13-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow GEÇİCÄ° , GÖÇÜCÃœ YERLERÄ° TERKETTÄ°M
GEÇİCİ , GÖÇÜCÜ YERLERİ TERKETTİM PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 15
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
13-10-2005
1.
Hangi çevrede bulunuyor, hangi ortamı paylaşıyor olursanız olun son dönemde bir konunun ortaklaÅŸa tartışıldığını gözlemekte gecikmeyeceksiniz: DURUÅž Problemi. Umulur ki bu problemi çözmeye matuf tüm mevzi çabalar millet olarak bizi kendiliÄŸinden bir tutum alışa götürür. Elbette tutum alışımız gerçek bir bakış, gerçek bir karakter kazanmamıza baÄŸlı olarak önem kazanacaktır. Soruna ciddi manada çözüm arayışında gecikmemizi ÅŸimdilik bilinç noksanlığına verelim. Ama bir yandan da kendimize dönük iç eleÅŸtirilerimizi ihmal etmeyelim. Mehmet aydın ‘Ä°çe Kritik Bakış’ diyordu. Bir baÅŸka Aydın’ımız bu çerçevede yoÄŸunlaÅŸan kitabına ‘Kendimizi Tartışmak’  ismini verecekti (Selami Çekmegil).
Kendimizi yeniden tanımaya ve tanımlamaya dönük tüm bu çabaları taktirle karşılıyorum. Kendimizi tanımaksızın baÅŸkalarını tanıma ve tanımlama imkânı elde edemeyeceÄŸimiz açıktır. Bunun için bir ‘içerden bakış’ a mı gereksinim duyulacak? ‘Ä°çerden bakış’ dışardan ahkâm kesmenin karşıt anlamı ile kullanılıyorsa, o zaman içerden deÄŸil daha çok içten bakış gerekmektedir. Meseleyi içselleÅŸtirmemiÅŸ bir insan da içerden bakma becerisi gösterebilir. Bugün için içtenlik eksikliÄŸini duyduÄŸumuz en büyük erdemdir. Bir duyarlık ancak içten bakışla paylaşılır. Uzun yıllardır tarihsel, kültürel, düÅŸünsel anlamda kısaca varoluÅŸsal anlamda asil, köklü bir duruÅŸ ortaya konulamayışını içtenlik yoksulluÄŸuyla iliÅŸkilendirenler haksız sayılmazlar. Unutulmasın ki kiÅŸilik sahibi olmanın da, dinin de özündeki duygu budur.

2.
Nerdeyiz? Niçin böyleyiz? Böyle mi olmalıyız? Nereye gidiyoruz? Gitmeli miyiz? Bilmiyoruz. Her yeni günü, kendimizden koparılan bir parçayı gerimizde bırakarak eskittik. YaÅŸamak çözülmenin adı oldu. Oysa rengi solmuÅŸ ruhumuzu yeniden yeÅŸertecek öz suyunu bulmak ve ab-ı hayata ulaÅŸmak için diri, aÅŸkın çabaların adı olmalı deÄŸil miydi yaÅŸamak? Yüce varlığa dayanarak, varlıktan güç bularak daÄŸları iÅŸaret taşı bilen yörük edasıyla, yurdumu yüreÄŸime sığdırıp, yani imparatorluklar kadar geniÅŸ gönül taşıyarak, ruhumun korkusuz alanlarından geçip geçip sonu kendime varacak yolları inatla ve inatla aramanın adı olmalı deÄŸil miydi yaÅŸamak? Kumdan inÅŸa ettiÄŸimiz barınaklar zamanın rüzgarı karşısında bir bir eriyip gittiler/gidiyorlar. Millet olarak sıkı sıkıya baÄŸlı olduÄŸumuz deÄŸerler, diyalektik akışın global ve liberal süreci içinde kimilerimizde çoktan aşındı bile. Åžimdi onların çoÄŸu tamamen  biçimsel görünüÅŸleriyle yeni duruma entegre olmanın içeriksiz fiyakasıyla aldanışlarına ve aldatışlarına devam ediyor.  Bazen içten konuÅŸmakla dışardan ahkam kesmek arasında fark olmuyor. Ä°çin boÅŸ olduktan sonra dıştan hoÅŸ olmuÅŸ ne kıymeti var. Onlar ayaklarının altındaki toprağın kaymasıyla gelen ÅŸaÅŸkınlığı bile doyasıya yaÅŸayamayacaklar. Her defasında atı alan Üsküdar’ı geçmiÅŸ olacak. Uyandığınızda gün çoktan tükenmiÅŸ oluyor.

YaÅŸanılan altüst oluÅŸ esasen kendi algılarımızın, deÄŸerlendirme tarzımızın savrulmasıdır. Varlığımız, altımızdan kayacak toprak üzerinde muhkem kılınamaz. Her türlü dış etkinin tehdidi ve biçimlendirmesi altında kendimize özgü bir duruÅŸ ortaya koyamayız. Özgün karakterimizle kendimizi yeniden keÅŸfetmemiz, fark etme derinliÄŸi kazanmamız, yeniden yapılanmamız; duruÅŸumuzla, duruÅŸ yerimizle, duruÅŸ tarzımızla doÄŸrudan ilgilidir.  
Bakarkör olarak yaÅŸar olduk. Zihnimiz lüzumlu lüzumsuz sayısız ıvır zıvırların istilası, baskısı altında kendine gelmede zorlanıyor. YaÅŸanılan gereksizliklere bağışıklığımız ruh derinliÄŸimizi moloz yığınıyla doldurdu. Kendilerini çağın çer çöp yığını arasından kısmen olsun kurtarmayı baÅŸaranlar anlamın ve anlamanın heyecanını duyacaklardır. Bu sıcak heyecan aynı zamanda kendimizi yeniden keÅŸfetme faaliyetinin, doÄŸallıkla kendimizi yeniden yapılandırmanın soyluluÄŸunu taşıyacaktır. Hiç olmazsa gündelik yaÅŸantımızda bizi destekleyen bilincin kopuÅŸ ve kaymalardan olabildiÄŸince kurtarılmasıyla anlama ve fark etme gücümüz artacaktır. 

Birey bir yönüyle farkedendir. Bunu biliyorum. Seni farkedemeyiÅŸimin sebebi henüz kiÅŸiliÄŸine doÄŸru güçlü bir hamle yapamadığından deÄŸil. Yoksa ben mi bireysel varoluÅŸumu tamamlayamadığımdan seni fark edemiyorum? Sanmıyorum. Öyleyse kendini fark ettiremiyorsun. Fark etme ile fark edilme meziyetlerinden birini tercih yapma durumuyla karşılaÅŸtığında birinci seçeneÄŸi yani fark etmeyi seçiyorsan komplekssiz, sanatsal duyarlığa sahip bir kiÅŸiliÄŸe sahipsin demektir. Bu kiÅŸiliÄŸe sahip olmak belki doygunlukla deÄŸil ama mevcutla yetinmeyi bilen içten razı oluÅŸ haliyle yani mütmain oluÅŸla mümkün olmalıdır. Ä°çi kof benlikleriyle kendilerini kanıtlamak için olmadık ÅŸaklabanlıklar yapanlar baÅŸka nazarları üzerlerine çekmek gibi manasız gayretleriyle esasen varoluÅŸ sorunları olduÄŸunu açığa vururlar. Fark edilmeksizin fark etmek insana stratejik bir üstünlük saÄŸlayabilirse o zaman gizliliÄŸi mi yüceltmemiz gerekir? Hayır. Kendimizi görünür kılmak için seçtiÄŸimiz yer ve yöntemler iç dünyamızla zıt olmamalıdır. BulunduÄŸumuz yer, doÄŸrudan duruÅŸ yerimiz ve duruÅŸ biçimimizle, haliyle düÅŸünme tarzımızla birebir iliÅŸkilidir. O zaman bu iliÅŸkiyi bozmaksızın görülme, fark edilme çabası içine girmemizde ne sakınca var diyenlere bir sözüm olmaz. Bilakis kendimizi görünür kılmak için bir çaba bir çalışma içine girmemiz gerekecektir. Bu baÄŸlamda insanın kendini belli etmesi, gizlememesi gerekir. Belli bir olgunluk seviyesinde olanlar gür bir sedayla rengi solmuÅŸ yaÅŸamlara ses verebilirler. Kış uykusundaki ruhlar üzerine yüce daÄŸların çığını, çığlığını boÅŸaltabilirler. Yerinde, kıvamında kopmuÅŸ ses, yepyeni anlamlara ulanıp baÅŸka benlikleri de ses sahibi kılarak çoÄŸalır. ‘Beni bir ses sahibi kıl/Kefarete hazırım.’ Öyleyse ses ver bana nerdesin? Tüm uÄŸraÅŸlarına raÄŸmen göremiyorsam, görülmüyorsan bir iÅŸaret ver, iÅŸaret fiÅŸeÄŸi at gökyüzüne. Sözün kısası kendimi evelemeden gevelemeden açıkça ortaya koymalıyım. Gizli kimlik taşımıyorsam, orada ayrı burada ayrı bir kiÅŸiliÄŸim yoksa özetle maskesizsem, dümdüzsem, içimde ayrı bir adam büyütmüyorsam niçin kendimi gizleyeyim ki?


3.
Demek oluyor ki, durmam gereken yer ve oradaki duruÅŸ biçimim öncelikle doÄŸrudan düÅŸünsel donanımımla, algı tarzımla alakalı bir durumdur. Bu sebeple ‘Ben niçin buradayım?’ sorusuna gönül rahatlığıyla ‘Çünkü benim burada olmam gerekiyor’ diye cevap verebilmeliyim. Orada olmamı gerektiren bir zorunluluk hasıl olmuÅŸsa seçtiÄŸim yer ile varoluÅŸsal bir iliÅŸki içine girmiÅŸim demektir. Ben o yerle de bir anlam kazanıyorsam, o yer de benimle anlam kazanıyor olmuÅŸtur. Kurulan güçlü aidiyetlerin zayıflamaya baÅŸlaması ancak mevcut baÄŸları saÄŸlayan deÄŸerler ve derinliklerin yitirilmesiyle  mümkün olur. Bu baÄŸlamda mümkün olanı imkansız  kılma kararlılığı bize hiç kimseyle hiçbir pazarlık yapmaksızın ‘Bu  yer bize ait’ deme hakkını kazandıracaktır. Biz burada durmak, burada karar kılmakla baÅŸkasına ait yerde durmuyoruz. Kimin yerinde olmak istersiniz sorusu kendiliÄŸinden geçerliliÄŸini yitiriyorsa, baÅŸkasının deÄŸil sadece kendi yerimizde olma kararlılığımızdandır. Orada kim var? Gür bir sesle haykırabilirsiniz: ‘Ben varım.’ ‘Biz varız’ Artık o mekân bizim mekânımız, o konum bizim konumumuz olarak anılacaktır. DoÄŸru oturup eÄŸri konuÅŸalım; duruÅŸ problemini hamasi nutuklar çözemeyecekse, duruÅŸ yeri ve biçiminin varoluÅŸla ilgisi varsa gerçekten biz var mıyız? Ben var mıyım? O yere ve koÅŸullara baÄŸlı geliÅŸecek riskleri, külfetleri kaldıracak, göÄŸüsleyecek durumda mıyım? DeÄŸilse kendime bir yer deÄŸil olsa olsa hayalet ÅŸatosu inÅŸa ediyorum demektir. VaroluÅŸsal, tarihsel bir kararlılıkla ‘ben varım’ derken kim adına ve nasıl var olduÄŸumuzu da izhar ederiz bir bakıma. Bir baÅŸkası adına deÄŸil kendi adıma ve kendim olarak varım. Burada ne emaneten ne vekâleten bulunuyorum. Asaleten  buradayım. Tüm geçici, tüm göçücü yerleri terk ettim. Demek ki oraları kendime ait kılacak denli bir sevda oluÅŸmadı içimde, varlığımı varlığına katamadım, baÄŸlanamadım. Ä°çimin sükûn bulmadığı yeri iskân edemezdim. Belki de terk ettiÄŸim yerlerde varlığımı inÅŸa edeceÄŸim imkânları bulamadım. Ayağımın altından kayan topraklar üzerinde durdum.


4.
Beni yaÅŸam ve tarih içinde etkisiz kılmak isteyenler bana raÄŸmen duruÅŸ yerimi ve biçimimi tayin etmek isteyenlerdir. Anladım ki, baÅŸkalarının belirlediÄŸi yer ve zamanda kendim olarak var olamayacağım. Kendi düÅŸüncemi oluÅŸturamayacağım. Kendi aÅŸkım, kendi ÅŸarkım, kendi ÅŸiirim, kendi sevdam, kendi sesim, kendi sözüm, kendi dilim olmayacak. YaÅŸamımı baÅŸkaları programlayacak. Belki bunun için planlama teÅŸkilatları kurulacak. Sadece ekonomim, eÄŸitimim deÄŸil tüm boyutlarıyla gerçeÄŸim, düÅŸlerim planlanacak. DüÅŸümden biraz verip gerçek alacak, gerçeÄŸimden biraz satıp düÅŸ alacağım. Tasarımlara uygun rüyalar göreceÄŸim. Hiçbir zaman tedavüle sokulmayan. EÅŸim ve çocuklarım Pembe dünyalar merkezinden bana yeni hayatlar getirecek. O yeni hayatlarla pastel gülüÅŸler iliÅŸecek dudak kıvrımlarıma. Resmi bir bakış ya da. Yeni Hayat. Oh ne rahat. Orhan Pamuk’u okuyanların hayatında ne deÄŸiÅŸecek? Anketlerde yerim neresi. Verso duruÅŸumu nasıl tespit ediyor? Tepkim son seçimlere bendeki ÅŸiddetiyle yansıdı mı?

Yerim neredir benim?

Ben nerdeyim?

Ağır bir trafik kazasında başı sert cisimlere çarpan adam kaldırıldığı hastanede bir parça kendine geldiÄŸinde yarı ÅŸuurlu yarı ÅŸuursuz sorar: ‘Burası neresi? Ben nerdeyim?’ Demek ki, bulunduÄŸumuz yerin bilincinde olmak doÄŸrudan varoluÅŸsal boyutumuzla ilgili bir hadise. Bugün bir dokunuÅŸla duruÅŸumuz bozuluyorsa, yerimizi kaybediyorsak uzak ve yakın geçmiÅŸimizde travmatik bir süreç geçirdiÄŸimizdendir. Ä°çine düÅŸtüÄŸümüz veya düÅŸürüldüÄŸümüz anakroni biraz uzun sürmüÅŸ akıl tutulmasından olmalıdır.Yetenekleri körelmiÅŸ akıl ana sirayet edecek zindeliÄŸini yitirdi. An’ları yaÅŸantı ve bilince dönüÅŸtüremediÄŸimizden anlamsal çerçevemiz yenilenemedi, gevÅŸedi. Bu vahim durum beraberinde zihinsel kaymayı, zihinsel çökmeyi getirdi. Bir genelleme yaparak baktığımızda aydınımızın bu çöküntünün önünü alma yolunda kılını bile kıpırdatmadığını esefle gördük. Bırakınız çöküntünün önünü almayı, sayıları bir elin parmakları kadar az olanları istisna tutulursa aydınlarımız milletin, tarihin, kültürün içinde bir yeri ve duruÅŸu benimsemediler bile. Milletin ve deÄŸerlerinin karşısında hasmane bir yer, hayır doÄŸrudan doÄŸruya mevzi tuttular. Ä°deolojik tonları baskın resmi duruÅŸları eskiyip itibardan düÅŸtü. Åžimdi onlar halksız yönetimlerin haksız savunucuları olarak, halkın duyarlıklarını tedip etme onurunu, derin unutuÅŸlar/unutuluÅŸlar coÄŸrafyasında ebediyen taşıyabilirler. Bu sapmanın, bu kopmanın, bu ihanetin madalyası olarak onlar bu millet adına konuÅŸma haklarını ömrübillah yitirmiÅŸlerdir. En zor zamanlarda bile konuÅŸma ve aksiyon yükümlülüÄŸünü hakkıyla yerine getiren burada isimlerini an(a)mayacağım –birini anmadığımda diÄŸerinin hakkı, hatırı kalmasından çekindiÄŸimden- bir avuç aydın ise gönül iklimimizde solmayacak çiçekler olarak bize hep bir bahar yaÅŸattılar, yaÅŸatmaktalar. Uzun süren bütün kışları göÄŸüsledi Onlar. DuruÅŸları, duruÅŸ yerleri ve tarzları itibariyle birer mihenk taşı gibidirler. Her biri fırtınalı bir deniz akÅŸamında kayalara vurmuÅŸ bir gemiyi, gemideki insanların durumunu andıran hal-i pür melâlimiz karşısında ışıltılarıyla, içimizde varolma ateÅŸini yakan birer deniz feneridir. ‘Denizlerin yarasını iyi eden, denizlere doktor olan onlardır.’ Bir deniz feneri gibi duruÅŸları muhkem, belirgin olanlar, yol göstericilik hakkı ve vasfı kazananlardır. EleÅŸtirmek onların sadece hakkı deÄŸil ayrıca ödevidir de.
 DurduÄŸumuz yer ve oraya kesbettiÄŸimiz  ünsiyet bize kendimizi tanıma, baÅŸka olanı tanıma gücü veriyorsa samimi bakışın, iç bakışın, içten bakışın, eleÅŸtirinin kapısını açabiliriz demektir. Artık kendi algımızla, kendi gözümüzle fark edebiliriz. Kendi sözümüzü, söylevimizi hazırlayabiliriz. Kendimize ait düÅŸümüz, sevdamız olabilir. Yengimiz de yenilgimiz de bize aitse, dönüp dolanıp geleceÄŸimiz bir yer, bir duruÅŸ ve hareket noktamız varsa artık her yere gidebiliriz.Hatta istersek kaybolabiliriz. Kaybolmak bilinenler için söz konusudur. Kaybolanlar bulunur. Kendini bulmayanlar zaten kaybolmazlar.  KayboluÅŸumuzu bile iÅŸte o kendi yerimizle kanıtlayacağız. Öyleyse duruÅŸ yerimizi ve tarzımızı iyice belirgin kılma zamanı geldi mi dersiniz? Gelmedi mi daha?

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
124456704 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net