26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow UZLAÅžMA
UZLAŞMA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 10
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
19-04-2008
                  UZLAÅžMA                                                                       
           -Uz görüÅŸlü olmak-
                                     Necmettin EVCÄ°
Siyasal, kültürel etkileriyle ‘uzlaÅŸma’ kavramı, son yaÅŸananlarla iliÅŸkilendirilerek  sıcak gündemin ortasına yerleÅŸti. Belki, “kimi çevrelerce  gündeme yerleÅŸtirilmeye çalışıldı” dense,  geliÅŸmelerin akışına daha uygun ifadelendirilmiÅŸ olacak. Kendi baÄŸlamına uygun bir çerçeve içinde kalınamadığından konuyu suhulet içinde ele alamadık. Bu yazı kitabın orta yerinden katılarak da olsa tartışmaya bir iki cümlecik katkıyı amaçlamaktadır.

Politik aktüalitenin gerçekliÄŸinden haberdar olmayanlar, tartışmanın ilk elden   haklı taleplerin karşılanmadığı sebebiyle baÅŸlamış olabileceÄŸi sanısına kapılabilirler. Benzeri düÅŸünceler aklıma her düÅŸtüÄŸünde içimi burkan yalın bir tespiti paylaÅŸarak baÅŸlamak istiyorum: Toplumun kendi katları arasında deÄŸil ama devletle toplum arasında sahici, samimi açılımıyla uzlaÅŸma söz konusu edilmemiÅŸtir ne yazık ki. Bunu konu bile etmeyiÅŸ/edemeyiÅŸ her kesime, her kademeye yayılmış barış ve anlayış ortamının saÄŸlanması sebebiyle deÄŸil, uluslaÅŸma projesi kapsamında farklı içerik ve ifade biçimlerine imkân tanımayan paradigma sebebiyledir. Tek tipçi yapı, ısrarla her türlü farklılığın milli bünyeyi zaafa uÄŸratacağı yanılgısını sürdürdü. Kendi haline bırakıldığında konuÅŸarak anlaÅŸan toplum, zaman zaman güçle tedip edilerek uslandırılan kitleye dönüÅŸtürüldü. Dayatmaların baskısı altında gerilimler yaÅŸanırken görece sessizliÄŸe bakılarak  uzlaÅŸma ve ortak akla gerek duyulmuyordu. Gerek duyulmuyordu çünkü  toplumsal talepler peÅŸinen üstün, ayrıcalıklı sayılan egemen irade katında pek fazla da kıymete haiz bulunmuyordu.


Ve yine sanılır ki bu toplum uzun bir dönem batıdaki yüz yıl, otuz yıl savaÅŸlarına benzer çatışmalar yaÅŸamıştır da artık bu durum dayanılmaz bir sınıra gelip dayandığı için uzlaÅŸma tarihsel, yaÅŸamsal bir zaruret olarak hissedilmektedir. Bu sanı insanımızın birebir iliÅŸkisine deÄŸil ama halkla devlet arasında bir anlamda buÄŸza, mesafeli duruÅŸa bakılırsa hepten yanlış da deÄŸildir. (Bizde batıda yaÅŸandığı ÅŸekliyle ne kültürel ne sınıfsal çatışma olmuÅŸtur.) Kimi akıldışı itiliÅŸlerle, normal gidiÅŸatın dışına histerik savrulmaları saymazsak, genelde toplumsal çatışma neredeyse yok denecek oranda az görüldüÄŸünden konjonktürel uzlaÅŸmaya neredeyse gerek bile duyulmamıştır. Tabir yerindeyse resmi ilkelerle formatlanmış bir hayat içinde barış aramak yerine, hayat içinde kendiliÄŸinden formatlanmış bir barışı yaÅŸamışızdır. Bizler varlık alanımızı baÅŸkasının varlık alanını daraltarak geniÅŸletme haksız anlayışına sahip olmadığımızdan; maliye, mahkeme veya sendikacılıkta görülen biçimiyle bir uzlaÅŸma arayışı içinde olmamışızdır. Yeryüzü herkese yetecek kadar geniÅŸtir. YüreÄŸimizde her bir komÅŸumuza, yakınımıza en nihayet milletimizin bütün fertlerine; ÅŸu ya da bu düÅŸüncedendir diye ayırmadan, dışlamadan ülkemizin tek tek bütün güzel insanlarına yetecek kadar sevgi harmanlanır. Üstelik paylaÅŸtıkça çoÄŸalan bir sevgi çaÄŸlayanıdır gönlümüz. Avrupa’da hızla akan süreç sınıfsal ayrışmayı derinleÅŸtiriyor, toplumda sadece deÄŸerler deÄŸil bundan da önemlisi deÄŸer algıları deÄŸiÅŸiyordu. Bir kavram olarak bu aÅŸamaların kaçınılmaz barışcıl sonucunu ifade eden  uzlaÅŸmanın bizde batıdakine benzer sosyolojik zeminini bulamayışı benzer tecrübemizin olmayışındandır. Farklı düÅŸünce, inanç ve yaÅŸama biçimlerine gelince; bu ilahi çeÅŸitlilik varlığımızı tehdit eden derin aykırılıklar olarak  algılanmamalıdır. Her toplum kendi gerçekliÄŸi içinde kavranmalıdır. Kendi kültür ve medeniyet iklimimizde kimse kimliÄŸi ve kiÅŸiliÄŸi sebebiyle baskıya maruz bırakılmamıştır. Ä°nsan mozaiÄŸimiz yaÅŸamın zenginleÅŸtirici motif ve çizgileri olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Toplumsal yapımızı hoÅŸgörü temelinde kurduÄŸumuz, yani birimizin diÄŸerinin varlığı için teminat olduÄŸu dönemler kültür ve medeniyet katına büyük sıçrayışlar yaptık.
                                                                                      
UzlaÅŸma varoluÅŸun diyalektik gerekliliÄŸi olmalıdır. YaÅŸamak, var kalmak bir bakıma uzlaÅŸmakla mümkündür. UzlaÅŸma tarihsel, varoluÅŸsal bir zorunluluktur. “Ancak benim istediÄŸim koÅŸullarda, benim istediÄŸim ilkeleri kabul etmen halinde uzlaÅŸmamız mümkün olur, aksi durumda çatışma çıkar” diyorsanız diyalog zeminini baÅŸtan daraltıyorsunuz demektir. En temel insan haklarına ve özgürlüklere itibar etmeyen bir tavırla kendi kabullerinizi dayatmanın adına ‘uzlaÅŸma’ diyemezsiniz. Karşılıklı düÅŸünce ve yaÅŸam biçimlerinden vazgeçmek ise uzlaÅŸma deÄŸil yozlaÅŸmadır. Oysa uzlaÅŸmanın kiÅŸiliÄŸi ve kimliÄŸi bastırıcı deÄŸil tersine farklı tutumları geliÅŸtirici etkisi olmalıdır. Sonra yaÅŸam içinde zaten sürekli var olan uzlaÅŸma doÄŸru gözlenirse, doÄŸal iÅŸleyiÅŸi içinde bu olgunun kaygı ve arzularımızla örtüÅŸmeyen içerik ve alanlara tekabül ettiÄŸi kavranacaktır. UzlaÅŸma ortak akıl ve ortak yaÅŸam içinde olur. YaÅŸam ve akıl hiçbir ideolojinin keskin hatlarıyla daraltılmayacak ölçüde geniÅŸtir; herkesi sarar, içine alır. Her türlü insani etki/nlik kendini hayat içinde test eder. Farklı yaklaşımların hayatın tam orta yerinde buluÅŸurken açığa çıkan yansımaları, ister sürtüÅŸme ister uyuÅŸma  ÅŸeklinde olsun, olanlar olması gerekenlerdir. Bu anlamda hep olması gerekenler olur. Hayatın içinde keÅŸfederiz kendimizi. Bu, öznelliÄŸimizi yadsımak veya önemsiz görmek anlamına gelmez. Daha ileri giderek duygu, benlik, bilinç, akıl, deÄŸerler dediÄŸimiz soyut yanlarımızla ilgili hususiyetlerimizin hemen hepsi yaÅŸadığımız hayatla doÄŸrudan iliÅŸkilerin bileÅŸenleriyle oluÅŸur, geliÅŸirler. Farklı katlardaki akıllar da, farklı algı katmanlarımız da içinde var olduÄŸumuz dünyadan etkiler taşır. Sonunda birbirimize olan benzerliklerimizi veya aykırılıklarımızı anlarız. Anlarız ve ayıklarız, ayıklanırız. Anlarız ve bütünleriz, bütünleÅŸiriz. ZenginliÄŸimizi, yoksul yanlarımızı, eksiklerimizi, fazlalıklarımızı görürüz.  Demek ki hayata katarak katılmak ve hayatı kendi dünyamıza katmaktır önemli olan. UzlaÅŸma da çatışma da bu gerçeklikte ortaya çıktığı zaman sahici karşılıklarıyla vardır, anlamlıdır. Yani aslında ne kadar yapay aşırılıkların, yapay aykırılıkların insanı olursanız olun hayatla yüzleÅŸtiÄŸinizde törpüleniyorsunuz. Hayat sizi usta bir heykeltıraÅŸ gibi yontuyor; hakikatte asılsız olanı, zamanı geldiÄŸinde bir kalemde siliyor. Korkular, vehimler yaÅŸamı uzun süreli denetiminde tutamıyor. Ama yaÅŸam hissedilen - hissedilmeyen etkisiyle her ÅŸeye siniyor, sirayet ediyor. O nedenle yapay olmayan uzlaÅŸmalar ortak akılla yani yaÅŸamın önümüze koyduÄŸu karşısında seçeneksiz kaldığımız zaruretlerle oluÅŸuyor. Sözünü ettiÄŸimiz zaruret ve realiteleri göz ardı ederek insanların dünyasını biçimlendirmeye kalkışanlar sonunda fena halde yenik düÅŸüyorlar.


Ancak son zamanlarda belli bir kesimin ihtiyaca binaen(!) ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı uzlaÅŸma kavramı bu anlam ve açılımı ile yaÅŸamın tam ortasında var olan ortak kabullere denk düÅŸmüyor. O zaman bu tartışma niçin ve nereden çıkmaktadır? DoÄŸrusu, evet bu gündem yapaydır. Stratejik bir hamle ile  kimilerinin çıkarına hizmet etme amacına dönük olduÄŸu için yapaydır. Kendilerini bu toplumdan ayrı, üstün ve dokunulmaz görme azmanlığı içinde olanların ideolojik ısrarları onları tarihin, kültürün ve yaÅŸamın dışına ötelemesine raÄŸmen, efendiliklerini ne yazık ki hala millete efelenerek sürdürmek istiyorlar. Bu efendiler kimin ne düÅŸüneceÄŸini, neye ve hangi deÄŸerlere inanıp inanmayacağını hatta nasıl giyinip giyinemeyeceÄŸini belirleme hakkını kendinde bulacak ölçüsüzlükle  hastalıklı kiÅŸiliÄŸin temsilcileri olmuÅŸlardır. Varsa, bu açıdan bir çatışma vardır: Bu çıkar öbeklerinin halk iradesini kuÅŸatmak maksadıyla ihdas ve iÅŸgal ettikleri kurumlar halkın temel insani hak ve tercihleriyle çatışmaktadır.


Gündeme geliÅŸ tarzı ve içeriÄŸiyle bu tartışmanın merkezinde, bilinen ortak deÄŸer ve yaÅŸam algısının olmayışı tuhaf bir çeliÅŸki deÄŸildir.  Ä°ster düÅŸünsel ister duygusal olsun hemen her dönemde insanına yabancı kalmış bu kesimin ÅŸimdiye deÄŸin uzlaÅŸmayı ağızlarına almayışlarının en önemli sebebi sadece deÄŸerler çatışması da deÄŸildir. Hiçbir surette müdahale edilmeyen toplumsal iÅŸleyiÅŸ uzlaÅŸmaya gerek bırakmayacak tarzda düzgün ve uyumlu mu sürüyordu? Hayır. Ä°nsanlarıyla sorunsuz ideal bir yönetiÅŸim mi gerçekleÅŸtirdik? DeÄŸil. Öyleyse bundan önce azımsanmayacak tarihsel periyot içinde uzlaÅŸmayı göz ardı ederek veya önemsemeyerek yaÅŸadığımızı itiraf mı ediyoruz? Kendisi dışındaki söylemlere pek fırsat tanımayan yapının yoÄŸun etkisi hala sürdüÄŸüne göre son seçeneÄŸin doÄŸruluÄŸu ortadadır. Ä°nsan hakları ve daha fazla demokrasi anlayışına dayanan yeni siyasal yapılanmanın  pratik etkileri kimi kiÅŸi ve kesimlerin maddeten fazlasıyla nemalandığı saltanat alanlarını daraltmakta, küçük prensliklerini sarsmaktadır. Menfaatleri ancak mevcut yapıyla iç içe girmiÅŸ devlet örgütlenmesine baÄŸlı olanlar elden kaçmak üzere olan imtiyazlarını yitirmemek için uzlaÅŸma söyleminin arkasına sığınıyorlar. Bizi bu yargıya iten açık sebep onların önerilerini halk iradesine ve halkın deÄŸerler dizgesine dayanarak yapmadıkları yüzündendir. Daha açık bir söyleyiÅŸle halka raÄŸmen, halka karşı elde ettikleri imtiyazları kaybetme açık ihtimalini rejim tehlikesine dönüÅŸtürerek sanki bir çatışma varmış gibi kurnazca bir oyun kurulmaktadır. Yoksa malum kesimin ÅŸimdiye deÄŸin akılları kıyısına bile iliÅŸtirmezken birdenbire her olur olmaz zeminde bu kavramı gündeme getirmelerinin anlamı nedir?
EÄŸer bugün bir uzlaÅŸma arayışından ve gereÄŸinden bahsediliyorsa; yıllar boyu  yönetsel etkisi zayıflatılmış halkın yeni(den) güç ve ağırlık merkezi olmasındandır. Millet adına hayret-i mucip imrenmeyle gözlenen bir vak’adır bu. Bu direnç hangi birikim ve donanıma dayanmaktadır; ÅŸaÅŸmamak, merak etmemek mümkün deÄŸildir.

Halkın batılı deÄŸerleri dayatıldığı biçimselliÄŸiyle benimsemiÅŸ olmaması  geleneksel mirasın yenilenerek içselleÅŸtirilmesi sebebiyle deÄŸildir.  Seçkinci elitin inandırıcı olamayışına ilaveten halkı küçümseyen tutumları doku uyuÅŸmazlığını artıran en önemli faktör olmuÅŸtur. Zoraki dönüÅŸtürme proÄŸramları  karşısında geleneksel yapı; son derece masum ve insani varolma refleksiyle özdeÅŸince,  yaptırımlar karşısında umulanın çok ötesinde dayanma gücü oluÅŸtu. Entelektüel yenilenme tatmin edici yoÄŸunlukta olmaksızın bile; insanımız gelenek damarını canlı tutmakla, empoze edilen deÄŸerler karşısında varlığını, olabildiÄŸince az hasar görerek sürdürebildi. Åžimdi iyi kötü entelektüel ve siyasal anlamda yeniden yapılanmanın baÅŸlaması ile birlikte, batılı deÄŸerleri süzekten geçirme hatta kendine ait kılarak benimseme eÄŸilimine girildiÄŸi gözlenmektedir. Sırtını kurumlara yaslayarak milletle sürtüÅŸme yolunu seçenler deÄŸer üretememekle kalmayıp, ithal deÄŸerleri bile samimi  içselleÅŸtirmeyle kültürel bünyemize uyumlu bir kazanıma dönüÅŸtüremediler.

DeÄŸiÅŸim yanlısı, öngörülü bir çok insanın bile zihinsel formu yeni durumları algılamada yeterli çabukluÄŸu göstermeye hazır deÄŸildir. Anlama,  kavrama düzeyinde mütereddit bir ruh ve zihin hali yaÅŸanabilir. Çokluk yeni olaylarla daha bariz fark edilen yeni olguları deÄŸiÅŸtirme gücünü kendimizde bulamadığımızdan müthiÅŸ aklileÅŸtirmelerle algı formlarımızı ve kodlarımızı deÄŸiÅŸtiririz. YaÅŸamın duruÅŸumuzu ve duyuÅŸumuzu deÄŸiÅŸtiriyor oluÅŸu en az yaÅŸamı düÅŸüncelerimizle ve duruÅŸumuzla deÄŸiÅŸtiriyor olduÄŸumuz kadar gerçektir. Belki uzlaÅŸma iÅŸte bu içli dışlı etkilenimi içinde birbirlerini var ve sürekli kılan iki realite arasında ortaya çıkar. Tüm insan etki ve edimlerini kapsayacak ton ve geniÅŸlikte yaÅŸamın tam orta yerinden çıkan; bir yönüyle yaÅŸamın zorunlu pratiklerini diÄŸer yandan bütün bir algı dünyamızı ilgilendiren, etkileyen ve deÄŸiÅŸtiren kendine özgü uzam… Aklımız, duygumuz, deÄŸerlerimiz büyük ölçüde bu uzam ikliminde biçimleniyor, geliÅŸiyor veya geriliyor.
 
Belki baÅŸtan sorulması gereken, ama bir yönüyle de bunca laftan sonra sorulduÄŸunda verilecek cevabın anlam alanını daha belirginleÅŸtirerek geniÅŸleten o basit sorumuzu düÅŸünebiliriz. (Bundan sonrası çok önemli bir dipnot gibi de okunabilir) UzlaÅŸma nedir? Kelimenin anlamsal çözümlenmesi yapıldığında bakış açımızla birlikte aktüel hengameden ayrı bir baÄŸlamda kimi deÄŸerlendirme tarzımız da deÄŸiÅŸebilir. UzlaÅŸma kavramı isim kökü olan ‘uz’ dan türer. Buradaki ‘uz’ ‘az gittik uz gittik’ tekerlemesindeki karşılığıyla uzaklık bildirir. ‘Uzak’ ‘uzam’ ‘uzan’ gibi kelimeler aynı kökten türer ve hemen hepisi de ‘mesafe’ ile ‘uzaklık’ ile baÄŸlantılı anlamlar yüklenir. ‘UzlaÅŸma’ örneÄŸinde olduÄŸu gibi kelime siyaset, kültür, sosyoloji gibi farklı baÄŸlamlarda yeni anlamlar kazanarak kavramlaşır. Ä°lk anlamıyla irtibatlı olarak kullanımına göre derin ve geniÅŸ bakış, uzun görüÅŸ içerir. Pratik baÄŸlantılarıyla akıl, bilgi ifade eden anlamlar kazanır.   Mesela son yıllarda dilimize daha çok yerleÅŸen ‘uzman’ kelimesi ile birlikte TDK’nın sözlüÄŸünde kelimeye verilen ‘iyi, güzel’ gibi sıfat anlamları yanında bilmek, derinlemesine anlamak gibi anlamlarda kullanımı gündelik konuÅŸmamıza iyice yerleÅŸmiÅŸtir. Uzman konusunu en iyi bilendir. ‘UzlaÅŸma’ da aynı kökten ‘lâ’ isimden fiil yapan ve ‘ÅŸ’ iÅŸdeÅŸlik ifade eden çatı ekiyle birlikte yakın anlamlar kazanır ve ‘duruÅŸma’ ‘yüzleÅŸme’ ‘yozlaÅŸma’ ‘anlaÅŸma’ ‘sözleÅŸme’ kelimelerinde olduÄŸu gibi, bir ÅŸeyin en az iki kiÅŸi tarafından yapıldığını bildirir. Uzman uz görülü insandır. Buradaki uz doÄŸallıkla bir devinim kazanarak düÅŸünsel ve bilgi anlamında uzak, derin görüÅŸ anlamlarını veriyor olmalıdır. Öncelikle mesafe (uzaklık) ile ilgisi bakımından ‘uzlaÅŸma’ tarafların kendilerini etkileyen koÅŸullarda uzak görüÅŸ sahibi olmaları, paradoksal bir yaklaşımla birbirlerinden uzak kalanların karşılıklı yaklaÅŸması anlamlarına gelir. Paradoksal bir metafor olarak burada adeta uzaklaÅŸtıkça yakınlaÅŸan, yakınlaÅŸtıkça uzaklaÅŸan bir durum söz konusudur. Sahici, tutarlı kavrayışlar için çoÄŸu zaman uzun metrajlı bakış yani ‘uzgörü’ gerekir. Uz görülü olmak ilk anlamıyla ufuk sahibi olmak, dar düÅŸünceli olmamaktır. UzlaÅŸmak hadiselere uzgörüyle, uzak görüÅŸlülükle bakmayı gerektirir. Bu çok önemli ayrıntıyı belki ‘basiret’ kelimesi daha iyi karşılıyordu. Ayrıca dilimizin kendine özgü tabiatında ‘leÅŸme’ ‘laÅŸma’ ekleri ‘deÄŸiÅŸim, dönüÅŸüm’ anlamları da içerir. Mesela ‘geliÅŸme’ veya ‘buzlaÅŸma’ bu tarz deÄŸiÅŸimleri ifade etmez mi? UzlaÅŸma kavramının böyle bir tarafı da olmalıdır diye düÅŸünüyorum. Bu deÄŸerlendirme yanlış deÄŸilse uza nasıl ulaÅŸacak veya uza nasıl dönüÅŸeceÄŸiz?

Sonuç itibariyle uzlaÅŸma karşılıklı uz sahibi olmaksa, bu nasıl ve neyle mümkündür? Veya nasıl ve neyle mümkün deÄŸildir?
UzlaÅŸmak zamanın ve bizi çevreleyen koÅŸulların hakikatine varma imkanını geniÅŸleten ortak kavrayış saÄŸlar/saÄŸlamalıdır.

UzlaÅŸmak mecburiyetindeyiz.

UzlaÅŸmak uzgörü ile mümkün olacaktır.

Uzgörülü olmak tarihsel, kültürel derinliÄŸimize doÄŸru az gidip uz gitmekle ilgili deÄŸil midir? O birikimlere uzak düÅŸmekle uzlaÅŸma saÄŸlamanın imkanı var mıdır? Bu sorularla yoksa konu yeni bir salınım mı kazanıyor? DoÄŸrusunu isterseniz ben de tam bu salınımı saÄŸlamak istedim.      

Yorum
Yazar Fahri açık 2008-04-23 04:18:53
Yazarının çıkardığını sandığım sonuç hariç, çok ender rastlanan mükemmel bir yaklaşım ve analiz. TeÅŸekkür etmek isterim.  
teşekkür
Yazar Selami Çekmegil açık 2008-04-23 06:28:40
Yukarıki takdir ve sonuca yönelik katkının devamı niteliÄŸinde bir deÄŸerlendirme benim özel mailime geldi, O neden buraya yazılmamış anlamadım. Ben kiÅŸisel olarak nitelikli ve yararlı bulduÄŸum bu katkıyı aÅŸağıya derc edeceÄŸim. 
Diyor ki sayın eleÅŸtirmen: 
Yazarının çıkardığını sandığım sonuç hariç, çok ender rastlanan mükemmel bir yaklaşım ve analiz. TeÅŸekkür etmek isterim.  
 
Anadolu bir harman yeridir. Ä°stisnai iktidar ve dış müdahaleler hariç, kesin sert geniÅŸ toplumsal kırılma ve çatışmalara yataklık alışkanlığı yoktur. Bunda şüphesiz, yüzlerce yıl egemen olan Türk-Osmanlı ve devlet kültürünün de büyük payı vardır. Bu kültür, ırk-inanç-insanın insana üstünlüğünü rededer.  
 
 
 
Günümüzde, toplum katmanları arasında deÄŸil ama, devletle toplum arasında uyuÅŸma olmadığı tespitine katılmamak mümkün deÄŸil. Bununla birlikte, Necmettin Bey'inde çok güzel ve doÄŸru olarak ortaya koyduÄŸu tarihsel-sosyolojik tespitler ışığında; bugün ülkemizde üstyapıda yaÅŸanan kavganın bir tarafında itici güç gibi görünen toplumsal kesimin, geneli ne kadar temsil ettiÄŸi ve kendi içinde maddi manevi taleplerinin ne kadar örtüştüğü; üzerinde ciddi durulması gereken, araÅŸtırma ve tartışmaya muhtaç bir olgu olsa gerekir.  
 
 
 
Yanılgılarımız çoÄŸunlukla algısal. Algısal yanılsamaya uÄŸratılıyoruz.  
 
ÖrneÄŸin, inanç ve etnik talepler somut olarak tanımlanmadan-altı doldurulmadan, herkesin istediÄŸi gibi algılaması isteniyor ve saÄŸlanıyor. Åžekli bir iki slogan ve simge etrafında, her kesim geniÅŸ sayılabilecek bir toplumsal kesimle (laik-dindar, Kürt-Türk) buluÅŸuyor ve bu tabanı yönlendirme kabiliyetine haiz olduÄŸunu sanıyor. Hatta, denilebilir ki, etki altına aldığı toplumsal kesimi silbaÅŸtan formatlamaya çalışıyor. Bu tür çalışmalar, toplum mühendisliÄŸi olarak adlandırılıyor. 
 
Velhasıl, tepede yaÅŸanan çatışmanın tarihsel, sosyokültürel-ideolojik temelli olmayıp; siyasal iktidar, güç-çıkar paylaşımı kavgası olması ihtimali daha yüksek deÄŸil midir? Çatışan taraflar, ekonomik-sınıfsal farklılaÅŸmış tabanlara oturmamaktadır. Sosyal farklılığa raÄŸmen, ideolojik olarak hepsi batıcıdır. Elitist bir idare, bir baÅŸka elitist idare ile ikame edilmeye mi çalışılmaktadır ÅŸeklinde de sorulabilir. Bu soru, sanırım yazarın amacına da hizmet eder. 
 

 
'Kelimeler doÄŸru deÄŸilse, kavramlar da doÄŸru deÄŸildir! Kavramlar doÄŸru deÄŸilse, mantık kurmak zor olur. Mantık karışırsa, uluslar huzursuz olur. Uluslar huzursuz olursa, toplum düzeni bozulur. Toplum düzeni bozulursa, devletlerin varlığı tehlikeye girer!' Konfüçyus 
 
müteşekkirim..
Yazar Fahri açık 2008-04-24 05:28:00
yazarın, sn. necmettin beyin, kabul buyururlarsa, bu övgüye fazlasıyla hakkı vardı. ancak, eleÅŸtiri ve sorumu tartışma ortamı görmediÄŸimi düşündüğümden, buraya dökmek istememiÅŸtim. 
sn. selami bey, eklemekle büyük nezaket göstermiÅŸ. yüreÄŸinin büyüklüğünden.  
sevgi ve saygılarımla.
UZLAÅžMA FARKLILIKTIR
Yazar samigoren açık 2008-04-26 23:27:29
esselamualeykum 
Necmettin Bey'in yazısı çok enfes.... Zat-ı alilerini kutlarım.... 
Naçizane katkıda bulunmak istiyorum.... 
UzlaÅŸma, aynileÅŸme deÄŸildir... 
UzlaÅŸma, mota-mot aynı fikre sahip olma deÄŸildir... 
UzlaÅŸma; farklılıklara saygıdır... 
UzlaÅŸma; farklılıkların kendini özgürce ifade edebilmesidir.... 
Fikir ve ifade hürriyeti, sadece bir temel insan hakkı deÄŸildir... Fikir ve ifade hürriyeti "insanı insan yapan" deÄŸerlerin başında gelir...  
Maalesef "fikrin hapiste olduğu, heykelinin ise tımarhane önünde olduğu bir ülke"de yaşıyoruz....
Yazar Fahri açık 2008-04-29 04:25:52
Haddimi aÅŸarak, bende hukuki bir tanım yapmayı deneyeyim. 
UzlaÅŸma, hak-fayda-ödev veya farklılıkların karşılıklı tanınması esasında kurulmuÅŸ, bir özel iliÅŸki-kukuk- biçimidir. 
Ä°steÄŸe deÄŸil, ÅŸartlara veya zorunluluÄŸa baÄŸlı olmasıyla ortaklıktan ayrılır. 
AteÅŸkeÅŸ veya barış anlaÅŸmasında ise, düşmanlık sona erdirilmemiÅŸtir. Sadece, silahlar susmuÅŸ, husumet ertelenmiÅŸtir. Yani, düşmanlar uzlaÅŸamazlar. 
En büyük menfaatler, ne uzlaÅŸmada, ne ateÅŸkeste aranmamalı kanımca. Ortaklık tesis etmek, edebilmek en iyisi, en ideali olsa gerek. 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 19-04-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111688346 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net