18-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
Son Eklenenler
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
DİN; KÖSTEK Mİ, DESTEK Mİ? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 42
KötüÇok iyi 
Yazar M. Selami Çekmegil   
07-07-2004
                                         DÄ°N; KÖSTEK MÄ°, DESTEK MÄ°?
Image Sanayi Devriminin sömürü ile Batıya saÄŸladığı zenginlik  karşısında apışıp kalan bir kısım doÄŸulu aydınlar(!), bir süredir, iki Cihan Savaşında Avrupa’da, Japonya’da, Kore’de, Vietnamda, Bosna’da, Ä°rak’ta, Afrika’da sürdürülen sürekli savaÅŸlar karşısında hayli ÅŸapÅŸallaÅŸmış haldedirler…(*) 

Nitekim Türkiye fikir atmosferine egemen görünümdeki idrak cücelerinin de dilinin bir pelesengi vardı: ”Rönesansla dinin dizginlerinden kurtulan Batı’nın, dindışı atılımlarla OrtaçaÄŸ karanlığını deldiÄŸi; buna karşı dinin boyunduruÄŸundan kurtulamayan Ä°slam aleminin hep gerileyerek bugünkü köhne konuma düÅŸtüÄŸü...” nakaratı... Özellikle eÄŸitim mekanizmalarına zoraki telkinlerle yerleÅŸtirilen bu yarım boyutlu nakaratın sahiplerini hemen hergün etrafımızda dinleme imkanına sahip olduÄŸumuz için kaynak göstermeye
ve özel atıf yapmaya gerek duymuyorum. Esasen yarı aydınların, iyi niyetli olsalar dahi, “doÄŸru” demekten kendilerini alamayacakları basit bir gözlemlemeydi bu. Ama, doÄŸru mu?..

Evvela “OrtaçaÄŸ karanlığı”deyimi su götürür bir iddiayı içeriyor: OrtaçaÄŸ, Ä°slam’ın asırlar boyu peygamberler yoluyla hitap ettiÄŸi insanlığa, en yaygın ve kalıcı biçimi içinde Hz.Resulullah tarafından tevdi edildiÄŸi (verildiÄŸi) zaman diliminin adıdır. Gerçi bu çaÄŸda yöresel karanlıklar, teokratik tasallutlar (tacizler), insan onurunu ayaklar altına alan feodal çalkantılar, yer yer, ve bilhassa Batıda mevcut olmuÅŸtur. Ama, insanlığın bu karanlıkları delen ışığa, teokratik tasallutu yok eden Ä°slam’a, cehaleti ayıplayan bilimselliÄŸe geçiÅŸi de bu çaÄŸdadır: Hurafenin saltanatını yıkarak “Hakiki mürÅŸidin ilim olduÄŸunu” söyleyen Ä°slami yaklaşım, “Ä°lmin, Çin’de (yani çok uzaklarda) olsa bile alınması gerektiÄŸi”ni bu çaÄŸda sevgili peygamberine ve sahabesi Hz:Aliy'e atfen tüm dünyaya deklere etmiÅŸtir. Hikmet’in (yani doÄŸrunun), Mü’minin (yani insanlığın) malı olduÄŸunu, nerede bulunursa alınması (yani benimsenmesi) gerektiÄŸini, ilkesel bir tavır olarak empoze eden Din’in son peygamberinin bu çaÄŸda dünyayı onurlandırmaları da gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir hadisedir. Endülüs’ten Bizans’a bütün dünya, kiÅŸiler ve toplumlar arası adalet ilkelerinin kurtarıcı egemenliÄŸini gösteren ışığa bu çaÄŸda kavuÅŸmuÅŸtur.

Kanımca, OrtaçaÄŸ’ın karanlık dönem olarak gösterilmesi, biraz da, sultaları (zorbalıkları) son bulan teokrat papazların, kendilerini bu karanlık saltanatlarından mahrum bırakan Ä°slam güneÅŸinin bu çaÄŸda üzerlerine parlamış olmasıdır. Bu tavır, onların bu güneÅŸi perdeleme niyetlerinin açık bir tezahürü (belirtisi) ve Ä°slam alemini de kendi karanlık dehlizlerine(koridorlarına) sürükleme arzularının bugüne süregelen bir uzantısı olarak da algılanabilir.

Bütün bunları bir tarafa bırakarak yukarıdaki nakaratın özüne inmek daha yararlı olacaktır: Acaba Batı, Rönesans’la gerçekten Din’den uzaklaÅŸarak dindışılığa mı yönelmiÅŸtir? Bana göre hayır!.. Gerçi, papaz sultasını kırıp kilise doÄŸmalarını toplumsal hayattan tardeden (kovan) Batı, dünyanın yuvarlaklığını ileri sürüp, DoÄŸu alemi gibi MatematiÄŸe (özellikle cebir’e) ve Astronomiye yönelirken, biçimsel olarak, hurafe mecmuası haline gelmiÅŸ bir dini anlayışı da gerçekten terketmiÅŸtir. Ama, bu terkediÅŸ, insanın fıtratına (yani doÄŸuÅŸtanlığına) bir dönüÅŸ belirtmesi bakımından acaba gerçek Din’e; yöntem olarak bilimselliÄŸi benimsemesi açısından Ä°slam’a bir yakınlaÅŸma deÄŸil midir? Ä°slam, bir Kur’an ayetinin de belirttiÄŸi üzere, doÄŸruya yönelme ve hakikatı arama idealinin adıdır. DoÄŸruyu isteme itiyadının (alışkanlığının) ilkeleÅŸmesidir. Bu ayeti(K:72.sure, 14. ayet), “Müslümanlar ki, onlar doÄŸruyu ararlar” diye TürkçeleÅŸtirebiliriz. Etrafımızdaki olayları ve doÄŸanın daimi dönüÅŸümünü gözlemlemeye davet edip bize hala düÅŸünüp düÅŸünmeyeceÄŸimizi soran Ä°slam, bir yandan da her insanın iyi fıtrat üzere yaratıldığını, onun sonradan çevresi tarafından yanlışlara yönlendirilebileceÄŸini öÄŸretiyor. Bu öÄŸretisiyle Ä°slam, insanı, çevrenin, ataların  ve papazların empoze ettiÄŸi saçmalıklardan arınarak doÄŸuÅŸtanlığa, iyiye ve doÄŸruya yöneltip, kiÅŸiliÄŸini korumaya; hurafeden ilmin aydınlığına çağıran yaklaşımın adı oluyor. O halde, Rönesansla papaz sultasını yıkıp, ataların kurumsallaÅŸtırdığı doÄŸmaları (izahsız savları) terkeden Batı’nın bu eÄŸilimiyle, bilime ve tabiata yönelmesini, beÅŸeri oluÅŸumlardan ibaret hurafeler yığınından uzaklaÅŸmasını hangi gerekçeyle, nasıl olur da din’den uzaklaÅŸma olarak algılayabiliriz? Reformcuların ilahi iradeyi anlama heveslerini, Ressamlarının üzerinde çalıştıkları tuvallere çizdikleri “Meryem Ana”, “Çarmıhtaki Ä°sa” motiflerini görmeseniz dahi, Rönesansın beÅŸeri kaynaklı hurafeyi terkederek bilime ve doÄŸruya yönelme eylemi, Dini, akıllılara özgü sosyal bir hadise olarak teklif eden Ä°slam gerçeÄŸine açık bir yakınlaÅŸma deÄŸil midir?..
Bütün bu suallere (sorulara) bakarak Batı ‘nın -bir baÅŸka yazımda tasvir ettiÄŸim önemli dejenerasyonu dışındaki- ilerlemelerinin, ortaçaÄŸ’daki despotik papaz sultasını kıran bilimsel ve deneysel düÅŸüncenin, insani boyuta, akla, doÄŸuÅŸtanlığa (yani Ä°slam’a), (Yani Din’e) biraz daha yakınlaÅŸmasıyla alakalı olduÄŸunu rahatça ifade edebiliriz.

OrtadoÄŸu’ya daha doÄŸrusu bize gelince, bugün açık bir gerilik içinde olduÄŸumuzu yadsımayı imkansız buluyorum. Dün OrtaçaÄŸda tüm dünyaya adalet sancağını egemen kılma mücadelesi veren Müslüman camianın, bugün bin parçaya bölünmüÅŸ ülkelerine dikilen ayrılık bayraklarını tek’e dönüÅŸtürememelerini ilerleme olarak tarif mümkün deÄŸildir: Sömürüyü yok etme misyonunu üstlenmiÅŸ olan Din’in mensubu bir camianın bugün sömürü altında olmasını hangi mantık mazur görmeyi kabullenebilir? Bosna’da, Çeçenistan’da boÄŸazlanan kardeÅŸlerine el uzatamayan; Afganistan’da utanç verici bir katliamı kendi iÅŸbirlikçileriyle yürütebilen zavallı insanların köhne zihin yapılarını geliÅŸmemiÅŸlikten baÅŸka nasıl, neyle izah edebiliriz? Görünen o ki, bugün bu idrak düzeyine düÅŸmüÅŸ olan bu camianın ikiyüz yıla yaklaÅŸan bu gerilemesine, maalesef dörtyüz yıldan beri, yukarıda anlattığımız manada gerçek Din Ä°slam’dan tedricen (azar azar) uzaklaÅŸarak, adına din dedikleri Din dışı prangaların (zincirlerin), dogmaların, hurafelerin güdümüne girmesinin büyük etkisi olmuÅŸtur. Rönesanstan sonra Batı -giderek hayata uyguladığı- yöntem olarak  Din’e yaklaşırken, Ä°slam alemi tedricen (yavaÅŸ yavaÅŸ) Din’den  uzaklaÅŸmaktadır.

Ancak ne var ki, bütün ahlaki yaklaşımların merkezinde bulunan Tanrı’yı -temel felsefe olarak- bu merkezden çıkararak Tanrı yerine insanı koyan 1789 ihtilali ile  Batı, hayat gerçeÄŸinin ne olması gerektiÄŸini unutmuÅŸ ve insafsız savaÅŸlara çanak tutmuÅŸtur; ve odur budur da dünya, savaÅŸ oyununun oynandığı bir trajedi sahasına dönüÅŸmüÅŸ, çözümü zor bir dilemma oluÅŸturmuÅŸtur.

Esasen, içeriÄŸe iliÅŸkin bilinç farkını dikkate almazsanız -salt iman olayı olarak- Müslümanların imanıyla Ä°slam münkirlerinin imanı arasında biçimsel bir fark ileri sürmeniz hayli zor olur. Mesela, “trinite”ye ÅŸartlanan KatoliÄŸin (ya da ineÄŸi tanrı edinen Hindu’nun) imanıyla Allah’tan baÅŸka tanrı kabullenmeyen müslümanın imanı arasında, neticede bunların kesin kabullerini anlatması bakımından, “ÅŸirk” hariç, bir fark gösteremezsiniz. Ama bu iki tip iman arasında öyle bir fark var ki, bu fark birini onur makamına(Cennete) diÄŸerini üzücü bir konuma (Cehenneme) sürüklüyor. Ä°ÅŸte bu fark: müslümanın imanının rasgele bir saplantı olmayıp, doÄŸruya, hakikata yönelik akli ve kalbi bir itminan (doyumsama) hadisesi teÅŸkil etmesidir; ”heva ve heves”ten çok irdelemeli, bilyince dayalı ve ilmi bir tercih ifade etmesidir. Ä°nsanın doÄŸasını (fıtratını) yansıtmasıdır.

O halde, bizi bugünlere getiren tarihi süreç içindeki en önemli etkenin, artık, düÅŸünmeyi ve içtihadı (çözüm üretmeyi), fıkhı (kavramayı, anlamayı) kötü gören, ataların empoze ettiÄŸi yaklaşımları tabulaÅŸtıran, aklı ve Kur’anı rafa kaldırarak beÅŸeri nakilleri naslaÅŸtıran, oÄŸul Ä°brahim’in simgelediÄŸi ihyayı (yeniden canlandırma) ve deÄŸiÅŸimi yasaklayarak, baba Azer’de sembolleÅŸen statükoya (yerleÅŸik kalıplara) mahkumiyeti telkin eden; yaratılış gerçeklerine arka dönerek Din’i tam algılayamamış papazların güdümüne giren, Din dışı yaklaşımlar olduÄŸunu anlayabiliriz...
(Kırmızı Çizgi dergisinin 15.06.2005 tarihinde yayınlanan 3. sayısından alıntıdır)

(*) e.g.: ÅŸimdi de Suriye'de, Irak'ta, Pakistanda etc...

Yorum
Roni Margulies aynı konuda diyor ki:
Yazar Sanih açık 2010-07-11 22:14:25
Bu görüş Cumhuriyet gazetesine ve Kemalizm’e özgü deÄŸil. Özlü bir ifadesini, tarihçi Bernard Lewis’in 2002’de yazdığı ve OÄŸlak Yayınları’nın 2006’da Hata Neredeydi? 300 yıldır sorulan soru adıyla yayımladığı kitapta bulmak mümkün.  
 
Şöyle baÅŸlıyor Lewis: “Hata neredeydi? Ä°slam dünyası.. uzun zamandır bu soruyu soruyor. Aslen Batı’yla karşılaÅŸmalarından doÄŸan bu sorunun içeriÄŸi ve soruluÅŸ biçimi, karşılaÅŸmanın koÅŸullarına, kapsamına, süresine.. göre deÄŸiÅŸiyor.”  
 
Ve sonuç bölümünde şöyle bitiriyor: “Batı özgürlüğünün teori ve pratiÄŸini bilen Batılı bir gözlemci için, Müslüman dünyasının pek çok sorununun altında yatan, tam da özgürlüğün yokluÄŸu (aklın sınırlamalardan ve dayatmalardan özgürlüğü, ekonominin yolsuzluktan ve sürekli kötü yönetimden özgürlüğü, kadının erkek baskısından özgürlüğü, vatandaşın istibdattan özgürlüğü).”  
 
Usta bir tarihçi olduÄŸu için açıkça söylemiyor Lewis, ama her Batılı ne demek istediÄŸini hemen anlar: Sınırlama, yolsuzluk, kötü yönetim, kadının eÅŸitsizliÄŸi, baskı ve istibdat Ä°slam dinine içseldir; Ä°slam ülkeleri bu nedenle geridir.  
 
Ä°ki soru geliyor insanın aklına.  
 
Madem gerilik Ä°slam’dan kaynaklanıyor, nasıl olur da Hıristiyan Batı dünyasının ortaçaÄŸ karanlıklarında debelendiÄŸi dönemde Ä°slam dünyası uygarlığın zirvesini temsil ediyordu?  
 
Madem geriliÄŸin nedeni Ä°slam, o zaman koca Afrika kıtası niye iki yüzyıldır karanlıklar içinde çırpınıyor? Bütün siyahlar Müslüman oldu da biz mi duymadık?  
 
Dünyanın geniÅŸ kesimlerinin Batı’ya kıyasla ekonomik, bilimsel, askerî açılardan geri olması Ä°slam’dan deÄŸil de, kapitalizmin Avrupa’nın kuzeybatı köşesinde ortaya çıkmış olmasından ve bu köşenin dünyanın her yanına müdahale etmiÅŸ olmasından, sömürgecilikten, emperyalizmden kaynaklanıyor olmasın? Bir kere geri düştükten sonra, emperyalizmin bu geriliÄŸi sürdürmesinden ve pekiÅŸtirmesinden kaynaklanıyor olmasın?  
 
Ä°lhan Selçuk’un aydınlanmadan anladığı, “muasır medeniyet seviyesi”, yani Batı. Müslüman Türkiye’nin ve Hıristiyan Latin Amerika’nın geriliÄŸinin nedeni de aynı Batı. Müslümanlıkla, dinle, aydınlanıp aydınlanmamakla filan alakası yok.  
 
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1732&Itemid=0  
Önemlice Bir katkı:
Yazar Sanih açık 2010-09-06 11:16:12
Ä°hsan acar dostumuz aÅŸağıdaki linkte konumuza önemli bir kanıt göndermiÅŸtir. Bu dokümanter film için kendisine teÅŸekkür ediyor gönderdiÄŸi bu önemli filmin linkini aÅŸağıda sunuyorum. 
 
http://www.1001icat.com/

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 22-11-2016 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Anket
Kullanıcı Girişi
Kimler Çevrimiçi
Şuan 31 misafir çevrimiçi
Ziyaretçi Sayısı
111256393 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net