24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow SEVDAMIZ DAVAMIZDI IV (Åžok Tedavisi)
SEVDAMIZ DAVAMIZDI IV (Şok Tedavisi) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
30-05-2008
                             SEVDAMIZ DAVAMIZDI                
   Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu
                    IV
        ÅžOK TEDAVÄ°SÄ°

“Çekmegil’in metodu çok sertti” sözünü çok iÅŸitmiÅŸimdir. Onun sertliÄŸine ÅŸahitlik de etmiÅŸimdir. Ama ben bu ÅŸahitliklerimin izini sürdürerek, sertliÄŸe muhatap olan kiÅŸinin karakterine dönük bakışlar, tahliller de yapmışımdır. Herkesin hayatında benzer durumlar illa ki vardır. Hani bir hadiseye, azarlamaya, hatta bela ve musibete uÄŸrayan kiÅŸi için bazen üzülerek de olsa “müstehaktı” diyesimiz gelmez mi? Ä°ÅŸte en azından kendi ÅŸahitliklerim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Çekmegil’in sertliÄŸine maruz kalanlar, bunu hem de daha fazlasıyla hak edenlerdi. Büyük, uzun tartışmalar, yığınla
delil ve belge göstermeler, sayısız ÅŸahitliklerle desteklemelere raÄŸmen, hala kalın kafalılığını sürdürerek “dediÄŸim dedik” diyen inatçılar karşısında, son çare bir ÅŸok tedavisi deÄŸil midir? Dışarıdan bakınca bize hunharca görünse de, kimi geri zekâlılara uygulanan tıbbi sert tedavi için, hangimiz ve hangi hakla hekimlere tenkitlerimizi yöneltiyoruz?

Asırlardan beri düÅŸünmemiÅŸ bir toplumu yeniden düÅŸünmeye davet eder, düÅŸündürmeye çabalarken, önünüze taassuplarını engel olarak diken kimselere karşı, kaç vakit, halim selim bir üslupla mukabele edebilirsiniz?

Ä°ddia sahipleri Hadis-i Kutsi kategorisinde görerek, bizzat Son Allah Resulüne hitaben “Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” ÅŸeklindeki bir söz naklediyorlardı. Çekmegil derhal sözün kaynağı nedir diye sordu. Evvela muhataplar (Çekmegil’in karşısında hiçbir zaman tek deÄŸillerdi, daima birkaç kiÅŸiydiler) “Bütün kitaplarda var” dediler. Çekmegil, kaynak olarak hadis kitabı göstermelerini istedi. Bu sefer “bütün hadis kitaplarında var” dediler. “Buhari ve Müslim’in kitaplarında da var mı?” sorusunun cevabı da tahmin edersiniz ki “evet” olmuÅŸtu. Üstad üÅŸenmedi, çırağına elindeki iÅŸi bıraktırarak, evinden Buhari ve Müslim ciltlerini getirtti. Muhataplar bir süre kalın ciltler arasında dolanıp durdular. Besbelli ki bu kitapları ilk defa ellerine almaktaydılar. Elbet bulamadılar. Lakin iddialarından da vazgeçmediler. Aralarında anlaÅŸmazlık çıktı. Birisi “yoksa bu söz âyet miydi?” çıkışını yaptı. Bir diÄŸeri eldeki bu ciltlerin Türkçe olması bahanesiyle, Arapçalarına müracaat etmek gereÄŸini vurguladı. Çekmegil iÅŸte o esnada müthiÅŸ celallendi ve “eÄŸer ispat edemezseniz siz hem Allah’a hem de resulüne iftira eden zalimlersiniz” suçlamasını yüzlerine karşı haykırdı. Hadiseden korkunç derecede rahatsız olan muhataplar hiçbir söz söylemeksizin mekânı terk ettiler.

Ertesi gün ÅŸehirde erkenden bir ÅŸayia dolaÅŸmaya baÅŸlamıştı bile: “Çekmegil hem Allah’ı hem peygamberi hem de sünneti inkâr etti.” Yüzüne karşı söyleyemediklerini gıyabında söylüyor, bir türlü baÅŸ edemedikleri bu zatı, karalama kampanyası açarak, hınçlarıyla boÄŸmak istiyorlardı. Neyin, kimin intikamını alıyorlardı? Yahut asıl ÅŸiddet ve sertlik yanlısı kimdir; üstat mı yoksa muhalifleri mi? Bu yetmezmiÅŸ gibi, Çekmegil’i, zaten kendi otoritelerini kırdığı için sevmeyen ve kendisine garezleri bulunan halk hocaları, halk vaazları, hem de mabetlerin kürsülerinden, ismini anmaya asla cesaret etmeksizin “ÅŸehirde mezhepsizler, sünnet düÅŸmanları var” yaygarası ile güya dışlamaya çalışıyorlardı.

Bir keresinde bu iftiracı hocalardan bir tanesini Çekmegil’in hiç söylemediÄŸi bir sözü söylemiÅŸ gibi aktarırken yakaladık ve yüzleÅŸtirmek maksadıyla üç beÅŸ arkadaÅŸ Çekmegil’in yanına getirmek üzere yola koyulduk. Åžehrin hem de bir dönem merkez vaazlığını yapan bu zat bir fırsatını kollayıp elimizden kurtuldu, kaçtı ve kendi muhiplerinden birisinin dükkânına sığınarak yüzleÅŸmekten kurtuldu. Maalesef göz göre göre yalan söylemekteydi ve bizim buna mani olmak maksadıyla, yüzleÅŸtirmekten baÅŸka bir çaremiz yoktu;  lakin baÅŸaramadık.

Ben ömrümde, yakınında bulunduÄŸum yıllar içerisinde, onun bir tek gün kendisi için, bir alış veriÅŸ münasebetiyle, ailesi yahut baÅŸka herhangi bir hususiyetine dair hiddetlendiÄŸine, sertleÅŸtiÄŸine ÅŸahit olmadım. Ancak Allah uÄŸruna, Ä°slâm, Kitap ve Resuller uÄŸruna yapılan yanlışlıklara, haksızlıklara ve iftiralara karşı her zaman haklı bir biçimde sertti, yanlışını, hatasını düzeltmemekte ısrar edenleri bağışlamazdı. Açıkçası Allah’ın bağışlamadığını bağışlama yetkimiz olmadığını öÄŸütlerdi.

Terzi dükkânında bir gece fikir sohbetindeyiz. Sohbet bütün tadı ve verimliliÄŸiyle devam ediyor. Hem bilgileniyor hem bileniyor hem haz alıyoruz. Normal olmayan bir ÅŸekilde dükkân telefonu sık sık çalıyor. Her seferinde kalfa ve damatlarından birisi Alaattin veya Erdem aÄŸabeyler telefonu kaldırıyor, karşı taraftan endiÅŸe verici haberler aldıklarını yüz hatlarından ortama yansıtıyorlar. Bir konuÅŸmacının sözü bittikten sonra, oturum yöneticisinden usul hakkında izin alan damatlardan birisi, Said aÄŸabeyin kulağına hadiseyi fısıldıyor. Said aÄŸabey duygularını hiç ama hiç dışa vurmadan, oturum yöneticisine devam edebileceÄŸimizi, kendisi açısından oturumu terk edecek bir durumun söz konusu olmadığını bildiriyor. Oturum daha birkaç saat bütün ÅŸiddeti ve tadı ile sürüyor. Vakit gece yarılarını geçiyor, dağılıyoruz.

AÄŸabeyimizin o gece rahatsızlanan annesi vefat etmiÅŸtir. Bunu bizler, ancak ertesi gün öÄŸreniyoruz.

Bir hocamızın evinde mutat sohbet devam etmektedir. Bir ara, dükkân yerine sohbeti evlerde yaparsak, evlerdekiler de hisselerini alırlar düÅŸüncesi ağır basmıştı. Galiba resmi dernek statüsü olmaksızın, bir esnaf dükkânında toplanmak, dikkat çekmeye de baÅŸlamış, buluÅŸmalarımız polis tarafından takibe de alınmıştı. O yıllar, devlet, ne hikmetse her türlü toplantıdan ürkmekteydi. Her neyse, hocamızın sohbete açtığı ev, küçük bir oda bir salondan ibaretti. Biz erkekler salonda sohbette idik, herhalde hanımlar da yan odadaydılar. Bizim sohbetlerimiz çok cerbezeli, çok sesli, çok tartışmalı geçerdi. Bizi dışarıdan izleyenler, “az kaldı bunlar neredeyse ÅŸimdi kalkar birbirini vururlar” diye düÅŸünebilirlerdi.  Oysa biz tam da bu hatıra gelen sinir harbinin, neredeyse egzersizini yapıyorduk. Elbet seslerimiz yan odalardan hatta çoÄŸu kez evin dışarısında sokaktan da duyulurdu. Hatta bir seferinde mahallelinin ÅŸikâyeti üzerine, sohbet evimizi polis bile basmıştı; gürültü etmekten, etrafa rahatsızlık vermekten hakkımızda ÅŸikâyet vuku bulması, sohbetlerimizin dozunu en iyi anlatan bir hatıra olsa gerektir.

Hocamızın evindeki sohbetin sonunda ne mi oldu, sahiden merak edenler için ÅŸunu söyleyebilirim: Hocamızın hamile olan eÅŸi, meÄŸer yan odada bir ebenin marifetiyle yeni çocuÄŸunu, tam da o gece dünyaya getirmiÅŸti. Evlerdeki sohbet sırasının, böyle bir tarihe denk düÅŸmesini sebep göstererek, sohbetin baÅŸka bir eve alınmasını istemeÄŸe gönlü razı olmayan hocamız, önceden ebeyi çağırmış, hazırlıklarını yapmış, bu hadisenin bizim sohbetimize engel teÅŸkil etmeyeceÄŸini düÅŸünerek ertelememiÅŸti. Yahut bir sıra deÄŸiÅŸimi teklif etmemiÅŸti. Çünkü bu sohbetler neredeyse sıfırdan, yeni bir toplum inÅŸa etme çabasıydı. Memlekette ise buna benzer aktiviteler hemen hiç yoktu. Böylesine bereketli bir meÅŸguliyetin bir an, bir gün ertelenmesi veya sekteye uÄŸraması, buna sebebiyet verenin vebal altında kalması sonucunu doÄŸurabilirdi. Böyle düÅŸünülüyordu, böyle önemseniyordu.

Ne oldu, sohbet bitip çaylar gelmekte gecikince, öteki odadan hiçbir ses duymamış olmamıza raÄŸmen yeni bir yeÄŸenimizin dünyaya geldiÄŸi müjdesini iÅŸte o esnada almış, çok ÅŸaşırmış ama daha ziyade her birimiz, bir diÄŸerine göstermekten sakınarak mutluluk gözyaÅŸları dökmekten geri durmamıştık.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 10-06-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111552980 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net