24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Malcolm X/Malik el-Shabaz
Malcolm X/Malik el-Shabaz PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 35
KötüÇok iyi 
Yazar Dr.Sami GÖREN (Hukukçu)   
20-02-2008
ÅžEHADETÄ°NÄ°N 48. YILINDA                            
                                                                          
Malcolm X/Malik el-Shabaz

(19 Mayıs 1925 - 21 Şubat 1965)

Dr Sami GÖREN (Hukukçu)

En güzel öÄŸüt örnek olmaktır. MALCOM  X

Malcolm X (Malcolm Little ve daha sonrasında El Hac Malik el-Åžahbaz) (Omaha, 19 Mayıs 1925New York, 21 Åžubat 1965), ABDli siyaset adamı, mücahid ve siyah hakları savunucusudur.

“Ä°blis”ten “El Hac MAlik El-ÅžahbAz”a, serserilikten Amerikalı Siyah Müslümanların LiderliÄŸine... Ve çok daha ötelere: Åžehadete! Bataklıklardan ÅŸahikalara yükselen bir hayat...
MALCOLM, 19 Mayıs 1925’te Omaha’da dünyaya geldi. Babası bir Baptist Hıristiyan vaizdi. Malcolm “korkak bir zenci deÄŸildi babam, o bir doksan boyunda, iriyarı ve kapkara bir adamdı...” der. Babası da, Marcus Garvey gibi Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek özgürlüÄŸe, bağımsızlığa ve itibara kavuÅŸmayacağına inanmaktaydı. Bu yüzden de Amerika’yı bırakıp, kendi vatanlarına, Afrika’ya dönmeliydi siyahlar.

Babası vaazlarında bunu hep belirtiyordu, beyazlar bundan rahatsız olmalıydılar. ki; Malcolm’un doÄŸumuna yakın bir zamanda, babası yokken bir gece evin yanına bir gurup insan gelmiÅŸ ve annesine kocasının nerede olduÄŸunu sormuÅŸlar. Annesi de:kocasının evde olmadığını, üç çocuÄŸuyla evde yalnız olduÄŸunu söyleyince, adamlar evin bütün camlarını tuz buz ettikten sonra, Rahip Earl Little’nin, Marcus Garvey’in görüÅŸlerini vaazlarında iÅŸleyen, ve gerisin geri Afrika’ya dönüÅŸ projesi olan, Omaha’nın zencileri arasında hızla yayılan ve baÅŸlarına dert olan vaazlarına daha fazla tahammül edemeyeceklerini hatırlatıp ortadan kaybolmuÅŸlar.

Malcolm orada dünyaya geldikten sonra Babası evi Milwauke’ye taşıdı. Burada fazla durmadan Lansing’e taşınıp bir ev aldılar. Babası adeti olduÄŸu üzere orada da Baptist kiliselerini dolaşıp, Hıristiyanlığın esaslarını anlatmaktaydı..

1929 yılında Malcolm 4 yaşındayken hayatının ilk canlı hatırasını ÅŸöyle anlatıyor: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk kendimizi. Korkumuzdan neye uÄŸradığımızı ÅŸaşırmıştık. Babam evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateÅŸ açmaya çalışıyordu...Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti,Annem kucağında yeni doÄŸmuÅŸ bebeÄŸiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki;ev etrafa kıvılcımlar saçarak,büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında don-gömlek dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum. Olay yerine gelen Polis ve Ä°tfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.”

Hayat uçurumda baÅŸlar, bütün insanlar için; ancak bu uçurumun boyutları Malcolm için herkesinkinden daha engin ve daha engebeliydi zannedersem..

Bu olaydan sonra doÄŸu Lansing’de kenar mahallelerden birine taşındılar, burada da rahat olamadılar.Bir gece babası ve annesi tartıştıktan sonra, babası evi terk edip gitti, Annesi arkasından seslenmiÅŸ ancak babası onu dinlememiÅŸti. Babası o gece bir suikasta uÄŸramış, adamlar ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlar, polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette bulmuÅŸlardı.

Artık sekiz kardeÅŸle ortada kalmışlardı. Babasının hayat sigortasından kalan parayı aldılar ki, bu beÅŸ yüz dolar civarındaydı ve cenaze masraflarıyla bu da tükenmiÅŸti. Böylece Ailede maddi çöküntüyle birlikte psikolojik çöküntü de meydana geliyordu. 
Malcolm’un Annesi batı Indiana’da dünyaya geldiÄŸinden renk olarak beyaz kadınlarla hiç farkı yoktu. Kasabaya gidip ne iÅŸ bulursa yapıyordu, bir gün kardeÅŸlerinden biri Annesine bir ÅŸey söylemek için çalıştığı eve gitmiÅŸ, iÅŸveren çocuÄŸun siyah olduÄŸunu görünce annesini iÅŸten kovmuÅŸtu. Sekiz çocuÄŸun hayatını devam ettirmekle yükümlü bir annenin duygularını hissetmek için, bu duyguyu yaÅŸamak lazım..

KardeÅŸlerinin en büyüÄŸü geçimlerine yardım için çalışıyordu, annesi de temizlik v.s... gibi iÅŸlerde çalışıyordu. Hayat ÅŸartları hiç de kolay deÄŸildi, bazen beÅŸ kuruÅŸlarını olmadığı zamanlar olurdu hiç bir ÅŸey alamazlardı, annesi bir tencere dolusu hindiba aÄŸacı yaprağı kaynatırdı onu yerlerdi, Malcolm’un dediÄŸine göre, bunu duyan arkadaÅŸları: “piÅŸmiÅŸ ot yiyorlar” diye onları kızdırırlardı.

Bazen de çocuklardan birkaçı Lansing’e bir fırına gidip, beÅŸ sente bir çuval dolusu bayat ekmek ve çörekleri aldıktan sonra çuvalı omuzlayıp, iki mil yol teptikten sonra evlerine dönerlerdi. Malcolm bu günlerini ÅŸöyle anlatıyor: “Annemiz bu bayat ekmeklerle çok deÄŸiÅŸik ÅŸeyler yapabiliyordu. Domatesle ekmek karıştırılıp kaynatılınca bize yemek oluyordu örneÄŸin.Yumurtamız varsa pide balığı gibi ÅŸeyler yapardı bize annem. Ekmek tatlısı yapardı sonra, içine kuru üzüm de koyardı bazen. EkmeÄŸi etinden kat kat fazla olsa da hamburger yediÄŸimiz bile olurdu.Zaten çoÄŸu ekmekten yapılmış olan bu yemekleri bir solukta silip süpürürdük”

Yardım kurumundan çeÅŸitli paketler de gelirdi, bunların üzerinde parayla satılmaz ibaresi vardı. Malcolm ve kardeÅŸleri bunu marka zannedecek deÄŸildi elbet, bunu yardım alanlar aldığını satmasın diye yazıyorlardı.

Bir ara annesi siyah bir adamla evlenmeye kalkışmış; ancak adam bundan vazgeçmiÅŸti. nedeni kendisini evde bekleyen sekiz boÄŸazın yükümlülüÄŸünü üstlenmekten korkmuÅŸ olmasıydı ÅŸüphesiz.! Annesi bu olaydan sonra daha da çöküntüye uÄŸramış, artık kendi kendine konuÅŸmaya bile baÅŸlamıştı. Bu arada Malcolm artık 10 yaşındaydı. KardeÅŸleriyle babasında kalma 22’lik kalibrelik tüfekle tavÅŸan avlayıp yoldan gelip geçenlere satıyorlardı, Bazıları bunu sırf yardım olsun diye alıyordu.

Malcolm okuldan sonra doÄŸru eve gideceÄŸine, iki mil yürüdükten sonra Lansing’e gidiyordu dolaÅŸmadık dükkan bırakmıyordu ve aşırdığı ÅŸeylerle kendisine güzel bir ziyafet(!) çekiyordu. Kendi deyimleriyle buna “Tilkilik” diyorlardı. Bunun yanında, geceleri bostanlıklara girip bir sepet çilek toplayıp satıyordu. Sıkı çalışırsa günde bir dolar kazanabiliyordu. O günlerinden ÅŸöyle bahsediyordu Malcolm “Hızla büyüyüp geliÅŸiyordum; ama bu geliÅŸme kafaca deÄŸildi, bedenceydi daha çok. Ben böyle evden uzak kala kala, konu komÅŸunun eÅŸiÄŸini aşındıra aşındıra, dükkanlardan ufak tefek ÅŸeyler yürüte yürüte, büyüdükçe, isteklerimi elde etmekte daha da bir saldırgan, daha da bir sabırsız oluyordum giderek.”

Aile Refah kurumu Malcolm’un ailesine her geldiÄŸinde annesinin çocuklarına bakamayacağını iyice anladılar ve aileyi dağıtma kararı aldılar. Çocuklar ya çocuk esirgeme kurumuna ya da evlatlık isteyen aile varsa oralara gideceklerdi. Malcolm’u durumu iyi bir aile aldı. Malcolm bu aileyi seviyordu ve bu ailenin oÄŸluyla kardeÅŸ gibiydiler. Burada çok iyiydi, fırsatını bulduÄŸunda annesi ve kardeÅŸlerinin ziyaretine gidiyordu. Çok geçmeden devlet, kardeÅŸlerinin hepsini evlatlık olarak dağıtmaya karar verdi. Annesi artık iyice çökmüÅŸtü, sonunda bütün kardeÅŸlerini bir yere verdiler. Annesini de Kalamazoo ‘daki akıl hastanesine yatırdılar.

Malcolm evlatlık olarak verildiÄŸi evde çok iyiydi, bu sırada okulu terk etmeyi kafasına koymuÅŸtu. Kendine göre bir iÅŸ bulup çalışacaktı; en azından elinde parası olacaktı. Bir gün okulda sınıfa girerken bilinçli olarak ÅŸapkasını çıkartmadı. ÖÄŸretmeni de ceza olarak sınıfın içinde kendisi dur deyinceye kadar dolaÅŸma cezası verdi. Malcolm da öÄŸretmeni tahtada bir ÅŸeyler yazarken, öÄŸretmenin sandalyesine gizlice bir raptiye koydu, öÄŸretmenin sandalyeye oturması ve çığlıklarıyla Malcolm dışarıya fırladı. Bu olayla birlikte Malcolm okuldan atıldı. Ancak olaylar Malcolm’un tasarladığı gibi olmadı. Mahkeme artık bir ıslah evinde kalmasına karar verdi, ıslah evinden önce bir gözetim evinde kalması gerekiyordu. 
Malcolm Lansing’den on iki mil uzaktaki Mason’a gitti. Burada orta okul ikinci sınıftan okuluna devam etmeye baÅŸladı. Islah evi Malcolm’a çalışması için bir iÅŸ bulmuÅŸtu; bir lokantada bulaşıkçılık yapacaktı. Bu onun için fevkalade bir ÅŸeydi. Kendi parası olacaktı, bir ÅŸey ısmarladıklarında o da arkadaÅŸlarına artık bir ÅŸeyler ısmarlayabilecekti. Artık yavaÅŸ yavaÅŸ hayattan zevk almaya baÅŸlamıştı. En azından kendi kendine bir ÅŸeyler yapabiliyor, aldığı haftalığıyla kendine bir iki çift ayakkabı almış ve bir de yeÅŸil elbise diktirmiÅŸti. 
Okulda ise çok baÅŸarılıydı, sınıftaki çalışkan öÄŸrencilerdendi. Ä°ngilizce öÄŸretmenini çok seviyordu; bu öÄŸretmen hayatta baÅŸarılı olmanın yollarını ve kendi tecrübelerinden bahsederdi, bu Malcolm’un çok hoÅŸuna giderdi. Malcolm sömestrinden sonra sınıf baÅŸkanı seçildi, bu onu çok mutlu etmiÅŸti. Sınıf arkadaÅŸları onu çok seviyor, problem olursa Malcolm’la konuÅŸuyorlardı.

Malcolm sınıfta tek siyah öÄŸrenciydi. Bir gün baÅŸ baÅŸa kaldığında çok sevdiÄŸi Ä°ngilizce öÄŸretmeni sormuÅŸtu: “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” demiÅŸti. Malcolm bunu daha önce hiç düÅŸünmemiÅŸti. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince Ä°ngilizce öÄŸretmeni iyice ÅŸaşırmıştı. Malcolm’a: “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doÄŸru düÅŸünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düÅŸünmüyorsun? demiÅŸti. 
Malcolm kaldığı ıslah evinde de çok seviliyordu; çünkü burada yerleri temizler, ortalıkta yapılması gereken iÅŸlerde görevlilere yardımcı olurdu. Sekizinci sınıftayken ıslah evi memurlarının aldığı karar gereÄŸi ıslah evinden ayrılması gerekiyordu. Yine bir ailenin yanında kalacaktı. Sene sonu geldiÄŸinde Boston’daki ablası onu yanına davet etti. Malcolm için Boston hayatında deÄŸiÅŸikliklerin baÅŸlangıcıydı.

Boston’a geldiÄŸi ilk ay içerisinde ÅŸehirde dolanıp durdu. Ablası ona bir iÅŸ bulmaya çalışırken kendisi ablasına sürpriz yapmak için iÅŸ bulmaya çıkmıştı. Bir bilardo salonuna girdi,orda Shorty diye biriyle tanıştı. Shorty Lasingliydi, “hemÅŸehrim” diye Malcolm’a sahip çıktı. Sonra Devlet Bale Salonunda ayakkabı boyacısının iÅŸini bıraktığını, Malcolm’un da onun yerine çalışabileceÄŸini söyledi. Malcolm hemen kabul edip iÅŸe baÅŸladı. Ä°ÅŸin bütün sırrını öÄŸrenmiÅŸ, çok para kazanmaya baÅŸlamıştı. Artık Shortyle ve onun arkadaÅŸlarıyla birlikte takılıyordu. Malcolm iÅŸte her ÅŸeye burada baÅŸladı:esrara, eroini çekmeye, alkol kullanmaya... Bu iÅŸte çalışmasını ablası hiç istemiyordu, Malcolm’a bir pastahanede garsonluk iÅŸi buldu, o da ayakkabı boyacılığını bırakıp bu iÅŸe girmiÅŸti. Bir süre burada çalıştıktan sonra buradan da ayrıldı. Ablası Ella’nın gittiÄŸi kilise cemaatinden birisi Boston-Newyork arasında çalışan trende iÅŸ buldu. Malcolm burada da servis iÅŸi yapacaktı. Amerika’da yaÅŸayan zenciler genelde ayak iÅŸlerini yapıyorlardı, bundan dolayı iÅŸlerini devamlı deÄŸiÅŸtirirler, özellikle devlette çalışmak büyük bir gayret gerektirirdi.

Malcolm X’in gençliÄŸi hiç birimizin düÅŸünemediÄŸi bir gençlikti. Demir yollarında çalışırken trenle Newyork’a gidip geliyordu. Newyork’u özellikle de Harlem’i çok sevmiÅŸti. Harlem Newyork’un bizim deyimimizle bir mahallesiydi, burası zencilerin mekanıydı. Malcolm artık hayatını burada sürdürmeye içten içe karar vermiÅŸti. Malcolm’un hayallerinin ÅŸehriydi Harlem..! Güzel giyimli, gösteriÅŸsiz, medeni zencileri hayatında hiçbir zaman bir arada görememiÅŸti.

1942 yılında 17 yaşındayken ÅŸikayetler üzerine demir yollarındaki iÅŸinden atıldı. Sonra Harlem’de hayran kaldığı bir barda iÅŸe baÅŸladı. Ä°ÅŸini çok seviyordu, hiçbir zaman iÅŸine geç kalmadı. Bu bar onun deyimiyle bir mektepti(!). Burası; dümencilerin, hırsızların, esrar satıcılarının takıldığı, Harlem’in birkaç barından birisiydi.

Burada çalışırken bir çok ÅŸeyi öÄŸrenmiÅŸti, kendisi de esrarlı sigara satmaya baÅŸladı. Esrarlı sigara iÅŸinden iyi para kazanmaya baÅŸlamıştı. Artık paraya para demiyordu. Gün geçtikçe stoklarını daha da arttırıyor, çok tanındığı için müÅŸteri bulmakta hiç zorluk çekmiyordu. Narkotik polisleri artık onun da esrar sattığının farkına varmışlardı. Kanun gereÄŸi üzerinizde esrar bulamazlarsa suçlayıp kimseyi içeri almıyorlardı. Malcolm da, içi boÅŸaltılmış ayakkabı topuklarında, ÅŸapka astarlarının arasında esrar taşımanın arık modası geçtiÄŸinden, esrarı bir paket yapıp koltuÄŸunun altına sıkıştırıp, geceleri çalıştığı için takip edildiÄŸini anladığında hemen bir köÅŸeye çekilip paketi koltuÄŸunun altından çaktırmadan bırakıyordu. Karanlıkta yaptığı bu numarayı kimse çakmıyordu tabi. Polis daha fazla takip etmeye baÅŸlayınca boÅŸ bir sigara paketine, ya da Kızıl Haç’ın boÅŸ yara bandı paketlerine koyuyor, parasını aldıktan sonra müÅŸteriye bıraktığı yeri tarif ediyordu.

Polis onun peÅŸini bırakmamakta kararlıydı, böyle insanlar için polisin çok yöntemleri vardı. Kalabalık arasında ceplerine esrar koyup delil göstermek, evini belirleyip gizli bir yere esrarı saklamak...Malcolm bunu bildiÄŸi için devamlı ev deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalıyordu. Polisin kendisini listeye aldığını haber alınca, Malcolm’un bir arkadaÅŸ: ortalık sakinleÅŸinceye kadar biraz seyahat etmesini önerdi. Malcolm daha önce demir yollarında çalıştığından bedava seyahat etme kartına sahipti. Aklına yeni bir fikir geldi: Orkestra guruplarının peÅŸinden gitmek. Orkestra guruplarının çoÄŸunu tanıyordu ve hemen hepsi Malcolm’un müÅŸterisiydi.Artık seyyar eroin satıcısı olmuÅŸtu. Bu ÅŸekilde bütün doÄŸu sahillerini dolaÅŸarak orkestrayla turneye çıkan guruplara esrarlı sigara satıyordu.O güne kadar kimse seyyar esrar satıcısına rast gelmemiÅŸti Amerika’da!.. Sonra ani bir kararla esrar satma iÅŸini de bıraktı. 
Bu arada askere çaÄŸrılıyordu. Ancak bütün zenciler gibi o da askerlik yapmamak için her yolu deneyecekti. Akli dengesinin yerinde olmadığını ispatlamak, çeÅŸitli haplar kullanarak kalbi ya da ciÄŸerleri tahrip edip kendisini çürüÄŸe çıkarmak. Ancak devlet bu oyunları bildiÄŸi için askere gideceklerin yerlerini tespit eder, ajanlar onları takibe alırdı.Malcolm artık gittiÄŸi kalabalık yerlerde askere gitmek istediÄŸini saÄŸa sola bağıra bağıra söyler oldu. Bunu akli dengesinin yerinde olmadığını göstermek için yapıyordu tabi. 
Askerden gelen cep pusulasını alıp, en acayip zoot elbisesini giyip, saçlarını kırmızıya boyayıp, bir çalılık gibi kıvırdıktan sonra askeri ÅŸubeye gitmiÅŸ içeri dalıp, sıraya falan bakmadan; herkesin önüne geçip: “hadi koçum bitir ÅŸu iÅŸi de, ben gidip general olmak istiyorum, kafasının ortasından varacağım o düÅŸmanları..” demiÅŸ sonra onu da sıraya aldılar. Malcolm bu arada yine sayıklıyordu: gidip en büyük general olacaktı, savaÅŸacaktı!. Adamlar bu halini görünce Askeri psikiyatri kliniÄŸine sevk ettiler Malcolm’u. Burada psikologa çeÅŸitli numaralar yaptı: psikolog onu dinlerken, Malcolm ikide bir arkaya bakıyor, sanki kendisini dinleyen biri varmış gibi, kapıları aralayıp duruyordu. Sonra psikologun kulağına eÄŸilerek “bak babalık! ben güneye gideceÄŸim, zencileri örgütleyip, ne kadar beyaz fellah varsa öldüreceÄŸim” demiÅŸti. Doktor bunları duyunca elindeki kalemi düÅŸürmüÅŸ, kalemi aldıktan sonra Malcolm hakkındaki nihai kararını vermiÅŸ. Malcolm böylece askerden de yırtmış oluyordu..

Amerika’da yaÅŸayan zenciler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette ayak iÅŸlerini yapıyorlardı. Hal böyle olunca zencilerin çoÄŸu kolayından yaÅŸamak, çalışmadan kazanmak, dümen çevirmek iÅŸleriyle meÅŸguldü. 
Amerika’da yaÅŸayan bir zencinin yıllık geliri beÅŸ bin dolar iken, bir beyazın geliri en az yirmi beÅŸ –otuz bin dolar arasında deÄŸiÅŸiyordu. Hal böyle olunca büyük kentlerin zenci mahallelerinde mektep yüzü görmemiÅŸ, gitmiÅŸse de bitirememiÅŸ on binlerce kiÅŸinin aklı fikri bir dümen çevirip de hayatını sürdürmektedir.Bu ahlaksızlık batağına düÅŸmüÅŸ kimselerin ne yaptığını, nereye gittiÄŸini, bu iÅŸin sonunun nereye varacağını düÅŸünmeleri için, bir vicdan muhasebesi yapabilmeleri için hiç vakitleri yoktu.

Åžimdiye kadar dümencilerin esrarcıların, kumarbazların, piyangocuların arasında büyümüÅŸtü Malcolm. Amerika da yaÅŸayan, hele Harlem’de yaÅŸayan zenciler için erdem ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatı geçirip gitmekti... Malcolm da artık çetesini kurmuÅŸ,hırsızlıklara baÅŸlamıştı. Bir ara iÅŸler kesat gidince piyango biletleri satmaya baÅŸladı. Piyango bileti aldığı kiÅŸi ile sorun yaÅŸayınca Boston’a gitti. Burada hırsızlık çetesi kurdu. KurduÄŸu bu hırsızlık çetesi üç erkek ve birkaç tane beyaz kızdan ibaretti. Malcolm özellikle beyazlardan seçmiÅŸti ki bu kızları. Onlar Boston’da oturan zenginlerin evlerine gidiyor, evin planını çıkarıyor, gösteriÅŸe düÅŸkün kadınlar neleri varsa belli ettikleri için, iÅŸleri çok kolay oluyordu. Sonra yaptıkları planı getiriyorlardı, kıymetli eÅŸyaların yerlerini bile belirtiyordu bu planlar. Geriye eve girip yapılan planın uygulanması kalıyordu. Ä°ÅŸleri çok iyiydi; ancak bu yolun sonunu tahmin etmek herkes için çok kolay olsa gerek..

Aşırdıkları ÅŸeylerden çok hoÅŸlarına giden olursa kendilerine ayırıyordu çete üyeleri, Malcolm da hoÅŸuna giden bir saati kendisi için ayırmıştı. Saatin küçük bir tamiri gerekiyordu. Ancak bu saatten Boston’da birkaç tane vardı, saatin sahibi nasıl bir tamir gerektiÄŸini polise bildirmiÅŸti. Malcolm kırık bir taşını deÄŸiÅŸtirmek üzere saati tamirciye verdi. GötürdüÄŸü saatçi iki gün sonra gelip almasını söyledi, iki gün sonra Malcolm saatçiye uÄŸradığında saatçi ilk önce parayı istedi, Malcolm parayı uzattı, ancak saati alamadan dedektifler Malcolm’u kelepçeleyip götürdüler karakola. Daha sonra çete üyelerinin dairelerinde bir sürü delil ele geçirdiler: kürk mantolar, mücevherler, mesleki aletler ve Malcolm’a ait silahlar. 
1946 yılının Åžubat ayında arkadaşı Shorty ile birlikte,mahkeme kararıyla, bileklerine kelepçe vurulduktan sonra, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiler. Malcolm o zamanlar daha yirmi bir yaşını bile doldurmamıştı. Hapishaneye girdiÄŸi ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuÅŸturucularla birden iliÅŸkisi kesilince, yılan gibi kıvranacak hallere düÅŸmüÅŸtü. Hapishanenin psikiyatrisi ilgilenmeye kalkınca, Malcolm’dan bütün bildiÄŸi küfürleri duymuÅŸtu, aynı gazaba bir süre sonra hapishanenin papazı da uÄŸramıştı.

Hapishanedeki ilk yılı çok zor geçmiÅŸti. Buraya alışmak bütün insanlar için çok zordu, ancak alıştıktan sonra oranın bir parçası oluverirdiniz. Malcolm ilk yılında yemek sırasında elinden tepsiyi düÅŸürmek, numarası okunduÄŸunda cevap vermemek, uyuÅŸturucu krizine girdiÄŸinde hücresindeki her ÅŸeyi dışarı fırlatmasından dolayı devamlı katıksız hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiÄŸinde avazının çıktığı kadar bağırıp devamlı Ä°ncil’e ve Tanrıya küfürler yaÄŸdırıyordu. Bundan dolayı Malcolm’a hapishanedekiler “Ä°blis”demiÅŸlerdi. 
Hapishanede de Bimbi diye birisi vardı. Çok güzel konuÅŸan ve devamlı kitap okuyan birisiydi. Malcolm bu sıralarda kendisini sıradan bir dinsizden çok ileri görüyordu. Bir gün Bimbi’nin dinsizliÄŸe karşı konuÅŸmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba falan rast gele küfretmez olmuÅŸtu.

Ä°slam'la tanışması ve Müslüman oluÅŸu

1948 yılında Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmiÅŸti. Burası eski yerine göre daha güzeldi. Ä°ÅŸte bu günlerde küçük aÄŸabeyi Philibert’ten bir mektup aldı. Mektupta: “Siyah adamın doÄŸal dinini keÅŸfettiÄŸini” ve Ä°slam cemaati diye bir ÅŸeye katıldığını yazıyordu kardeÅŸi. Ayrıca kurtuluÅŸa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeÅŸi Reginald’dan da bir mektup aldı. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeÅŸi...Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklına bin bir türlü ÅŸeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çıkaracak bir hastalık mı beliriyordu, ya da Newyork askerlik ÅŸubesine yaptığı psikolojik numaranın bir benzerimiydi bu...

KardeÅŸinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeÄŸinde domuz eti vardı. Tabağına koymadan karavanayı yanındakine verdi. Sigarayı bırakmak çok zor deÄŸildi onun için, katıksız hücre cezasında günlerce sigarasız kalmaya alışmıştı. Sabırsızlıkla kardeÅŸi Reginald’ın geleceÄŸi günü bekliyor ve bu numaranın ne anlama geldiÄŸini bir an evvel öÄŸrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çıktı geldi kardeÅŸi Reginald. Ancak, Malcolm’un merak ettiÄŸi konuya hemen girmedi, öylesine sıradan biraz konuÅŸtuktan sonra, tasarlanmamış bir konu gibi Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil bakalım akla hayale gelebilecek her ÅŸeyi, bilinebilecek her ÅŸeyi bilen insan kim olabilir?” “Herhalde tanrı gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her ÅŸeyi bilen bir insan var, Tanrı bir insandır,adı da ALLAH’tır” dedi kardeÅŸi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah’ın 360 derece ilmi olduÄŸunu, bu ilmin bütün ilimleri kuÅŸattığını, ÅŸeytanın ise sadece 33 derece ilmi olduÄŸunu ve buna da masonluk dendiÄŸini söyledi. Sonra Tanrının Amerika’ya indiÄŸini, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüÄŸünden söz etti.Ayrıca ÅŸeytanın da bir insan olduÄŸunu ve bütün beyazların ÅŸeytan olduÄŸunu söyledi.

Malcolm’un kafası allak bullak olmuÅŸtu, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir ÅŸerit gibi geçti evet kardeÅŸi haklıydı; Newyork’taki Beyazlar, Polisler, ilk okulda kendisi Avukat olmak istediÄŸin söylediÄŸinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen öÄŸretmeni, hele Masonlar!..

Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmiÅŸti. Burası diÄŸer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüÅŸvet gibi ÅŸeyler olmadığı gibi, herkesin kendine ait bir odası vardı. Nefret kusan gardiyanların yerine eÄŸitimci gardiyanlar vardı. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıydı. Zengin bir milyoner bağışlamıştı kütüphaneyi ve mahkumlar istediÄŸi gibi kitap okuyabiliyorlardı. 
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeÅŸi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düÅŸünceler bırakarak gitmiÅŸti. “DüÅŸünebiliyor musun kim olduÄŸunu bile bilmiyorsun” demiÅŸti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiÄŸin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Åžeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduÄŸunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz ÅŸeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun baÄŸrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz ÅŸeytanın bitmek bilmeyen ÅŸeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”

Amerikalı beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanları olan Afrika’yı maymunlar gibi daldan dala atlayan vahÅŸi siyahların, putperestlerin bulunduÄŸu yer diye tanıttılar. Zencileri kendi öz vatanlarına ve ırklarına düÅŸman ettiler, kendi dinlerini aşıladılar. Bu din Zenciye siyah olan her ÅŸeyin lanetli olduÄŸunu, siyah olan her ÅŸeyden, hatta kendi kiÅŸiliÄŸinden nefret ettiriyordu. Hıristiyan din adamları bu zencilere bir yanağına vurulduÄŸunda diÄŸer yanağını da çevirmeyi, acı çekerken gülmeyi, acıları sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayı öÄŸretmiÅŸti. Onlara dualar edip ilahi okumayı, beyaz ÅŸeytanların elinin artığı ÅŸeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için yalvarıp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir ÅŸey istememeyi öÄŸretmiÅŸti! Köleci efendi bu dünyada kendi cennetinin tadını çıkarırken, Zenciye öbür dünya nimetine razı olmayı öÄŸretmiÅŸti. 
Malcolm, Norlfolk hapishanesinde öÄŸrendi her ÅŸeyi.. Burada günde sadece beÅŸ saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ışıklar kapansın” sesi onun kabusu olurdu, ancak dışarıdan sızan ışıkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmış ve astigmat olmuÅŸtu. Ayrıca hapishanelerde mahkumlar arasında bir çok münazaralar yapılıyordu, Malcolm bunlara katılıyordu. Bu münazaralar onu ileride Vekil olduÄŸunda yapacağı konuÅŸmalara hazırlıyordu.

Kendi deyimiyle: “O sıralar, bir insan için en zor ÅŸeyi, fakat en büyük ÅŸeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeÄŸi, insanı çepeçevre kuÅŸatan gerçeÄŸi kabul etmek üzereydim.” Onun Ä°slamı seçmesi aynı en azından Amerikalı beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ırkçıydı. Müslümanlığı tam anlamıyla bilmiyordu ya da açıklamak istemiyordu. Irkçılık söz konusu olunca, zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardı.

Hapishanede çok okuma imkanı buluyordu. Bütün doÄŸu ve batı felsefesini okudu. Bir sözlüÄŸü baÅŸtan sona kopya etti, yaklaşık bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeÅŸitli gerçekleri öÄŸrenecekti: Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldırışını, Haç’a hiçbir zaman Ä°sa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını;alçakgönüllüce, azizce insanca sarılmadıklarını..

“Åžeytan beyaz adam Åžeytani mizacının gereÄŸi olarak siyah olan her ÅŸeyden nefret etmeyi öÄŸretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumları sömürdü. Ayrıca yeryüzündeki bütün dinler kendi mensuplarına tanıyabilecekleri, hiç deÄŸilse kendi ırklarına benzer bir Tanrı düÅŸüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi Hıristiyanlıklarını aşılamışlardı. Bu Hıristiyanlık ise ‘Zenciye tıpkı köleci efendisi gibi sarı saçlı, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrıya tapmasını salık veriyordu tabi ki.”

Eljah Muhammed siyahtı. Georgia’daki bir çiftlik evinde doÄŸmuÅŸtu, ailesiyle birlikte Detroit’e taşınmıştı. Ä°nsan suretine girmiÅŸ tanrı olduÄŸunu iddia eden birisiyle tanışmıştı. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet’e Allah’ın mesajını bildirmiÅŸti ve bu mesajı ‘Kuzey Amerika da yaÅŸayan, Yitik buluntu Ä°slam cemaati durumundaki siyah halka iletmesini istemiÅŸti Eljah Muhammed’den. Buna dayanarak kurmuÅŸtu Eljah Muhammed Ä°slam cemaatini. Ä°çerdeyken kardeÅŸleriyle ve Eljah Muhammet’le devamlı mektuplaşıyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiÅŸ içine de bir miktar para koymuÅŸtu. 
Malcolm hapis cezasının son yılını ilk gittiÄŸi Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk’taki görevliler, iÄŸne vurulmak istemeyiÅŸini ve yer deÄŸiÅŸtirmesine itirazını neden olarak gösterdiler!. Charlestown’da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeÅŸitli tartışmalara katılıyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçı Ä°ncil dersi vermeye geliyordu, buna katılmaya karar verdi Malcolm. Ä°lahiyatçı konuÅŸması bittikten sonra soruları alıyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldırdı ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir Ä°brani’ydi ve esas Ä°branilerse siyahtı...Öyle deÄŸil mi?” Ä°lahiyatçı “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya Ä°sa’nın rengi....o da Ä°brani’ydi deÄŸil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet Ä°sa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde Ä°sa hep beyaz çizilmiÅŸ, öyleyse bu resimler gerçeÄŸi yansıtıyor mu sizce?” deyince, Ä°lahiyatçı “Bak bu konuda bir ÅŸey söyleyemeyeceÄŸim” deyip çekip gitmiÅŸti.

1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla hapisten çıktı. Hapisten çıkınca Harlem ya da Boston yerine doÄŸru Detroit’teki kardeÅŸinin yanına gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öÄŸretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çıkışı için kardeÅŸinin çalıştığı maÄŸazanın sahibi kefil olmuÅŸtu. Hemen burada tezgahtar olarak iÅŸe baÅŸlamıştı. KardeÅŸi Wifred yanında kalmasını istemiÅŸti, o da seve seve kabul etti bunu. KardeÅŸinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. KardeÅŸi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öÄŸretti. MaÄŸazada da namazlarını hiç aksatmadan kılıyorlardı, diÄŸer çalışanlardan habersiz olarak yapıyorlardı bunu. Malcolm namaz kılmayı çok sevmiÅŸti, bütün din kardeÅŸleriyle birlikte ALLAH’a yöneliyorlardı. Detroitteki Müslümanların toplandığı bir yer vardı. Burada hafta sonları Ä°mam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki Müslümanları o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karşılaÅŸtığında herkes selamlaşıyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranıyordu herkes: ‘KardeÅŸim’, ‘Bacım..’, Hanımefendi...’, ‘Efendim...’ bu fevkalade bir ÅŸeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp ALLAH’a ÅŸükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceÄŸi günü iple çekiyordu.

Bir gün Chicago’daki iki numaralı mabedi ziyarete gitme kararı aldılar. Eljah Muhammet’in burada bir konuÅŸması vardı. Chicago’da iki numaralı Mabed’de herkes aynı tip elbiseler giyinmiÅŸti. Malcolm bu kadar Müslüman’ı disiplinli temiz bir ÅŸekilde ilk kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes ‘ve aleyküm selam’ diye yanıt verdi. Elçinin başında altın nakışlarla süslenmiÅŸ bir de taç vardı. Malcolm bu sırada dalıp gitmiÅŸti: kendisi içerdeyken hiç tanımadığı halde zaman ayırıp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acılara katlanmış, hiç özveriden kaçınmamış, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan sakınmayan lider..

Eljah Muhammed o gün çektikleri sıkıntılardan ve geçmiÅŸinden bahsetti. KonuÅŸmanın sonuna doÄŸru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yıllardandır hiç ara vermeksizin bana mektup yazmıştır Malcolm kardeÅŸ. Elim deÄŸdikçe ben de kendisine yazmışımdır. ‘Zindandayken ÅŸeytandan kurtulmuÅŸtu Malcolm kardeÅŸ; ama ÅŸimdi onun tekrar içkime, kumarıma, esrarıma ve günahıma çekeceÄŸim diyecektir beyaz ÅŸeytan. Ä°ÅŸte ÅŸimdi temiz kardeÅŸimizin perdesi kalkmıştır, göreceÄŸiz nasıl bir insan olacağını, inanıyorum ki hep baÄŸlı kalacaktır Malcolm kardeÅŸ imanına” diyordu Eljah Muhammed. AkÅŸam yemeÄŸini Eljah Muhammet’le birlikte yediler. Bu sırada Malcolm Detroitteki Mabedi nasıl tıka basa doldurabileceÄŸini düÅŸünüyordu kendi kendine. Bir ara sordu: Detroitteki mabede kaç kiÅŸi toplanabileceÄŸini sordu. Eljah Muhammet “binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye sayısını arttırmak için Ä°mam Lamuel Hasan’a yardımcı olmaya karar verdi Zenci mahallelerine gidiyor: “Adamım sana ÅŸöyle biraz fıs geçeyim mi?”diyerek baÅŸlıyordu konuÅŸmasına, böylece bir çok kiÅŸiyi yanında getirmiÅŸti.

Malcolm bu ara soyadı deÄŸiÅŸikliÄŸi için baÅŸvuruda bulunmuÅŸ ve baÅŸvurusu kabul edilmiÅŸti. Eljah Muhammed “X”soyadını kullanmalarını öÄŸütlemiÅŸti onlara..Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’. Åžimdiki soyadları: köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait deÄŸildi. ‘X’ Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH’a dönünceye deÄŸin ve kendi aÄŸzından bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti. Malcolm X bu arada bol bol çalışıyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç bırakmadan takip ediyordu. Cemaate katılmayı hiç aksatmıyordu. Artık geceleri rahat uyuyabiliyordu. Bu hale onu ALLAH’tan baÅŸka kim getirebilirdi ki. Gün geçtikçe Eljah Muhammet’e daha çok baÄŸlanıyordu.

Eljah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm’u Boston’a yolladı, burada Llyod X adında bir Müslüman oturuyordu. Ä°slam’a az çok ilgisi olanları evinde topladı. Malcolm onlara bir konuÅŸma yaptı. Malcolm konuÅŸmalarında daha çok siyahlara yapılan iÅŸkencelerden bahsediyordu. Böylece, bir tepki olarak Malcolm’un konuÅŸmalarına katılım çoÄŸalıyordu. Ancak konuÅŸmalar sonucunda “kim Eljah Muhammet’in hareketine katılmak ister?” dediÄŸinde sadece bir kaç el kalkıyordu. Aradan üç aya geçtikten sonra bir teÅŸkilat için yeterli sayıya ulaÅŸtığını anlayınca on bir numaralı Mabedi açtılar Boston’a. Eljah Muhammet onu 1954 yılının martında Philedelphia’ya gönderdi. Malcolm’un burada da beyazlara iliÅŸkin gerçekler hakkında yaptığı konuÅŸmalar sonucunda Philadellphia’daki zenciler daha büyük tepki verdiler ve Mayıs ayının sonunda On iki numaralı Mabet açıldı. Ertesi yıl baÅŸarılarından dolayı Eljah Muhammet Malcolm X’i Newyork’u teÅŸkilatlandırması için görevlendirdi. 
Malcolm X eskiden dümenler çevirdiÄŸi, esrar sattığı bu yere, yani buradaki sokaklara pek yabancı deÄŸildi. Eski arkadaÅŸlarını ziyaret etti. Hiç birisi onun bu denli deÄŸiÅŸtiÄŸine pek mana veremiyorlardı. Malcolm X bu arada Müslüman bir hemÅŸire olan ve yine Müslüman teÅŸkilat için çalışan Betty X adında birisiyle, Eljah Muhammet’ten onay aldıktan sonra evlendi. 
Büyük bir kentte, imkanları büsbütün sınırlı bir örgüt, kamuoyunun dikkatlerini üstüne tam anlamıyla çekebilecek bir olayla karşı karşıya kalmazsa, pratik hayatta tanınmamaya mahkumdur. Ä°ÅŸte bir gün Harlem’de öyle bir olay meydana geldi. Ä°ki beyaz polis zenciler arasında çıkan kavgayı önlemeye çalışırken Johnson Hinton adındaki bir Müslüman’a coplarla saldırdılar. Kafasından yaralanıp derisi epeyce soyulan Hinton, bir polis arabasıyla en yakın karakola götürüldü.

Malcolm X olaydan haberdar edilince 50 kadar Müslüman’la birlikte karakola gitti. Ä°lk önce Malcolm’a onu göremeyeceklerini söylediler. Malcolm da nöbetçi amire pencereden dışarı bakmasını söylemiÅŸ, adam dışarıdaki Müslümanları görünce ÅŸaşırmıştı. Malcolm kardeÅŸlerini görmeyince orayı terk etmeyeceklerini söyledi. Nöbetçi amiri göstermeye razı olmuÅŸ: Johnson Hinton’u kafası, yüzü, omuzları kana bulanmış bir vaziyette buldular. Malcolm: “bu adamın yeri karakol deÄŸil hastanedir”diye bağırdı. Hemen bir can kurtaranla onu hastaneye yolladılar. Hastanede yol boyunca elli Müslüman’la birlikte arabayı takip ettiler. Harlem’in en büyük caddesinde o güne kadar böyle kalabalık görmeyen zenciler dükkanlardan, kafelerden fırlayıp, kalabalığın peÅŸine takıldılar.

Ä°slam cemaati Johnson Hinton’un davacı olması için çok çalıştı, davanın sonunda Johnson Hinton 70 bin dolar tazminat kazandı. Bu olay Amerika da Müslüman cemaatinin gündeme gelmesine vesile oldu. Artık Amerika’daki televizyonlar Müslümanların mescitlerini gösteriyorlar, çeÅŸitli belgeseller düzenliyorlardı .Malcolm X televizyon programlarına katılıyordu. Siyah Müslümanlar iyice Amerika gündemini meÅŸgul etmeye baÅŸladılar... 
Eljah Muhammed, Malcolm X’ e. “senin daha çok ünlü olmanı istiyorum. Çünkü sen ünlendikçe ben daha çok tanınıyorum ve cemaatimize katılım çoÄŸalıyor.”demiÅŸti. Eljah Muhammet’in vekili olarak Malcolm X radyo ve televizyonlarda, Üniversite kampüslerinde bir çok konuÅŸmalar yaptı. Eljah Muhammet’in vekili olarak konuÅŸtukça, diÄŸer Ä°mamlar onu kıskanmaya baÅŸladılar. Onunla arasını bozmak isteyenlere karşın 1963 yılında bir konuÅŸmasında Eljah Muhammed: “Ä°ÅŸte benim en sadık, en yılmaz vekilim. Ölünceye dek ayrılmayacaktır izimden” diyordu Malcolm için..

1963 yılında Eljah Muhammet’le ilgili çeÅŸitli haberler çıkmıştı. Malcolm X bu haberlerden dolayı çok üzülüyordu, böyle bir ÅŸeyi düÅŸünmek bile ona çok edepsizce geliyordu. Gazeteler Eljah Muhammet’in sekreterleriyle çeÅŸitli iliÅŸkileri olduÄŸunu yazıyordu. Malcolm dayanamayıp hemen Eljah Muhammet’le Phoenix’te bir araya geldi. Ä°ÅŸte burada Eljah Muhammet’in Ä°slam dinini nasıl bildiÄŸine ve nasıl çarpıttığına ÅŸahit olacağız. Malcolm X’e aynen ÅŸunları söylüyordu: “Davud’u okurken, bir baÅŸkasının karısına nasıl göz diktiÄŸini öÄŸrenmiÅŸsindir, iÅŸte o Davudum ben. Nuh’u okumuÅŸsundur; ÅŸu sarhoÅŸu, iÅŸte ben onun ta kendisiyim. Lut’un serüvenini okumuÅŸsundur: ÅŸu kendi kızlarıyla aynı yatağı paylaÅŸanı...bana da bunları yapmak caiz oluyor herhalde” demiÅŸti Eljah Muhammet.(Not: Bunlar tahrif edilmiÅŸ Tevrat’ın ayetleri idi ve diÄŸerleri gibi Malcolm da o zamanlar Kur’an’dan uzaktı.) 
22 kasım 1963 yılında Dallas’ta Amerikan baÅŸbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüÅŸtü. Eljah Muhammet ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuÅŸma yapmaması için bir buyruk göndermiÅŸti. Malcolm bu olaydan sonra Eljah Muhammet’in vekili olarak bir konuÅŸma yaptı. KonuÅŸma bittikten sonra, sorulu cevaplı bölüme geçildiÄŸinde birisi ona ÅŸu soruyu yöneltti: “BaÅŸkan Kennedy’nin ölümü hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?” Malcolm da bir temsille kendi görüÅŸünü açıkladı: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiÄŸinizde akÅŸam komÅŸunuzun kümesine deÄŸil de tekrar sizin kümesine gelecektir. Evet ÅŸeytan onu tekrar yanına aldı.”

Bu konuÅŸması üzerine Malcolm X 90 gün hiç konuÅŸmama cezası aldı Eljah Muhammet’ten. ManÅŸetler“Malcolm X susturuldu” diyordu. MalcolmX, 90 gün sonra konuÅŸabileceÄŸini düÅŸünüyordu fakat, artık ders verdiÄŸi yedi numaralı mabette de ders vermesi yasaklanmıştı. Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eÅŸi o zamanlar yeni yeni Ä°slam cemaatine katılan ve boksör olan Muhammed Ali’nin evine gittiler. Bu, eÅŸi Bety’nin evlendikten sonra ilk tatili olacaktı.

Malcolm X artık Eljah Muhammet’in adamları tarafından tehdit edilmeye baÅŸlamıştı, tetiÄŸi çekmesi için yedi numaralı Mabedin imamına emir verilmiÅŸti Eljah Muhammet tarafından. Malcolm X bu sırada Hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmeyi düÅŸünüyordu..Bunun için kardeÅŸi Ella’dan borç aldı. Ä°lk önce Mısır’a gitti. Hacca gitmesi Malcolm X için çok kavramın deÄŸiÅŸmesinin baÅŸlangıcıydı. Mekke’den hanımına aynen ÅŸunları yazıyordu: “Ä°nanamayacaksın ama; tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim, ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeÅŸtik. Ben artık ırkçı bir Müslüman deÄŸilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.” Burada ismini de bir Müslüman ismiyle deÄŸiÅŸtirdi. El-hac Malik El-Åžahbaz, dı artık o... 
Malcolm X Mekke’de gerçek Müslümanlığı öÄŸrendi. Kral Faysal’la görüÅŸtü. Beyrut’ta bir üniversitede Amerikalı siyahlarla ilgili konferans verdi. Amerika’ya geri döndüÄŸünde basına ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların bu örgüte katılabileceklerini açıkladı.

Malcolm X’in ırkçılığı bırakması ve artık yeni kurduÄŸu örgüte beyazların da üye olabileceÄŸini açıklaması, Amerika kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. Ä°slam dini, belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniÅŸ boyutlarda yer buldu. Irkçılığı bırakması Eljah Muhammed ve çeÅŸitli siyah kuruluÅŸlar tarafından doÄŸru bulunmadı. Malcolm X artık bir çok tehditler almaya baÅŸlamıştı. YaÅŸadığı her günü ödünç alıyor gibiydi. Nereye gitse takip ediliyordu. Etrafındaki kiÅŸilere artık kendi sonunun geldiÄŸini söylemekten çekinmiyordu. Ailesi bir yerde, kendisi de güvenliÄŸi için deÄŸiÅŸik otellerde kalıyordu.

“NASIL YAÅžARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ”

Malcolm X hayatını mensubu bulunduÄŸu toplumun haklarını elde etmek, bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliÄŸine kavuÅŸturmaya adamıştı. Belki siyah toplum olarak bütün eÅŸyalarını, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika’ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalı olabilirlerdi. Tahrip edilmiÅŸ Hıristiyanlık dini onlara iki dünyayı da cehennem yapmıştı ne yazık ki ...En son ve en mükemmel din olan Ä°slamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini saÄŸlayabilirdi. Malcolm X bu gerçekleri anlatabilmek için çalıştı. Gece yarısı evine Monoton kokteyli atıp evini ateÅŸe vermiÅŸlerdi ama o saat 4 uçağıyla Chicago’ya gidip Detroit’teki konferansa yetiÅŸmiÅŸti. 21 Åžubat 1965 Pazar günü bir eÄŸlence salonunda bir konferans vardı,400 sandalye kurulmuÅŸ, salon hazır hale getirilmiÅŸ, herkes yerini almıştı. Malcolm X’in eÅŸi de dört çocuÄŸuyla birlikte en önde yerini almıştı.

Malcolm X takdim edildikten sonra kürsüye doÄŸru yürüdü ve ‘Esselamu aleyküm’ dedi; salondakiler hep birlikte: ‘ve aleyküm selam’ dedikten sonra salonun bir yerinde bir karışıklık çıktı. Herkes dikkatini tam oraya çevirmiÅŸken birkaç kiÅŸi Malcolm’a ateÅŸ açtılar. Herkes dışarı kaçmaya çalıştı. Kendisine isabet eden on altı kurÅŸundan ilkini yer yemez Malcolm X’in dinleyicileri sakinleÅŸtirmek için kalkmış olan saÄŸ eli derhal göÄŸsüne düÅŸtü, öteki eli havaya kaktı orta parmağını bir kurÅŸun uçurup gitti, sakalının arasından kanlar sızıyordu, ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düÅŸtü. Tetikçiler yere düÅŸmüÅŸ vücudunu iyice kurÅŸunladıktan sonra kaçtılar. Dört çocuÄŸunun üzerine kapanan eÅŸi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koÅŸtular; ancak kurÅŸunlar tam can alıcı noktalara isabet etmiÅŸti, yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti. Hayatını adamış olduÄŸu bu toplum için konferans verirken.. 
Malcolm’un naaşı cenaze evinde yirmi iki bin kiÅŸi ziyaret ettikten sonra, Amerika’da yaÅŸayan Arabistanlı birisi tarafından Ä°slami ÅŸartlarda topraÄŸa verildi.

Zulüm, kısmak istediÄŸi sesi nara yapar! Ve bazı ölüler, yaÅŸayanlardan çok daha yüksek sesle konuÅŸur...

Malcolm X onlardandı.

Allah (cc) rahmet eylesin, mekanını cennet eylesin…

Malcolm X sonrası ABD’de Ä°slam

MalcolmX, Eljah Muhammed tarafından ihraç edildikten sonra Suudi Arabistan olmak üzere çeÅŸitli Orta doÄŸu ülkelerine geziler düzenledi. Buralardan döndükten sonra Eljah Muhammed’in oÄŸlu Wallace D. Muhammet’le birlikte Amerikan Ä°slam Misyonu adlı örgütü kurdular. Malcolm X’ in ölümünden sonra W.D.Muhammed liderliÄŸindeki örgüt daha sonraları diÄŸer Ä°slam ülkelerindeki örgütlerle birleÅŸtiler. Kısa sürede Amerika’daki en büyük Ä°slam cemaati haline geldi. Diplomaları devlet tarafından tanınan okullar açtılar, Kur’an ve Arapça eÄŸitimi saÄŸladılar. 1985 yılından sonra dünya üzerindeki Müslümanlarla saÄŸlanması amaçlanan entegrasyonun son aÅŸamasını da yerine getirip Amerikan Ä°slam Misyonunun kapatıldığını ilan ettiler.

DiÄŸer taraftan Nation of Ä°slam örgütünün başına Eljah Muhammet’in yerine Louis Farrakhan geçti. Örgüt Milliyetçi çizgisini günümüze dek sürdürmektedir. Amerika’da bu gün yaklaşık 8 milyon Müslüman yaÅŸamaktadır. 11 Eylül saldırılarından sonra 2 ay gibi kısa bir sürede 50.000 Amerikan vatandaşı Müslüman oldu. Daha önceleri ise yılda 25 bin Amerikalı Müslüman oluyordu. Yapılan araÅŸtırmalarda öyle gözüküyor ki bir çok Amerikalı Müslüman olacak; çünkü Amerikalılar daha gerçek Ä°slamla yüz yüze gelmediler. Ä°slam gündeme geldikçe ilgi artıyor. Amerikalı Müslümanların çoÄŸunu Orta DoÄŸulu ve Afrikalı Müslümanlar oluÅŸturmaktadır.

BEYAZ PERDEDE MALCOLM X

Malcolm X'in hayatı yönetmenliÄŸini Spike Lee'nin yaptığı ve kendisini Denzel Washington'un canlandırdığı 1992 yapımı bir sinema filmine konu olmuÅŸtur. Filmde rol alan sançtılar: Spike Lee, Denzel Washington, Angela Bassett, Delroy Lindo, Albert Hall, Theresa Randle, Lonette Mckee, Tommy Hollis, Kate Vernon, Al Freeman Jr.

MALCOLM X’TEN ANLAMLI SÖZLER

* Ä°nsanı küçük bir yaratık olmaktan alıp yetiÅŸtirerek, olgun bir insan haline getiren ÅŸeylerden biri de imtihan, tecrübe ve sıkıntılardır. Kar, yaÄŸmur ve fırtınadan geçerek gelirseniz, yapmak istediklerinizi güneÅŸ çıkıp her ÅŸey düzeldiÄŸinde daha kolaylıkla yapabilirsiniz.

* En iyi nasihat, iyi örnek olmaktır.

* Oy kurÅŸun gibidir. Bir hedef gözetmediÄŸiniz takdirde kullanmayın. EÄŸer hükümet ödediÄŸimiz vergilerle bizi koruyamıyorsa, ödediÄŸimiz vergilerin bir kısmını silah almak için ayırmaktan çekinmeyeceÄŸiz. Seçenek oy, ya da kurÅŸundur.

* Irkçılık olmadan kapitalizm olmaz.

* Bu ülke ( ABD) caniler tarafından idare edilen bir ülkedir. Hiç kimse efendisini hizmetkarından iyi bilemez.

* İster mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı.

* Beyaz adam savaÅŸtı, biz öldük..

Bir belge:

Mekke’den Amerika’ya mektup


Ömrümde, her renkten, her ırktan insanın birlikte kaynaÅŸtığı, Ä°brahim’e, Muhammed’e ve semavi kitaplardaki bütün peygamberlere ev sahipliÄŸi yapan, ÅŸimdi bulunduÄŸum bu mukaddes topraklardaki kadar, insanlar arasında böylesine coÅŸkulu ve içtenlikli bir konukseverlik, böylesine yüreklerden taÅŸan gerçek bir kardeÅŸlik hiç görmedim.

Geçen hafta, çevremde her renkten insanın oluÅŸturduÄŸu asil ve anlatılamaz ihtiÅŸamdan büyülenmiÅŸ bir halde konuÅŸmaktan aciz kaldım.

Beni yaratan Allah beni mukaddes Mekke’yi ziyaret etmekle ödüllendirdi.  Kâbe’nin çevresini yedi kere döndüm. Ä°nsanlığın dertlerine deva, Ä°slam’ın kutsal suyu zemzemden kana kana içtim. Safa ve Merve tepeleri arasında yedi defa gittim geldim.

Adem’in yurdunda, tarihin en eski kenti Mina’da, Arafat’ta dua ettim.

Dünyanın dört bucağından on binlerce hacı ile birlikteydim. Mavi gözlü sarışınlardan siyah derili Afrikalıya kadar bütün renkler kaynaÅŸmıştı. Fakat hepsi insanların birlikteliÄŸini, tek bir ruh halini simgeliyordu. Bu benim Amerika’da siyah ile beyaz arasında göremediÄŸim, fakat görülmesi kaçınılmaz ve mümkün olan bir manzaraydı.

Amerika, Ä°slam’ı tanımalı, anlamalı ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din, toplumdaki ırk ve renk ayrımı ile insanlar arasındaki ayırımı kökten reddetmektedir. Ä°slam ülkelerine yaptığım gezilerde konuÅŸtuÄŸum insanlar ve hatta beraber yemek yediÄŸim beyaz Amerikalılar, kafalarındaki ayırımcılığın Ä°slam ile tanıştıktan sonra yok olduÄŸunu söylediler.

Ä°nsanların renklerine bakılmaksızın birlikte iç içe oldukları böylesine içtenlikli ve gerçek bir kardeÅŸlik manzarasını bundan önce hiç görmemiÅŸtim.

Bu sözcükleri benden iÅŸitmekle belki ÅŸaşıracaksınız. Bu hac sırasında gördüÄŸüm ve yaÅŸadığım bu gerçeklerin benim daha önceden eriÅŸtiÄŸim düÅŸünce biçimini yeniden temellendirmede etkili oldu ve bazı varsayımlarımı terk etmeye karar verdim.

Bu benim için hiç de zor olmayacak. Sıkı ve kesin kabul ettiÄŸim düÅŸüncelerime raÄŸmen, ben her zaman gerçeÄŸin arayışı içinde oldum ve karşılaÅŸtığım her yeni gerçeÄŸi yeni bir aÅŸama, yeni bir açılım olarak kabul ettim.

GerçeÄŸin yetenekle aranmasının önemli ve belki de ilk ÅŸartı olan beynimi ve aklımı daima açık tuttum. Bu kutsal yerlerde geçirdiÄŸim 11 gün içinde Müslüman kardeÅŸlerimle tek ve aynı Allah’a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte aynı tabaktan yedim, aynı bardaktan içtim, aynı kilimin üstünde uyudum. Gözleri mavilerin en mavisi, saçları sarıların en sarısı ve derileri beyazların en beyazı idi.

Ve beyaz Müslümanların sözcükleriyle ben Nijerya’dan, Sudan’dan ve Gana’dan siyah Afrikalı Müslümanlar arasında aynı ve gerçek içtenliÄŸi ve duyarlılığı yaÅŸadım. Biz gerçekten kardeÅŸtik. Çünkü inancımız tek Allah’a idi ve aramızda renkler kalmamış ve beyaz renk,  Amerika’da var olan tutum ve davranışlarıyla düÅŸüncelerimizden sökülüp atılmıştı.

Beyaz Amerikalılar Allah’ın tekliÄŸini kabul ettiklerinde insanın birliÄŸi gerçeÄŸini de kabul edecekler; insanlar arasında antropolojik üstünlük ölçülerine, farklı renklere farklı muamelede bulunmaya son vereceklerdir.

Amerika’daki ırkçılık, tedavi kabul etmez bir kanser salgınıdır. Beyaz Amerikalının Hıristiyan kalbinin, böylesine yıkıcı bir hastalığın tedavisinde kanıtlanmış bir gerçeÄŸi kabul etmesi kaçınılmazdır. Irkçılık Almanya’da Almanları içeriden vurmuÅŸ ve 
yıkmıştır. 
 
Bu kutsal topraklarda geçen her saat bana Amerika’daki siyah-beyaz çatışmasına yaklaşımda çok daha güçlü bir iç zenginliÄŸi kazandırıyor. Amerikan zencileri ırkçı kinleri nedeniyle asla suçlanamazlar. Onların tepkileri, Amerikan beyazlarının 400 senelik bilinçli ırkçı davranışlarına karşı oluÅŸan bir bilinçaltının doÄŸal sonucudur.

Irkçılık Amerika’yı sarmalayarak bir intihar yolunda götürmektedir. Gözlemlerime dayanarak çeÅŸitli zaman ve mekanlarda kolej ve üniversitelerde birlikte olduÄŸum yeni nesil beyaz gençlerin birçoÄŸunun duvarlardaki yazıları görüp okuduktan sonra Amerika’yı tümden bir yıkıma götürecek ırkçılık hastalığından kurtaracak tek doÄŸru yolu bulmaları kadar doÄŸal bir ÅŸey olamaz.

Hiç de öyle çok yüksek bir saygınlık görmedim ve bunu beklemiyordum da. Kendimi çok saygıdeÄŸer birisi veya hepten deÄŸersiz birisi gibi de hissetmedim!.. Birkaç gece önce Amerika’da, kendisini beyaz olarak gören bir beyaz adam; BirleÅŸmiÅŸ Milletler’de bir diplomat, bir elçi,  kralların arkadaşı, bana kendi dairesini, kendi yatağını verdi. 
 
Amerika’da, böyle bir muamele göreceÄŸim aklımın ucundan geçmesi bir yana, bu durum rüyalarımda bile olası deÄŸildi. Böyle saygınlık ve ÅŸerefli bir muamelenin Amerika’da, deÄŸil bir zenciye, bir krala bile yapılması ÅŸaÅŸkınlık yaratacak bir geliÅŸmedir. 
 
Bütün övgüler yerin, yedi kat semanın ve evrenlerin yegane yaratıcısı ve sahibi Yüce Allah’a aittir. 
 
El Hacc Malik el-Åžahbaz

Mekke 1964

KAYNAKÇA:

Malcolm X- Alex Halley- İnsan Yayınları

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 20-02-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111570950 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net