FÄ°KRÄ° DURGUNLUK (Merhum) M. Said ÇEKMEGÄ°L![](http://tbn0.google.com/images?q=tbn:mJmR85zbgtEWYM:http://images.gittigidiyor.com/673/6737122_0.jpg)
Dünün Ä°slam aleminde görülen fikri durgunluk çok çok söz konusu edile gelmiÅŸtir. Bu durgunluÄŸu Müslümanlığa mal edenlerin, Ä°slam bilmezlerden daha çok oryantalistler arasından çıkması dikkat çekicidir.
Aslında, Ä°slam kelimesi durgunlukla yan yana zikredilemez. Çünkü Ä°slam her ÅŸeyden önce hareketle ilgilidir. Ve Müslim kelimesi sürekli bir davranış gösterir; Müslüman, atlayış cesaretini gösteren kimsedir. (1)
Böyle olduÄŸu halde, uzun vakitlerden beri Ä°slam alemindeki durgunluÄŸu, Müslüman ÅŸahıslara, yahut bazı tarih dilimlerine baÄŸlamak meseleye temelden bakmamak olur. Bu da en çok “gayr-ı Müslim” ÅŸarkiyatçılara yakışır. Müslüman olmayanların Ä°slamiyet’le neden bu kadar ilgilendiklerini düÅŸünmeyenleri de ÅŸaşırtır.
Ä°slam alemindeki fikir hareketlerini, bir dönemde, birkaç ÅŸahıs mı körletmiÅŸtir? Mesela L. Gardet ve Hartner gibi batılı kafaların iddia etmiÅŸ oldukları gibi, fikri geliÅŸmeler AÅŸarilikle mi durmuÅŸ? Ve Ä°mam Gazali, septik felsefenin küfür olduÄŸunu iÅŸlemekle Ä°slam tefekkürüne darbe mi vurmuÅŸ? DeÄŸilse, “eski Ä°ran’dan intikal eden düalist akideler” veya “MoÄŸol istilası”na mı baÄŸlanmış bu durgunluk? (2) Abbasi’ler döneminin bir bölümünde zirveye tırmanan fikir çalkantısı Ä°slam düÅŸüncesini gölgelemeye devam ederken hiçbir ses çıkarılmamalı mıydı?
Ä°mam AÅŸariler ve Maturidiler mutezilenin rasyonalizme kayan edalarını tashih etmek için, asla sadık kalmaya çalışarak, bir takım ölçüler tespit edip bazı kritikler getirmiÅŸlerse; Ä°mam Gazaliler, sofistik Yunan felsefesinin, Ä°slam aleminde, bir düÅŸünce anarÅŸisi çıkarışına karşı çıkmışlarsa bu, geliÅŸen fikri tekamülü durdurmak için deÄŸildir. O büyük insanlar, Ä°slam fikriyatına deÄŸil, Ä°slam düÅŸüncesini saptırmak için, Ä°ran ve Yunan gibi gayrı Müslim semtlerden körüklenen felsefi yangına karşı çıkmışlardır. Bu yangını söndürmek için olanca gayreti esirgemedikleri görülmektedir. Aynı dönemde, aynı durumda, aynı ÅŸartlar ve aynı engellerle karşılaÅŸmayanların, onlar gibi düÅŸünüp hareket etmeleri gerekmezdi elbette. Çünkü bu iÅŸ, tahkiki bırakıp taklide düÅŸmek olurdu. Nitekim, uzun zamandan beri, büyük bir ekseriyetle, söz konusu taklit dönemine gidilmiÅŸtir de…
Fikri durgunluÄŸu büyük müminlere baÄŸlayanlar, Ä°slam’ı ve Ä°slam alimlerini gereÄŸi gibi tanımadıklarından, bazı nakilleri yüzde yüz doÄŸru sanmışlar ; Müslüman’a yakışmayacak mistik bir uyuÅŸukluÄŸu, ya da katı rasyonalist bir kuruluÄŸu ünlü Ä°slam mütefekkirlerine baÄŸlaya gelmiÅŸlerdir. Bazıları da, Müslüman’ları satıp alevleri içerisindeki eritecek felsefe ve mistisizm karması bir yangını söndürmeye koÅŸarken ayakları altında kalarak giriftleÅŸen bazı problemlerin çözümünü, duru bir zamana bırakılan bazı icapların yerine getirilmeyiÅŸini bahane ederek gereksiz kritiklere giriÅŸmiÅŸlerdir.
Bir meseleye devrinin ÅŸartları içerisinde ve güçler nispetinde bakmayanlar, bakamayanlar insaflı olmakta zorluk çekerler. Mesela, Ä°lahi imtihan sorularını kendileri taktir ediyorlarmış gibi, Hz. Osman’a, kendi tozpembe gözlükleriyle bakanlar, onun yaşını, geniÅŸleyen ülkesini, harp ve ecel sebebiyle yahut da hudutlar da cihat için uzaklaÅŸmalarla azalan arkadaÅŸlarını hesaba katmadan hüküm yürütenlerin bir takım boÅŸluklara düÅŸmeleri bu tutumlarından dolayıdır.
Her dönemde fikri geliÅŸmeler de olur, gerilemeler de olur ve olacaktır da. Bu oluÅŸ, yaratıcının insana ikram ettiÄŸi akıl gibi bir nimetin hakkını vermeye baÄŸlıdır. Bir toplum, elit çoÄŸunluÄŸuyla, bu yüce akıl nimetini müteÅŸekkirane bir halde iÅŸletiyorsa, o topluluÄŸu tefekkür sahasındaki ileri hamlelerinden kimse alıkoyamaz. Aralarında tesirsiz halde akledemeyenler bulunsa dahi. Bu millet artık yücedir, bilhassa fikri yönden. DeÄŸil de, hakim zümreleriyle bir toplum, rahata düÅŸkünlüÄŸün davet ettiÄŸi zihin tembelliÄŸine düÅŸerse, taklit bataklığında çırpınıp durur, ve çırpındıkça batar. Aralarında sözünü dinletemeyen, raÄŸbet görmeyen mütefekkirler olsa dahi. Bu bataklıkta sadece ilmi yol tıkanmaz, teknolojik kesimde de çoraklaÅŸmalar baÅŸlar. Nitekim öyle olmuÅŸtur. Ä°lmi durgunluÄŸun tabii neticesi olarak fen bölümünde de görülen gerilemeler asırlarca önce baÅŸlamıştır. DüÅŸmanlar da fırsatı kaçırmadan bu durumdan faydalanmıştırlar.
Kur’an-ı Hakim’de Sünnetullah ÅŸöyle görülüyor ; Aklını kullanmayanlar pislik içerisinde bırakılır. (3) Ve sade dünyada deÄŸil, ebediyette de kullanmadığı aklından dolayı piÅŸmanlığın fayda vermeyeceÄŸi acı bir azaba müstahak kılınır. (4)
O halde, bu kimseler fikri durgunluÄŸun amillerini Gazali, EÅŸari gibi mümin ve mütefekkir Müslümanlara baÄŸlayacaklarına, Sünnetullah’a dikkat edip etmemekte arasalardı daha isabetli teÅŸhisler koyabilirlerdi.
Bir dönemden beri “Fikri Cehd” kapılarının zehirli zihniyetlere karşı kapatılmak istenmiÅŸ olabileceÄŸi düÅŸünülmüÅŸ olabilir. Ama burada, sonradan temiz havalar estirerek kapatılan Dar’ın havasızlığından kurtulma çabalarını hıyanet sanacak kadar yozlaÅŸan bir kısırlığın ortalığa tahakküm etmesi söz konusudur.
Öyle zamanlar olmuÅŸtur ki, “..fetva veren kimse dilediÄŸi görüÅŸü seçip almakta serbest dahi deÄŸildi. Onun bu ihtiyarı” avamî bir kamu oyu ile “kayıt altına” alınmıştı. (5) “.. Ä°slam’ın ilk altı asrından sonra gelen o karanlık cehalet çaÄŸlarında (6) fıkıhçı tanınanlar “dahil, bütün cumhur taklitle hareket etmeye koyuldular” Öyle ki, onların “fetvalarına aykırı düÅŸen ayetler (bile) ya mensûhtur veya tevile muhtaçtır.” (7) gibi saplantılarla kısır bir otorite oluÅŸturmuÅŸlardır. Ä°lmi atılımlar böylece yerinde sayar hale gelmiÅŸtir. (8)
Öylesine ters bir döneme girilmiÅŸtir ki, “önce kitap, sonra icma, sonra kıyas” diye doÄŸruları sloganlaÅŸtıranlar dahi, deÄŸil önce kitaba yönelmek kıyasa bile baÅŸvurmadan, bilmediÄŸine bilmiyorum diyebilecek kadar insaflı alimleri aramadan, “din adamı” dediklerinin ezberlerine baÄŸlanıp kalmışlardır. Bu hal düÅŸünen beyinleri hayli rahatsız etmiÅŸ olacak ki, arayıcı Müslümanlara tercüman olarak bir Müslüman fıkıhçı (hukuk alimi), fikri ceht kapısını kapalı tutmaya çalışanlara iÅŸaret ederek ÅŸöyle diyor :
“Hiçbir kimse, Allah’ın akıllara açmış olduÄŸu bu kapıyı kapatmak hakkına sahip deÄŸildir… bu kapının kapanması, insanları kitaptan, sünnet ve selefi salihin eserlerinden uzaklaÅŸtırmaktadır. Hatta taklitçilikte ifrata giden bazı kimseler, ilim meclislerinde bile Kur’an ve hadisi incelemeye lüzum yoktur, çünkü içtihat kapısı kapalıdır, diyecek kadar ileri gitmiÅŸlerdir. La havle vela kuvete illa billah!” (9) La havle çektirecek bir taklit baskısı altında kalan tefekkür ezginliklerine düÅŸme sebeplerini, ÅŸahıslar ve zamanlarda aramak yerine Sünnetullahı aksettiren içtimai kanunlara uymamakta bulmak daha isabetli olacağı kanaatindeyiz.
Ä°lmi geliÅŸtiren fikri faaliyetlere doymuÅŸ bulunmak kısırlığı, hastalığın başında gelir. Kendini ilim çalışmalardan “müstaÄŸni” gören bir zan insanı yolundan azdırır. (10) Bir de refah arkasında koÅŸarken düÅŸünmeye vakit bırakmayan bir dünyacılığın sebep olduÄŸu zihin tembelliÄŸi araya girerse, o zaman bu azmayı azgınlığa döndürür. Elbette ki, bu hal, fikri atılımları durdurarak heva ve hevesin sürüklediÄŸi gafletin çirkin dünyacılığına yol verir. Böylece heva ve heves dünyaperestliÄŸe, dünyaperestlik heva ve hevese yol veren bir fasit daire meydana gelir ve bu Ä°slami olmayan durum başını alıp gider.
Maveraünnehirden Endülüs’e kadar, Ebu Hanifelerle, Ä°bni Hazımlarla ve benzeri büyük mütefekkir ilim adamlarıyla izzete yücelen Ä°slam alemi, bugün gerilerde kalmışsa, bunun sebebini, arayıcılık gibi, - ki müslümanın baÅŸta gelen vasıfıdır (11) yüce bir ibadetin ÅŸuurundan uzaklaÅŸan efkarın, mistik ve kısır yozlaÅŸmalara saplanıp kalmış olmasında görüyoruz.
Ahirete bir vasıta olmaktan baÅŸka kıymetli bir deÄŸeri olmayan dünya için deÄŸil de, dünyayı ebedi saadeti için yegane vasıta bilerek yücelmenin yollarını aramakla görevli idi Müslümanlar. Bu görevi gücünce yerine getirenler de olmuÅŸtur, ihmal edenler de. Herkes iÅŸlerinin karşılığını niyetlerine göre görecektir. Bu mesuliyet duygusuyla hayatını deÄŸerlendiren müminlere ne mutlu. Her neyse, mesuller geldi geçti. Ä°nÅŸallah bizler, ilmi yolda doÄŸru düÅŸünmenin saadetini müdrik oluruz. Bugün Ä°slam aleminde görülen acılı sancılar, Allah’ın izniyle, nur topu gibi Kuran’ı bir efkar doÄŸmasına sebep olacak gibi. Günün Ä°slam alemini bu yolda bekliyor; ızdırapların hayıra vesile olmasını yüce Rabbimizden diliyoruz.
M. Said Çekmegil (Kriter, cilt: 4, sayı 40)
(2) Selçuklular Tarih ve Türk-Ä°slam Medeniyeti, Prof. Dr. Osman Turan, Sh. 360 – 365 (3) Bkz. Yunus Suresi : 100 (4) Bkz. Mülk Suresi : 10 (5) Ä°mam Åžafii, Muhammed Ebu Zehra, Çev : Osman KeskioÄŸlu, Sh. 354. (6) Anglikan Kilisesine Cevap, Abdülaziz CaviÅŸ, Çev: Mehmet Akfi, SadeleÅŸtiren Dr. Süleyman AteÅŸ, Sh 188. (7) Ä°slam hukuku Tarihi, Prof. Muhammed el-Hudari, Çev: Haydar HatiboÄŸlu, Sh. 320. (8) Bkz. Bilginin Gücü, M. Said Çekmegil, Sh. 31-56 (9) Ä°slamda Fıkhi Mezhepler Tarihi, Muhammed Ebu Zehra, Çev : Abdulkadir Åžener, Sh. 156 (10) Bkz. Alak suresi: 6, Hasan Basri Çantay Mealine Ve Tetkiklerde Metod ve Tenkid adlı eserimizin 2. baskısının, II. Sahifesine. (11) Bkz. A.g.e. Ä°nsanın Yolu Ä°slam, 2. Bölüm, Sh. 83-104 |
problem bu zaten Yazar semazen açık 2008-02-17 11:34:23 Yazıdaki şu bölüme dikkat çekerim ey okuyucu: "Bir de refah arkasında koşarken düşünmeye vakit bırakmayan bir dünyacılığın sebep olduğu zihin tembelliği araya girerse..." esat, mesut, ercan, hikmet, selma, rana, peyami, ilhami, selahattin... listeyi uzatmak mümkün ama ismi zikredilenler sait çekmegilin bu uyarısını daha fazla dikkate almalılar
| Sayın semazen Yazar kubha açık 2008-02-17 19:00:24 kimliğinizi açıklayarak yazsaydınız memnun olurdum. kendi payıma bunu sadece bir tavsiye olarak alıyorum. 4 çocuk büyütürken daha fazla kapasite kullanımı şahsım adına mümkün değil. çocuklarını büyütmüş olanlara düşer bazı şeyler...
| Hangi Selahattin? Yazar Sanih açık 2008-02-18 09:19:12 Hangi Selahattin; Malatya'daki mi İstanbul'daki mi? Yaman birine benziyorsun semazen kardeşim. Teşhisin müthiş... | listede eğer bensem adımın zikredilmesin Yazar selahaddin açık 2008-02-20 16:52:51 Demekki bende 1. lig takımları arasındayım desenize.Teşekkürler | Donanım Sorunu Yazar selahaddin açık 2008-02-20 16:56:02 Müslümanların donanım sorunu var yazılım değil. İşletim sistemi mükemmel ama makina haşat rem yetmiyor çekirdek sayısı az .... | Yazar babacik açık 2008-02-23 19:19:34 Adı zikredilenlerden çok zikredilmeyenler kendilerinden korksun. Kendi gözündeki çapağı göremeyenler başkasının gözünde mertek ararlar. Dört çocuklu olan şahsın da yardımlarına Allah'ın şahitliğinin yanında ben de şahitim. Bu zihni tembelliğinizi bırakınız da hakikati görünüz lütfen. Selamlar küçük işlerle uğraşanlar | İtiraz Yazar akifbayram açık 2008-02-25 12:03:44 Ben konunun bu şekilde anlaşılmasına karşıyım. Bilindiği gibi müslümanlık hem dünyayı hem ahireti gözeten bir dindir. Ailede ahireti önceleyenlerin sayısı hayli atınca ismi geçenler dengeyi sağlamak istemişlerdir. Niye olaya iyi yönden bakmayı kimse düşünmüyor? | Yani Yazar akifbayram açık 2008-02-25 12:05:23 Yani herkes uhrevi olsaydı da hristiyanlara benzeseydik daha mı iyi olacaktı vesselam. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |