26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow SEVDAMIZ DAVAMIZDI V (68 KuÅŸağı)
SEVDAMIZ DAVAMIZDI V (68 Kuşağı) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 6
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
10-06-2008
SEVDAMIZ DAVAMIZDI
 Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu                                               
              V
      68 KUÅžAÄžI
Bazılarınca Malatya Ekolü ÅŸeklinde adlandırılan, benim de çok münasip bulduÄŸum söz konusu vakıa, yani Üstad M. Said Çekmegil ve muhiti, altmışlı yılların başından itibaren, memlekette topluca nazarı itibara alınmaya baÅŸlanmıştır. Gerçi o tarihlere kadar özellikle de Ä°slâm adına kaç ve hangi ÅŸuurlu aktiviteden bahsedebiliriz ki? Arapça’nın, Kur’an’ın, orijinal ezanın yasaklandığı, bununla yetinilmeyip Türk devletinin resmi radyolarında Türkçe türkü ve ÅŸarkıların bile okutulamadığı, tek partinin baskıcı rejimi, kime bir soluklanma hakkı tanımıştı ki?
Necip Fazıl, ömrü boyunca çıkarttığı, her seferinde kapatılıp kendisinin tutuklanmasına sebebiyet veren Büyük DoÄŸu mecmuasındaki yazıları ve Anadolu’da dolaÅŸarak verdiÄŸi konferanslarının ÅŸöyle bir özetini yapmaktaydı: “Allah demenin yasaklandığı bir dönemde biz çıkıp Allah dedik.” DüÅŸünün ki camilere, tıpkı kiliselerdekine benzer sıralar yerleÅŸtirme çabasının bir modeli, Malatya Dörtyol semtindeki Asri Cami’de hala yerini korumaktaydı.

Altmış ihtilâli sonrasında birçok düÅŸünen ve inanan insan gibi, Çekmegil de tutuklanıp Sivas hapishanesine götürülür. Orada her kesimden insan vardır. KoÄŸuÅŸlar saÄŸ sol diye ayrılmamıştır. Zaten ayırma imkânı da yoktur. Zira herkes üst üste yatmaktadır. Memlekette yeni gövermeye baÅŸlayan her fikrin mensubu vardır koÄŸuÅŸlarda. Özellikle komünistler, inançsızlar hep entelektüel kimselerdir. Müslümanlar ise umumiyetle ÅŸöhreti, sahici kimliÄŸinden çok ileride, popüler ama derinliksiz zatlardır. M. Said Çekmegil nevi ÅŸahsına münhasır bir Müslüman mahkûmdur. Kendi inancı dışındaki insanlarla da rahatlıkla çatır çatır konuÅŸmakta, münakaÅŸalara girmektedir. Orada da kendisine hısımlık yerine hasımlık yapanlar yine düÅŸüncesiz, bid’at ve hurafelere boÄŸulmuÅŸ, yobaz Müslüman kimliklilerdir. Bir türlü yıldızları barışmaz onunla. Aralarına da almazlar. Çekmegil ise daha çok okumakta ve öteki entelektüellerle satranç oynayarak akibetini beklemektedir. Bazen komünistler, popularitesi olan ama tefekkürsüz mollalarla konuÅŸur, onları sorularıyla bunaltır, kimi kültürel meselelerdeki boÅŸluklarını bularak o noktadan sıkıştırırlarmış. Ä°ÅŸte o zaman hoca efendiler yaÄŸcı ve yardakçılarına seslenir, Said Çekmegil’i çağırmalarını isterlermiÅŸ. Zira bu komünist entelektüellerle ancak o baÅŸ edebilmektedir.

Altmış yılı ve sonrası benim tefekkür dünyamın ÅŸekillenme tarihidir. Hadiseleri iyi hatırlıyorum. Mesela memlekette iki fikri akım vardı: biri homojen bir yapı göstermese de asli unsur sayabileceÄŸimiz Müslümanlardı. DiÄŸeri ise yeni yeni gürbüzleÅŸtirilmeye baÅŸlayan sosyalist veya komünistler. Bu iki kesimin dışında mütalaa edeceÄŸimiz bir üçüncü kesim ise kendini devletin sahibi sayan eyyamcı laiklerden baÅŸkası deÄŸildi. Onların bir fikri olduÄŸunu düÅŸünmek zordu. Onların sadece otoritesi ve egemenliÄŸi vardı. O günlerde de devlet tıpkı bugünlerde olduÄŸu gibi, gölgesinden korkan ve yakışıksız refleksleri bulunan bir aygıttı. Mesela bugün resmi sıfatlı birisinin aÄŸzından Allah korusun “PKK lideri Apo” ÅŸeklinde bir ifade çıksa, neredeyse kıyamet kopartırlar. “Vay efendim, niçin liderlik vasfının önüne “sözde” takısı getirilmedi” diye. Veya bir aydın hem de sürçi lisanla mesela “Ermeni soykırımı” ifadesinin başında “sözde” kelimesini unutsun bakalım, adamı vatan haini ilan edenler sıraya girerler.

Bize 68 kuÅŸağı diyorlar. O tarihlerde üniversitede okuyan kuÅŸaktanım ben de. Her ne kadar daha çok sol kesimin adlandırması ise de bu, ne yapayım ki bir kırk yedili olarak ben de onlarla aynı yaÅŸtayım. Ä°ÅŸte hatırladığım kadarıyla altmışların başında devletin korktuÄŸu bir söylem de “sosyal” kelimesi idi. “Sosyalist” demiyorum ha yalnızca “sosyal”den bahsediyorum. Bu kelimeyi aÄŸzınıza aldığınız vakit, adeta sosyalizme meÅŸruiyet kazandırmış olurdunuz. Kolay kolay kimsenin haddine deÄŸildi bu kelimeyi de ihtiva eden olumlu bir cümle kurmak. Ve zaten memleketin belirli merkezlerinde, olmayan bir Komünizmle Mücadele dernekleri kurdurtuluyor, memleketin muhafazakâr muhitleri de, o istikamete doÄŸru kışkırtılıyordu.

Sonunda ne olduÄŸunu merak edenler için geciktirmeksizin açıklayayım. Ä°htilalciler güya normal sürece geçmesi için memleketin önünü açtılar. Memleket de normal sürece geçmenin ilk adımını yeni bir anayasa yaparak atmaya kalkıştı. Anayasayı kim yaptı, dersiniz? Elbet birçoÄŸu sosyalist fikirli olan hocalar yaptı. Belki de onlardan böyle bir anayasa yapmaları talebi, kendi dışlarındaki bir iradeye aitti. Her neyse bizi bu noktada asıl ilgilendiren husus, ÅŸu bizim masum “sosyal” kelimemiz var ya, iÅŸte o sabıkalı kelime, doÄŸrudan doÄŸruya anayasa metnine geçirilerek resmi bir hüviyet, dolayısıyla da meÅŸruiyet kazandı. “Türkiye Cumhuriyeti Laik, Sosyal Bir Hukuk Devleti” idi artık.

Varmak istediÄŸim sonuç ÅŸudur ki memleket üzerinde dönen entrikalar, sinsi dolaplar, komplo ve tahriklerin bini bir para idi. Ve, “Allah” demenin bile suç sayıldığı bir süreçten çıkılıp buralara gelinmiÅŸ iken, Müslümanlar hala muhafazakâr bir kimlikle mi tarih sahnesindeki rollerini oynayacaklar, yoksa inkılâpçı bir ruh ile mi? Aslında sorulması gereken bu idi ve Malatya Ekolü bu soruyu Müslüman muhitlerde meÅŸhur etmekle meÅŸguldü.

Akademik bir kariyerinin olmamasına, taÅŸrada yaÅŸamasına, üslubunun sertliÄŸine, doÄŸrucu ve dobra tavırlarına, sürekli devlet tarafından izlenmesinden ötürü onunla beraberliÄŸin muhtemel tehlikesine raÄŸmen, Çekmegil’in akademisi, yani terzi dükkânı vazgeçilmez bir çekim merkezi olmayı sürdürüyordu. Onun yanından ayrılan muhalifleri, umumiyetle kendilerini azarlanmış hissederek mekânı terk ederlerdi. Ahbaplarının dışındakiler, oradan ayrılırken maÄŸlup oldukları bir muharebe meydanından ayrılır gibi kırık dökük olurlardı. Ve nedense her seferinde asgari 1-0 maÄŸlup olmanın haleti ruhiyesi onları yiyip bitirirdi. Böylesi ortamlara sayısız defa ÅŸahitlik etmiÅŸtim. Lakin ne gariptir ki ertesi gün aynı ÅŸahsı veya ÅŸahısları yine dükkân muhitinde gezinirken, içeriye girmek üzere kendilerini konumlandırırken yakalamışımdır.

Azıcık düÅŸünen, birazcık fikir haysiyeti taşıyanlar, kızgınlıkları geçince görürlerdi ki Çekmegil’in haklılığı ayan beyan ortadadır. Nasıl ve neden bu adam böyle her seferinde haklı olabiliyordu? O tarihlerde bu sualin cevabını verebilecek yiÄŸit insanların sayısı öylesine azdı ki?

Çekmegil, haklılığını asla kendisine baÄŸlamazdı. Onun haklılığı, esasen beslendiÄŸi kaynaktan, Ä°lahi Vahye yaslanmaktan ileri geliyordu. Ama o tarihlerde bunu fark edecek kim vardı ki? Müslümanlar abdestsiz olarak ellerine almaktan korktukları Kur’anı, hayatı deÄŸiÅŸtiren ve dönüÅŸtüren bir özne olarak görmüyorlardı ki. Kur’an, onların birçoÄŸu için ilkel kavimlerin fetiÅŸleri gibi nesnel bir ÅŸeydi. Öpüp baÅŸa konulacak, yedi kat muÅŸambalara sarılarak evlerin en yüksek duvarına asılacaktı. Merhum Bilge Kral Aliya Ä°zzetbegoviç’in nitelendirmesini hatırlamanın tam sırası ÅŸimdi; O, demektedir ki: “Ne hazindir ki yeryüzünde yaÅŸayan insanları ruhen, zihnen, aklen diriltmek maksadıyla indirilmiÅŸ bulunan Kur’an-ı Kerim, ÅŸimdilerde sekerat halindeki insanlar rahat ölsünler diye baÅŸlarında okunmaktadır.”
Altmış sekiz kuÅŸağı, yeryüzündeki düÅŸünsel çatışmaların, neden sonra yeniden yoÄŸunlaÅŸtığı dönemlerin insanları olmaları sebebiyle mi nedir, çatışmalar arasında yetiÅŸtikleri ve büyüdükleri için, bugün dünyaya ÅŸekil vermeye çalışanlar hep onların yaÅŸdaÅŸlarıdır.

Yorum
unutulmuÅŸ galiba..
Yazar Sanih açık 2008-06-13 09:23:45
Åžairmiz, !960 sonrası anayasada Devletin ÅŸekli ile ilgili tanımlamayı veririken "Demokratik"i unutmuÅŸ galiba. ... “Türkiye Cumhuriyeti Laik, Sosyal Bir Hukuk Devleti” idi artık." diyor. Oysa ki cümle şöyle olmalıydı: "Laik, Sosyal, laik..."  
null"Laik, Sosyal, laik..."
Kayıt yanlış düşmüş!
Yazar Sanih açık 2008-06-13 09:28:34
 
yorumumdaki ifade "laik, sosyal laik" değil; "laik sosyal, demokratik" olmalıydı... düzeltir özür dilerim.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 10-06-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111689734 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net