25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Yeryüzü: YaÅŸam İçin Ä°deal Mekan
Yeryüzü: Yaşam İçin İdeal Mekan PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 8
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
20-07-2008

Yeryüzü: YaÅŸam için ideal mekân
                                      Necmettin EVCÄ°

Yeryüzü dünya yaÅŸamı için ideal bir mekândı. Ä°nsanın ve diÄŸer tüm canlıların ihtiyacı olan her ÅŸey en ufak ayrıntısıyla var edilmiÅŸti. Ä°nsan bütün bunların gerekli bilgisiyle donatılmıştı. Hayatını sürdürmek ve geliÅŸtirmek için gerekli olan her ÅŸey doÄŸada, akıl ve yetenek ise kendisinde vardı. Belli ölçüde deÄŸiÅŸtirme iradesine de sahipti. O yeryüzünün efendisiydi. Asil bir varlık sorumluluÄŸuyla diÄŸer varlıkları ve yeryüzü nimetlerini kullanıyordu. DoÄŸa sırlarını ona açıyor, o da sırrını çözemediÄŸi durumlarda doÄŸanın gizli ÅŸifresini çözüyordu. Bozmak, tahrip etmek yoktu. Modern akıl doÄŸanın
ÅŸifrelerini çözücü deÄŸil kırıcı iÅŸlevle kodlanmıştır. Evet, çaÄŸdaÅŸ insan da yeryüzünün ÅŸifresine vakıf oluyor, ama çözerek deÄŸil sökerek,  kırarak! Bu kelimelerde ÅŸiddet var, tahrip etme var. Ä°lk insan atalarımız yeryüzünün sırlarını sadece zorunlu sayılacak amaçlar için deÅŸifre ediyor, imkânlar oluÅŸturuyorlardı. Åžifre kıranlar ise doÄŸayı sınırsızca, sorumsuzca ÅŸurasından burasından parçalayıp koparmaktadır. Amaçsız sayılacak bir deÄŸiÅŸim ve o deÄŸiÅŸimin yine anılmayacak ölçüde manasız zevklerine varmak, çokluk vardıktan hemen sonra kullanıp atmak için neredeyse yeryüzünün ciÄŸerleri, ana damarları paçavra gibi söküldü. Bu bilgiyle-bilgisizlikle deÄŸil doÄŸrudan sorumlulukla ilgili bir hadise. Materyalist modern insan kendi bozgunculuÄŸunu gizlemek için ilk insanı idraksiz nazarlara ne kadar yabanıl ve geliÅŸmemiÅŸ olarak lanse etmeye çalışırsa çalışsın artık bir yaÅŸam biçimine dönüÅŸen barbarlığını ve vahÅŸetini gözden kaçıramamaktadır. Dünya kurulalı beri böyle global ölçekte acımasız vahÅŸet görmemiÅŸtir. Genel anlamda bir evrim söz konusudur ama illa da kategorik bir tasnifle izah edeceksek bu ilkellikten tekâmüle deÄŸil, tersten ilkten ilkelliÄŸe doÄŸru olmalıdır. Ä°nsanlık ilk evrelerinde ne kadar bilgili ya da cahildi ayrıntılı bilemiyoruz ama bu denli soykırım bu denli açlık yaÅŸanmıyor olmalıydı. Ä°nsanlık tarihi boyunca çıkan savaÅŸlarda ölenlerin toplamı sırf iki dünya savaşında, hatta belki son dünya savaşında ölenlerin toplamından daha az olduÄŸu söylenmektedir. Üstelik o savaÅŸlarda ölenler çoÄŸunlukla kadın, çocuk, kundakta veya henüz doÄŸmamış bebelerden oluÅŸan halklar da olmamalıydı.
Bir ÅŸey daha var akıllı varlık olarak insan elbette doÄŸadaki güç ve enerji kaynaklarını kullanacaktı, kullandı. Modern insan kendi paradigması ve sentetik standartlarıyla ilk dönem insanlarını gözden düÅŸürücü tarzda eleÅŸtirirken hep kendi ölçütlerini kullanmaktadır. Adeta neolitik ve kalkolitik dönem insanlarının niçin otobanlar yapmadıkları, dijital ve uydu sistemlerini niçin kurmadıkları, niçin apartman ve asansör kullanmadıkları, neden elektrik ve doÄŸal gaz döÅŸemedikleri, yollara ve kavÅŸaklara niçin trafik ışıklarıyla düzenlemedikleri, neden telefonu icat edemedikleri ÅŸeklinde bir eleÅŸtiri getirmedikleri kalıyor. ÇaÄŸdaÅŸ insan niçin maÄŸarada oturmuyorsa, niçin sofrasındaki balığı bizzat denizden avlayarak deÄŸil de marketten alıp getiriyorsa, niçin New-York sokaklarında atıyla iÅŸyerine gitmiyorsa, iÅŸte tersten aynı sebeple önceki dönem insanları da haberleÅŸmelerini e-mail yoluyla yapmıyorlardı. Çünkü onlar yaÅŸamın tam ortasındaydılar, tam orta yerinde yaÅŸadıkları yaÅŸamın gerekleri bunları ve bu ihtiyaçları zorunlu kılan standarda gerek hissettirmiyordu. Çam ormanlı yamaçlarda kurulu bir köy ya da kent için bu gün bile yaÅŸamsal gerekliliklerin ne olduÄŸu bellidir. Çatalhöyük (Konya), Alacahöyük (Çorum), AliÅŸar (Yozgat) veya Aslantepe’de (Malatya) ya da Maldia’da, HattuÅŸaÅŸ’ta yaÅŸayan insanlara niçin televizyon icat etmediklerini üstelik bunun seri üretimini niçin yapmadıklarını sormak bu yönde bir beklenti içinde olmak, aptallığın ta kendisidir. ÇaÄŸdaÅŸ insan aptallığı ile övünebilir. ÖvündüÄŸü aptallığı kendine özgü bir böbürlenme ile akıllılık hatta medeniyet de sayabilir.
Tarihin belli bir dönemine kadar insanlar yaÅŸamları için gerekli olan teknolojiyi ürettiler. Onlar teknoloji ile hayatlarını kolaylaÅŸtırmak istiyorlardı. BaÅŸka bir ifade ile teknolojinin kendilerine egemen olmasına izin vermediler. Binlerce yıl öncesinde Çinlilerin ve Mısırlıların matematik, astronomi, fizik gibi bilimlerde ne kadar ileri gittiÄŸini hepimiz biliyoruz. Demir ve tunç bulunmuÅŸtu ve hayatın her anında ve alanında kullanılacak tarzda alet ve eÅŸya haline getirilmiÅŸti. ÖrneÄŸin Çin’de pusula vardı, ilk matbaanın orada kurulduÄŸunu da biliyoruz. Barut kullanılıyordu. Bu kadar ileri bir uygarlık, imkânları olduÄŸu halde batıda kullanılan ÅŸekliyle azmanlık düzeyinde bir teknolojik geliÅŸmeye yönelmedi. Ayrıca Mısır’da oldukça ilerlemiÅŸ bir bilim ve teknoloji olduÄŸunu bilmekteyiz.  En son Müslüman toplumlar fen bilimlerinde ve sanayi üretiminde zamanlarına göre müthiÅŸ atılımlar yaptılar. Ama bunları insan yaÅŸamını anlamsızlaÅŸtıracak ve tehdit edecek ölçüde kullanmak hiçbir zaman akıllarından geçmedi. Çünkü onlar yeryüzünde Allah’ın kulu ve halifesi oldukları sorumluluÄŸuyla hareket ettiklerinden, nereye kadar gideceklerini nerede duracaklarını çok iyi biliyorlardı. Aynı ya da benzer tutum diÄŸer Asya uygarlıkları, örneÄŸin Çinliler Hintliler, Babürlüler için de söylenebilir. Bu konulara duyarlılığıyla bilinen çok sevdiÄŸim bir arkadaşım anlatmıştı; (sanırım çıkardığı ‘YeÅŸil Çevre’ isimli dergisinde de bunu anlatmıştı, orda okumuÅŸ olmalıyım): Avrupalı bir çikolata üreticisi, Kızılderili kabilesini gezerken ince çubuklardan sepet ören yaÅŸlı yerlileri görür. O an çikolatalarını bu sepetler içinde pazarlarsa daha otantik ve ilgi çekici olacağını düÅŸünür. Sepeti kaça sattığını sorar adama, “Bir dolar” diye cevaplar yerli. “Peki” der sanayici “bundan bin tane yaparsan tanesi kaça olur?” “O zaman tanesi iki dolar olur” cevabına çok ÅŸaşırır iÅŸ adamımız. “Ä°yi ama” der “daha çok aldığım zaman fiyat ucuzlamalı deÄŸil mi?” Kızılderili’nin cevabı oldukça manalıdır: “Ben bundan her gün bir tane ya da birkaç tane yapıyorum, bana yetiyor. Bu benim yaÅŸama biçimim ama size bunlardan binlerce yaparsam o zaman yaÅŸama biçimimi deÄŸiÅŸtirmem gerekecek. Sadece benim deÄŸil, belki bu köyün yaÅŸama biçimi deÄŸiÅŸecek.” Ä°ÅŸte bu örnekte fark etmemiz gereken önemli incelikler vardır. Artık teknoloji yaÅŸama biçimimizi, giderek insan var oluÅŸumuzu deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Hatta dillere pelesenk olan kavram ile söylersek, insan soyunun evrim sürecinde yeni bir tür olma aÅŸamasına girmiÅŸ olduÄŸu bile söylenebilir. Evet, bu insan o insan deÄŸildir, bu insan ölçüyü kaçırmış dengeyi bozmuÅŸtur. Bu insan dünün nerede duracağını nereye kadar gideceÄŸini bilen insanından ve o insanın dünyasından ayrı ve uzaktır. Bu insan yeryüzünden kendinden ve varlıktan kopmuÅŸtur. Bu insan çökmüÅŸ, kaybolmuÅŸ, tükenmiÅŸtir. Gerçek ve korkunç bir yabancılaÅŸma yaÅŸamaktadır. Bu yabancılaÅŸmayla kendini tanıyamaz olmuÅŸtur. O ilkel diye bir bakıma suçlamaya çalıştığı has insan, gerçek anlamda kendi varlığıdır. O saf insana bir dönebilse içinin derinlerinden bir yerde mutlaka var olması gereken o insanın sesini o insanın ruhunu bir duyabilse kurtuluÅŸu için ilk ciddi uyanışı ve atılımı da yapmış olacak. Büyüsü bozulacak ÅŸeytanın. Ve o zaman en önemli ÅŸeyini hatırlayacak: Ä°nsanlığını. Belki o zaman deÄŸiÅŸen varlığı ile beraber yeni, baÅŸka bir sürece giren bu hercümerç tekrar medeniyete doÄŸru evirilecek. DeÄŸiÅŸen ve baÅŸkalaÅŸan insanla beraber, dünya da deÄŸiÅŸip baÅŸkalaÅŸarak medeniyetten baÅŸka bir evreye girme yolunda hızla ilerlemektedir. Bu evre neye, nereye yakın; neye nereye uzaktır? Belki barbarlığa yakındır belki eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ zulümlere ve insan dışılıklara yakındır. Ama kesin olan bir ÅŸey var ki oda bu evre medeniyete uzaktır.
Ä°lk dönem ÅŸehirleri de günümüz ÅŸehirleri gibi insan, yaÅŸam ve doÄŸa iliÅŸkilerinin en rahat ve dengeli sürdürülecek yerlerde kuruldu. Bu ÅŸehirler zamanlarının koÅŸullarına ve çevresel imkânlara göre barınma, savunma, iktisadi ve estetik ihtiyaçları karşılamaya en elveriÅŸli yerlerdi. Yani ÅŸehirlerin kurulmasında bu bireysel ve toplumsal ihtiyaçların belirleyici olduÄŸu söylenebilir. Günümüz ÅŸehirlerini önemli yaÅŸama ve cazibe merkezi kılan unsurlar da üç aÅŸağı beÅŸ yukarı aynıdır. Ä°lk ÅŸehirlerden günümüzdeki modern ÅŸehirler sürecine, uygarlığın serüvenini incelendiÄŸinde, genel anlamda ÅŸu süreçleri belirleyebiliriz. Serbest yaÅŸam alanları, ırmak boyları, denizlerin keÅŸfi ve okyanusların keÅŸfi. Ä°lk ÅŸehirler deÄŸiÅŸik coÄŸrafyalarda oranın doÄŸa özelliklerine baÄŸlı olarak kurulmuÅŸ olabilir. Daha sonra ÅŸehirleÅŸmenin ırmak boylarında geliÅŸtiÄŸini görüyoruz. Bu süreç insanların suyu daha çok kullanmaya baÅŸladıkları dönemdir. Dicle Fırat havzasında Mezopotamya uygarlıkları, Nil havzasında Mısır, Ä°ç Anadolu’da Kızılırmak ve YeÅŸilırmak bölgesinde Hitit ve Firigya uygarlıkları hep ırmaklara baÄŸlı geliÅŸmiÅŸlerdir.

Yorum
Yazar bir açık 2008-07-21 21:42:05
bu hikayede beni ilgilendiren kısmı kızılderilinin bilge sözleridir.insanın hayatını değiştirecek anlar olur ama bu değişimi yaşayabilcek zamanı yoktur insanın ellerindeki değerlerin korunmasını ister.medeniyet değişim demek değildir.yazınız için teşekkür ederim
Yazar Fahri açık 2008-07-22 01:20:56
ÅžehirleÅŸme ile, ırmaklar arasında doÄŸrudan baÄŸlantı yoktur. Tarımın yol açtığı yerleÅŸik hayat, akarsu kenarı olmak zorundadır. Åžehirler ise, ticaret hayatının geliÅŸmesine baÄŸlı geliÅŸen, merkezi ve kavÅŸak noktalardır. Bugünün de en geliÅŸmiÅŸ ÅŸehirleri, ticari liman ÅŸehirleridir. Şöyle, dolaylı bir baÄŸ kurulabilir. Ticaret hayatının geliÅŸimine etki eden, coÄŸrafi ortamın uygunluÄŸu yanında, çevredeki üretim çeÅŸitliliÄŸi ve verimliliÄŸi, zenginliÄŸidir. Akarsularda buna etki eden bir faktördür. Ancak, verimli topraklar ile bütünleÅŸmez ise, bir anlamı kalmaz. Oda yetmez, canlı ticaret hayatı olmadan, canlı ticaret hayatına özellik arzeden konum olmadan, ÅŸehir olmaz. 
 
Kızılderili hikayesinde anlam benim aklımda şöyle kalmış: Birkaç taneyi boÅŸ zamanlarımda yapıyorum. O kadar çok yapmam gerekirse, bütün deÄŸerli zamanımı alacak.. 
 
Bize egemen olan teknoloji deÄŸil, teknolojiye egemen olanlar ve onların inÅŸa ettiÄŸi iliÅŸkilerdir. BaÅŸaÅŸağı getirmiÅŸsiniz bazı ÅŸeyleri.  
Yazar girisim açık 2008-07-23 16:45:21
Yazıyı okuyunca 'bunu eleÅŸtirmem gerekir' diye düşündüm. Neresini eleÅŸtirmeliyim deyince de belirgin bir kısmı aklıma gelmedi. Bunu Fahri Bey yeterince yapmış galiba. 
Yeryüzü yaÅŸamak için ideal mekan olsaydı, insanoÄŸlu cenneti aramazdı diye düşünüyorum. Demek eksik kalan bir yanı var. Cennet arayışı olmasa insanın dünyadaki varlığını anlamlandırmak mümkün olmazdı. Zaten yeryüzünün imarına yol açan da budur. Her insan ya da fikirde belirginleÅŸen cennet tezahürü, buna göre yeryüzünü ÅŸekilendirmektedir. 
Günümüzün dünyası ideal olmaktan oldukça uzaktır. GeçmiÅŸte doÄŸan her insan, uzun boylu bir çaba gerekmeden hayatını idame ettirebilirdi. Günümüzdeyse 20 sene tahsil yapmak, 30 sene ev almak için çalışmak, geri kalan kısmında da çocuklarının geçimini saÄŸlamak için harcamak zorundadır. Bunların hiç ideal ÅŸartlar olduÄŸunu düşünmüyorum. Kapitalizm dünyayı yaÅŸanmaz bir yer haline getirmiÅŸtir. Ãœstelik dönüşü mümkün olmayan bir yoldur bu... 
Raci D.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 20-07-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111665601 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net