20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow TASAVVUF TARÄ°KAT... KONUSUNDA
TASAVVUF TARİKAT... KONUSUNDA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 7
KötüÇok iyi 
Yazar Murat KAPKINER-Süleyman ULUDAÄž   
16-02-2008
TASAVVUF TARÄ°KAT ...  KONUSUNDA SÜLEYMAN ULUDAÄžLA...

       KAPKINER : Ä°lk sorumuz tasavvufun ne olup olmadığı konusunda olacak. BaÅŸta sizin telif ve tercüme eserleriniz olmak üzere, tasavvuf hakkında yazılmış eserlerden edindiÄŸimiz kanaat ÅŸu ki: Tasavvufun açık seçik bir tarafı yapılamıyor. Bu durum doÄŸruysa ben ÅŸöyle bir öneride bulunmak istiyorum. Tasavvufun ne olmadığı üzerinde durursak yine tasavvufu anlatmış olmaz mıyız? (1) EÄŸer yanılıyorsak önce sizden Tasavvufun tarifini alalım. Bizim bu kanaatimize katılıyorsanız da Tasavvufun ne olmadığını Tasavvufun içinden hangi ilkeyi çıkarırsak Tasavvuftan söz edemeyeceÄŸimizi bize söyleyebilir misiniz?

      UludaÄŸ: Önce Ä°slamiyet nedir… Ne deÄŸildir? Åžeklinde bir sorunun sorulduÄŸunu kabul eder ve bu soruya cevap verirsek, Ä°slamiyet’in ne olduÄŸunu ortaya korsak, ortaya konulmuÅŸ olan Ä°slamiyet içerisinde tasavvufun iÅŸgal ettiÄŸi yer nedir ne deÄŸildir, bunu tayin edebiliriz. Yani tasavvuf hangi ölçüde Ä°slam’da vardır, hangi ölçüde Ä°slam’da yoktur, konusunu izah etmek mümkün bu ÅŸekilde. Çünkü daha önce Ä°slamiyet’i kısaca tarif ve izah etmezsek, Tasavvufun bu sistem içerisinde yerini belirtmekte zorluk çekebiliriz. Onun için de tasavvufun dayandığı, bünyesinde yer aldığı inanç sistemi olan Ä°slamiyet’e bakmak gerekiyor. Ä°sterseniz meseleyi bu ÅŸekilde ortaya koymuÅŸ olun biz de buna göre cevap vermiÅŸ olalım. Hz. Peygamber zamanında, Hulefa-i RaÅŸidin zamanında, sahabesi zamanında ve tabiin zamanında Tasavvuf ve tasavvuf nedir diye Müslümanların bir problemi olmamıştır. Orda ki Müslümanlar da tasavvufun ne olduÄŸunu bilmezlerdi. Çünkü Tasavvuf diye bir ayrı hayat tarzı da yok. Yani tarikat yok, Tasavvuf ÅŸeyhleri yok, müritler yok. Åžeyh-tarikat arasındaki adap yok. Sistem de yok, bunun adı da yok. Sadece Ä°slamiyet vardır; Müslümanlar vardır. Ä°slam Dininin hükümleri vardır. Kur’an vardır, Tasavvuf yoktur derken burada sonradan ortaya konulmuÅŸ olan Tasavvuf hareketlerinin, Tasavvuf cereyanının Ä°slamiyet’in tamamen dışında bir hareket olduÄŸunu, tamamen dış kaynaklardan Ä°slamiyet’e girmiÅŸ olduÄŸunu söylemek istemiyorum.

      Çünkü Ä°slam dininin hükümleri tebliÄŸ edildiÄŸi zaman, sadece tasavvuf deÄŸil, sonradan deÄŸiÅŸik adlar altında ilim haline gelen bir takım disiplinler de yoktu. EÄŸer tasavvuf Hz. Peygamber zamanında yoktu nokta-i nazarından hareket ederek Tasavvufu Ä°slam dışı bir cereyan olarak saymamız gerekirse aynı mantıkla, kelamı da Ä°slam dışı bir hareket olarak görmemiz icap eder. Aynı ÅŸekilde geniÅŸ ölçüde Fıkhı da böyle görmemiz gerekir. Çünkü Hz. Peygamber zamanında Fıkıh da yok, (2) Fukaha da yok. Ad olarak da yok, bir sistem olarak da yok. Bir grup olarak da yok. O zaman bu mülahazayla Fıkhı da Ä°slam da yok diye reddedersek, kelamı yine bu düÅŸünceyle kabul etmezsek, Tasavvufu bu düÅŸünceyle kabul etmezsek geriye Ayet, sahih hadisler kalıyor. Böbürleri kabul edilmemiÅŸ oluyor, bidat sayılıyor. Belki de bazı kiÅŸilerin biraz daha ileriye giderek her bidat bir dalalettir, kanaatiyle hareket ederek bu türlü sonradan  Ä°slamiyet’te geliÅŸen ilimleri sapıklık sayma durumu da olabilir, mümkün sayılır o mantıkla. Bu sebeple bunların hepsinin reddedilmesi demek Ä°slam’da bir faaliyetin, bir tekamülün, mevcut olmaması manasına da gelir. Halbuki H.z Peygamberin vefatından itibaren Müslümanların bu istikamette bir çalışmaları vardır. Belli sahada kabiliyeti olan, hevesi olan alimler, belli konular üzerinde çalışıyorlar. Mesela Fıkıhla, hukukla ilgili kabiliyete sahip olan, Fukaha olarak temayüz ediyorlar. Ä°tikatla ilgili meselelerle ilgili fikir beyan eden kimseler, kelam adı altında topluyorlar çalışmalarını. (3) Ä°badetle, zühtle takva ile ve benzeri hususlarla ilgilenen kiÅŸiler de baÅŸlangıçta züht adı altında faaliyetlerini yürütüyorlar. Sonradan bu faaliyete tasavvuf adı verilmiÅŸ oluyor. Ve bu türlü çalışmalar baÅŸlangıçtan zamanımıza kadar gelmiÅŸ oluyor. Åžimdi biz geriye dönüp baktığımız zaman: “evet baÅŸta Ayet ve Hadis var. Bunlar iki temel kaynak. Buna dayanıyoruz ama Ä°slamiyet’in geniÅŸ, engin ve zengin bir kültür mirası var. Bir ilme katkısı var, ilme hizmeti var”  diyoruz. Hangi sahadadır bu? Tarih sahasında, bizzat Hadis sahasında böyledir. Çünkü Hadislerin de bir ilim olarak tedvin edilmesi hadis külliyatının ortaya konulmasına daha sonraki asırlarda rastlıyoruz. Tasavvufun H. 2. asırdan sonra doÄŸmuÅŸ olması da onun bir takım unsurlarının Ayet ve Hadislerde mevcut olmadığına delalet etmez. Bunu da ÅŸunun için söyledim. BaÅŸlangıçta Ä°slamiyet var, Tasavvuf, Tarikat, Åžeyh, Mürit diye bir ÅŸey yok dedik. Buradan ÅŸu neticeye intikal edilmesin : “Madem ki yok madem ki bunlar bidattır hepsi Bidat olduÄŸu için de dalalettir. Yabancı kaynaktan Ä°slamiyet’e girmiÅŸtir. Ve Ä°slamiyet’e girince Ä°slamiyet’i bozmuÅŸtur, soysuzlaÅŸtırmıştır, çığırından çıkarmıştır, Ä°slamiyet’in asli hüviyetini yitirmesine sebep olmuÅŸtur”. Böyle denilerek tasavvufla mücadele edilmeli. Çünkü bu haklı bir gerekçe deÄŸil. Tam manasıyla haklı olabilmemiz için bunun gereÄŸini yerine getirmemiz gerekir. Böyle hareket etmemiz halinde bütün kültür mirasımızın aleyhinde bulunmamız icap eder. Bütün kültür mirasımızın aleyhinde bulununca da tarih diye bir ÅŸey kalmaz, geçmiÅŸ diye bir ÅŸey kalmaz. – Selef sözüyle ben sadece Müslümanları kastediyorum – Müslüman cedlerimiz, dedelerimiz, 14 asırlık ulema, alim dediÄŸimiz kiÅŸiler kalmaz. Ä°lim kalmaz irfan kalmaz, tasfiyeye uÄŸrar. Bunlar tehlikeli bir tasfiyeciliktir. Biz bu türlü hareketlere Ä°slam cemiyetinde rastlıyoruz. Ayet ve hadis esas alınsın deniliyor ve bu ÅŸeyler reddediliyor. Bu akıllıca ve mutedil bir tasfiye hareketi deÄŸil. Gerçi zaman zaman kitaplarımızda, makalelerimizde, konuÅŸmalarımızda Ä°slam’a dışardan gelen bir takım ÅŸeylerin bulunduÄŸunu, Ä°slamiyet’in bunlardan arındırılması gerektiÄŸini biz de söylüyoruz. Bu da bir ölçüde tasfiyecilik manasına gelebilir. Ama biz bahsettiÄŸimiz tarzda tehlikeli bir tasfiyeciliÄŸe hiçbir zaman taraftar olmadık. KiÅŸi orta yolu bulmalı mutlaka. Åžimdi konuÅŸmamın tekrar başına gelmek istiyorum. Ä°slamiyet, Akide olarak, inanç olarak Kuran’da, sahih hadislerde ne ise odur. Zamanın ilerlemesiyle Ä°slamiyet’in bilhassa inanç ve ibadet kısmına ilave yapılmaz, yapılmamalıdır. Bu ilaveyi kim yaparsa yapsın doÄŸru bir ÅŸey deÄŸil. Bunun karşısında olmak lazım. Kim ilave yapmıştır diye sorabilirsiniz. Ben buna çok umumi olarak cevap vereyim. Mesela ibadetler konusunda Fıkıhçılarla Tasavvufçular ilaveler yapmışlar. Tasavvufçular, kendi meÅŸreblerine, ilhamlarına, keÅŸiflerine dayanarak bir takım ilaveler yapmışlardır. Hz. Peygamber zamanında ibadet sayılmayan bazı ÅŸeyleri sonradan ibadet saymışlar. Fıkıhçılarda da bu var. Kelamcılar da bilhassa itikadi meselelerde ilaveler yapmışlar. Hz. Peygamber zamanında itikaddan olmayan meseleler sonradan itikada ithal edilmiÅŸtir. Bu kadar mücerret kalmasın diye meseleyi ben biraz daha muÅŸahhas hale getiriyim. Mesela baÅŸlangıçta kelam Muktezilenin elinde ortaya çıktı. Bir takım inançlar ortaya koymuÅŸlardır ki bu inançlar Hz. Peygamber zamanında mevcut deÄŸildi. Bir tanesine örnek vereyim : Kur’an mahluktur diyor Muktezile (4) Kur’an’ın mahluk olduÄŸuna dair Hz. Peygamber ve sahabesi hiçbir ÅŸey bilmezdi. Görüyorsunuz ki bir inanç ortaya çıkıyor. Bunun olmaması gerek. Bir fikir olarak belki bu söylenebilir, üzerinde tartışılabilir, ama bir inanç olarak ortaya çıkarmamak lazım. Çünkü inanç Allah’tan ve Peygamberden alınır sadece. Onun üzerinde tasarrufta bulunulmamalı. Hatta mümkünse yorum dahi yapılmamalı kolay kolay… OlduÄŸu gibi almalı. Hele inançların sayısını eksiltme ve inançları çoÄŸaltma veyahut bir takım mantıksız yorumlarla saptırma doÄŸru olmayan ÅŸeylerdir, bir tane de Sünnilikten misal vereyim ben size : Åž’ariler ve Matüridiler diyorlar ki: Allah’ın sıfatları Allah’ın zatından ne ayrıdır ne gayrıdır ; buna inanılacaktır. Bu ehli sünnetin bir inancıdır. Bakınız bu inanç ta yoktur Ayet ve hadislerde gelelim sonradan ortaya konulan ibadetlere : Fıkıhda mesela devir, ıskat-ı salat meselesi vardır. Ä°badetlerle ilgilidir. Adamın kılmadığı namazları, vefat edince malın fidye verilerek düÅŸürülüyor, iskat ediliyor. Bu da sonradan ortaya çıkmıştır : BaÅŸka örnek vereyim : Berat gecesi kılınan namazlar. Namaz gecesi diyorlar Anadolu’da. Toplanılıyor, eskiden cemaatle de kılınıyormuÅŸ. Åžimdi de bazı yerlerde halen kılınıyor. Gerçi bunun aslı olan namaz, ayet ve hadislerde var ama, bu geceye mahsus bu ÅŸekilde bir namaz dinde mevcut deÄŸildir. Bu da fıkıhçıların ortaya çıkarmış oldukları bir takım ÅŸeylerdir. Mutasavvuflara gelince mutasavvuflar da daha ziyade bunlar evrad,, ezkar, ahzab adı altında, bazı zikir meclisleri adı altında icra ediyorlar. Tarikat haline getiriyorlar.

       Kapkıner: Birincisi evrad, ikincisi ezkar… Son terim anlaşılmadı hocam?...
       UludaÄŸ : Ahzab…    

       Kapkıner : Hah ! O ne demek oluyor?
       UludaÄŸ : Ahzap : hizipler manasında geçen ÅŸeyler bunlar. Åžimdi Ahzab olarak kullanılıyor. Tarikat ayinler diyorlar. Hepimiz görüyoruz zaman zaman. Mesela, bir Kadiri ayini ile Halveti ayinini düÅŸünelim. Belli gecelerde toplanılıyor. Belli bir takım ilahiler söylenerek zikirlerle ayakta, yerde, oturarak sallanarak, bir merasim icra ediliyor. Dini bir merasim olarak. Ve buna da zikir meclisi deniliyor. Bu Hz. Peygamber zamanında yok. Olmadığına göre bu da sonradan ortaya çıkmış ÅŸeydir. Çok umumi ÅŸekliyle mevlüd de böyledir. Bunlar bir ibadet anlayışı içerisinde yapılıyor ise böyle bir ibadet Ä°slamiyet’te yok. Zaten mevlüdün ehemmiyetini belirten kiÅŸiler de bunun bir bid’at olduÄŸunu inkar etmiyorlar. “ Mevlütten sevap hasıl olmaz ama mevlüt içinde okunan aşırlar var orada. Peygamberimize salavat getiriliyor. Bunlardan sevap hasıl olur” deniliyor. Bunu doÄŸru kabul etsek bile demek ki sevap olsa bile Kur’an’ a ait bir sevaptır. Fakat diÄŸer taraftan Kur’an okumak için, halka ibadet ÅŸeklinde görünen bir vesilenin ihdas edilmesi mahzurdan hali bir ÅŸey deÄŸildir, diye düÅŸünüyorum. Çünkü Kur’an’ ı Kerim’de :

    “Bu gün size Ä°slam nimetini tamamladım. Dininizi ikmal ettim. Ve din olarak da size Ä°slamiyet’i seçtim. Seçip size verdiÄŸim dinin adı Ä°slamiyettir” diyor. Ä°kmal ve itmam edilmiÅŸ dinde, akide ve ibadet de kamildir. Nakıs deÄŸildir demektedir. Kamil olan bir ÅŸeye yeni bir ÅŸey ilave edilmez. Yeni bir ÅŸey ilave edilmesi eksiklik iddiasıdır. DiÄŸer taraftan ve içtimai münasebetleri tanzim eden fıkıh ve hukuk hükümleri Ayet ve Hadislerde kısmen var ama ayet ve hadislerde her devire yetecek kadar bu hükümlerin bulunmadığı da aÅŸikardır. O kadar hüküm Kur’an’ ı Kerim’e zaten girmez. Girse insanların bunu öÄŸrenme imkanı olmaz. Esaslar getirilmiÅŸtir. Bu esaslara kıyas edilerek zamanla ihtiyaç duyulan hükümler ictihad yoluyla ortaya konulabilir. Bu, ibadetlere ilave demek deÄŸildir. Sistemin kendisini yenilemesi, kendisinin koyduÄŸu prensiplere dayanarak kendisini devam ettirmesi, ileride zuhur edecek olan ihtiyaçlara cevap verilmesi manasına gelen bir ÅŸeydir. Bir çok baÅŸka sistemlerde olduÄŸu gibi. Ä°slamiyet’te de bu vardır. Hukuk durmamalı, geliÅŸmeli devamlı olarak. Cemiyet yenilendikçe, ilerledikçe, geliÅŸtikçe hukuk sistemi de buna baÄŸlı olarak yenilenmeli. Bir ihtiyaca binaen ortaya konan hüküm, ihtiyaç ortadan kalkmışsa kalkmalı. BaÅŸka bir meseleyle ilgili bir ihtiyaç ortaya çıkmışsa o ihtiyacın da dini hükmünü tayin etmeli. Böylece kıyamete kadar devam edip gitmeli. Zaten Ä°slam dininin son din oluÅŸunun manası da bu. Bu mekanizma vasıtasıyla kıyamete kadar her türlü ihtiyaca cevap verebilecek bir özelliÄŸe sahiptir. Ama ÅŸu da bir gerçektir ki Müslümanlar Ä°slamiyet’i böyle anlamadılar.  

                                                                                                                                                                                                                                      KonuÅŸan : Murat KAPKINER
                                                                                          Kriter, Sayı : 42 Cilt no: 4                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    

     



(2)     Fıkhın; kiÅŸinin, lehinde ve aleyhinde olan ÅŸeyleri bilme disiplini manasında, Resulullah (a.s.) nın zamanında olmadığını iddia etmek, bizce mümkün deÄŸildir. Bkz. Kur’an 9/122 ve Kur2an 7/179 (editör)

(3)     Ä°slam tarihinde, kendilerini “kelamcı” diye takdim etmiÅŸ bilgin bir zümreye biz rastlamadık (editör)

(4)     Tarihte, Kur’an yaratılmıştır iddiasından önce hadisçiler tarafından Kur’an kadimdir iddiasının ortaya atılmış olduÄŸuna dikkat çekeriz(editör)

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 17-02-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111415861 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net