05-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow "SÄ°VÄ°L ANAYASA": HER YARAYA MERHEM!
"SİVİL ANAYASA": HER YARAYA MERHEM! PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 26
KötüÇok iyi 
Yazar Raci Durcan   
10-12-2007
"SÄ°VÄ°L ANAYASA": HER YARAYA MERHEM!

                                                                  Raci Durcan
     Yeni ve "sivil" bir anayasa hazırlığı "kamuoyu"nda ilgi topluyor. Gazeteci M. Altan’ın "sivil anayasa yapamazlarsa Ak Parti iktidarı gider" sözü, durumun önemini özetler gibi. Anayasa tartışmaları başından beri hiç ilgimi çekmedi. Bunu ifade ettiÄŸimde tepkiyle karşılaÅŸtım. Bunun üzerine muhatabıma anayasadan kaç madde sayabileceÄŸini sordum; cevap veremedi. Eminin bu noktada sizler de aynı konumdasınızdır. Anayasa deÄŸil halkın, entelektüel kesimin dahi ilgisini cezb edemiyor. Ä°nsanların bu kadar az merak ettikleri ÅŸeyin "kamuoyu"nda bu derece önemsenmesi ters orantı teÅŸkil ediyor.
     MesleÄŸi hukuk olan yakın bir arkadaşımı bu konuyla ilgili olarak T.V programında görünce ister istemez kulak kabarttım. Programdan sonra, vermiÅŸ olduÄŸu güzel mesajlardan dolayı kendisini tebrik ettim. Cevaben konunun uzmanlık alanına girdiÄŸini, bıraksalar sabaha kadar konuÅŸacak kadar birikimli olduÄŸunu ifade etti. Ä°çimden öyle geçmesine raÄŸmen, ‘bu kadar emeÄŸe ne gerek vardı’ diyemedim.

     Bir partinin iktidarına yol veren anayasanın, bunun devamını saÄŸlayamayacağı ifadesi bana tuhaf göründü. Anayasanın; o düÅŸüncedeki partileri ayıklamak, iktidardan uzak tutmak amacıyla düzenlendiÄŸi imasını taşıyor bu söz.  EÄŸer bu iddia doÄŸruysa, böylesine özenle hazırlanmış bir mâniayı aÅŸmayı baÅŸaran için, yola devam etmek daha kolay olsa gerekir. Ayrıca bu iddia; her ÅŸeye kanunlarla hükmedilebileceÄŸi inancının bir ifadesidir. Hayat kanunların etrafında dönüyor elbette ancak bunlar insan eliyle yazılmış olanlar deÄŸil. Hayat kendi kanunlarıyla kuÅŸatır bizleri. Ä°nsanlarınki tabii olanla çeliÅŸtiÄŸinde, ona karşı durabilmeleri mümkün deÄŸildir. Bilimi önceleyen topluluklar masa başında kanun yapmaktan çok; doÄŸal yasaları keÅŸfetmeye çaba harcarlar. Kurdukları mekanizma toplumu o yasalara göre ÅŸekillendirme iÅŸlevi görür. Onbinlerce yıllık insanlık tarihinin çok küçük bir döneminde yazılı yasalar söz konusudur. Bunun sebebini yazının icadına baÄŸlıyorlar. Kaldı ki yazı ihtiyaç haline geldiÄŸinde bulunmuÅŸ ve kullanılmaya baÅŸlanmıştır. Yazının az kullanıldığı geçmiÅŸ medeniyetlerin ÅŸimdikinden daha az görkemli olduÄŸunu söyleyenler çıkabilir elbette. Fakat bu neyi deÄŸiÅŸtirir ki! Birçok topluluk, geçmiÅŸte kurdukları görkemli uygarlıklardan gururla bahsetmiyor mu?

    Anayasa tartışmaları, toplumu özgür ve müreffeh yapacak en uygun ilkelerin bulunması esasına dayanıyor. Öyle yasalar olmalı ki; herkes kabullenmeli, kimsenin hakkını kimsede bırakmamalı. Üzerinde toplumsal ittifak oluÅŸmalı ve büyük kitlelerce benimsemelidir. Ancak böyle düzenlemeler toplumsal barışı saÄŸlayabilir. Kısa zamanda eskimemeli, hükümsüz hale gelmemelidir. Kötü niyetlileri ayıklayıp iktidar mevkiinden uzakta tutmayı baÅŸarmalıdır. Ä°yilerin yar ve yardımcısı olmalıdır; kötülerin deÄŸil. Böyle düÅŸündüÄŸünüzde konu üzerine çok büyük emek harcamanız gerektiÄŸi çıkar ortaya. Uygun; çok farklı anlaşılmaya müsaade etmeyen kelimeler ve herkesin anlayabileceÄŸi bir uslup seçilmelidir. Günümüzde toplumsal aksaklıkları, yozlaÅŸmaları anayasanın kötülüÄŸüne baÄŸlayan etkili bir kesim söz konusudur. Özgürlükleri kısıtlayan, askerin vesayetini temel edinen bir anayasanın toplumun önünde ciddi bir engel teÅŸkil ettiÄŸini her fırsatta ifade ediyorlar. Bir anayasadan ne kadar çok ÅŸey beklendiÄŸini fark ettiniz mi?

     Böyle bir beklenti gerçekçi midir? Ä°nsanların ihtiyacı üzerinde ittifak edecekleri yazılı bir metin var mıdır? Olaya bu açıdan yaklaÅŸtığınızda yanılgıyı hemen fark edersiniz. Çünkü çoÄŸulcu kabul bakımından anayasa metinlerine göre dinler daha avantajlıdır. Hem kabul edilme, hem de yaptırım açısından. Yukarıdaki mantık doÄŸru olsaydı, ayni dinin mensupları arasında önemli ihtilaflar çıkmaması gerekirdi. Hâlbuki tarih boyunca dinlerin farklılığı da savaÅŸların büyük nedeni olarak görülmektedir. Aynı dinin mensupları arasında çıkan mezhep mücadeleleri, iki ayrı dinin savaşından bile ÅŸiddetlidir. Bu, ne kadar uÄŸraşırsak uÄŸraÅŸalım, hazırladığımız metnin her kesimden insanı memnun etmeyeceÄŸini anlatır bize. Tabii çatışma ve mücadele de sona ermeyecektir. Kutsal kitaplardaki buyruklar farklı anlaşılabildiÄŸi gibi onun maddeleri de farklı anlaşılabilecektir. O halde anayasalardan beklenebilecek ÅŸeylerin bir sınırı olmalıdır.

   Anayasa tartışmalarında öne çıkan konulardan birisi ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibidir. Toplumsal mekanizmayı iÅŸletecek kuvvetleri birbirinden ayırarak her birini özerkleÅŸtirip, bir diÄŸerini kontrol etmesi prensibidir bu. BaÅŸka deyiÅŸle; bir idareciyi hem görevlendirip hem de yetkisizleÅŸtirmektir. Böylece hükümdar, bir ÅŸiirde ifade edildiÄŸi gibi hükmetmek için halkına yalvarır hale geliyor. Günümüz demokrasilerinin en büyük handikabı budur. Sırf bu nedenden dolayı iktidarlar her ÅŸeyi olduÄŸundan farklı bir ÅŸekilde halka sunmak zorunda kalıyorlar. ÇoÄŸu zaman olayların iç yüzü perde arkasında kalıyor. Ä°darecilik yapmak için halkı manüple etmek zorunda kalıyorsunuz. Yine idarecilerin dediÄŸi oluyor ancak halk her ÅŸeyi kendi yaptığını sandığından belki dikta rejimine nazaran daha iyi hissediyordur.

   Anayasa toplumdaki en üst kurumdur. Bütün kanunlar, düzenlemeler ve yönetmelikler ona uygun olmak zorundadır. Bu uygunluÄŸu denetleyen kuruluÅŸ Anayasa mahkemesidir. Bu, onu bir toplumun en üst kademesi haline getirmektedir. OrtaçaÄŸda papazların kralı  denetlemesine  olmadık hakaretler yaÄŸdıranlar bu hakaretleri ile içine düÅŸtükleri garabeti fark etmemiÅŸ görünüyorlar. Yürütmenin başındaki kiÅŸi kendini seçen halktan çok bu kurumdan çekinir. OlaÄŸanüstü yetkili bu kuruluÅŸ, ülkenin refah seviyesini kat be kat artıran, geniÅŸ kesimlerin onayını alan bir hükümeti dahi oradan alabilir. Ä°craatlarından birinin anayasaya aykırı olduÄŸuna karar vererek halkın seçtiÄŸi bir idareyi sona erdirebilir. Ülke olarak bunun örneklerini yaÅŸadık.

   Güçlü, ferasetli, bilimle donanmış bir gençlik yerine kanun maddeleriyle ülke geleceÄŸinin teminat altına alınabileceÄŸini zanneden Mehmet Altan’ı belki hoÅŸ görebilirim. Fakat bu günkü Anayasada zaten yer alan temel hükümleri tekrarlamaktan baÅŸka bir özellik taşımayacağı anlaşılan yeni anayasanın çok iÅŸ yapabileceÄŸine inanan deÄŸerli arkadaşım, hukukçu Cüneyt Toraman’a ne oluyor? Bu anayasaya Sayın Toraman’ın özlemini duyduÄŸu pek çok hürriyetçi ilkeler yazılamayacaktır. Sadece daha sivil ve askerin vesayetinden uzak bir anayasadan bu kadar çok ÅŸey beklemek abartılı olmaz mı? Egemen kadroların  düÅŸünsel niteliÄŸine bakılmaksızın, bir baÅŸkasıyla yer deÄŸiÅŸtirmesi bu kadar önemli olabilir mi? Bu, sivillerin elinde askerler gibi silahları olmadığından daha mülayim politika izlemek zorunda kalacakları varsayımına dayanmıyor mu? Ä°dare ne kadar zayıf olursa halk o kadar güçlü olur mantığı her zaman geçerli midir? Elinde güç bulunduran herkesin mutlaka yoldan çıkıp diktatörleÅŸerek halka zulmedeceÄŸine iliÅŸkin sapkın ve batılı bir varsayımdır bu.

     Anayasa konu olduÄŸunda benim aklıma Tanzimat fermanı geliyor. O zaman da kitlelerin heyecanla sokaklara döküldüÄŸünü anlatıyor tarih. Kanuni Esasi ilan edilmeli; adalet, uhuvvet(kardeÅŸlik), musavvat (eÅŸitlik) gelmeliydi. Böylelikle ülke kalkınarak, herkesin gıptayla baktığı batılı büyük devletler konumuna gelinecekti. Sonunda ilan edildi Kanunu Esasi. GetirdiÄŸi en önemli deÄŸiÅŸiklik, eÅŸitlik adı altında Müslümanlarla azınlıkları aynı derecede yönetimde söz sahibi yapmak oldu. Böylece kelle sayısı fazla olan daha fazla söz hakkı elde etmiÅŸ oluyordu. Ä°slam prensipleri teker teker kamu çarkından çıkarıldı. Toplum da hedeflenen ÅŸu üç ÅŸeye hasret kaldı: Hürriyet, eÅŸitlik ve adalet…

     En devrimci ve özgürlükçü anayasalar dahi ileride toplumun ayağına baÄŸ olmak konumuna gelirler. Çünkü yaratılmış her ÅŸeyin zamanla sonu vardır. Anayasaların üzerinde son kullanım tarihleri yazmaz. Yenilenme zamanı geldiÄŸinde bunu yapmak isteyenler kadar, sahip çıkanları da olur. Böylece topluma barış ve huzur getirmesi için hazırlanan yasaların bizatihi kendisi çatışmanın odağı haline gelir. Bu noktada Ä°ngilizler diÄŸer uluslardan daha ileri görünüyorlar. Toplumu birbirine düÅŸürecek en azından bir sebepten uzak duruyorlar. DiÄŸer ülkelerden fena yürümüyor uyguladıkları sistem.
MesleÄŸi hukuk olan yakın bir arkadaşımı bu konuyla ilgili olarak T.V programında görünce ister istemez kulak kabarttım. Programdan sonra, vermiÅŸ olduÄŸu güzel mesajlardan dolayı kendisini tebrik ettim. Cevaben konunun uzmanlık alanına girdiÄŸini, bıraksalar sabaha kadar konuÅŸacak kadar birikimli olduÄŸunu ifade etti. Ä°çimden öyle geçmesine raÄŸmen, ‘bu kadar emeÄŸe ne gerek vardı’ diyemedim.

   Bir partinin iktidarına yol veren anayasanın, bunun devamını saÄŸlayamayacağı ifadesi bana tuhaf göründü. Anayasanın; o düÅŸüncedeki partileri ayıklamak, iktidardan uzak tutmak amacıyla düzenlendiÄŸi imasını taşıyor bu söz.  EÄŸer bu iddia doÄŸruysa, böylesine özenle hazırlanmış bir mâniayı aÅŸmayı baÅŸaran için, yola devam etmek daha kolay olsa gerekir. Ayrıca bu iddia; her ÅŸeye kanunlarla hükmedilebileceÄŸi inancının bir ifadesidir. Hayat kanunların etrafında dönüyor elbette ancak bunlar insan eliyle yazılmış olanlar deÄŸil. Hayat kendi kanunlarıyla kuÅŸatır bizleri. Ä°nsanlarınki tabii olanla çeliÅŸtiÄŸinde, ona karşı durabilmeleri mümkün deÄŸildir. Bilimi önceleyen topluluklar masa başında kanun yapmaktan çok; doÄŸal yasaları keÅŸfetmeye çaba harcarlar. Kurdukları mekanizma toplumu o yasalara göre ÅŸekillendirme iÅŸlevi görür. Onbinlerce yıllık insanlık tarihinin çok küçük bir döneminde yazılı yasalar söz konusudur. Bunun sebebini yazının icadına baÄŸlıyorlar. Kaldı ki yazı ihtiyaç haline geldiÄŸinde bulunmuÅŸ ve kullanılmaya baÅŸlanmıştır. Yazının az kullanıldığı geçmiÅŸ medeniyetlerin ÅŸimdikinden daha az görkemli olduÄŸunu söyleyenler çıkabilir elbette. Fakat bu neyi deÄŸiÅŸtirir ki! Birçok topluluk, geçmiÅŸte kurdukları görkemli uygarlıklardan gururla bahsetmiyor mu?

    Anayasa tartışmaları, toplumu özgür ve müreffeh yapacak en uygun ilkelerin bulunması esasına dayanıyor. Öyle yasalar olmalı ki; herkes kabullenmeli, kimsenin hakkını kimsede bırakmamalı. Üzerinde toplumsal ittifak oluÅŸmalı ve büyük kitlelerce benimsemelidir. Ancak böyle düzenlemeler toplumsal barışı saÄŸlayabilir. Kısa zamanda eskimemeli, hükümsüz hale gelmemelidir. Kötü niyetlileri ayıklayıp iktidar mevkiinden uzakta tutmayı baÅŸarmalıdır. Ä°yilerin yar ve yardımcısı olmalıdır; kötülerin deÄŸil. Böyle düÅŸündüÄŸünüzde konu üzerine çok büyük emek harcamanız gerektiÄŸi çıkar ortaya. Uygun; çok farklı anlaşılmaya müsaade etmeyen kelimeler ve herkesin anlayabileceÄŸi bir uslup seçilmelidir. Günümüzde toplumsal aksaklıkları, yozlaÅŸmaları anayasanın kötülüÄŸüne baÄŸlayan etkili bir kesim söz konusudur. Özgürlükleri kısıtlayan, askerin vesayetini temel edinen bir anayasanın toplumun önünde ciddi bir engel teÅŸkil ettiÄŸini her fırsatta ifade ediyorlar. Bir anayasadan ne kadar çok ÅŸey beklendiÄŸini fark ettiniz mi?

     Böyle bir beklenti gerçekçi midir? Ä°nsanların ihtiyacı üzerinde ittifak edecekleri yazılı bir metin var mıdır? Olaya bu açıdan yaklaÅŸtığınızda yanılgıyı hemen fark edersiniz. Çünkü çoÄŸulcu kabul bakımından anayasa metinlerine göre dinler daha avantajlıdır. Hem kabul edilme, hem de yaptırım açısından. Yukarıdaki mantık doÄŸru olsaydı, ayni dinin mensupları arasında önemli ihtilaflar çıkmaması gerekirdi. Hâlbuki tarih boyunca dinlerin farklılığı da savaÅŸların büyük nedeni olarak görülmektedir. Aynı dinin mensupları arasında çıkan mezhep mücadeleleri, iki ayrı dinin savaşından bile ÅŸiddetlidir. Bu, ne kadar uÄŸraşırsak uÄŸraÅŸalım, hazırladığımız metnin her kesimden insanı memnun etmeyeceÄŸini anlatır bize. Tabii çatışma ve mücadele de sona ermeyecektir. Kutsal kitaplardaki buyruklar farklı anlaşılabildiÄŸi gibi onun maddeleri de farklı anlaşılabilecektir. O halde anayasalardan beklenebilecek ÅŸeylerin bir sınırı olmalıdır.

   Anayasa tartışmalarında öne çıkan konulardan birisi ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibidir. Toplumsal mekanizmayı iÅŸletecek kuvvetleri birbirinden ayırarak her birini özerkleÅŸtirip, bir diÄŸerini kontrol etmesi prensibidir bu. BaÅŸka deyiÅŸle; bir idareciyi hem görevlendirip hem de yetkisizleÅŸtirmektir. Böylece hükümdar, bir ÅŸiirde ifade edildiÄŸi gibi hükmetmek için halkına yalvarır hale geliyor. Günümüz demokrasilerinin en büyük handikabı budur. Sırf bu nedenden dolayı iktidarlar her ÅŸeyi olduÄŸundan farklı bir ÅŸekilde halka sunmak zorunda kalıyorlar. ÇoÄŸu zaman olayların iç yüzü perde arkasında kalıyor. Ä°darecilik yapmak için halkı manüple etmek zorunda kalıyorsunuz. Yine idarecilerin dediÄŸi oluyor ancak halk her ÅŸeyi kendi yaptığını sandığından belki dikta rejimine nazaran daha iyi hissediyordur.

   Anayasa toplumdaki en üst kurumdur. Bütün kanunlar, düzenlemeler ve yönetmelikler ona uygun olmak zorundadır. Bu uygunluÄŸu denetleyen kuruluÅŸ Anayasa mahkemesidir. Bu, onu bir toplumun en üst kademesi haline getirmektedir. OrtaçaÄŸda papazların kralı  denetlemesine  olmadık hakaretler yaÄŸdıranlar bu hakaretleri ile içine düÅŸtükleri garabeti fark etmemiÅŸ görünüyorlar. Yürütmenin başındaki kiÅŸi kendini seçen halktan çok bu kurumdan çekinir. OlaÄŸanüstü yetkili bu kuruluÅŸ, ülkenin refah seviyesini kat be kat artıran, geniÅŸ kesimlerin onayını alan bir hükümeti dahi oradan alabilir. Ä°craatlarından birinin anayasaya aykırı olduÄŸuna karar vererek halkın seçtiÄŸi bir idareyi sona erdirebilir. Ülke olarak bunun örneklerini yaÅŸadık.

   Güçlü, ferasetli, bilimle donanmış bir gençlik yerine kanun maddeleriyle ülke geleceÄŸinin teminat altına alınabileceÄŸini zanneden Mehmet Altan’ı belki hoÅŸ görebilirim. Fakat bu günkü Anayasada zaten yer alan temel hükümleri tekrarlamaktan baÅŸka bir özellik taşımayacağı anlaşılan yeni anayasanın çok iÅŸ yapabileceÄŸine inanan deÄŸerli arkadaşım, hukukçu Cüneyt Toraman’a ne oluyor? Bu anayasaya Sayın Toraman’ın özlemini duyduÄŸu pek çok hürriyetçi ilkeler yazılamayacaktır. Sadece daha sivil ve askerin vesayetinden uzak bir anayasadan bu kadar çok ÅŸey beklemek abartılı olmaz mı? Egemen kadroların  düÅŸünsel niteliÄŸine bakılmaksızın, bir baÅŸkasıyla yer deÄŸiÅŸtirmesi bu kadar önemli olabilir mi? Bu, sivillerin elinde askerler gibi silahları olmadığından daha mülayim politika izlemek zorunda kalacakları varsayımına dayanmıyor mu? Ä°dare ne kadar zayıf olursa halk o kadar güçlü olur mantığı her zaman geçerli midir? Elinde güç bulunduran herkesin mutlaka yoldan çıkıp diktatörleÅŸerek halka zulmedeceÄŸine iliÅŸkin sapkın ve batılı bir varsayımdır bu.

     Anayasa konu olduÄŸunda benim aklıma Tanzimat fermanı geliyor. O zaman da kitlelerin heyecanla sokaklara döküldüÄŸünü anlatıyor tarih. Kanuni Esasi ilan edilmeli; adalet, uhuvvet(kardeÅŸlik), musavvat (eÅŸitlik) gelmeliydi. Böylelikle ülke kalkınarak, herkesin gıptayla baktığı batılı büyük devletler konumuna gelinecekti. Sonunda ilan edildi Kanunu Esasi. GetirdiÄŸi en önemli deÄŸiÅŸiklik, eÅŸitlik adı altında Müslümanlarla azınlıkları aynı derecede yönetimde söz sahibi yapmak oldu. Böylece kelle sayısı fazla olan daha fazla söz hakkı elde etmiÅŸ oluyordu. Ä°slam prensipleri teker teker kamu çarkından çıkarıldı. Toplum da hedeflenen ÅŸu üç ÅŸeye hasret kaldı: Hürriyet, eÅŸitlik ve adalet…

     En devrimci ve özgürlükçü anayasalar dahi ileride toplumun ayağına baÄŸ olmak konumuna gelirler. Çünkü yaratılmış her ÅŸeyin zamanla sonu vardır. Anayasaların üzerinde son kullanım tarihleri yazmaz. Yenilenme zamanı geldiÄŸinde bunu yapmak isteyenler kadar, sahip çıkanları da olur. Böylece topluma barış ve huzur getirmesi için hazırlanan yasaların bizatihi kendisi çatışmanın odağı haline gelir. Bu noktada Ä°ngilizler diÄŸer uluslardan daha ileri görünüyorlar. Toplumu birbirine düÅŸürecek en azından bir sebepten uzak duruyorlar. DiÄŸer ülkelerden fena yürümüyor uyguladıkları sistem.

Yorum
Dr. Sami Selçuk Bu düşünceye daha yakın!
Yazar Sanih açık 2007-12-11 06:46:23
Diyor ki, 
Yargıtay E. BÅŸk. Dr. Sami  
 
Selçuk: 
“…Hukukun üstünlüğünü  
benimsemiÅŸ bir düzende  
hukuk ve özgürlük, yasalarla  
verilmezler; yasalarla  
güvence altına alınırlar. 
Yeni anayasa, hukuktaki  
bu geliÅŸimi iyi algılamalı  
ve bu algılamanın  
izdüşümü Olmalıdır…” 
(EÄŸitime Bakış, Aralık 07) 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 11-12-2007 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112053207 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net