20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow esas olan yaÅŸamı çoÄŸaltmaktır
esas olan yaşamı çoğaltmaktır PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 6
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
20-06-2008
ESAS OLAN YAÅžAMI ÇOÄžALTMAKTIR

                                                         Necmettin EVCÄ°
Medeniyet yaÅŸamsal ihtiyaçları karşılamak için insanın fıtri gerçekliÄŸiyle örtüÅŸen çözümlerin kurumsallaÅŸan olgusudur. Farklı telakkiler, tasavvurlar, dinler ve ideolojiler bir medeniyete diÄŸerinden ayırıcı çizgiler veya renkler katabilir. Bütün farklı eleman ve motiflerin medeniyet olgusu içinde temsil ettikleri katma deÄŸer hangi oranda doÄŸru, ne ölçüde tutarlı olmaları gerekir? Medeniyetin gözettiÄŸi doÄŸruluk ve tutarlık felsefi anlam ve açılımıyla var olmayabilir ama hayati ve insani karşılıklarla bir gerçeklik oluÅŸturmaları zorunludur. Sürekli yenilenerek yaÅŸam ve insan realitesini karşılamak, kuÅŸatmak medeniyeti var kılan özellik olmalıdır.

Esas olan hayat ve insandır. Hayat tüm veçheleriyle dünyayı ve insan gerçekliÄŸini kuÅŸatan dinamik bir uzamdır. Mahiyeti gereÄŸi yaÅŸamın bir tek güzergâhı olmaz. O düÅŸünemeyeceÄŸimiz kadar esnek, kıvrak, çeÅŸitlidir. Her ÅŸey yaÅŸam içinde akar. YaÅŸam içinde var olur geliÅŸir. YaÅŸam her ÅŸeyi sarar, kuÅŸatır. Dünyada algıladığımız hiçbir ÅŸey ona denk deÄŸildir. O ancak kendisidir. Her varlık, her olgu yaÅŸama kendi üslubuyla katılır. YaÅŸam tüm katkılara, katılımlara yer verecek geniÅŸliktedir. YaÅŸamın ÅŸurada baÅŸlayıp burada biten belli bir sınırı mevcut olmamıştır. O sınırlandırılmak istense bile cıva gibi kendisine bir yol bularak yeni- farklı akışlar, yönelimler oluÅŸturur. Bakarsınız ki o akışlar sonunda tüm sınırlamaların, kısıtlamaların duvarını zorlamakta veya yıkmaktadır. Bu yönüyle yaÅŸama karşı çıkmak varlığa karşı çıkmaktır. Birbirinin gerçeÄŸini ve doÄŸasını zorlamadıkları zaman orada insanın, hakikatin, medeniyetin yolu açılmış olur. Var oluÅŸun esasında sonsuzluk ve özgürlük vardır. YaÅŸam ve varlık bu iki noktada ve bu iki nokta için birbirini besler. Son tahlilde hepimiz ve her ÅŸey yaÅŸam içinde var olmaktayız. Medeniyetle iliÅŸkisi bakımından yaÅŸam kavramını öne çıkarmamız önemlidir. Evet, esas olan yaÅŸmadır. Bu esasa farklı telakki, tarz ve yollarla ulaşılabilir. Her bir telakki, her bir tarz bizi yaÅŸama katan birer kapıdır. Her birimiz bu kapılardan birinden geçip yaÅŸamın sınırsız akışına katılır ve doÄŸrusu benzer veya yakın bir yerde buluÅŸuruz. Önemli olan yaÅŸama bir eÅŸikten, bir kapıdan girmektir. Farklı medeniyetler ve kültürler yaÅŸama giriÅŸi saÄŸlayan bu kapılar ve yollar olarak anlaşılmalıdır. Biz de görünüÅŸteki farklılığa bakarak farklı medeniyet tasnifleri yaparız. Farklı medeniyetler farklı yaÅŸamlar, yaÅŸamın farklı yorumları demektir. Ama ne kadar farklı olurlarsa olsunlar hemen her medeniyet insan fıtratına uygun yaklaşım ve çözümler üretmek durumundadır. BaÅŸka bir ifadeyle ne kadar deÄŸiÅŸik olurlarsa olsunlar tüm medeniyetler aynı insan ve yaÅŸam gerçekliÄŸinin farklı yorumları gibidir. YaÅŸam var oluÅŸun özüyle çeliÅŸmediÄŸi sürece farklılıklara imkân verecek esnekliktedir. Hayata ve insana kapıları kapatmamaktır önemli olan.

Medeniyet evvela ortak insanlık durumuna tekabül eder. Bu zaviyeden meseleye bakılırsa her din ya da dünya görüÅŸünün medeni yorumundan söz edebiliriz ancak. Dinin medeniyet yorumuyla medeniyetin din yorumunun buluÅŸtukları alan yaÅŸamın tam orta yeridir. YaÅŸamsal realite ve zaruretler, dinleri olsun ideolojileri olsun daha sahici çözümlere, çıkışlara zorlar. Burada sözü edilen sahicilik gündelik hay huyun yani aktüalitenin çok dışında doÄŸrudan varlığın hakikatine uygunluÄŸu ifade etmektedir. YaÅŸamı bütüncül yorumlamada yetersiz olan öÄŸretiler epistemolojik dokularından taviz vermek durumunda kalırlar. YaÅŸamın tek belirleyici istikametine maddeyi ya da ruh yüceliÄŸini koyarak insan ve yaÅŸam arasındaki örgüyü düzenlemeye çalışan düÅŸünceler bu tıkanıklığı aÅŸmak için birbirlerinden ödünç hayatlar, ödünç çözümler devÅŸirirler. Hayatın tek yönlü olmayan gerçekliÄŸine denk düÅŸmedikleri için karşıt gibi gözüken din ya da ideolojiler zorlandıkları her eÅŸikte karşılaÅŸtıkları problemleri çözmek için birbirlerini yedek malzeme niyetine el altında tutmuÅŸ gibidirler. Oysa bunlar birbirlerinin varlıklarını neshetmek üzere insan dimağında davul çalıp dururlar. Uzak doÄŸuda, uzak batıda gözlenen deÄŸiÅŸim bundan bu realitenin tezahüründen baÅŸkası deÄŸildir. Girdikleri bu aÅŸama ruhçu ve maddeci görüÅŸlerin tüm gereklikleri ve gerçeklikleriyle yaÅŸam ve insan doÄŸasını karşılayamadıklarının; köklü, kuÅŸatıcı bir medeniyet önerisinde bulunamadıklarının kanıtı olmalıdır. Ya da ÅŸimdiye kadar muhafaza ettikleri iddialarından vazgeçtiklerinin. Bir baÅŸka açıdan bakıldığında, kültürün büyük oranda bu tarz yani yedek akçelerle yapılan alış veriÅŸlerle oluÅŸtuÄŸu gözlenebilir. Her türlü bilgi ve kültür paylaşımı toplumların yaÅŸamsal tıkanıklıklarını aÅŸma imkânı yaratır. EÄŸer kültürel göçler, geçiÅŸler, etkileÅŸimler olmasaydı katılaÅŸmış yaÅŸamın sınırları içinde bütün bir varlık isteÄŸi, irade ve çabası da sınırlanmış olacaktı. ‘Ödünç düÅŸünceler’ ifadesini doÄŸal beÅŸeri iliÅŸkileri yadırgamak için kullanılmadı. Sadece insanın ve yaÅŸamın doÄŸasına uygun önerileri özellikle de formatları olmayan öÄŸretilerin kuÅŸatıcı, bütüncül medeniyet açılımları yapmakta yetersiz kaldıklarını ifade etmek istedim.

Birbirleriyle zıt olguların gerçeklikleri birleÅŸerek nasıl mükemmel bir uyum oluÅŸturabilir? Biraz da bu yüzden kimi uygarlıklar özellikle de modern hayat korkunç çeliÅŸkiler yumağını andırmaktadır. Ä°nsan doÄŸasını bir tek duyarlık ve bakış açısıyla izah eden, ihtiyaçları tek boyuta göre belirleyen sistemlerin içine düÅŸtükleri krizler yaÅŸamı bütüncül kavrayamadıklarından dolayıdır. YaÅŸamı bütüncül kavramaksızın tutarlı bir medeniyet ortaya koyma ÅŸansı imkânsız ölçüde azalır. Haklı çıkma edalarıyla çaÄŸdaÅŸ  batı uygarlığını hatırlatmak isteyenlere, ÅŸimdilik farklı yaÅŸama biçimlerine kısmen de olsa imkân tanıyan hususiyetiyle evet bir uygarlık ne yazık ki tutarsız, çeliÅŸkiler harmanı bir uygarlık olduÄŸunu söylemekle yetineceÄŸim.

Ä°slam fıtratı ve varoluÅŸu parçalara ayırmaz. Bu açıdan Ä°slâm varlığın doÄŸasını bütünüyle kavrar, karşılar. Ä°nsanı ve yaÅŸamı parçalara ayırmadan bütüncül yaklaşımı ve çözüm önerileri ile Ä°slâm bugün de insanlık için yeniden var oluÅŸ muÅŸtusu olarak dip diri durmaktadır.(12) Derin kriz yaÅŸadığımız dünyada Ä°slâm yeni bir medeniyeti kucağında büyütmekte, bir yeni medeniyet de Ä°slam’a hazırlanmaktadır. Ä°slam hayattan kopmayan, hayatı koparmayan bir dindir. YaÅŸamın ve insanın doÄŸasına, doÄŸal iÅŸleyiÅŸine uygun düÅŸmeyen, uygun çözümlerle yenilenmeyen öÄŸretiler yaÅŸanılırlıklarını yitirirler. YaÅŸamın gerisinde, çokluk dışında kalmış anlayışlar istenen, özlenen gerçekliÄŸi kurmada yetersiz kalırlar. Bu tehlike bütün din ve dünya görüÅŸleri için de geçerlidir. Her dünya görüÅŸü dünyanın döndüÄŸü gerçeÄŸini unutmaksızın tanımlar ve kurallar getirmelidir. Tabiatı gereÄŸi insan tembelliÄŸine çekilerek, yorduÄŸunu sandığı aklını, ruhunu, bedenini dinlendirmek ister. Ä°ÅŸte o esnada ölümcül tehlike baÅŸlamıştır. Çünkü yaÅŸam ve dünya durmamaktadır. Durmak yoktur. Hep bir hareket ve akış vardır. Dünyayla beraber siz de dönecek, yaÅŸamla birlikte akacaksınız. VaroluÅŸ hareket üzerine kuruludur. Hareket sadece var olma belirtisi deÄŸil ayrıca varlık gücüdür de.(13) Hareket etmek varlığı diri, dinamik ve güçlü kılar. Hareket etmeyen yapı zayıflar, giderek güçsüzleÅŸir ve ölür. O nedenle dinlenirken bile durmamalıdır. Siz uzletin tembellik köÅŸesine çekilip de ÅŸöyle bir içiniz geçince yanıltıcı bir hafiflik yaÅŸamış olabilirsiniz. O kendinden geçmenin, bir çeÅŸit kendini aÅŸmanın dayanılmaz ve karşı konulmaz rehaveti istila etmiÅŸtir ruhunuzu. Yedi uyuyanlar gibi. Uyandığınızda evet kendinize ait doÄŸrularınız, düÅŸünceleriniz, deÄŸerleriniz, algı biçiminiz vardır. Bütün bunlar doÄŸrudur, doÄŸruydu. Ama uyumadan önceki yaÅŸama, önceki benliÄŸinizin gerçeklerine uygun doÄŸrulardı bunlar. Bu anlamda doÄŸrular da koÅŸullara göre deÄŸiÅŸirler. Yani her deÄŸiÅŸik koÅŸulun her deÄŸiÅŸik dünyanın farklı doÄŸruları vardır. Zamanın dışında kalarak varlığınızı sürdürmekle tutarlı olamazsınız. O nedenle yapmanız gereken ilk iÅŸ bunu fark etmek ve ister istemez içinde bulunduÄŸunuz zamanı anlamaya çalışmak olmalıdır.
Bir bütün olarak yaÅŸam, zamanın net tezahürüdür. O nedenle yaÅŸamsal gereklilikleri gözetmeli, yaÅŸamdan kopmamalıdır. Medeniyet insan gerçekliÄŸini yaÅŸamsal karşılıklarıyla buluÅŸturduÄŸu, örtüÅŸtüÄŸü düzeyde geliÅŸir. Bu yaklaşım bizi doÄŸal olarak insan yaÅŸamını ve o yaÅŸamın sürdüÄŸü mekânları incelemeye götürecektir. Tek başına bir varlık olarak insan için medeniyetten söz edilemez. Ä°nsan toplum içinde, toplumsal iÅŸleyiÅŸ içinde bir yere sahip olur, ehemmiyet kazanır. Medeniyet bir yönüyle bu iliÅŸkileri düzenleme ihtiyacından doÄŸmuÅŸtur.

Ä°nsan, yaÅŸam, hareket ve anlam kültür ve medeniyeti bütünlerler. Medeniyet var oluÅŸ coÅŸkusu ve insani ilerlemeyi bu unsurları birbirine baÄŸlayarak saÄŸlar, saÄŸlamalıdır. Batılı insan salt maddi bir amaç güderek bu bütünlüÄŸü önemsemediÄŸi için moderniteyle insan ve yaÅŸam gerçekliÄŸi karşısında aksayan, tökezleyen bir uygarlık kurmuÅŸtur. Nesnel tek boyutluluk içinde, doÄŸasının tüm metafizik baÄŸlarından kopardığı yeni insana delicesine bir ivme kazandırarak ÅŸimdilik onu sentetik yaÅŸamın figüranı rolünde yaÅŸatmaktadır ancak hümanitedeki anlamıyla bile özne olma konumundan uzaklaÅŸtırmıştır. Sanal ve gerçek yaÅŸamda korkunç bir hız ve hareketle akan her ÅŸey, bizde yanıltıcı bir yaÅŸam ve canlılık hissi uyandırmaktadır. Bu canlılık, bir yönüyle nesnel ve mekanik iliÅŸkiler karmaÅŸası içinde etiyle kanıyla insana odaklanan, onu yüceltmeyi amaçlayan mahiyetten yoksundur. Hatta bizi iliklerimize kadar kuÅŸatmış bu uygarlığın insansız olduÄŸu; insanı önceleyen, insana saygı duyan bir uygarlık olmadığı bile söylenebilir. Bu kanaatimi paylaÅŸtığım kimi dostlarım karamsarlıkta biraz ileri gittiÄŸimi söylüyorlar. Ä°sterseniz kötümserlik deyiniz. Belki karamsar, belki biraz kötümserim ama asla ümitsiz deÄŸilim. Ben de o dostlara ‘çevremde hep iyilikler var da ben mi ters bir algıyla onları kötü görüyorum?’ diye soruyorum. Benim yaptığım sadece durum tespitinden ibarettir.

Åžehirli olmak sanayi öncesi toplumların anladığı ‘zarif, soylu, kültürlü, anlayışlı, düÅŸünceli, kibar, duygulu’ gibi anlamlara gelmiyor nicedir. Bu aÅŸamadan yani megapoller aÅŸamasından sonra ÅŸehirli olmanın ve bu çerçevede geliÅŸen uygarlığın tanımları deÄŸiÅŸmelidir. Bu ÅŸehirler artık sevgi, iman, düÅŸünce, kültür, bilinç gibi insan fıtratında bire bir karşılıkları olan hassasiyetleri ne üretiyor ne de çoÄŸaltıyor. Gün geçtikçe daha çok partiküle olan insan üstelik bu insan mahÅŸerinde daha çok çevresinden ve giderek varoluÅŸtan, yaÅŸamdan yalıtılıyor. Tek başına ve yapayalnız. Ä°lk bakışta birbirlerine yaklaÅŸan ve yakın iliÅŸkiler içine giren insanların dünyası her alanda geliÅŸecek diye beklenirken ÅŸeytani bir organizasyon aralarına ceset soÄŸukluÄŸunda duvarlar örüyor. Ve her birimiz adına apartman denen insan silolarında, çekirge sürüleri gibi aktığımız cadde ve sokak denen kent koridorlarında, duraklarda, metrolarda, fabrikalarda ruhunu terk etmiÅŸ varlıklar olarak aÅŸksız, soluksuz, yorulmasız bir yarışa katılıp gidiyoruz. Fonda tükeniÅŸimizin soÄŸuk, sessiz müziÄŸi çalmaktadır: Kent uÄŸultusu. Stres, ÅŸiddet ve intihar makamında. Bu kentler önceki dönemlerde olanların aksine sevgisizlik, ÅŸiddet, zulüm, duyarsızlık, imansızlık büyütmektedir. Anakentler çaÄŸcıl çocuklarını karanlık, irin ve kan akan memelerinden emzirerek büyütüyor. EÄŸer modern metropollerin insanı ve yaÅŸamı besleyip büyütecek anlam ve zenginliÄŸi olsaydı ÅŸimdi insanlık bu sefaleti yaÅŸamayacaktı. Dahası bir özne olarak yaÅŸamı dolduran insan o varoluÅŸ cevherinden kaynaklanan aÅŸkı, düÅŸü, düÅŸünceyi; bütün bunlara baÄŸlı olarak merhameti, paylaÅŸmayı, yardımı yayacak, yaÅŸatacaktı. Oysa ÅŸimdi damarlarımızdaki kan kalbimize merhamet taşımıyor. Yalnız ve yardımsız kalmanın bir ÅŸekilde ezilmenin öcünü; çevremize zarar vererek, ÅŸiddeti intihar olarak kendimize, cinayet olarak baÅŸkasına yönelterek almaya çalışıyoruz.

Geçenlerde iÅŸin felsefesini de iyi bilen mimar bir dostum, bir inÅŸaat firmasının satış ve reklâm kataloguna bakıp ‘zaten ayaklarımız yerden kesildiÄŸi için yaÅŸamdan koptuk’ dedi. Katalogda gökdelen resimleri sıralıydı. Dairelerden birinin iç mekân fotoÄŸrafı pencereden bakıldığında bulutları gösteriyordu. Resmin altında ÅŸu ifade vardı: ‘Ayaklarınız yerden kesilsin istemez misiniz? Bulutlar içinde yaÅŸamaya hoÅŸ geldiniz’ Bu insan gerçekten acayip!.. Bulutlar içinde ne iÅŸin var be adam? Yeryüzünün suyu mu çıktı? Üstat Karakoç’un ‘Hızırla Kırk Saat’inde dediÄŸi gibi havada da uçsan sonunda yerde öleceksin. Arkanda hiçbir aÄŸlayanın bile olmadan. Ne acı, seni alıp bulutlara uçuran yapılar içinde ruhunun ne kadar düÅŸtüÄŸünü bir bilsen. Gerçi bir yönüyle bu fotoÄŸraf, insanın artık yerden umudunu kestiÄŸini ve belki çocukluÄŸunun bir döneminde var olan manevi duyguların ÅŸimdi anlayamadığı bir tarzla harekete geçirdiÄŸi ruhunun yüceliÅŸ motifiyle dışa yansıması da olabilir, bilmiyorum. Sadece artık etiyle kanıyla, düÅŸüyle gerçeÄŸiyle içinde insan olmayan bir uygarlık yaÅŸadığımızı biliyorum. Åžu sıradaÄŸlar gibi uzanan apartman bloklarını, caddelerde, tünellerde hızla akıp giden araçları, metro trenlerini, gökyüzünü su yolu haline getiren uçakları milyonlarca insanın doldurduÄŸunu bilerek bir yaÅŸamın akıp gittiÄŸine hükmediyoruz. Ä°yi de ortada insan gözükmüyor. Sanki sinmiÅŸ, pusmuÅŸ, saklanmışlar. Ona, mesela en yakın komÅŸunuza ya asansörde, ya garajda veya trende rastlarsınız. Selâmsız, sabahsız, muhabbetsiz. Tanımaya deÄŸil tanımamaya kararlı olarak, nefret duymaya yemin etmiÅŸ gibi ve çoÄŸu zaman sizden rahatsız, huzursuz olduÄŸunu hissettirerek. Katı, donuk. Bir ‘merhaba, günaydın’ demeye bile cesaret edemeden. YaklaÅŸmak yönündeki cesaretinizin emsalsiz bir kabalıkla karşılanma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. ‘Daha önce tanıştığımızı sanmıyorum. Birine benzettiniz galiba.’ Bu devasa metropollerde demire ve betona ruh katmak için insan kendi ruhunu, aÅŸkın cevherini akıttı ona.  Ä°nsan modern uygarlığın hızlı hareketi için adeta bir yakıt olarak kullanılmaktadır. Maddeye hareket kazandırmak için anlamını yitirmek pahasına kendi varlığını ona kattı. Sadece hız ve hareket üzerine kurulan dünyada insan ve yaÅŸam bu jelâtin uygarlığına kurban verilmiÅŸtir.  

(12) -Ali Ä°zzetbegoviç, DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slâm, s.22-26, çev. Salih Åžaban, Nehir yay. 2. bas. Ä°st. 1992.
(13) -Abdulkerim SuruÅŸ, Evrenin Yatışmaz Yapısı, s. 23,24,33,34, çev. Hüseyin Hatemi, Ä°nsan yay. Ä°st.1984.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 20-06-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111402947 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net