08-11-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow bizde Åžehir denilince:
bizde Şehir denilince: PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
02-10-2008

bizde ‘Åžehir’ denilince:

                                Necmettin EVCÄ°
YerleÅŸik düzene tarımla geçildi. ‘Kültürün ilk formu ziraattır. Ä°nsan ancak toprağı iÅŸlemek ve önceden tayin edilemeyen istikbal için önceden tedbirler almak üzere bir yere yerleÅŸtiÄŸi vakit, medenî olmak için zaman ve sebep bulur.’(29) Tarım bir yandan özel mülkiyet kavramını diÄŸer yandan belli bir yere ait olmak anlamında topraÄŸa bağımlılığı getirdi. Birer olgu olarak yurt, vatan, ülke ve iktidar gibi kavramların varoluÅŸsal bilince dönüÅŸmesi daha sonra feodal karakter kazanan yerleÅŸik düzen kültürüyle mümkün olmalıdır.

Åžehir için yerleÅŸik olmak ÅŸarttır. Ancak her yerleÅŸim yeri ÅŸehir deÄŸildir. Bir yerin ÅŸehir özelliÄŸi kazanması oradaki insan ve yaÅŸam unsuruyla doÄŸrudan iliÅŸkilidir. Bu iliÅŸkinin niteliÄŸini nüfus olarak sayısal özellikten önce çoÄŸulculuk, çeÅŸitlilik, katılımcılık gibi çok önemli farklar belirler. Medine’nin ismi, hicret öncesinde ‘Yesrib’ idi. Yesrib o zamana kadar tipik bir Arap, Arami kültür özellikleri gösteren bir yerdi. Kabileler ve o kabilelerin kendilerine özgü adetleri vardı. Bu hemen hemen bütün bir Arap Yarımadasında böyleydi. Bunlar güçsüz de deÄŸillerdi. Hatta çölün derinliklerine kadar yerleÅŸmiÅŸ bedevi kabileleri oldukça da cengâverdiler. Kendilerine özgü kültürleri, ekonomileri vardı. Roma ve Sasaniler dâhil bölgeyi sömürgelerine almayı baÅŸaramamışlardı. Ama istenen ve özlenen bir medeniyet de kuramadılar. DediÄŸimiz gibi, çünkü yerleÅŸik olmak medeni olmak için yeterli deÄŸildi. Bilakis bu kabileler birbirlerine karşı zaman zaman eÅŸine az rastlanır ÅŸiddet uyguluyorlar, savaşıyorlardı. Yesrib’de kimi nüansları dışında benzer nitelikte bir yerdi. OturmuÅŸ, farklı olana açık olmayan, kültürel ve düÅŸünsel anlamda da içe kapalı bir yerdi. Hicretten sonra Müslümanlar oraya yeni bir unsur olarak girdiler. Bu tam manasıyla yeni bir unsurdu. Müslümanlar alışılmış toplum ÅŸemasının dışındaydılar. Onlar belli bir kabilenin üyesi deÄŸildiler. Belli bir kültürden de gelmiyorlardı. Tam tersine hemen hepsinin kökeni farklı kabilelere dayanıyordu. Ama taassuplarını Allah’a iman noktasında bir yana bırakarak yeni dine inanmışlar ve bu uÄŸurda kabileleri, ÅŸehirleri, en yakınlarını bırakarak Yesrib’e hicret etmiÅŸlerdi. O ikram edilmiÅŸ ÅŸehrin yani Mekke-i Mükerreme’nin tüm kapıları ÅŸehirli barbarlarca üzerlerine kapatılmıştı. Dinlerini özgürce yaÅŸama imkânı kalmadığı için, inançlarını yaÅŸayacakları yeni ÅŸartlar bulma amacıyla buraya gelmiÅŸlerdi. Bu geliÅŸ bir yönüyle Mekke’nin müÅŸrik zorbaların iÅŸgalinden kurtarılmasının da ilk kararlı hamlesiydi. BilineceÄŸi gibi fetih ‘açmak’ demektir. Fetihle; insanlığı her türlü putların tahakkümünden tevhidî özgürlüÄŸe kavuÅŸturmak için kurulan Mekke; tam manasıyla kuÅŸatılmış, derin bir körlükle içine kapanık hale getirilmiÅŸ Mekke, tekrar özgürlüÄŸe açılmıştır. Ä°ÅŸte Yesrib’e ÅŸehirlerin kalbini, nefesini, ruhunu, gözünü hakikate açan, açacak olan kutlu kiÅŸiler gelmiÅŸti. Yeni, o dönemin aktüel sıcaklığı içinde bahar rüzgârı gibi yepyeni unsurlar gelmiÅŸti. Bu insanlar gerçekten farklıydılar. Ä°nançlarıyla, hadiselere bakışlarıyla, algı ve deÄŸerlendirme tarzlarıyla, yaÅŸam, insan yorumlarıyla her ÅŸeyleriyle farklıydılar. Neredeyse o anki dünyanın tüm farklılıklarını içlerinde barındırarak, el ele, omuz omuza ama bir tek amaç etrafında ve birlikte yürüyerek, birlikte yaÅŸayarak gelmiÅŸlerdi. Bütün engelleri, bütün uzaklıkları aşıp. Açıkça belliydi ve görülüyordu ki, onlar hakikatte Mekke’yi geride bırakarak deÄŸil, yüreklerine bir medeniyetin tohumunu ekerek gelmiÅŸlerdi. Yesrib’de insan ve yaÅŸam gerçeÄŸi oldukça farklılaÅŸmış, çeÅŸitlenmiÅŸti. Artık orada daha çok köylerdeki yapıyı ifade eden tekçi yapı yerini sosyolojik anlamda toplum diyeceÄŸimiz çoÄŸulcu yapıya bırakmıştı. Bundan böyle orada sadece kalabalığı ölçüsünde deÄŸer bulan insan kütlesi deÄŸil; düÅŸünceleri, tavırları, yaÅŸama biçimleri önceden kestirilemeyecek tarzda hareketli, canlı bir doku oluÅŸtu. Bu parçalı mozaik bütünlüÄŸün adı ‘Medine’ olacaktı. Medine: Åžehir. Medine-i Münevvere: Aydınlanmış ve aydınlatan ÅŸehir! Ve ÅŸehirli olmak anlamında ‘Medenî’ denilecekti bundan böyle.

akla gelen ‘Medeniyet’ tir.

Ä°slâm ilk ÅŸehir devletini Medine’de kurmuÅŸtur. Ä°lk Anayasa sayılabilecek ‘Medine Vesikası’ ÅŸehirde var olan farklı unsurların birlikte yaÅŸama iradesi ve kültürü göstermeleri bakımından çok önemlidir. Bir yönüyle devlet toplum iliÅŸkisi kiÅŸi hak ve özgürlükleri odağında tanzim edilerek tam bir hukuk toplumu gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir.  Bizce buradaki ana espri devleti hiçbir grup için baskı mekanizmasına dönüÅŸtürmeden barış ve saygı düzleminde ÅŸehir yaÅŸamını tanzim etmektir. Ä°slâm ÅŸehri, inançların serbestçe yaÅŸandığı, hangi inanç gurubuna kim tarafından yapılırsa yapılsın her türlü baskının önlendiÄŸi özgürlük mekânlarıdır. Ä°lmi, fikri ve sanatsal çalışmaların serbestçe yapıldığı, herkesin toplum yaÅŸamına her alanda ve kategoride katıldığı merkezlerdir. Ä°slâm ve Müslümanlar, var oluÅŸun doÄŸal farklılığının teminatıdır. Müslümanlar kültür ve medeniyet açılımında insanlığın ortak paydasını ve mevcut mirası daima gözetmiÅŸ, deÄŸerlendirmiÅŸlerdir. ‘Müslüman hükümdarlar saray ve ibadethane inÅŸa ettirirken Hıristiyan ve Ä°ranlı ustalardan istifade etmiÅŸlerdir… Umumiyetle Hıristiyanlar kiliselerini muhafaza ettiler; hiçbir mânie rastlamaksızın, yeni kilise ve manastırlar yaptılar.’(30) Sadece insanların deÄŸil çevreye yapılan haksızlıklara da Ä°slâm izin vermez. Yani medeniyet insan merkezli olmanın ötesinde onu çevresinden ve doÄŸasından koparmadan deÄŸerlendiren bir anlayışın eseridir. Ä°slâm ÅŸehri çeÅŸitliliÄŸi, bozulmamış insan vasatında nezih iliÅŸkiler mutluluÄŸunu ifade eder. Åžehir farklılıklara saygı duyarak ortak yaÅŸam için ortak bir kültür ve anlayış geliÅŸtirmektir. Åžehir hayatı tüm farklılıkları kucaklayacak kadar geniÅŸ, esnek ve müsamahakârdır. Åžehirli tüm farklılığıyla beraber ÅŸehir gibi geniÅŸ, esnek ve hoÅŸgörülüdür. Åžehirli anlamında medeni insan derken de bir insanın öncelikle geliÅŸmiÅŸ zihinsel ve ahlaki özelliklerini öne çıkarırız. Ä°slâm’ın zihni ve ahlaki seviyesi ileri insanlarca anlaşılması daha kolaydır.

Hicret ve sonrasındaki yüzyılda Müslümanlar bütün bir yeryüzüne görülmemiÅŸ bir hız ve esenlikle beraber yayıldılar. ‘Fetihler, eski ÅŸehirlerin yapısını hiçbir zaman bozmadı. Fetih esas olarak savaÅŸçılar ve düzenli ordular arasında geçen bir olaydı. Bizans ve Sasani imparatorlarının baskısı altında inleyen halklar da fazla bir direnç göstermedi. Fethin bu kadar hızlı gerçekleÅŸtirilmesi, bu ÅŸehirlerin eski düzenlerini ve belirli özelliklerini koruyarak onların yeni yapılanmalarına uyum saÄŸlamalarını kolaylaÅŸtıran bir tür tekâmüle yardım etti.’(31) Ä°slâm adına uygun tarzda içeriÄŸi yani cihanÅŸümul barışı egemenliÄŸi altındaki her yere götürünce eski ÅŸehirler tahrip olma anlamında zarara uÄŸramadıkları gibi yaÅŸam seviyesinin yükselmesi adına çok ÅŸey kazandılar. Tabir yerindeyse Müslümanlar özellikle adalet, ilim, tefekkür, kibar ve nezih iliÅŸkiler, yardımlaÅŸma noktasında mefluç olmuÅŸ Åžam (DımeÅŸk), Kahire (Fustat) gibi ÅŸehirlerin yüzyıllardır sancıyla kanayan yaralarını sardılar. Özellikle 8. yüzyıldan sonra tam anlamıyla ÅŸehirleÅŸme hamlesi baÅŸladı. Ä°slâm inanç ve anlayışı her yerde kendi müesseselerine uygun mimari ve kent düzenlemelerini oluÅŸturmaya baÅŸladı. ‘9. Yüzyıldan itibaren Nizamiye ve sonraları Mustansiriye gibi büyük medreselerin kurulmasından önce, Dar’ül Hikmet ve Kütüphanesinin ve sonra da Dar’ül Ä°lm’in önemli sayıda öÄŸrenciyi bir araya toplaması BaÄŸdat’taki geliÅŸmeyi teÅŸvik eden bir faktör olmuÅŸtur. Tıpkı Avrupa’da olduÄŸu gibi, DoÄŸuda da 12. yüzyılda gerçek bir üniversite devrimi yaÅŸanmıştır… Bütün büyük ÅŸehirlerde hükümdarlar ve nüfuzlu kiÅŸiler tarafından öÄŸrenci ve öÄŸretmenlerin barınabileceÄŸi okullar (medreseler) kuruldu. Sorbone’un 13. yüzyılın başında ‘altı yoksul sanat ustası’ için yaratıldığını unutmayalım. 10. yüzyılda kurulan El- Ezher sayesinde Kahire’de entelektüel faktör bugün de önemini korumaktadır.’(32)

(29)- Will Durant, Medeniyetin Temelleri, s.15, çev. Nejat MuallimoÄŸlu, BirleÅŸik yay. Ank.1996) 
(31)-Jean-Louis Michon, “Dini Kurumlar”, R. B. Serjeant (EditörlüÄŸünde), Ä°slâm Åžehri, BM’nin düzenlediÄŸi bir sempozyum, Ä°st. 1992.
(32)-Nikita Elisséeff, “Fiziki Plan”, s.130, 131, Ä°slâm Åžehri, Ä°st.1992.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 02-10-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
122289871 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net