25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
Son Eklenenler
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
HELSİNKİ KRİTERİ!.. AMA BİZE UYMAZ Kİ... PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 19
KötüÇok iyi 
Yazar M. Selami Çekmegil   
05-09-2005
Image
Bu yazıda size -on yılı aÅŸkın bir süre önceye ait- bir anımı aktaracağım. Bu anı o zaman çok ilgi toplamıştı. 33 yıllık düÅŸünür arkadaşım Ä°brahim Özok, bu hatıraya adeta bir klasik hüvviyeti vermiÅŸti. O günden bu güne ülkemiz  -müspet ve menfi - çok mesafe katetti. Acaba bu izlenimler, içinde bulunduÄŸumuz ÅŸartlar itibariyle, o zaman uyandırdığı ilgi ve etkiyi ÅŸimdi de uyandıracak mı diye merak da ediyorum aslında? Esasen  bu anlatımla -bizzat kaynağındaki izlenimlerimi öne getirerek- Batı hayranı aydınlarımızı(!) kendi deÄŸer yargılarıyla yüzleÅŸtirmek isteyeceÄŸim...

Anım Helsinki’ye iliÅŸkindir... Helsinki bir kongre ÅŸehridir; “Beyaz Zambaklar Ülkesi” Finlandiya’dadır. Finlandiya bölgemizdeki zenginlikleri sömürmeyi hedeflemiÅŸ ülkelerden deÄŸildir. Bu sebepten “halkına moral vermek için iÅŸine metro ile gidip gelen” ve terör karşısında panikleyen sömürücü ülkeleri eleÅŸtirerek, “Batı’nın petrol ihtiyacı için 80 yıl Arap topraklarına müdahele edip uyumlu
hükumetleri destekledik; sevmediklerimizi devirdik…” diyen; adeta terörün sorumlusu biziz dercesine Batı’daki çifte standarda karşı çıkan Londra Belediye BaÅŸkanı Ken Livingstone gibi soylu reaksiyonlara muhatap olmayan huzurlu bir ülkedir Finlandiya (bkz. 22 Temmuz2005 tarihli Radikal;; 23 Temmuz 2005 tarihli Vakit ArÅŸiv)…

Bayanları, düÅŸük kemerle kasıklarına kadar açıp erkeklerin bakışlarından güya rahatsızlık duyan bir sahtelik içinde deÄŸildir. YaÅŸlıları baÅŸka ÅŸekilde cazibe merkezi olamayacaklarının bilinci ile cazgır ve cadaloz bir görüntüden uzak, kibar bir tavır içindedirler… Yasa ile müstehcenliÄŸi yasaklayıp, idari uygulamalarında baÅŸörtüsü ile üniversite eÄŸitimini engellediÄŸine ya da yasalarında Batılılık simgesi olarak ÅŸapka giyme zorunluluÄŸu getirildiÄŸi halde memurların ÅŸapkasız gezdiklerine dair bir bilgi sahibi de olmadım. Anayasasını 1980’li yıllarda -yanlış hatırlamıyorsam Sayın Dr. Sadettin Bilgiç’in ricası üzerine-  Kurucu Meclis çalışmalarında referans alınır ümidi ile ilgililer için tercüme de etmiÅŸtim. Kırmızı Çizgiye konu  olursa,  aktarabilirim de…

 Elhasıl tutarlı gördüÄŸüm bir Batı ülkesidir, Finlandiya.  1993 yılında gittiÄŸimde uçak Fin Havayollarına aitti. Daha dün gibi canlı duruyor zihnimde anlatacaklarım. Getirilen kumanyada domuz eti bulunup bulunmadığını Fin özellikli güzel hostese sordum: ’Yoktur’, dedi; ”Türkiye’den ve Türkiye’ye seferlerimizde domuz endiÅŸesini dikkate alırız...”.  Sebebini sormadım; teÅŸekkür ettim.

Pazar günü idi. Helsinki’ye indik. Caddeler bomboÅŸtu. Merakımı gideren cevap ÅŸu oldu: ”Halk Cumartesi gece çok geç vakitlere kadar sokaklarda eÄŸlendiÄŸi için Pazarları pek dışarı çıkmaz” dediler.

Herkes gibi sokakların temizliÄŸi benim de dikkatimi çekti. On gün süreyle ayakkabım fazla toz, çamur görmedi.Yollar, tabii taÅŸ parkedendi. Sokaklarda alt yapı çalışmaları gerektirdiÄŸinde, gerektiÄŸi kadar taÅŸlar sökülüp iÅŸ bitince aynı ÅŸekilde kapatılır cinstendi. Ä°yi döÅŸenmiÅŸti; basınca zifos sıçratmıyordu. Bunun ne önemi var demeyiniz. Basit bir operasyon için bile tüm asfalt caddeyi bozup yeniden inÅŸa zorunda bırakmıyor ilgilileri. Kamunun parasını defalarca asfalta, müteahhite, rüÅŸvete harcatmıyor. Sokakların delik deÅŸik günlerce beklemesine sebep olmuyor. Bedava, saÄŸlam taÅŸ yerine milletin parasının sık sık yabancı petrole, iÅŸ makinalarına, çimentoya akmasına neden olmuyor.

GittiÄŸim tarihte gece 23.30’da yatsı vaktine erip, sabah 2.30-3.00 sularında aydınlık beliriyordu. Mümkün mü deÄŸil mi; ÅŸartları var mı yok mu genele açıklama benim konum deÄŸil ama akÅŸam namazı ile yatsının birlikte edasına ruhsat, pratik bir anlam kazanıyor Finlandiya’da...

Åžehir içi tramvayla ÅŸehri gezmek istedim. Dışarıda bilet satılmıyormuÅŸ. Sordum, “içeride alırsın” dediler; bindim. Öyle “ön kapıdan bin arka kapıdan in” diye komut vermediler. Girdim oturdum, uzun süre gittim. Bekledim biletçi gelsin diye; kimse gelmedi.Baktım herkes duraklarda iniyor, biniyor, oturuyorlar; kimse bilet almıyor.Yanımda birine sordum.”ücretsiz mi bu vasıta?”diye.Ücretli dediler. Nereye ödeyeceÄŸim dedim, ÅŸoförü gösterdiler. Åžoföre gittim; ücretini alıp küçücük bir kart verdi. DiÄŸer yolcuların göstermesi ile bir makinaya bastım. BiniÅŸ saati karta yazıldı. MeÄŸer bu biletler saatlik, günlük, haftalıkmış.O zaman dilimi içinde, tramvaydan inip otobüse; bir vasıtadan inip diÄŸerine, o kart üzerinizdeyken,yeni bir ücret ödemeden binilebilirmiÅŸ. On gün böyle gezdim. Hiçbir kontrol bana denk gelmedi; denetim nasıl saÄŸlanıyor teÅŸhis edemedim. (Åžükür o zamandan bu zamana  bu konudaki eski asap bozucu tarz  ülkemizde de çoklukla düzeldi ve normalleÅŸti.)

Her Taraf Ä°nsan Dolu

GezdiÄŸim süre içinde yolda askere, jandarmaya, çok sayıda polise ve simitçi kovalayan zabıtaya rastlamadım.Yalnız Cuma günü akÅŸama doÄŸru sokaklar çok kalabalıklaÅŸmaya baÅŸladı. AkÅŸam her taraf: parklar, diskolar, cafeler,lokantalar, vıcık vıcık insanla doldu. Sokaklarda ambulans ve polis arabalarını, hizmet için gezinir o zaman buldum. On gün süre ile bana kimsin, nesin, diyen; hüviyetimi ibraz etmemi isteyen olmadı.

Tren istasyonunun altında geniÅŸ süpermarketler, küçük esnaf  satıcılar, geniÅŸ holler, yürüyen merdivenler vardı. Gezinirken bir bay ve bir bayan (sanırım hanımıydı) önüme çıktı. Müsaade isteyerek ellerini omuzuma ve başıma koyarak bana dua okudular, beni günahtan arındırdılar(!), telkinde bulundular. Hiç kimse; resmi, sivil, “din propagandası yapamazsın” diye engellemeye yeltenmediler; yan gözle bakıp istihfaf etmediler (hor görmediler). Duaları bitince teÅŸekkür ettim.Bana Ä°sa(a.s.)’dan iyilik istemelerine, yolumu aydınlatması, uÄŸrumu açması dileklerine, iyilik telkinlerine teÅŸekkür ettim. Büyük bir kalabalık birikti. Hiçbir ateist bu manzara karşısında davranış terbiyesini bozmadı; kötü söz söylemedi. Onlara, benim de kendileri için aynı dileklerde bulunduÄŸumu, ancak bu dileÄŸimi Hz.Ä°sa’ya veya Hz.Muhammed (s.a.v.)’e deÄŸil de Allah (c.c.)’a yönelttiÄŸimi, merhamet edebilecek güç sahibinin yalnız ve yalnız Allah olduÄŸunu ifade ettim. Hz.Ä°sa’nın bizim peygamberimiz olduÄŸunu, Onu Allah’a ortak koÅŸmalarının kendilerini yanılgıya, bizi ise o büyük peygamberin misyonuna saygısızlık olması sebebiyle üzüntüye sokacağını anlatmaya çalıştım. Fikir adına en büyük yanılgının, bir yaratığı yaratıcıya benzetmek olacağını mantıkla vurguladım. Ä°ki papaz buna karşı çıktı, rahatlıkla cevapladım.Topluluk benim düÅŸünüÅŸ tarzımı daha rasyonel (ölçülü, akla uygun) buldu. Kızan papazlar sahneyi terkettiler.

Bitirirken ÅŸöyle söyledim. Topluluk, Ä°ngilizce bilen, tahsilli ve çoÄŸunlukla genç jenerasyondu; ‘bakınız’ dedim: ”Aranızda benim gibi müslüman ismi taşıyan var mı bilmiyorum. Varsa bile ancak ya birdir ya iki, eminim. Ama bizim bir tespitimiz ve kabulümüz var: Her insan Müslüman nitelikte doÄŸar. EÄŸer bir insan Hz.Muhammed’i tanımamışsa Kur’an’dan da haberi yoksa ve eÄŸer o insan ‘ne iyi ne kötü, ne doÄŸru-ne yanlış; hayatın anlamı ne’ düÅŸüncesiyle yaÅŸar, yaratıcı fikrine ulaÅŸarak iyi eylem içinde gerçeÄŸe yönelirse, o insan Müslüman addedilir. Bu anlamda aranızda pek çok kardeÅŸim olduÄŸunu hissediyorum; nasiyenizden  böyle hissediyorum. Hepinizi yürekten kucaklarım...”

Bir baktım, büyük bir sempati halesi yayıldı, temiz yüzlere. Ä°yilikle kalın dedim ve yürüdüm. Büyük bir kalabalık benimle yürüdüler. Bazıları beni pastaneye davet edip sohbeti uzatmak istedi; bana kahve ikram ettiler. Mutlu oldum. Finlandiya kahvesi de –özen gösterdiklerindendir sanırım- meÅŸhurmuÅŸ hani. Yakınım Nuri bey öyle söylemiÅŸti gitmeden önce. Bana Ä°slam hakkında eser ismi sordular. Muhammed Hamidullah’ın “Ä°slama GiriÅŸ” kitabıyla “Ä°slam Peygamberi‘nden, Yusuf Ali’nin “Holy Quran’ tercümesiyle, Marmaduke Pichtall’ün ‘Glorious Quran’ından baÅŸka eser ismi veremedim. Garaudy’nin ismini zikretmeyi de son anda düÅŸünüverdim. Kendi zaafıma daha da esef ettim.

Sokakta Ücretsiz Kahve

Bir gün sokakta yürüyordum.Gencecik bir bayan önümü kesti. Bana kahve vermek istedi. Satıyor sandım, reddettim; isteÄŸim yoktu. Sevgiyle rica etti, kıramadım aldım. Kaç para olduÄŸunu sordum, ücretsiz dedi. Sebebini sordum: Rus iÅŸgalinde, iÅŸgalcilere karşı direnen, mücadele veren bayanların anısına dağıttıklarını söylediler. Kahveyi içtim; teÅŸekkür ettiler, mutlu oldular. Anladım ki tek ve yegane dış tehdit olarak Ruslar’ı görüyorlar. Öyle bizim gibi Yunan, Bulgar, Ermeni, Rus, Åžii, Nusayri ihtiraslarla çevrilmemiÅŸler. Tabii ve tarihi dostlarını da kendilerine zorla düÅŸman edecek politikalara yönelmemiÅŸler… Bazı komplimanlar yaparak yola devam ettim. Ä°çimden Nene Hatun’a, Nene Hatun gibi cennetlik analarımıza rahmetler okudum. Onları unutmuÅŸluÄŸumuzun utancı altında ezildim; ama belli etmedim.

Orada tanıdığım baÅŸka gerçekleri baÅŸka bir vesile ile anlatabilirim.Ancak bir hususa burada hemen deÄŸinmek istiyorum; geçemiyeceÄŸim:

Helsinki’de yolsuzluk, yok denecek kadar azmış.  Finlandiya, dünyanın en az yolsuzluk olan üç ülkesinden biriymiÅŸ. Hele namuslu insanlar, yolsuzluk yapan yöneticiler karşısında bizdeki gibi eziklik hissetmezlermiÅŸ. Onlar, hala, dürüstlüÄŸün onur verici bir nitelik olduÄŸunu düÅŸünürlermiÅŸ...
       
            Ama bize ne bütün bunlardan? Bizim hassas özel durumumuz, kendine özgü ÅŸartlarımız var. Helsinki Kriteri bize uymaz ki…

            DeÄŸil mi yani?…

Av. M. Selami Çekmegil   

          

(Kırmızı Çizgi Dergisinin 01 Eylül 2005 tarihinde yayınlanan 5. sayısından alıntıdır.)

Yorum
Bu inceliikli ve saygin davranisiniz ici
Yazar Misafir açık 2006-11-25 23:02:17
Sevgili Agabeyim 
Sanirim bir - iki yas agabeyimsiniz 
 
Sizin begeninizi kazanmak / hak etmek benim icin en buyuk mukafattir. 
 
Allah bu degerli calismalarinizin ve hizmetierinizin ecrinifazlasiyla / cennetiyle nasip etsin 
 
Bizi de duadan eksik etmeyiniz 
 
Saglik icinde tum mutluluklar ve bsarilar sizinle olsun 
 
SAYGILARIMLA ZEKI KENTEL
Ä°ncelik ve zarafet sizde...
Yazar Selami Çekmegil açık 2007-09-30 09:24:15
deÄŸerli vaktinizi ayırıp yazımı okuduÄŸunuz ve takdirleriniz için yürekten teÅŸekkürler, Zeki bey kardeÅŸim.  
Lütufkar ifadelerinizden asıl güzelliklerin sizde olduÄŸunu hissediyorum.  
selam sevgi ve hürmetle aziz dost... 
Selami Çekmegil 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 27-06-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Anket
Kullanıcı Girişi
Kimler Çevrimiçi
Şuan 44 misafir çevrimiçi
Ziyaretçi Sayısı
111670008 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net