Sayfa 3 Toplam: 7
Nitekim, çok ilginçtir, Kur'an'ı Kerim, Hz. Musa kıssasını anlatırken, onun bir çobanlık deneyiminden bahseder.** Efendim, Hz. Musa, muhtemelen Medyen halkıyla alakalı, bir yerden geçerken bakıyor, iki kız çocuÄŸu gerilerde hayvanlarıyla durmuÅŸ bekliyorlar; öbür insanlar davarlarını suvarıyor. Diyor ki, 'nedir bu haliniz?' Diyorlar ki kızlar -Kur'an'daki zihnimde kalan haliyle aktarıyorum- 'biz öbür çobanların sulaması bitmeden sulamayız, onu bekliyoruz'. Herhalde bu bekleyiÅŸi uygun görmüyor Hz. Musa ve onların sürüsünü alıp, suluyor ve teslim ediyor. -Kur'an'da kıssalar anlatılırken detay anlatılmaz, olay sadece ana hatlarıyla, genel yönleriyle verilir- Kız çocuklarından birisi gelerek diyor ki, 'Babam ücretinizi vermek için muhakkak sizi görmek istiyor'... Hz. Musa gidiyor... Kız da Musayı beÄŸenmiÅŸ anlaşılan, Kur'an'da yiÄŸit falan gibi tabirler de geçiyor onun aÄŸzından. Tefsirler Åžuayb Aleyhisselam diye bahsediyor; kızların babası diyor ki Musa’ya, “bana 8 sene hizmet edersen kızımı sana veririm; 8 sene bana hizmet et. 10 sene de olabilir” diyor. Hz. Musa da, ahitleÅŸip, sekiz sene sonra kızı alıyor ve gidiyor...
Åžimdi bakın Cenab-ı Allah'la konuÅŸma meziyyetine, mazhariyetine nail olmuÅŸ Kelimullah resulümüzün, peygamberimizin böyle bir çobanlık dönemi oluyor... Bugün Metin kardeÅŸimiz bir hadisten bahsetti bana: 'Ben kuru et yiyen, davar güden bir annenin çocuÄŸuyum' diyormuÅŸ, Peygamberimiz (SAV). Bakın, peygamberimizde çobanlık iki ÅŸekilde tezahür ediyor. Bunu söylemekle Peygamberimiz, bir anlamda sanki bununla övünüyor; yani bu halktan, bu insanlardan, bu sade insanlardan biri olmakla övünüyor... Öbür taraftan, Onu küçümseyen, ‘bu bir çoban diyen’ bir takım Yahudi unsurlar var, onlara da bir cevap veriyor.
Demek ki çobanın Kur'an'da da ve Peygamberimizin misyonunda da böyle özellikle zikredilmesinin bir hikmeti olsa gerek. Onun için kafirler, 'böyle, içimizden biri mi peygamber olacak; senin benim gibi yiyip içen biri mi peygamber olacak!'*** derken burada çobanı simgeleyerek Kur'an'ın sadece derin keÅŸif sahiplerine, kariyer yapanlara hitap etmediÄŸine, herkese -ama insan olan herkese- hitap eden bir mesaj modu olduÄŸunu söylüyor. Ve bu mesajın ümmi bir çobana gelmesi, -bakın ümmi, akademik bir çalışması olmayan, biraz ticari deneyimi olan .. ama aklın zirvesinde insanlık modeli birine inmesi- Kur'an'ı AzimüÅŸÅŸan'ı böyle bir tipin de anlayacağının, tanıyacağının önemli bir iÅŸaretidir. Nitekim bu tezahür ediyor, benim kanaatime göre...
Åžimdi evvela ÅŸunu söyleyeyim: Ä°lmin önceliÄŸini, meziyetini aÅŸabilecek meziyet fazla yoktur. Ben ÅŸahsen ÅŸu anda -sizin gibi- ilmi bir düzey ifade eden, emeÄŸi geçmiÅŸ, bu alanda dirsek çürütmüÅŸ insanlar huzurunda bu halimle konuÅŸurken, teeddüp de ediyorum. Onu özellikle söyleyeyim... Ama ÅŸunu da ilave edeyim ki, halk arasında, birtakım hayat gerçekleriyle alakası olmayan, fildiÅŸi kulesinde nazariye üretir tarzda filozofi ifade eden akademik çalışmaların, bir anlamda, tedricen, bir baÅŸka ÅŸekilde Kur'an'ı anlamayı güçleÅŸtireceÄŸini de düÅŸünmek ihtimali geliyor aklıma. Neden? Çünkü Kur'an'ı iyi anlayabilmek için hayatı iyi tanımak lazım. Çünkü Kur'an hayatla bir bütündür. Kur'an gerçeklerle bir bütündür. Hayat kanunlarıyla bir bütündür: Cenab–ı Allah'ın iki kategori ayetleri vardır: kevni ayetler deriz, kavli ayetler deriz. Bu iki kategori ayetin arasını birbirinden ayıran tarz ve zihniyet Kur'an'a, hakikate en aykırı tarzlardan biridir. Çünkü neden? Birisi hayatın dönüÅŸünü, kainatın devri daim etmesini saÄŸlamak ve ona uygun halde devamını saÄŸlamak üzere Cenab–ı Allah'ın halk ettiÄŸi kanunlar, diÄŸeri ise bu devri daim içerisinde aklıyla tercih yapacak insanlara bu devri daime en iyi ayak uydurabilme ölçülerini ve umdelerini vermek üzere Allah'ın indirdikleri... Bu ikisini, birbiriyle çeliÅŸkili görmek mümkün deÄŸildir. Çünkü aynı vazıın, çünkü aynı yaratıcının eserleridir. Çünkü yaratıcı bu ayetleriyle bir nizam kurmuÅŸtur. Zaten diyor ki: 'ayetlerimiz arasında bir çeliÅŸki göremezsiniz'****. Ayetleri illaki Kur'an'a tahsis etmek doÄŸru bir yaklaşım deÄŸil. Nitekim mucizeler için ayet dendiÄŸi de vaki ve bizim fevkalade, ÅŸu hayatı idare eden kanunlara ayet dendiÄŸine muttali olduÄŸumuz da vaki. O halde iki ayet kategorisini birbirinden ayıran yaklaşım biçimi gayri Ä°slami'dir...
Onun için nerede 'din mi ilim mi?' diyen bir tartışma görüyorsanız bilin ki bu Ä°slami deÄŸildir. EÄŸer ilim bir gerçekliÄŸi ifade ediyorsa dini ondan ayrı görmek, dini gerçek dışı hayal ve hurafe diye tarif etmektir. Ä°slam bunu reddediyor. Çünkü Ä°slam hurafe düÅŸmanı bir din. Yok eÄŸer siz ilmi bir takım bilimsel tespitlere aykırı nazariyelerle ifade ediyorsanız o zaman da ilmi tanımıyorsunuz. Bir insanın zihni ürünlerine, ilim diyorsunuz demektir ki bu ilmi tanımamaktır... EÄŸer ilmi tanıyorsak ve eÄŸer Cenab-ı Allah'ın niteliklerini, vasıflarını da biliyorsak, bilmeliyiz ki ilimle din arasında çatışma ifade eden farklılıklar iddiası Ä°slami bir espri taşımıyor. Bu nasıl olur; mümkün mü yani? Mümkün deÄŸil. Yani ilmi gerçeklik diye, hakikat diye, doÄŸruluk diye alacaksınız, ondan sonra da din onun dışında birÅŸey olacak. Din ondan sonra ne olacak, sahtelik, hurafe olacak... Ä°slam niye ilmi takviye ediyor bu kadar. Bu böyle de onun için...
Bunun gibi “akıl mı nakil mi” diyen tartışmalar da, aslında bizim rahat dönemlerimizde Yunan filozoflarına özenilerek bir takım fantazi zevklerimizin, filozofi zevklerimizin tatmini için uydurduÄŸumuz nazari tartışmalardır. Akıl mı, nakil mi? Bunlardan biri gözse, diÄŸeri de o gözün göreceÄŸi obje. Gözün olmadığı yerde objenin ne hikmeti var, objenin olmadığı yerde göz neyi görecek. Akılla nakli birbirinin dışına attığınız zaman, birini yok ettiÄŸiniz zaman hayatın ne anlamı kalacak. O halde niçin akıl mı, nakil mi? Hem akıl hem nakil... Neden? Allah sadece 50 yerden fazla akıl kelimesini müÅŸtaklarıyla kullanarak hitap ediyor ve Kur'an'ı Kerim'in en çok vurgu yaptığı ÅŸey aklı kullanarak düÅŸünmeyi temin etmek... Ä°nsanın aslında birinci görevi, ilk vazifesi Kur'an okumak falan deÄŸil. Kur'an, devamlı Kur'an okuyor musunuz diye sormuyor... Ama, 'hala mı düÅŸünmeyeceksiniz?' diyor: Mesela Kur'an olayları anlatıyor, güneÅŸin doÄŸuÅŸunu batışını, zamanın dönüÅŸünü, aradaki yerlere iÅŸaret ediyor arkasından da söylüyor, 'hala mı düÅŸünmeyeceksiniz!', 'hala mı akletmeyeceksiniz!' diyor...
|