26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Sonsuz Ufuklara Açılmak
Sonsuz Ufuklara Açılmak PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
01-08-2008

DaÄŸları Ä°ÅŸaret Taşı Bilip Sonsuz Ufuklara Açılmak:
                                                         Necmettin EVCÄ°

GeçmiÅŸ evrelerde insan zamanı ve mekânı sınırsız kullanıyordu. Zamanı ve mekânı sınırlamamak güncel, anlamsız telaÅŸelerin meÅŸgalesinde bunalan insanların kolaylıkla anlayacakları türden bir özgürlük deÄŸildir. O nedenle belli bir yerde sabit kalmayarak yeryüzünün ulaşıldığı ölçüde imkân ve güzelliklerini keÅŸfetme yolculuÄŸuna çıkmak muazzam bir duygudur. Avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini düÅŸündüÄŸümüz insanlar, esasen böyle cesur, zengin açılımlar yapan kiÅŸilerdi. Ä°lk insan gerçek anlamda
yeryüzünü keÅŸif yürüyüÅŸüne çıkmıştı. SıradaÄŸlar, derin vadiler, uçsuz bucaksız ovalar, soÄŸuk ve sıcak bütün iklimler. Onun bakışında daralan, eriyen ufukları geride bırakıyordu. Anlatmaya gerek bile yok ki, bu keÅŸif serüveninde karşılanan bin bir zorluk, muhteÅŸem güzellikler, o insanların algı zenginliÄŸini birikimlerini zaman ve mekân boyutlarını özetle dünyayı algılarını deÄŸiÅŸtiriyordu.(24) Göçebe insanı düÅŸünce ve kültür oluÅŸmamış gibi algılamak o soylu atalarımız adına daha da önemlisi asıl bizim adımıza büyük bir yanlışlıktır. DaÄŸları iÅŸaret taşı bilip sonsuz ufuklara açılma bilgi ve cesareti gerçek anlamda umut ve bilgiyle donanmış kiÅŸilere özgü olmalıdır. Her durum(d)a intibak eden yetenek ve kabiliyette olmaları onların hayat pratiÄŸi ile zihin gücü bakımından ne kadar donanımlı, hazırlıklı olduklarını da kanıtlar. Onlar sadece bir yerli deÄŸil her yerliydiler. Onlar mekâna baÄŸlı kalmaksızın adeta deÄŸiÅŸik iklimlerin deÄŸiÅŸik zamanlarını da aşıp geçen kiÅŸilerdi. Böylece düÅŸ dünyaları geçmiÅŸ ve gelecek tasavvurları fevkalade mükemmeldi. Gerek gördükleri zaman ve ihtiyaçları ölçüsünde dünyayı deÄŸiÅŸtiriyorlardı. Zorunlu olarak kullandıkları aletler, yanlarında taşıdıkları eÅŸyalar; besledikleri, binek olarak kullandıkları hayvanlar yaÅŸamları için gerekliydi. Onun dışında yerleÅŸik bir hayata yönelmeyiÅŸlerini, onların uygarlık kuracak ÅŸehirler inÅŸa edecek bilgi ve birikimden yoksunluÄŸa baÄŸlamak isabetli yaklaşım gibi gözükmüyor. Bir yere ait olma duygusunun insan tabiatı üzerindeki etkisi ne oranda belirleyici ise en az onun kadar kendini bir yere ait hissetmeme de o ölçüde kimlik ve karakter oluÅŸumunda belirleyici faktördür. Birinde belli bir yeri yurt ederek orayla var oluÅŸsal baÄŸlantılar kuran, diÄŸerindeyse yurdunu yüreÄŸine yerleÅŸtirip düÅŸlerinin sınırında gezinen dinamizm. Bütün bu deÄŸiÅŸik coÄŸrafyaların deÄŸiÅŸik zaman ve imkânlarını yaÅŸayıp da kültürsüz kalmak imkânsızdır. Ama yeryüzünün olanca geniÅŸliÄŸi içinde zamanı ve mekânı daraltmanın bir anlamı yoktu. Ä°stifadelerine amade kılınmış bütün bir yeryüzü sonsuzluÄŸunu bırakıp, dar mekânlara ve doÄŸal olarak dar zamanla hapis olmak onların ruh dünyaları ile örtüÅŸmeyen bir durumdu. Bu gün bile birçok göçer kavimlerin psikolojileri incelendiÄŸi zaman aynı saiklerle karşılaşıyoruz. Türkler de uzun yıllar göçer olarak yaÅŸadılar. Asya steplerinden Anadolu’ya Suriye ve Ürdün’e, çölün derinliklerine kadar yer yer bu yaÅŸam tarzının sürdüÄŸü görülmektedir. Bu insanların anlama-kavrama tarzlarının fevkalade ileri olduÄŸunu biliyoruz. Hatta çoÄŸu zaman bu göçer (veya konar- göçer) yaÅŸama biçiminin onların zihin düÅŸ ve düÅŸünce dünyalarında çok mükemmel etkiler yaptığı da söylenebilir. Göçer kavimler belki ancak ÅŸehirde ve yerleÅŸik bir toplumun üreteceÄŸi uygarlıklar kuramamışlardır. Bu onların doÄŸrudan yaÅŸama biçimleriyle ilgili bir durumdur. Tıpkı yerleÅŸik hayata geçmiÅŸ insanların, göçer psikolojisinden farklı davranış ortaya koydukları gibi ama rahatlıkla söyleyeceÄŸimiz bir ÅŸey var ki o da kesinlikle göçer kavimlerin kültürler ve uygarlıklar arasında aracılık ve taşıyıcılık yaptıklarıdır. Son zamanların önemli müslüman düÅŸünürlerinden Lahbabi, insanlık tarihinde, yerleÅŸik siteler hayatının anormal ve ârızîyi temsil ettiÄŸini söyledikten sonra ÅŸu tespiti yapar: ‘Belli baÅŸlı ilk hayat tarzı daimi göç, yani insanların maddi yüklerini olduÄŸu kadar tanrılarını, mevsimlik bayramlarını, folklorunu, tekniÄŸini vs. kendileriyle birlikte taşıdıkları uzun süreli yer deÄŸiÅŸtirmeler olmuÅŸtur.’(25) YerleÅŸik yapı deÄŸiÅŸik unsurları ihtiva ettiÄŸi ölçüde kültür ve düÅŸünce üretir ama aynı zamanda o duraÄŸan niteliÄŸinden dolayı bir yandan da kültürel körelme ve yozlaÅŸma baÅŸlar. Ä°ÅŸte tam bu esnada burayla oranın, bu zamanla öbür zamanın buluÅŸması birleÅŸmesi yani farklı zaman ve farklı mekân arasında insanın hareket etmesi gerekir. Kültür ve uygarlıklar bu nitelikli hareket olmaksızın kurulamazlar.
Her yaÅŸam tarzının, kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır. YerleÅŸik düzen insanı, hayatı daha kolay yaÅŸar. Fakat tek düze bir yaÅŸamdır bu. Ä°nsanlar göçer olur ya da yerleÅŸirken hangi muharrik sebeplerle hareket ederler, soyut dünyalarında ne tür deÄŸiÅŸimler olur?  Göçerlikte hayatın zor koÅŸullarına göÄŸüs germek için mekân deÄŸiÅŸtirip daha elveriÅŸli ortamlar bulma çabası zaruretken, yerleÅŸik düzende mekân hep sabit kaldığından deÄŸiÅŸen ÅŸartlara göre yapılan hazırlıklar ÅŸartların olumsuz etkisini azaltmayı amaçlar.
Göçer toplumları ancak ÅŸehirli toplumlara özdeÅŸtirilecek bir uygarlık düzeyinin gereklerini ölçü alarak deÄŸerlendirmenin doÄŸru olmadığı kanaatindeyiz.  Tersine bu yaÅŸam tarzı yerleÅŸik düzene geçildiÄŸi takdirde insana ve yaÅŸama problemleri aÅŸma ve çözme noktasında eÅŸsiz bilgiler, beceriler kazandırması bakımından büyük imkânlar sunmaktadır. Yine çoklarının sandığının aksine göçebe insanı anlayışsız, barbar deÄŸildir. Barbarlık inanç ve ahlaki deÄŸerlerin niteliÄŸiyle ilgilidir. Ä°nanç ve ahlak her türlü iliÅŸkinin ana belirleyeni olmuÅŸsa köy de olsa, kent de olsa orada barbarlıktan eser kalmaz. Yok, eÄŸer varlığa saygı yönünde hassasiyet kalmamışsa maddi olarak en geliÅŸmiÅŸ kentler bile insanı yalnızlaÅŸtıran, yozlaÅŸtıran, yabancılaÅŸtıran giderek barbarlaÅŸtıran devasa düzeneÄŸe dönüÅŸüverir. Bu kentler aÅŸkı, inancı, erdemi, maneviyatı öÄŸüten koca birer deÄŸirmendir. Bu vahim geliÅŸmenin daha ilk belirtilerini gördüklerinde sonradan yaÅŸanacak cinnetler, cinayetler mahÅŸerini kestirdiklerinden olmalı ki, baÅŸta Tolstoy, onun da öncesinde natüralist düÅŸüncenin öncülerinden Rousseau, kentlerin yaÅŸanmazlığını ifade ve itiraf ederek köylere dönüÅŸü salık vermiÅŸlerdi. Hazreti Ali’ye de (r) kadılık yaptığı bilinen Ä°bn-i Åžüreyh’in evlilik hikâyesi bu konuda çok sevimli bir örnektir. Åžimdi bu öyküyü uzunca anlatacak deÄŸilim. Ama hatırımda kaldığınca bir dava için göçer bir bedevi kabilesine giden BaÅŸkadı orada gördüÄŸü bir kızı istetir ve evlenmek nasip olur. Bir yanda koca eÄŸitimiyle, bürokrasideki yeri ile koca Ä°bn-i Åžüreyh, diÄŸer tarafta göçer çadırında büyümüÅŸ bir kız. Bir süre sonra Kayınvalide ‘Kızımdan memnun musun oÄŸlum?’ diye sorar Åžüreyh’e. Aldığı olumlu cevap üzerine Anne ‘Nasıl memnun olmazsın oÄŸlum, o Cennet Evinde büyüdü’ der. ‘Cennet Evi ne demektir?’ sorusuna aldığı cevap Kadı’yı ziyadesiyle mutlu eder: ‘Peygamber’den (s) ‘Ä°çinde Kur’an okunan ev cennet evidir’ dediÄŸi rivayet olunmuÅŸtur. Kızım içinde Kur’an okunan çadırda büyüdü.’
 Göçer toplulukların her an deÄŸiÅŸen durumlar karşısında; bilincinin, algı ve intibak yeteneÄŸinin son derece kıvrak ve atak olması gerekir, tabir yerindeyse yürümek hep yürümek bir yaÅŸam tarzı olduÄŸuna göre, durmak bir düÅŸme sebebi gibi algılanabilir. DoÄŸallıkla durmayan, hep hareket halinde olan insan tabiatı giderek her duruma hazırlıklı olduÄŸu için esasen bildiÄŸimiz anlamda yaÅŸamın önünü tıkayan tabular edinmez. Zihin her an aktif olmak durumundadır. O nedenle yerleÅŸik feodal düzenlerin tersine, bu yaÅŸam tarzının insan iliÅŸkileri içinde her türlü düÅŸünceye fazlasıyla ihtiyaç duyulur. Bu yapı ve oluÅŸum, yerleÅŸik düzen için sadece bir imkân ve elveriÅŸli bir alt yapı deÄŸil, ayrıca ÅŸehirlere canlılık ve dirilik getirecek taze bir ruh ve zihin halini ifade eder. O nedenle göçer toplumların yerleÅŸik hayata geçtikten sonra kurdukları ÅŸehirler hep canlı ve dinamik ÅŸehirlerdir. Bir göç dalgası sonrasında kurulan veya göç alarak büyüyen ÅŸehirler zengin, dinamik bir karakter edinirler. Sadece göç eden unsurların uyum saÄŸlayacağı bir ortam sunmak deÄŸil, yeni ve aktif unsurları da kendi potası içinde absorbe ederek onları kendi yaÅŸamına taze kan olarak katmak da ÅŸehirlerin sarıcı, etkileyici gücünü gösterir. Åžehir bu yeni ve farklı unsurları kendi özgün açılımı için bir ÅŸans olarak kullanır. Bu kaynaÅŸma ve karşılaÅŸtırma, farklı yapıları; birbirleri içinde, karşısında ve birbirleri nezdinde gözden geçirilmelerini kaçınılmaz kılar. Her unsur kendini diÄŸeri üzerinden yeniden keÅŸfeder. Fazlalıklar, eksiklikler son derece yararlı ve yapıcı sentezler, analizler sonucu doÄŸal bir analojiyle tespit edilir. Normal ÅŸartlarda yeni, taze bir coÅŸkuyla var olmaya yönelen yaÅŸam iradesi aranan uyumu bulur. Bulmak zorundadır. YerleÅŸikler için yeni olanı içselleÅŸtirme ve onlara uyum saÄŸlama, gelenler içinse ÅŸehir yaÅŸamına intibak etme kültürel, kitlesel uyumun ifadesidir. Uygarlık kavramından çıkarılacak ilk anlam bu doÄŸrultuda bir anlayış olmalıdır.  Belki bu sebeple ilk yerleÅŸik Türk kavmine ‘uygarlar’ anlamında Uygurlar denmiÅŸ olmalıdır.(26) Bütün bu anlattıklarımızdan da anlaşılacağı gibi, yerleÅŸik hayata geçme aÅŸamasında göçer kavimlerin fazla uyum sorunu yaÅŸamamaları onların intibak kabiliyetlerinin yüksekliÄŸi sebebiyledir. Sonra, onlarda kliÅŸeleÅŸmemiÅŸ, kliÅŸeleÅŸmesine neredeyse imkân olmayan esnek yaÅŸam telakkisi ve tasavvuru yeni duruma göre hemen ve çarçabuk biçimlenecek mahiyettedir. Türkler bu konuda çok ilginç örnektir. Gittikleri her yerin kültür ve yaÅŸayışına kolaylıkla uyum saÄŸlamış, yerli unsurlara eklenmiÅŸlerdir. Belki en farklı açılımı Asya’dan Anadolu’ya göç sürecinde yaÅŸamışızdır. BilindiÄŸi gibi Türklerin Asya’dan Anadolu’ya göç tarihleri aynı zamanda MüslümanlaÅŸma sürecidir de. Ä°slam ile gerçek anlamda kiÅŸilik ve kimlik bulan Türkler yurt edindikleri Anadolu’yu Ä°slamlaÅŸtıracaklardı. BaÅŸta Selçuklu deneyimi olmak üzere Anadolu’da medeniyetler kurmaları ve kökleÅŸtirmeleri fazla zor olmadıysa bu Ä°slam’ın onlara saÄŸladığı ruh ve kültür üstünlüÄŸü yanında yüzyıllardır hareket halinde yaÅŸamanın verdiÄŸi aktiflik, kararlılık, dirilik ve teÅŸkilatlanma becerisi sayesindedir. 


(24)-Mukaddime, (Halil Kendir çevirisi) C.1, s.197.
(25) -Lahbabi, age., s.29.
(26)-KaÅŸgarlı Mahmut, ReÅŸidüddin ve Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın, bu ad üzerine yaptıkları açıklamalar birer halk etimolojisi olmaktan öte bir deÄŸer taşımadığı’ yönündedir. (Bkz. Türk ansiklopedisi, C.33, s. 148, MEB.) Uygurlar’ın yarı göçebelikten yerleÅŸik hayata geçen ilk Türk kavmi olduÄŸu bilinmektedir.(Bkz. Türk Dili ve edebiyatı ansiklopedisi, C.8, s. 473, Dergâh yay. Ä°st. 1998) Yine ‘Uygur’ adına 974 yılında bir Çin kaynağında ‘ÅŸahin gibi dolaÅŸan, hücum eden’  anlamı verilmiÅŸtir. ‘Uy’ un ‘Akraba- Müttefik’ten geldiÄŸi ve ‘On Uygur’ adının da bu ittifak manasında olduÄŸu bildirilmiÅŸtir. (Prof. Dr. Ahmet TaÅŸağıl, “Türk Tarihinde Uygurlar”, Türkler, C.2, s.213, 216, 227, 233.) Yeni Türkiye yay. Ank. 2002

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 01-08-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111687480 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net