20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow "HUKUK ANARŞİSÄ° ENGELLENMELÄ°"... "
"HUKUK ANARŞİSİ ENGELLENMELİ"... " PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 22
KötüÇok iyi 
Yazar Ä°rfan Kılıç, Zaman  Ankara   
11-01-2008
(94'lerden SelamiÇekmegil'le...)

"HUKUK ANARŞİSÄ° ENGELLENMELÄ°... "

                                                         Ä°rfan Kılıç,  Zaman – Ankara
      (Yayınlandığı zaman) Tilki Tuzağı isimli kitabı ile hukuk ve bürokrasi çevrelerinde tartışmalara sebep olan hukukçu yazar Selami Çekmegil’e göre sistem iflas etmiÅŸ durumda. Sistemin bu genel durumu hukuk sistemini de etkiliyor. Çekmegil konuyla ilgili sorularımızı ÅŸöyle cevaplandırdı: 

            -Sizce Adalet adil bir ÅŸekilde çalışıyor mu?
            - Cevabımı genel tahliller halinde vereceÄŸim. Adaletten beklenen normal olarak adil bir ÅŸekilde çalışmasıdır. Ama ilmi temelden yoksun ve cihanÅŸümul (evrensel) mantığa hitap etmeyen yasal çerçevede çalışan yargı -her yerde- adil bir biçimde hak tevzi etme (dağıtma) imkanından yoksundur.

          Dosyalara boÄŸulmuÅŸ halde sun’i ve güncel siyasi mülahazalarla çıkarılan kanunları tabii ve içtimai olaylara uygulama mecburiyetinde olan bir mekanizmanın ideal adalet hedefine varması her yerde zordur, imkansızdır. Açlıktan bitap düÅŸmüÅŸ bir insanın ekmek çalmasına, kanunun hırsızlığa iliÅŸkin kaidesini uygulamak zorunluluÄŸu duyan bir hakimin hükmüne muhalefet edecek baÅŸka bir hukukçuya her zaman rastlanılacaktır. Ya da toplumun maruz bulunduÄŸu yüksek enflasyonist ortamda iÅŸ yapmak için yüksek faizle borç alabilen bir yatırımcının bütün gayretine raÄŸmen borcunu ya da vergisini ödeyemez duruma düÅŸmesi halinde yargı mekanizmasının, çoluk çocuÄŸunu soÄŸuk kış aylarında beton üzerinde gezmeye mahkum ederek evinde halısı üzerine haciz koymasını ahlak ve vicdan nokta-i nazarından adil tanımlamak herhalde mümkün olmasa gerek.
            … Hakimde bulunması zaruri, fazilet duygularının kararlara yansıtmasına kanuni imkan tanımayan sistemlerde veya afaki gerekçelerle karar yazma alışkanlığı kazanmış uygulamaların geçerli olduÄŸu ülkelerde, mahkeme kararlarına, kurullar halinde çalışan üst derecede yargı organlarında, çokça eleÅŸtirili ve her yönden bozma kararları verilmesi  tabii bir eÄŸilim olacak ve böylesi kararlar toplumda tatmin uyandırmayacaktır.
            Mesela, 15 kiÅŸilik bir Anayasa Mahkemesi’nin (Yüce Divan) kararında verilmiÅŸ, suçun her fert için hangi eylemle teÅŸekkül ettiÄŸi gerekçede hukuk mantığı ile gösterilmeyen bir ceza hükmüne, yedi vicdanlı hakimin muhalefet ÅŸerhi yazması, o yedi vicdanlı hakimin sekiz oyluk kararı adil bulmadıklarının ifadesi deÄŸil midir?
            Ceza yargılamasına ön intiba ile baÅŸlayan yargıcın yürüttüÄŸü usul muamelelerinde tarafların (savcı – müÅŸteki – avukat – sanık) direktiflere uyma alışkanlığı içinde davayı sürdürdüÄŸü yargılama usullerinin karar yetkisini de sırf o yargıca bırakmasının adalete yatkın bir ceza muhakeme usulü olacağı kanaatinde deÄŸilim. Çapraz sorgulama imkanı tanıyan “Anglo- Sakson” ceza yargılama tarzının bu yönteme nazaran adalete daha müsait olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
            Bir kararında, suç mahkeme kararıyla sabit olmadan herhangi bir KÄ°T yönetim kurulu üyesinin, kanun ile belirli bir süre dolmadan görevinden alınamayacağını belirten Yüksek Ä°dare Mahkemesi (Danıştay), bir baÅŸka kararında tertipli bir müfettiÅŸ raporuna istinaden mahkemeye sevkedilen baÅŸka bir KÄ°T yönetim kurulu üyesinin görevinden alınmasını onaylıyorsa, kararlarından birini  kendisinin de adaletsiz saydığı apaçık hale gelir.
            Kanuna göre, memur davalarını görmekle görevli Danıştay Dava Daireleri Kurulu varken, memur davasına ait bir istemi  “Vergi Dava Daireleri Kurulu’nda” çözümleyen karara muhalefet ÅŸerhi yazan beÅŸ onurlu Danıştay üyesi -asil bir ÅŸekilde- çözümün haklı (adil) olmadığını açıkça belirtiyor demektir.
            Yine mesela bir ithal eÅŸyasına yüzde 1 gümrük vergisi nispeti uygulaması gerektiÄŸini belirleyen bir yargı organı, bu eÅŸya için yapılan ek tahakkukta yüzde 14 fazla nispet uygulamasını ÅŸu veya bu sebepten bozmuyorsa bu, o yargı organının kendi kararlarında bile tam adaletli bir sonuca varmasının zorluÄŸunu pek güzel sergiler.
            Yukarıda saydığım bütün bu örnek ve kararlar vatandaÅŸ ve avukat olarak bizzat ÅŸahit olduÄŸum, tarih ve sayılarıyla örnekleri uhdemdeki yargı kararlarıdır.”Tilki Tuzağı” adlı son kitabımda bazıları görülebilir de..
            Tabii bu izahlarım sadece yargıyı eleÅŸtirmek için deÄŸildir. Ne var ki, soyut olarak  masa başında, salt, günübirlik siyasi ve ideolojik sebeplere dayalı olarak hazırlanmış ilmi temelden yoksun, hak mefhumuna önem verdiÄŸi anlaşılmayan ve cihanÅŸümul (evrensel) mantığa hitap etmeyen yasalarla kuÅŸatılmış yargının, adil kararlar üretmesindeki imkansızlığa iÅŸaret etmek istiyorum. Bu kabil kanunların çok sık tadillerle ‘hukuk anarÅŸisine’ yol açma konumunda olduÄŸunu unutmamak gerekir. Kanunlar çıkarılırken insan tabiatı, içtimai gerçekler, ilmi, sosyal araÅŸtırmalar, rehberlik etmelidir. (Eski bir politikacı, hukukçu  Talat Asal’ın deyimiyle Bizde mülga kanunlar bir kütüphane dolduracak çokluktadır.) 

            -Davalar neden gecikiyor?
            -Davaların gecikmesinin ilk sebebi kanaatimce mahkemelerinin yükünün aşırı derecede fazla olmasıdır. Bir diÄŸer sebebi de mesleki yönden yetiÅŸmiÅŸ, hukuk fakültelerinde hukuk nosyonu kazandırılmadığından göreve zayıf baÅŸlayan savcı, avukat ve hakimlerin,  tadil (deÄŸiÅŸtirme), ilga (yürürlükten kaldırma) ve istisna (ayrıcalık) hükümleriyle muÄŸlak hale gelmiÅŸ kanunlar zemininde süratli yol almalarının zorlaÅŸmış olmasıdır.
            Genel tahliller halinde meseleyi irdelersek, CihanÅŸümul kabullere dayalı adalet ilkelerine göre deÄŸil de, siyasi ve ideolojik tercihlere göre yasa üreten ülkelerde davaların sayısının artması tabiidir. CihanÅŸümul mantığa , insan aklına ve içtimai gerçeklere zıt siyasi tercihlerin ürünü olan hukuk sistemlerinde, toplumun gerek otoriteye karşı, gerekse kendi gibi fertlere karşı kanuna aykırı eylem ve iÅŸlemleri tabii olarak çoÄŸalacağı gibi otoritenin de yurttaÅŸların hukukunu kanuni gözüken yetkileriyle ihlal etmesi normal ve çok sayıda olacaktır.
            Bu ihlallerin davaya dönüÅŸmesini önlemek ancak … dava açmayı ekonomik yönden fevkalade güçleÅŸtiren haksız önlemlerle olur. Böylesi ideolojik devletlerde her güçsüz hukuk sujesi sonunda hüsrana uÄŸrayacağını büyük bir ihtimalle göze alarak zayıf veya kuvvetli bir ümit içinde yargıya baÅŸvurur. Bu durumda yükün ağırlığı, kanuni çerçevenin muÄŸlaklığı altında ezilen yargının tek çıkış yolu davaları uzatmak veya hatalı kararlarla savuÅŸturmak olur.
            Böylesi ülkelerde bir de yargı kararlarından sorumlu tutulmayan, materyalist veya ÅŸartlanmış zihniyetli kiÅŸilere tevdi edilmiÅŸse  vay geldi o toplumun başına.
            Kararların gecikmesinin diÄŸer sebepleri  talidir. Üzerinde çok önemle durmak aldatıcı olur. Böylesi yapılarda, kararları hızlandıracağım demek çok kere haksızlığa hukuk giysisi giydirmek, sonucuna razı olacağım demek olur.
            Bizde, mevcut kanunlardaki bazı tedbirleri uygulamaya geçirmek, örneÄŸin delillerin dava ile birlikte mahkemeye sunulmasını ve delil toplama iÅŸlemlerinin, dava dilekçesini ve delilleri baÅŸlangıçta inceleyerek mahkemece tarafların ayrıca baÅŸvurusunu beklemeden, yapılmasını saÄŸlamak; ceza yargılamasında da kanunda gösterilen tevkif sebeplerini titizlikle gözeterek zaruri olmayan tevkiflerden kaçınmak, resmi mercilerden kayıt ve belge istemek, iÅŸlemlerde çabukluÄŸu müeyyide baÄŸlayarak, fax v.s.gibi modern haberleÅŸme teknolojilerinden yararlanmak. Davalarda usul ekonomisi saÄŸlayabilir.
            Elimde gümrük vergisi ihtilafına iliÅŸkin bir dava 12 yılı aÅŸkın sürmüÅŸtü. Kısımları ve esasları daha önce sonuçlanmışsa da bütünü ve uzantıları hala sonuçlanmamıştır. Ä°htilaf 1980-1981‘de baÅŸladı. Dava 1982’de açıldı. 1983’te reddedildi. 1984‘te Danıştay hatalı kararı bozdu. 1985’te yenilendi. 1987 başında sonuçlandı. Ä°darece temyiz edildi. 1989’da tashihi karardan da geçerek 1990’da onandı. Ä°dare Mahkeme kararını uygulamadı. 1991’de bu sebeple açılan dava kısmi kabulle sonuçlandı, temyiz edildi ve 1993‘te hala devam ediyor (1994 sonlarına doÄŸru bitti). GörüleceÄŸi üzere burada davanın uzaması yargı merciinin iÅŸlevsel kusurundan çok sistemden kaynaklanmaktadır.
            Bunun gibi 1981’de açılan ve hukuk kısmını 1985’ten beri avukat sıfatıyla takip ettiÄŸim , SSK ilaç fabrikası davası da hala sürmektedir. Davalılardan benim müvekkilim hakkında sonuçlanan dava, diÄŸer bir davalı için sürerken, bu davalı sonucu görmeden geçenlerde öldü. Davanın bu derece uzun sürmesinde: ceza davasında, Yargıtay’ın ceza mahkemesine yaptırılan bilirkiÅŸi incelemesini dikkate almaksızın idari müfettiÅŸ raporunu esas alarak bozma kararı vermiÅŸ olmasının önemli bir rolü olmuÅŸ olabilir.           

            -Hakim ve mahkeme sayısı yeterli mi?
            -Yukarıda yaptığım izahlar ışığında deÄŸerlendirme yaparsak mevcut sistemi iÅŸletmek için bugünkü hakim ve mahkeme sayısının yetersiz olduÄŸu kanaatine varıyoruz. Günde 40-50 dosyaya kadar bakmak zorunda kalan hakim sayısıyla ülkenin adalet iÅŸinin saÄŸlıklı yürüyebileceÄŸine inanmıyorum.
            Ama bu hakim ve mahkeme adedi, kurulabilecek mantıklı, suçu ve hukuka aykırı eylemleri istisnai düzeyde,  gerçek suçlar ve haksızlıklar düzeyinde tutabilecek, kanunları ilmi ve içtimai gereklere dayalı olarak çıkarılan bir hukuk düzeninin gerektirdiÄŸi hakim ve mahkeme sayısından da çok fazla sayıdadır.
            Bu hakim ve mahkeme sayısını artıracağım demek toplumun namuslu kesiminin zaten kaldıramadığı kamuya ait mali yükünü artıracağım demektir. Bu millet daha ne kadar yüksek giderli bürokrat ve kamu görevlisi besleyebilir? Bence sistem düzeltilmeli...

            -Dosyaların yığılması nasıl önlenebilir, yargıyı hızlandırmak için neler yapılabilir?
            -Bu sorunun cevabını esas olarak yukarıda vermiÅŸ olduÄŸumu zannediyorum.

            -Ä°htiyari tahkim yaygınlaÅŸtırılmalı mı?
           - Ben ideolojik saplantılardan kurtularak, pratik mülahazalarla hukukun güncelleÅŸmesi ve ilmileÅŸmesi ile ülkenin adalet çarkının da normal rayına oturabileceÄŸi kanaatindeyim. Devletin hukuka uymakta zorluk çektiÄŸi bir ülkede vatandaşın kanunu ihlal etmekten kaçınarak davalara yol açmamasını muhal (imkansız)  görüyorum. Bu sebeple yukarıda anlattığımın dışındaki palyatif (geçici) tedbirler her dönemde gündemden düÅŸmeyen ve bu zihniyetle sonuç vermediÄŸi de açıklık kazanmış olan sadece iÅŸbaşındaki politikacının kendini ve halkı yanıltmasına  yarar görüÅŸündeyim. Tabiata ve topluma aykırı ve masa başı, doktriner kanunlar  halkın tabii ahlakını da tedricen bozucu niteliktedir.
            Bu nokta teÅŸhis edilmeden dosyaların mahkemelerde yığılması önlenemez. Dava
sayısının nisbi çokluÄŸu biraz da yasaların suniliklerinin ve  hukuka aykırılığının açık iÅŸaretidir.

            Ancak ihtiyari tahkim müessesini yaygınlaÅŸtırmak, tarafların hakime gitmelerini kolaylaÅŸtıracak ve ihtilafların tarafların hakemi yoluyla çözülmesini prensip kabul edecek hukuki düzenlemelerin de bu konuda faydalı sonuçlar hasıl edeceÄŸine kuvvetle inanıyorum.

            -Türkiye’de yargı sistemini nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
            -Ben ülkedeki yargı sistemini ilme, çaÄŸa ve her ÅŸeyden önce adalet ilkelerine uygun bulmuyorum. Adalet bölünme kabul etmez bir kavramdır. Buna göre adaleti adli yargı, idari yargı, hesabi yargı, askeri yargılar arasında bölen farklı tanımlara ulaşırsanız ve farklı usullere devrederseniz onu, parçalamış tanımsız hale sokmuÅŸ olursunuz.

            Bu konu, yönetenlerin, menfaat gruplarının farklı farklı tercihlerinin etkisinden
sıyrılarak asıl adaleti hedef edinecek bir siyasi tercihle çözümlenebilecek bir keyfiyettir. Hukuk devrimi yapanlar adaleti deÄŸil de baÅŸka bir hedefi ele geçirmeyi, örneÄŸin çaÄŸdaÅŸlaÅŸmayı hedef alıyorsa, “Anglo- Sakson” sistemini mi, kıta Avrupası sistemini mi  esas alalım diye müzakere ederken, doÄŸru olanı deÄŸil de baÅŸka bir siyasi ulaşım noktasını AvrupalılaÅŸmayı … hedef alarak tercih yapmışsa bu tercihle elde edilecek sonuç elbette ki adaletten çok AvrupalılaÅŸmak olacaktır. Bu bir tercih meselesidir ve tercih edenlerin gücüne göre ÅŸekillenir. Güçlüler baÅŸka hedeflere yönelince güçsüzlerin adalet özlemi adeta sonuçsuz bir yakınmaya dönüÅŸür.
            Devletin eyleminde adaletin ölçüsü baÅŸka, ferdin eyleminde baÅŸka olduÄŸu sürece,adaleti ÅŸüphesiz kabul etmek olanaksız olur. PadiÅŸahın, devlet yetkisi kullananların cinayeti ile, kapıcının cinayeti niye ayrı kefeye konacakmış ki? Bu tip düzenlemeler toplumu bozan emrivakilerdir. Grup-sınıf çıkarlarının gerekleridir. Yargıdan hoÅŸnutsuzluÄŸun temelinde bence biraz da bu vardır.
            Devlet borcunu ödemediÄŸi zaman yüzde 30 faizi bile ancak mahkeme zoruyla öderken alacağını vatandaşından mahkemeye bile gitmeden yüzde 144 faizle alabiliyorsa, devlet faiz borcunu ödemezken, fertten her yıl katlayarak faize faiz tahsil ediyorsa bunu uygulamak için parçalara bölünen yargı sistemi ile adalete varmak, bana zor gözüküyor. Bence bu sistem  adalet nokta-i nazarından “Anglo-sakson” sisteminin çok, hem de çok gerilerindedir.
            Bence tek yargı sistemine gidilmeli, devlet için farklı, bürokratlar için farklı, vatandaÅŸ için farklı adalet tanımlamasından öncelikle vazgeçilmelidir.

Yorum
Yazar fahri açık 2008-01-14 14:29:44
hukuktan anlamam ama hak-adalet-ahlak-maneviyatın bozulduÄŸu, paranın-tüketimin-gösteriÅŸin kutsallaÅŸtırdığı bir ortamda hiç bir kukukun, yargısal düzenlemenin faydalı olmayacağını, adaletin tecelli edemeyeceÄŸini söylemek için alim olmaya gerek yok sanırım. 
 
bütçedeki payı binde 4 lere kadar düşürülen yargıya, önem verilmediÄŸi de apaçıktır. yönetenler, kendilerine dokunacak yargı istemezler. haliyle bunlarda istemez. 
 
Anlamadığınız buysa?..
Yazar Selami Çekmegil açık 2008-01-16 00:24:53
anlamıyorum demişiniz ama koca roportajı ilk paragrafınızda tek cümleyle özetlemiş ve işin özünü sergilemişiniz Fahri bey. Katkınıza yürekten teşekkürler...

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-08-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111411980 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net