BAÅžINI ELLERÄ°NÄ°N ARASINA ALDI... VE...
Serdar ARSEVEN
Rutin toplantılardan birine katılacaktı Profesör Turan Güven… Acelesi yoktu… Åžehrin hız limitine riayet ederek ilerliyordu ki… Aniden bir delikanlı fırladı önüne… Ne olduÄŸunu düÅŸünmeye fırsat bulamadan, altına alıvermiÅŸti zavallıyı… "Eyvah!.."
• AÅŸağıya inmesiyle gencin yanına varması bir olmuÅŸtu, Hoca'nın… "Ah evlâdım, ne yaptık biz böyle" diyordu… "Dur kıpırdama yavrum!.." Başını hafifçe kaldırdığı gence, "Korkma evlâdım, heyecanlanma… Bir ÅŸey yok… Geçecek Allah'ın izniyle…" sözleriyle kuvvet vermeye çalışıyordu… • Kızılay'ın en iÅŸlek caddesinde meydana gelmiÅŸti kaza.. Etrafta yüzlerce meraklı vatandaÅŸ… Kimi fazlasıyla heyecanlı, peÅŸin hükümlü... Etraftakilerin sözlü hücumları devam ederken; "Biriniz ambulans çağırsın arkadaÅŸlar" diye bağırıyordu, Prof. Güven… Delikanlının başı ellerinin arasında, etrafa göz gezdirirken, bir polis memurunun karşısında durduÄŸunu fark etti… "Memur bey, lütfen ambulans çağıralım" dedi. On beÅŸ dakikalık bekleyiÅŸten sonra gelen ambulanstakilere "Ben Profesör Turan Güven'im. BaÅŸhekimi arayacağım… Hemen Numune'ye kaldırın genci" ricasında bulundu… BaÅŸhekim samimi arkadaşıydı… Aradı;
"Bir gence çarptım" dedi… "Åžimdi gelir oraya. Aman benmiÅŸim gibi ilgilen!.." Prof. Dr. Turan Güven, günün bundan sonrasını adli iÅŸlemlere ayırmak mecburiyetindeydi… Dâvâ arkadaÅŸlarından gencin durumuyla yakından alâkadar olmalarını istedi. • Ankaralıların çok iyi bildikleri… Dışarıdakilerin de namını mutlaka iÅŸittikleri Çinçin BaÄŸları'ndaki "Kürt
evi"ne haber ulaÅŸtığında, delikanlının hayati tehlikesinin olmadığı kesinleÅŸmiÅŸti… Büyük bir heyecanla hastaneye koÅŸan anne, baba, kardeÅŸler, arkadaÅŸlar, komÅŸular, "iyi habere" raÄŸmen hayli öfkeli görünüyorlardı… Bağırıyor, çağırıyor, evlâtlarının, arkadaÅŸlarının, komÅŸularının sorumsuz bir ÅŸoför yüzünden ölümle burun buruna geldiÄŸini haykırıyorlardı… Ä°çlerinden bazıları tehditler savuruyordu: "O adam bunun bedelini ödeyecek, arkadaÅŸ!" "Kolay deÄŸil öyle!.." Turan Güven alelade bir profesör deÄŸildi… Büyük Birlik Partisi'nin Genel BaÅŸkan Yardımcısı'ydı… Nizam-ı Alemcilerin, ölesiye sahip çıkacakları bir dâvânın önde geleniydi. Güven Hoca'nın bu "özellikleri", yarım saat evveline kadar tehditler savuran bıçkın delikanlılara geri adım attırmıştı haliyle… Anne, baba ise yarı üzgün yarı sevinçli, dönmüÅŸtü evlerine… • Hastanede birkaç gün geçiren gencin tedavisine evde devam edileceÄŸini öÄŸrenir öÄŸrenmez, ziyarete karar verdi Güven Hoca… "Ben de seninle geleyim, annesiyle tanışırım" teklifinde bulunan Hanımefendi'ye "Ne olur ne olmaz, orada aksi bir durum meydana gelir. En iyisi ben yalnız gideyim" dedi… Elinde paketler… Tek başına gitti, Çinçin BaÄŸları'na… Adresi buldu… Kapıyı açan evin hanımına... Yüzüne bakmaksızın; "Kazayı yapan benim. Beyiniz evde mi?" diye sordu… Biraz sonra, evin efendisi geldi kapıya… "Buyur Beyim, hoÅŸ gelmiÅŸsen…" Genç bütün odaların açıldığı salonda yatıyordu… Kalkmaya davrandı… Güven Hoca, engel oldu… • O ziyaret esnasında sormak istediÄŸi bir ÅŸey vardı… Cesaretini topladı… Ve sordu: "Yavrum; Senden beni dâvâ etmeni, benden ÅŸikâyetçi olmanı istemiÅŸler… Bu yolla para sızdırmanı tavsiye etmiÅŸler, doÄŸru mu?" Gencin, "Evet amca, istediler" karşılığını vermesi üzerine bir soru daha yöneltti Hoca: "Ve sen de.. Bunu, 'O amca eÄŸildi, başımı kollarının arasına aldı, beni sevdi. Ben nasıl ÅŸikâyet ederim onu' diyerek reddetmiÅŸsin, öyle mi?.." Delikanlı, utanarak… Dedi ki; "He!.." • Güven Hoca… Gözleri dolu dolu çıkarken evden... Bir fotoÄŸraf takıldı gözüne… Zihnini allak bullak eden bir fotoÄŸraf… Lanet olası adamın baÅŸköÅŸedeki… O iÄŸrenç fotoÄŸrafı!..
(04 aralık 2007 tarihli Vakit Gazetesinden) Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |