08-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ERDEM AÇISINDAN DEMOKRASÄ° VE POLÄ°TÄ°KA
ERDEM AÇISINDAN DEMOKRASİ VE POLİTİKA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 21
KötüÇok iyi 
Yazar Halit Özdüzen   
08-10-2010
     ERDEM AÇISINDAN DEMOKRASÄ° VE POLÄ°TÄ°KA
                                                                     Halit Özdüzen
                                                                         
      Erdem açısından demokrasi ve politika, ilkeli insanların azınlıkta kaldığı dünyamızda aydın ve akademisyenler arasında tartışma konusudur. Özellikle altını çizerek belirtmek gerekirse erdem, ahlaki bir deÄŸer;  demokrasi ise siyasal bir sistemdir. Teoride demokrasi, halk yönetimi olarak belirtilmekte ve yönetim için halk iktidarı hedeflenmektedir. Ancak pratikte her ülkenin “beyazları” iktidara gelirken “ siyahlar(ın)a” yönetilmek, hatta bazen, amiyane tabirle, güdülmek düÅŸmektedir.
Burada “siyahlar” ve “beyazlar”dan kastımız insanların deri renkleri deÄŸildir. Bazı ülkelerde yönetimde siyah derili beyazlar bulunduÄŸu halde birçok ülkede, beyaz derili beyazlar, beyaz derili siyahları yönetmektedir.
        ERDEM
     Erdemin eski çaÄŸ filozoflarından Platon’dan günümüze birçok tarifi yapılmıştır. Platon, erdemin özünün tanrısal olduÄŸunu belirtmektedir.   Alman toplum bilimci ve feylesof Kant (1724-1804)  “Pratik Aklın EleÅŸtirisi “  isimli kitabında  :”Ä°nsanın ahlaklılığının ölçüsü (……) ahlak yasalarına gösterdiÄŸi saygıdır.” diye baÅŸlayıp  devamla “Ahlak yasalarına istençli bir eÄŸilimle deÄŸil, en azından emre dayanmayan, kendiliÄŸinden  seve seve bir çabayla uyulur. Böylece insanın içinde bulunacağı her türlü ahlaksal durum erdemdir.” diyerek, doÄŸru bir tesbitle erdemle güzel ahlakı özdeÅŸleÅŸtirmiÅŸtir.
     Erdem ve güzel ahlakın, bazı ilkeleri itibariyle toplumdan topluma deÄŸiÅŸim göstermekle beraber, kökleri insanlık tarihinin derinliklerine kadar uzanmaktadır. Ahlak kuralları, devletin veya toplumsal otoritenin yaptırımı olmadan benimsenerek uyulan kurallar olduÄŸu için, kiÅŸinin vicdan yapısıyla ÅŸekillenmektedir. Bu yönüyle de insanın huy ve karakterini oluÅŸturmaktadır.
   
      Din açısından incelendiÄŸinde; Ä°slam dini, ahlakı ön planda tutmuÅŸ, gerek ayet-i kerimelerde ve gerekse hadisi ÅŸeriflerde Ä°slam ahlakı ile ilgili hassasiyetin ön planda tutulduÄŸu bilinmektedir. Nitekim Hz Peygamber (SAS) “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” demekle kalmamış, çevresiyle beraber yaÅŸayarak güzel ahlakı kurumsallaÅŸtırmıştır. 
Bununla insanın:
1.     Allah’a karşı görevleri
2.     Ailesine karşı görevleri
3.     Topluma ve vatana karşı görevleri
4.     Kendine karşı görevleri
5.     Bütün insanlara karşı görevleri
6.     Çevre, doÄŸa ve tüm canlılara karşı görevleri olarak, altı ana ilkede toplanabilir. 

Toplumsal yönetime talip olan bireylerde;
a.     Emin ve güvenilir olmak,
b.     DoÄŸru ve dürüst olmak,
c.     Bencil olmamak,
d.     Kul hakkına riayet etmek,
e.     Helal rızık peÅŸinde olmak,
f.      Zenginlik hırsı taşımamak,
g.     Sabır, sebat, kanaat, tevazu, edep, cömertlik gibi hasletlere sahip olmak,
h.     Bilgi birikim beceri yetenek ve cesaret sahibi olmak gibi, ahlaki ve sosyal deÄŸerlerle donanımlı olmak gerekmektedir.
    
      Ä°slam,  toplumun yönetimini oluÅŸturacak ÅŸura (meclis)  ve insanlar arası müÅŸavere (görüÅŸüp-tartışma sonunda sonuca varma), uygulamada ise adalet, eÅŸitlik ve özgürlük istemektedir. Bu idealleri gerçekleÅŸtirebilmek için de hak ve hukuku koruyacak adaletli denetim mekanizmaları önermektedir.    Bize göre demokrasinin uygulamaya yönelik kurum ve kuruluÅŸları,  erdemli kiÅŸiler eliyle oluÅŸturulması ve yürütülmesi ÅŸartıyla ilke ve idealleri bakımından Ä°slam’la çeliÅŸmemektedir.
     
     DEMOKRASÄ°
     Yerkürede, ilk insan topluÄŸundan itibaren kitleleri yönetmek için sürekli güç ve iktidar mücadelesi yaÅŸanmıştır. Mücadeleler çoÄŸu kez  “kutsal ve erdemli idealler”le maskelense dahi amaç,  yönetimi ele geçirerek diÄŸer insanlara karşı iktidar gücünü kullanıp pastadan daha fazla pay almaktır. Tarihin ilk dönemlerinden günümüze dek insan egosunun iktidar mücadelesinde yarattığı savaÅŸ ve kargaÅŸalar milyonlarca insanın yaÅŸamımın sonlanmasına sebep olduÄŸu gibi, geride kalan dul ve yetimlerin üzerinde ömür boyu süren sosyal ve ekonomik kapanmaz yaralar da açmıştır.
       Sonunda insanoÄŸlu silahtan daha güçlü olan politika/siyaset denilen -ince ayar -bir iktidar aracı keÅŸfedip, rakiplerini “kanuni” yoldan alt ederek yönetimi ele geçirmeyi “meÅŸru” hale dönüÅŸtürme becerisini göstermiÅŸ ve iktidarların kansız bir ÅŸekilde el deÄŸiÅŸtirmesini saÄŸlamıştır.(!)  O günden sonra bazı ülkelerde iktidara gelmenin en önemli aracı, birçok ideallerle çerçevelenmiÅŸ fakat içi yeterince doldurulamamış olan ve adına “Demokrasi” denilen sihirli formül olmuÅŸtur.
     Demokrasi: Halk Ä°ktidarı anlamına Yunanca bir kelimedir. Sosyal bilimcilerin köklerini Yunan Site Devletlerine kadar götürdüÄŸü sistemin ortaya çıkışı ile  Avrupa’da Orta ÇaÄŸdan sonraki  Rönesans evrelerinde Ä°ngiltere ve  Fransa’da  MonarÅŸik (tek kiÅŸinin iktidarı) ve OligarÅŸik (Zümre iktidarı)  sistemlere  karşı yapılan baÅŸkaldırılar sonrasında aydınlar ve  onların sürüklediÄŸi  kitlelerin kanlı bedeller ödemesi sonrası   gerçekleÅŸmiÅŸtir.
        Ä°ktidara yürüyenlerin toplumları ajite ederek örgüt-parti gibi teÅŸkilatlar oluÅŸturmaları ve belirledikleri amaca yönlendirebilmeleri için yukarıda da belirtildiÄŸi gibi kutsal bir erdem ideolojiye dönüÅŸtürülerek bayraklaÅŸtırılmıştır. Partinin en önemli unsurunu lider ve çevresinde, çoÄŸunun içinde geleceÄŸin liderliÄŸi saklı, iktidara susamış ve meyvelerini toplamayı arzulayan kadrolar oluÅŸturmaktadır.
      Kadroları yönlendirmede liderlik yeteneÄŸi yanında maddi kaynaklara da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle amaca yönelmede reklam, tanıtım ve promosyonun gücü oldukça önemlidir. GeliÅŸmiÅŸ ve özellikle geliÅŸmekte olan ülkelerde kitlelerle aralarındaki propaganda ve iletiÅŸimi saÄŸlayan basın-yayın gibi medya araçlarını harekete geçirmek için para,  önemli anahtar konumundadır. Her ne kadar Demokrasi için halk iktidarı tanımı yakıştırılmaktaysa da uygulamada temelleri kapital/para üzerine oturabilen “parti” denilen oligarÅŸik oluÅŸum gerçekleÅŸtirmeden iktidara gelme ÅŸansının, (ihtilâllar dışında)  pek de mümkün olamadığı sosyolojik gerçekliliktir.
      Demokrasi tarif edilirken “EgemenliÄŸin halktan kaynaklandığı siyasal sistem…” olarak nitelenmiÅŸ olmasına raÄŸmen, istisnalar saklı tutulursa, halk hiçbir zaman gerçek anlamdaki iradesini sandığa yansıtamadığı gibi kendi temsilcilerini de seçememektedir.  Hele Türkiye gibi geliÅŸmekte olan ülkelerde parti ve lider tarafından seçilenleri seçmeye zorlanmakta, böylece de halkın seçilmiÅŸler üzerinde hiçbir söz hakkı ile baskı ve yaptırım gücü oluÅŸmamaktadır.  Buna bir de parti tüzüklerindeki antidemokratik maddeler ve “Parti Disiplini“  anlayışı eklenince halkın seçtiÄŸini zannettiÄŸi temsilcilerin ikbal ve idealleri liderin iki dudağı arasında bulunmaktadır. 
        Teorik olarak demokrasi düÅŸüncesinin temelinde “Toplum yaÅŸamını yönetecek otoritenin,  toplumu oluÅŸturan bireylerin çoÄŸunluÄŸuna dayanması, herkese eÅŸit mesafede olması, yönetime muhalif gurupların dahi hak ve hukukunun titizlikle koruyarak, toplumu adaletle yönetmesi…” gibi ilkeler bulunmakta; bunları saÄŸlamak için yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız ve her birinin, diÄŸerinin alanına müdahale etmemesi kuralı getirilmiÅŸse de, pratikte ve gerçek anlamda bunlar ancak Kaf Dağının arkasındaki bir masal ülkelerinde uygulanabilmektedir?
    Bir baÅŸka realist söylemle  “ Demokrasi, yüksek ideal ve ilkelerle donatılmış, fakat bu ideal ve ilkeleri hayata geçirecek yeterli mekanizmalar bünyesinde oluÅŸturulamamıştır!” GeliÅŸmekte olan toplumlarda günümüze kadar oluÅŸturulan tek mekanizma anayasa metinleri olup, bunlar da birçok ülkede tepeden inme siyasal belgeler olarak tartışmalı konumdadır.


    POLÄ°TÄ°KA      
      Demokrasinin uygulamasına yönelik gerek bilimsel gerekse de siyasal, onlarca eleÅŸtiri bulunmaktadır.  Burada tamamına deÄŸinmek bu yazının formatını aÅŸacağından birkaçına deÄŸinmekle yetineceÄŸiz:
1.     Demokrasi sosyal bir sistem olduÄŸundan, uygulandığı ülkenin tarihi, sosyo-kültürel yapısı, daha önce o ülkede uygulanan siyasi sistemler, kapsamını daraltıp geniÅŸletmekte önemli toplumsal refleksleri oluÅŸturmaktadır.
2.     Uygulamanın baÅŸarılı olabilmesi için toplumda oluÅŸmuÅŸ belirli hukuki alt yapıya ihtiyaç duyulduÄŸundan ülkenin ortak paydasını oluÅŸturan kolektif ÅŸuurun, hak ve hukuku içine sindirmiÅŸ olması gerekmektedir.
3.     Teoride yurttaÅŸların tamamının seçime katılarak iradelerini sandığa yansıtacakları varsayılmışsa da, pratikte seçime katılabilmek için 18 yaşını doldurmuÅŸ seçmen olmak yanında, seçmen kütüÄŸüne kayıtlı olmak ve o bölgedeki sandıkta oy kullanmak gibi formel ÅŸartlar getirilmektedir. Buna göre 16-18 yaÅŸ arası gençler, silâh altındaki erat, seçim günü seçim bölgesinde bulunamayanlar gibi pek çok yurttaÅŸ seçime katılamamakta ve bunların iradeleri ÅŸekli de olsa sandığa yansımamaktadır. Ayrıca  “hiçbir ÅŸeyin deÄŸiÅŸmeyeceÄŸine“ inandığı için seçime katılmayan “zorunlu seçmen”ler ve seçim barajları eklenirse,  hiç de azımsanamayacak yurttaÅŸların “iradesi” seçimde yok sayılmaktadır.
4.     Seçim olgusu belirli bir bilinç düzeyini gerektirdiÄŸinden o düzeye eriÅŸememiÅŸ toplum bireylerini “siyaseten aldatmak” oldukça kolay olmaktadır; nitekim uygulamada bu olguya oldukça sık rastlanmaktadır.
5.     Bir ülkede Demokrasinin uygulanabilmesi için, seçmenin ekonomik bir düzeyde olmasına ihtiyaç vardır. Yoksulluk sınırının altında olan birey, yarın kendisine tavuk vaat eden parti ve liderden çok, bu gün için yumurta vaat edenle birlikte hareket edecektir. Bir baÅŸka deyiÅŸle,  realist söylemden çok popülist söylemle yaklaÅŸanların arkasından yürüyecek ve sonunda hayal kırıklığına uÄŸrayacaktır. Seçilenlerin vaat ettiklerini gerçekleÅŸtirip gerçekleÅŸtirmemesinin herhangi bir hukuki yaptırımı olmadığından, özellikle geliÅŸmekte olan ülkelerde aday ve partiler “havada uçan kuÅŸu” bile seçmene vaat edebilmektedirler.
6.     Sistem her türlü olumlu ve olumsuz etkileÅŸime açık olduÄŸundan, ordu, meslek grupları,  siyasallaÅŸmış bazı tarikat ve cemaatler, özellikle büyük sermaye kulüpleri, yasama ve yürütme üzerinde rahatça baskı unsuru oluÅŸturabilmektedirler. Bu kuruluÅŸlar kurumsal veya ÅŸahsi çıkarlarını zedeleyen yasa ve uygulamaları engelledikleri gibi,  bazen iktidarları alaÅŸağı ederek, birçok siyasi partiyi tarihin arÅŸivine gönderecek gücü ellerinde bulundurmaktadırlar.
7.     GeliÅŸmekte olan  toplumlarda siyaset arenasında  olaÄŸan sayılan  “ ayak oyunları” nedeniyle yetkili ve sorumlu mevkilerde ilkeli ve erdemli insanlara oldukça zor rastlamaktadır. Buna raÄŸmen toplumların politik deÄŸiÅŸim ve geliÅŸimi genellikle o noktalarda ayakta kalabilmiÅŸ birikimli,  ilkeli ve erdemli zatların eliyle gerçekleÅŸmektedir.
8.     Teoride bulunmadığı halde, birçok insan politikacılığı bir iÅŸ kolu haline dönüÅŸtürmüÅŸ, kasaba ve ÅŸehirlerde çoÄŸu esas iÅŸinden memnun olmayan çeÅŸitli meslek mensupları ve bürokratlar bu iÅŸten rant saÄŸlar hale gelmiÅŸlerdir. Bundan daha acısı, çeÅŸitli akademik kuruluÅŸlarda bilim kürsüsü iÅŸgal edip isminin önünde birkaç unvan bulunan zevat dahi o kürsüleri terkedip siyasete atılmak için liderlerden iÅŸaret beklemektedirler. Bütün bunlardan amaç “bir nefer olarak vatana hizmet(!)” etmektir.  BaÅŸka bir deyiÅŸle  “siyasi vatan hizmeti”nin askere alma ÅŸubesini parti merkezleri oluÅŸturmaktadır (!)
       Bu maddeleri bazı politikacıların kirli çamaşırlarını deterjan gereksinimi duymadan hangi yöntemlerle yıkadıklarına kadar uzatmak mümkündür. Fakat o takdirde temizlik firmaları kepenklerini kapatma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler. Neticede politikacılar da toplumun içinden çıkmış ve o toplumun ahlaki ve kültürel özelliklerini yansıtan ortak karakterini taşımakta olan insanlardır. Toplum hangi düÅŸüncelerle malul ise, onlar da o düÅŸüncelerin esiri olmaktan kendilerini kurtaramazlar.
     Yeri gelmiÅŸken -az bilinen-  bir fıkrayı burada tekrarlamakta yarar var: Kasabanın birinde oldukça mahir, yaÅŸlı bir semer ustası yaÅŸamaktaymış. Bir gün “Emr-i Hak” vuku bularak vefat etmiÅŸ. Bunu duyan ve çayırda otlayan merkep sürüsündeki hayvanlar neÅŸe ve sevinç içinde anırıp, zıplayarak dans etmeye baÅŸlamışlar. Fakat içlerinden en yaÅŸlısı hiçbir sevinç ve neÅŸe emaresi göstermeden sakin sakin otlanmaya devam etmekteymiÅŸ.  Onu gören genç merkepler ÅŸaÅŸkınlıkla yanına gelip: 
- Duymadın mı semerci ölmüÅŸ, sen niye neÅŸelenip dans etmiyorsun? DemiÅŸler.
Yaşlı merkep,
 – ÖlmüÅŸse ölmüÅŸ… Neden  bu kadar seviniyorsunuz.?
Genç merkepler hep bir ağızdan,
- Niye sevinmeyelim artık bize kimse semer vuramayacak ve belimiz yara bere içinde kalmayacak, demiÅŸler.
YaÅŸlı merkep, piÅŸkince gülmüÅŸ.
- SevineceÄŸinize üzülün, demiÅŸ. Ä°ki gün sonra köylü toplanır eli makas ve çuvaldız tutan birini semerci seçerler, o da acemi olduÄŸundan sert keçe ve yeni otlardan semer imal ederek sırtımıza vurur. Böylece usta semercinin yumuÅŸak keçe ve otlardan yaptığı semer bizi daha az yaralarken, genç semercinin yapacağı semerler sırtımızda derin yaralar açar, demiÅŸ.
Bunu duyan merkepleri derin bir üzüntü sarmış. Ä°çlerinden biri:
- Peki, bundan kurtulmanın çaresi yok mu? Diye merakla sormuÅŸ.
YaÅŸlı merkep hiç tereddüt etmeden cevap vermiÅŸ:
- Var var! Çaresi eÅŸeklikten kurtulmak !...
      Demokrasi yukarıdan beri sıralayageldiÄŸimiz pek çok aksaklığına raÄŸmen, gerek tarifi gerekse teorisindeki özgürlük, eÅŸitlik ve halk egemenliÄŸine baÄŸlı olarak oluÅŸması önerilen Hukuk Devleti gibi yüksek ideallerle bezenmiÅŸ olduÄŸundan,  siyasal model olarak cezbedici ve ÅŸimdilik alternatifsiz kılmaktadır! Aksaklıkların düzelmesine gelince,  her ÅŸeyden önce Demokrasinin alt yapısını oluÅŸturan toplum bireyleri ve S.T.K.’larının erdemli donanımlara sahip olmasına baÄŸlıdır.

                                                                           Halit ÖZDÜZEN

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-10-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112116296 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net