25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Temel Konular arrow Hz. Muhammed (as) BEÅžERDÄ°
Hz. Muhammed (as) BEŞERDİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar Bahattin BÄ°LHAN   
12-09-2010
Kur’an’a göre Hz. Muhammed (as)
                                   BEÅžERDÄ°

                                             Bahattin BÄ°LHAN
   Kur’an’a göre Hz. Muhammed (as) beÅŸerdi, beÅŸerdi ama O’na vahiy gelirdi. “Âlemlere rahmetti”. “Işık saçan bir kandildi”, “Müjdeci ve uyarıcıydı”, “Müminlere karşı çok ÅŸefkatli ve merhametliydi”.  Yaratan Yüce irade, bütün insanları beÅŸer olarak yarattığını haber vermekte, ÅŸöyle demektedir:
   “Elçiler onlara dedi ki: “Biz de sadece sizin gibi birer beÅŸeriz. Ancak Allah kullarından dilediÄŸine lütufta bulunur” (Ä°brahim:11)


   Ä°nsanların atası olan Âdem beÅŸer,  Âdem’in bütün çocukları beÅŸer, nebîler beÅŸer, yöneticiler beÅŸer, yönetilenler beÅŸer! Ä°nsanların içinde “Tanrı’nın oÄŸlu” denecek biri yoktur. Zaten tanrının oÄŸlu yoktur, âlemlerin Rabbi birdir, evlat edinmekten münezzehtir. “O’ndan çocuk olmamıştır, kendisi de doÄŸmamıştır” (Ä°hlas: 4) Gerçi yanlış söyleyenler olmuÅŸtur. “Bizim kralımız tanrının oÄŸludur” diyenler olmuÅŸtur. “Bizim peygamberimiz, tanrının oÄŸludur” diyenler, “Tanrı, üçün üçüncüsüdür” diyenler olmuÅŸtur. Bunlar, affedilmez bir suç iÅŸlemiÅŸlerdir. Hiçbir insan tanrı deÄŸildir, hiçbir insan tanrının oÄŸlu deÄŸildir. Hiçbir insan, böyle bir ayrıcalık iddiasıyla kalkıp hemcinsi olan insanların üstünde mutlak bir egemenlik kurma hakkına sahip deÄŸildir. Allah’ın bütün elçileri, bu sapıklıkla mücadele ettiler, bu kutsî davaya hayatlarını koydular. Tanrılık davasına kalkışan diktatörlere, zorbalara karşı savaÅŸtılar, dikta putunu yıkmaya, diktatörleri devirmeye çalıştılar.

   Kur’an-ı Kerim, son Peygamber’in kendisini ÅŸöyle tanıtmasını emreder:
   “De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir beÅŸerim, bana, “Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuÅŸmayı umuyorsa yararlı bir iÅŸ yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koÅŸmasın” (Kehf: 110) Bu gerçek, Kur’an’ın birçok ayetlerinde tekrar edilmektedir. Fussilet Suresinde:
   “De ki: “Ben sadece sizin gibi bir beÅŸerim. Ä°lahınızın bir tek ilah olduÄŸu bana vahyediliyor, o halde ÅŸaşıp sendelemeden O’na yönelin ve O’ndan af dileyin. Vay haline ortak koÅŸanların” (Fussilet: 6)
   Rahmet Peygamber’i ömür boyu “beÅŸerlerden bir beÅŸer” olduÄŸunu ve “kul” olduÄŸunu bir an unutmamış, her fırsatta bu gerçeÄŸi tekrarlamıştır. Kul olmayı bütün sıfatlardan öne almıştır. “Kelime-i ÅŸahadeti” söylerken, “Ben ÅŸahitlik ederim ki, Muhammed Allah’ın Elçisi ve kuludur” diyen bir bedeviye itiraz etmiÅŸ, “önce kulu, sonra Relsulü de” buyurmuÅŸtur.

   Hakkında yanılmalara meydan vermemek için bir meclise geldiÄŸinde kimsenin önünde ayaÄŸa kalkmamasını istemiÅŸ, “acemin birbirine tazim için ayaÄŸa kalktıkları gibi siz de kalkmayın” buyurmuÅŸtur.
   Enes bn. Malik ÅŸöyle der: “Hiçbir insan, bize Allah Resulünden daha sevimli deÄŸildi. Bununla beraber geldiÄŸi zaman ayaÄŸa kalkmazdık. Çünkü kalkmamızdan hoÅŸlanmadığını bilirdik”.
   Mekke’nin fethi günlerinde huzuruna gelen bir bedevi, Peygamber (as)i görünce titremeye baÅŸlamıştı. Peygamber (as) o adama: “Kendine gel, ben kral deÄŸilim. Ben kurutulmuÅŸ et yiyen bir kadının oÄŸluyum” demiÅŸti. Kendisini seven ve peygamberliÄŸine iman edenleri ÅŸöyle uyarmıştı: “Hıristiyanların Meryem oÄŸlu Ä°sa’ya yaptıkları gibi, siz de bana aşırı övgülerde bulunmayın. Ben, ancak Allah’ın kuluyum, öyleyse, “Allah’ın kulu ve Resulü” deyin” buyurmuÅŸtu. (Buharî ve Müslim’den naklen Feth’ül’Mecid: 230)

   Peygamber (as), bütün hayatı boyunca, halkından, arkadaÅŸlarından biri gibi yaÅŸamayı tercih etti. Yaratılışı mükemmeldi, dikkat çekecek bir güzelliÄŸi vardı. Ancak normal bir bakışla fark edilebilecek bir ayrıcalık, fiziki yapısında, yüz hatlarında bir deÄŸiÅŸiklik yoktu. Kendisini ilk defa gören Medineliler, tanımamışlardı, Hz. Ebu Bekir’i peygamber sanmışlardı. Çünkü yorgun olan Peygamberimiz (as), gölgede dinleniyor, gelenleri Hz. Ebu Bekir ayakta karşılıyor, halk da Ebu Bekir’i peygamber sanıyordu. Peygamberimize güneÅŸ vurunca Hz. Ebu Bekir, elbisesiyle gölge yaptığında, halk Peygamber’in oturan kiÅŸi olduÄŸunu anlamışlardı.   Herhangi bir yerde arkadaÅŸlarıyla otururken, gelen bir yabancı “Peygamber’in kim olduÄŸunu” bilemez, çok kez sorardı: “Ä°çinizde Peygamber olduÄŸunu iddia eden kimdir veya hangisi?” dediÄŸi olurdu. Ancak bir müddet yanında kalan ve dikkatle kendisine bakan bir insan, onun hareketlerinden, yüz hatlarından üstün ve mükemmel bir varlık olduÄŸunun farkında olurdu. Yahudî bilginlerinden Abdullah bin. Selam, onu ziyarete gelmiÅŸ, davranışlarını, yüz hatlarını dikkatle incelemiÅŸti. Durumu soran arkadaÅŸlarına: “O yüz, yalan söyleyecek bir yüz deÄŸildir” demiÅŸ, kısa zaman sonra Müslüman olmuÅŸtu.

   Buharî’nin anlattığına göre, bir kadın, ölen oÄŸlunun mezarı başında acı acı  aÄŸlamaktayken Peygamberimiz, kadını teskine çalışmış, “Sabret, ecrini Allah’tan bekle” demiÅŸti. Kadın öfkeyle: “Başımdan savulsana! Sanki bana gelen acı sana mı geldi” tarzında kaba karşılık vermiÅŸti. Kadına: “Yazık sana, sen Peygamber’e karşı nasıl konuÅŸuyorsun” dediklerinde, “Vallahi ben tanımadım” demiÅŸ, koÅŸarak gelip Peygamber’den af dilemiÅŸti.
   Teym kabilesinden Ebu Rimse, Peygamberimizi gördükten sonra ÅŸöyle demiÅŸti: “Ben Resulüllah’ı baÅŸkalarından farklı sanıyordum, sonra gördüm ki, o da uzun saçlı bir insanmış” (Örnek bir Lider Hz. Peygamber: 30-31)

   Her insan gibi unuttuÄŸu da olurdu. Çünkü o da beÅŸerdi. Ebul’beÅŸer olan Hz. Âdem unutmuÅŸtu. O’nun çocukları de unutacak bir yapıdadır. Peygamber (as) da çok zeki olmakla beraber bazen unuttuÄŸu da olurdu.
   Her insan gibi yanıldığı da olurdu. Çünkü hiç yanılmayan yalnız Allah’tır, Allah’tan baÅŸka herkes yanılabilir. Hepsi de “yanılacak bir yapıda yaratılmışlardır. “Yanılmazlıkta” Allah kimseyi kendisine denk kabul etmemiÅŸtir. Bütün insanların babası olan Hz. Âdem (as) peygamber olduÄŸu halde yanıldı, Âdem’in çocukları da hep yanılabilir. Ancak peygamberlerin yanılgısı, Allah’ın uyarısıyla derhal düzeltilir. Son Elçinin yanılması da olaÄŸandır, yanılabileceÄŸini çok kez tekrarlamıştır. Hafızası çok kuvvetli olmakla beraber unuttuÄŸu da olmuÅŸtur.
    Yanılması, unutması,  O’nun izzetine asla bir halel getirmez, ümmet için de rahmet olur. “Sehiv secdesi” gerektirecek nispette namazda unuttuÄŸunu Hadis kitapları ittifakla yazarlar, elbette O’nun bu unutma hali bizim için rahmet olmuÅŸtur.

   BeÅŸer olan herkes, öfkelenebilir, O’nun da öfkelendiÄŸi, morali bozulduÄŸu zamanlar olmuÅŸtur. ArkadaÅŸları hiddetlendiÄŸini halinden anlardı. Huzeyfe bin. Yeman, Hz. Peygamber’in öfke halinde söylemiÅŸ olduÄŸu bazı sözleri anlattığında, Selman-ı Farisi, bu rivayetlere itiraz etmiÅŸ, “insanlar arasında ihtilafa kapı açar” diye bu sözleri söylememesini önermiÅŸti. Vazgeçmeyen Huzeyfe’yi, “Seni Ömer’e ÅŸikâyet ederim” diye tehdit etmiÅŸ ve vazgeçirmiÅŸti
    Peygamberimizin Ä°bn. Ümm’ü Mektum’a kızdığı, bu konuda Allah’tan kendisine uyarı gelmiÅŸ olduÄŸunu Kur’an’dan öÄŸreniyoruz. (Bak Abese: 1-5) Allah’tan bir rahmet eseri olarak bütün insanlara karşı yumuÅŸak davranma esastır. Her zaman, herkese karşı yumuÅŸak davranırdı. Öfke hali ise çok nadirdi.  Bu konuda Kur’an, ÅŸöyle demektedir:
   “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuÅŸak davrandın! Åžayet sen kaba katı yürekli olsaydın, ÅŸüphesiz etrafında dağılıp giderlerdi. Åžu halde onları affet! Bağışlanmaları için dua et” (Al-i Ä°mran: 159)

   Rahmet Peygamberi, kendisiyle ilgili hususlarda “sabretme-affetme” yolunu her zaman tercih etmekteyken, baÅŸkaların hakkı hususunda çok daha  hassas davranır, her zaman haklıdan yana yer alırdı. Kimsenin hakkından vazgeçmezdi. Çok sevdiÄŸi Muaz bn. Cebel, bir gün arkadaÅŸlarına imam olduÄŸunda, kendisine uyanları bıktıracak kadar uzatmış, hatta cemaatten birinin ayrılıp namazını yalnız kılmasına sebep olmuÅŸtu. Durumdan haberdar olan Peygamberimiz, Muaz’ı ÅŸiddetle azarlamış ve “Sen fitneci misin, sen fitneci misin?” demiÅŸtir. (Sahih-i Buhari Tecrid-i sarih tercümesi 2/678)
   Rahmet Peygamberi, herkesle çok iyi arkadaÅŸlıktan yanaydı, ara sıra ÅŸakalaÅŸtığı, latife yaptığı da olurdu. Ancak ÅŸakayla da olsa doÄŸru sözden hiç ayrılmadığı, seviyeli espriler yaptığı bir gerçektir. Buna alışık olmayan bazı arkadaÅŸları: “Ya Rasulallah! Sen de mi ÅŸaka ediyorsun?” dediklerinde, “Evet, ÅŸaka ederim ama, sadece hakkı söylerim”  buyurmuÅŸtur. O’nun söylediklerine ÅŸakadan ziyade, karşısındakini düÅŸündüren, sevinmesine sebep olan “latife” demek daha uygun düÅŸer.

   Âlemlere rahmet olan Peygamber (as)in bazen merkebe bindiÄŸi de olur, arkadaşı varsa, kendisi bindiÄŸi kadar onu bindirir, kendisi yaya yürürdü. Evine gelen misafire çok kez bizzat hizmet ederdi, kaba kumaÅŸtan elbise giyerdi. Koyunlarını bizzat saÄŸdığı, evini süpürdüÄŸü olurdu. Hep arpa ekmeÄŸi yerdi, çok kez onu da bulamazdı.
   Amcası oÄŸlu Ä°bni Abbas anlatır: “Resûlullah yere oturur, yerde yemek yer, koyun saÄŸar, evine davet edenin davetine gider, arpa ekmeÄŸine çağıranı bile kırmazdı. Ä°çinde yaÅŸadığı toplumdan biri olmayı, sıradan biri gibi yaÅŸamayı yeÄŸlerdi. Başına sarık sardığı olurdu, ancak başına sarık sarmak o toplumda sıradan bir giysiydi, sıcaktan korunmak için olsa gerek, çok insanların sarık sardığı mutattı. Bir üstünlük, bir ayrıcalık veya bir din adamlığı ifade etmezdi. Namaz kılmak veya namaz kıldırmak için özel bir kıyafet giyme anlayışı yoktu. Peygamberimiz (as), dışarıda giymekte olduÄŸu elbiseyi deÄŸiÅŸtirmeden aynı elbiseyle mihraba geçer, namaz kıldırırdı. Yani cami dışındaki elbiseyle camide namaz kılardı. Kendisini halkından ayıran bir simge yoktu. Atadığı kumandanların da bir üniforması, sıradan askerlerden farklı bir giysisi veya bir niÅŸanı yoktu. Saraylarda oturan, krallar gibi yaÅŸayan bir kumandan veya bir vali, o dönemde yoktu.

   Rahmet Peygamberinin evi halkından herhangi birinin evinden farksızdı. Evi gayet sadeydi, duvarları kerpiçten, tavanı hurma dallarındandı. Tabanı topraktı, sergi, basit bir hasırdan ibaretti. Çok kez aynı hasırın üstünde yattığı da olurdu. YemeÄŸi de sıradan bir vatandaşının yemeÄŸi gibiydi. Günlük yemek çok kez birkaç hurmadan ibaretti. Hazırlanması, piÅŸirilmesi kolay ve sade olan yemekleri her zaman tercih ederdi. Günlerce evinde ateÅŸin yanmadığı, yemek piÅŸmediÄŸi, birkaç hurmayla idare edildiÄŸi olurdu.

   Peygamberimiz (as)in vefatından sonra Ä°slâm’ı kabul eden, ancak Allah Resulünü göremeyen insanların Peygamber’i merak etmeleri, O’nu ayrıntılı olarak tanımak istemeleri gayet normaldir. Nitekim kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa bu güne kadar bütün insanların bu kutsi yaÅŸamı merak etmeleri devam etmektedir.
   Bu konuyu, Hz. AiÅŸe’den soran olmuÅŸtu. Hemen belirtelim ki, Hz. AiÅŸe, bu alanda rakipsizdi, Peygamber’in özellikle özel hayatını en iyi bilendi. Validemizin verdiÄŸi cevap ÅŸöyle olmuÅŸtu:  “OÄŸul, Resulullah beÅŸerlerden bir beÅŸerdi. (Sıradan biri gibi yaÅŸardı) elbisesinin söküÄŸünü eliyle diker, koyunlarını kendisi saÄŸar, gereken hizmeti görürdü”
   Peygamber (as)in evde, ailenin içinde nasıl davrandığını, ne yaptığını soran da olmuÅŸ, Validemiz ÅŸu cevabı vermiÅŸlerdi: “Resulullah, evde,   ev halkının hizmetinde bulunurdu. Namaz vakti gelince namaz için camiye çıkardı” (Buhari: 2/643)

    Bütün bunlardan anlıyoruz ki, Peygamberimiz (as), sade bir hayatı her zaman tercih etmiÅŸ, halkından biri gibi yaÅŸamaya, herkese faydalı olmaya özen göstermiÅŸtir. Yine Validemiz, anlatır: “Ä°ki iÅŸten birini tercih edecek olsa her zaman sade ve kolay olanı seçerdi”. Binitinin sırtındayken namaz vakti gelince, namaz kıldığı olurdu.  Cabir bn. Abdullah anlatır:
   “Allah’ın Elçisi, bindiÄŸi devenin üzerinde namaz kılardı, devenin yönü öteye, beriye dönse de namazına devam ederdi. Ancak farzı kılacağı zaman iner, kıbleye yönelirdi”  (Buhari: 2/341)

   Bizden biri
   Rahmet Peygamber’i, âlemlere rahmetti, ışık saçan bir kandildi. Ancak beÅŸerdi ve bizden biriydi. “Bizden biriydi” demek, O’na saygısızlık deÄŸildir, tersini söylemek, ölçüleri çiÄŸnemek olur, saygısızlık olur. Allah’ın dinine, Elçisine saygısızlık olur. Çünkü Allah’ın Yüce Kitabı “minküm” diyor ve ÅŸöyle buyuruyor:
   “Andolsun, size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiÅŸtir ki, sizin sıkıntıya uÄŸramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düÅŸkün, müminlere karşı çok ÅŸefkatli-merhametlidir” (Tevbe: 128)

   Ä°ÅŸte Allah’ın kitabı, Resulünü böyle tanıtıyor. Rahmet Peygamber’i de hayatı boyunca arkadaÅŸlarından biri olarak yaÅŸadı. Kendisini kral görmedi, insanüstü görmedi. Medine’ye hicret ettiÄŸinde, ilk fırsatta cami inÅŸa etti. Cami, kerpiçten yapılıyordu. Ashap canla baÅŸla inÅŸaatta gönüllü çalışıyorlarken Hz. Peygamber (as) da onlarla çalışıyor, inÅŸaata kerpiç taşıyordu. Ashap, onun çalışmasından rahatsızlardı, “Biz taşırız, sen çalışma” dediler,  kabul etmedi, taşımaya devam etti. Çünkü onlardan biriydi, öyle yaÅŸamak istedi.
   Bir yolculuk esnasında, yemek molası verilmiÅŸti, yemeÄŸi piÅŸirmek için herkes bir hizmet yapıyordu. Peygamber (as) da odun toplamaya baÅŸladı, “Sen istirahat et, biz toplarız” dediler, kabul etmedi, odun toplamaya devam etti. Onlardan biri olarak yaÅŸamayı tercih etti.
   Ziyaretine gelenlerle sohbet eder, hep kendisi konuÅŸmaz, onların da konuÅŸmasını bekler, onları dinler, gerektiÄŸinde uyarıda bulunur veya tasdik ederdi. Onlar da serbest konuÅŸurlar, bildiklerini anlatırlardı. Buharî ve Müslim’in tespitine göre bir gün KureyÅŸ’ten bazı kadınlar, Peygamber (as)in yanında serbest konuÅŸurlardı. Ä°çlerinde sesini yükseltenler bile oluyordu, gayet rahat konuÅŸmakta idiler. Bu sırada Hz. Ömer’in gelmekte olduÄŸunu anladılar. Hemen toparlandılar, sesleri de yavaÅŸladı. Hz. Ömer, içeri girince Peygamber’in gülümsediÄŸini gördü, sebebini sordu. “Åžu hanımlar, benim yanımda gayet serbest konuÅŸmaktayken senin sesini duyunca sesleri kesildi, derlenip toparlandılar” dedi. Hz. Ömer, kadınlara sitem etti: “Siz nasıl Allah’ın Elçisinden çekinmiyorsunuz da benden çekiniyorsunuz?” dedi. Kadınlar: “Resulullah, senden çok daha hoÅŸgörülüdür” dediler.

  Kaynaklarımız, Allah Elçisinin, merkebe bindiÄŸini, deveye bindiÄŸini, ata bindiÄŸini anlatır. Hatta arkadaÅŸlarıyla yarışa girdiÄŸi de olurdu. GirdiÄŸi yarışta kazandığı olurdu, kaybettiÄŸi olurdu.  Devesinin çok kez yarışı kazandığı bilinmektedir. Ancak bir yarışta peygamberimizin devesi, birinciliÄŸi kaybeder, bir bedevinin devesi kazanır, bu durum, ashabın zoruna gider. Peygamberimiz ise devesinin bu yenilgisini gayet normal karşılar ve “Allah’ın dünyada yükselttiÄŸi her ÅŸeyi mutlaka geri indirmesi haktır” buyurur.

   Peygamberimiz (as)in baÅŸkalarıyla güreÅŸtiÄŸini biliyoruz. Rükâne adında çok güçlü biriyle Peygamberimizin güreÅŸtiÄŸini, üç kez tekrarlanan kapışmanın her üçünü Peygamberimizin kazandığını kaynaklarımız haber vermektedir.
   Peygamberimiz (as), zevcesi Hz. AiÅŸe ile koÅŸmada yarışmış, genç yaÅŸta iken Hz. AiÅŸe, yarışı kazanmıştı. Birkaç sene sonra yine yarışmışlardı, bu kez Peygamberimiz (as) yarışı kazanmıştı.
   Dost düÅŸman herkesin ittifak ettiÄŸi bir gerçek: Yaratılışı mükemmeldi, ahlakı mükemmeldi. Âlemlerin Rabbi O’nun için: “Sen güzel ahlak üzeresin” (Kalem: 4) buyurdu.  Åžairin ÅŸu sözü ne kadar doÄŸru:
  “Vasfında sözün hulasasın al/ Ä°nsandı fakat melekten afdal”

  Bütün yaÅŸamı, her davranışı fazilet ve üstün erdem örneÄŸiydi. Çünkü âlemlerin Rabbi, O’nu eÄŸitmiÅŸti.
   “Bir mektebe oldu ki müdavim/ Allah idi zatına muallim.”

   Dünya durdukça imanlı yürekler onu selamlayacaklardır.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 12-09-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111615449 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net