Ä°STANBUL’DA YAÅžAMANIN BEDELÄ° Raci Durcan Ä°stanbul’un gittikçe artan problemlerine ‘vize’ konularak çözüm bulma önerisi ilginizi çekti mi bilmiyorum. Öneri; daha önce bu ÅŸehirde belediye baÅŸkanlığı da yaparak sorunlara vakıf olan BaÅŸbakanımızdan gelince daha da anlam kazanıyor. Kendisinden alışık olmadığımız tarzdaki çözüm önerisini duyduÄŸumda zihnimin karıştığını söylemeliyim. Ülkemizde bir problemle karşılaÅŸan bürokratın, olayın perde arkasını araÅŸtırma gereÄŸi duymadan halkı suçlamaya yönelmesi, 150 yıldır devam eden yaklaşım tarzıdır. Bunca zamandan sonra ilk defa BaÅŸbakan ve ekibini, uygulamalarıyla bu geleneÄŸi deÄŸiÅŸtirmeye yöneldiÄŸini gözlemliyorduk. Daha önce bir kere daha beyan ettiÄŸi son çözüm önerisini çizgiden sapma olarak deÄŸerlendirmeyi doÄŸru bulmuyoruz. Çevredeki bürokratların kolaycı yaklaşımları buna neden olmuÅŸ olsa gerek.
BaÅŸbakanın mükerrer beyanları bu yönde bir çözüme eÄŸilim doÄŸduÄŸunu gösteriyor. Kamuoyunda yeterince tartışılmadan alınacak böyle bir karar Ä°stanbul için geri dönülmez yola sokabilir ülkemizi. Yoksa “uÄŸrunda imparatorluk deÄŸen bir ÅŸehir”, böyle basit bir kararla mı elimizden kayıverecektir?
Ä°stanbul’da yaÅŸayan bazılarının bu ÅŸehirde yaÅŸamanın bedelini ödemekten kaçınmaları, BaÅŸbakan’ın ilgili tezine gerekçe teÅŸkil ediyor. Bahse konu bedel; gecekondu yapmak yerine var olan evlerden birini satın almak oluyor. Kırsaldan gelip kenarda kalmış bir hazine arazisine gecekondu kondurarak barınma sorununu halledenler, ÅŸehrin gittikçe artan bakım maliyetlerine katılmamış sayılıyorlar. Gelir kaybeden fakat yatırım yapma zorunluluÄŸu olan belediyeler böylece kan kaybetmiÅŸ oluyorlar. Åžehre yerleÅŸmenin izne tabii olmaması kırsaldaki nüfusu cesaretlendiriyor ve Ä°stanbul’un nüfusu gittikçe artarak problemler yumağını büyütüyor.
Hikâye doÄŸru olmakla birlikte insanların kırsalda barınamadıklarından ÅŸehirlere göç ettikleri görmezden gelinmektedir. Bu ülkenin insanları hiçbir zaman bulunduÄŸu rahat ortamı terk ederek bilinmez bir maceranın ortasına kendini atacak kadar gözü kara olmamıştır. Bir defa göç; eÅŸit iki seçenekten birini tercih ÅŸeklinde cereyan etmez. Kırsal nüfusun bulunduÄŸu ortamdaki yaÅŸam ÅŸartlarının kaybolması, ÅŸehre göçü bir ölüm kalım meselesi haline getirmektedir. Köyde açlıktan ölmektense ÅŸehre gidip kendi geleceÄŸini kurtarmak derdine düÅŸer insan. Sanayi devrimin yol açtığı bu dramın çözümünü, imkânsızlıktan kıvranarak ÅŸehrin varoÅŸlarına sığınmış bir köylüden beklemek doÄŸru olmayacaktır. Ä°stanbul’da bir ev satın alabilecek kadar parası olan birinin, bulunduÄŸu yerde bunu elde edebilecek bir iÅŸi var demektir. Böyle biri zaten göçü düÅŸünmez. Ä°stanbul’a göçenler aç kalmamak için her iÅŸi yapmaya razı olanlardır genellikle. Bu kesim barınmak için bir servet deÄŸerinde parayı ödeyemez. Kiralar çok yüksek olduÄŸundan bir maceranın kollarına atılmak için yeterince gerekçe sahibi olmuÅŸtur. Uygun bir yer bularak gecekondu yapar. Sokakta yaÅŸayamayacağı için yapmak zorundadır bunu. Üstelik bu macera hiç de kalemle yazıldığı kadar kolay deÄŸildir. Hazine arazisi dediÄŸimiz; devletin dediÄŸimiz o toprakların bir sahibi vardır. Her ne kadar devlet yıllardır boÅŸ bırakmış olsa da. Sadece diÄŸer arazilerden biraz daha ucuzdurlar. Tapusuz ve belediye hizmetleri eksikliÄŸindendir bu ucuzluk. Arkasından devletin ilgili birimleriyle yıllar sürecek bir mücadele baÅŸlayacaktır. Çaresiz kalmayan hiç kimse böyle bir maceraya atılmaya cesaretli olmaz. Bu konu baÅŸlı başına incelenmesi gereken bir dramdır.
Kırsal nüfusun ÅŸehirlere akması geçtiÄŸimiz yüzyılda gerçekleÅŸen sanayi devriminin insanlığa armaÄŸanı(!)dır. Benim babam henüz 16 yaÅŸlarındayken köyünden zorla alınarak madenci yapılmıştır. Yerin yüzlerce metre altında ciÄŸerlerini kömür tozuyla doldurarak çalıştı yıllarca. Çünkü kömür, o günün ÅŸartlarının vazgeçilmez bir enerji kaynağıydı. Ülke için hayati önem taşıyordu. Fransızlardan devralınan ocakların iÅŸletmesinde çalışacak yerli kol gücü gerekliydi. Yeterince makine yoktu. Bu arada kırsalda bıraktığı eÅŸi ve çocuklarından ayrı, iÅŸçilerin üst üste istif edildiÄŸi barakalarda yaÅŸadı. Ä°zin zamanlarında evine dönmesi gerektiÄŸinde, tren seferlerinin düzenli olmaması nedeniyle 30 km.lik yolu yürüyerek gidip geldiÄŸini anlatırdı. Müstakil lojmanlara sahip olabilenler, belirli süreler çalışarak uzmanlaÅŸmış madencilerdi. Bu lojmanlardan biri kendisine tahsis edildikten sonra ailesini yeniden bir araya getirebildi. Bu lojman da hazine arazisine ve iÅŸletme tarafından yapılmıştı. Yani gecekondu hükmünde sayılırdı. Devlet bu durumu ÅŸimdikinin tersine hiçbir zaman sorun etmedi. Çünkü ÅŸehirlerdeki fabrikaların iÅŸgücüne ihtiyacı vardı ve onları kırsaldan ÅŸehre çekmek gerekiyordu. Gecekondu denilen binalara uzun yıllardır göz yumulmasının ardında bu gerçek yatmaktadır. Ä°lk nesil ÅŸehirliler böyle koparılarak getirildiler kırsaldan. Her giden bir ÅŸey kopardı toprağından, yaÅŸadığı yerden. Her gidenin ardından daha da zayıfladı hayat oralarda. Çünkü bir yeri yaÅŸanılabilir kılan, deÄŸerli kılan insandır, baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Newyork, içinde yaÅŸayan insanların çokluÄŸundan dolayı güçlü bir ticaret ÅŸehridir. SanayileÅŸme politikaları, binlerce yıldır oluÅŸmuÅŸ nüfus birikimlerinin dengesini bozmuÅŸ, kırsalda yaÅŸamayı imkânsızlaÅŸtırmıştır. Bunda devletlerin izlemiÅŸ olduÄŸu politikaların etkisi büyüktür. Åžimdi bunlar hiç olmamış gibi davranıp, köylerini terk etmek zorunda kalanları suçlarsak haksızlık etmiÅŸ oluruz. Afrika nüfusunu köleleÅŸtirerek nüfus dengesini bozan Amerikan kapitalizminin benzeri etkisini, devletlerin sanayileÅŸme politikaları yapmışlardır. Bunları suçlama amacıyla deÄŸil, durum tespiti açısından söylüyorum.
Hızlı nüfus artışları ÅŸehirleri ÅŸehir olmaktan çıkarmıştır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, büyük ÅŸehirler ÅŸehir deÄŸildir. Metropol adlandırması isabetlidir. Åžehir medeniyettir. Ä°nsanın yaÅŸam bulduÄŸu, kendini deÄŸerli hissettiÄŸi yerdir. GeçmiÅŸ medeniyetler, incelmiÅŸ zevklere sahip ÅŸehirli kültürünü ve onların yaÅŸadıkları ÅŸehirleri inÅŸa ettiler. Batı kapitalizminin ÅŸehir hayatı hiç olmadı. O her insana tüketici muamelesi yapmayı uygun buldu. Metropolleri dolduranların burada kazandıklarını geri almayı ilke edindi. Tüketicilerin tüketme eÄŸiliminden biran vazgeçerek tasarrufa niyetlenmeleri bu sistemin çöküÅŸü için yeterli bir gerekçedir. Bu arada para eden her ÅŸey paraya dönüÅŸtürüldü, kıymet biçildi. Åžehrin arazilerini unutulamazdı tabiî ki. Dünyada en bol bulunan ve aslında pek deÄŸeri olamayan ÅŸeylerden biri olan toprak; metropollerde büyük karların aracı haline getirildi. Büyük ÅŸehirlerin etrafında onca geniÅŸ, ulaşılabilir ve ev yapmaya uygun araziler varken konut fiyatlarının bu kadar yüksek olması rasgele oluÅŸmuÅŸ deÄŸildir. Aksine bilinçli bir politikayla araziler büyük karlar için deÄŸerli hale getirilmektedir. Ve bu deÄŸerler hayata tutunmak için ÅŸehre göçmekten baÅŸka çaresi kalmayan insanlardan; iÅŸçilerden memurlardan talep edilmektedir.
Fatih’in topları kaleler içine sıkışmış bir hayatın önündeki surları yıkarak özgür bir çağı armaÄŸan etti insanlığa. Fetih yıldönümlerinde, aziz hatırası önünde saygıyla eÄŸilmeyi bilenler, Ä°stanbul’u sevgiyle baÄŸrına basmış bu milletten onu koparmayı düÅŸünemezler. Bu; hem milletimize hem de Ä°stanbul’a kötülük olacaktır. Bugün tek başına ülkenin geri kalan kısmı kadar deÄŸer üreten Ä°stanbul, halkından kopartıldığında belki trafik rahatlayacaktır ancak ticaret gün geçtikçe zayıflayacak, zenginliÄŸinden eser kalmayacaktır.
Fatih ve Fatih’ten sonraki Ä°stanbul geleneÄŸi insanların önüne sur dikmek deÄŸil, bilakis onları yıkmaktır. Nitekim Bizans’ı elindeki Ä°stanbul’a sadece elit bir kesim girebiliyordu. Müstahkem kale kapılarını kapatarak dünyadan kendilerini tecrit ediyorlardı. Ä°stanbul Bizans elinde böyle çürüdü. Fetihten sonra surlar tahkim edilmemiÅŸ, ÅŸehir surların dışına taÅŸarak alabildiÄŸine geniÅŸlemiÅŸtir. BaÅŸbakanımız Ä°stanbul’u yeniden surlarla çevirerek, O’nu ve milletini çürümeye mahkûm etmemelidir. Bilakis geleneÄŸini sürdürerek herkesin yakınına getirmelidir Ä°stanbul’u. Ki bin yıldır güneÅŸin doÄŸduÄŸu yerden battığı yere doÄŸru süren yolcuÄŸumuz kaldığı yerden devam edebilsin.
|
Çok Haklısınız ama! Yazar kubha açık 2008-01-12 00:23:04 Ä°srail oÄŸullarına sarımsak ve bıldırcın eti ihsan edilmiÅŸti. Yetinmeyi bilmediler. Göç ettiler. Acaba Anadolu'dan Ä°stanbul'a geçmiÅŸte göç edenlerin bir kısmı da Ä°srailoÄŸullarının hatasının benzerini yapmış olamaz mı? Maalesef bu konuda toplumumuza olan güvenim pek güçlü deÄŸil... | Haklısınız Yazar girisim açık 2008-01-14 10:08:20 Evet öyle bir kesim de var. Uyarınızdan sonra hafızamı yokladım, bazı isimler aklıma gelmedi deÄŸil. Fakat BaÅŸbakan'ın eleÅŸtirisi onlara yönelik deÄŸil. BaÅŸbakanımız bıldırcın ve sarımsağı bulanları deÄŸil; gecekondu yapanları eleÅŸtiriyor. Raci D. | suya yazı yazmak Yazar Fahri açık 2008-01-18 01:33:43 Büyük deprem de bekleyen Ä°stanbul’un, ekonomik önemini artırmak bir yana, bilakis süratle azaltılmalıdır. Ä°stanbul ve çevresindeki sanayi tesisleri, ülkemizin deÄŸiÅŸik bölgelerine ivedilikle taşınmalıdır. Bu iÅŸin maliyeti, savaÅŸ olasılığını gözardı etsek bile, olası depremin yol açacağı ve havaya uçacak maliyete sayılmalıdır. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |