07-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow OKUL ÖĞRETÄ°R MÄ°?
OKUL ÖĞRETİR Mİ? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 7
KötüÇok iyi 
Yazar Raci DURCAN   
15-10-2010
                      OKUL ÖÄžRETÄ°R MÄ°?

                                                                       Raci DURCAN     
    Okul yılları insan hafızasında derin izler bırakır. Bunlarda ortaokul yıllarına dayanan birini  hiç unutmuyorum. Ä°kinci sınıfta, Türkçe dersimize; sertliÄŸiyle tanınan okul müdürünün gireceÄŸini öÄŸrenince endiÅŸelenmiÅŸtik. Gariptir zorlandığım derslerden bir tanesi hep Türkçe olmuÅŸtur. Sınıfı geçmesine geçiyorduk ama anlayarak deÄŸil ezberleyerek. Hiç konuÅŸamadığım Ä°ngilizcemin pekiyi, konuÅŸabildiÄŸim Türkçeden ise zar-zor geçer almak tuhaftı. Müdürün sertliÄŸinden çekinip ÅŸiddete maruz kalmamak için özenli davranıyordum. Sınıf da benim gibi yapıyor olmalıydı çünkü iÅŸler iyi gidiyordu. EndiÅŸem yatışmış; hatta hocaya yakıştırma yaptıklarını, hakkını yediklerini düÅŸünmeye baÅŸlamıştım.

   Hocamız kolay bir ev ödevi vermiÅŸ; Atatürk’ün hayatını kompozisyon haline getirip yazdıklarımızı sınıfta okumamızı istemiÅŸti. Herkesin hemen her yerde bulabileceÄŸi ve zorlanmadan yapabileceÄŸi bir ödev konuydu. Ders saati çatmış, gönüllüler parmak kaldırarak hazırladıkları ödevleri neÅŸeyle okuyorlardı. Neden sonra Mustafa adında, ev ödevi yapmamasıyla tanınan bir çocuÄŸun da ısrarla parmak kaldırdığını fark ettim. Söz verildiÄŸinde gayet düzgün bir ÅŸekilde ve sırayla defterine bakarak anlatmaya baÅŸlamıştı. Bir ara yanında oturan ve Mustafa gibi haylazlığıyla bilinen arkadaşı Sedat kıpırdanmaya, gülmeye baÅŸladı. Hoca okumayı durdurdu; ne olduÄŸunu sordu. Sedat ayaÄŸa kalkarak ‘hocam bu defterde bir ÅŸey yazmıyor ki!’ dedi. Sınıfın havası birden buz kesildi. Kısa bir sessizlik oldu. Hoca, böyle bir ÅŸeye cüret edilmesini anlamaya çalışıyor olmalıydı. Sonra çocuÄŸu tahtaya kaldırdı ve bir boks antremanını andırır ÅŸekilde benzetti. Kendini kandırılmış hissetmiÅŸ, acısını çıkarmıştı.

   Ortaokuldan sonra bu iki çocuÄŸun tahsile devam ettiÄŸini zannetmiyorum. Onlara ne olduÄŸunu da bilmiyorum. Belki maden ocağına iÅŸçi yazılıp hayata devam ettiler. Sistem böyle insanları eliyor, bir kenara atıyor. Bizim gibi hocadan ya da çevreden çekinerek ödevlerini düzgün yaptığı halde sınıfta yüksek sesle okumaktan çekinenleri ise ödüllendiriyor.

    Bu olayın zihnimde böylesi yer etmesinin nedeni Mustafa’nın o yaÅŸlarda nadir görülen bir cesaretle, yazılı olmayan bir metni sınıfta muntazam okuyabilme becerisi göstermesiydi. Çok azımızın baÅŸarabileceÄŸi bir ÅŸeyi yapmış fakat yaptığı ÅŸey aldatma teÅŸebbüsü olarak deÄŸerlendirmeye alınmıştı. Bu tür talihsizliklerin sadece Mustafa’nın başına geldiÄŸini zannetmiyorum. Sisteme aykırı görünen her ÅŸey eÄŸitim camiasından eleniyor, dışarıya itiliyor.

    Normal ÅŸartlarda bir tahsilin, zihinde oluÅŸan soru yumağını azaltıyor olması gerekir. Belki yeni dosyalar açılır ve yeni sorunlarınız olur ama en azından eskileri çözerek devam etmelisiniz. Bu bende böyle olmadı. Okudukça yumağın karıştığını ve büyüdüÄŸünü gördüm. Niçin böyle olduÄŸunu soracak kimse yoktu. Sorduklarımdan da cevap alamadım. Dersler karışık, anlatım bozuktu. Anlayıp kavradığım bir mevzunun daha kolay izah edilebilir bir yolu olduÄŸunu okul yıllarından sonra fark ettim. Çalışma hayatına baÅŸlayıp devasa iÅŸ makinelerinin teknik yapılarını incelerken önümüzde bulduÄŸumuz kullanım kitapçıklarının; hiç tahsil görmemiÅŸ insanlara dahi anlaşılabilir ifadelerle sunulabildiÄŸini gördüm. Yurt dışında hazırlanmış hemen her metinde anlaşılır olma özelliÄŸi vardır. Bizde niçin tersi olmakta, en basit anlatımlar anlaşılmaz hale gelmektedir?

       Ä°lkokul beÅŸinci sınıfa devam eden kızıma ev ödevlerinde yardım ederken, sordukları sorularda neyi kastettiklerini anlamakta zorluk çekiyorum. Mesela bir tanesi ÅŸöyleydi; ‘eskiden kullanılan ve ÅŸimdiki besin maddelerinin adlarını yazıp karşılaÅŸtırınız. Bu soruyu görünce yeni bir besin maddesi mi bulundu diye düÅŸünüyorum. Besin maddesinden neyi kastettiÄŸini anlamak için kitabı karıştırıyorum; et, süt, yumurta v.s ÅŸeylerin resmini gösteriyor. Cevap gecikince çocuk soru sormasına sinirlendiÄŸimi zannederek özür dilemeye baÅŸlıyor. Soruyu anlamaya çalıştığımı söyleyince çok ÅŸaşırdı. Neden sonra bu besin maddeleriyle üretilen gıda maddelerindeki deÄŸiÅŸikliÄŸe dikkat çekmek istediklerini, bunu soruyor olabileceklerini düÅŸündüm. ÇocuÄŸu bırakın; bir yetiÅŸkin ve onların gösterdiÄŸi tüm eÄŸitimden geçmiÅŸ birinin anlayamadığı (bilemediÄŸi demiyorum bilmiyorsanız bakar öÄŸrenirsiniz) soruyu çocuk nasıl cevaplandıracaktır?

    Bu türden anlatım problemlerin tercümelerden kaynaklandığı kanaatindeyim. Hemen her konuda eÄŸer tercüme eden kiÅŸi konuyu bizatihi bilmiyorsa tercüme de edemiyor. Mesela Ali Ä°zzetbegoviç’in harika kitabı ‘DoÄŸu Ve Batı arasında Ä°slam’ böyledir. Tercüme eden kavramlardan ve hadiseden uzak olduÄŸu için anlamadan aktarmaya çalışmış. Bizde hemen her safhada öÄŸretilen bilgiler tercümeye dayanır. Bir defa burada bir kayıp vardır. ÖÄŸretmenler sınıflarında anlatabilseler belki bu nokta bu kadar önem kazanmazdı. Ne yazık ki bu ÅŸanstan da mahrumuz. Çünkü öÄŸretmenler de anlamadıkları ÅŸeyleri aktarma çabası içindedirler. Nasıl anlasınlar ki! ÖÄŸrenmeye fırsat bulamamışlardır. Okul yıllarında müfredat konularını tam kavrayamamış, sonrasında meslekleri gereÄŸi aynı konular çocuklara öÄŸretmeye baÅŸlamışlardır. Ä°nsana sadece hayatın öÄŸretip kılavuzluk edebildiÄŸini anlamadan bir ömrü tamamlayıp giderler. Emeklilikten sonra kendi başına iÅŸ yapmak isteyen bazılarını bunun dışında tutabiliriz.

      Küresel ısınma konusuyla ilgilendiÄŸim bir dönemde bir profesörün konuyla ilgili konferansına katılmıştım. Anlatım bittiÄŸinde tepegözle duvarda canlandırılan diyagramla ilgili bir soru sordum. Yani gözümüze tuttuÄŸu diyagramdaki rakamların bazılarının ne olduÄŸunu biraz daha tafsilatlı anlatacaktı. Diyagrama kendisinin daha önce hiç bakmadığını, hatta ne olduÄŸunu hiç anlamadığını fark ettim. Küresel ısınma var diye önümüze bir sürü rakam getirmesine raÄŸmen ne olduÄŸunu merak etmemiÅŸti. Bunu orada benden baÅŸka fark eden olmadı. Herkesin beynine ‘profesör küresel ısınma var diyor, demek ki varmış’ diye yazıldı.

     EÄŸitim sisteminin belki de en önemli defektini ÅŸimdi söyleyeceÄŸim. Okulda öÄŸrencilerin baÅŸarıları, yani anlatılanları kavrayıp kavramadıkları imtihanla anlaşılır. Ä°mtihanların süreleri vardır. Bir sınavdaki tüm soruları bilseniz dahi bunu yeteri zamanda cevaplandırmamışsanız diÄŸerlerine göre baÅŸarısız sayılıyorsunuz. Diyelim ki sınav saatini 2 deÄŸil de 4 saat olarak deÄŸiÅŸtirdiniz. O zaman sonuçların ne kadar deÄŸiÅŸtiÄŸi basit bir denemeyle anlaşılacaktır. Zaman uzayınca herkesin çözebileceÄŸi birkaç soru daha olacaktır. Ancak sınav sizden hem doÄŸru cevap vermenizi; hem de bunu en kısa sürede yapmanızı talep ediyor. Siz her soruyu bilseniz dahi bunu verilen süre içinde yapmadığınız için; soruların yarısını bu süre içinde yapan birine göre baÅŸarısız sayıyor. Uygulama ilk bakışta doÄŸruymuÅŸ gibi görünüyor, deÄŸil mi? Ä°ÅŸin can alıcı noktası burasıdır. Bilim; bir konu üzerinde uzun uzun düÅŸünülerek yapılır. Verilen bir ÅŸeyi hemen kavrayan bir zihin, bir daha o noktaya geri dönmez. Ancak verilenleri hemen algılamayan bir beyin ne olup bittiÄŸini kavramak için tekrar tekrar o noktaya dönüÅŸ yapar. Nihayetinde eÄŸer konu kendi açısından aydınlanmışsa o meseleyi kökünden halletmiÅŸ olur. Bilgi üreten beynin dalgaları uzun ve derindir.

     Bu hadiseyi bilgisayara benzeterek izah etmek mümkündür. Bilgisayarın bir ön belleÄŸi, bir de ana diski vardır. Ön belleÄŸi güçlü olan bilgisayar hızlı çalışır. Bir ÅŸey yaptığınızda çabuk tepki verir, sayfalar hızlıca açılıp kapanır. Ancak ana bellek zayıfsa çok sayıda dosya yüklemeniz mümkün olmaz. Diyelim ki tersi oldu. O zaman da bilgisayarınız yavaÅŸ çalışır fakat aradığınız her ÅŸeyi yavaÅŸ ta olsa bulur, iÅŸlem yaparsınız. Gönül ister ki her ikisi de birlikte olsun. Fakat öyleleri hem çok pahalıdır hem de teknik olarak pek mümkün görünmüyor. Bilimsel zihin yukarıda verdiÄŸimiz örnekteki ana belleÄŸi kapasiteli bilgisayara benzer. Ana bellek çok güçlüyse oraya çok bilgi sığdırılabilir. Buraya depoladığı bilgileri daha sonra ön belleÄŸe çıkartarak iÅŸlem yapıp sonuçlandırır. Ä°neklerin geviÅŸ getirmesi belki bu konuyu açıklamak için biraz kaba fakat iyi bir örnektir. Bu durumun kötü tarafı hazırcevap olamamaktır. Böyleleri toplumsal hayatta aptal gibi görülebilirler. Milli eÄŸitimin vazifesi böyle insanları tespit edip eÄŸitim sisteminin dışına atmaktır. EÄŸitim sistemimiz bilgi üretmeye deÄŸil, tüketmeye endekslenmiÅŸtir. Åžimdiki sistem çok iyi bilgi tüketen insanlar yetiÅŸtirir. Aptal gibi görünenlerse; sistem kendilerine böyle muamele ettiÄŸinden zamanla kendileri de öyle olduklarını düÅŸünmeye baÅŸlarlar. Bir süre sonra direnemeyip gerçekten aptallaşırlar. EÄŸitim sistemimiz bilim yapmaya müsait beyinleri hiç sektirmeden bulup çıkartır ve ıskartaya ayırır. Bundan istisnai olarak kaçıp kurtulanlar belki vardır.

      Bu size inanılmaz ve fazla komplocu gibi görünebilir. Åžahsen bu sonuca çok uzun süre düÅŸünerek ve bazı tesadüflerin yardımıyla ulaÅŸtım. T.V de Einstein’ın beynini inceleyen bir belgesel dikkatimi çekmiÅŸti. ÖldüÄŸünde beynini alarak otopsi yapmışlar ve normal insan beyninden farklı olup olmadığını araÅŸtırmışlardı. Niçin farklı olduÄŸunu düÅŸündüklerini anlamaya çalışıyordum. Beyninin bazı bölümlerinin biyolojik farklılık gösterdiÄŸini anlatıyorlardı. Åžimdi tam hatırlamıyorum ancak sonuçta Einstein için zihinsel özürlü anlamına gelebilecek ÅŸeyler söylemiÅŸlerdi. Ya da ben öyle düÅŸündüÄŸüm için anlatılanlardan bu sonucu kendim çıkarmıştım. Bunu destekler baÅŸka bir veri olup olmadığını anlamak için internetten araÅŸtırma yapınca sezgilerim doÄŸrulanmış oldu. Bizlere dahi olarak anlatılan Einstein aslında otistik, yani öÄŸrenim zorluÄŸu çeken bir insanmış.
      Yıldızların altına oturup günlerce deÄŸil aylarca ve hatta yıllarca bıkmadan aynı noktaya merakla bakan insanı nasıl adlandırırız? Büyük bir keÅŸifte bulunarak, hiç kimsenin farkına varmadığı bir noktayı izah ederse takdir edilir tabii. Peki ya ÅŸansı yaver gitmezse?

      Bilgi üretimi insan ve devletlerin en büyük ihtiyacı, aynı zamanda zenginliÄŸidir. Kısa dalgalı, hazırcevap ve toplumun zeki olarak adlandırdığı beyinler uzun soluklu bilgiyi üretemez. Bunu söylediÄŸimde aklıma hep çaÄŸdaÅŸ iki düÅŸünür olan Nasreddin Hoca ve Mevlana gelir. Nasreddin Hoca’yı hazırcevaplılığı ve nüktedanlılığıyla tanırken Mevlana çaÄŸları aÅŸan derin bir felsefenin sahibidir. Hangisini diÄŸerine tercih edebiliriz? Ya da niçin tercih etme zorunluluÄŸumuz olsun? Hayat bizden sorunları her zaman hemen mi çözmemizi istemektedir? DeÄŸilse niçin böylelerini tercih edip diÄŸerlerini ıskartaya ayırıyoruz?

     Okul yıllarında bana aykırı gelen ÅŸeylerden biri de büyük bilgin olarak gösterilen kiÅŸilerden daha çok ÅŸey bildiÄŸimi düÅŸünmemdir. Mesela Newton fizikte devrim yapmıştır ve ortaçaÄŸ aydını bundan bihaberdir. Hele Rutherford’un atomu parçalama deneyinden kimin haberi olabilirdi? Bir ortaçaÄŸ padiÅŸahının benim kadar konforlu yaÅŸaması mümkün deÄŸildi. Çünkü hemen düÄŸmesine basılarak yanan bir lambayla aydınlanmıyor, kulağını bükünce ısınıp akan bir suyla yıkanmıyor; birkaç cariyenin salladığı yelpazeyle asla elde edilemeyecek klima soÄŸukluÄŸunda çalışmıyordu. O halde bilgi ve zenginlik nedir?

      Bilgi ve zenginlik sizi çevrenizden farklı kılan ÅŸeydir. Herkesin bildiÄŸini bilmek bir fark yaratmaz. Türkiye’deki bütün üniversite proflarını toplasanız ve sorsanız; ÅŸimdiki bildiklerinizi mi yoksa coca cola’nın formülünü mü bilmek istersiniz diye. Zannederim hepsi ikincisini tercih eder. Bütün üniversite profların bildiÄŸi bir coca cola formülü kadar etmiyorsa bunca ÅŸeyi onlardan öÄŸrenmek için bu kadar zahmete deÄŸer mi? Coca Cola’nın formülü üniversitede mi bulunmuÅŸtur? Ya da orada bulunabileceÄŸini düÅŸünür müsünüz? Bulunuyorsa çok kiÅŸinin arzuladığı bu formülü milyonlarca mezun niçin bulamamaktadır?

      Bilgi odur ki sizi çevrenizden farklı yapar. Okullarda öÄŸretilenler genel ÅŸeylerdir. Kimsenin farkında olmadığı bir dönemde dünyanın yuvarlak olduÄŸunu bilmek size çok önemli bir avantaj saÄŸlayabilir. Fakat ÅŸimdi olduÄŸu gibi herkesin bildiÄŸi bu ÅŸeyi biliyor olmak ne kazandırıyor? Sizi baÅŸkalarından farklı yapacak olan ÅŸey; ÅŸahsınıza ait olan fakat baÅŸkalrı tarafından bilinmeyen özel bilginizdir. Bunu ancak kendiniz elde edebilirsiniz. Okulda okuyarak deÄŸil; hayatta elde edilecek bir ÅŸeydir bu!

     Milli eÄŸitim mümkün olduÄŸunca çabuk çocuklarımızın ayağına baÄŸ olmaktan kaçmalı, beÅŸ yıllık eÄŸitimden sonra yakamızı bırakmalıdır.

     Okulların amacı Kuran’ın tavsiye ettiÄŸi ‘ikra’ yani anlamak, mahiyetini kavramayı öÄŸretmek deÄŸildir. Onlar herkesin bir ÅŸeyi aynı ÅŸekilde görmesini amaçlarlar.

     Bir anaokulunda yapılan denemede, öÄŸretmenin tahtaya çizdiÄŸi bir noktayı her çocuk farklı bir ÅŸekilde görmüÅŸtür. Bu nedir diye sorulduÄŸunda kimi ‘dünya’, kimi ‘ben’, kimi ‘annem’ diye cevaplandırmışlardır. Ama ‘nokta’ diyen olmamıştır. EÄŸitim seviyesi yükseldikçe cevaplardaki çeÅŸitlilik azalmakta ve nihayet nokta olarak görülmektedir. Bilim; herkes gibi bakmak deÄŸil, herkesten farklı bakmaktır. Bilim adamları suya bizim gibi bakmaya devam etselerdi onun asla hidrojen ve oksijenden müteÅŸekkil olduÄŸunu anlayamazdık.

    ÇocuÄŸunuza okulda eÄŸer ‘çok zeki’ diyorlarsa, bilim adamı olacak diye heveslenmeyin. Ä°yi bir bilgi tüketicisi olarak taltif edilip topluma kazandırılacaktır.

Yorum
Bir Çocuk Şiiri
Yazar Melitenli açık 2010-10-18 00:54:35
OKUL DÄ°YORLAR!.. 
 
Ahmet Sami ÇEKMEGÄ°L(*)  
 
 
 
Okul diyorlar 
Bence çok yanlış biliyorlar. 
Okul dediÄŸin bir hapishane 
Yani çocuklara iÅŸkence… 
 
 
Bir de ödev veriyorlar 
Gelmeyince notları indiriyorlar 
Artık yeter diyoruz 
Ama hala anlamıyorlar… 
 
(*) Ä°lköğretim okulu 4. sınıf öğrencisi,  
 
 
http://kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1268&Itemid=77
Acaba?..
Yazar Melitenli açık 2010-10-19 23:57:35
Raci bey üniversite mezunu, makine Mühendisi baÅŸarılı bir iÅŸ adamıdır.  
Merakım, Acaba üniversiteyi bitirip  
bu vasfı kazanmasaydı böyle bir yazıyı kaleme alabilir miydi?..  
 
Ä°lhami Melitenli..  
Çare?
Yazar sefikaleyla açık 2010-10-21 23:33:13
Raci beyin fikirlerinin çoğuna katılmakla beraber, başka seçeneğimiz varmı?..belkide insanın hayata hazırlanırken, mevcutlar içerisinde, yaşıyacağı toplumu tanıyabileceği, alternatif geliştirebileceği tek fırsat.
Melitenli'ye...
Yazar Sanih açık 2010-10-22 09:10:42
Ãœlkedeki okumuÅŸ sayısı ile düşünce üretebilen kiÅŸi syısını; harcanan para ile ortaya çıkan sonucu karşılaÅŸtırmalı sonra da Peyami Safa ve Said Çekmegil gibi Okul dışında yetiÅŸmiÅŸ kiÅŸilerle kaç okulda okumuÅŸun yarışabileceÄŸini göz önüne almalı...  
Ozaman doÄŸruya daha yakın bir sonuç elde edebiliriz sanıyorum... 
Yalnız ülke kaynaklarının daha çok okumuşlar tarafından heba edildiğini de unutmamalı...

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 15-10-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112111549 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net