30-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK -4-
KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK -4- PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 31
KötüÇok iyi 
Yazar Halit ÖZDÃœZEN   
28-07-2013
KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK  
                               -4-
                                                          Halit ÖZDÜZEN (AraÅŸtırmacı yazar)
TARÄ°HÄ° MEKÂNLARA Ä°LGÄ°SÄ°ZLÄ°K
      Cuma sabahı  daha bir diri ve ÅŸevkle uyandık. Ezandan bir saat önce Mecid-i Nebiye yöneldiÄŸimizde Cemaatin avluya taÅŸtığını gördüm. Görüntü o gün Mescidin oldukça kalabalık olacağını iÅŸaretiydi. Nitekim namaz çıkışı avlunu büyük bir bölümü doluydu; anlaşılan tatil günü olması nedeniyle civar kentlerden Medine’ye oldukça yoÄŸun akınlar olmuÅŸtu. 
      O gün Medine ÅŸehir merkezinde toplu ve  özel gezi programız vardı.  GideceÄŸimiz yerlerin çoÄŸu yürüyüÅŸ mesafesindeydi. YeÅŸil kubbenin karşısında Hz. Resulullah (S.AV.)’ı kafile olarak topluca selamladıktan sonra tarihi mekanlara yöneldik.
         
       Gamame
       Güney batıda Mescidi Nebiye yaklaşık 450 metre mesafede olan Musalla mescidi olarak da bilinen mescid, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Medine’yi Münevvere’deki ilk bayram namazını  kıldırdığı yerdir.. Vefatından önceki son dört sene bayram namazlarını burada kıldırdığı rivayet edilmiÅŸtir. Daha sonra Hz. Ebubekir(r.a)’in hilafeti döneminde bayram namazlarını kıldırdığı için, Gameme yanında Ebubekir Mescidi de denilmektedir. Efendimiz (S.A.V.)  ve sonraki dönemlerde çevresi açık bir alan olan bu yerde, kalabalık bir cemaatle yaÄŸmur duası yaptığı sırada bir bulut gelerek Zat-ı Pakini gölgelemiÅŸ, bu nedenle buraya bulut anlamına “Gamame” denilmiÅŸtir. Rivayete göre Resulü ZiÅŸan Uhud Savaşına giderken orduyu burada toplayarak, savaÅŸ bölgesine hareket etmiÅŸtir. Sefer dönüÅŸünde de aynı yerde kıbleye yönelerek, Rabbimize hamd ve ÅŸükretmiÅŸtir.
    Dört Halife döneminden sonra, uzun yıllar atıl kalan yer, Emevi yönetimi döneminde Ömer bin Abdülaziz’in Medine valiliÄŸi sırasında, (H.91) yeniden Musalla olarak düzenlenerek, bir mescit inÅŸa edilmiÅŸtir. BilindiÄŸi gibi Ömer bin Abdülaziz, daha sonra Emevi Devletinin başına geçecek, dürüstlük ve adaletiyle ÅŸöhret bulacaktır. Fakat yönetimi kısa olmuÅŸ, bir saray darbesiyle ÅŸehit edilmiÅŸtir.
    Osmanlı yönetimi döneminde   I. Abdülmecit tarafından yeniden inÅŸa edilen dikdörtgen ÅŸekli ve 32,5 x 23,5 m. ebadındaki Mescid, güney tarafında 12 m. yüksekliÄŸinde bir büyük kubbe, kuzey tarafında ise bu büyük kubbeyle uyumlu beÅŸ küçük kubbe ile örtülüdür. Sultan II. Abdülhamit dönemi ve daha sonra Suudi yönetiminde 1990-2010 yılları arasında geniÅŸ bir onarımdan geçirilmiÅŸtir. Ä°çi ve minaresi bazı deÄŸiÅŸimlere uÄŸramışsa da,  Osmanlı mimari tarzının korumaktadır. BaÅŸtanbaÅŸa beyaza boyanmış olan mescit, yukardan bakıldığında beyaz bir bulutu andırdığı ifade edilmektedir. .Ziyarete gittiÄŸimizde onarımdan beri ibadete kapalı olduÄŸunu öÄŸrendik; musalla da otel ve iÅŸ merkezlerince parsellenmiÅŸti!...

     Hz.Ebubekir Mescidi
       
Mescidi Gamame’ye oldukça yakın olup, yaklaşık  30-40 m mesafededir. Bu Mescidin bulunduÄŸu alan, Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerler-den biridir. Hz..Ebû Bekir (r.a.)  Hilafet döneminde Efendimize uymak için, bazı bayram namazlarını burada kıldırması nedeniyle “Ebubekir Mescidi” adıyla da  anılmıştır.
      Gameme gibi ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inÅŸa edilen mescit, 1838'de Osmanlı PadiÅŸahı II. Mahmud tarafından yenilenmiÅŸtir.  Kapının hemen üzerinde II. Mahmud’un tuÄŸ-rası bulunmaktadır. 1990-2010da yılları arasında  köklü bir onarımdan geçen  mescit . ibadete kapalı olduÄŸu için  dışarıdan ziyaretle yetinmek zorunda kaldık!

      Hz. Ali Mescidi
      Mescid-i Nebevi’den 300 m uzaklıkta bulunmaktadır. Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduÄŸu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, burada kıldırmıştır.  Diyanet hicaz albümünde belirtildiÄŸine göre, “1662'de Medine'yi ziyaret eden Ebu Salim el-Ayyaşı, Hz. Peygamber'in muhtelif yerlerde bayram namazı kıldırdığını, bunlardan üç tanesinin meÅŸhur olduÄŸunu kaydeder. Bunlardan birisi de Mescid-i Ebu Bekir'in hemen kuzeyinde, Hz. Osman evinde isyancılar tarafından kuÅŸatıldığında Hz. Ali'nin Medine musallasında Bayram Nama-zını kıldırdığı yerdir.”
       Ä°lk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inÅŸa edilen Hz. Ali Mescidi, Osmanlı yönetimi döneminde   I. Abdülmecit tarafından yeniden inÅŸa edilerek ibadete açılmıştır. Mescit 1990- 2010 arasında yaklaşık 900 m2'lik bir alan üzerine eski tarzına benzer bir ÅŸekilde yeniden yapılmıştır. Ä°badete kapalı olan mescit Ä°ranlıların, “aşırı teveccüh göstererek, çevreyi rahatsız ettikleri” bahanesiyle askerlerce korunmaktadır. Bir tatsızlığa sebep olmamak için kafile baÅŸkanımız,  “Hz. Peygamber, Hz. Ali efendimizle ve orada namaz kılmış müminlerin ruhuna Fatiha okuyarak, uzaktan ziyaret etmemizin daha uygun olacağını”  belirtikleri için, bizde belirli bir noktadan sonra yaklaÅŸmadık.

       Hz. Ömer Mescidi    
       Mescid-i Nebevi’den yaklaşık 450 m. uzaklıktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biri de Hz. Ömer Mescidinin yeridir. Hz. Ömer (r.a.) hilafeti zamanında bayram namazlarını Nebiyi ZiÅŸana  uymak amacıyla burada kıldırmıştır.
      Hz. Resulullah ve Hz. Ömer’in hatıralarını yaÅŸatmak üzere, Muhammed ibn Ahmet tarafından ( H.850 / M. 1446) burada bir mescit yaptırılmıştır. Kaynaklara göre mescidi  yaptıran zat : Evliyanın büyüklerinden. olan Muhammed bin Ahmed Fergal’dir.  1456 (H.860) senesinde, Mısır’ın güneyindeki Sa’îd ÅŸehrinde vefat etmiÅŸ ve. Ebî Tic’deki dergâhında defnedilmiÅŸtir.  Hz. Ömer Mescidi, Osmanlı PadiÅŸahı II. Mahmud tarafından Hicri 1411 yılında tamir ettirilmiÅŸtir.Yine 1990 ve 2010 yıllarında diÄŸer mescitlerle beraber anarım görmüÅŸtür. Orası da birçok mescit gibi ibadete kapalı olduÄŸu için, uzaktan Hz. Nebiyi ZiÅŸan., Hz. Ömer(r.a)  ve bu mekana emeÄŸi geçenlerin ruhuna Fatiha okuyarak ayrıldık.
       Mescid-i Nebevi’den yaklaşık 450 m. uzaklıktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biri de Hz. Ömer Mescidinin yeridir. Hz. Ömer (r.a.) hilafeti zamanında bayram namazlarını Nebiyi ZiÅŸana  uymak amacıyla burada kıldırmıştır.       Hz. Resulullah ve Hz. Ömer’in hatıralarını yaÅŸatmak üzere, Muhammed ibn Ahmet tarafından ( H.850 / M. 1446) burada bir mescit mescidi  yaptıran zat : Evliyanın büyüklerinden. olan Muhammed bin Ahmed Fergal’dir.  1456 (H.860) senesinde, Mısır’ın güneyindeki Sa’îd ÅŸehrinde vefat etmiÅŸ ve. Ebî Tic’deki dergâhında defnedilmiÅŸtir.  Hz. Ömer Mescidi, Osmanlı PadiÅŸahı II. Mahmud tarafından Hicri 1411 yılında tamir ettirilmiÅŸtir.Yine 1990 ve 2010 yıllarında diÄŸer mescitlerle beraber anarım görmüÅŸtür. Orası da birçok mescit gibi ibadete kapalı olduÄŸu için, uzaktan Hz. Nebiyi ZiÅŸan., Hz. Ömer(r.a)  ve bu mekana emeÄŸi geçenlerin ruhuna Fatiha okuyarak ayrıldık.

         Amberiye/Hamdiye Camii ve Medine Tren Ä°stasyonu
     Toplu gezide mescitlerle ilgili son durağımız Amberiye Camii oldu. Hamidiye Camii de denilen mescit, Medine Tren istasyonunun tam karşısında bulunmaktadır. 1908 yılında Osmanlı padiÅŸahı II. Abdulhamid, Hicaz Demiryolu yapımı sırasında tren istasyonu ile beraber yaptırmıştır. Tek kubbe ve iki minareli cami Osmanlının son dönem mimarisinin örneklerinden biridir. Tren istasyonu gibi Cami de siyah kesme taÅŸlardan yapılmış olup, mimari stiliyle oldukça estetik bir görünümdedir. DiÄŸer mescitler gibi onarılarak restore edilmiÅŸ fakat ibadete açılmamıştır.
     Tren Ä°stasyonu ile cami arasında 80 metre civarında bir mesafe bulunduÄŸu için, ikisi beraber bir külliye oluÅŸturmaktadır. Fakat aradan geçirilen cadde bu görüntüye zarar vermiÅŸtir. EÄŸer kasıtlı yapılmadıysa, bilinçsizce yapılmış bir çalıma olduÄŸu aÅŸikardır. Son yılarda açılan yol eÄŸer istenseydi, o bölgede yer altı geçidi ÅŸeklinde planlanarak bütünlük bozulmazdı.
     Tren Ä°stasyonu ön tarafındaki revaklarla oldukça muhteÅŸem bir görünüm sergilemekteydi. Ziyarete kapalı olduÄŸu için orayı da  gezme fırsatı bulamadık. EdindiÄŸim bilgilere göre bina baÅŸtan aÅŸağı restore edimmiÅŸ, lokomotif ve yolcu taşıyan vagonlar aslına uygun olarak yeniden yapılıştı. Bir lokomotifin de ortadan kesiti yapılarak raylar üzerinde  sergilenmiÅŸtir.. Ancak bu kadar masraflı onarım ve restorasyondan sonra neden ziyarete açılmadığını anlamak oldukça zordur?!  Bu sorunun cevabı, Ä°stasyon binasının üzerindeki Osmanlı arması ve Arap harfleriyle yazılmış “ Hicaz Demiryolu 1317” kitabenin sökülmüÅŸ olmasında saklıdır. Tren istasyonunun lojman, idari bina ve birçok kompleksi ile geniÅŸ bir alanı kapsadığını gözledim. Yoksa “buraya da mı  lüks bir konaklama oteli yaparak, yönetime yakın birilerini zengin etmeyi planlıyorlar” diye,  muzip bir soru aklıma geldi. :Umarım; ben yanılırım!..
     Toplu ziyaretler 1,5- 2 saat kadar sürmüÅŸtü, grubun bundan sonraki durağı Medine Müzesiydi. Müze ile aramızdaki mesafe yaklaşık 2 km. civarındaydı. Gidip –gelme ve müze ziyarete yaklaşık 2 saat alabilir diye düÅŸünerek o yorgunluÄŸu göze alamadım.  Benim planım önce Medine Kütüphanesi, ondan sonra da Medine Müzesiydi. Bu gezilerin, “ikindi  sonrası serin havada yapılmanın” daha uygun olacağını düÅŸündüm.  Biz gruptan ayrılarak otele dönerken onlar Müzeye doÄŸru yola koyuldular.
       Medine merkezideki tarihi mescitler gezdiklerimizle sınırlı deÄŸildi. Ayrıca Cenet’ül Bakinin kuzeyinde Nebiyi ZiÅŸan  döneminde yaptırılıp, II Mahmut ve Abdulmecid dönemlerinde imar edilen Ä°cabe Mescidi, Mescid-i Nebinin 900 m.  Kuzeyindeki  Ebuzer Mescidi sayılabilir.  Hz. Ebuzer mescidin yerinde Hz. Resulullah (S.A.V)’ın   Hz. Cebrail’den aldığı bir müjde nedeniyle, uzun bir süreli secde ettiÄŸi için, buraya Secde Mescidi  de denilmektedir. Ayrıca Medine Tren Ä°stasyonunun arazisi içerisinde bulunan Sukaya Mescidi, Hz. Peygamber(S.A.V)’in Bedir Savaşına giderken orduyu denetlediÄŸi yerde Ömer b. Abdulaziz tarafından yaptırılmıştır. Tren Ä°stasyonunun onarımı sırasında da Osmanlı tarzında yeniden inÅŸa edilmiÅŸtir.. Gönül isterdi ki bu mekanları da gezebilelim, ancak sayılı günlere sığan gezilerde  sınırlı olmaktaydı.

     Mescid-i Nebide Cuma Namazı
         Cuma namazı için erken yer bulmak amacıyla 2 saat önce mescide yöneldik.. DoÄŸuya doÄŸru ilerledikçe avlunun baÅŸka günlerde olduÄŸundan çok daha fazla kalabalık olduÄŸunu gördük.. O saatte cemaat o kadar fazla olursa, “Cuma Namazında yer, yurt kalmaz” diye düÅŸündüm; nitekim de öÄŸle oldu.
      Miladi takvime göre 20 Nisan  571 tarihinde  doÄŸan  Hz..Peygamber(S.A.V)’in doÄŸum yıldönümünün  o  gününe  rastlamış  olmasının da  toplanan cemaatti çoÄŸaltmıştı. O gün Mekke, Riyad, Cidde ve Taif gibi pek çok ÅŸehirlerden Müslümanların yoÄŸun ÅŸekilde Medine’ye gelmiÅŸti.  Otellerde yer kalmadığı için sabah namazı sırasında pek çok insanın valizleri yanlarında Mescid-i Nebi’nin. bahçesinde konakladıklarına ÅŸahit olmuÅŸtuk.
    Baki Kapısı’na yakın avluda bir yer bulabildiÄŸime ÅŸükrettim. Cemaatten çoÄŸu Cuma saatini beklerken Kur’an okumaktaydı. Gerek Mescid-i Nebide, gerekse de Mekke’deki Haremi Åžerifte, Ku’an-ı Kerim ve Zemzeme oldukça bol bulunmaktadır.. Kur’an her bölümdeki raflarda sıra sıra diziliydi. Suudi hükümeti. Medine’de sürekli çalışan bir matbaayı sadece Kur’an basımı için görevlendirmiÅŸti. Kitabı alıp incelediÄŸimde, yazıların gözlüksüz okunabilecek irilikte ve satır aralarını açık, kenarların motiflerle süslenmiÅŸ olduÄŸunu gördüm; oldukça da kaliteli kağıda basılmıştı. Zemzem de her köÅŸede 25’er litreli özel termoslarda normal ve soÄŸutulmuÅŸ olarak hizmete sunulmuÅŸtu. 
     Ä°ki hizmet için de özel görevliler 24 saat çalışmaktaydı .Bu konuya deÄŸinmiÅŸken her iki mekanda ki temizliÄŸe de deÄŸinmeliyim: O hizmetler de standartların çok üzerindeydi. Mescid-i Nebi ve Haremi Åžerifin gerek içerilerde gerekse de avlu kısmında eskileri deyimiyle “ yaÄŸ dökülse yalanabilir” nitelikteydi. Sabahleyin ziyaret ettiÄŸimiz mescitler ve çevresi de aynı düzeyde bakımlıydı. Bunlar o ülkenin  hanesine yazılacak artılar, fakat ne Bedirde , ne Uhutta  ne de  Mekke’de ziyaret ettiÄŸim pek çok önemli kutsal mekanlarda bu titizliÄŸin zerresini göremedim. Bunlarda hanelerine yazılan eksiler olacaktır, yeri geldiÄŸinde onlar da deÄŸineceÄŸim.
     Müezzinin yanık “Bilali” sesiyle okuduÄŸu ezan, yeri, göÄŸü titretmeye baÅŸladı. O atmosfer-in insanda bıraktığı letafet o kadar yüksekti ki: Sanki sizi alıp maveraya  “Kalu Beleya” götürüyordu Ezan Medine semalarını çınlatarak dalga, dalga tüm yeryüzüne dağılırken,  evrensel ÅŸahadeti mekânsızlığa taşımaktaydı.
     Mescid-i Nebide Cuma namazı kılacağım için oldukça heyecanlıydım. Ä°mam, Fatiha’nın arkasından  birinci ve ikinci rekatta  Ku’an-ı Kerim’deki  Hz. Resulullah(S.A.V)’la ilgili ayetleri okuması, atmosferi daha da yükseltmeye yetti..Hele Fatiha Suresinin  sonunda yüksek sesle tüm cemaatin hep beraber “Aaamiiiinn” demesi,yaÅŸanan huÅŸuya, baÅŸka bir letafet katıyordu. Ezan baÅŸladığında sessizce dökülen yaÅŸlar, bazı saflarda yerini hıçkırıklara bıraktı… Ä°mamla kılınan her namazda cemaatle uzatılarak söylenen Amin, kutsal topraklarda olduÄŸumuz sürece ibadetlerde yaÅŸadığımız huÅŸunun simgesi olarak devam etti..
      Ä°mam, Hutbenin konusu olarak “Müslümanların KardeÅŸliÄŸi” temasını seçmiÅŸti, oldukça uzun ve akıcıydı. Önce açık -seçik Arapçasıyla,    Kur’an’daki bu konuyla ilgili, bazı ayetleri okudu, daha sonra da  Hadis Külliyatındaki  birkaç hadis  yorum yapmadan sergiledi.. Hutbenin dua kısmında Suriye ve Filistin halklarını anarak hutbeyi tamamladı. Cemaat imamı huÅŸu içerisinde dinledi. Yetersiz Arapçamla hutbenin önemli bölümlerini anlayabilmiÅŸtim. Namaz bitikten sonra, “neden hutbe ve vaazların cemaatler tarafından sadece dinlendiÄŸini fakat hayata geçirilmediÄŸini” düÅŸündüm! Evet Müslümanlar kardeÅŸti, bunun en güzel örneÄŸi tarihte bu beldede Ensarla- Muacirler arasında yaÅŸanmıştı. Ama neden daha sonra kardeÅŸler birbirlerinin hakkına tecavüz etmiÅŸlerdi, bu nasıl kardeÅŸlikti? EÄŸer Müslümanlığı sahabeler temsil etti iseler, bizler neydik?!. Yarın kıyamette yaptıklarımız yüzümüze vurulduÄŸunda, O Yüce Peygamberin ve Sahabelerin yüzüne nasıl bakacaktık!…

       Medine Arif  Hikmet  Bey Kütüphanesi
       Ä°kindi namazından sonra eÅŸimle beraber, Mescid-i Nebinin batısında  bulunan kütüpha-neye doÄŸru yöneldik. Mescide oldukça yakın mesafede, dış cephesi mavi renge boyanmış, güzel bir bahçe içerisinde üç katlı ,sade bir binaydı. Medine’de kütüphane faaliyetleri Osmanlı padiÅŸahı II Mahmud zamanında baÅŸlamıştı.  Kaynaklara göre, PadiÅŸah kurduÄŸu kütüphaneye 4569 cilt yazma eser bağışlar. Ä°stanbul’dan gönderilen diÄŸer kitaplarla beraber 7000’in üzerindeki yazma eserle “Medine Mahmudiye Kütüphanesi” çağının en büyük kütüphanelerinden biri olarak açılır. Daha sonra Osmanlı padiÅŸahi Abdulmecid,  Medine valinse 1600 civarında kitap göndererek, kendi adına bir kütüphane kurmasını ister. O kervana katılan önemli isimlerden birisi de. son dönem Åžeyhülislamlarından Arif Hikmet beydir. Kitaplığından 5400’ün üzeride Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesi ile yazılmış kitap gönderip, adına vakfiye oluÅŸturarak, mülklerinin gelirinin önemli bir bölümünün buraya vakfetmiÅŸtir.
       Åžeyhülislam Arif Hikmet beyin amacı bir an önce emekliye ayrılarak Medine’ye yerleÅŸip adına kurdurulan  kütüphanede hem  baÅŸkanlık  yapmak, hem de ilmi  ve kültürel çalışmalarda bulunmakmış. Fakat yaÅŸanan siyasi olaylar bunu gerçekleÅŸtirmesine elvermeyince, yedi yıl Åžeyhülislamlık yapmak zorunda kalmıştır. Tanzimat süreci onun ÅŸeyhülislamlığı sırasında baÅŸlayarak geliÅŸmiÅŸtir. Emekliye ayrılıp Medine’ye gitme hazırlığında iken, ömrü vefa etmeyerek 1858 yılında Ä°stanbul’da 72 yaşında vefat etmiÅŸtir. Kaderin cilvesine bakınız ki yıllar önce alim, ÅŸair, yazar, bilim ve din adamı Arif Hikmet beyin kurduÄŸu kütüphanenin başına geçmek nasip olmamış, fakat yıllar sonra onun kadar ÅŸöhretli büyük bir ismi olmasa da,  benzer  özellikleri taşıyan Ali Ulvi Kurucu hocaya nasip olmuÅŸtur.
    Medine’nin yönetimi Suudilere geçince, kütüphane vakfiyesi uzun yıllar vakfiye olarak mütevelli heyeti eliyle yürütülmüÅŸ; 1957 yılında vakfiye hükümleri hiçe sayılarak kütüphane Hac ve Efkaf Bakanlığına baÄŸlanmıştır. Ali Ulvi Kurucu’nun ayrılışına kadar Türk müdürler tarafından yönetilmiÅŸtir. Hocanın 1985 yılında emekliÄŸe ayrılışıyla beraber  bu uygulamaya da son verilmiÅŸtir..
     Kütüphaneyi ziyaretimdeki en büyük amacım, yazma eserler görmek ve hatta izin verirlerse videoya almaktı.  Kütüphanede eÅŸimle beraber çalışacaktık, Arapça ve Osmanlı Türkçesini ben biraz konuÅŸuyor, o da okuyabiliyordu; birbirimizi tamamlayacaktık. MeÄŸerse hanımların kütüphaneye giriÅŸi yasakmış! “Türk olduÄŸumu, Ankara’dan geldiÄŸimi, yazar olduÄŸumu, araÅŸtırma yapacağımı” söyleyince, eÅŸimi nazikçe zemin kattaki bekleme salonuna aldılar. Müracaattaki görevlilere Müdürle görüÅŸmek istediÄŸimi söyledim. Cuma günü olduÄŸu için kütüphane müdürü yokmuÅŸ,  telefonla konuyu anlatarak  beni üst kattaki Müdür yardımcısının yanına çıkardılar.
     Odasına gidince beni kibar bir bey karşıladı. Ä°steÄŸimi yarım yamalak anlatınca, “yazma eserler bölümünün doÄŸrudan müdürün sorumluluÄŸunda olduÄŸunu” söyledi.  O bölüm güvenlik nedeniyle kilit altında tutulmaktaymış.  “Eserlerin elde bir dökümünün ya da katalogunun olup olmadığını sordum?” Yardımcı“ onlarında müdürde olduÄŸunu” söyledi; “eÄŸer istersem kütüphanenin tamamını gezebileceÄŸimi Arapça ve Ä°ngilizce olarak bilgisayardaki tasniflere ve bilgilere ulaÅŸabileceÄŸimi” belirtti.
      Fakat benim amacım o deÄŸildi. ÜzüldüÄŸümü görünce, “Pazartesi günü gelirsem müdürle görüÅŸebileceÄŸimi “söyledi.. Mecburen oradan eli boÅŸ olarak ayrılmak zorundaydım. Ayağı kalkıp, veda için elim uzatırken, “Rahmetli Ali Ulvi Kurucu hoca da burada hizmet verdi” dedim. Birden görevlinin gözlerinin içi güldü, “Rahmetullah Åžeyh  Ali Ulvi” dedi.  Belli ki Kurucu hocanın  personel üzerinde halen dahi etkisi bulunma-taydı.  Müdür Yardımcısı benimle beraber giriÅŸe kadar inince, beni yolcu etmek için indiÄŸini sandım . Müracaatın arkasındaki bir bölümü göstererek, “Hz. Resulullah(S.A.V.)’ın sanduka örtülerinin sergilendiÄŸini” söyledi. “EÅŸini de çağır, beraber ziyaret edebilirsiniz” diyerek, tokalaşıp ayrıldı
    Gökte ararken yerde bulmuÅŸtuk. Sandukanın örtüleri, çerçeveli cam muhafaza içinde, iki büyük tablo gibi duvara asılmıştı. Uzun, uzun o altın sırmayla iÅŸlenmiÅŸ, Kur’an ayetleriyle bezenmiÅŸ örtüleri inceledik. Örtülerde Zatı Paki’nin evladı hz. Fatıma  ve  iki torunu Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin isimler yazılıydı Görevlilere ,”hangi döneme ait olduklarını” sorduÄŸumda,  “antik  olduÄŸunu” söylediler ; beli ki Osmanlı döneminden kalmıştı. Bu örtüleri yapımında emeÄŸi geçenleri ve oraya getirerek sergileyenleri ÅŸükranla anarak kütüphaneden ayrıldık.

      Müze
        
Kütüphaneden çıktıktan sonra müzenin bulunduÄŸu yeri sorduk, bizi kuzey batıya doÄŸru yönlendirdiler. Uzun bir yürüyüÅŸten sonra, bir inÅŸaatın önünde tekrar sorduÄŸumda, genç biri öne çıkarak Ä°ngilizce nereli olduÄŸumuzu sordu? Türkiye deyice gözlerinin içi güldü,  baÅŸladı Türkçe konuÅŸmaya. MeÄŸer FilistinliymiÅŸ,.eÄŸitimini Ä°stanbul Teknik Üniversitesinde alarak Ä°nÅŸaat mühendisi olmuÅŸ, Medine’de önünde bulunduÄŸumuz o iÅŸ merkezi inÅŸaatında çalış-maktaymış. Sanki çok yakın akrabasını görmüÅŸ gibi bize ilgi göstererek yolu tarif etti..
       Batı Åžeria’dan olduÄŸunu öÄŸrendiÄŸim gence, “Ä°nÅŸaallah yakında Filistin devleti kurulur “ dedim. Ümitsizce başını salladı,.”Gazze ile birleÅŸmeden, Filistin Devleti hayal” dedi. “Ä°nÅŸaallah birleÅŸirler” dedim. Genç,“oldukça zor” dedi. Daha fazla zamanını almak itemiyordum, Allahaısmarladık derken içime önemli bir kurt düÅŸürmüÅŸtü. Demek ki iÅŸler Türkiye’den bizim gördüÄŸümüz gibi deÄŸildi.
    Tarif edilen “Medine AraÅŸtırmalar Vakfı”nın önüne gelmiÅŸtik; meÄŸerse Medine Medeniyet Müzesi (Methafu’l-Medîneti’l-Ä°‘lâmî) o vakfın bünyesindeymiÅŸ. Alt katta olduÄŸun söylediler, oraya doÄŸru yöneldik. Kapıda ne bir görevli ne de karşılayan vardı, anladığım kadarıyla burada her ÅŸey “self servis” yürümekteydi. Kapıların birinden bir grubun çıkarak, bir baÅŸka kapıya yöneldiklerini gördük. Grubun çıktığı kapıdan içeriye baktığımda yarı karanlık loÅŸ bir ortam, sıra sıra dizili sandalyeler ve karşı duvardaki perdesi ile küçük bir cep sinemasını andırıyordu.
     Anlaşılan çıkan grup, “burada bir filim ya da vido izlemiÅŸler” demeye kalmadan,  perdede 10 dan  geriye sayan rakamlar belirmeye baÅŸladı. Hemen sandalyelere oturduk, “iki kiÅŸiye bile gösteri sunacaklar” derken, tanıtım filmi baÅŸladı. Anladığım kadarıyla yarı belgesel dokümanter bir gösteriydi, yaklaşık onbeÅŸ dakika sürdü. Biz içerde bulunduÄŸumuzda ne baÅŸka bir izleyici ne de içeriye bir  görevli girdi.. Video gösteriminde, biraz sonra gezeceÄŸimiz  müzedeki resimler kronolojik bir sıra izleyerek akıyordu.Arka planda bir ses de izleyiciyi bilgilendirilmekteydi..
    Gösterim bitince, kalkarak çıkış kapısı ve oradan da o ikinci kapıya yöneldik. Oldukça geniÅŸ ferah, birkaç salonun iç içe birleÅŸtiÄŸi bir yapıdan oluÅŸmaktaydı. Bir salonda antik eÅŸyalar sergilenirken, bir baÅŸka salonda da  Hz. Resulullah(S.A.V.)’in  Medine’ye  geliÅŸinden itibaren Mescid-i Nebi ve  ÅŸehrin geçirdiÄŸi geliÅŸme evreleri maketler ve büyük duvar  pano resimleriyle sergileniyordu. Bir BaÅŸka salonda ise Cennet’ül Baki Mezarlığının   maketi ve  duvardaki panoda mezarlıkta metfun bulunan zat-ı paklerin  isimleri yazılıydı.  Müze içerisindeki yazılarda Arap ve Latin harfleri kullanılmıştı. Bir baÅŸka salonda da ziyaretçilere satılmak üzere hediyelik eÅŸyalar sergileniyordu.
     DiÄŸer müze ve sanat galerilerinde uyguladığım gezi planını burada da uygulamaya koydum. Önce galeriyi baÅŸtan sona fazla ayrıntıya dalmadan gezdik. Daha sonrada ilginç bulduÄŸumuz mekanlar ve tabloları  tekrar görüp inceledik. Cenet’ül Baki mezarlığının sergilendiÄŸi salonu gezerken Hz. Ali Bin Ebu Talibin de Hz. Fatima(r.a) annemizin metfun bulunduÄŸu parselde en önde yazıldığını görerek dona kaldım!  Salondaki görevlilerden Ä°ngilizce olarak bir rehber veya yetkili istedim. Çünkü daha önce Arapça ve Ä°ngilizce rehberlik hizmeti verildiÄŸini görmüÅŸtüm. Yetkililer Ä°ngilizce hangi milletten olduÄŸumuzu sordular Türk olduÄŸumuzu söyleyince de Türkçe bilen bir rehbere bizi teslim ettiler.
     Rehberimiz Türk bir ailenin çocuÄŸu olarak Medine’de doÄŸmuÅŸ genç bir delikanlıydı.Önce diÄŸer salonlardan baÅŸlayıp anlatarak bizi gezdirdi. Cennet’ül Bakiye geldiÄŸinde mezar parsellerinde metfun bulunanları sayarken Hz. Fatima Annemizin parselinde Hz. Ali (r.a)’yi de saydı. Ben Dördüncü halife Hz. Fatıma’nın eÅŸi mi? DediÄŸimde evet dedi. Ä°tiraz ettiÄŸimde, “burada yapılan çalışmaların bir bilim kurulu tarafından yürütüldüÄŸünü, bu bölümü hazırlayanında bir tarih profesörü olduÄŸunu” söyledi.
     Bunları anlatırken de söylediklerinden de hiçbir ÅŸüphesi olmadığını belirtti. Bu güne kadar itiraz eden olup- olmadığını sorduÄŸumda ? Ä°tiraz eden  “olamadığını” söyledi. Ne kadar yaÅŸarsam yeni bir ÅŸeyler öÄŸreniyordum. Bu kadar zamandır okuduÄŸum Ä°slam Tarihi kaynaklarında Küfe’de ÅŸehit olan Hz. Ali (r.a)’nin mezarının Cenet’ül Bakide olduÄŸunu belirtilmemiÅŸti. Medine’ye götürüldüÄŸüne dair zayıf bir rivayet vardı, ;ancak o rivayetin sonu bir efsane ile bitmekteydi..
    Tarihi kaynaklara göre:  Siyasi sebepler nedeniyle, Hz. Ali’nin Kabri Åžerifi uzun yıllar gizli kaldı, daha sonra Abbasi halifesi Harun ReÅŸi, “bugünkü Necef’teki yeri rüyasında gördüÄŸünü” belirterek bir türbe yaptırdı: zamanla orada Necef ÅŸehri kuruldu.  Yıllar sonra Sultan Sencer, Afganistan’daki kuzeyde bir ÅŸehirde Hz. Ali  adına bir türbe yaptırarak mezarının orada olduÄŸunu söyledi. Böylece o ÅŸehirde  “Mezar-ı Åžerif” olarak anılmaya baÅŸladı. Åžimdi yeni bir yer tesbiti daha yapılmaktaydı.  
     Bu konuda Necef ve Mezarı Åžerifteki  kabirler nasıl sembolikse baÅŸka yerle ilgili iddialarda sembolik olmaktan öteye geçemez. Çünkü hiç birisi hakkında somut delil bulunmaktadır; fakat “Velayet Makamı”na ermiÅŸ zatları hangi temiz mekanda çağırırsanız ruhu orda belirir. O nedenle pek çok veli gibi, Hz. Ali(r.a)’nin de Kabri Åžerifi sevenlerinin kalbindedir. Hz. Mevlana, “ Yeryüzünde kabrimizi aramayınız, sevenle-rin gönlü türbemiz bizim” derken bu konuya deÄŸinmektedir!
       Yine de olumlu düÅŸünmeye çalıştım, acaba tarih pröfösörü,”Cenet’ül Bakide metfun bulunan Hz. Hüseynin oÄŸlu Ali Ekber( Zeynel Abidin Hz.)’ini Hz. Ali zannederek mi mezarının orada olduÄŸunu söylemiÅŸ”! Bu güne kadarda müzeyi ziyaret eden binlerce insandan hiçbirisi neden buna itiraz etmemiÅŸ” dedim. bilmediklerinden mi, yoksa itirazlarının bir iÅŸe yaramayacağından emin olduklarından mı?  Nasıl deÄŸerlendirelim ?
                                                    Dördüncü Bölümün Sonu

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 28-07-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111848344 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net