19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow Kabe Yolunda
Kabe Yolunda PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 7
KötüÇok iyi 
Yazar Bahattin BÄ°LHAN(*)   
11-03-2008
                       (GeçmiÅŸte)  Kabe Yolunda

 NE UMDUK, NE BULDUK

                                                      Bahattin BÄ°LHAN(*)
    Allah’a hamd olsun bu yıl umre için Beytullah’a gitmeyi bize nasip etti. BaÄŸdat yolu ile gittik. Irak topraklarında 1000 Km. kadar yolculuk yaptık. Yolumuz bazı önemli ÅŸehirlere uÄŸradı, halkından bazıları ile konuÅŸtuk., birkaç gazetesini, birkaç okul kitabını inceledik. Daha sonra Suudi Arabistan’a olduÄŸu bu iki ülke hakkında umduklarımız vardı, bazı yerde umduÄŸumuzu bulduk, bazı yerlerde bulamadık, bazı yerde de aksi ile karşılaÅŸtık. Ä°ÅŸte bunlardan birkaç tanesi :
         IRAK’TA
    Umardık ki petrol geliri çok olan bu “Müslüman’ım” diyen insanların yaÅŸadığı ülkede Ä°slamiyet yaÅŸansındı. O’nun emri istikametinde bir kalkınma seferberliÄŸi görürsündü. Ecdadın yükselttiÄŸi minarelerin yanı başında fabrika bacaları yükselsindi. Yol boyu seyretmekte olduÄŸumuz çıplak daÄŸları, tepeleri aÄŸaçlandıran, madenleri iÅŸleyen memleket çocukları göze çarpsındı.

     Gördük ki, petrol kazancı olduÄŸu gibi silah bedeli olarak sanayileÅŸmiÅŸ ülkelere akıp gitmekte… Yol boyunca gözümüze çarpan daÄŸların, tepelerin üzerinde hep askeri barikatlar… bu barikatlarda çoÄŸu ümitsiz ümitsiz bekleyen gencecik askerler, ana kuzular… Bulundukları yerde doÄŸru dürüst su yok, elektrik yok, rahat bir yol yok. Bize anlatıldığına göre bunların hayat güvenlikleri de yokmuÅŸ. Çünkü ülkenin kuzey kısmında, daÄŸlık yerlerde Kürtler (Kürtçülük yapanlar) varmış. Hiç beklenmedik bir anda insafsız bir baskın yaparak bu barikatlarda bekleyen Arap askerleri öldürürlermiÅŸ.

    Musul’a vardık. Yunus-Nebi camiinde namazdan sonra genç sakallı üniversite öÄŸrencileriyle konuÅŸuyoruz. Bize Türkleri sevdiklerinden, Ä°slam kardeÅŸliÄŸinden, Ä°slam’ın yüceliÄŸinden, bahsediyorlar… Savaşı soruyorum, “Yarayı deÅŸmeyin” dercesine geçiÅŸtiriyor. Humeyni’nin inatçı olduÄŸunu söylemekle yetiniyorlar. Yol arkadaÅŸlarım hiçbir konu ile ilgilenmiyor, sadece yatırları araÅŸtıyorlar, türbelere gitme hevesindeler.

    Sıcak bir havada; suyu yeÅŸilliÄŸi görülmeyen topraklarda yolumuza devam ederek BaÄŸdat’a doÄŸru gidiyoruz. Ara sıra Dicle ve onun vesile olduÄŸu hurma bahçeleriyle karşılaşıyoruz. Toprak suya, su topraÄŸa yakın amma bir türlü birbirine kavuÅŸamıyorlar. GördüÄŸümüz bu idi. Ancak umduÄŸumuz bu deÄŸil idi. Umardık ki bu koca nehire komÅŸu olan toprak, nehirin suyundan komÅŸu payını alsındı, nasipsiz kalmasındı.

    Sıcak bir havada; suyu yeÅŸilliÄŸi görülmeyen topraklarda yolumuza devam ye’ye vardık. Minaresi olduÄŸu için camii sanılır. Ä°çeri girilince camiden ziyade türbe durumunda olduÄŸu anlaşılır. Çünkü binanın merkezinde büyük türbe vardır. Bu türbe 12 imam dediklerinden Musa Kazım’a ait. Tavanı hep kristal, ışıl ışıl yanıyor. Muhtelif yerlerinde Saddam Hüseyin’in portreleri asılı Mezhep büyüklerinin ki de. Saddam Hüseyin namaz kılarken, dua ederken veya türbeyi ziyaret ederken görülüyor. Ä°badet diye bu türbenin etrafında habire dönenler, taşını kafesini aÄŸlayarak öpenleri kafeslere yapışıp Hz. Ä°mam’a dehalet edenler, dilekte bulunanlar var. Namaz kılmaya pek elveriÅŸli yeri yok gibidir. Bu çok ihtiÅŸamlı abidenin hemen yanı başında Ä°mam Ebu Yusuf’un camii ve türbesi gayet mütevazı.

     Azamiye’te gittik. Hz. Ebu Hanife(ra) a atfedilen türbe, büyük camiin bitiÅŸiÄŸindedir. Yol arkadaÅŸlarımız Geylani’ye ait kabri ziyarete minibüslerle gittiler. Azamiye camiinde Türklere hitap eden bir konuÅŸma tekrarlanmakta idi. Önce ÅŸu anlamdaki ayet okunmakta idi :

    “ EÄŸer mü’minlerden iki topluluk birbiriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz. EÄŸer biri diÄŸerine saldırırsa (saldırmaya devam eder, barışı kabul etmezse) saldırganla Allah’ın emrine gelinceye kadar savaşınız. EÄŸer dönerlerse, aralarını adaletle düzeltiniz, adil davranınız, ÅŸüphesiz Allah adil davrananları sever” (hucurat:9).

    Bu Ayet-i Kerime okunduktan sonra meali okunurdu. Mealinden sonra ÅŸu konuÅŸmalar tekrarlanırdı : “Muhterem Türk Hacıları! BaÅŸkanımız Saddam Hüseyin başından beri Ä°ran’la aramızdaki ihtilafı çözümlemek için müzakere istemektedir. Barışa daima karşı çıkmıştır. Ayeti Kerimede beyan buyurulduÄŸu gibi Ä°ran saldırgandır, barış giriÅŸimlerini her zaman reddetmiÅŸtir. Irak savaÅŸtan önce de, sonra da barış yolunu tercih etmiÅŸtir. Fakat onlar daima bizi reddetmiÅŸlerdir.”

      Karşı tarafı suçluyorlardı amma savaÅŸ ateÅŸinin tutuÅŸturucusunun kim olduÄŸunu yad etmek istemedikleri anlaşılıyordu.

      Bazı taşımacıların bize anlattıklarının hilafına biz Irak’ta gerek resmi gerek sivil halktan hep iyi alaka ve nezaket gördük. Sınırda çok kolaylık gösterildi.

     Yol boyunca sık sık Saddam’ın büyük boy portrelerini gördük. ÇeÅŸitli sloganlar da yazılı. MeÄŸer bir hafta öncesi Saddam’ın doÄŸum yıldönümü imiÅŸ. Yazılan sloganlar da mübalaÄŸa ilk bakışta göze çarpmakta. MübalaÄŸaya bakın: Ä°ran’a karşı sürdürülen savaÅŸa “Kadisiyet’ü Saddam” diyorlar. Bu faydasız ve anlamsız görülen savaÅŸa “Kadisiye” gibi bir yakıştırma ne kadar mübalaÄŸa… Birkaç slogan : “Saddam’ın Kadisiyesi, ilk Arap kahramanlığının yeniden canlanmasıdır… Saddam. Bütün vatan senin evin, bütün millet senin ailen… Åžehitlerimiz en bahtlılarımızdır…”

     Kerbela’ya doÄŸru yolumuza devam ediyoruz. Kerbela yakınında dışarıdan camii gibi görülen bir bina gördük, ikindi namazımızı kılalım, dedik. Vardık camiye benzer durumu yok. Orta  yerde kocaman türbe. Ehl-i Beyt’ten Ä°mam Avn’a atfedilen türbenin çevresinde aÄŸlaÅŸanlar, kafeslere yüz sürenler, ötede beride uzanıp yatanlar, sofra kurup yemek yiyenler… Mecburen dışarıda yol kenarında cemaatle namazımızı kıldık.

   Akam namazına yakın Kerbela’ya vardık. PerÅŸembe günü idi. Çok kalabalık vardı. Cuma gecesi olduÄŸundan bu kadar kalabalık olduÄŸunu söyleyenler oldu bize. Kolay kolay içeri girilemiyor. Malûm ilavelerle akÅŸam ezanı okundu. Bu kalabalığın katıldığı bir namaz kılınmadı. Türbenin gümüÅŸ kafesine yapışıp aÄŸlaÅŸmakta, yalvarmakta olanlar, mollanın okumakta olduÄŸu dualara katılanlar, dilek arz edenler, avlunun muhtelif yerlerinde sofra kurup yemek yiyenler, rastgele yerlerde alışamadığımız tarzda, daha doÄŸrusu bilmediÄŸimiz tarzda namaz kılanlar göze çarpmaktadır. Kerbela’nın büyük ve mazlum Åžehidini varıp selamladıktan sonra araya araya avlunun bir kenarında namaz kılabileceÄŸim bir yer buldum. Büyük abidenin çevresinde daireler vardır. Kapısında polisin beklediÄŸi konforlu bir daire göze çarpıyor, sordum, bu dairenin “Seyyid–Kebir” in makamı olduÄŸu söylendi. Ä°çeri girmek istedim, polis mani oldu, kendisi içeri girip gerekli müsaadeyi aldıktan sonra, “sizi kabul ediyor” dedi. Ä°çeri girip selam verdim, beni ayakta ve iltifatla karşıladı, birkaç kiÅŸinin arasında oturan uzun boylu, abalı, sakalsız, zarifçe bir adam. Başında uzun siyah fes, ince ve yeÅŸil bir sarık var. Kısa bir tanışma bitmeden çay geldi. Çok geçmeden hepsinin iltifat ettikleri biri geldi. Gelen Seyyid – Kebir dediklerine saygılı idi. Bu gelenin vali muavini olduÄŸunu söylediler. Bir nevi hac yeri gibi kabul ettikleri buranın en büyük din adamı olan Seyyid–Kebir bu külliyenin yöneticisi imiÅŸ. Kendisine “Kilitdar” denirmiÅŸ. Burada yeÅŸil sarıklılara çok rastlanır, bunlara evladı Resul der ve çok iltifat ederlerdi. Gelen ziyaretçi guruplarını yakalar, bunlara delilik ederler, dualar okurlar, sonunda bahÅŸiÅŸ alır, baÅŸka bir gurup teminine giderler. Bunlarla birkaç yerde sohbetimiz oldu, hatta tartışmamız oldu:

      Bir yeÅŸil sarıklı zat, eline yeÅŸil bezden bir top almış, ince ÅŸeritler halinde kesiyor, Türk ziyaretçilere koparabildiÄŸi bahÅŸiÅŸ karşılığında veriyordu. Tabii aldığı paraları cebine tıkıyordu. Ziyaretçilerimizin bir hayli ilgi ve takdirini toplamış olacak ki, başına iyi bir kalabalık toplanmıştı. Bunlardan bir kısmı bir ÅŸeride kanaat etmiyor, birkaç tane almak istiyordu. Belli ki bunları memlekete götürecek yakınlarına hediye edecek, belki yapmış olduÄŸu ziyareti bununla kanıtlayacak, belki bir hastasını tedavi iÅŸinde bu bezi kullanacak veya hastalığın gelmemesi, uÄŸurun veya bol rızkın gelmesi için bunu kullanacak. Bunlar hep Müslümanlar, Ä°slam’da bu inançların yeri var mıydı?

      YeÅŸil sarıklı zatla bu konuyu müzakere etmek, bilemediÄŸim bir husus varsa onu da öÄŸrenmek isabetli olacaktı. BildiÄŸim varsa onu da öÄŸretmek gerekli idi. Hiç olmazsa bu zatı düÅŸünmeye sevk etmek iyi olacaktı. Ne var ki bu zat meÅŸguldü. YeÅŸil ÅŸeritleri yığılanlara veriyor, paralarını topluyordu. En geride bana yer düÅŸmüÅŸtü. Bekledim, sıra gelince bana da bir ÅŸerit uzattı. Åžeriti almadan sordum:


-         Efendi, önce öÄŸreneyim, bu ÅŸeridi ne iÅŸte kullanmalı, gayet ensiz kestin, çamaşır olamaz, ne iÅŸte kullanayım? Bana hayretle baktı:

-         KardeÅŸim, ne çamaşırdan bahsediyorsun? Bu teberrük, Hz. Ä°mam’dan, Yüce Ä°mam’dan bir teberrük… Sordum:

-         Bunun Hz. Ä°mam’la alakası ne ola? Hz. Ä°mam, bunu dokumadı, kesmedi, satmadı, hatta eli bile deÄŸmedi. Hz. Ä°mam’dan Allah razı olsun.

-         Bilmez misin biz Hz. Ä°mam’ın hadimleriyiz, onun adına kesiyoruz, Hz. Ä°mam’ın bunda bereketi vardır.

-         Siz Hz. Ä°mam’a ne hizmet yaptınız. O büyük mücahit burada savaşırken siz kendisine yardım mı ettiniz, evinize misafir mi ettiniz, nasıl bir hizmet ifa ettiniz? Tabii o zaman hayatta olsaydınız belki yapardınız amma ne çare  ki o zaman hayatta deÄŸildiniz.

-         Amma tuhaf konuÅŸuyorsun, yahu biz ÅŸu türbenin hadimleriyiz, buranın bütün hizmetini biz ifa ederiz. Biz türbedarız.

-         Kusura bakmayın, siz Hz. Ä°mam’a deÄŸil, O’nun manevi ÅŸahsiyeti ile nefsinize hizmet ediyorsunuz, çünkü halkın ona olan sevgisi ile menfaat temin etmiÅŸ oluyorsunuz.

-         Yahu arkadaÅŸ, biz olmasak bu abide harap olur.

-         Hz. Ä°mam’ın bu türbeye ihtiyacı yoktur. O büyük insan ÅŸu taşın altında hapis miki? Bizim kanaatimiz, O cennettedir. O halde türbenin O’na deÄŸil, size faydası olmuÅŸ oluyor. Hz. Ä°mam’ın yüce ÅŸahsiyetine bu nakışlı, süslü taÅŸlar hiçbir fayda temin etmez. O’nun bunlara ihtiyacı yok. Hz. Osman’ın kabri üzerinde bina yoktur, ÅŸanına bir halel mi gelmiÅŸ?

-         Sen nasıl Osman’ı Hz. Ä°mam’a kıyas edersin? Sen bunu biliyor musun? Bu, müminlerin göz bebeÄŸi, Resulullah’ın torunu…

-         Onlar tamam da. Hz. Osman’ı siz bilmiyor musunuz? O da Resulullah’ın damadı, meÅŸru halifesi, büyük mücahit, fedakar, mütteki, yüce Halife.

-         Seninle anlaÅŸamayız… Dedi, etrafımıza arkadaÅŸlarımızdan ve Araplardan da birkaç kiÅŸi toplanmıştı. Adam, eliyle kapıyı iÅŸaret ederek nezaketle kovmak istedi.


         Müslümanların bu durumda bulunması umulan deÄŸildi. Ne çare ki, umre yolculuÄŸunda asıl umulan Hakk’ın rızası idi ve inÅŸallah bulunan da oydu.

                                                                                               Bahaeddin BÄ°LHAN(*)
                                                                                               Kriter aÄŸustos 84 Cilt:4
(*) E. Mersin Müftümüz

Yorum
Sayın Bilhan, biraz politik davranabilir
Yazar semazen açık 2008-03-11 13:09:20
Kerbala'da Hz. Osman'dan bahsetmeniz, "kilise duvarı" deyimini hatırlattı. 
 
Hiç korkmadınız mı? Ya sizi de intikam sevdasıyla orada katletselerdi

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 11-03-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111282596 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net