30-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Yargıda Örgütlenme Özgürlüğü-Olmaz.!
Yargıda Örgütlenme Özgürlüğü-Olmaz.! PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 11
KötüÇok iyi 
Yazar Fahri YURTSEVER   
09-07-2008
Yargıda Örgütlenme ÖzgürlüÄŸü-Olmaz.!

                                     Fahri YURTSEVER

Aklın mantığın alacağı bir istek deÄŸil bu.! Ne günlere geldik.!

Özgürlüklerin koruyucusu olması gereken, hak-adalet dağıtacak bir anayasal kurum, yetkiyi milletten aldığını söyleyen, millet adına yargılama yetkisi kullanan bir organ, kime karşı hak arayacak, kime karşı ses yükseltecek.?

Böyle saçmalık olur mu.? Savcı ve yargıçları, sıradan bir devlet memuru-iÅŸçisi durumuna düÅŸüren böyle bir taleple, bizzat kendilerinin geliyor olması baÅŸlıbaşına bir muamma.! Kocaman bir soru iÅŸareti. Vahametin daniskası.!

Yargının sorunlarının, özlük haklarının giderileceÄŸi düzlem, örgütlenme özgürlüÄŸü, sendika-dernek vb. olabilir mi.? Yargı, tümüyle bağımsız ve kanunen, kendi iç mevzuatıyla bunu saÄŸlayabilmelidir. SaÄŸlayamıyorsa, sesini yükselteceÄŸi alan, yöntem ve biçim çok baÅŸka olmalıdır. Memur sendikası gibi, hakim sendikası olur mu.? Sokaklara mı çıkacaklar.?

Anlamak ne mümkün.! Savcılar ve hakimler, hem mesleki, hem özlük hakları gibi sorunlarını dile getirmek için dernek, birlik, sendika kurma hakkı talep ediyorlar. Hükümetin, yapılacak yasal deÄŸiÅŸiklikle, mevcut vakfı ortadan kaldırıp, kendisine yandaÅŸ örgüt kurma peÅŸinde olduÄŸunu eleÅŸtiriyorlar. AB den referans gösteriyor, destek çıkarıyorlar.

AÅŸağı baksan sakal, yukarı baksan bıyık. Ä°ki yanlış, bir doÄŸru etmiyor. 

Ä°ngiltere'de, majestelerinin adalet dağıtacak hakimlerine, kendi maaÅŸlarını belirleme ve açık harcama yetkisi tanınmışken, bizimkiler acaba greve gitmeyi mi amaçlıyor diye sormadan edemiyor insan. Bir tarafın, hukuka ve hukuk adamlarına verdiÄŸi deÄŸere bakın, birde bize. Bizde bütçeden ayrılan paya, binde 4, adalet saraylarının haline bakın. Adaletin ne durumda olduÄŸunu çıkarın.! Da, çözüm burada mı.?

Bu yüce görevi ifa edenler, zaten haysiyeti ayaklar altına düÅŸmüÅŸ bu kurumu, daha fazla incitmemeli, ayaÄŸa kaldırmalıdır. Savcıların, tutuklama istemlerin veya dava açma taleplerinin çoÄŸu mahkemelerce ret ediliyor ve mahkemelerin verdiÄŸi kararların çoÄŸu yüksek mahkemelerce bozuluyorsa, millet hala tanık sıfatıyla bile mahkemeye gitmeye korkuyorsa, içerde de yapmaları gereken çok iÅŸ var demektir.

Yok eÄŸer, nasılsa tuzda koktu diyorlarsa, çareyi dernek-sendika kurmakta buluyorlarsa, yolları açık olsun. Oldu olacak, sokaklara çıkıp yürüyüÅŸ, miting de yaparlar. Hatta, yasadışı gösteri yaparken, kolluk kuvvetlerince durdurulup, üstlerine su sıkılır, joplanırlar.! Karşı sendika, grev kırıcılığı yapar, aralarında kavga çıkar.. Pol-Bir, Pol-Der gibi birbirlerini tutuklamaya giriÅŸirler..

Burası Türkiye, olur mu olur.! Dünyada bir ilk daha bizde yaÅŸanır, rekorlar kitabına girer.

Bir ülkede, yönetenler dahil, ne insanların yargıdan bir ÅŸikayeti ve yargıyla bir sorunu olmalıdır, nede yargının ÅŸikayeti ve sorunları..! Her türlü sorun bir yana, bu bir yana.!

Her ikiside, ülkede huzursuzluÄŸun, sosyal sorunların, çok ciddi hukuki, adli ve yönetsel problemlerin iÅŸaretidir.

Bu problemi ortadan kaldırmak ve rayına oturtmakta herkesten önce, görevli hukuk adamlarının iÅŸidir. Bir devletin, küfürle ayakta durabileceÄŸini ama zulümle -adaletsizlikle- duramayacağını hatırlamak lazım.!

Durum buysa, sormaya hakkımız yok mu: Ya biz kimi, kime şikayet edelim.?

Fahri Yurtsever

Ankara 08.Temmuz.2008

Yorum
yazar da tuzağa mı düşmüş ne!
Yazar semazen açık 2008-07-12 01:23:31
adaletten gelen adliye kelimesi yerine yargı kavramını yerleÅŸtir. bir de "yüce" sıfatıyla eriÅŸmezlik ilham ettir. bu tiynettekilerin materyalist ve ideolojik saplantılar esasında örgütlenmemesini beklemek yanlış olur bence. 
 
eskiden padiÅŸah birdi. kimin zulmettiÄŸini bilir, ÅŸiirler yazardık. ÅŸimdi ortalık "yüce"den geçilmez oldu. 
 
eskiden bir tek yeniçeriler "yemezük" derdi. ÅŸimde her taraf "yerük" diyen ocaklarla doldu... 
 
 
 
YARGI 85 YILDIR BÖYLE....
Yazar samigoren açık 2008-07-13 05:26:00
Sayın Fahri YURTSEVER'in yazısını zevkle okudum...  
Katkıda bulunmak istiyorum: 
 
Bir defa sosyal sorunlar bir sarmaldır. Her sorunun kaynağındaki nedenlerbir diÄŸeri ile girifttir, içiçedir... Dolayısı ile yargı ile ilgili sorunların "tek müsebbibi" yargı kurumları/yargı mensupları deÄŸildir...  
 
- Türk hukuk sisteminde "hak-adalet" kaygısı sadece "dolgu malzemesidir/lagaluga"dır.... 
 
"Et kokarsa tuz var, ya tuz kokarsa" deniliyor... Tuz ne zamandan beridir kokuyor?... Yoksa biz yeni mi farkına vardık?... 
 
- Yargı Türk Milleti adına karar vermiyor... 
Anayasa’nın 9’uncu maddesi ile “yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını” hüküm altına almıştır. Ancak bu madde tamamen bir safsatadır; realiteye uymamaktadır. Zira “Türk Milleti” karar sürecine hiçbir suretle dahil edilmemektedir... 
 
- Yargı ile ilgili tartışmalar, eleÅŸtiriler muhataplarınca hoÅŸ görülmemektedir. Tartışma ve eleÅŸtiriler karşısında yargı makamları olaÄŸanüstü alınganlık göstermektedir. Halbuki tartışmanın olmadığı yerde, eleÅŸtirinin olmadığı yerde geliÅŸme olmaz, terakki olmaz. Yargı sistemi tartışma ve eleÅŸtirilerden alınmak yerine gerekli dersleri alabilse-ydi; daha güvenilir bir konuma gelebilirdi. 
 
- Yargı sistemimiz çok baÅŸlıdır. Yargıdaki çok baÅŸlılık “yargı bürokrasisi”nin de kaynağını oluÅŸturmaktadır. Yargıdaki çok baÅŸlılık “yargı kastının” kaynağını oluÅŸturmaktadır (yüksek hakimler sınıfı)... 
 
- Yargı tarafsız ve bağımsız deÄŸildir. Hiçbir zaman da tarafsız ve bağımsız olmamıştır.... 
 
- Yargı yeni siyasallaÅŸmış deÄŸildir, oldum olası siyasal / ideolojik nitelikler taşımaktadır.... 
 
- Yargı belli bir politik görüşün ve mezhebin kontrolündedir....  
 
- Yargı teÅŸkilatımızda ve hakim – savcılarımızda ön yargı son derece yaygındır....  
 
Son olarak; halkımızın, siyasi partilerimizin, resmi kurumlarımızın "adalet" beklentisi içinde olduğuna "gerçekten" inanıyor musunuz?... İnanıyorsanız, söyleyecek sözüm yok... Çünkü ben inanmıyorum....
Yazar Fahri açık 2008-07-13 11:42:14
Sami Bey, ÅŸeref verdiniz. Ä°lginiz için teÅŸekkür ederim. 
Bizimkisi, umut fakirin ekmeÄŸi kabilinden.. 
Ortada, siyasi –ve bence ekonomikte- menfaat çatışması varken, adalet istendiÄŸini sanmak saflık olur. Halk olarak bozulduÄŸumuz da ortada. Hepimizi bir ÅŸekilde suça ortak ettiler. Toplumda, adalet duygusu yıkıldı. Dürüstlük, hakkaniyet, alınteri, güzel ahlak çok gerilere düştü.  
Mümkünse, iki ricam var:  
1-Yargı tarafsız da olmalı söylemi hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve ilkesel baÄŸlamla ne demek olduÄŸu hususunda bir açıklama lütfederseniz memnun olurum.  
2-Millet, karar alma sürecine nasıl dahil edilebilir.? Yargıda uygulaması nasıl olabilir.? 
Yargıtay üye seçim tarzı da yanlış!..
Yazar Melitenli açık 2008-07-13 20:26:57
Kanimca Yargıtay üyeleri ile HSYK üyelerinin seçim tarzı yazı kapsamında bir yanlışlık sonucu çıkarıyor. Nusret beyin aÅŸağıdaki yazısı bunu güzel izah ediyor gibi: 
 
YARGITAYDAKÄ° SEÇİMLER ... 
 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=693&Itemid=48
YARGI TARAFSIZ OLMALIDIR
Yazar samigoren açık 2008-07-14 03:49:45
Fahri Bey, sorularınıza cevap vermeye çalışayım: 
 
- Bağımsızlık ve tarafsızlık birlikte anlam ifade eder. 
Bağımsızlık, yaptığı görev ve taşıdığı kimlik dolayısıyla baÅŸkalarından gelebilecek her türlü zorlayıcı veya yönlendirici etkilere karşı hakimin yasa hü­kümleriyle korunması ÅŸeklinde tanımlanabilir. bağımsızlığı; kararlarını verirken hür olmaları, hiç bir dış baskı ve tesir altında bulunmamaları demektir. Baskı yapılması kadar, yapılabilmesi ihtimalide hakimlerin bağımsızlığını zedeler. BaÅŸka bir ifadeyle, yargı bağımsızlığı; kararlarını verirken hür olmaları, hiç bir dış baskı ve tesir altında bulunmamaları demektir. Baskı yapılması kadar, yapılabilmesi ihtimalide hakimlerin bağımsızlığını zedeler. Yargının, hakimin bağımsızlığı bir “kast” ayrıcalığı deÄŸildir. Hakimin hukuk adına karar verirken yansızlığını saÄŸlamak içindir. Toplum, insan yararı içindir. 
Tarafsızlık ise, hakimin görevini yerine getirirken, taraflara karşı adil ve eÅŸit davranması, haksız olarak taraflardan biri yararına veya zararına tavır al­maması, yasalara ve maddi olaya uygun olarak vicdani kanaatine göre karar vermesi demektir. Tarafların sosyal veya ekonomik durumu, etnik ya da siyasi ya da dini konumu yargıcı-savcıyı hiç ilgilendirmez.... 
Konu ile ilgili düzenlemeler Anayasa’nın ilgili maddeleri ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda, 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu’nda ve diÄŸer mevzuatta mevcuttur. 
Anayasa’da ya da kanunlarda öngörülen düzenlemelere raÄŸmen, pratikte yargı bağımsız ve tarafsız deÄŸildir, hiçbir zaman da olmamıştır.  
Başına bir iÅŸ gelmeden terfi edebilmek adına yargı mensupları rahip-rahibe hayatına mahkum edilmiÅŸ, toplumla baÄŸlarını kopmak zorunda bırakılmıştır. 
Kararlarına karşı yargı yolu kapalı olan HSYK’nın mevcudiyeti, 
Yargı kurumlarının çok baÅŸlılığının getirdiÄŸi ayrıcalıklar, 
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını olumsuz etkilemektedir.  
 
- Milletin karar alma sürecine dahil edilmesine gelince; 
Anayasa’nın 9’uncu maddesi ile “yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını” hüküm altına almıştır. Bu madde tamamen bir safsatadır; realiteye uymamaktadır. Zira “Türk Milleti” karar sürecine hiçbir suretle dahil edilmemektedir.  
Ceza davalarında (en azından ağır ceza, Yargıtay ve Yüce Divan-Anayasa Mahkemesinde-), toplumu ilgilendiren kapatma davalarında (dernek, vakıf, sendika, parti kapatmalarında hukuk mahkemeleri, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinde) "jüri" sistemine geçilebilir...  
 
Son olarak şunu ilave edeyim; yargı ile ilgili sorunlar bugünün sorunu değildir. Yargı 85 yıldır bu sorunlarla içiçe. Başka bir ifade ile sorunlar kronik, yapısal özellik taşımaktadır.... Unutmayalım ki, "bir ülke küfür ile idare edilir ama zulüm ile idare edilmez." "Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur." Bence Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında yargı sistemi gelmekte, adaletin esamesi bile okunmamaktadır....
Yazar Fahri açık 2008-07-15 05:41:45
SaygıdeÄŸer Sami Bey, çok deÄŸerli birkaç hukukçu dostum daha –sizden iyi olmasın- jüri sistemini öneriyor. Ben, ÅŸeytanın avukatlığına soyunarak, ÅŸekilci bulduÄŸumu iddia edeyim.  
Kanımca, oldu olacak daha ileri götürünüz, "halk mahkemeleri" kurunuz.!?  
Aynı cenahtan devam edersem, tarafsızlık hususu günümüze ışık olmuyor, zannındayım.  
Bireyin, bireyle uyuÅŸmazlığında, tarafsızlık hiç tartışmasız doÄŸru önkabul iken; bireyin veya sosyal-siyasi grupların devletle uyuÅŸmazlığında yargının tarafsızlığını talep etmek, anayasaya aykırı da olsa müspet karar versin demek deÄŸil midir.? Neticede bu tür davalarda, mahkemeler ve anayasa mahkemesi, anayasaya -rejime- taraf olmak zorunda deÄŸil midir.? 
Öyle ise, buda bir baÅŸka soruya kapı açıyor, o halde bu tür sorunlar nasıl çözülecektir.? Hukuk içinde çözümü mümkün müdür.? Anayasada mı aranacaktır.? Bu kapsamda, "yargının siyasallaÅŸması" kaçınılmaz deÄŸil midir.?  
HSYK veya YSK nun kararları da denetlenebilsin, anayasa mahkemesinin kararları da denetlenebilsin der isek, o denetleyenleri kimler denetlesin.? Askeri yargı, sivil yargı hususunda; askeri suçlar hariç bir ayrıma gerek olmadığı şüphesizdir ama dokunulmazlıklar olduÄŸu sürece, sadece bu kapsamda düzeltme istemek, ne derece ilkeseldir.? 
Yine kanımca, abuk sabuk yorumlanan "mahalle baskısı" olmadan, sadece kanuni düzenlemelerle, adli ÅŸikayet ve problemleri aÅŸmak mümkündür.? Öte yandan, size katılarak ve dolayısıyla kendimi yanlışlayarak, adaleti tesis etmeden hiç bir ÅŸeyin düzelemeyeceÄŸini de bilerek.. 
Bu tartışmanın yeni olmadığını bildiÄŸim gibi, amacımın sizi haksız çıkarmak olmadığını da bilmenizi saygılarımla arz ederim. Cevaplama nezaketiniz için teÅŸekkürlerimi lütfen kabul ediniz.  
Yazar samigoren açık 2008-07-18 04:05:07
Fahri Bey, 
Siz jüri sistemini ÅŸekil bulabilirsiniz ancak jüri sistemi ÅŸeklilcilik deÄŸildir... DoÄŸrudan doÄŸruya en önemli kamu faaliyeti olan yargının ÅŸefaflaÅŸması, yargı kararına halkın katılması, sorumluluÄŸun paylaşılmasıdır.... 
Jüri sistemi ile "hak mahkemeleri"nin ne alakası var?... Halk mahkemeleri, komünist rejimlerde var-dı... Jüri sistemi ise liberal-demokratik ülkelerin pek çoÄŸunda uygulanmaktadır... 
 
Bireyin veya sosyal grupların devletle uyuÅŸmazlığında yargının tarafsızlığı son derece önemlidir... Zira birey veya sosyal gruplarla devlet arasındaki uyuÅŸmazlıklarda; birey ya da sosyal gruplar güçsüz iken güçlü olan/avantajlı olan devlettir... Burada yargının tarafsızlığından söz etmek "anayasaya aykırı da olsa müspet karar versin" demek deÄŸildir... Bu tür davalarda, mahkeme anayasaya -rejime- taraf olmak zorunda deÄŸildir... Zira yargının en önemli iÅŸlevi "gerçeÄŸi ortaya çıkarmak ve adaleti saÄŸlamaktır".... Yargının bunun dışında bir iÅŸlevi -hele ki rejime sahip çıkmak/rejimi korumak gibi bir iÅŸlevi- olmaz/olamaz...  
Bugün çekilen sıkıntıların, tartışmaların nirengi noktası, temel sebebi "yargının bağımsızlığının, tarafsızlığının, adilliÄŸinin" saÄŸlanamamış olmasıdır... Asıl siyasallaÅŸan yargı, bugünküdür... 
 
DiÄŸer yandan HSYK, YAÅž, YSK "idari" kuruluÅŸlardır... Adı geçen kurulların kimlerden oluÅŸtuÄŸundan çok iÅŸlevi önemlidir.... Hele ki, HSYK üyelerinin yüksek yargı mensubu olmaları, HSYK'nın idari kurul olma özelliÄŸini de ortadan kaldırmaz... Zira HSYK, hakim-savcılar hakkında mesleÄŸe kabul, tayin, terfi, disiplin kararlarını veren "idari" bir kuruldur... "Ä°darenin her türlü eylem ve iÅŸlemlerinin yargı denetimine tabi olması" temel kuraldır...  
 
Dokunulmazlıklara gelince, dokunulmazlıklar yürütülen kamu iÅŸini saÄŸlıklı bir ÅŸekilde/rahatça/amacına uygun ifa edebilme imkanını saÄŸlamak için konulmuÅŸtur... Ancak dokunulmazlıklar asıl amacından saptırılmış, sulandırılmış; "hesap sorulamama", "hesap vermeme" (daha açıkçası suç iÅŸleme) ayrıcalığına dönüştürülmüştür.... BaÅŸta Anayasa olmak üzere tüm mevzuattaki dokunulmazlık hükümleri gözden geçirilmeli, (yalnızca ve yalnızca) o kamusal faaliyetle sınırlandırılmalıdır... 
 
Son olarak, "mahalle baskısı" tabirinden hoÅŸlanmıyorum... Bu kavram bir aÅŸağılama, bir küçümse taşımaktadır; elitist anlayışın hükümranlığını yansıtmaktadır...  
 
Yasal düzenlemeler tabii ki tek başına yeterli olmaz... Zira yasayı uygulayacak olan insandır; "en iyi yasa, kötü uygulayıcının elinde zulüm aracına dönüşebilir...."  
 
Selam ve Dua ile...
Yazar Fahri açık 2008-07-18 11:13:10
Beyefendi merhabalar.  
Mahalle baskısı, toplum baskısı faydalı bir müessesedir. Elbette, bu çaÄŸda insanların örgütlenerek seslerini yükseltmeleri yoluyla, yönetenler üzerinde DE baskı grupları oluÅŸturmaları sadece faydalı deÄŸil, fevkalade gereklidir. 
 
"Zira yargının en önemli iÅŸlevi gerçeÄŸi ortaya çıkarmak ve adaleti saÄŸlamaktır" derken, mütalaa kapsamını dikkate almak gerekmez mi.? "GerçeÄŸi ortaya çıkarmak ve adaleti saÄŸlamak" adına, mahkemeler yeni kanun ihdas edebilir mi.? 
Sözünüz, adi-hukuki vb. davalar ve özellikle yargının parçası olarak savcı ve kolluÄŸun görevi için özellikle geçerlidir. Ancak, mesela devlete karşı suçlarda, hakimin tarafsız davranması mümkün müdür.? Hakimden beklenen, önyargısız, gerçekten isnat edilen suçun iÅŸlenip iÅŸlenmediÄŸine ve kimlerin ne derece iÅŸlediÄŸine karar vermektir. Suç sabit ise, kanunda belirtilen cezaya hükmetmek zorundadır. ÖrneÄŸin, suçüstü yakalanmış terör örgütü mensuplarını, "özgürlük savaşçıları" sayıp, beraat ettirip, ben tarafsız davrandım diyebilir mi? Hatta, Avrupa bunu suç saymıyor arkasına sığınabilir mi.?  
 
Kanaatimce, bir çözüm aranacak ise, anayasa ile aramak gerekir. Kabahati yargıya yıkıp, yargı engelini "tarafsızlık argümanı" ile aÅŸmaya çalışmaktır yapılanlar. GerçeÄŸi ortaya çıkarmak ve adaleti saÄŸlamak, hak ve özgürlükleri geniÅŸletmek adına, yargının yasa ve anayasa dışına çıkmasını veya daha geniÅŸ yorumlamasını istemek, tamda bir kesimce yoÄŸun eleÅŸtirilen, yasama organın alanına müdahaleye davet olmuyor mu.?  
Tarafsızlık diyerek çizilen adalet ahlakı ve yargı sistemi, hakimlerin yasalara ve anayasaya baÄŸlı-taraf-sınırlanmış olmadan, bir bakıma kastedilen manada bağımsızlık-tarafsızlık bahanesiyle "keyfi karara" hükmetmeleri sonucunu doÄŸurmaz mı.? Oralara varmaz mı.? 
 
Zira, geç yaşında doktorasını bu konuda yapmış bir dostumda, sizin gibi bütün sorunların kaynağının yargı ve sizin aksinize ise "yargının sorumsuzluÄŸu" olduÄŸunu söyler. Yargı, ta baÅŸtan görevini layıkıyla yapsa, yasalara baÄŸlı kalsaydı, bugün yaÅŸadığımız sadece siyasi deÄŸil, sosyal hatta ekonomik sorunlarında pek çoÄŸunun olmayacağını savlar. Yargının, her dönemde geniÅŸ davrandığını ve yürütmeyi denetleme görevini ihmal ettiÄŸini iddia eder.  
Onunla siz öznede birleÅŸiyor ama çözümde tam aksi istikametlere yöneliyorsunuz. 
 
Konu hukuksa, siyasi taraftar deÄŸil muhakkak ilkesel olunması gerektiÄŸi şüphesizdir. Hukukçular, siyasiler gibi bugün iÅŸe gelmeyene kara; yarın iÅŸe geldiÄŸinde, ÅŸartlar deÄŸiÅŸtiÄŸinde ak diyerek oportünist olmamalıdır. 
Daha Ankara'nın bile merkez ve kırsalı arasında daÄŸlar kadar fark varken, Jüri sisteminin amacına ulaÅŸabileceÄŸi, pratik iÅŸlerliÄŸi olabileceÄŸi, zamanlaması ciddi olarak tartışılmaya muhtaçtır. Ki, bence sorum mantıken yerindedir: Milletin katılımı ise amaç, halk mahkemesini niçin peÅŸinen ret ediyorsunuz.?  
 
Milli ve manevi müspet deÄŸerlerimizi yeniden ayaÄŸa kaldırabilir, makbul kılabilirsek, halk doÄŸru bilgi ve habere ulaÅŸabilir ve politik düzeyi yükselirse, halkoylaması vb mekanizmalar ağırlıklı kullanılırsa, ekonomik eÅŸitsizlikler olabildiÄŸince azaltılırsa; hukuki sorunlarımızın yarısını da çözmüş oluruz kanaatimi bilgilerinize arz ederim.  
SaÄŸlık ve keyif dileklerimle.  
MAHALLE BASKISI yahut ... BÖYLESİ
Yazar Selami Çekmegil açık 2008-07-18 21:33:57
Bu Önemli Konuya ben de katılabilir miyim, bir yazımla  
 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=757&Itemid=52
Yazar samigoren açık 2008-07-19 05:19:22
Fahri Bey, 
 
Mahalle baskısı kavramının mucidi Åžerif Mardin. Bu konuda Mardin aynen ÅŸunları söylüyor; "Türkiye’de 'mahalle baskısı' diye bir ÅŸey var. Jön Türklerin en çok korktuÄŸu ÅŸeylerden biri de oydu. DediÄŸim gibi 'mahalle baskısı' bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır..." Görüldüğü gibi, kavramın mucidi bile kavramı ifade edemiyor.... Ben böyle bir kavramı neden ciddiye alayım ki?... 
 
"Baskı grupları" ile "mahalle baskısı" aynı deÄŸildir... "Baskı grupları" kavramının sosyal bilimsel temeli var, tarihsel birikimi var; ya "mahalle baskısı"nın... 
 
Baskı grupları, hak ve özgürlükler için, adalet için, ÅŸeffaf yönetim için, toplumun iyiliÄŸi/menfaati için tabii ki zaruridir... Bana öyle geliyor ki, "baskı gruplarının varlığından rahatsız olanlar, mahalle baskısı" kavramı ile onu gölgelemeye, aÅŸağılamaya, etkisiz kılmaya çalışıyorlar (baÅŸta da Sayın Mardin)... 
 
Ä°ddia makamının mütalaası da sanığın savunması da tabii ki, dikkate alınır.... 
 
"GerçeÄŸi ortaya çıkarmak ve adaleti saÄŸlamak" adına, mahkemeler yeni kanun ihdas edemez... Mahkemelerin yaptığı/yapacağı iÅŸ, kanunları maddi olaya uygulamaktır/yorumlamaktır. BaÅŸka bir ifade ile genel ilkeleri, özel duruma uyarlamaktır....  
 
Eski TCK'da var olan "devlete karşı iÅŸlenen suçlar" yeni TCK'da "millete ve devlete karşı iÅŸlenen suçlar" (247. md vd) baÅŸlığı altında düzenlemiÅŸtir. Bu düzenleme gayet isabetlidir. Zira "salt" devlete karşı iÅŸlenen suç olmaz. Hiç bir hakim, suçüstü yakalanmış terör örgütü mensuplarını, "özgürlük savaşçıları" sayıp, beraat ettirip, ben tarafsız davrandım demez/diyemez... Suçüstü hali dışında, mahkumiyet için "her türlü şüpheden uzak yeterli delil yoksa" (örn. tek delil imzasız ve somut veriler içermeyen bir mektupsa) delil yetersizliÄŸinden beraat kararı verilebilir....  
 
Tabii ki, çözüm anayasa, yasa ve diÄŸer mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır...  
Bağımsızlık ve tarafsızlık birlikte anlam ifade eder:  
Bağımsızlık ve tarafsızlık hukukun dışında ya da üstünde olmak deÄŸildir...  
Bağımsızlık, yaptığı görev ve taşıdığı kimlik dolayısıyla baÅŸkalarından gelebilecek her türlü zorlayıcı veya yönlendirici etkilere karşı hakimin yasa hü­kümleriyle korunması ÅŸeklinde tanımlanabilir.... 
Tarafsızlık ise, hakimin görevini yerine getirirken, taraflara karşı adil ve eÅŸit davranması, haksız olarak taraflardan biri yararına veya zararına tavır al­maması, yasalara ve maddi olaya uygun olarak vicdani kanaatine göre karar vermesi demektir.... 
Tarihimizde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda eÅŸsiz örnekler mevcuttur (örn. Fatih ile gayri müslim zımmi bir ÅŸahsın mahkemesi)... 
 
"Yargının sorumsuzluÄŸu" sorunların temel nedenlerindendir.... Yargının sorumsuzluÄŸu, keyfiliÄŸin (konformizm'in) diÄŸer adıdır... Bir yargı faaliyetinde keyfilik söz konusu olursa, orada adaletten söz edilemez... Bağımsızlık ve tarafsızlık keyfiliÄŸin nedeni ve/veya gerekçesi olamaz... 
 
Sosyal bilimler, pozitif bilimler (örn. matematik) gibi deÄŸildir... Sosyal sorunlarda, sorunun "nedeni" de, "çözüm" de tek deÄŸildir... Bütün sorunların temelinde pek çok neden yer aldığından, çözüm yolu nedenlerin ıslahından geçer...  
 
Jüri sisteminin içeriÄŸi, zamanlaması tabii ki üzerinde ciddi çalışmaları gerektiriyor...  
 
Son paragraftaki tesbitleriniz (zaten sosyal sorunlarla ilgili tesbitimizi tevsik etmektedir) çok isabetli... 
 
Selam ve Dua ile...
Yargıyı İçinden Tnımalı...
Yazar Melitenli açık 2008-07-19 10:21:02
Yargıyı içinden tanıyan üstad bir hukukçu Ali Ä°hsan karahasanoÄŸlu bakın ne diyor!.. 
 
BAŞÖRTÃœSÃœ DAVASININ GEREKÇESÄ° NE OLDU? 
 
Anayasa Mahkemesi, 2008 yılında kaç tane karar vermiÅŸ biliyor musunuz? 
Topu topu 115 adet! 
Bunların da bir kısmının gerekçesi, daha yazılmamış! 
Peki Yargıtay’daki daireler kaç dosyayı karara baÄŸlıyor? 
DeÄŸiÅŸik dairelerden örnekler vereyim..  
1. Hukuk Dairesi; 5.500.. 4. Hukuk Dairesi; 5.000... 12. Hukuk Dairesi; 13.000..  
Bunlar hukuk dairelerinin 2008 yılında verdiÄŸi karar sayıları.. 
Tam bir fikir edinmeniz için, bir de ceza dairelerinden örnekler vereyim.. 
1. Ceza Dairesi; 6.000. 4. Ceza Dairesi; 13.000.. 10.Ceza Dairesi; 7.000.. 
Rakamları görüyorsunuz; en azı 5.000, ortalaması 6.000-7.000 karar.. 13.000 karar veren daire bile var! 
Ama Türkiye gündeminde en çok tartıştığımız Anayasa Mahkemesi, aynı süre içinde, hepsi hepsi 115 karar vermiÅŸ.. (Eee, BaÅŸkanvekili zırpt pırt Kavaklıdere’ye gidip, o siyasetçi, bu gazeteci ile sohbet ederse, baÅŸka ne bekleyebiliriz ki? Hatırlayın, Turhan çömez’le Kavaklıdere Kulübü’nde buluÅŸması, mesai günü, mesai saatleri içinde idi!) 
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay daireleri arasında kıyaslamayı yaparken, bir bilgiyi daha aktarmazsam, Yargıtay’a haksızlık etmiÅŸ olurum.. 
Anayasa Mahkemesi 11 kiÅŸi, örnek verdiÄŸim Yargıtay hukuk ve ceza daireleri ise 5 kiÅŸiden oluÅŸuyor.. 
Dolayısı ile, 5.000-6.000 karar verenler 5 kiÅŸi iken, 115 kararı zar zor veren heyet 11 kiÅŸiden oluÅŸuyor! 
Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi’ndeki üye sayısına bakarsanız, Yargıtay’daki dairelerin verdiÄŸi kararın iki misli karar vermiÅŸ olmaları lazım. Ama görüyorsunuz iÅŸte, ancak yüzde iki mesabesindeler..  
Buna raÄŸmen, Türkiye’nin gündemini, sürekli onlar meÅŸgul ediyorlar.. 
“Anayasayı deÄŸiÅŸtirtmeyiz” diyenler onlar.. 
“Kanunları istediÄŸiniz gibi yapamazsınız” diye engellemeler çıkaranlar onlar.. 
“Kaç oy aldığına bakmayız, tak diye kapatırız biz partileri” diyenler onlar..  
2008 başından bu yana sadece 115 tane karar veriyorlar, bunların yarısına yakınının gerekçesini de yazamıyorlar! 
O kararların en önemlisi de, başörtü yasağı ile ilgili, Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerindeki deÄŸiÅŸikliÄŸi iptal eden karar.. 
Hem iptal ettiler, hem yürütmeyi durdular.. 
Sonra? 
Sonra attılar dosyayı arka odaya.. Orada bekliyor 1.5 aydır... 
Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸini iptal edecek kadar cesurlar ama, gerekçesini açıklamaya sıra gelince, düşünüyorlar ha düşünüyorlar! 
Ä°ptal ettiniz ya... Åžimdi neyi düşünüyorsunuz? 
6 Haziran’da yürütmeyi durdurmuÅŸ; “çok açık hukuka aykırılık var” demiÅŸsiniz.  
Hani o “çok açık hukuka aykırılık”? O kadar açık bir hukuka aykırılığın izahını yapmanız için 1.5 ay yetmedi; daha kaç ay/kaç yıl bekleyeceÄŸiz? 
“Telafisi imkansız zararlar ortaya çıkabilir, deÄŸiÅŸikliklerin yürürlüğü durdurulsun” dediniz. 
1.5 aydır yazamıyorsunuz; “NeymiÅŸ o telafisi imkansız zarar?” 
Oysa, deÄŸiÅŸiklikleri iptal etmeseydiniz, üç tane kızımız daha üniversiteye gidecek, onların zarara uÄŸramaları önlenmiÅŸ olacaktı.. 
10 ve 42. maddedeki deÄŸiÅŸiklikler ile, kimse zarara uÄŸramadı ki, siz iptal edince o zararları önlemiÅŸ olasınız..  
1.5 aydır beklediÄŸinize göre, aslında kararınızdan siz de pek emin deÄŸilsiniz..  
Kimbilir, belki de 1.5 aydır onu düşünüyorsunuz!.. 
“EÅŸitlik getiren deÄŸiÅŸikliÄŸi iptal ettik. Åžimdi biz buna gerekçe olarak ne göstereceÄŸiz?” diyorsunuz.  
“öğrenim özgürlüğünü geniÅŸleten bir deÄŸiÅŸikliÄŸi iptal ettik. Bunu laik devlet ilkesi ile nasıl izah edeceÄŸiz ÅŸimdi?” diyorsunuz  
BaÅŸka izahı var mı, yapılanın?.. 
Ä°ptal ettiyseniz, söyleyin gerekçenizi.. Yoksa gerekçeniz, ne diye iptal ettiniz?  
Ä°ÅŸin tersliÄŸi, daha başörtü yasağı ile ilgili deÄŸiÅŸikliÄŸin iptal gerekçesini yazmadan, bir de parti kapatmayı gündeme alıyorlar! 
Görünen o ki, onu da sonuca baÄŸlayıp, gerekçesini açıklamadan, dosyayı atacaklar arka odaya...  
EÄŸer arka odada yer kaldıysa tabii! Her mekanın, bir “alır”ı vardır zira! 
 
 
Fahri bey'den Harika bir tespit!..
Yazar Melitenli açık 2008-07-19 10:28:51
Diyor ki Fahri bey,  
"Yargının sorumsuzluÄŸu" sorunların temel nedenlerindendir.... Yargının sorumsuzluÄŸu, keyfiliÄŸin (konformizm'in) diÄŸer adıdır... Bir yargı faaliyetinde keyfilik söz konusu olursa, orada adaletten söz edilemez... Bağımsızlık ve tarafsızlık keyfiliÄŸin nedeni ve/veya gerekçesi olamaz.." 
Yazar Fahri açık 2008-07-20 15:13:43
Sami Bey, hocanın "mahalle baskısı" ile anlatmaya çalıştığı ÅŸey, herhalde çevre -muhit- baskısı olmalıdır. Pektabii, baskı grubu ile aynı anlama gelmez. Ben ilerletmek istemiÅŸ, onun için "DE" vurgusu yapmış; sosyal alanı siyasal alanla tamamlamayı amaçlamıştım. Mardin Hoca, sanırım bizden öykü-roman okumadığı ve yaÅŸam içinde bilfiil tanımadığı için ifadede zorlanıyor ve somutlaÅŸtıramıyor. Bireysellik ve sınırsız özgürlük sloganlı kampanyaların, aslında sosyal yabancılaÅŸma ve yalnızlaÅŸmaya, kimilerinde kiÅŸiliksizliÄŸe, sorumsuzluÄŸa ve serseriliÄŸe götürdüğünü göremiyor-lar diyeceÄŸim ama yeterli olmayabilir. Çünkü, liberal ideoloji, tüketim ekonomisiyle içiçe bu tür bireylere ihtiyaç duyuyor. 
Elbette, dışa tümüyle kapalı bir muhit ve yapıcı deÄŸil, saldırgan-azgın-terörize karakterli bir muhit baskısı onaylanacak "yumuÅŸak güç" biçimi deÄŸildir. Ama, illa tam tersi bir uca savuruyorlar bizi, savruluyoruz.  
 
Bakınız, yeni petrol kanunu taslağında "milli menfaat" mevhumunu, ayıp olur yahu, ÅŸeklen bulunsunda bir ÅŸekilde etrafından dolaşılır nasıl olsa demeden, metinden çıkarabildiler.  
Alakasız gibi görünsede, "iÅŸte batı ülkelerinde metroda heryerde herkesin elinde bir kitap, biz okumuyoruz" özentisiyle söylevler çekiliyor. Öz biçim ayrımı yapılmadan, istatistiklere baÅŸvuruluyor. Cep fotoramanı, polisiye dizi, magazin, spor sayfası okumak, okumaktan sayılıyor. EÄŸer bu matbuat eÄŸitici ve kültürü yükseltiyorsa; ben "topraktan öğrenip, kitapsız bilmeyi" yeÄŸlerim.  
Bilimsel kitap veya dergide olsa, olumlu bakamıyorum. Otobüste, metroda insanlarla ilgilenmeyi, göz göze gelmeyi, sohbet etmeyi, velhasıl sosyalleÅŸmeyi tercih ederim.  
Başın önde yürümektense, komÅŸuya, tanıdığın esnafa selam vermeli insan. KomÅŸu komÅŸunun külüne muhtaç olmalı.. 
Aman bana mı kaldı demeden, ayıp demeli, hırsız seni demeli, utan demeli, cık cık demeli, sonra ne derler evladım, konu komÅŸuya rezil oluruz demeli. Denmeli ama, sokakta ana avrat söven piÅŸkin veletlerden dahi korkar olduk, "kulağını çekmek" nere.!  
Dağıtmadık, -yazılı olmayan- hukuktan konuÅŸuyoruz aslında.! Bugün, kulağını çekemediÄŸimiz o çocuk, yarının potansiyel sadece sosyal deÄŸil, adli-hukuki problemidir de. 

Sn. Melitenli, tam öyle mi, doÄŸrusu bilmiyorum. Haliyle, hem yaÅŸamdan hem sohbetlerden edindiÄŸim intiba ile, Sami Bey'inde tespit ettiÄŸi bu görüşe katılıyorum. 
Çözüm için, herkes deÄŸiÅŸik önerilerde bulunabilecektir, tartışılmalıdır. Ancak, yüksek yargınında içinde bulunduÄŸu yargı sisteminin, bizzat kendi içinde çözüm aranması gerektiÄŸi mukakkak. Her ne kadar evrensel hukuk, aihm gibi dışardan denetim mekanizmaları olsada, yargıyı denetleyebilecek yargı dışında bir organ aramak, olacak iÅŸ deÄŸil. Bir otokontrol tesis edilerek aşılmalı.  
Bununla beraber, tek başına mevzuat düzenlemelerinin; genel, bütünlüklü, milli ölçekte her alanda toptan iyileÅŸmeler olmadan ve güzel ahlakla, yazılı olmayan -örf ve adet- hukukuyla bütünleÅŸmeden sonuç verebileceÄŸi fikrinde olmadığımı da -tekrar- belirtmeliyim. 
TebliÄŸ gibi olduÄŸuna göre, bağışlanmak ümidiyle, sevgi ve saygılarımı sunarak bitireyim. ff:) 
Sağlıcakla kalınız.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 09-07-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111852595 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net