19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
ANADOLUDA TELİF EDİLEN İLK TÜRKÇE ESER PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 13
KötüÇok iyi 
Yazar Prof. Dr. Mikâil BAYRAM   
18-04-2008

Anadoluda Telif Edilen

Ä°LK TÜRKÇE ESER MESELESÄ°

     Prof. Dr. Mikâil BAYRAM         

                                                
 BilindiÄŸi gibi Anadolu Selçukluları zamanında Farsça resmi dil olarak kullanılmıştır. Bunun sonucu olarak, bu dönemde te’lif edilen eserlerin büyük bir kısmı Farsça’dır. Bugüne kadar yaptığım kütüphane taramaları sonucunda, Anadolu Selçukluları zamanında yani 250 senelik zaman zarfında, 230 eser te’lif edilmiÅŸtir. Bu eserlerden 14 tanesinin yazarı meçhuldür.
Geriye kalan eserler 80 müellif tarafından te’lif edilmiÅŸtir. 145 eserin dili Farsça, 68 eser Arapça, 15 eser de Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Birkaç eser de Süryanice ve Ermenice’dir. Bugünkü bilgilerimize göre Anadolu’da te’lif edilen ilk eser de Malazgirt Zaferi’nden 30 sene kadar sonra DaniÅŸmendoÄŸulları’nın Kayseri Dizdarı olan Ä°bnü’l Kemal Ä°lyas b. Ahmed’in yazdığı “KeÅŸfül – Akabe” adlı astronomiye dair Farsça eserdir. (1)    

      Türk kültür, edebiyat ve tarihine dair birçok meseleleri ilk olarak ortaya atan ve bu meseleler hakkında fikir serdeden, mütalaalarda bulunan rahmetli hocamız Fuad Köprülü’dür. Onun ortaya attığı meselelerden biri de Anadolu toprağında ilk Türkçe eserin ne zaman ve kim tarafından yazıldığı meselesidir. (2) Kendisinin bu konuda ki görüÅŸü de özet olarak ÅŸöyledir:  Fuad Köprülü, eski “Türk Yurdu” mecmualarında yayınladığı “Selçuklular Devrinde Anadolu Åžairleri” adlı yazılarından birinde, bu devirde yaÅŸayan Fakih Ahmed adlı bir ÅŸairi ve onun Türkçe olarak yazdığı “Çerh-name” adlı mesnevisini tanıtmaktadır. (3) Bu mesnevinin yazarı olan Fakih Ahmed’in, Mevlevi yazar Ahmed Eflaki’nin “Menakibü’l –arifin” adlı eserinde adı geçen ve 618(1221) yılında vefat edip, cenaze namazını Mevlana’nın kıldığı belirtilen zat (4) olduÄŸunu ileri sürmüÅŸtür. Ancak bu ÅŸairin Eflaki’nin belirttiÄŸi tarihte deÄŸil de yine Eflaki’nin bu zat hakkında verdiÄŸi bazı bilgilere dayanarak XIII. Asır ortalarına kadar yaÅŸamış olduÄŸuna hükmetmektedir. Fuat Köprülü bu tespitlerine dayanarak  Anadolu’da XIII. Asrın ilk yarısından itibaren Türkçe eserler yazılmaya baÅŸlandığını savunmuÅŸtur. Sayın hocam Hasibe MazıoÄŸlu’da 1974 (Ankara) yılında Fakih Ahmed’in “Evsafu Masacidi’ÅŸ Åžerife” adlı bir baÅŸka eserini yayınlamıştır.

      Vakıa Konya’daki Fakih Ahmed Türbesi’nin kapı alınlığındaki kitabe de “Seyyidü’l – meczubin” diye yasıflandırılan Fakih Ahmed’in 618(1221) de vefat ettiÄŸi kayıtlıdır. (5) Ahi Evren Åžeyh Nasirü’d – Din Mahmud, Sadrü’d – Din Konevi’ye yazdığı mektuplardan birinde bu Fakih Ahmed’den bahsettiÄŸi gibi(6) XIII: asrın ikinci yarısında kaleme alınan “Menakıb-i Åžeyh Evhadü’d – Din-i Kirmani” adlı eserde de Åžeyh Evhadü’d –Din el-Kirman’nin (635/1237) Konya’da ki mevzub ve mecnun bir halifesi olarak Fakih Ahmed’den söz edilmiÅŸtir. (7)

     1983 yılında Ä°stanbul’da düzenlenen Türkoloji Kongresi’ne sunduÄŸum “ XIII. Asırda YaÅŸayan Fakih Ahmed’ler” adlı bildirimde yukarıda bahsini ettiÄŸim Fakih Ahmed’in bütün kaynaklarda “Meczub” ve “Mecnun” bir derviÅŸ olarak tespit edildiÄŸini, böyle mevzub ve deliÅŸmen bir derviÅŸin düzenli ve müretteb bir eser yazmış olamayacağını belirttikten sonra “Çerh-name” ve “Evsafu Mesacid-i Åžerife” adlı iki eserin bu Fakih Ahmed’e ait olamayacağını savundum. Daha sonra 651(1253) de düzenlenen Celalü’d-Din karatay Medresesi Vakfiyesi’ne imza koyan ve Konya Sedirler Mahallesindeki Åžeyh-i Aliman adına inÅŸa edilen türbe kitabesinde adı geçen (8) baÅŸka bir Fakih Ahmed’in yaÅŸadığını, Mevlevi yazar Ahmed Eflaki’nin bu asırda Konya’da iki ayrı Fakih Ahmed’den habersiz olduÄŸu için bu zat hakkında ki bilgileri 618(1221) yılında ölen Hace Fakih Ahmed’e izafe ettiÄŸini (9) ve bu Fakih Ahmed’in 651 (1253) yılından sonra, Mevlana’dan önce öldüÄŸünü ifade ettim. Bu Fakih Ahmed’in, Mevlana’nın babası Baha Veled’in müridlerinden olduÄŸu anlaşılmaktadır. Mevlana’nın cenaze namazını kıldığı zat, iÅŸte bu ikinci Fakih Ahmed’dir. Bu bildirimde “Çerh-name” ile “Evsafu Mesacidi’ÅŸ Åžerife” adlı eserlerin bu ikinci Fakih Ahmed’e ait olabileceÄŸini savundum. Bu arada 746(1345) yılında Karaman’da vefat eden bir üçüncü Fakih Ahmed’den bahsederek (10) adı geçen iki eserin bu zata ait olabileceÄŸini de zayıf bir ihtimal olarak belirttim.

     Bu bildiriyi sunduÄŸum sırada salonda bulunan dilçi hocamız rahmetli Saadettin Buluç söz alarak özet olarak ÅŸunları söyledi: Vaktiyle kendisinin de bu iki eseri 618(1221) yılında ölen Fakîh Ahmed’e nispet ettiÄŸini fakat bu tebliÄŸin verdiÄŸi bilgiler ışığında bilgilerini yeniden deÄŸerlendirip, hafızasını yokladığını ve XIV. Asır dil özelliklerini göz önüne aldığını, sözü edilen iki mesnevi’yi Karamanlı Fakîh Ahmed’e hisbet etmenin daha doÄŸru olacağını ifade ettiler.

     Özet halinde verdiÄŸim bu baÅŸlangıç bilgilerden sonra yine rahmetli Fuad Köprülü’nün ortaya attığı meseleyi biraz deÄŸiÅŸtirerek ÅŸöyle ifade ediyorum: Anadolu’da Te’lif edilen bilinen en eski Türkçe eser hangisidir? Ne zaman ve kim tarafından te’lif edilmiÅŸtir? Ä°ÅŸte bildirim bu soruya cevap teÅŸkil edecektir.

      Bugün Konya Ä°zzet KoyunoÄŸlu Kütüphanesi, nr: 12049’da Hakim Bereket tarafından kaleme alınmış, tıp ilmine dair “Tuhfe-i Mübarizi” adlı Türkçe bir eser bulunmaktadır. Bu eseri, rahmetli Åžehabettin TekindaÄŸ, geniÅŸ bir tanıtımını yapmış, tarihi bir belge olarak deÄŸerlendirmiÅŸtir. (11) hakim Bereket eserinin önsözünde bildirdiÄŸine göre önce bu eseri “Lubabü’n-nuhab” adıyla Arapça olarak yazmış sonra bunu Tuhre-i Mübarizi adıyla Farsça’ya tercüme edip Emir Mübarüzi Din Halifet Gazi’ye sunmuÅŸtur. Halifet Gazi’nin eseri çok beÄŸendiÄŸini ve bu eser Türkçe olarak yazılmış olsaydı çok deÄŸerli ve bulunmaz bir eser olacağını belirttiÄŸini, bir müddet sonra da onun isteÄŸi üzerine bu eserini bu defa Türkçe’ye çevirdiÄŸini belirtmektedir. Hakim Bereket’in bu ifadelerinden bu dönemde Türkçe eserlerin çok nadir olarak mevcud olduÄŸunu, Halifet Gazi’nin de Türkçe eserlerin yazılmasına teÅŸvik ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Bu teÅŸvikin sonucu olmalı ki, Hakim Bereket “Hülasa der Ä°lm-i Tb” adlı yine Türkçe bir eser yazarak Emir Halifet Gazi’ye sunmuÅŸtur. Bu eserde bahsini ettiÄŸim “Tuhfe-i Mübarizi” ile aynı cilt içinde bulunmaktadır. Yine aynı cilt içinde gıda teknolojisine dair “Tabiat-name” adında manzum(Mesnevi) Türkçe küçük bir eser bulunmaktadır. Gerçi bu eserin yazarına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ama gerek bu eserin Hakim Bereket’in diÄŸer iki eseri gibi tıbba dair ve bir cilt içinde bulunması, dilinin de çok eski olması bu eserin de Hakim Bereket’e ait olduÄŸunu düÅŸündürmektedir.       

    Hakim Bereket’i Türkçe eserler yazamaya teÅŸvik eden Emir Mübarüzi’d-Din Halifet Gazi, tanınan bir kiÅŸidir. Sultan I.Ä°zzü’d-Din Keykavus’un 1214 yılındaki Sinop Fethi’ne katılmış, Kuzey Sahilleri komutanı olmuÅŸ, I. Alâü’d-Din Keykubad zamanında Amasya ValiliÄŸi yapmış, bu sultanın Gürcistan’a sevk ettiÄŸi orduda o da bulunmuÅŸ ve bu seferde ÅŸehit düÅŸmüÅŸtür. (1232) Halifer Gazi 606(1209) yılında Amasya’da bir medrese yaptırmıştır. Bu medresenin vakfiyesi 622(1225) tarihli olup yakın zamanda Prof. Dr. Rafet Yınanç Bey, bu vakfiyenin metnini yayınlamıştır. (12)  Muhtemelen Hakim Bereket bu medresinin müderrisi idi. Halifet Gazi’nin Türbesi de bu medresenin yanı başındadır. Bu medrese ve türbe kısmen harap bir durumda günümüze gelmiÅŸtir. (13)

    Hakim Bereket’in burada bahsini ettiÄŸim eserlerinin Ä°zzet KoyunoÄŸlu Kütüphanesinde ki nüshalarının kapak sahifesinde Halifet Gazi hakkında tarihi deÄŸer çok yüksek bir kayıt bulunmaktadır. (14) Bu kayıttan Halifet Gazi’nin babasının adı Tuli, dedesinin adı TürkanÅŸah olarak geçmektedir. Halifet Gazi’nin baba ve dedesinin adları “Danışmend-nâme”nin kahramanları arasında geçmektedir.  

     Bu açıklamalardan sonra ÅŸunu demek istiyorum: Hakim Bereket sözünü ettiÄŸim eserleri Anadolu’da te’lif edilen bilinen en eski Türkçe eserlerdir. Haliyle Hakim Bereket hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Rahmetli Åžehabettin TekindaÄŸ, onun Harezmli olduÄŸu ihtimalini öne sürmektedir. (15)

     Yine Konya Ä°zzet Koy unoÄŸlu Kütüphanesi Nr: 2016’da kayıtlı XIII. Asır sonlarında te’lif edilen “Tercüme-i Menakıb-i Åžeyh. Evhadü’d  Din-i Kirmanî” adlı bir eser bulunmaktadır. Bu eserin mütercimi Gelibolu Muhyi’d – Din’dir. XV. yy’a ait olan bu tercümede Türkmen sofî Evhadü’d-Din’in “Olusar” redifli Türkçe-Farsça mülemma bir gazeli bulunmaktadır. Evhadî derviÅŸlerin bu ÅŸiiri koro halinde ilahî olarak terennüm ettikleri bildirilmektedir. Evhadü’d- Din-i Kirmanî 602(1205) ile 631(1233) yılları arasında Anadolu’da yaÅŸamıştır. (16) Bu takdirde bu Türkçe mülemma ÅŸiir de XIII. Asrın baÅŸlarına tarihlenmektedir. GörüldüÄŸü gibi bu ÅŸiir de Hakim Bereket’in eserleri ile aynı zamana rastlamaktadır.

    Netice olarak: görüyor ki, Anadolu’da Türkçe eserler yazma geleneÄŸi rahmetli Fuad Köprülü’nün iddia ettiÄŸi gibi XIII. Asrın ikinci yarısından itibaren deÄŸil, bu asrın baÅŸlarından itibaren baÅŸlamıştır. Bu geleneÄŸin DaniÅŸmend Ä°linde baÅŸladığı ortaya çıkmaktadır. DaniÅŸmendoÄŸulları’nın ülkelerinde Türkmencilik ülküsünü yerleÅŸtirme gayretleri bu yörelerde Türkçe eserler yazılmasına vesile teÅŸkil etmiÅŸtir. Bu hükmü verdikten sonra bununla baÄŸlantılı olarak iki konuya dikkatleri çekmek istiyorum.

    1. Atatürk Kültür Merkezi’nce 4-7 Eylül 1989 tarihinde düzenlenen Uluslar arası Osmanlı- öncesi Türk Kültürü Kongresi’ne sunduÄŸum bildiride de ifade ettiÄŸim gibi Anadolu Selçukluları zamanında te’lif edilen eserler kronolojik bir sıralamaya tabi tutulduÄŸunda Malazgirt Zaferi’ni takip eden ilk 150 yılda müsbet ilimlere ve felsefeye ilgi duyulduÄŸu, devlet adamlarının da, ilim adamlarını bu yönde teÅŸvik ettiklerini, bunun sonucu olarak bu ilk 150 sene içinde pozitif ilimler alanında eserler yazıldığı görülmektedir. Hakim Bereket’in de bir doktor olarak XIII. Asrın ilk çeyreÄŸi içinde tıp ilmine dair eserler vermiÅŸ olması bu görüÅŸümüzü kuvvetlendirmektedir. Bir süre önce yayınladığım Ä°bnü’l Kemal Ä°lyas b. Ahmed tarafından te’lif edilip DaniÅŸmendoÄŸlu Melik Ahmed Gazi’ye sunulan “KeÅŸfü’l-Akabe”nin yazarı Melik Ahmed Gazi’nin müsbet ilimleme ve felsefeye ilgi duyduÄŸunu, bu alanda çalışan ilim adamlarını himaye ettiÄŸini yazmaktadır. (17)

   2. Bir süre önce yayınladığım bir makalede Anadolu Selçukluları zamanında Anadolu’da  muhtelif kültürel çevrelerin oluÅŸtuÄŸunu, bu kültürel çevreler arasında sosyal ve siyasi rekabet ve mücadelelerin bulunduÄŸunu örnek vererek açıkladım. DaniÅŸmen Ä°linde ise Türk kültürüne ve Türkmencilik ülküsüne, Gazilik mefkuresine önem verildiÄŸini belirttim. Ä°ÅŸte burada DaniÅŸmend Ä°linde ve DaniÅŸmendli Umera soyundan gelen Emir Mübarizü’d-Din Halifet Gazi’nin ülkesinde Türkçe eserler yazılmasına önayak olduÄŸunu görüyoruz. Türk milli kültürüne dair ilk eserler de ilk önce DaniÅŸmend ilinde kaleme alınmıştır. DaniÅŸmendoÄŸlu Melik Ahmed Gazi’nin kahramanlıklarını destani bir üslupla anlatan “DaniÅŸmend-nâme”de XIII. Asır ortalarında yine DaniÅŸmend Ä°linde (Tokat’da) kaleme alınmıştır. (18) Türk milli kültürünün önemli kaynaklarından olan Dede Korkut Hikayeleri de XIV. Asır sonralarında yine DaniÅŸmend Ä°linde yani Amasya’da derlenmiÅŸtir. (19) XIV. Asır içinde bu yörede tıp ilmine dair bazı önemli eserler kaleme alınmıştır. (20) Bütün bunlar o bölgede yani DaniÅŸmend Ä°linde, DaniÅŸmendoÄŸulları zamanında kökleÅŸen kültürel ve ilmi geleneÄŸin devamıdır. P. Wittek, DaniÅŸmend Ä°lindeki bu kültürel geleneÄŸin Osmanlılar zamanında da uzun süre devam ettiÄŸini ifade etmektedir. (21)





(2)     Türk Yurdu, Ä°stanbul,1926,IV, 289-295.

(3)     Bu mesneviyi Mecdud MansuroÄŸlu, yayınlamış (Ä°stanbul 1956) ve üzerinde dil çalışması yapmıştır.

(4)     Menakibü’l arifin, Nr. Tahsin Yazıcı, Ankara 1959,I,s. 419

(5)     Bu kitabe için Bkz. I. Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, Konya 1964, s. 746 ; H. MazıoÄŸlu, Evsafu Mesacidi-ÅŸ Åžerife, Ankara 1974,(Önsöz) s.8.

(6)     Mikail Bayram, Sadru’d-Din Konevi ile Hace Nasirü’d Din-i Tusi’nin MektuplaÅŸtıkları Ä°ddiası üzerine, Tarih Dergisi, Ä°stanbul 1979,s.18-22.

(7)     Age.,NÅŸr. B. Furuzanfer, Tahran 1969,s.189-190. bu eser ve tercümesi hakkında geniÅŸ bilgi için Bkz. Mikail Bayram, Åžeyh Evhadü’d-Din Hamid el- Kirmani ve Ebhadiyye Tarikatı, Konya 1993,s.121-127.

(8)     Konya Tarihi, s. 743-746

(9)     Eflaki’ye göre Fakih Ahmed, Mevlana’nın babası Bahaü’d-Din Veled’in talebesi ve müridi olup sonradan üzerine gelen bir hal neticesinde daÄŸlara çıkmış ve oralarda uzun müddet yaÅŸamıştır. Ancak hocasının vefatından sonra (628/1231) ÅŸehre (Konya) inmiÅŸtir. Eflaki, Fakih Ahmed’in cenaze namazının Mevlana tarafından kılındığını da yazmaktadır. GörüldüÄŸü üzere Eflaki, Fakih Ahmed hakkında yazdıklarında tenakuza düÅŸmektedir. Zira eÄŸer Fakih Ahmed’in 1221’de öldüÄŸü doÄŸru ise, -ki doÄŸrudur- Bahaü’d-Din Veled’in ölümünden sonra ÅŸehre inmiÅŸ olması mümkün olmaz. Kaldı ki, bu tarihte Bahaü’d-Din Veled ve oÄŸlu Mevlana henüz Konya’ya gelmemiÅŸlerdir.

Ä°ranlı Prof. B. Furuzanfer, -Eflaki’nin bu tutarsızlığını bertaraf etmek için – Fakih Ahmed’in ölüm tarihini 628(1231) olması gerektiÄŸini savunmuÅŸtur. (Bkz. Menakıb-i Åžeyh Evhadü’d-Din’in Mukaddimesi, s. 16-27.) A. Gölpınarlı, “ Mevlana’dan sonra Mevlevilik” adlı eserinde (Ä°stanbul 1953,s.88) ve “Yunus Emre ve Risaletü’n – Nushiyye ve Divan” (Ä°stanbul 1965,s.35) da Fakih Ahmed’in türbe kitabesinde 618(1221) de öldüÄŸü kayıtlı olduÄŸu bu tarihin, Eflaki’nin öldüÄŸü tarihle mutabıklığını belirtmektedir. Bilahare yayınladığı eserinde bahsi geçen kitabede kırık bulunduÄŸunu, iyi okunmadığını öne sürerek B. Furuzanfer’e uyarak bu tarihin 628(1231) olması gerektiÄŸini belirtmektedir. Halbuki bu kitabedeki kırık çok küçük olduÄŸu gibi yazıya da zarar vermemiÅŸtir. Ahmed Eflaki, XIII. Asırda Konya’da Fakih Ahmed adında iki ÅŸahsın yaÅŸadığını bilmediÄŸi için çeliÅŸkili bilgiler verdiÄŸi gibi bu iki araÅŸtırıcı da yine bu yüzden hatalı bir yoruma sapmışlardır.

(10)  A. Gölpınarlı, Yunus Emre ve Tasavvuf , Ä°stanbul 1961, s.36-37; Sehi tezkeresi, s.65

(11)  Åžahabettin TekindaÄŸ, Ä°zzet KoyunoÄŸlu Kütüphasinde Bulunan Türkçe yazmalar, Türkiyat Mecmuası, Ä°stanbul 1971,XVI, 134-139

(12)  Amasya Halifet Gazi Medresesi ve Vakıfları, Vakıflar Dergisi, Ankara 1982,XV,5-22.

(13)  Hüseyin Hüsamettin, “Amasya Tarihi”nde (Ä°stanbul 1327-1330 I, 59-67) Emir Halifet Gazi’nin Türbesi’nde Türk kültüründen gelen bası tezyini unsurlar bulunduÄŸunu yazmaktadır. Bu türbe hakkında ayrıca Bkz. O. Cezmi Tuncer, Anadolu Kümbetleri (Selçuklu Dönemi), Ankara 1986, s.64-68

(14)  Asdfasdfasdfasdfasdfadsfffasdfffffffasdfffffffffffffffasdfffffffsdffffffffffffffsadffffffffffffffffffffffffff

(15)  Ä°zzet KoyunoÄŸlu Kütüphanesinde Bulunan Türkçe yazmalar, Türkiyat Mec., XVI, 134.

(16)  Bu Türkmen Åžeyh hakkında geniÅŸ bilgi için Bkz. Mikail Bayram, Åžeyh Evhadü’d-Din Hamid el-Kirmani ve Evhadiyye Tarikatı, Konya 1993

(17)  Mikail Bayram, Anadolu’da Te’lif Edilen Ä°lk Eser “KeÅŸfü-l Akabe”, Konya 1981, s.19-22

(18)  Fuad Köprülü, Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları, Belleten, Ankara 1943, Cilt:7, s.427-430

(19)  Fahrettin KırzıoÄŸlu, Milli Destanlarımızdan Dede Korkut, OÄŸuz namelerinin Tarih belgesi bakımından DeÄŸerleri,(Belleten, Ankara 1987, Sayı: 198s.915) adlı makalesinde Dede Korkut Hikayelerinin Timur’un önünden kaçıp, Amasya yöresine yerleÅŸen Türkmenler tarafından kaleme alındığını yazmaktadır. Halbuki bu eser, DaniÅŸmendoÄŸulları zamanından beri bu yörede teÅŸekkül edin ve yerleÅŸmiÅŸ olan Türk kültürünün mahsulüdür. Hiç ÅŸüphe yok ki, DaniÅŸmendliler zamanından beri sözlü olarak yaÅŸayan bu hikayeler XIV. Asırda, bu yörede kaleme alınmıştır.

(20)  XIV. Asır ortalarında yaÅŸayan Hakim Hayrü’d-Din’in tıbba dair yazdığı eserleri zikredebiliriz.Bkz. Ä°zze KoyunoÄŸlu  Ktp. Nr: 12030,12031.

(21)  Ankara Buzgunu’rdan Ä°stanbulu’un Fethi’ne, Belleten, Ankara 1943,XII,582
















Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 27-04-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111278619 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net