SURÄ°YE, DÄ°RENÄ°Åž CEPHESÄ°NDE
MÄ°?
Ali KAÇAR/Genç
Birikim
Suriye’de halk ayaklanması 15 Mart 2011’de baÅŸlamış ve yaÅŸanan bunca
katliama raÄŸmen de bütün hızıyla hala devam etmektedir. Olayların ilk
günlerinde katledilen masum insanların sayısı 20–30 rakamı ile ifade
edilirken, son aylarda ise bu rakam 100’le, 200’le ifade edilmeye
baÅŸlanmıştır. Esad’ın zulmünden canını zar zor kurtaranların bir kısmı
Ürdün’de, bir kısmı Türkiye’de, bir kısmı Lübnan’da ve çok az kısmı da Irak’ta
mülteci konumunda ve çok zor ÅŸartlar altında yaÅŸamaktadır.Suriye içerisinde
kendi evlerini terk eden ve sayısı birkaç milyon olduÄŸu söylenen
mültecilerin durumu ise, bu mültecilere göre daha da kötü durumdadır. Çünkü
komÅŸu
ülkelerdekiler az da olsa sıcak bir tas çorba bulabilirlerken,
Suriye içerisindeki mülteciler ise bırakın sıcak bir tas çorbayı, her
gün ölüm korkusu altında bir parça kuru ekmek bile bulmakta
zorlanmaktadırlar.
Suriye’de, 15 Mart’tan beri tam anlamıyla bir insanlık trajedisi
yaşanmaktadır. Bu trajedi, Siyonist ve emperyal işgalci devletlerin kendi
menfaatleri doğrultusunda takındıkları tavır/sızlık/larından dolayı daha da
büyümektedir. Buna bir de Ä°ran gibi isminde Ä°slam olan bir devletle ve yine
düne kadar özellikle de Suriye Müslümanlarının gözdesi olan Hizbullah
örgütünün eli kanlı Baas rejimine verdikleri destek de eklendiÄŸinde bu
trajedi daha da vahim hale gelmektedir. Oysa 1979’daki Ä°ran Devrimi,
mazlumların, mahrumların, tabiri caizse yalın ayaklıların zulme karşı,
diktatörlüÄŸe karşı ve küresel Batı ve DoÄŸu emperyalizmine karşı
gerçekleÅŸtirdiÄŸi ve Suriye halkı dahil bütün mazlum halkların desteklediÄŸi bir
kıyamdı. Ancak bugün, benzeri bir ayaklanmadan dolayı Ä°ran devleti,
Suriye’deki mahrumların ve mazlumların sesini kısmak, esaretlerinin devamını
saÄŸlamak için eli kanlı katil Baas rejimini desteklemektedir. Niçin bu destek
diye sorulduÄŸunda ise, Siyonist Ä°srail, ABD ve bilmem kimler gerekçe olarak
gösterilmektedir. Oysa OrtadoÄŸu’daki olaylar, oyunlar ve senaryolar
incelendiÄŸinde, OrtadoÄŸu’daki halk ayaklanmalarına kadar var olan mevcut
bütün bölge ülke yönetimleri, kendi halkları aleyhlerine Rusya, ABD ve
Siyonist Ä°srail terör örgütünün müttefiki, iÅŸbirlikçisi olan devletlerdi.
Suriye’deki Baas rejimi de, gerek Hafız el-Esad ve gerekse oÄŸul BeÅŸÅŸar
döneminde, gerek Siyonist Ä°srail’in ve gerekse diÄŸer emperyal iÅŸgalci
devletlerin memnun olduÄŸu bir rejimdir. Bugün Esad rejiminin katliamlarına
hâlâ devam ediyor oluÅŸu, hem ABD’nin hem de Siyonist Ä°srail’in iÅŸine
gelmektedir. Ve her iÅŸgalci devlet de yerine güvendikleri yeni bir yönetim
gelinceye kadar da Esad rejiminin deÄŸiÅŸmesini istemeyeceklerdir. EÄŸer
Esad’dan sonra kendi güvendikleri, iÅŸbirlikçi bir yönetimin iÅŸbaşına
geleceÄŸini bilseler bugün, Esad rejiminin devrilmesi için hem Rusya’yı hem
de Çin’i kolaylıkla ikna ederler. Bunun örneklerine dünya kamuoyu daha
önceleri defalarca ÅŸahit olmuÅŸtur.
Baas Partisi de, Esad ailesi de Ä°slam düÅŸmanıdır. Bu nedenledir ki, Ä°slam’a
ve Müslümanlara düÅŸman olan herkesle; Siyonist Ä°srail’le, ABD ile Rusya ile
iÅŸbirliÄŸi yapmaktan hiç çekinmemiÅŸ, bilakis ideolojisinin bir gereÄŸi olarak
kabul etmiÅŸtir. Böyle bir rejimi savunmak, onun yanında yer almak hele hele
Müslüman olmasa bile masum bir halkı katletmede, bu rejime destek vermenin
–hangi gerekçe ile olursa olsun- hiçbir izahı yoktur. Vicdan sahibi herkesin
Suriye’de aylardır devam eden bu insanlık trajedisi karşısında yapması gereken
hem azınlık Nusayri rejimine, hem de Suriye üzerinden menfaat çatışmasına
giren Siyonist ve Batılı/DoÄŸulu emperyal güçlere karşı durmaktır; bu
çerçevede bir direniÅŸ hattı/cephesi oluÅŸturmaktır. Çünkü zalim Esad ailesi
1970’den beri kendi halkını esaret altında tutarak zulmetmektedir. Esad
ailesi bu zulmü, sadece Suriye’deki Müslüman halka deÄŸil, Nusayrilere [1] de, Dürzîlere de,
Kürtlere de velhasıl bütünüyle Suriye halkına yapmaktadır. Bu nedenle, vicdan
sahibi olan herkesin Suriye’de iÅŸlenen bu vahÅŸete karşı çıkması gerekir;
velev ki direnen Suriye halkı Müslüman olmasa bile! Çünkü Suriye’deki
azınlık Nusayri rejimi, sadece Suriye halkını değil, aynı zamanda
insanlığı/insanlık vicdanını da yok etmektedir. Her gün katledilen 100’de
fazla insan; bebek, küçücük çocuklar, kadınlar ve yaÅŸlıların kulakları
sağır edercesine canhıraş feryatları karşısında, bırakın desteklemeyi
sessiz kalmak bile, gerçekleÅŸtirilen bu zulümlere ortak olmayı beraberinde
getirir.
HAFIZ EL-ESAD KÄ°MDÄ°R?
Hafız el-Esad 6 Kasım 1930 yılında Lazkiye kentinde Nusayri/Alevi bir
aileye mensup olarak doÄŸmuÅŸtur. Ä°lkokulu doÄŸduÄŸu köyden okuyan Esad, henüz
küçük denebilecek yaÅŸlarında, 1946 yılında, Arap Sosyalist Baas Partisi
saflarına katılmıştır. 1951’de girdiÄŸi askeri akademiden sonra Sovyetler
BirliÄŸi’nde savaÅŸ pilotu eÄŸitimi görmüÅŸtür. Mısır’da da eÄŸitim gören Esad,
Mısır’da iken kendisi gibi Nusayri/Alevi olan Muhammed Ümran ve Salah Cedid
ile beraber Baas Partisi’nin gizli Askeri Komitesi’ni kurmuÅŸlardır. 1958
yılında, amcasının kızı Enise Ahmet Mahluf ile evlenen Hafız Esad, bu tek
evliliÄŸinden, BüÅŸra, BeÅŸÅŸar, Basil, Mecid ve Mahir isminde beÅŸ çocuk
sahibi olmuÅŸtur. [2]
Esad, 33 yaşında iken Hava Kuvvetleri Komutanı olmuÅŸtur. 6 Haziran 1967’de
6 gün savaÅŸları olarak da anılan Siyonist Ä°srail’le yapılan savaÅŸta aynı
zamanda savunma bakanı olarak da görev yapmıştır. Hafız el-Esad, genç yaÅŸta bu
makamlara geliÅŸi çok zeki, çok yetenekli oluÅŸundan kaynaklanmamaktadır.
1958’de Mısır ile Suriye birleÅŸip BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti adını alınca,
Mısır devlet baÅŸkanı Cemal Abdu’n-Nasır yeni Cumhuriyet’in de devlet baÅŸkanı
olmuştur. Ordu da tek/birleşik ordu haline gelince, Nasır, 11 bin civarında
çeÅŸitli rütbelerdeki Suriye subayını emekliye sevk etmiÅŸtir. 1961 Eylül
ayında bir darbe gerçekleÅŸtiren Suriyeli subaylar, BAC’dan çekilince, Esad
için altın günler de baÅŸlamıştır. Çünkü 1961’de BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti
döneminde birçok üst rütbeli Suriyeli Subay emekliye sevk edilmesi
nedeniyle Suriye Silahlı Kuvvetleri’nde yüksek rütbeli subay kalmadığı için
kısa sürede Hafız el-Esad rütbe atlayarak hak etmediÄŸi halde üst rütbeli
makamlara getirilmiÅŸtir. Esad’ın hızlı yükseliÅŸi Mart 1963 Baas
darbesinde aldığı önemli rolden dolayı ivme kazanmıştır. Bir süre Suriye Hava
Kuvvetleri’nde büyük bir askeri havaalanın komutanlığını yapan Hafız
Esad, birkaç ay içerisinde yarbaylığa terfi etmiÅŸ ve 1963 yılının
sonlarında fiilen Suriye Hava Kuvvetleri’nden sorumlu bir duruma
gelmiÅŸtir. 1964’ün sonunda ise TuÄŸgeneral rütbesiyle resmen Hava
Kuvvetleri Komutanlığına atanmıştır.
Mart 1963’de Baas Partisi darbeyle yönetimi ele geçirince, Baas partisi
kadroları arasında kavgalar çıkmış, bu kavgalara raÄŸmen 1966 yılına kadar Emin
el-Hafız yönetimi elinde tutmuÅŸtur. 1966’da Sünni olan Baasçı Emin el-Hafız,
Nusayri olan Salah Cedid ve Hafız el-Esad ikilisi tarafından kanlı bir
darbeyle devre dışı bırakılarak Suriye yönetimi ele geçirilmiÅŸtir. Hafız
el-Esad, kısa bir süre sonra Eylül 1970’de arkadaşı ve mezhepdaşı olan
Salah Cedid’i devirerek yönetimi ele geçirmiÅŸtir. 2000 yılında ölünceye
kadar ülkeyi bir demir yumrukla idare etmiÅŸtir.
1980’den sonra Esad ailesi içerisinde de iktidar mücadelesi baÅŸlamıştır.
Hafız el-Esad’ın 1983 yılında kalp krizi geçirmesini fırsat bilen Hama Katili
kardeşi Rıfat Esad, kardeşine karşı darbe girişiminde bulunmuştur. Hafız
el-Esad iyileÅŸmesinin ardından kardeÅŸi ile birlikte hareket eden bütün
subayları tasfiye etmiÅŸ, annesi Naesa Esad’ın araya girmesi ile Rıfat Esad’ı
göstermelik bir görevle “üçüncü derecede baÅŸkan yardımcısı” yaparak yönetim
konusunda problem çıkarmaması için önce Moskova’ya oradan da Fransa’nın
baÅŸkenti Paris’e sürmüÅŸtür. Ä°ki kardeÅŸ arasındaki kavga, çocukların [3] da devreye girmesiyle daha da
alevlenmiÅŸse de, Hafız el-Esad’ın, Rıfat Esad ve oÄŸlunu tamamen yönetimden ve
Suriye’den uzaklaÅŸtırmasıyla sona ermiÅŸtir.
HAFIZ EL-ESAD, DAÄ°MA Ä°HANET Ä°ÇERÄ°SÄ°NDE OLMUÅžTUR!..
Hafız el-Esad’ın, bölgedeki direniÅŸ örgütlerini desteklediÄŸi, kendi
ülkesinde barındırdığı hep iddia edilegelmiÅŸtir. Oysa Hafız el Esad, iddia
edildiÄŸi gibi direniÅŸ cephesinde yer alan Hamas, Ä°slami Cihad, Hizbullah gibi
örgütleri desteklememiÅŸtir. OrtadoÄŸu’nun kanlı tarihine kısa bir göz atan
herkes, Siyonist Ä°srail kadar olmasa da bazen Siyonist Ä°srail’i bile aratır
katliamların Suriye’nin Nusayri Esad rejimi tarafından gerçekleÅŸtirildiÄŸini
görecektir. Yalnız kaldığını ve uluslar arası emperyal güçler tarafından
çeÅŸitli gerekçelerle kuÅŸatıldığını hissettiÄŸi zamanlarda direniÅŸ örgütlerini
desteklemiÅŸtir. Ancak bazen kendi menfaatine, bazen de emperyal güçlerin
menfaatlerine aykırı geliÅŸmeler söz konusu olduÄŸu zaman da, bu direniÅŸ
örgütlerine yönelik katliam gerçekleÅŸtirmekten de geri kalmamıştır. Esad
rejiminin kuÅŸatılma gerekçesi ise, bazen direniÅŸ örgütlerini kontrol altında
tutmaya, bazen emperyal ve Siyonist güçlere daha çok boyun eÄŸmeye, bazen de
bölge ülke halkları nezdinde prestijini yükseltmeye yönelik olmuÅŸtur. Yoksa
Siyonist ve emperyal güçler, gerek baba Esad ve gerekse oÄŸul Esad rejiminden
göründüÄŸü ve gösterildiÄŸi gibi hiçbir zaman rahatsız olmamışlardır. Bu
çerçevede gerektiÄŸinde Hizbullah’a gerekli desteÄŸi vermiÅŸ, gerektiÄŸinde de
Siyonist ve emperyal batılı eli kanlı istihbarat örgütleri tarafından baÅŸkent
Åžam’da Ä°mad MuÄŸniye [4]
gibi Hizbullah’ın askeri komutanlarına yönelik suikast gerçekleÅŸtirilmesine
zemin de hazırlamıştır. Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’ın bu suikasttan
haberinin olmaması kesinlikle mümkün deÄŸildir. Ayrıca Lübnan’da Emel
örgütünün ideologu ve imamı Musa Sadr’ın Libya diktatörü Kaddafi tarafından
öldürülmesinde bile Suriye’nin rolü olduÄŸu ÅŸüphesi hala giderilebilmiÅŸ
değildir. [5] Hafız el-Esad
ya da Rıfat Esad yani Esad ailesi birbirlerine karşı verdikleri iktidar
mücadelesi bile göstermektedir ki, Esad ailesi, kendi menfaati için
yapamayacağı hiçbir ÅŸey yoktur.
GOLAN TEPELERÄ°NÄ°N KAYBEDÄ°LMESÄ°!..
Hafız el-Esad, kendi halkına ve direniÅŸ örgütlerine karşı yapmadığı ihanet
kalmamıştır. Hafız el-Esad’ın ilk ihaneti 6 gün savaşı olarak da bilinen 5
Haziran 1967’de baÅŸlayan savaÅŸ esnasında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu savaÅŸta, Esad hem
Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı, hem de Genel Kurmay BaÅŸkanı’dır.
Yani Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin tek patronu Hafız el-Esad’dır. 1967
Savaşı’nda ortaya çıkan iki önemli çeliÅŸki bugün bile cevaplanamamıştır.
Bunlardan ilki, Suriye’nin sahip olduÄŸu muazzam taktik avantajlara ve Golan
bölgesinin büyük stratejik önemine raÄŸmen, iÅŸgale karşı ordunun gösterdiÄŸi
direncin zayıf kalması ve Esad’ın başında bulunduÄŸu komuta kademesinin
gösterdiÄŸi zafiyettir. Ä°kincisi de, Mısırlı komutanlarla daha önce anlaşılmış
olmasına raÄŸmen, savaşın üçüncü günü olduÄŸu halde Suriye kuvvetlerinin Mısırlı
askerlerle eÅŸ zamanlı olarak harekete geçmeleri gerekmesine raÄŸmen bunu
yapmamalarıydı. 1967 savaşındaki kötü yönetimi, Baas içinde Esad’a karşı güçlü
bir muhalefet çıkarmıştı.
Toplam altı gün süren savaşın 4. gününde Ä°srail birlikleri Golan
Tepeleri’ne girerek hızla ilerlemeye baÅŸladığında anlaşılmaz bir sebeple Åžam
radyosu sabah 8.45’de Åžam’a 40 km mesafedeki stratejik Kuneytra yerleÅŸim
biriminin düÅŸtüÄŸünü ilan etmiÅŸtir. Ä°srail kuvvetlerinin Kuneytra’ya ulaÅŸmasına
bir hayli mesafe olduÄŸu halde Åžam radyosunun böyle bir açıklama yapması,
Åžam’dan yardım gelmeyeceÄŸini gören Suriye kuvvetlerinin Kuneytra’yı boÅŸaltarak
geri çekilmesine neden olmuÅŸtur. Esad, Salah Cedid’i ve ekibini zor
durumda bırakmak için Suriye askeri güçlerini zamanında harekete
geçirmediÄŸini iddia etmiÅŸtir. Bu savaÅŸta asıl suçlu Esad ve başındaki
silahlı güçler olmasına raÄŸmen, Esad’ın sivil yöneticileri suçlaması ve
buna iliÅŸkin güç kullanarak yönetim kademesinde bazı deÄŸiÅŸiklikler
yapması da bu iddiayı doğrulamaktadır.
KARA EYLÜL KATLÄ°AMI
Ä°kinci Ä°haneti ise, Kara Eylül olaylarında olmuÅŸtur. 1967 maÄŸlubiyetinden
sonra evleri ve yurtları iÅŸgal edilen Filistinlilerin bir kısmı Suriye’ye,
çoÄŸunluÄŸu ise Ürdün’e göç etmek zorunda kalmıştır. Ürdün’de sayısı gittikçe
artan Filistinliler, Siyonist Ä°srail açısından bir tehdid oluÅŸturmaya
baÅŸlamıştır. Aynı zamanda Ürdün kralı Hüseyin de, Filistinlileri kendi geleceÄŸi
için tehdid olarak görmekteydi. 1970 yılı Eylül ayında Ürdün ordusunun,
Filistin KurtuluÅŸ Örgütü’ne (FKÖ) baÄŸlı gerillaların kaldığı kamplara yönelik
baÅŸlattığı saldırı sırasında, Filistinlilere yardım etmek için yaklaşık 200
Suriye tankı Ürdün’e gönderilmiÅŸti. Kara Eylül olayları olarak bilinen
çatışmalarda Irak’ın da Ürdün Kralına yardım amacıyla 12 bin kiÅŸilik askeri
güç göndermiÅŸti. Salah Cedid’in Filistinlilere yardım etmesini ve Ürdün
kralının devrilmesine yönelik politikasını benimsemeyen Genelkurmay BaÅŸkanı
Esad, çatışmalara müdahale edilmesine karşı çıkarak uçak göndermeyi
reddetmiÅŸtir. Ürdün ordusu ile Filistinli gerillalar arasındaki çatışmalar 10
Temmuz 1970’de baÅŸlamış ve aralıklarla 27 Eylül’de yapılan ateÅŸkes
antlaÅŸmasına kadar devam etmiÅŸtir. Kral Hüseyin bu ateÅŸkes antlaÅŸmasına
raÄŸmen ABD ve Siyonist Ä°srail’in de kışkırtmasıyla 13 Temmuz 1971’de tekrar
Filistinlilere saldırarak toplam 3000 Filistinliyi katletmiştir. Kral
Hüseyin’in Filistinlilere yönelik gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu katliam tarihe Kara
Eylül olarak geçmiÅŸtir.
TEL ZAATAR’DAKÄ° KATLÄ°AM!.
Esad’ın üçüncü ihaneti ise 1976’da gerçekleÅŸmiÅŸtir. Aralıklarla 15 yıl
devam edecek Lübnan iç savaşı 13 Nisan 1975’de Falanjistlerin, içinde
Filistinlilerin bulunduÄŸu bir otobüse ateÅŸ açarak 27 kiÅŸiyi öldürmeleri ile
baÅŸlamıştır. Lübnan’ı kendi tabii uzantısı olarak gören Suriye, farklı
amaçlarla da olsa Ürdün ve Siyonist Ä°srail de, Filistinlilerin Ürdün’de etkin
bir konumda bulunmalarından hoşlanmıyordu. Hele Filistinlilerin 12 Nisan
1976’da yapılan seçimlerde, Ürdün Batı Yakası’nda zaferle çıkmalarına bu
güçler hiç tahammül etmediler. Çünkü Filistinlilerin burada güçlenmesi
Hafız Esad’ın “DoÄŸu Cephesi” planlarını bozarken, Siyonist Ä°srail’in
geniÅŸleme siyasetine ve Ürdün’ün de uzlaÅŸmacı ve iÅŸbirlikçi yönetimi için
bir tehdid oluşturmaktaydı. Bu nedenle, Filistinlilerin oluşturduğu bu
tehdidin bir an önce giderilmesi gerekmekte idi. Bu amaçla da, Lübnan’ın
tamamına yayılan bu iç savaÅŸta, Filistinli güçlerle müttefiklerinin daha
da güçlenmesini engellemek için Lübnan’a giren Suriye güçleri, Siyonist
Ä°srail ve ABD ile birlikte Lübnan saÄŸcı güçleri Falanjistleri
desteklemiÅŸlerdir. Lübnan iç savaşının, Suriye aleyhine Filistinliler
lehine geliÅŸmesinde endiÅŸeye kapılan ABD, Arap Barış Gücü oluÅŸturulmasına
katkıda bulunarak, Filistinliler lehine oluşmaya başlayan dengeyi
bozmaya çalışmıştır. Bu çerçevede Haziran sonlarında Tel Zaatar ve Cisr
El-PaÅŸa Filistin mülteci kampları kuÅŸatılmıştır. Cisr El-PaÅŸa, Hıristiyan
Filistinlilerin yaÅŸadığı küçük bir mülteci kampı idi ve fazla dayanamadan
teslim olmuÅŸtu. Tel Zaatar ise inanılmaz bir direnme göstermekteydi. Tam
bir abluka altında yiyeceksiz, içeceksiz ve ilaçsız olmalarına ve
tepelerine yağmur gibi kurşun, top, tank ve roket mermileri yağmasına
raÄŸmen Tel Zaatar Kampı’ndaki Filistinliler dayanmaya yemin içmiÅŸlerdi.
53-54 gün dayanan Tel Zaatar, Filistin Devrimi’nin onur simgesi haline
gelmiÅŸti. Lübnan’ın saÄŸcı Falanjist güçleri, bir taraftan Siyonist Ä°srail
tarafından eğitilerek silahlandırılırken, diğer taraftan da ABD,
Siyonist İsrail ve Suriye donanmaları Filistinlilere yardımı engellemek
için Lübnan kıyılarını abluka altına almışlardı. Zaman zaman zor duruma
düÅŸen Lübnan’ın saÄŸcı Hıristiyanlarına Suriye ordusu imdada
yetiÅŸmekteydi. Abu Ä°yad, Tel Zaatar’ın düÅŸüÅŸünden Hafız el-Esad’ı sorumlu
tutarken hiç de haksız deÄŸildi. [6] Çünkü Hafız el-Esad, bu kampta iÅŸleyeceÄŸi
katliamı durdurabilecek tek güçtü; yapmaları gereken ise Tel Zaatar yolu
üzerinden çekilmekti. Ancak bunu yapmayarak tam anlamıyla bir katliam
yaşanmasına neden olmuştur. 5000 civarında Filistinli bu direnişte can
vermiÅŸtir. 12 bin Filistinli kamptan tahliye edilmiÅŸ ve evleri
buldozerlerle yerle bir edilmiÅŸtir.
Tel Zaatar direniÅŸçileri 13 Temmuz’da “dünya halklarına” gönderdikleri açık
mektupta ÅŸöyle diyorlardı:
“Åžimdi size,… sempati toplamak için deÄŸil, bu uzun süreli kuÅŸatmanın tümü
boyunca sürdürdüÄŸümüz kahramanca kararlılık konumundan sesleniyoruz…
“Hâlihazırda, yüzde 40’ı yoksul Lübnanlılar ve gerisi Filistinlilerden
oluşan 30,000 dolayında insanın bulunduğu kampımız tam bir yıkım manzarası arz
ediyor. Top ateÅŸi ve ölüm tehlikesi altında kuyulardan taşıyabildiÄŸimiz çok az
su dışında suyumuz yok; evlerimizin enkazından kurtarabildiklerimiz dışında
yiyeceğimiz yok; ne herhangi bir elektriğimiz var, ne de ilacımız ve tıbbi
tedavi olanağımız…
“Kampımıza karşı -ne yazık ki- Suriye silahları kullanılırken, Åžam’daki
yöneticiler, Lübnan’da bulunmalarının nedeninin kampımızı korumak olduÄŸunu
söylemeye devam ediyorlar. Bu, herkesten çok bizi yaralayan alçakça bir
yalandan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil… Ama ÅŸunu bilmenizi isteriz ki, bütün cephanemiz
tükense ve silahlarımız sussa da bu kampı çıplak ellerimizle savunmaya,
açlıktan ölmemek için kemerlerimizi sıkmaya devam edeceÄŸiz. EdeceÄŸiz; çünkü
biz teslim olmamaya karar verdik ve teslim olmayacağız da…
“Açlığa, susuzluÄŸa ve tam bir ilaçsızlığa, hiç kimsenin felç edemeyeceÄŸi ve
kıramayacağı bir kararlılıkla meydan okuduk. Bunu yapabilmemizin nedeni,
kampımızı savunmakla varoluşumuzun ta kendisini, halkımızın yaşamını, onun var
olma iradesini ve anayurduna geri dönme savaşımını sürdürme kararlılığını
savunuyor olmamızdır.” [7]
Lübnanlı Marunîler ve Falanjistler, Hafız Esat yardım ve desteÄŸiyle Tel
Zaatar kampında bu insanlık dışı vahÅŸeti iÅŸlediklerinde, ne iÅŸbirlikçi Arap
rejimlerinden, ne de Filistinlileri desteklediÄŸini söyleyen Sovyetler
BirliÄŸi’nden herhangi bir yardım gelmemiÅŸti.
Bu katliamlara, Hafız el-Esad’ın Suriye Ä°hvan’ına karşı 1970’lerden
itibaren gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamları da ilave edersek, Esad’ın ne kadar zalim,
ne kadar gaddar olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu katliamlardan sadece Hama
katliamı bile Esad’ın nasıl eli kanlı bir katil olduÄŸunu göstermeye
yeter.
ESAD REJÄ°MÄ°, SÄ°YONÄ°ST Ä°SRAÄ°L’Ä°N GÜVENCESÄ°DÄ°R!..
Ä°slam düÅŸmanı Nusayri Esad rejimi, kendisini daima direniÅŸ rejimi olarak
takdim etmiÅŸ ve meÅŸruiyetini Amerikan ve Ä°srail düÅŸmanlığı üzerinden saÄŸlamaya
çalışmıştır. Oysa Hafız el-Esad’ın, Suriye’de oluÅŸturduÄŸu azınlık rejimi, hem
Siyonist Ä°srail için, hem de ABD için birçok ülkeyle mukayese edilmeyecek
derecede bir güvence oluÅŸturmuÅŸtur. Merhum Kelim Sıddıki’nin de belirttiÄŸi
gibi, Suriye ve benzeri komÅŸu Arap ülke yönetimleri Siyonist Ä°srail için
koruyucu bir zırh gibidir. BeÅŸÅŸar Esad’ın anne tarafından birinci dereceden
kuzeni ve Suriye’nin en güçlü iÅŸadamı olan Rami Mahluf da, Selefilere karşı
ön cepheyi oluÅŸturduklarını ve gitmeleri halinde Selefilerin geleceÄŸini ve
savaşı dışarıya (Ä°srail'e) yayacaklarını ileri sürmesi de, Suriye’nin
Siyonist Ä°srail için nasıl bir güvence oluÅŸturduÄŸunu göstermesi açısından
önemlidir. Daha da önemlisi Hafız el-Esad’ın, 'Ä°srail Golan'dan çekilsin,
saldırmazlık antlaÅŸması imzalarız' ÅŸeklindeki açıklaması, Esad rejiminin
Filistin davasına ya da direniÅŸ cephesine olan baÄŸlılığının konjonktürel
ve ne kadar çürük olduÄŸunu göstermektedir. Zaten Esad’ın,
Suriye’nin Golan Tepeleri’ni kaybettiÄŸi 1967’den 1970’e kadar en etkin
bir isim iken, 1970’den sonra ise tek isim olmasına raÄŸmen o günden bu
güne Golan Tepeleri’ni tekrar almak için konuÅŸmanın [8] dışında ciddi hiçbir adım atmaması da
Siyonist Ä°srail’e düÅŸman olduÄŸu iddialarını boÅŸa çıkarmaktadır. Siyonist
Ä°srail ve ABD için Esad rejimi bilinen kötüdür, bilinen kötü ise, her
zaman bilinmeyen kötüden iyidir.
Esad rejiminin düÅŸmesi durumunda direniÅŸ cephesinin çökeceÄŸi yönündeki
iddialar da doÄŸru deÄŸildir. Tam tersine OrtadoÄŸu’da direniÅŸ cephesi, Siyonist
Ä°srail’e ve emperyal Batılı ve DoÄŸulu devletlere karşı daha da güçlenecektir.
Çünkü ilk defa, bu Siyonist ve emperyal iÅŸgalci güçlerin karşısında halkın
iradesiyle iÅŸbaşına gelmiÅŸ yeni yönetimler olacaktır. Bu yönetimler ise, asla
eski diktatörlükler gibi Siyonist Ä°srail ya da Batı yanlısı politikalar
izlemeyeceklerdir. Üstelik bu yeni yönetimler, Ä°slami olmasalar bile, yine de
Siyonist Ä°srail’in ve emperyal iÅŸgalci devletlerin uykularını kaçırmaya
yetecektir.
Esad rejimini devirmek için Suriye halkı korku duvarını aÅŸmıştır. Bu
korkusuzluÄŸunun ve fedakârlık ruhunun ilerde Siyonist Ä°srail’e ve diÄŸer
emperyal iÅŸgalci güçlere karşı yönelmesi için hiçbir engel yoktur. Suriye
halkı, Esad rejimini devirmek için gösterdiÄŸi büyük cesaretin ve ödediÄŸi
büyük bedelin aynısını pekâlâ hem Siyonist Ä°srail’e ve hem de diÄŸer iÅŸgalci
güçlere karşı gösterebilir.
[1] Nusayrilik;
Muhammed b. Nusayr en-Nemiri (ö.883) tarafından kurulmuÅŸ aşırı bir Åžii
fırkasıdır. Ä°bni Nusayr, Ä°mamiyye’nin onuncu imamı Ali en-Naki’nin gönderilmiÅŸ
bir peygamber olduğunu iddia etse de, mezhebin asıl felsefesi, Kufe ve Halep
arasındaki Cunbula’da yetiÅŸip 968 yılında Halep’te ölen Hüseyin bin Hamdan
el-Hasibi tarafından oluşturulmuştur. El-Hasibi tarafından yazılan ve 16
sureden oluÅŸan Kitabu’l- Mecmu, Nusayrilik’in kutsal kitabı kabul
edilmektedir. Ali’nin ilahlaÅŸtırılması temelinde yükselen mezhebin
nazariyesi, Hıristiyanlık’taki Baba/OÄŸul/Kutsal Ruh üçlemesine benzer ÅŸekilde
Ali/Muhammed/Selman üçlemesi yaparak Batıni bir akideye dayanmaktadır. GiriÅŸ
için büyük seramoniler gerektiren mezhebin en belirgin özelliklerinden biri de
erkeklere has olmasıdır. ÇoÄŸunlukla Suriye’de yerleÅŸmiÅŸ, Hatay, Tarsus, Adana,
Fırat boyları ve Lübnan’a da yayılmış olan Nusayriler’in toplam sayısı kesin
olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 400.000 civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
[2] Bunlardan
Eczacılık eÄŸitim alan kızı BüÅŸra Albay Asaf Åževket ile evlenmiÅŸtir. Asaf
Åževket, bombalama neticesinde ölünceye kadar Suriye Ä°stihbaratı’nın üst düzey
görevlilerinden biri idi. Mühendislik okuyan Basil, babasının
direktifiyle orduya katılıp yönetimin en güçlü adayı olarak yetiÅŸtirildiyse de
1994 yılında ÅŸüpheli bir trafik kazasında ölmüÅŸtür. Ä°kinci büyük oÄŸlu BeÅŸÅŸar,
tıp öÄŸrenimi alarak göz doktoru olmuÅŸtur. Babasından sonra 2000 yılında
Suriye Devlet BaÅŸkanlığına getirilmiÅŸtir. Mecid ekonomi okuyarak ülkenin
önemli zenginlerinden biri olmuÅŸtur ve siyasetle doÄŸrudan ilgili
görünmüyor. DiÄŸer evlat Mahir ise makine mühendisi olarak okumuÅŸ,
Dera’daki katliamı gerçekleÅŸtirmiÅŸ, ancak bombalama olayında ağır yaralı
olarak kurtulmuÅŸsa da sonradan öldüÄŸü iddia
edilmiÅŸtir.
[3] Hafız
el-Esad’ın oÄŸlu BeÅŸÅŸar, Rıfat Esad’ın oÄŸlu Sümer.
[4] Hac Ä°mad
Muğniye, Hizbullah'ın askeri kanat lideri idi. Muğniye, 25 yıldır 42 devlette,
CIA ve Mossad ajanları tarafından aranmaktaydı. Amerika, MuÄŸniye’nin yeri
hakkında bilgi verenlere 25 milyon dolar ödül vereceÄŸi ilan etmiÅŸti.
Ä°mad MuÄŸniye, 12 Åžubat 2008’de, Hz. Rukeye’nin kabrini ziyaret ettikten ve
matem gecesine katıldıktan sonra Suriye’nin baÅŸkenti Åžam’da uÄŸradığı
suikastla şehid edilmiştir. Muğniye, kendi aracının arkasına parkeden bir
araca yerleştirilen bombanın patlatılması neticesinde şehid olduğu
öÄŸrenilmiÅŸtir. Daha geniÅŸ bilgi için bkz;
http://www.israhaber.com/sehadetinin-2-yilinda-bilinmeyen-yonleriyle-imad-mugniye-8400-haberi.html
[5] Kaddafi’nin
uydu telefonu ile yerini tesbit ederek adresini NATO güçlerine verenin de oÄŸul
Esad olduğu daha yeni basında yer almıştır. Bkz:
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/10/02/kaddafiyi-esad-satti/#
[6] Daha geniÅŸ
bilgi için, Cengiz Çandar, Direnen Filistin, May Yayınları, 1.bsk. Aralık 1976,
Ä°stanbul, s.452 vd.
[7]http://turkishmarxist.wordpress.com/2005/01/28/tel-el-zaatarin-53-gunu/
[8] Esad, 1986'da
Ä°srail iÅŸgali altındaki Golan Tepeleri için ÅŸöyle diyordu, 'Sizi temin ederim ki
vatanımız iyi durumdadır. Golan için endiÅŸe etmeyiniz, çünkü 12 milyon Suriye
vatandaşı Golan'ı geri almaya muktedirdir.' Bu konuÅŸmanın üzerinde 26 yıl
geçti, Suriye'nin nüfusu iki kat arttı, Sovyet ve Ä°ran yardımı sayesinde ordusu
daha da güçlendi ama iÅŸgal altındaki Golan'dan bir karış toprak parçası bile
al(a)madı. Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |