25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow SEVDAMIZ DAVAMIZDI VI- (TENKÄ°D Ä°BADETTÄ°R)
SEVDAMIZ DAVAMIZDI VI- (TENKİD İBADETTİR) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 8
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
22-06-2008
SEVDAMIZ DAVAMIZDI
Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu
             VI
TENKÄ°D Ä°BADETTÄ°R
Necip Fazıl ÅŸehrimizde yeni bir konferans verecektir. Malatya Fikir Kulübü resmen açık deÄŸil. Hadisenin arka planında Çekmegil var. Ancak taÅŸra ÅŸehrinde bir konferans düzenlemek, deveye hendek atlatmaktan çok daha zor bir iÅŸtir. Ya bir resmi ve ÅŸaibesiz dernek, yahut en az yedi kiÅŸilik bir tertip heyeti adına, önce emniyete müracaat edeceksiniz. Ardından her gün takipçisi olacaksınız. Çünkü böyle bir etkinliÄŸi gerçekleÅŸtirip, insanları düÅŸünmeye sevk etmeyesiniz diye, devlet olmadık engeller çıkarmaktadır karşınıza. Konferansı veren kiÅŸinin yedi ceddinin fotoÄŸrafı, iyi hal kâğıdı, ikametgâhı, sabıkasızlık belgesi, daha akla hayale gelmeyecek bir yığın mazeret sıralanırdı. Bin bir güçlükle kopartılan izinden sonra, sıra hadisenin afiÅŸe edilmesine gelirdi.
Bu sefer de belediye ile karşı karşıya kalırdınız. AfiÅŸ asacağınız bir yer gösterilmeliydi önce. Sonra bu ilana mahsus rüsum, damga pulu masrafları v.s. Hülasa burnunuzdan getirirlerdi. Ama yine de Malatya Ekolünün elinden kurtulamazlar, sonunda razı gelirlerdi.

Necip Fazıl o yıllarda birçok ÅŸehir ve kasabada konferanslar vermektedir. Her gittiÄŸi yerde din, iman, Allah lafızlarına susamış insanlar, Necip Fazıl’ı dinlemiyor adeta seyrediyorlardı. Zaten esasen Necip Fazıl da çok içi dolu bir ÅŸeyler söylemiyordu. Ama muhteÅŸem konuÅŸuyor ve nasıl ediyorsa salonları coÅŸturuyordu. Her ÅŸehirde onu ya “Büyük Ä°slâm Âlimi” veya “Büyük Ä°slâm Mütefekkiri” ünvanı ile afiÅŸe ediyorlardı. Çekmegil sayesinde Necip Fazıl Malatya’da ömründe ilk defa ÅŸöyle takdim edilmiÅŸti: “Büyük DoÄŸu’nun Mana Åžairi, Usta Oyun Yazarı Necip Fazıl Åžehrimizde.” Malatya’da o tarihlerde mevcut iki adet Chevrolet taksiden birisi, inanmış bir insana aitti. Biz de o taksiyi kiraladık ve üzerine bir hoparlör yerleÅŸtirerek, ÅŸehirde dolaşıp konferansın reklamını yapmaya baÅŸladık. Mikrofon benim elimdeydi ve yukarıdaki cümleyi tekrar edip duruyordum: “Büyük DoÄŸu’nun Mana Åžairi…” Belediyenin önüne geldiÄŸimizde zabıtalar otomobili durdurup bizi susturmak istediler. Bizim sokak sokak dolaÅŸmamız ve üstadı reklam ediÅŸimiz zaten çoktan ÅŸehirde çalkalanmaya baÅŸlamıştı bile. Zabıtalara bir türlü laf anlatamıyorduk ki, birden, ÅŸehrin kabadayısı, benim de yakın dostum (ismi lazım deÄŸil) yanı başımızda bitiverdi. Zabıtalar, herkes onu iyi tanıyordu. Hemen otomobile bindi ve bana dedi ki “Devam et”. Ben daha bir ÅŸevkle bağırmaya baÅŸladım, otomobil yürüdü, zaptiyeler ardımızdan baka kaldılar.

Necip Fazıl ÅŸehirde kendisinin bu ÅŸekilde anons edilmesinden son derece memnun oldu. Bu ifadelerin kimin başının altından çıktığını iyi biliyordu. AfiÅŸi görünce heyecanla: “Ä°ÅŸte bu! Dedi, “ben buyum, beni ne diye Ä°slâm âlimi filan ÅŸeklinde anons ederler, anlamıyorum.”
Mehmet Said Çekmegil üstatla ne vakit buluÅŸsak, görüÅŸsek, rastlaÅŸsak, ille de fikri bir mütalaa ile meÅŸgul bulurduk onu. Derhal ve hiç ara vermeksizin hadiseye, mütalaa ve muhakemeye bizi de katar, aynı mevzuda bizlerin de kanaatine baÅŸvurur, ısrarla bir ÅŸeyler söylememiz için teÅŸvik ederdi. Onun yanında susan, hiç konuÅŸmayan, mütalaalara katılmayanların bir itibarı yoktu. Fikrini söyleyeni, kendini, iddiasını savunanı çok severdi. Öyle ki Malatya Fikir Kulübünün o emsalsiz metodunu burada aktarmadan geçmek büyük eksiklik olacaktır.

Aktardığım gibi bizim oturumlarımızda herkesin konuÅŸma mecburiyeti vardı. DeÄŸil mi ki bir fikir sohbetine hasbel kader katıldınız, o vakit ortaya atılan mevzu hakkında ille de bir ÅŸeyler söylemek zorundaydınız. Üstelik oturumu yönetmek üzere bir reis seçildikten sonra, ayrıca bir de süre oylaması vardı. Birinci ve ikinci turlarda katılımcılar kaçar dakika konuÅŸma hakkına sahiplerse, o da oylanırdı. Böylece her katılımcı herkesle aynı süre hakkına sahip olurdu. Bu yüzden büyüklere daha çok laf söyleme yetkisi filan verilmezdi. Farzı muhal katılımcılardan herhangi birisi o gün konuÅŸulan mevzu hakkında, bir bilgi ve kanaate sahip deÄŸildir. O zaman kiÅŸi, sıra kendisine geldiÄŸinde, medeni bir biçimde, hiç utanmadan, kimsenin kınamasına aldırış etmeden, ucuz hesaplar peÅŸine düÅŸmeden, büyük bir gönül rahatlığı içerisinde, “ ben bu mevzuda bir ÅŸey bilmiyorum, yahut söyleyecek bir söz bulamıyorum” demeli, diyebilmeliydi. Sonuçta bu da bir medeni cesaret iÅŸi ve sahiden insanı eÄŸiten, yetiÅŸtiren, olgunlaÅŸtıran güzel bir davranış biçimiydi.

Ä°slâm âleminde asırların biriktirdiÄŸi bir zihniyet kirlenmesi vardı ve bu görmezden gelinemeyecek kadar çirkin ve rahatsız edici bir biçimde açığa çıkmıştı. Merhum Mehmed Akif’in diliyle söylersek: “Gönül incitme de neyi istersen becer.”  Ä°nsanlar güya birilerinin kalbini kırmamak maksadıyla bir takım uyarılardan uzak durmayı, yanlış, eksik, kusur ve kabahatleri görmezden gelmeyi marifet bilmekteydiler. Elbet böyle yapmakla bir nice hakkı çiÄŸnediklerini ve nice hakikati örttüklerini unutuyorlardı. Gönül incitmemek, kalp kırmamak, kimseyi küstürmemek, herkesi hoÅŸnut etmek gibi manasız, adaletsiz ve malayani bir tutum sanki iyi ahlak ve takva modeli olarak gösteriliyordu. Tıpkı Aliya Ä°zzetbegoviç merhumun tespitinde olduÄŸu gibi… O der ki: “Müslüman dünya bir nice zamandan beri maalesef büyüklerini, önderlerini, ileri gelenlerini, faziletlilerini över ve yad ederken, onları sürekli yapmadıkları ÅŸeylerle hatırlarlar: iÅŸte kimsenin kalbini kırmazdı, karıncayı dahi incitmezdi, herkes kendisinden memnundu gibi… oysa övülmeyi hak eden insan yaptıkları ile anılmalıdır.”
Benzer bir hadise yaÅŸamıştık. Galiba Mersin ilinden ÅŸehrimize Müslümanlar gelmiÅŸti. Çekmegil’i ziyaret ettiler. HoÅŸ beÅŸten sonra Çekmegil, onların ne kıratta insanlar olduklarını anlamıştı. Misafirler bir ara kendi ÅŸehirlerinde çok âlim, çok fazıl, çok mübarek bir zatın varlığından bahsettiler. Aşırı övgü üstadı rahatsız edince, hayıflanır gibi yapmış ve ellerini dizine vurarak “vah vah” demiÅŸti, “ÅŸimdi o bahsettiÄŸiniz zatın ömrü herhalde hapislerde geçmiÅŸtir?” Misafirler ÅŸaşırarak “ne münasebet o hiç hapis yatmadı” dediler. Üstat bu kez “öyleyse insanlar sürekli ona hakaret ediyor, hakkında iftiralar atıyorlardır” deyince, içlerinden lahavle çekip rahatsız olan arkadaÅŸlar bunu da reddettiler. Üstat, bu zatın polis tarafından takip edilen biri olup olmadığını, bir sürü düÅŸmanın bulunup bulunmadığını, hayatta acı çekip çekmediÄŸini, sordu. Cevaplar hep olumsuzdu. Bu zat ne acı çekmiÅŸti, ne düÅŸmanı vardı ne de polis tarafından takibata uÄŸramıştı. Ya neydi? “O karıncayı incitmeyen mübarek bir adamdı.”
Üstadın son sözlerini kendi cümlelerimle ÅŸöyle özetleyebilirim; elbette bir hayli hiddetlenerek söylemiÅŸ olmalı bunları: “desenize siz bana riyakâr, yaÄŸcı, alçak bir adamı, mübarek birisi diye tanıtmaktaydınız. Bu zat Allah Resulünden de mi daha hayırlı, daha iyi birisi ki, O sahici mübarek Resulün maruz kaldığı zulüm ve düÅŸmanlıklar saymakla bitmez. Bir insan nasıl herkesi memnun etmesinden ötürü mübarek bir zat olarak anılır?”
Türk edebiyatında benim yaÅŸadığım tarihler itibariyle tenkidin ibadet olduÄŸunu söyleyen tanıdığım ilk ve tek müellif M. Said Çekmegil’di.

Ä°LGÄ°LÄ°SÄ°NE NOT:
Yazarımız Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu’nun son eseri ZÄ°HNÄ° KARIÅžIKLAR Ä°ÇÄ°N
ALIÅžKANLIK REÇETESÄ° Beyan Yayınları arasında çıktı.

İsteme Adresi: Beyan Yayınları, Ankara Cad. 49/3 34410 Cağaloğlu/ İstanbul.

Tlf: 0212 5127697

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 24-06-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111671832 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net