25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow SEVDAMIZ DAVAMIZDI VII (TEREKE MÄ° TÄ°RYAK MI)
SEVDAMIZ DAVAMIZDI VII (TEREKE Mİ TİRYAK MI) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 10
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
06-07-2008
SEVDAMIZ DAVAMIZDI                                   
 Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu
               VII
TEREKE MÄ° TÄ°RYAK MI

M. Said Çekmegil benim için bir üstat, bir aÄŸabey, bir yol göstericiydi. Ailemle aramın açılmasına sebebiyet veren ÅŸeyler öÄŸreniyordum ondan. Çünkü benim ailemden aldığım bir din terbiyesi ve ahlak vardı zaten. Babamın, Siirt’in galiba Tillo kasabasında ikamet eden, aslen Arap kökenli bir ÅŸeyhi vardı. ÇoÄŸu kere babam onu ziyarete gider, laf aramızda bir hayli hediye götürürdü. Malatya’nın en iyi kayısılarından falan. Bazen de o zat bizi ziyarete gelirdi.  Evimiz bir ÅŸölen/ tören meclisine dönerdi. Daha ziyade köylü kılıklı bir yığın mürit, babamın zaten eski bir tekkeden bozma olan geniÅŸ odasına dolardı. DoÄŸru düzgün Türkçe konuÅŸamayan ÅŸeyh efendi ile (adı Alaeddin idi)
Kürtçe  konuÅŸulurdu. Sabahlara kadar onlara hizmet ederdik. Çay, yemek, meyve aklınıza ne gelirse. Babam eÄŸer ÅŸeyh bizde misafir ise, sofradan kuÅŸ sütünü bile eksik etmezdi. Åžeyh efendi zaten bilmediÄŸi dilimizi pek konuÅŸmaz, daha çok namaz kılar ve sürekli adına zikir dedikleri bir takım ritüelleri yerine getirirlerdi: “Hey ya hey, hu hu hu” gibi sözler söylerlerdi. Mesela hatırımda kalan bir ifade ÅŸöyleydi: “Dahilek ya Hüsamettin!” O zamanlar manasını bilmediÄŸim bu ifade, babamın odasındaki duvarda asılı bir tabloda da aynen yazılıydı. Hüsamettin meÄŸer babamın ÅŸeyhinin de ÅŸeyhi imiÅŸ. Sonradan öÄŸrendiÄŸime göre “YetiÅŸ ya Hüsamettin, yardım et ey Hüsamettin” gibi bir manası varmış o sözün. Bizimkilerin inancına göre, bir mürit, iradesini babamın ÅŸeyhi gibi bir efendiye baÄŸlarsa eÄŸer, artık ona karada ölüm yok demekmiÅŸ. Zira bu gibi ÅŸeyhlerin Allah yanında hususi bir yeri olurmuÅŸ. Yani sizin anlayacağınız ve açıkçası onların Allah’a nazı geçermiÅŸ. Bu yetkiyle müritlerine ÅŸefaat ederek, ahrette Allah huzurunda bir takım günahlarını affettirme kudretleri varmış. Böyle söyler, bunları konuÅŸur, laf aramızda sabahlara kadar babamın odasını ter kokuturlardı.

Benim Malatya Fikir Kulübünde daha çok Çekmegil’in anlattıklarından, öÄŸrettiklerinden devÅŸirdiÄŸim yeni bilgi, bilinç ve anlayışım, çok kısa bir süre zarfında artık babamınkiyle göÄŸüs göÄŸse çarpışmaya baÅŸladı. Babam, ÅŸeyh efendinin halifesi sıfatını taşıyordu. Bu sebepten Åžeyh efendinin bulunmadığı zamanlarda, en az haftada bir kez, adına zikir denilen seanslar bizzat bizim evimizde yapılırdı. O tarihlerde evden dışarıya taÅŸan seslerden ötürü, evimiz sıkça polis tarafından gözetime alınırdı. Hülasa benim iç dünyamdaki çatışma artık dışa da taÅŸmaya baÅŸlamış, hatta kısmen annemi, çoÄŸunlukla kardeÅŸlerimi de etkiler olmuÅŸtu. Artık biz, babam gibi düÅŸünmüyor, onlar gibi inanmıyorduk. Eve gelen misafirlere her ne kadar hizmette kusur etmiyorduysak da, iÅŸin içine gönlümüzü katamıyorduk. Zaten ben artık evde de deÄŸildim. Haftada iki defa fikir sohbetine katılıyor, geri kalan zamanlarda da gecelerimi Sofular Kahvesi’nde, arkadaÅŸlarla sohbet ederek geçiriyordum. Eve gelmemelerim ve babamın fikirlerine karşı duruÅŸumun, aileme göre, elbet tek bir müsebbibi vardı; o da Said Çekmegil idi. Babam da annem de benim, artık onların oÄŸlu olduÄŸumu söylüyor, güya beni aÅŸağılıyorlardı. Üstelik Çekmegil’in zaten ÅŸehrin geniÅŸ kitleleri arasındaki ÅŸöhreti olumsuzdu. Halk partililer onu sevmiyorlardı. Muhafazakârlar ise “eski köye yeni adet” getirmesinden ötürü hasımca davranıyorlardı. Konu komÅŸuya ÅŸikâyet ediliyorum, mahallenin imamı tarafından uyarılıyordum. Biz Malatya’da gariptik; güya Çekmegil gibilerin kim olduÄŸunu bilemezdik. Onlar meÄŸer çok tehlikeli(!) insanlarmış v.b.

Fikir kulübü çalışmaları sürdükçe anlıyordum ki etrafımdaki insanlar, hatta babam ve onun arkadaÅŸları, dini, kendilerine miras kalmış bir mülk gibi algılamaktalar. Yahut ona bir tiryaka baÄŸlanır gibi, yani alıştıkları için bir tiryakilik olarak sıcak bakmaktalar. Oysa din, bize her vakit bir bilinç aşısı yapan, kendimizi sürekli yenilemeyi telkin eden, deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümlerin iradesini elimize veren bir hayat nizamıydı. O din ki, doÄŸrudan hayatımızın her seviye ve safhası konusunda, bize bir seçme hürriyeti tanıyor, ama kendisi de bir yol gösteriyordu. Biz, hür bir biçimde, yollar arasından, istersek bu yolu yani Hak Din’in yolunu seçebiliyorduk. O, bize miras kalmış bir tereke deÄŸildi. Çünkü mülk Allah’ındı ve Allah ona mümin kullarını mirasçı kılacaktı. Bu sebepten ancak hür iradeleriyle seçenler için bu mülk, bu yeryüzünün bütünü mescitti. Bu yol en kısa, en salim, en eriÅŸtirici, en kolay, en sahih, insan fıtratına en yatkın ve en kurtarıcı, hayatımız, kavgamız ve davamız idi. Ve mirasyedi toplumun sürdüre geldiÄŸi alışkanlıklar, bağımlılıklar, itikatlar ve temayüllerden bir hayli farklı ve yüce bir ruh, bir dinamizm, bir ÅŸuur ve bir aksiyon taşıyordu.

Ailem ile aramdaki makas açılıyordu. KardeÅŸlerim benim istikametimde zihnen ve kalben ÅŸekilleniyordu. Ben artık Çekmegil’in oÄŸlu muydum? Öyle ise Selami aÄŸabeyi kıskanabilir miyim?

Latife bir yana, onca zaman (tarih ve saat olarak aslında fazla sayılmaz, tanışmam ile Malatya’dan ayrılmam arasında 6 yıl var; sonraki yıllar ancak türlü vesileler ve yaz tatillerinde görüÅŸebildik) zarfında duygularını belli ettiÄŸine pek rastlamadığım Said aÄŸabeyin, yalnız ve sadece (çok seyrek olmasına raÄŸmen) Selami aÄŸabey Malatya’ya geldiÄŸinde, “bizim Selami mi gelmiÅŸ” der ve gözlerinin içi parlardı. Eh belki biz gençler iÅŸte o seyrek vakitlerde her halde Selami aÄŸabeyi kıskanmışızdır.

Bizim fikir kulübü tezgâhından (tabir caizse) aldığımız, Çekmegil’den öÄŸrendiÄŸimiz yeni yepyeni bir soluklanma imkânı idi. Lakin asla bir ideoloji asabiyeti deÄŸildi. Bir iddiaya baÄŸlılığın saÄŸladığı esaret, köleleÅŸme ve boyun eÄŸme de deÄŸildi. Tam aksine yine tabir caizse bir tür kendini kullanabilme, daha doÄŸrusu kendini tanıma ameliyesiydi. BaÄŸlanmaların, burkulmaların, eÄŸilmelerin cüceleÅŸtirdiÄŸi bir haleti ruhiye edinmedik orada biz. Bazılarının zannettiÄŸi gibi, inançlarımız, kör kabuller üzerinde yükseltilen yapılara hiç mi hiç benzemiyordu. Biz orada Allah’tan baÅŸkası önünde eÄŸilmemeyi, dik durmayı öÄŸrendik. Ä°nsanı iki ayağı üzerinde duran, kerametli bir varlık olarak tanıdık. O insan ki beslenmek ve hayatiyetini sürdürmek maksadıyla, besinlerin bulunduÄŸu mıntıkalara, tıpkı hayvanlar gibi aÄŸzını götürmez, beslendiÄŸi kaynaÄŸa doÄŸru eÄŸilmez, besinleri elleriyle tutarak, onları kopartarak, onlara egemen olarak aÄŸzına ve önüne getirir. Bunun için sadece ve her vakit ellerini kullanırdı. O insan ki elleri ile ve kaba gücünü kullanarak ürettiklerine alelade ÅŸeyler gözüyle bakardı. O insan ki ellerini ve zihnini birlikte kullanarak ortaya koyduÄŸu ÅŸeylerde bir seçkinlik bulunurdu. Elleri, zihni ve kalbini müÅŸtereken kullanarak o insan yaratıcı bir kimlik sahibi bile olabilirdi.

Asırların biriktirdiÄŸi ve birçok Müslümanın zihnini kirleten, dünyaya boÅŸ verdiÄŸini söyleyen, bir lokma bir hırkaya rıza gösteren, yaratılanı sırf Yaratandan ötürü hep hoÅŸ gören meskenet ve zillet telakkisi, bizim gözümüzde kelime anlamı ile “alçak” gönüllülüktü. Allah’ın “en güzel bir surette/ kıvamda” yarattığını söylediÄŸi insan tekini, böylesine alçaltan bir bakış açısı bizce artık gayrı Ä°slâmi idi.

Akıllığın yerine aÅŸkı veya gönlü yerleÅŸtiren düalist mantık bize uzaktı. Biz Allah Kitabından kalbimizin akletme faaliyetine yüklediÄŸi anlam ve deÄŸeri öÄŸrenmiÅŸtik. Aklı hor gören bir anlayışsızlığın Ä°slâm ile bağı kopmuÅŸtur. Çekmegil’in en ziyade zikrettiÄŸi âyetlerden birisi mealen ÅŸu idi: “Allah, aklını güzel çalıştırmayanları pislik içerisinde bırakır.” (yunus:100)

Yorum
Yazar haticeselva açık 2008-07-07 09:49:50
Babamın gözlerindeki o ÅŸefkat ışıltılarını, hasta olduÄŸu dönemlerde bizi bile fazla tanımazken Metin abinin onu ziyarete geldiÄŸinde görmüştük. Hatta özellikle muhabbetle bahsederdi kadim dost, vefakar kardeÅŸimiz diye.. 
Biz mi kıskanmalıydık acep. 
Selam ve dua ile.. 
 
iletiÅŸimden geldi...
Yazar admin açık 2008-07-17 21:20:30
üye olamadığı için sitemize Metin bey kardeÅŸimizin yazısı ile ilgili olarak iletiÅŸimdin gönderilen bir yorumu ısrarlı rica üzerine aÅŸağıya dercediyorum. Müşahit rumuzu ile yazan ama belliki muhiti tanıyan sayın okurumuzDiyor ki:  
 
"Sait Abi, Geçen yüzyılın en deÄŸerli Müslüman düşünürlerinden biriydi. Hayatı, okumak, düşünmek, fikir üretmek ve yoÄŸun bir mücadele içinde geçti. O sadece tasavvufla ilgilenen, bazı çevrelerde kaynaklanan hurafelerle mücadele etmedi. Onun yaÅŸadığı mahalde tasavvufu Ä°slam diye bilenler vardı; sadece onları ikaz ediyordu. Ancak mücadelesi bundan ibaret deÄŸildi. Böyle olmadığı yayınladığı eserlerinden de anlaşılır. Eserlerinden bazılarının isimleri şöyle:Sünnet-i Seniyye, Münevver Anlayışımız,,Milliyet Anlayışımız,Tetkiklerde Metod, Bilginin Gücü, Siyaset Anlayışımız,Diyalektik, ÇaÄŸdışı vs bunlar ve saymadığım bir çok eseri tasvvufi konuların dışındadır. O kendine özgü çeÅŸitli konularda eser vermiÅŸ deÄŸerli münevver insandı. Tasvvuf konusu Türkiye'de eski önemini yitirmiÅŸtir. Ancak okunduÄŸunda görecektir ki Sait Abi'nin eserleri Müslümanlar için her zaman aydınlatıcı bir fener olarak varlığını sürdürecektir." 
 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 07-07-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111658285 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net