bazarı kz., SaÄŸ-kol kazaları Ä°ne-borlu k., ViranÅŸehir kz., Bolu Lv. Ä°ne- hoca k., Yaros kz., Koca-ili Lv. Ä°ne kulu çf., Ada kz., Koca-ili Lv. Ä°ne-beylü k., Yalakabad kz., Koca-ili Lv. Ä°ne-oÄŸlu-ÅŸeyh mz., Çaň kz., Biga Lv. Ä°ne-Bey Hamamı, Ankara Lv. Ä°ne-Bey-Sübaşı Hamamı, Ankara nf. Ahi-ine-hoca zv., SevdeÅŸ kz., Tavas kz., MenteÅŸe Lv. Ä°ne-bey öyüÄŸü mz. Ä°neci kışlası mz., Günyüzü n., Bozok Lv. Ä°necik çf., Rasul k., Geyikler n. Ä°necük k., UÅŸak kz. Ä°ne-göl, Hüdavendigar Lv. Ä°ne-bazarı, Çirmen, Rum ili Defteri (Cuma bazarı olabilir) Ä°necik, Çirmen, Rum ili Defteri Ä°ne-bahtı kz., Rum ili Defteri Ä°nehan mz., Yanbolu kz., Ä°ne han pınarı ve Ä°ne han pınarı k., Silistre kz. Ä°ne Hoca Karamani, hademe-i türbe, Vılçıtrın Ä°ne-beÄŸi., Hersek Lv. Ä°ne, Ak-saz n., Ä°ç-Ä°l Lv. Ä°zne-bolu k., Ermenek n., Ä°ç-Ä°l Lv. Ä°ne Musa ve Ä°ne-Musa m., EreÄŸli nf. Aksaray Lv. Ä°ne-göl k., EreÄŸli kz., Aksaray Lv. Ä°ne-mescidi k., EreÄŸli n., Aksaray Lv. (Cuma mescidi karyesi olabilir) Ä°ne-Devle, Konya Lv. Ä°ne Divle k., Larende kz. Ä°ne, NiÄŸde Lv. Hacı ine, NiÄŸde Lv. Ä°ne-beyi, derbendci, Kütahya Lv. Ä°ne-beyi çf., MileÅŸeva n., Hersek Lv. Ä°ne-Bey-öyüÄŸü mz., MaraÅŸ kz., MaraÅŸ Lv. Ä°ne-Gazi mz., Haruniyye n., MaraÅŸ Lv. Ä°ne-deyri mz., Sis n., Sis Lv. Ä°ne-düyuru mz, Sis n., Sis Lv. Ä°necik mz., Arsuz-ili n., Üzeyir Lv. Ä°ne–viranı mz, Hacılu n. Adana Lv. Ä°ne-Bey viranı k., Cülab n., Ruha Lv. Ä°ne-beyi, Musul Lv. Ä°ne Hoca, Musul Lv. Ä°nesi veled-i ine-beyi tiri, Çine kz. MenteÅŸe Lv. Ä°ne- Devle, Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne Gazi, Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne Hacı, Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne Beyler Cemaati, Çaybaşı k., Osmancık n., Amasya Lv. Ahi Ä°ne Bey, Kemah Lv. Ä°ne Bey, Gerger ve Kahta Lv. Ezine - bazarı k., Birgoma n., Amasya Lv. (Cuma bazarı karyesi) Ä°ne - Karaca k., Ladik n., Amasya Lv. Ezine -bazarı k., Kaz-abad n., Sivas ve Tokat Lv. (Cuma bazarı karyesi) Ezine -viran mz., Sivas kz., Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne -Devle mz., Yıldız n., Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne - Gazi mz., Sivas kz., Sivas ve Tokat Lv. Ä°ne - Hacı mz., Sivas kz., Sivas ve Tokat Lv. Ä°ze k., Niksar kz., Sonisa ve Niksar Lv. Ä°ze-i Bala k., Sonisa ve Niksar Lv. Ä°ne -köy k., Kara- hisar-i Åžarki kz., Kara- hisar-i Åžarki Lv. Ä°ne - DiÄŸin k., Haris n., Canik Lv. Ä°ne -Gazi k., Terme kz., Canik Lv. Ä°nece mz., Bazarlu n., Canik Lv. Ä°nesini k., Terme kz., Canik Lv. Ä°ne – Bey mz., Göl – başı n., Gerger ve Kahta Lv. Ä°n’am PaÅŸa Hatun ve Ä°n’am PaÅŸa Hatun Ä°mareti, Amasya Livası Ä°n’am Çelebi, Ä°n’am Çelebi evladı ve Ä°n’am Çelebi zv., Ulu- Pınar k.., Çorumlu Lv. Ä°nallu Türkleri ve Ä°nallu Yörükleri, Sivas kz., Sivas ve Tokat Lv. Ek- 2 (1944 yılında Ankara Devlet Matbaasında basılan, DÜSTUR, 3.tertip, Cilt 7, - 2. tabı-, sayfa 1681- 82) No: 412- Ä°ki isimli vilâyetlerimizin yalnız bir isimle yadedilmesine dair kararname
24 teÅŸrinievvel 1926- No: 4248
Vilâyetlerimizden bazılarının iki isimli olması hasebiyle muhabereat ve muamelâtta ittiratsızlığı mucip olduÄŸu anlaşıldığından, vilâyetlerin merbut cetvelde görüldüÄŸü veçhile, yalnız bir isimle yadedilmesi, Dâhiliye Vekâletinin 29 aÄŸustos 1926 tarih ve 4322/8641 numaralı tezkeresiyle vuku bulan teklifi üzerine, Ä°cra Vekilleri Heyetinin 24 teÅŸrinievvel 1926 tarihli içtimaında tasvip ve kabul olunmuÅŸtur. Reisicumhur GAZÄ° M. KEMAL
BaÅŸvekil Adliye Vekâleti V. Müdafaai Milliye Vekili Bahriye Vekili Ä°SMET RECEP RECEP Ä°HSAN Dâhiliye Vekili Hariciye Vekili Maliye Vekili Maarif Vekili M. CEMÄ°L Dr. T. RÜÅžTÜ ABDÜLHALIK MUSTAFA NECATÄ° Nafia Vekili Ziraat Vekili Ticaret Vekili S. ve M. Ä°. Vekili BEHÄ°Ç MEHMET SABRÄ° MUSTAFA RAHMÄ° Dr. REFÄ°K Yukarki kararnamede zikrolunan cetvel: Ä°tibariRisaledeDoÄŸrusu Vilâyet ErtuÄŸrul Bilecik Kaza Yablak Yaylak ------ Serik Sirik Vilâyetin merkez kazası Ä°çel Silifke Vilâyet Bozok Yozgat Vilâyet Canik Samsun Vilâyet Hamidabat Isparta Kaza Arve Erve Vilâyet Saruhan Manisa ----- KarahisarÅŸarki Åžebinkarahisar ----- Karesi Balıkesir Vilâyetin merkez kazası Kocaeli Ä°zmit Kaza Görle Görele ----- Enderin Andırın Vilâyet MenteÅŸe MuÄŸla -----------------------.------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ *Soyadı kanunundan sonra vekiller aÅŸağıdaki soyadlarını almışlardır. Ä°SMET Ä°nönü, RECEP Peker, Ä°HSAN Eryavuz, M. CEMÄ°L Uybadın, Dr. T. RÜÅžTÜ Aras, Mustafa ABDÜLHALIK Renda, MUSTAFA NECATÄ° UÄŸural, BEHÄ°Ç Erkin, MEHMET SABRÄ° Toprak, MUSTAFA RAHMÄ° Köken, Dr. Ä°. REFÄ°K Saydam Ä°hsan Eryavuz, Yavuz zırhlısının bakım onarımı için yapılan ihalede (Yavuz- Havuz davası) Fransızlardan rüÅŸvet aldığı iddiasıyla yüce divana verilir, hüküm giyer ve MilletvekilliÄŸi düÅŸer. Soyadını da Topçu olarak deÄŸiÅŸtirir.
Ä°ne Yazar Mustafa açık 2008-12-24 09:22:20Yazının yayınlanmasından sonra, KırÅŸehir civarında yaÅŸayan Kürtlerin PerÅŸenbeyi Cumaya baÄŸlayan geceye, yani Cuma gecesine, “Kutsal Gece” manasına geldiÄŸini söyledikleri “Åžev’in” dediklerini öğrenmiÅŸ bulunuyorum. Kelimenin doÄŸrusunun “Åžeb’in” veya Åžebin olması gerekir. Åžebin veya Åžeb-ine, Cuma gecesi demektir ki Ä°ne kelimesi Cuma manasınadır. Türklerin Ä°ne kelimesini Cuma karşılığı olarak kullandıkları anlaşılmış bulunmaktadır. Eski devirlerde her köyde Cuma namazı kılınmayıp, 8 -10 köyün ortasında bulunan merkezi köylerde Cuma kılınırdı. Cuma kılınan bu yerlerin adının başına bir genelleme yapmamakla beraber Ä°ne kelimesinin getirilmiÅŸ olması gerekir. Bu gün nasıl Deňiz kelimesi insanlara ad olarak veriliyorsa, Göl kelimesi de eski zamanlarda insanlara ve yerleÅŸim yerlerine ad olarak verilmiÅŸtir. ÇocukluÄŸumda bizim köyde Gelendost’a gideceÄŸim veya Gelendost’tan geldim yerine Cumaya gideceÄŸim veya Cumadan geldim deye konuÅŸulurdu. Büyüdüğümüzde fark ediyoruz ki Gelendost’un bazarı meÄŸer Cuma günü imiÅŸ. Ä°negöl, Ä°nebolu ve Ä°ne Bahtı isimlerinin böyle oluÅŸtuÄŸunu zannediyorum. Herkesin malumu olduÄŸu üzere Bolu, Polis kelimesinin, Türkler tarafından söyleme biçimidir. Bir gün bilim tarihi Hocası, Prof Fuat Sezgin Beyin Evliya Çelebi için; “çok müthiÅŸ biri, bizlere çok önemli bilgiler veriyor” deye onu, methettiÄŸine ÅŸahit olmuÅŸtum. Bizim bu çalışmamızda da görüldüğü gibi, Evliya Çelebi gerçekten müthiÅŸ bir adammış. Bizim onu dinlemeyerek, Ä°negöl Belediyesinin sayfasındaki yazılarla ve Ä°negöl tarihi hakkında çalışma yapan Recep AkakuÅŸ Beyin etkisiyle çıkmış olduÄŸumuz yolculuk yaklaşık iki yıl sürdü. Varsın olsun, elde ettiklerimiz, bunca emeÄŸe deÄŸdi.
24 Aralık 2008, Çukurambar, Ankara Ramazan Topraklı
RE:Tebrik Yazar girisim açık 2008-12-24 15:26:18 Ãœlkemizde genellikle eski Rum yer isimlerinin deÄŸiÅŸtirilerek TürkçeleÅŸtirildiÄŸine dair yorumlar vardır. Yazıyı okurken böyle bir önyargıyla yaklaÅŸmıştım. Fakat Ramazan Beyin çalışması bu yaklaşımı boÅŸa çıkarmış. MeÄŸer TürkçeleÅŸtirme adı altında cahillikten kaynaklanan bir yaklaşımla Türkçe isimler yok edilmiÅŸ. Böylesine emek mahsulü bir çalışmadan dolayı Ramazan Bey’e tebrik ediyoruz. Kriter’in payını da unutmamak gerek. Her yerde görülmeyecek, bulunmayacak bir çalışma bu. Raci D.
Ramazan Topraklı Yazar bilal sürgeç açık 2008-12-30 21:49:42Ramazan Abi mühendistir. Mühendislikteki hesap kitap konusundaki hasasiyetini yazılarında da gösterir. Dikatli okur ve inceler. Tarih konusunda lisans üstü çalışma yapsa ülkemizin sayılı tarihçilerinden biri olur.Umarım bu çalışmasını genişletir ve yayınlar.
Ramazan Topraklı Yazar bilal sürgeç açık 2008-12-30 21:49:46Ramazan Abi mühendistir. Mühendislikteki hesap kitap konusundaki hasasiyetini yazılarında da gösterir. Dikatli okur ve inceler. Tarih konusunda lisans üstü çalışma yapsa ülkemizin sayılı tarihçilerinden biri olur.Umarım bu çalışmasını genişletir ve yayınlar.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.