BAKARA/ 35-36: "Dedik ki, ey adem! Sen eÅŸinle birlikte cennette yerleÅŸin, ve onun nimetlerinden istediÄŸiniz yerden ve ikiniz de bol bol yeyin. Ama ÅŸu aÄŸaca yaklaÅŸmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz!..  BÄ°R KÜLFET SAYISIZ NÄ°MET
M. Selami ÇEKMEGÄ°L Her nimetin bir külfeti vardır. Bunu hep böyle hissetmiÅŸizdir. Mesela araba aldığınızda zevk-u sefası ile sevinecekken, size getirdiÄŸi vergi yükü ile kaza yapma riskinin hemen üzerinize binmesi, her dönem yeniden artan trafik cezalarının ceremesi az külfet midir? Hele de geçmiÅŸte bir zamanlar o cezayı yazan
mekanizmaya muhatap olma riski.. Bir defasında seneler evvel, yeÅŸil yanarken geçtiÄŸim halde kırmızıda geçtiÄŸim söylenmiÅŸti de nasıl üzülmüÅŸtüm; hem de göz göre göre... Onun için, vatandaşın iyiliÄŸi için denen yasaların dahi gerisindeki saklı amaçtan bazen ürkmüÅŸümdür... Özellikle geri kalmış toplumlarda devlete tanınan her imkan ve yetki, etkili zevata verilmiÅŸ bir suistimal manivelası olarak tezahür edebilmektedir. Mesela tapu, gayrı menkulümüzün muhafazası ve emniyeti için düÅŸünülmüÅŸken baÅŸlangıçta, sonradan tapu muamelesi, örneÄŸin Tanzimat döneminde, "yukarı bayır, aÅŸağı çayır; tapucuya bir hisse ayır" tekerlemesinin konusu olabilmiÅŸtir. Haklı ölçülerin önemsenmediÄŸi bir ahlaki iklimde yapılan düzenlemelerde, bir pisliÄŸin nüvesi de derhal yerini bulabilmektedir çoklukla... Bu tabiidir. Bugün tüm dünyada, hele de OrtadoÄŸu'da, insanoÄŸlu Allah korkusundan uzak düzenlemelerin sıkıntısını yaÅŸamıyor mu?.. Demek ki, hak ölçü endiÅŸesi taşımayan düzenlemelerde nimet külfet dengesi yok olup, hayat nimetsiz külfetler mecmuası haline de gelebiliyor. Ä°nsanlar, baÅŸkalarınca önü kesilen nimetlerin külfetlerinin kölesi olabiliyor. Araba kullananların yaktığı benzine tahmil olunan vergi yükü, bazen, araba kullanmayan zavallı fakir tüketicinin ekmeÄŸinin maliyetine de yansıyabiliyor. ***
Oysa ki, sınav kazanana ödül olarak varılacak olan Cennette, bir kere girdikten sonra, külfet olmaksızın sayısız nimetlere eriÅŸeceÄŸiz. Oradaki nimetlerin, dağıtıcıları aracılığıyla külfete dönüÅŸtürülmesi ihtimali de yoktur. Ancak böylesi bir nimete ermenin, Cennette meleklerin hizmetine ererek nimetlerle taltif edilmenin de küçücük -ama esasta çok riskli- bir ön ÅŸartı vardır: bu dünyada "insan" olmak; insanlık sınavında baÅŸarı kazanmak!.. Bu sınav -özünde- öÄŸretilmeden sorulan, hesapları yanlış tutulan, ağır yükler altında bunaltıcı bir despotizmin sınavı gibi deÄŸil... Bu sınav, tam tersine, verilen güçle sınırlı olarak insandan, kendini biraz frenleyebilmesinin istenmesidir... Allah bu; rahman ve rahimdir, merhameti en geniÅŸ olandır. Önce verir, sonra ister; sayısız nimet verir çok az ÅŸey ister... Ä°ÅŸte burada, Kur'an'ın, insanın ilginç bir özelliÄŸini anlatan ayetlerini çaÄŸrıştırmamak mümkün deÄŸildir; insanın yaratılışında mevcut bir özelliÄŸine dikkat çeken Bakara suresinin iki ayetini... Ä°nsanın Åžeytan karşısında, kendi iç dürtüleriyle nasıl bir kaygan zeminde bulunduÄŸunu resimleyen bu iki ayette Allah, insanın, sayısız helaller karşısında ÅŸeytana aldanarak, nasıl bir tek harama yönelme eÄŸilimi taşıdığını resimlendirip, bu eÄŸilimini iradesi ile frenlememesinin de bir sonucu olacağını belirtiyor. "Dedik ki" diyor Kur'an, Bakara 35. ayette: "ey adem! Sen eÅŸinle birlikte cennette yerleÅŸin, ve onun nimetlerinden istediÄŸiniz yerden ve ikiniz de bol bol yeyin. Ama ÅŸu aÄŸaca yaklaÅŸmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz!.." Bakınız burada sayısız nimet karşısında Allah, bir tek yasak koyuyor. Sayısız helale karşı bir tek haram!.. Ama insanoÄŸlu bu; sayısız helal ortada iken, makulu bırakıp ÅŸeytana kapılınca, nasıl o bir tek harama meylediyor; nasıl aldanıyor, aldatıyor kendini... Allah'ın önceden uyarmasına raÄŸmen, ÅŸeytanın aldatmasıyla nasıl da yanlışa heves ediyor... Åžeytanın düÅŸmanlığını fark edemiyor; unutuyor. Åžeytan 36. ayette, temelinde huysuzluk ve düÅŸmanlık ifade eden kötülük gücü ile karşımıza çıkıyor. Oysa ki, 34. ayette iblis, kökünde ümitsizlik ve isyan ifade eden bir kötülüÄŸü temsilen belirmiÅŸti. Bakınız, burada ÅŸeytan düÅŸmanlığını nasıl ustaca oynayarak intikamını alacak ve insanın ayağını o güzelim cennetten kaydıracak... Ademin yerleÅŸtirildiÄŸi cennet dünyada bildiÄŸimiz Aden bahçelerinden miydi? Tabii ki, hayır!.. Çünkü harama yaklaÅŸmanın sonucunun Adem'e pahalıya patladığını anlatan bir sonraki ayette Allah, ceza olarak ademi yeryüzüne (yani bu arza) indirdiÄŸini ifade ediyor ve diyor ki: "Sonra ÅŸeytan, ikisinin de (Ademle eÅŸinin) ayaklarını kaydırdı (yanılttı) da içinde bulundukları yerden (bulundukları mesut ve mutlu durumdan) çıkardı. Biz de, 'hepiniz birbirinize düÅŸman olarak ininiz oradan; (yeryüzü bir zaman için size bir barınak yeri ve bir yararlanma yeri olacak' dedik." Görüyoruz ki Allah'ın bu fermanı, insanın kendi eyleminin bir sonucudur. "Allah, 33. ayette tekil olarak ademden söz ederken, 35. ayette ikisinin (Ademle eÅŸinin) mükellefiyetlerinden ve iÅŸbu 36. ayette ise çoÄŸul olarak herkesten söz ediyor: Anlaşıldığına göre Adem insanı temsil ediyor. Ä°nsandaki ruhi uyum ve tesanüt her iki cinsin vücuduyla anlatılıyor ve eylemin karşılığı ihraç cezasının sonucu mukadder imtihan dünyası, herkesi: Adem'i, eÅŸini ve ÅŸeytanı da kapsıyor." O halde ÅŸeytan aramızda misyonunu südürüyor; düÅŸmanlığını devam ettiriyor ve devam ettirecek... Çoban bu iki ayetten bu kadar anlıyor...
(Çoban Tefsiri'nden)|
Yazar Fahri açık 2008-05-06 09:01:42 "Görüyoruz ki Allah'ın bu fermanı, insanın kendi eyleminin bir sonucudur." * Sayısız nimete karşın bir tek yasak.. Acaba terside mümkün mü? Sayısız günaha karşın, bir tek sevap.. * Gecen gün bir başka tefsirinizi okurken aklıma gelmişti. "Melekler insana secde etti, bir tek şeytan etmedi.." İnsana secde etmek, insanın hizmetine girmek, iyiliği için çalışmak mı? İnsana secde eden melekler, bunu Allah için yaptıklarına göre, buradan bir insanın bir diğer insanın iyiliği için çalışması, kendisine ve diğerlerine zarar vermemesi Allah içindir, bir nevi ibadettir denilebilir mi? Nasıl, ne-ler yaparak, kendisinin ve tüm insanoğlunun iyiliği için çalışılır? Nasıl, zarar verilmez.? * "birtek cana kastetmek, bütün insanlığa kastetmektir.." üzerine herhalde ciltler dolusu yazılabilir. Teşekkürler "usta."
| DeÄŸerli Fahri bey, Yazar Selami Çekmegil açık 2008-05-07 09:07:41 Ä°slami açıdan "Günah" (baÅŸka bir ifadeyle yasak) istisnaidir ve belirlidir. Sayısı da iki elin parmak sayısını geçmez sanıyorum. Geri kalan insan ve toplumlar için çok geniÅŸ bir hürriyet alanıdır. Belki ayet (ve ayetten esinlenerek verdiÄŸim baÅŸlık) biraz da bunu yansıtıyor gibi geliyor bana. Selam katkınız için teÅŸekkürler. Selami Çekmegil | Adem Yazar girisim açık 2008-05-07 12:28:18 Adem’in onca hürriyet dururken yasaklı olana yönelmesi hadisesi, insanın tabiatını ele veriyor. Bunu çocuklarda bariz ÅŸekilde gözlemek mümkündür. Bir ÅŸeyi yasakladığınızda bunu hemen kabullenmiyorlar. Mesela elektrik prizini kalem vs. gibi ÅŸeylerle kurcalama deseniz bile bunu yapabiliyor. Belki Zaralı olduÄŸunu düşünüyor fakat ya talimat verenin ne kadar kendi yanında olduÄŸunu kontrol etmek, ya da zararlı olan ÅŸeyin nasıl ve ne kadar zararlı olduÄŸunu bilmek amacı taşıyor olmalılar. Ä°nsanın mizacı bu; söylenen ÅŸeyi aklıyla kontrol etmeden kabul etmiyor. Sonuçta çarpılınca ona bir daha yanaÅŸmıyor. Ancak aklıyla elektriÄŸin bu zararını bertaraf etmesi gerektiÄŸinde izolasyon malzemelerini icat ediyor, ve medeniyet dediÄŸimiz ÅŸey çıkıyor ortaya. Hıristiyanlık insanın günahını kabul etmez ve her inananın kendini bu özelliÄŸinden dolayı hakir görmesi gerektiÄŸini telkin eder. Bizdeki bazı tarikatlara bu yanlış inanç oradan girmiÅŸ olmalı. Ä°slam insanın bu yapısını tanıyor ve onu bozmak istemiyor. Günah iÅŸleyebileceÄŸini kabul ediyor. Kabul etmediÄŸi ÅŸey; zararı ortada olduÄŸu halde kötülük yapmak, ÅŸeytanla birlik olup iyilikleri yok etmeyi amaçlamaktır. Âdem’in Tanrı buyruÄŸuna karşı gelirken, bazı insanların tabiatlarını tahrip ederek bazı kiÅŸilerin arkasına koyun gibi takılıp gitmeleri yaman bir dejenerasyondur. Âdem insandı; tabiatına yenildi; yasaklı olana yanaÅŸtı. Mümindi hatasından piÅŸman oldu. Rabbinin yasaklarının kendi lehine olduÄŸunu gördü anladı; bir daha ona yönelmedi. Yazarı bizleri düşünmeye sevk eden bu ufuk açıcı yazısından dolayı tebrik ve teÅŸekkür ediyorum. Raci D. | Ufuk açıçıcı bir tahlil... Yazar Selami Çekmegil açık 2008-05-07 21:11:17 Kur'an üzerine bu derinlikli tefekkür eminim bir ibadettir. GiriÅŸim'ci kardeÅŸime ÅŸifahi teÅŸekkürümü buradan da belirtmek bu ibadetin önemini öne getirmek olacaktır. Ufuk açıcı görüdüğüm bu güzel tahlili katkıya teÅŸekkürler... | Yazar Fahri açık 2008-05-08 06:11:11 CahilliÄŸime veriniz. Ufuk acılık benim hayretimi ifadeye kifayet etmez. Ooo çekmiÅŸim, Raci Bey'i okurken. Ne güzel, ne sarsıcı bir mantık silsilesidir böyle. Aman dikkat Fahri, çok derin sularda kulaç atıyorsun. * Nimet-Külfet yanlışımı anladım sanırım, Selami Bey. "Kalıp hatası" olmalı ff TeÅŸekkür ederim. Saygı ve sevgiyle.
| Teşekkür Yazar girisim açık 2008-05-09 14:59:23 Fahri Bey; cömertliğinizin ifadesi iltifatınız, çoktandır yazmayı düşündüğüm bu konu hakkında beni cesaretlendirdi. İnşallah aktarmak istediklerimi anlatmayı başarırım. Selamlar Raci D.
|
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |