Gün uzar mı?
Gün asra bedel olur mu?
Evet;  gün bazen uzar insanın zihninde ve rüyasında.
Ä°ÅŸtiyakla beklediÄŸiniz bir haber için vakit geçmez, saniyeler saatlere dönüÅŸür. Gün uzar asra bedel olur. Tıpkı ÅŸehzade Alâeddin’in günlerinin ve saatlerrinin asra bedel olduÄŸu gibi.

Åžehzade Alâeddin bir gün rüyasında Ashabı-ı Kehf’ten Yemliha'yı görür ve saltanatla müjdelenir.  Bu rüya Alâeddin için bir baÅŸlangıç olur.  O artık uzun günü yaÅŸayanların hayatını ve mekânlarını keÅŸfetme derdindedir.

            Rüyasını gerçeÄŸe dönüÅŸtürmek için önce müjdelendiÄŸi saltanata kavuÅŸması gerekir. Saltanat kolayca elde edilen ve korunan bir makam deÄŸildir. UÄŸrunda nice entrikaların çevrildiÄŸi bir makamdır saltanat.
            Uzun bir zaman sonra cenabı Allah saltanatı Alâeddin’e müyesser kılar. Artık o sultandır ve ahdini yerine getirme derdindedir.
            En uzun günü yaÅŸayan Ashab-ı Kehfi’in mekânlarını keÅŸf ve ihya etmek, bir nevi rüyasında saltanatını müjdeleyen Yemliha’ya kavuÅŸmak onun yegâne arzusudur.
            Heyetler oluÅŸturur ve yola çıkartır sultan Alâeddin. Bir heyette bizzat kendisi yer alır.
            Heyetlerden biri Efes’e diÄŸeri Tarsus’a, üçüncüsü MaraÅŸ ilinin Efsus denilen köyüne gider.  Heyetler araÅŸtırmalarını ve çalışmalarını Kur’an ayetlerine ve bölgelerin kültürlerine göre gerçekleÅŸtirir ve ortak bir toplantıda elde edilen verileri tartışır.
            Sonuç.
            Efsus yedi uyurların mekânı biçiminde tecelli eder.
Sultan Alâeddin sözünde durmuÅŸ ve Yemliha'nın mekânına ulaÅŸmıştır. Sıra Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle üç yüz dokuz yıl uyutulan müminlerin mekânını ihya ve inÅŸaa gelmiÅŸtir.
             Ki, ibretlik hayat hikâyeleri nesiller boyu aktarılsın ve müminler zalimlere boyun eÄŸmesin.
             En uzun günü yaÅŸayan Ashab-ı kehf bilinmeli ve mücadeleleri genç nesillere aktarılmalı.
             Ä°ÅŸte bu yönde bir çaba sarf etmiÅŸtir Sıddık Demir.
             “En Uzun Gün” yedi uyurları günümüze taşıma gayretinde olan Sıddık Demir’in çalışması.
             Belgesel roman olarak kaleme alınmış “En Uzun Gün”.
             Kitap bir rüya ile baÅŸlıyor ve yedi uyurların medfun oldukları mekânın tespitiyle bitiyor.
             Anlatıma göre ÅŸehzade Alâeddin sürgünde iken bir rüya görür ve saltanatla müjdelenir. Rüyasına giren ve saltanatını müjdeleyen Yemliha’ya karşı bir vefa duygusuna kapılır.
              Rüyasını etraftan gizler ve ilahi tecellileri bekler.
              Gün olur saltanat nasip olur ÅŸehzade Alâeddin’e.
              Bu olayların genç nesillere anlayabilecekleri bir dil ile aktarılması gerekir. 
              Sıddık Demir bu gayretin içindedir.
              Dünü günümüze aktarmak ve gençlerin idraklerine nakÅŸetmek.
              Bir edebi tür olan roman ile gerçekliÄŸi olan veya olmayan olaylar anlatılır. Sıddık Demir bu romanında gerçekliÄŸi olanı tercih etmiÅŸ.
              Ashab-ı Kehf ve ÅŸehzade Alâeddin’in saltanatı bir gerçekliktir. Bu iki gerçeklik romanın temel konusu olmuÅŸ ve MaraÅŸ ilimizin AfÅŸin ilçesindeki Ashab-ı Kehf mekânının yedi uyurlara ait olduÄŸunu anlatmaya çalışmıştır.
              Faydalı bir çalışma.
              Umulur ki, eksiklikleri giderilir ve yeni nesillerin daha çok istifadesine sunulur.
              Nesillerimiz geçmiÅŸimizden kopmuÅŸ ve kuÅŸaklara dönüÅŸmüÅŸtür.
              “En uzun Gün” gibi çalışmalar nesillerin deÄŸerleriyle buluÅŸmalarını saÄŸlar.
              Haydi deÄŸerlerin keÅŸfine ve “En Uzun Gün”ü okumaya.
              Selam ve sabırla…