30-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KORE'DE ON GÃœN
KORE'DE ON GÜN PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar Raci DURCAN   
29-06-2013
                                             KORE'DE ON GÜN  

                                                                 Raci DURCAN
   Uzun yıllardır Kore imalatı mallar sattığım halde Kore’yi hiç görmemiÅŸ olmamı müÅŸterilerim de tuhaf bulmaya baÅŸladığında iÅŸin vahametini fark ettim. Kore ticaret ateÅŸeliÄŸinin, imalatçı firmalarla alıcıları buluÅŸturmayı hedefleyen bir toplantı tertiplediÄŸini duyunca, listeye yazıldık. Talebimiz kabul edilmiÅŸti.

   Haziran ayında Kore’ye gitmenin iyi bir zamanlama olmayacağını duymuÅŸ olduÄŸumdan endiÅŸeliydim. Muson yaÄŸmurları baÅŸladığında haftalarca yaÄŸmur yağıyormuÅŸ. Ama on gün boyunca sadece bir gün yaÄŸmur görmek bize  büyük bir lütuf oldu. Üstelik o da
günümüzü otel odasında geçirmemizi gerektirecek çapta deÄŸildi.
***
 Türk Hava Yolları Kore’ye her gün sefer düzenliyormuÅŸ. Ä°stanbul’dan gece yarısı kalkan uçak ertesi gün akÅŸamüzeri (yerel saat ile) baÅŸkent Seul’e iniyor. Otobüs ile otele ulaÅŸmak zaman alabilirdi ama nasıl olsa zaman sorunumuz yoktu. Turizm enfarmasyon ofisi bize, en kolay ne ÅŸekilde otele ulaÅŸacağımızı, otobüs ve durak numarasını, kaç para ödeyeceÄŸimizi vs. anlattı. Ä°ndiÄŸimiz durak otele çok yakın olduÄŸu için tekrar aktarma yapmadık, taksi ile otele ulaÅŸtık.

 Uzun yolculuktan sonra tam ÅŸimdi dinlenebileceÄŸim derken, oda telefonu çaldı. Kore’de ertesi gün için randevulaÅŸtığımız firma yetkilisi, otele gelmiÅŸ. Havaalanında karşılamak üzere bizleri beklemiÅŸ ancak biz kendisinin, adımız yazılı olan pankartını görmemiÅŸiz. Bunun için çokça özür dilemek zorunda kaldım. Ertesi gün yazdığı pankartı bana da gösterdi. Bu vesile ile beni beklerken çektiÄŸi zahmeti yeniden hatırlatmış oldu. A4 kâğıda yazdığı minnacık yazıyı kendisinin okuyup okuyamadığını sorup çıkıştım. Fazla uzattığını anladı; bir daha bu konuya dönmedi... 

 Gelir gelmez henüz dinlenmeden kendimi akÅŸam yemeÄŸi masasında bulmuÅŸtum. Hâlbuki uzak doÄŸuda meÅŸhur olan yeÅŸil çay içerken yapılacak kısa sohbetin arkasından otele dönmek niyetindeydim. Koreli bunu hiç anlamamış gibi davranıyordu. Yemek masasına gelen yiyecekler, bir ÅŸey yiyecek durumda olmadığımı defalara anlatmama raÄŸmen gittikçe artıyordu. Hayatımda ilk defa meÅŸhur japon yemeÄŸi SuÅŸiyi tanımış oldum. PiÅŸmeden bir balığı yeme düÅŸüncesi tuhaf gelmiÅŸti. Bizde pastırmanın da aynı mantıkla hazırlandığını hatırlayıp rahatladım. Masaya gelmiÅŸ bol ve acılı soslara batırıp yediÄŸinizde, çiÄŸ balık tadının ötesinde farklı bir ÅŸey hissediyorsunuz. Bunun yanında bizde hiç bilinmeyen deÄŸiÅŸik otları da salata niyetine konuya dâhil etmek mümkün… Koreli, içki içmediÄŸimi öÄŸrenince bayağı hayıflandı; sebebini sordu. Kore’de gün boyu çalışıp akÅŸamları arkadaÅŸlarla sohbet edip içki içmek bir standart haline gelmiÅŸ. Hemen herkes gününü bu ÅŸekilde tamamlıyormuÅŸ. Biz de bunun yerine çay içme âdetinin olduÄŸunu söyledim. Anlam veremedi. SarhoÅŸluk vermeyen bir madde ile nasıl sohbet yapılabileceÄŸini kafasında canlandıramamış olduÄŸunu düÅŸündüm. Uzayacağı belli akÅŸam yemeÄŸinden, otelde bekleyen eÅŸimi bahane ederek kendimi kurtardım. Yanımda birini getirmiÅŸ olmak iÅŸe yaramıştı. Yarın için yeniden randevulaşıp otele döndüm.

 Otel’in yerinin Seul merkezde deÄŸil; uydu kent diye tanımladıkları ve Seul’de çokça olduÄŸunu öÄŸrendiÄŸim bir mahalde olduÄŸunu anladığımda hayıflandım. Merkeze ulaÅŸmak vakit alacaktı. Bunun boÅŸuna olduÄŸunu, uydu kentlerin de Seul'de merkezi aratmayacak ÅŸekilde düÅŸünülerek planlandığını daha sonra görecektim.

 Sabah zorlukla uyanıp kahvaltıya son anda yetiÅŸtik. Görevliler hemen giriÅŸte, kahvaltının kaçta kapandığını söyleme gereÄŸi hissediyorlar. Bize yabancı gelmeyen salata, reçel, tereyağı ve tavada yumurta aç kalmanızı önlüyor. Ben ayrıca hemen her gün kızarmış pirinç de yedim. Pirincin içinde bezelye ve ona benzer sebze çeÅŸitleri oluyordu. Son gün sosis olabileceÄŸini zannettiÄŸim bir maddeyi görünce moralim bozuldu. Görevliye domuz olup olmadığını sormadım. YediÄŸi ÅŸeyde domuz olduÄŸunu öÄŸrenmek hiç hoÅŸ olmuyor. Ä°nsana tiksinti geliyor. Bende olmadı ancak eÅŸim, bizdeki marketlerde olduÄŸu gibi numune tattırılan bir yiyeceÄŸin içinde domuz olduÄŸunu öÄŸrenince morali bozulmuÅŸ; kusmak istemiÅŸti.

 Saat tam onda, randevulaÅŸtığımız gibi ÅŸirket görevlisi geldi. Yanında bu sefer patron da vardı. Patron Ä°ngilizce konuÅŸamıyor: Ä°ÅŸ yerinde tercüman çalıştırmak oradaki birçok ÅŸirketlerin bir handikabı. KiÅŸilerin onca yıl emek vererek kurdukları firmalar, günü geldiÄŸinde bu yabancı dil bilen personel tarafından içi boÅŸaltılıyor. MüÅŸteri portföyünü alarak, boÅŸ büroda yeni bir ÅŸirket kurup; eski ÅŸirketine rakip olabiliyor. 

 Kore’deki ilk günümüzde, Seul civarındaki 2-3 fabrikayı ve bizi gezdiren firmanın ofis merkezini gördük. Öyle yemeÄŸinde balık lokantasından yer ayırtmışlar. Biz bir ÅŸey yemeyeceÄŸimizi söylediÄŸimiz halde iptal etmediler. Kendi açlıklarını bahane ettiler. Balık çorbası olarak adlandırılabilecek ve içinde hemen her türden deniz canlısı olan yemeÄŸi büyük iÅŸtahla mideye indirdiler. O anda zihnim, bizim fabrikamız diye gezdirdikleri fabrikaların kendilerinin olmadığı, onlarının malını sattıkları konusuna takıldı. Ben anlamamış gibi yaptım, onlar da fabrikalar kendilerininmiÅŸ gibi davranmaya devam ettiler. Ä°ÅŸimiz bittiÄŸinde bizi bırakırlar artık diye düÅŸünürken, akÅŸam yemeÄŸi için yer ayırttıklarını ve patronun eÅŸinin de yemekte bulunacağını öÄŸrendik. Katılmamak kabalık olacaktı. Hiç iÅŸ yapmadığınız bir firma tarafından ikrama boÄŸulmak biraz rahatsız edici. Bunu fazla problem yapmamaya çalıştım. Misafir ağırlama konusunda profesyonelleÅŸmiÅŸler, ya da gerçekten çok samimi davranıyorlar.  Bizde, sadece misafirleri olduÄŸumuz için ikram yaptıkları hissini uyandırmayı baÅŸardılar. AkÅŸam yemeÄŸini yer sofrasında yedik. Masanın hemen ortasına koydukları mangal ateÅŸinin üzerinde kendi etinizi kendiniz piÅŸiriyorsunuz. (Bu ateÅŸte yeÅŸil biber közlemem tuhaflarına gitti.)  Bu usul Türkiye’ye gelse iÅŸ yapar diye düÅŸündüm. ÇoÄŸu iÅŸ adamının iÅŸ gezilerinde kendi konusu dışında baÅŸka ÅŸeyler bulup hiç beklemedikleri bir alanda para kazandıklarını okumuÅŸtum. 

 Ä°lk günün sonuna gelmiÅŸtik. EÄŸer müsaade etsek Kore’den ayrılana kadar tüm vakitlerini bizimle harcamaktan çekinmeyeceÄŸe benziyorlardı.

 Ä°kinci gün benim açımdan zorlu bir gün olacaktı. Otelin toplantı salonunda tertipledikleri fuarda, tam 7 Koreli firma ile görüÅŸme ayarlamışlardı. Üstelik hiç biri benim iÅŸimle doÄŸrudan baÄŸlantılı deÄŸildi. Ben asıl bu fuarın dışında baÅŸka firmalarla görüÅŸmek için buradaydım. Fakat prosedürün tamamlanması gerekiyordu. Yoksa yol masrafım ve otel ücretim ödenmezdi. Allah’tan her görüÅŸme masasına Korece-Ä°ngilizce bilen bir yardımcı görevlendirmeyi düÅŸünmüÅŸler. Gelenlerin çoÄŸu bunu görünce kendi diliyle konuÅŸan bir tercümanla derdini anlatma yolunu seçti. Böylece her yeni gelenin aksanına alışma zorluÄŸundan kurtuldum. Bir iki firmanın geliÅŸtirdiÄŸi yeni teknoloji bana Türkiye’de iÅŸ yaparmış gibi göründü.... Bir tanesi araç kara kutusu dedikleri ve kaza anında sigorta ÅŸirketiyle iÅŸlemi kolaylaÅŸtıran cihaz…

  Gün erken bittiÄŸi için ilk defa alış veriÅŸ merkezlerine gitme fırsatı bulduk. Kore düÅŸündüÄŸümüzün tam tersine çok pahalı bir ülkeydi. Bu kıyaslama tabii ki Türkiye ile yapıldığında böyle. Hemen her ÅŸeyin üretildiÄŸi ve dünyada popüler birkaç markanın yaratıcısı bir ülkede insan fiyatların biraz daha insaflı olmasını boÅŸuna bekliyor. Mesela o meÅŸhur geleneksel Kore kıyafetini almaya gücünüz yetmez. GirdiÄŸimiz bir maÄŸazada bulduÄŸumuz bu kıyafetler hoÅŸumuza gitmiÅŸti. Fiyatları sorduk, 300-500Tl ye tekabül eden bir rakamı duyunca alınabileceÄŸini düÅŸündük. Sonra bu fiyatın elbisenin kira fiyatı olduÄŸu anlaşıldı. Yenisini sipariÅŸ üzere yapıyorlarmış ve 1 ay alıyormuÅŸ. Fiyatı da 1.500TL civarında olabilirmiÅŸ. Onlar Ä°ngilizce biz Korece bilmeyince Tarzan’ca devreye girdi ve aslında bayağı iyi anlaÅŸtık. AnlaÅŸmak için yabancı dil bilme zorunluluÄŸu olmadığını fark ettim. 

    Bir sonraki gün, uzun yıllar iÅŸ yaptığım firma ile görüÅŸecektim. Bir internet tanışıklığıyla baÅŸlayan ticarette yüksek rakamlara ulaÅŸmıştık. Åžimdi sipariÅŸte ne zaman ödeyeceÄŸim sorulmayacak bir güven tesis etmiÅŸtik. Buna raÄŸmen bir kere dahi yüz yüze görüÅŸmemiÅŸtik. Telefonla görüÅŸmemiz de nadirdir. Böylesine güven duyarak tedarikçilik yaptığı kiÅŸiyi yakından tanıma gayreti göstermemiÅŸ olmasını tuhaf buluyordum. 

 Ertesi gün genç biri çıka geldi. Koreliler yaÅŸlarından en az 10 yıl eksik gösteriyorlar. Hatta bir Korelinin yaşını kestirmek oldukça zordur. Oradan evlenecekler, görünüÅŸe aldanmayıp mutlaka nüfus idaresinden yazılı belge istemeliler. Çünkü neredeyse estetik yaptırmayan Koreli yokmuÅŸ. Varsa bile insandan sayılmazmış. Bizdeki köylü muamelesine maruz kalırmış! Böyle söyledikleri için etkisinde kalmış olmalıyım ki, estetik yaptırmamış nadir bir Koreli, bana da köylü gibi göründü. Kore’de en önemli ÅŸeylerden birinin kiÅŸisel bakım olduÄŸunu hemen anlıyorsunuz. Ä°nsanlar zayıf, güzel ve albenili görünmek için çok çaba harcıyorlar. En korktukları ÅŸey yaÅŸlanmak ve ölüm! Ölümü hatırlamak istemiyorlar. Bunun için olsa gerek, ülkelerinde mezar görmek mümkün deÄŸil. Ölüleri yakıp külünü havaya savuruyor ya da denize döküyorlarmış. Kore de yaÅŸamak güzel olsa da ölmek için hiç iyi bir yer deÄŸil!

 Kore’de kaldığım süre boyunca insanların sükûnetinden etkilendim. Kimse kızmıyor, bağırmıyor, birilerini iteleyip önüne geçmiyor. Sanki sükûnetten yaratılmışlar. Onları böyle görünce Türk’lerin öfkeden yaratılmış olduÄŸunu düÅŸünüyorsunuz. Çok beÄŸendiÄŸim bu davranışı karakter özelliÄŸi olarak kendime katmaya karar verdim. Öfke kontrolünün insana ne büyük bir deÄŸer kattığı, herkesin malumu. Koreliler acaba, her ÅŸeyi düÅŸünüp planlayan yönetimden dolayı mı böyle sakin duruyorlar? Hızlı treni, dakik ve her yere ulaÅŸan metroları geniÅŸ caddeleri ile sanki her ÅŸey çok ince düÅŸünülerek yapılmış.

  Koreliler yardımsever insanlar. Birine bir ÅŸey sorduÄŸunuzda size yardımcı olmak için kendini paralıyor. Ä°lk gün erken kalkıp otel çevresini dolaşırken nasıl olduysa yolumu kaybettim. Birine sorduÄŸumda tarif ederken hemen yanımda bir polis peydah oldu. Bizi dinledi, soru sorduÄŸum gencin bana zarar vermesini engellemek için böyle yaptığını düÅŸündüm. Bir baÅŸkası da tarif ile bulamayacağımı anlamış olmalı ki; yarım saat benimle yürüyüp otele girdikten sonra geri döndü. BaÅŸka bir gün, metrodaki genç kız kendisine soru sorduÄŸumuz için neredeyse bizimle akraba olacaktı... O kadar ilgili ve konuÅŸkandı. EÄŸer sorduÄŸunuz soruyu bilemezlerse çok özür diliyorlar ve bunu samimiyetle yapıyorlar. Öyle ki onu teselli etmek zorunda kalıyorsunuz. Hatta soru sorarken insanın tipine bakıp bu kiÅŸi bu soruyu cevaplayabilir diye düÅŸünmeden sormamak gerekir. Karşınızdaki size yardımcı olamadığı için deÄŸersizlik hissiyle kendine zarar verebilir. Vicdan sahibi bir insansanız, bilemeyecekleri soruyu hiç sormayın; daha iyi!

 Koreliler saygılarını karşınızda eÄŸilerek gösteriyorlar. Bunu öÄŸrenip siz karşınızdakine saygıyla eÄŸildiÄŸinizde, onlar sizden daha fazla eÄŸilmeyi görev biliyorlar. Bu konuda da ısrarcı olunmaması gerekir. Efendilik sizde kalsın, saygı yarışına girip iÅŸi secde etme noktasına getirmeyin. Adam size yardımcı olduÄŸu halde ve siz minnet borçlu olduÄŸunuzu düÅŸünürken dahi o sizden daha fazla eÄŸilip saygıda kusur etmiyor.

 Kore coÄŸrafyası büyük oranda daÄŸlık ve daÄŸları da ormanla kaplı. Bu nedenle düzlük bir arazi bulduklarında ya çeltik tarlası yapıyorlar ya da yerleÅŸim alanı. Ülkenin zenginliÄŸini sokaklarından görebiliyorsunuz. Caddeler ve yaya kaldırımları alabildiÄŸine geniÅŸ. Trafik lambasına yayalar ve araçlar uyum gösteriyorlar. Caddede görünen otomobiller kendi markaları. Türkiye’de bilinen Hyundai, Kia gibi markaların Türkiye’de hiç bilinmeyen geniÅŸ ve lüks modellerini kullanıyorlar. Daha zengin kesim, çok daha pahalı olan Audi, Toyota, Mercedes gibi markaları kullanıyormuÅŸ. GeniÅŸ, ferah araba kullanmak orada da bir statü meselesi. 

 Bir baÅŸka gün hızlı trenle 600 km ilerideki Ulsan ÅŸehrine gittik. Burası fabrikalar ÅŸehri olarak adlandırılıyor. Kore’nin ürettiÄŸi tüm mal, Ulsan ya da hemen yanı başındaki Busan limanından gemilerle yola çıkıyor. Bir anlamda modern ipek yolunun ilk durağı burası. Sonra Japon limanları ve arkasından Çin, Malezya, Endonezya, Singapur’a uÄŸrayıp 1 ay sonra Ä°stanbul’da oluyor.

 Ulsan’da görüÅŸtüÄŸümüz fabrikatör’ün bizi ağırlayışı oldukça etkileyiciydi. Ä°nsanın iÅŸ için bile olsa bu kadar özenle ağırlanması farklı duyguları uyandırıyor. Bunun bir profosyonellik gerektirdiÄŸini anlıyorsunuz. Sırf biz istiyoruz diye akÅŸam yemeÄŸini Türk lokantasında yediler. Hiç beÄŸenmeyecekleri yemeÄŸi beÄŸenmiÅŸ gibi yaptılar. AkÅŸam kalacağımız oteli gerekmediÄŸi halde kaplıca otelinden ayarladılar. Bununla yetinmeyip, ilk defa tanışıyor olmamıza raÄŸmen kredi kartını tercümanımıza teslim ettiler. Bunu kabul edemeyeceÄŸimizi söylediÄŸimde; aslında geleneklerinin misafiri evlerine götürmek olduÄŸunu fakat yer darlığı nedeniyle otele gönderdiklerini söylediler. Ertesi sabah ÅŸehri gezeceÄŸimizi söylemiÅŸtik, saat 10’da kiraladıkları Limuzin’in kapıda bizi bekliyor olacağını bildirdiler. 

 Busan ÅŸehri,1950 Kore savaşında ölen uluslararası gücün askerleri adına anıt mezar barındırıyor. Tabii Türk askerlerinin de adlarını duvara kazımışlar. Åžehitlik fevkalade doÄŸal güzellikte bir yer olarak insanı etkiliyor. Busan kulesinden ÅŸehri hâkim bir noktadan görmek mümkün. Budist tapınağı sahil kenarında ve manzarası nefes kesici.

 AkÅŸamüzeri tekrar Türk lokantasında yemek yiyor ve vedalaÅŸarak Seul’e dönüyoruz. Hızlı tren 300 km hız yaptığı halde bizim trenlerden farkı yokmuÅŸ gibi görünüyor; hız yaptığı anlaşılmıyor. Özel, ses geçirmez camlardan dolayı hız anlaşılmıyormuÅŸ. Åžehir kenarından geçerken, oturanlar gürültüden rahatsız olmasın diye ses geçirmez duvarlar yapmışlar.

 Seul’e döndüÄŸümüzde artık öÄŸrendiÄŸimiz metro sistemiyle otele dönüyoruz. Elimizde harita olmamasına raÄŸmen iniÅŸ biniÅŸ ve aktarma noktalarını anlamak zor olmuyor. Bir Koreliye sorunca elindeki makinadan hariyata bakıp size yardımcı oluyor.

 Kore’de hissettiÄŸim diÄŸer bir duygu, insanların robotlaÅŸtırıldıkları oldu. Hemen herksin elinde bilgisayar. Adresi ona soruyor. Hayatla ilgili hemen ne varsa orayla baÄŸlantı kuruyor. Bu durum insana bir robotla muhatap olduÄŸu hissini veriyor. Belki onlar da böyle hissediyorlar ve google’a deÄŸil de onlara bir soru sorduÄŸunuzda kendilerini insan gibi hissediyorlar? Ve yardım için paralanıyorlar.

 Kore savaşının niçin yapıldığını, bunca insanın niçin öldüÄŸünü anlamış oldum. Daha önce olmayan Korelilik bilinci ve milliyetçiliÄŸi, savaÅŸ nedeniyle zihinlere yerleÅŸmiÅŸ. Koreliler en çok Kuzey Korelilerden ve sınır komÅŸuları Japonlardan nefret ediyorlar. Ülkeleri Japonlar tarafından iÅŸgale uÄŸramış. Ä°ÅŸgali sona erdirme savaÅŸlarında Kore milliyetçiliÄŸi geliÅŸmiÅŸ. Bundan en çok Ä°ngiltere memnun kalmıştır. Her bağımsız yeni devlet, Ä°ngiltere’nin egemenliÄŸini perçinleyen bir göstergedir.

 Kore’de ev hayatı, aile hayatı bitmiÅŸ. Eve sadece yatmak üzere gidiyorlar. Ailenin tüm bireyleri ayrı saatlerde eve döndüÄŸü için, birbirilerini görmüyorlar. Birinin babasını 3 aydır aynı evde hiç görmediÄŸini öÄŸrendik. Her ÅŸeyin üretildiÄŸi ve bir üretim üssü gibi görünen Kore’de tüm insanlık tüketici yapılmış. Evlerde yemek piÅŸmiyor. Ä°nsanlar tüm öÄŸünlerini dışarıda yiyerek geçiriyorlar. Çok sayıda lokanta, eÄŸlence mekânı, güzellik salonu, alış veriÅŸ merkezi insanların sürekli tüketimine yardımcı oluyor. Kore’de milli gelir yüksek. Hayatta kalmanın bedeli de... YaÅŸamak için çok çalışıp çok kazanmak ve bütün bu aktivitelere para yetiÅŸtirmek zorundasınız.

 Kore ve Japonya’yı bize örnek gösterenler, ne büyük bir hata yaptıklarını görüp bundan dönebilseler! Ne kadar sanayileÅŸirseniz o kadar köleleÅŸiyorsunuz. Kore seyahati bendeki bu düÅŸüncenin perçinlenmesiyle sonuçlandı.
                                                                       Raci DURCAN

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 21-08-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111848775 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net