Yrd. Doç. Dr. Veysi ERKEN
             Aziz dostlar!
             Bazen sizlerle paylaşılması gereken güzel mailler alıyorum. Faydasına inanıyorsanız siz de baÅŸkalarıyla paylaşırsınız. Ä°ÅŸte  o maillerden biri:
“Cami imamı Abdullah hoca, resmi iÅŸlerini yaptırmak için nüfus müdürlüÄŸüne gider.
            Kendisinden TC kimlik numarası istenince, en yakın internet-cafenin yolunu tutmak zorunda kalır. Cafenin kapısından girerken levhada yazılı isim 'fesuphanallah' lar, estagfirul-
lah'lar çektirir hoca efendiye, hem de peÅŸ peÅŸe:
         CEN.NET CAFE...

   
         Cafeyi  iÅŸleten delikanlıya:
         - Evlâdım T.C. kimlik numarası istediler benden, yardımcı olabilir misin?
         - Tabi amcacım, siz ÅŸuraya oturun, ÅŸu iÅŸimi hemen bitirip sizinle ilgilenirim.

        Abdullah hoca baÅŸlar beklemeye. Böylelikle bulunduÄŸu mekânı inceleme fırsatı da geçer eline.
         - Demek ki gençlerin girip bir türlü çıkmak bilmedikleri, internet-cafe denilen yer burasıdır.

        Gözüne takılan her detaydan rahatsız olarak, huzursuz bakışlarla etrafını süzer durur.
Evin bodrumunda kurduÄŸu fare tuzakları gelir aklına. Küçücük bir peynire tutsak olan fareler nasıl kapandan çıkamıyorlarsa, ayrı telden oyunlara yakalanan gençlerin de buradan çıkamadıklarını düÅŸünür. Bir 'fesuphanallah' daha çeker ve:
       - Ahir zaman fitneleri iÅŸte canım, der kendi kendine

       Hoca efendinin huzursuz olduÄŸunu fark eden delikanlı hemen bir çay söyleyince, kendisine ikram edilmesinden memnun olur.
      En azından bu da bir hürmet ifadesidir. 'Aferin' derken içinden, hayıflanır, istemeden:
     - Yazık oluyor bu gençlere, hayatlarını heder ediyorlar.

       BoÅŸa hayıflanmanın, vah vah demenin, bir faydası olmayacağını bildiÄŸi için, delikanlıyla hasbihal etmeye karar verir:
     - Delikanlı sana bir ÅŸey soracağım ama bilmem ne düÅŸünürsün?
      - Buyurun amca, ne soracaktınız?
      - Sen Allah'ı bilir misin?

       Birbirine girmiÅŸ, hiçbir ÅŸekle benzetemediÄŸi jöleli saçları, her baktığında bir 'fesuphanallah' daha çektiÄŸi sakal ÅŸekliyle bu delikanlıdan aldığı cevap, hoca efendiyi pek ÅŸaşırtır.
       Cafeyi iÅŸleten delikanlı gülümseyen gözlerle bakarak:
     - Kul, kendisini yoktan var edip hayat bahÅŸeden, düÅŸünecek akıl, görecek göz veren Rabbini nasıl bilmez amca?

        Hayretle sormaktan alamaz kendisini:
       - Biliyor musun? Peki, neyle biliyorsun Allah'ı, bana bir anlatır mısın?

        Delikanlı eliyle cafedeki bilgisayarları göstererek cevap verir:
       - Bu bilgisayar ile biliyorum amca.
       - Bunlarla mı? Pek anlayamadım.
      - Bu bilgisayarları n varlığı benim nazarımda Allah'ın varlığının en açık delillerinden biridir.  Bilgisayar kullananlar gayet iyi bilirler amca,böyle bir makine, ancak bir mühendis ve üstün bir teknoloji ile var olabilir.
       Ateistin en önde gidenine sorsan, bu zımbırtının tesadüf eseri oluÅŸmayacağını, mutlaka birisi tarafından yapılmış olduÄŸunu söyler sana. Meselâ Darwin kalkıp dirilse, ÅŸu laptopu göstersen, desen ki:
       'Bu Alet, ÅŸu hesap makinesinin tesadüfler zinciriyle evrimleÅŸmiÅŸ hâlidir.'
       Darwin bile 'çüÅŸ lan deve' der.

       Abdullah Hoca delikanlının anlattıklarından hoÅŸlanmıştır. Keyiflenir:
      - Bilgisayarın kendiliÄŸinden yapıldığını kabul etmeyen adam, onu yapan insanın yaratılmış olduÄŸuna gelince kıvırıveriyor deÄŸil mi evlâdım?

       - Bak amca, burada 20 tane bilgisayar var, bunlar bir sistemle birbirine baÄŸlı, hepsi bir program tarafından idare ediliyor. Bu sistemi ben kurdum, burayı ben çekip çeviriyorum. Buradaki düzen benden sorulur; Yani bir anlamda da farzi muhal buranın tanrısı benim.

        Bazen oy un oynayıp, interneti kullanıp para ödemeden sıvışmaya kalkanlar oluyor.
Hemen yakalıyorum onları. 'Gel bakalım! Nereye gidiyorsunuz böyle? Buranın nimetlerinden faydalanıp başıboÅŸ bırakılacağınızı mı zannettiniz? 'Paramız yok abi! ' derlerse; 'Yok öyle yaÄŸma! ' deyip cezalandırıyorum. Internet-cafeyi temizletiyorum: paspas yapıyorlar, camları silip tuvaleti temizlettiriyorum.

      Bir saat oyunun, internetin bedeli olur, bunun hesabı sorulur da, sayısız nimetlerle dolu koca bir ömrün hesabını sormazlar mı insana? Bir cafenin bile iÅŸlerini düzenleyen, tertip eden biri varken, koca kâinatı kusursuz iÅŸleyen bu sisteminin bir kurucusu olmaz mı? Olmaz diyenin ahmaklığını bütün noterler tasdik etmez mi?

       - Vallahi evlâdım pek takdir ettim seni. Peki, Allah'ı nasıl bilirsin, neye benzetirsin?
       - Ben Allah'ı hiçbir ÅŸeye benzetmeden bilirim amca.

      - Bunun böyle olacağını nasıl bildin evlâdım? Delikanlı eliyle bilgisayarları iÅŸaret etti:
       - Yine bunlar saÄŸ olsun. Bu bilgisayarları yapan mühendisler baÅŸka, bilgisayarlar baÅŸkadır. Birbirlerine benzemezler. Programı yazan insan baÅŸkadır, ortaya konulan program ise bambaÅŸka. Bilgisayarda yüklenmiÅŸ bilgiler vardır, fakat benim bilmem yine baÅŸkadır.
Kamerası vardır, ses düzeni vardır, ama benim gözlerim ve duyup konuÅŸmam farklıdır.

         Abdullah amca çocuÄŸun feraset ve anlayışını çok beÄŸenmiÅŸti. SorduÄŸu sorulara aldığı cevaplar, gayet mantıklıydı ve berrak bir imana iÅŸaret ediyordu. Aslında buradaki iÅŸi bitmiÅŸ, kimlik numarasını çoktan almıştı; ama muhabbete devam etmek istedi.

       - Peki varlığına inandığın Rabbin için ne yapman gerektiÄŸine dair ne biliyorsun?
       - Ne yapmam gerektiÄŸini biliyorum amca, fakat ne kadarını yapabildiÄŸim hususunda kendimi yeterli görmüyorum.
       - Ne bildiÄŸini söylersen, neler yapabileceÄŸine dair yardımcı olabilirim belki evlâdım.
       - Neler yapmam gerektiÄŸine dair ÅŸuradan biliyorum amca:
         Öncelikle, Rabbim bana bir gönül vermiÅŸ. Kendisini bilmeyi nasip edip muhabbetini gönlüme yerleÅŸtirmiÅŸ. Ben de gönlümde sadece O'na ve sevdiklerine yer vermeliyim, O'nun istemeyeceÄŸi ÅŸeyleri gönlümden uzak tutmalıyım.

        Ä°kinci olarak bana verdiÄŸi dili razı olmayacağı sözlerden korumalıyım. Her zaman O'nu söylemeli, O'nu anlatmalıyım.
         Son olarak bana verdiÄŸi bu bedeni onun razı olacağı ÅŸekilde kullanmalı, bir gün toprak olacak vücudumu O'nun yolunda eskitmeliyim. Benim bildiÄŸim bundan ibaret.|

      - Ee evlâdım daha ne yapacaksın, baÅŸka bir ÅŸey kalmadı ki!
       - Efendim yapmalıyım, etmeliyim diyorum ama bal demekle ağız tatlanmıyor ki!
Gidilecek yolu bilmek ayrı, usulüyle yolda yürüyebilmek apayrı bir ÅŸey yine bilgisayar tabirleriyle söylemek gerekirse, Åžeytan denilen melun HACKER, benim sistemimde ki NEFS virüsünü aktif hale getiriyor. Üstesinden gelebilene aÅŸk olsun. Etkili bir antivirus programı bulmam lazım belki de..

        - Ben biliyorum, dedi Abdullah Hoca ve ekledi: NAMAZ
        - Eveeet amca, NAMAZ anti-virus programlarından birisidir. Hayat sistemine kurup, günde beÅŸ kere da baÄŸlanırız.
         Böylece sürekli güncellenir.”
         BeÄŸendiniz mi aziz dostlar.
        BeÄŸendiyseniz dostlarınıza iletebilirsiniz