23-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ÅžUURUMUZUN ÅžAÄ°RLİĞİNE
ŞUURUMUZUN ŞAİRLİĞİNE PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 11
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin Evci   
03-05-2008
YÄ°TÄ°K YÖRENÄ°N YETÄ°M ÇOCUKLUÄžUNDAN
ŞUURUMUZUN ŞAİRLİĞİNE
Necmettin Evci                                   
1.
Derin altüst oluÅŸla Osmanlının dağılması ardından yeni bir yapılanmayla Cumhuriyete geçilen zorlu zamanlarda, Yahya Kemal’i dönemin aydınlarından farklı, ayrıcalıklı kılan özellik; öncelikle nezih duygu ve düÅŸünce dünyasının yaslandığı formlarda aranmalıdır.Bu zengin, derin formlar sarsılmaz
 tarih bilinciyle yüzde yüzlük tamlıkta varoluÅŸsal mahiyete sahiptir. Ruh kumaşına dokunan motifler ve onların belirgin ilk renkleri, tüm katları ile ÅŸuurunu derinden besleyen ve özellikle ‘anne’ figürüyle tanrısal baÄŸlanışın saÄŸlandığı çocukluk evresinde oluÅŸmuÅŸtur. Bu nedenle O’nun tarih bilgisi salt zihinsel yığınaktan ibaret olmayıp, aÅŸka inklap etmiÅŸ varoluÅŸsal muhtevaya sahiptir. Yahya Kemal’in yerliliÄŸinde iÅŸte böyle içkin ve içten bir boyut vardır. Bu açıdan nesillerin ruhunu dirilten en canlı soluklardan biridir. O tüm yıkıntıların boÄŸucu, bunaltıcı  realitesi içinde, direnen ruhun asaletini temsil etmektedir. Kendimizi tanımak ve tanımlamak için ihtiyaç duyduÄŸumuz çerçeveyi oluÅŸturacağımız her durumda, daha bir önem kazanmıştır, kazanır olacaktır.
2.
Tarih bilinci aydının duruÅŸ yerini belirgin ve anlamlı kılan zorunlu bir düzlem oluÅŸturur. Bu gerçek, tarihi ‘mutlak kutsal’ olarak algılamakla eÅŸanlamlı deÄŸildir. GeçmiÅŸ bize kim olduÄŸumuz ÅŸuurunu hatırlatırken, nasıl olmamız gerektiÄŸinin ipuçlarını da verir. Kimlik bunalımı yaÅŸayanlar tarihle baÄŸlantılarını koparanlar olmuÅŸtur. Bunun tersi de doÄŸrudur; tarihini önemsemeyenler kimlik bunalımına sürüklenirler. Tarih bitmiÅŸ bir süreç deÄŸildir. Her yeni gün tarihin bize bakan yüzüdür. Aydın bu gerçeklere ilaveten, içinde yaÅŸadığı dünyanın realiteleriyle her an yüzleÅŸmek durumundadır. Aydının topluma karşı tarihsel sorumluluÄŸu, onu sözünü ettiÄŸimiz zeminde çözüm/çare arayışına iter. Bu aynı zamanda tarihe karşı toplumsal sorumluluÄŸun gereÄŸidir. Belli bir toplum ve tarih birikimine ait olmak, yeni olana kapalı olmayı getirmez, bilakis daha güvenli vasat saÄŸlar. BatılılaÅŸmayla özdeÅŸleÅŸtirilen modernleÅŸmenin yeni aydın tipi, duruÅŸ yeri ve tarzı itibariyle sorunludur. Yahya Kemal ise çift yönlü sorumluluÄŸun ayrımında, sahici bir münevverdir. Tarihin bir ürünü olarak bulunduÄŸu noktada insanıyla gönül bağını koparmamış iyi niyetli bir aydındır.
Tutku düzeyinde kendini ait hissettiÄŸi Ä°slâm Medeniyeti; O’nda, içe ve içten coÅŸkulu yansımalarla yaÅŸantıya dönüÅŸür. VaroluÅŸsal bir sığınışla yöneldiÄŸi tarihin ÅŸanlı sayfalarını, canlı algılara dönüÅŸtürerek, coÅŸkulu bir benlik inÅŸa eder. Bu benlik acaba uzun, yorucu fikri çalışmalarla mı oluÅŸmuÅŸtur yoksa duygusal karakteri, çocukluÄŸundan baÅŸlayarak yaÅŸam öyküsü mü daha çok belirleyicidir? Yoksa her bir unsurun deÄŸiÅŸik oranlarda etkisi mi söz konusudur? Üsküp, Ä°stanbul ve ardından Paris, sonra tekrar Ä°stanbul süreciyle devam eden serüvende onun iniÅŸli çıkışlı düÅŸünsel serüvenini de açıkça izlemek mümkün olmakla beraber, ikinci seçenek daha makul gözükmektedir. Bu baÄŸlamda ünlü ÅŸairin ruh ve düÅŸünce dünyasındaki geliÅŸmeler ayrıca incelenmelidir. Ben burada O’nun dünyasına farklı bir aralıktan bakarak açılım saÄŸlamak istiyorum.
3.
Hepimiz bir toplumun ve bir yaÅŸamın ürünüyüz. EÄŸilimlerimizi, yaÅŸadığımız devir ve toplum kadar aile ortamımız da belirliyor. O nedenle sadece Yahya Kemal’in deÄŸil hemen herkesin zihin dünyası bu özel ve genel koÅŸullardan bağımsız geliÅŸmez. ÇoÄŸu fikir, tercih, tavır veya alışkanlıklar üzerindeki perde aralanınca; altından, çocukluÄŸa kadar inen motiflerin tebarüz ettiÄŸi psikolojinin bilinen gerçeÄŸidir. Yahya Kemal’i bu gözle incelediÄŸimiz zaman O’nun kiÅŸiliÄŸinin teÅŸekkülünde çocukluÄŸunun, aile yapısının, Üsküp’ün derin izleri görülebilir.
Asıl adı Ahmet Agâh olan Yahya Kemal, 1884 yılında Üsküp’de köklü bir ailenin çocuÄŸu olarak dünyaya gelir. Memur baba kısmen de olsa entelektüel ilgilere sahiptir. Çocuk denecek yaÅŸta ÅŸiirle ilk ciddi temasını saÄŸlayan Muallim Naci’yi, babasının kitaplarından okumuÅŸtur. Baba, ayrıntılarını fazla bilemediÄŸimiz; kuvvetli ihtimalle maddi sıkıntılar yanında dönemin hızlı deÄŸiÅŸim sürecinin de etkisiyle problemli bir kiÅŸiliÄŸe sahiptir. Aile içi huzursuzluk yaÅŸanmaktadır. Yakın akrabaların da içinde olduÄŸu aile çevresi, yeniliklere kapalı deÄŸildir ancak genel anlamda geleneksel çizgiyi de muhafaza eder. Özellikle anne Nâkiye Hanım, nur yüzlü, ÅŸefkatli dindar bir hanımefendidir. Kur’an’ını okur, namazını kılar. Yahya Kemal, ilk Ä°slâmî ve tarihî duyarlığını bu mübarek anneden ve dadılarından edinmiÅŸtir. Nâkiye Hanım oÄŸluna sadece Kur’an’ı ve ibadetleri öÄŸretmez, duygu yoÄŸunluklu fenomenlerle de olsa, tarihi, Yahya Kemal’in ÅŸuuraltına yerleÅŸtiren ilk ciddi tavsiyeyi de yapar. “OÄŸlum” der, “iki insanı hep sev. Biri Peygamberimiz Hazreti Muhammed, diÄŸeri Sultan Murat” Birincisi mi ikincisi mi hangi Murat’dır kastedilen? Bu ayrıntı önemli deÄŸildir. Sultan Murat, bütün bir Osmanlının muhafazakâr ve koruyucu kudretini temsil eden ortak sultan kiÅŸiliktir. DiÄŸer taraftan evde Yahya Kemal sıklıkla serhat öyküleri, battal gazi destanları dinleyerek büyümektedir.
Evlerinin bulunduÄŸu muhit, dış mekân olarak Müslümanlığın tarihsel nitelik kazanarak, insanın benliÄŸine iÅŸlemesine müsaittir. Evvela Üsküp, Evlad-ı Fatihan’ın Müslüman kimliÄŸi en fazla tebarüz eden ÅŸehirlerinden biridir. Geleneksel yapı hemen hiç bozulmaksızın, bulanmaksızın sürmekte, yaÅŸanmaktadır. Bu anlamda Ä°stanbul’a bile yer yer çekinceyle bakmaktadır.  Evin hemen yanında cami ve onun da yakınında mezarlık vardır. Yahya Kemal’in ÅŸuuraltı derinliÄŸini kavramak için bu unsurların çok iyi bilinmesi gerekir. Dünyası nur yüzlü, Müslüman annesi ile özdeÅŸleÅŸen, evi ve ev içi yaÅŸamı hiçbir uyumsuzluk olmaksızın takviye eden dış mekânın ve yaÅŸamın çocuk Yahya Kemal’ini bir düÅŸünün. Ä°ç nerede baÅŸlıyor, dış nerede bitiyor? Bu tablo içinde sınırlar birbirine girmiÅŸ, daha doÄŸrusu ortadan kalkmıştır. Evde huÅŸu içerisinde Allah’a dua, ibadet ve tezekkür edilirken, dışarıda ezan okunur. Dışarı içeride yankılanır, içeri dışarıya taÅŸar sanki.. Ä°çeride evliyaların menkıbeleri, ÅŸehitlerin serhat öyküleri anlatılırken, dışarıda iÅŸte hemen karşıdaki mezarda evliya, derviÅŸ ve ÅŸehit kabirlerinin ÅŸahideleri, canlı tanıklar olarak yaÅŸamın içindedirler bile. Hangisi daha gerçektir, hangisi düÅŸtür? Yahya Kemal’in varoluÅŸunu ÅŸekillendiren çizgileri düÅŸ ve gerçek tasnifiyle burada da ayrıştıramayız. Dün ve bugün, geçmiÅŸle gelecek, din ve tarih, tarih ve insan öyle iç içe ayrılmaz hakikatlerdir ki, benliÄŸimiz kesinlikle karşı konulamaz güçte bu aÅŸkın, derin ruh baÄŸları ile oluÅŸur. Tarih ve tarihle baÄŸlantılı yaÅŸam, varoluÅŸu fıtri olarak yönlendiren kutsal anne figürüyle bütünleÅŸince/bütünleÅŸtirilince, Yahya Kemal’in portresini belirleyen ana motifler ortaya çıkar sanırım.
Anne gün gün hüzün, hicran kanayan ince hastalığa tükenmektedir; verem!.. Duygusal seviyede de olsa varlığı içselleÅŸtirerek kavradığı bu ilk gençliÄŸe geçiÅŸ aÅŸamasında, daha oniki yaşında bir çocukken, annesini kaybeder. O muazzam cennet düÅŸü bu hazin tecelliyle sarsılmıştır. O’nu her anlamda besleyip büyüterek varoluÅŸa ve yaÅŸama baÄŸlayan baÄŸ kopmuÅŸtur. YüreÄŸinde düÄŸüm düÄŸüm nemli bir boÅŸluk yükselerek gırtlağına yumruk gibi tıkanmakta, neredeyse nefessiz bırakmaktadır. Orda baÅŸlayan ve bütün bir ömür devam eden paylaşılmaz yalnızlığın göksel boÅŸluÄŸu hep anne dolacaktır. Doldurulmaz sonsuz boÅŸluk ve meleksi bir hüzün!.. Ömür boyu gizli aÅŸikâr hiçbir aÄŸlayışın teselli etmediÄŸi, edemeyeceÄŸi bir yıkımın iliklerine kadar iÅŸleyen acısı, bütün bir yaÅŸamında bakış açısında derin tesirler ve etki gücü yüksek formlar oluÅŸturacaktır. Bu savrulma, bu altüst oluÅŸ tam da Osmanlı’nın dağılma ve altüst oluÅŸ dönemine denk gelince, daha ileriki yıllarında anlayışının asıl yönünü netleÅŸtiren tasavvurları oluÅŸturur. Bir anlamda medeniyetin çöküÅŸüyle yaÅŸanacak acıları, bireysel boyuttan duyduÄŸu sarsıntıyla önceden yaÅŸamış gibidir. GeleneÄŸi yitirmek anneyi yitirmekten farksız olmalıdır. Yitik bir medeniyetin mensubu olarak yaÅŸamak, annesiz çocuk olarak yaÅŸamaktan farksızdır. Yahya Kemal’in hamuru çok saÄŸlam yoÄŸrulmuÅŸtur. Manevi yüklenmelerle kuvvetli bir kiÅŸilik kazanan Yahya Kemal, çeÅŸitlenerek, deÄŸiÅŸerek geniÅŸleyen sosyal çevre içinde, savunma mekanizmasını aynı kuvvette oluÅŸturacaktır. KopuÅŸlarla olumsuz yönde seyreden siyasal ve sosyal geliÅŸmelerin bunaltıcı gerçeklerinden, çok sıkı ve güçlü dokunmuÅŸ düÅŸ dünyasına çekilir. Bu çekiliÅŸ daha çok sığınış gibi de anlaşılabilir. Orada yeni karşıtlıklar, sentezler, yansıtmalar oluÅŸturur. Åžair benliÄŸinin olabildiÄŸince parçasız gözüken ÅŸuuraltında var olduÄŸunu bildiÄŸimiz motifler, üst kata çıkarak bilince intikal ederler. Artık güçlü tarihsel ve kültürel temellerle örülü o duygu evreni; donanımsız, sığ, köksüz yeni düÅŸünce akımlarına karşı duracak kuvvette kıvama gelmiÅŸtir. O nedenle Yahya Kemal’in güçlü tarihsel dayanaklarla belirginleÅŸen nezih hatta ‘kutsal tarih’ ve maneviyat algısı kolay sarsılmaz ama sarsar, kolay etkilenmez ama etkiler. Öyle de olmuÅŸtur.
4.
En az iki yüz yıldır belirgin hissediÅŸlerle çok boyutlu çözülmeler yaÅŸadık. Bu hazin süreçten geriye sadece viran olmuÅŸ bir yurt ve ölümcül felaketlerden artakalan yorgun bir millet kalmadı. Maddi manevi varlığımız da harap olmuÅŸtu. Bedbinlik genel ruh halimizdi. Osmanlıyla birlikte bilhassa Müslüman unsurların zihin ve ruh dünyaları dağıldı. Bırakınız kötü gidiÅŸin önünü alacak köklü çözümler üretmeyi, deÄŸiÅŸen dünyanın ‘ulus’, ‘teknoloji’ gibi yeni olgularını anlamakta bile yetersiz kalmışızdır. Osmanlıyla birlikte aklî ve ruhî dünyamızı anlamlı kılan deÄŸerlerimiz de erimiÅŸtir. BaÅŸta bürokrat aydın takımı, kendinden utanacak ölçüde batı hayranlığı kompleksiyle korkunç kimlik ve kiÅŸilik bunalımı yaÅŸamaktadır. Bir ÅŸuur kaybı, kayması vardır. Yahya Kemal, gelenin keyfi için kalkıp geçmiÅŸe sövmeyle itibar kazanılan talihsiz dönemde, can kulağını bu toprağın kalbine vermiÅŸ müstesna aydınımızdır. O, halisane duygusal yöneliÅŸleriyle, hayatın canlı idrakine derinlik ve asalet katma çabasında olmuÅŸtur. DiÄŸerlerinin tersine kim olduÄŸumuza dair soru onun için bulanık veya bunaltıcı deÄŸildir. Bilakis onun tasavvurunda kökü tarihin derinliÄŸinde ve geleceÄŸin göÄŸüne yükselen bin yıllık ulu çınar gibiyizdir. O’nun da her beÅŸer gibi elbette günlük telaşı, beklentileri vardır. Belki bu temayüller kimi zafiyetlere de dönüÅŸmüÅŸ olabilir. Ama son tahlilde kültür ve düÅŸünce evrenimiz içinde ‘hamurumuzu yoÄŸuran’ önemli bir sima olarak Yahya Kemal; tarihsel, kültürel bir gerçeklikle kimliÄŸimizin tanımlanması gerektiÄŸini tam zamanında, gerekli incelik ve üslûbu muhafaza ederek ifade etmiÅŸtir. Ve o kimlik bizimdir, bize özgüdür. Kabul görmek için ötekiyle aynileÅŸmek yerine, zaten göz önünde olan farklılıklarımız ekseninde ÅŸuuruna varılan bir kimliktir bu. Åžehirler özellikle unutulmaz sıla özlemiyle çocukluÄŸunun Üsküp’ü ve sonrasında ‘Sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel’ olan Ä°stanbul; bu tarihsel derinliÄŸin hâlâ yaÅŸayan, yaÅŸanılan mekânlarıdır. Son aÅŸamada Ä°stanbul, Üsküp’teki çizgi ve motifleri de barındıran iklimiyle Ä°stanbul, Yahya Kemal için; o özlenen tarihle beraber günümüze kadar etkileri devan eden kültürün, muazzam sembolü olur. Her köÅŸesi, her ayrıntısı ve her bir sesiyle Ä°stanbul Yahya Kemal’in metaforunda, doÄŸrudan kuvvetli bir varoluÅŸ imgesine ve simgesine dönüÅŸür. Ä°stanbul simgesi yoÄŸun duygulanım ve tarihsel hatırlayışlar harmanıyla yeni bir ruh inÅŸa etmenin mekân boyutunu oluÅŸturur. Aziz Ä°stanbul, ÅŸehirden çok öte aÅŸk ve vecd medeniyetinin kalbidir. Yahya Kemal bu aÅŸkı ve coÅŸkuyu çok ustalıklı ifadelerle öne çıkararak insanda bir iç kaynaÅŸma meydana getirir. Okur bu gününü geçmiÅŸiyle deÄŸerlendirir. Oradan feyiz, ilham ve güç alır. Ä°rkilir, sarsılır, onurlanır, kendine gelir. Ä°ster ÅŸiirlerinde ister düz yazılarında olsun o eskimez ruh lif lif, motif motif benliÄŸimizi yenileyerek dokur. Tutkulu bir özlemle bir hasretin terennümü gibi de olsa, kalbimize iÅŸleyen, kalbimizi iÅŸleyen bir dokuyuÅŸtur bu.
Yahya Kemal’de fazla feylozofik bir tarafın olmadığını söyleyenler vardır. BaÅŸta Üstatla baÄŸlaşık bir kiÅŸilik sayılacak Tanpınar’da bu yönde ifadeler buluruz. Bu ifadeler düz anlamıyla deÄŸerlendirildiÄŸinde, varılacak sonuçların pek isabetli olacağı kanaatinde deÄŸilim.  O her ÅŸeyden evvel Fransa da siyasal bilimler tahsil etmiÅŸ, Fransızca’ya edebiyatı ve düÅŸüncesiyle vakıf, Arapça ve Farsça’yı bilen, Dar-ül Fünun’da hocalık yapmış, birikimi tartışılmaz bir ÅŸahsiyettir. MilletvekilliÄŸi ve çeÅŸitli memleketlerde konsolosluk yapmış biri olarak yeterli deneyim ve donanıma fazlasıyla sahiptir. Bizce bu tür ifadelerle öne çıkarılan, O’nun düÅŸünce dünyasını gölgede bırakan bir aÅŸk ve vecd adamı olduÄŸudur. Yine bizce bu meziyet bir aydın için artı deÄŸerdir. DüÅŸüncelerini bir vecd haliyle yaÅŸayan, yaÅŸanır kılan kaç aydınımız vardır ÅŸunun ÅŸurasında? Bu noktada hiç olmazsa iki hususun göz ardı edilmemesi icap eder. Birincisi fikri anlamda sığlık ve sathilik o dönemin genel özelliÄŸidir. Tanzimat’la baÅŸlayan batı taklitçiliÄŸi aydınımızın zaten marazlı olan tembel ve ÅŸaÅŸkın zihnini felç etmiÅŸtir. Sonraki döneme yani Balkan Harbi, Ä°ttihat ve Terakki ve ardından Cumhuriyet’e gelinen o her yanın toz duman olduÄŸu döneme gelindiÄŸinde, Mehmet Âkif’le birlikte bir elin parmaklarını geçmeyecek azlıkta arkadaÅŸlarını ayrı tutarsak derinlikli düÅŸünen aydın bile gösterilemez. Ziya Gökalp’ten, Tevfik Fikret’e, Abdullah Cevdet’e, Yusuf Akçura’dan, Yakup Kadri’ye, Ahmet AÄŸaoÄŸlu’na, Åževket Süreyya’ya kadar bütün aydınlar göbekten batıya baÄŸlı, onların derin etkisinde veya (doÄŸallıkla) yerli deÄŸerler karşısında beton soÄŸukluÄŸunda hissizdirler. Milliyetçi- Turancı hareketler bile Ä°slâmi deÄŸerleri gerekli hassasiyeti gösterecek tarzda tarih tasavvurundan yoksundur. Berbat bir Auguste Comte ve Emile Durkheim uyarlamasıyla milli deÄŸerler oluÅŸturmaya kalkarlar.
Göz ardı edilmeyecek ikinci husus, modernleÅŸme süreci aydınlarının tarihimize karşı gerekli duyarlığı gösteremedikleri açık gerçeÄŸidir. Hatta tarihi sırtında bir yük, ayağında ilerlemeyi engelleyici zincir olarak düÅŸünür. Yenilginin yarattığı edilgen ve teslimiyetçi ruh haliyle olmalı ki, çokları için tarihe karşı bu reddiyeci tutum anlaşılması imkânsız saplantıya dönüÅŸmüÅŸtür. Bu sorunlu tarih anlayışına göre tarihin yükünden kurtulmak gerekmektedir. Onu deÄŸiÅŸtirmeye imkân olmadığına göre silip atmak bir  çözüm yöntemi olarak gözükmektedir. Bu eÄŸilim; seçip ayıklamak yerine, hafızayı bütünüyle boÅŸaltarak toplumsal ÅŸuuraltında bir temizlik yapmayı amaçlamaktadır. Modernist Türk aydını tarihini reddetmekle ileriye hamle yapacağı ÅŸeklinde bir ön kabul içindedir. Bir dönem sonra, tarihten keyfi tasarılarla kurtulamayacağımız daha yalın söyleyiÅŸle hiçbir otoritenin tarihten daha güçlü olamayacağı gerçekliÄŸi anlaşılınca, gelecek tasavvuruna uygun veya günü haklı çıkaracak bir tarih kurgulanmıştır. Oysa geleceÄŸi deÄŸiÅŸtirme eÄŸilim ve çabasını hadi bir ölçüye kadar anlaşılır bulalım. Ama tarihi deÄŸiÅŸtirmenin nasıl mümkün olacağını hiç düÅŸünemiyorum. Ayrıca geçmiÅŸi yalan yanlış ideolojik kurgularla deÄŸiÅŸtirme çabası gelecek tasavvurunuzdan herkesten önce sizin emin olmadığınız gerçeÄŸini ele verir. Yaptığınız kötü ve çirkin ÅŸeyleri güzel göstermenin tek ÅŸeytanca yolu kötü bir geçmiÅŸ yaratmaktır. Bugünü ve geleceÄŸi kurmak bilfiil fikir ve proje üretmeyi, kalkınma saÄŸlamayı gerektirir. Öncüsü oldukları topluma parlak geliÅŸmeler yaÅŸatan hiç kimse geçmiÅŸi kötülemeye gerek duymaz. Ama beceriksiz ve toplumu kaosa, karanlığa götürenler için mazeret hazırdır: “Aslında bizim çok parlak ve ileri düÅŸüncelerimiz var ama geçmiÅŸin kötü alışkanlıkları hep bize engel oluyor. Biz bu tarihten baÄŸlarımızı koparamazsak o aydınlık yarınlara ulaÅŸamayacağız.” Ä°deoloji insanlara hep muhayyel bir yarını hedef göstererek mevcut kötü gidiÅŸler, haksızlıklar gözden kaçırılır, ayrıca halkın sabrı, beklenti ve ümitleri sömürülür.
Özetle zamanın aydın ve yöneticisi (yakın denebilecek zamana kadar aydın aynı zamanda bürokrattır) geçmiÅŸinden ve kendisinden kopmuÅŸ baÅŸkası olarak da bir gelecek kuramamıştır. Aslında zaten buna imkân da yoktur. O bu iki imkânsız arasında benliÄŸinde hiçliÄŸin yüceliÅŸini yaÅŸamış, yaÅŸatmıştır. Keyfine doyamadığı hiçliÄŸe yüceliÅŸten memnun ise kendisi için tarihsizlikle ayrıcalıklı kıldığı alanı istediÄŸi ölçüde geniÅŸletebilirdi. Orada durmadı; tarihsizliÄŸi talihsizlik bilen insanımıza hiçliÄŸi deÄŸer olarak empoze etme yolunu seçti. HiçleÅŸ ve deÄŸerli ol!..Siyasal yapı içinde inandıklarından dolayı deÄŸil halkın inancını inkardan dolayı deÄŸer kazanan aydın; zorla, sopayla uygulanan deÄŸiÅŸtirme ve dönüÅŸtürme programının öncü birliÄŸi olmuÅŸtur. Sözün kısası aydın düÅŸünce boyutuyla koskocaman bir sıfırdır. Duygu, coÅŸku? Ne gezer. Ruhunda kaldıysa eÄŸer aÅŸkı ve coÅŸkuyu alevlendirecek bir ateÅŸ kırıntısı, o da Fransız devrimine methiyeler düzmekle sarhoÅŸ olmuÅŸ. CoÅŸku onun için ‘bir de rakı ÅŸiÅŸesinde balık olsam’ soytarılığıyla gününü gün etmeye çalışmaktan ibaretti.  Bir millet için anlaşılması ne yaman, ne yakıcı bir sefalet ya rabbim.  Ä°ÅŸte Yahya Kemal’in önemi burada ortaya çıkar. O çoÄŸu zaman vecd halinde bizi tarihe götürerek sarar, sarsar. Kimileyin aradan motifler, mesafeler kalkar. Dünle bugün, burayla ora birleÅŸerek bir tek ruha bir tek benliÄŸe intikal eder. Siz bu ruhun türedi olmadığını, türedi ‘efendi’lerin fantezi kurgularıyla da yok olamayacağını anlarsınız.  O düÅŸteki çınar öyle bir esmiÅŸtir ki, alengirli kurguların gerçekliÄŸi toz duman olarak yine tarihin daha ÅŸimdiden unutulduÄŸunu hissettiÄŸiniz kıyısına savrulmuÅŸtur bile. O’nun ÅŸiirlerinde gerçek kadar etkili düÅŸlerin, mutlaka düÅŸ baÄŸlantısı olan bugünü, diri heyecan ve güven duygusuyla beslediÄŸi görülür. Yahya Kemal’in ÅŸiirlerinde var olan bu yüksek duygu ve tarihsel coÅŸku o sözde birçok aydının uzun yıllar boyu yapmak istediklerini bir solukta tuz buz etmiÅŸtir. Titizlikle seçilen kelimeler, ustalıkla saÄŸlanan pürüzsüz ritim ve epik söyleyiÅŸiyle kurulan ÅŸiiri, yarattığı duygu ve düÅŸünce atmosferiyle etkisini gösterir.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 03-05-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111507828 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net