|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa
|
ÇEKMEGİL ve BRECHTİN DÜŞÜNCE METODU |
|
|
|
Yazar Ercan Arslaner
|
30-11-2007 |
SAÄ°D ÇEKMEGÄ°L ve BERTOLT BRECHT’Ä°N DÜÅžÜNCE METODU
BENZERLÄ°KLERÄ°
Ercan Arslaner GÄ°RÄ°Åž Onunla birlikteyseniz, ya kendisi fikri bir konu açacak veya hiç farkına bile varmadan kendinizi onunla bir fikir bahçesinde bulurdunuz. Bu çabaların amacı ne tarafından bakılırsa, olumlu idi. Alışılmış veya faydasız konuÅŸmalar yerine düÅŸünce bahçelerinde gezmek ancak soy kafaların harcı olabilirdi. Malatya’da lise müdürlüÄŸü yapan Vasfi Mahir Kocatürk ÅŸairdi ve üç ciltlik bir lise edebiyat kitabı sahibiydi. Aralarında hiçbir düÅŸünce benzerliÄŸi olamadığını biliyorum. Bir gün Said Çekmegil Beye mealen “ Siz gerçek bir Müslümansınız; diÄŸer Müslüman olduÄŸunu söyleyenlerden çok farklısınız.” diye bir itirafta bulunmuÅŸtur.Aslında ise onu farklı kılan belki zekâ kaynağındaki-
bereket lilik olabilirdi; fakat insanı geliÅŸtiren zekâsı kadar çalışması ve kendini geliÅŸtirme isteÄŸine sınır tanımaması olmalıydı. Böyle bir zekâyı insanlar bilmiyor, görmüyorsa, onu toprak altında kalmış hazinelere benzetebiliriz. O ise, konuÅŸtukları yetmiyormuÅŸ gibi “DüÅŸünenlerin DüÅŸünceleri” adıyla pırlantaları toplayıp onlardan kitap yapıyordu. Avrupa’da düÅŸünce ve onun iÅŸleyiÅŸi konularında epeyce geliÅŸmeler görüldü. Onları görseydi, hemen Ä°slam’a uygular ve onlardan yararlanmaya bakardı. Bir varlık, insanların iÅŸine yararsa deÄŸeri artabilirdi. O da yüksek zekânın varlığını herkesle birlikte en üstün kavramların konuÅŸulmasında görülüyordu. Sonuçta iki tarafta kârlıydı; ya öÄŸrenir veya öÄŸretirdi. Zaten onun parolalarından biri “Müslüman her zaman kârlıdır.” hakikati idi. Sonuçta sabreden de, ÅŸükreden de kazanacaktı. Onun yüce gayreti Vasfi Mahir Kocatürk yanında yine orada lise müdürlüÄŸü yapan Arif Nihat Asya’yı da dükkânının müdavimlerinden yapmıştı. Ondaki düÅŸünce hevesini ÅŸiir ve yazılarından tanıyan Bülent Ecevit de bir gün dükkânında ekmek parası kazanırken karşısına çıkıvermiÅŸti; çünkü onun terzi dükkânında sadece elbise deÄŸil, asıl fikir dikiliyordu. Oraya gidenler Yunus’a “BuÄŸday mı, hikmet mi istersiniz?” diyen ileri bir insanın teklifinde olduÄŸu gibi farkına varmadan oradan zihnini karıştıran düÅŸüncelerle ayrılırdı. FÄ°KRÄ° ÇABALARI Dükkânında düzenlenen Fikir Kulübü sohbetleri herkese açıktı. HemÅŸerileri ve oraya görevle gelen insanlar arasında hiçbir ayırım olmadığı gibi misafirler herkes tarafından büyük ilgi görürdü. Müdavimlerden biri de sohbetlere can ve gönülden katılan Ä°smail Gürsoy Bey oradan aldığı hızla Ä°zmir Ä°ktisadi Ä°limler Akademisini bitirdi. Politikaya girerek (Ä°zmir Milli Selamet Partisi Ä°l BaÅŸkanı) siyaseti düÅŸüncelerinde açıklamaktan hiç çekinmedi. Bülent Ecevit örneÄŸinde olduÄŸu gibi aykırı düÅŸüncelilerle konuÅŸmak onun için daha zevkliydi. Onlarla konuÅŸurken kendini kontrol eder ve doÄŸruları öÄŸrettikçe öÄŸretmek isterdi. Bu arada Sayın Ecevit’in iki itirafı olmuÅŸtu.” Biz Anadolu’daki düÅŸünürleri ihmal ediyoruz ve Ortanın Solu Muhammed’in yolu.” sözleri bu görüÅŸmeler etrafında olmuÅŸtu. Hâlbuki gerçekler sözlerle gerçek olmazdı; gerçekler hüviyetlerinden dolayı belli sözlerle ifade edilirdi. Orta, sol, saÄŸ hepsi de hayal ürünü sözcüklerdi ve hakikatin sağı solu olmayacaktı. Söz Said Çekmegil’den açılınca onun düÅŸünce yapısını açıklamak için N. F. K’dan da bahsetmek gerekir: Bu noktada onun Ä°slamı anlamakta cidden büyük mesafeler aldığını görürüz. Örnekleri de baÅŸta Allah Resulü olarak sahabedendi. Peygamberimiz sahabe ile beraber bir savaÅŸ hazırlığında mevzi kazmak üzeredir ve bir yer gösterir. Sahabe ise “Bu, Allah’ın emri mi, yoksa sizin kendi talebeniz mi?” der. Onun cevabı bu görüÅŸün kendine ait olmasıydı. O da “Biz pek çok savaÅŸlara katıldık, mevzi için ÅŸurası daha uygun.” deyince peygamberimiz itiraz etmez. Bu görüÅŸten hareketle N.F.K’nın her görüÅŸünü kabul etmezdi. Onun “Sonsuzluk Kervanı, PeÅŸinizde seken topal köpeÄŸim!” mısraını zaman zaman eleÅŸtirirdi. NFK “Çile” adlı eserinde bu sözün kendisine ait olmadığını, birinden alıntıladığını yazar; fakat alıntının kaynağının açık olmadığını ÅŸahsen gördüm. Onu eleÅŸtiren S. Çekmegil bu Yüce Yolda benzer metotların olmadığını ve doÄŸru kaynakla doÄŸru bilgi verilmesini talep eder. Said Çekmegil Ä°slam’ın temel unsurlarından biri olarak herkesin Allah karşısında kendi öz sorumluluÄŸunu taşımaya mecbur oluÅŸu ve onun karşısında herkesin kendi akıl ve emeÄŸi ile hesap vereceÄŸini bildiriyordu. Ä°nsanlar kendileri öÄŸrenmeli ve hakkı yaÅŸamalıydı. ÖÄŸrenirken kitaplardan, insanlardan yararlanmak çok doÄŸaldı ama insan Allah karşısına yapayalnız çıkacağını bilmeliydi. Hesap günü evlat babasından, baba evladından yardım alamayacaktı. Babası da ÅŸair ve düÅŸünce adamıdır. Ä°lkokuldaki çok parlak baÅŸarılarına raÄŸmen orta ve yüksek tahsil basamaklarından geçmemiÅŸtir. Daha sonraları “tahsillemesi” olmayışını mutlu bir sonuç kabul eder. Tahsil yapmadan ortaya çıkardığı eserlerini memuriyet ve ÅŸartlanmışlıklar altında yazamayacağını düÅŸünerek haline çok ÅŸükreder. Åžüphesiz olaylar günümüze kadar onun haklılığını gösterdi. Doç. Dr. Nurettin Topçu ve N. Fazıl Kısakürek düÅŸüncelerindeki sıra dışılık yüzünden görevlerinden uzaklaÅŸtırılmıştı. Bu sebeple düÅŸünmek, dünyadaki kiÅŸisel sorumluluk görevini yerine getirmek isteyenler onun örneÄŸinde olduÄŸu gibi okula gitmeden de ideal amaçlara ulaÅŸabiliyordu. Herhalde ÅŸair “Zehirle piÅŸmiÅŸ aşı yemeye kim gelir?” mısraını bu yolu seçenler için söylemiÅŸti. Çünkü tahsillemesi olanlar onun baÅŸarılarının çok uzağında kalmıştı. Hiçbir zaman eÄŸitimin dışında kalmamış, bütün hayatı boyunca çık iyi bir öÄŸretmen olmuÅŸtu. Çevresindeki insanları fikir sohbetlerinde düÅŸündürmeyi çok iyi baÅŸarırdı. KonuÅŸma (müzakere) konusunun seçiminden sonra herkes daha doÄŸru bir düÅŸünceyi ortaya atmak için birbirleriyle yarışa girerdi. Bu derecede güçlü motivasyonların herhangi bir okulda saÄŸlanacağını düÅŸünemiyorum.” Amacı konuÅŸtuÄŸu insanlara düÅŸünce yolu açmaktı. EÄŸitim üzerine yazdığı raporda Türk çocuÄŸunun zekâsını gören bir Ä°ngiliz prof. “Bu zeki çocuklardan ortaya niçin beceriksiz insanlar çıkıyor.” DemiÅŸtir (1). Yaptığı alıntı ile bütün eÄŸitim manzarasını en açık biçimde gösterebilmiÅŸtir. Bu soruyu hangi eÄŸitim profesörümüz kendine sormuÅŸtur ve ülke eÄŸitimimizin en olumsuz yönlerinden biri olan meslek eÄŸitimi üzerine gitmiÅŸtir? Onlar böyle araÅŸtırma ve onun itirafı bir yana yabancıların ülkemiz eÄŸitimi hakkındaki yargılarını bile alıntılamamışlardır. Bir yanda terzilikle aile geçindirirken, düÅŸünce etkinlikleri yürütürken öte yanda gecelerin sessizliÄŸini okuma yazma ile gergef gibi iÅŸleyince sonuç özgür düÅŸünmek ve yazmak olmuÅŸtu. Her eserini yazdıktan sonra en büyük zevki “Tenkitlerinizi beklerim!” demek olurdu. EleÅŸtirmek, eleÅŸtirilmeyi sevmek Ä°mam Åžafii’nin ve her düÅŸünen insanın kabul edebileceÄŸi gibi kendine güven ve geliÅŸmenin en büyük etkeni idi(2). Ä°slamı anlama yolunda belki en büyük eksiklerden biri eleÅŸtiriden uzak kalmaktı. Ayrıca eleÅŸtiri yapabilmek geliÅŸme düzeyinin en güzel göstergesiydi. Çünkü eleÅŸtirmek için bilmek gerekiyordu. Prof. Dr. Erol Güngör “Bu kitap (Ä°slamın Bugünkü Meseleleri – Ötüken) bir buçuk yıl önce yayınlandığı zaman ümit edilenin çok üstünde bir ilgi gördü. Kısa zamanda mevcudu tükendi ve en önemlisi alanlar onu okudular. Fakat memleketimizde tenkit geleneÄŸi henüz yerleÅŸmediÄŸi için herkesin fikri kendinde kaldı ve bizim orada ileri sürdüÄŸümüz görüÅŸlerin lehinde veya aleyhinde hiçbir tartışma olmadı. Bununla birlikte tenkit yokluÄŸunun bir alışkanlık eksikliÄŸinden daha derin bir sebebi bulunduÄŸu anlaşılıyor. “(3) diyerek ülkemizdeki geri kalmışlığın en önemli sebeplerine neÅŸter vuruyor. Sait Çekmegil ise, bu alanda “Tenkit ve Tetkiklerde Metod” adıyla önemli bir kitap yazmıştır. Onu Ä°slami konularda yazan veya yazamayan (!) diÄŸer pek çok insandan ayıran nokta budur. DÜÅžÜNCESÄ°NDEKÄ° BÜYÜK FARKLILIK Necip Fazıl Kısakürek ‘in ÅŸiirleri için bir zamanlar Hasan Ali Yücel’in “Her mısrası bir milleti ÅŸereflendirmeye yeter” dediÄŸi söylenirdi. Bu övgüden anlaşılan üstat büyük ÅŸairdir; fakat henüz “Türkün Ruh kökünü” tanımamıştır. Onu tanıdıktan sonra ise kanatlanmış ve yeni çilesini “Çile” ÅŸiirinde “Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap” . “Bir fikir ki, beyin zarında sülük.” diye tarif eder. Çetin yollardan geçen üstat nehirler gibi akarken “Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin -Aksın iki yanımdan bir sel gibi fenerler.” Mısralarında artık ebedi saadetin neÅŸ’esiyle kanatlanıp uçmaya baÅŸlamıştır. SebiürreÅŸad sahibi EÅŸref Edib’in NFK üzerine övgülerini Said Çekmegil’den “Biz kamyon gibi gidiyorsak, o NFK uçak kadar hızlı uçuyor.” diye dinliyorduk. Burada NFK’dan bahsediÅŸimin diÄŸer sebebine gelince Said Çekmegil’in ÅŸiir gücüne de deÄŸinmektir. Çünkü bazı okurlar onun bir ÅŸiirinin altına NFK adını yazmışlardır. “Tenkitçi veya cedelci” diye anılan düÅŸünür bunları kendini bilgiç göstermek için yapmamış hiçbir zaman. N.F.K düÅŸüncenin hür mü, deÄŸil mi olduÄŸu bilinmeyen günlerde Malatya hapishanesine gönderilir. Yanına tek ziyaretçi gitmiÅŸ ve bir yatak götürmüÅŸtür. Hapis süresi bitip yatak onu veren Said Çekmegil’e geri verileceÄŸi zaman alt kısmının çürüdüÄŸü görülür. O, kendisine yukarda açıkladığım gibi deÄŸer verdiÄŸi bir insanın Ä°slam’a uygun olmayan her metoduna itiraz etmiÅŸtir. Denebilir ki ona yapılan eleÅŸtiriler sadece S. Çekmegil’den geliyordu. “Sonsuzluk Kervanı, peÅŸinizde ben,-Üçayakla seken topal köpeÄŸim. ” deyiÅŸini üstadın metodu” olarak görüyordu(4). Üstat da burada “Seyh Safiyüddin Hz. ne ait mana.” diyerek kaynak sıkıntısını gösterse de bunun dipnot olmayacağı açıktır. Bilginin belirsizlikle baÄŸdaÅŸacağı söylenemez. Bunun için bir eserinde yine alıntı yüzünden Necip Fazıl’a itiraz yapılır(5). Elbette yalnız alıntının doÄŸru olması gerekmez; eleÅŸtirmemek için düÅŸüncenin de doÄŸru olması gerekir. O, kiÅŸinin gassalın elindeki mevta olmaması gerektiÄŸini üstadın aksine defalarca belirtmiÅŸtir. Burada ise insanın kendi nefsine hakareti ortadadır. “Hem muvafık hem muarızdı Ziya ile Kemal “ mısralarında edebileÅŸen ve ebedileÅŸen dostça eleÅŸtirilerin S. Çekmegil’deki dayanağı ÅŸuydu: “DoÄŸru amaca doÄŸru metotla yaklaşılırdı ancak..” Merdiven basamaklarının saÄŸlam olması gerekirdi. Yanlış yol ve araçlarla doÄŸruya, bilimin gösterdiÄŸi amaçlara ulaşılamazdı. Aynı kitapta Sezai Karakoç da eleÅŸtirilir(6). N.F.K.nın söyleyiÅŸiyle “Taklit eden taklit ettiÄŸi insanı geçemez.” kuralını kendisinden okumadım; fakat bir diÄŸer Müslüman’dan duydum. DüÅŸünce ve bilimin en büyük düÅŸmanlarından “Taklit” konusunda Said Çekmegil kitaplar dolusu görüÅŸler serdetmiÅŸtir. “Ä°nsanın Yolu Ä°slam” adlı eserde (7) iman ve ibadetin kiÅŸisel olduÄŸu, bunların dolaylı yollardan yapılamayacağı izah edilir, Aynı kitabın 221. sh. daki 24. dipnot taklit ve cehaleti çok daha açık anlatır. Aynı kavramlar dilimizde belki en iyi biçimde onun “Sünneti Seniye ve Kurana Muhatap Olmak” kitaplarında en ileri ÅŸekliyle açıklanır. Kendilerinden dinlemiÅŸtim. Ä°stanbul’da bir sohbettedir. Orada Osman (sanırım soyadı) KeskioÄŸlu veya Åžeker olan bir ilahiyat profesörü vardır. Ä°kisinin düÅŸünceleri çeliÅŸmeye baÅŸlayınca Prof. Osman ona “Siz mukallit misiniz, deÄŸil misiz?” anlamlı bir soru yöneltir. O da “Ben Müslüman’ım!” der. Sayın Prof. sohbetin sonunu beklemeden oradan ayrılır. Bundan bir ay önce TGRT radyosundaki bir konuÅŸmacı telefondaki muhataba “Sen hangi mezhebi taklit ediyorsun?” diye soruyordu. Bunun anlamı radyo yetkilisinin “Takliti” hoÅŸ görmesiydi. Hâlbuki bu yüce din peygamberimizden beri insanları bilgiye ve kimsenin yükünü kimse götüremeyeceÄŸi için kiÅŸisel sorumluluÄŸa çağırıyordu. Denebilir ki Büyük DoÄŸu dergisinin ilk yayını da dahil tüm arayıcı, araÅŸtırıcı periyodik yayınlara abone idi. Amacı hem yenilikler varsa onları öÄŸrenmek, hem de yardım etmekti. Dertlere çare olacak düÅŸüncelere sahip olmak veya eleÅŸtirileriyle doÄŸruları görebilmek seçkinliÄŸin temel özellikleridir. Bir zamanlar ülkemizde insanlar kamplara ayrılarak insanlarımızı acılara boÄŸan olaylardan sonra 12 Eylül 1980 ihtilaline gelindi. MeÄŸer ata sözlerimizden “Ä°nsanlar konuÅŸa konuÅŸa ........” atasözü ne büyük gerçekler saklıyormuÅŸ. Ä°nsanların tenkitleriyle birlikte düÅŸüncelerini ortaya koymalarından daha tabii ne olabilirdi? YaÅŸadığımız zamanlar göstermiÅŸtir ki insanlar düÅŸüncelerinde isabet de edebilirler, etmeyebilirler de. Bir diÄŸer insan bu eksiÄŸi görerek doÄŸrusunu söyleyebilirdi. DoÄŸruyu gören ÅŸahsa ise sadece teÅŸekkür edilirdi. Bir yanlışlık varsa kimse kimsenin boÄŸazına sarılmadan doÄŸruda birleÅŸmeli deÄŸil miydi? Dünya tarihinin ÅŸanlı bir milletinin evlatları cehaletleri yüzünden birbirini boÄŸazlarken düÅŸmanları da muhakkak gülmüÅŸtür. 1979 yılında yayınladığı “Tenkit ve Tetkiklerde Metot” adlı eserinde ne yazık ki- bilgin veya okur-yazarların gündeme çıkarmadıkları çok yüksek bir fikirle karşılaşırız: Özetle “Emeviler, Abbasiler, Osmanlılar’ da ne yoktu?” Kur’an, halife (liyakatli, liyakatsiz), ...camii, cemaat, ... iyiyi, güzeli arayan Müslüman mı yoktu ?Åžüphesiz ki onlarda vardı......Yazarımız mevcut olmayanları ÅŸöylece tarif ediyordu: “marufu emr-münkeri yasaklayan ikaz müessesinin iÅŸletilmemesinin yani günümüzdeki adıyla (Oto-kritik) olacak tenkit ibadetinin unutulmasının ve yerine, “Büyükler ne söylemiÅŸlerse, bizlere ters de gelse, onlarda hikmet vardır; onlara niçin ve neden demenin edepsizlik olacağı” bidatinin dikilmiÅŸ olduÄŸunu görüyoruz.”(8) . Erol Güngör’ün derinlerde dediÄŸi bu olsa gerektir. Fakat bunu söylemek de cesaret iÅŸi. Hz.Ömer kendini eleÅŸtiren bir topluma sahip olduÄŸu için Allah’a ÅŸükrediyordu(9). Avrupa’da bizzat tanık olduÄŸum eleÅŸtirilerde taraflar birbirine teÅŸekkür ederdi. Aslında ise eleÅŸtiri eÄŸitimi okulların en büyük amaçlarından olmalıydı. Bütün okullarda en önemli öÄŸrenim sebebi öÄŸrencinin kendini konuya konsantre edebilmesidir; motivasyon gösterebilmesidir. Bunun en önemli aracı eleÅŸtiridir. Yazarımız da eleÅŸtirisizliÄŸi büyük bir bidat olarak gösterirken “Her bidat bir sünneti unutturur.” baÅŸlığıyla yazılarına devam etmiÅŸtir. Bir zamanlar Avrupalı bir profesörün asistanına verdiÄŸi cevaba ne kadar hayran kalmıştım. O, profesörüne “Benim bulduÄŸum sonuçlar sizinkine uymuyor.” deyince profesörün aÄŸzından ÅŸu sözler dökülür: “Elbette uymayacak. Sen daha geliÅŸmiÅŸini veya doÄŸrusunu bulmazsan geliÅŸme olur mu?” Ä°ÅŸte eleÅŸtirilenin güzel bir tavrı. BRECHT’LE METOD BENZERLİĞİ BERTOLT BRECHT bir Alman ÅŸair ve düÅŸünürüdür. SavaÅŸta Hitler’in karşısında olduÄŸu için Danimarka’dan baÅŸlayarak uzun yıllar yaÅŸadığı sürgün hayatından sonra tekrar Almanya’ya dönmüÅŸtür. Brecht tiyatro, ÅŸiir alanlarında önde gelen bir yazardır. Alman toplumunu sosyal alanda uyarmak için çalıştığı bilinir. Epik Tiyatro adıyla bir geliÅŸim saÄŸlamıştır. Hitlerin düÅŸüncelerine ters düÅŸmesi ona muhalefetindeki haklılığını göstermiÅŸtir. Hitler’e belki gizlice nefret duyanlar olabilirdi; fakat bunu açıkça ilan eden yazarlar dünyanın her yerine savrularak sürgünlerde yaÅŸadı. Zaman ise onların haklılığını gösterdi. Bunlardan Wolfgang Borchert “Bu savaşın anlamı yok!” dediÄŸi için cephede silahsız savaÅŸmaya mahkûm edilmiÅŸtir. Belki eleÅŸtiri gibi çok onurlu bir iÅŸi baÅŸaranlar o anlamsız savaşın gerçek kahramanları oldular. Onların savaÅŸta düÅŸüncelerini söyleme kahramanlığına yücelten ne idi? Taklitçi olmadıkları için olaylara bakarak milyonların öleceÄŸini ve Almanya’nın yıkılacağını eleÅŸtirel görüÅŸle söyleyebiliyorlardı. Epik kelimesinin anlamı anlatarak açıklamaktır. Türün içinde oyuncu ile seyirci arasında olması gereken “Mesafe” ve “YabancılaÅŸtırma Etkisi” kuralları bulunur. Bu terimlerin bulucusu Brecht’tir. Asıl ve tek amacı ise insanın düÅŸünmesini saÄŸlamaktır. Metot ve amaçlarını ÅŸöyle açıklar:
- Geleneksel tiyatro seyircisinin söz ve davranışları ÅŸunlardı: “Evet, ben artık bunu da hissettim.- Ben buyum.- Bu, oldukça tabiidir.- Hiçbir ÅŸeyi irdelemeye gerek yoktur.- Bu insanın üzüntüsü beni sarsacak; çünkü onun için bir kurtuluÅŸ yolu yok.- Tiyatro büyük sanattır: Burada her ÅŸey kendiliÄŸindendir. AÄŸlayanla aÄŸlarım, gülenle gülerim.
- Anlatan tiyatronun seyircisi ÅŸunları düÅŸünür: Ben bunu düÅŸünmedim. O, böyle yapılmaz. Burada olanlara inanılmaz. Mevcut durumun farklı çözümleri de olabilirdi. Bu insanın üzüntüsü bitmeli; onun için ÅŸüphesiz bir çare vardır. Hiçbir ÅŸeyin kendiliÄŸinden olmaması büyük sanattır. Ben aÄŸlayana gülerim, gülenle aÄŸlarım.
Tiyatro oyunu gerçek hayatta görülenlerin sahnede sanat süzgeciyle gösterilmesidir. Burada ise B. Brecht onun üzerine eleÅŸtirel düÅŸünceyi ekliyor.”Allah yönetir, insan düÅŸünür.” sözleri ona aittir ve yabancılaÅŸtırma etkisine örnek olarak verilmiÅŸtir. Yalnız Sait Çekmegil’e ait olanlarla karşılaÅŸtırılırsa, aradaki büyük fark iyi anlaşılır. SAÄ°D ÇEKMEGÄ°L’E ÖZGÜ YABANCILAÅžTIRMA ÖRNEKLERÄ°
- Uzun yıllar öncesine varan zamanlarda bir lokantaya gitmiÅŸtir. Garsonlara “içilecek neler var?”diye sorar. Onlar da alkollü içkileri sıralarlar. Devamla daha güzel içkilerinin olup olmadığını tekrar sorar. Åžaşıran garsonlar ayran ve suyu içkiden saymıyorlardı herhalde. Artık bir ÅŸey söylemeyince “Ayran, su yok mu?” derler cevap olumlu ise de onlar siz de iyi olmayan içkiler de varmış .” diyerek uzaklaşırlar. Garsonlar ÅŸaÅŸkın bakışlarla bu ender müÅŸterilerin ardından bakakalırlar.
- Karabük Demir-Çelik fabrikasına genel müdür tarafından davet edilmiÅŸtir. Yemekten sonra abdest alır. Ortam nasıl idiyse, hizmetlilerden biri eline su dökmek veya havlu vermek ister; fakat ondan hemen itiraz gelmiÅŸtir. “Åžayet teÅŸekkür edersen kabul ederim.” derler. Hizmetli ÅŸaşırır ve “Abi ÅŸimdiki genel müdür Halit Ä°lhan Beyden önce biz hakaretlere uÄŸrardık; sen ise bana emretmiyor “TeÅŸekkür eder misin?” diyorsun? Elbette ederim; ama niye edeceÄŸimi anlatırsan memnun olurum.” deyince o da “Çünkü ben senin teklifini kabul edince sevap kazanmana vesile oluyorum.” diye cevap verir. Hizmetli bu cevap karşısında ÅŸaşırmış ve gözleri dolmuÅŸtur.
- “Allah razı olsun!” sözü bildiÄŸimiz gibi en önemli dualarımızdandır. Onun bu duayı edenlere karşı yakut taşı gibi pırıl pırıl sözleri ise “Tamam Allah razı olsun da biz Allah’tan razı mıyız?” olarak kimselerin düÅŸünmediÄŸi harika bir buluÅŸtur. Yine bu sözlerde karşısındaki ÅŸahıs oldukça sarsıntı geçirir.
- “Allah hidayet etsin!” diyenler karşısında da yazarımız düÅŸünmüÅŸ ve kimselerin bilmediÄŸi çözümlere ulaÅŸmıştır. Sözü duydukları zaman “Allah bütün insanlara hidayet etmiÅŸtir.” der. Bu da bir yabancılaÅŸtırma etkisidir. Dinleyici ilk ÅŸaÅŸkınlıktan sonra “Bu nasıl olur?” diye sorar. O da “Allah akıl verdiÄŸi her insana hidayet etmiÅŸtir der. Gerçekten hidayete kavuÅŸmak peygamberlik gibi bir oluÅŸ ise hidayete ulaÅŸmakta insan ilgi ve emeÄŸinin bir rolü olmayacaktır. Farz-ı muhal hidayete eremeyen bir insan mahÅŸer gününde “Bana hidayet edilmedi.” derse, bu çeliÅŸkilerin akıbetini düÅŸünmek gerekir. O, bu alanda da insan tabiatına uygun çözümü en ikna edici tarzda bulmuÅŸtur. Daha ikna edici bir yolu duysa ve ikna olsaydı kendi görüÅŸünden vazgeçebilirdi. Zaten “Aklı olmayanın dini veya sorumluluÄŸu olmayacağı” gerçeÄŸi onun haklılığını gösterir.
- Onda “ Ä°nsana yalnız kendi çalıştığı vardır.” mealinin de farklısıyla karşılaÅŸtım. “Bebekler ana sütünü çalışarak mı alıyorlar”? demiÅŸti. Demek ki o ve durumu ona göre deÄŸerlendirmeliydik.
6. Malatya DSÄ° müdürlerinden biri karşısındadır ve ona iyi insanların namaza ihtiyacı olmadığını söyler. Hemen hazır cevaplığıyla aÅŸağıdaki örneÄŸi verir: “Bir uçak havalanmış ve gökyüzüne çıkmıştır. Uçağın pilotu: Nasıl olsa gökyüzüne çıktım. Artık kanatlara ihtiyacım kalmadı. Onları aÅŸağı atayım.” diyebilir mi? diye sorar. Cevap nasıl olursa olsun namaz insan için kanattan bile önemlidir ve insan varlığının temel harcıdır. Çekmegil ve Brecht amaçları itibariyle taban tabana zıt idi. Yalız ikisinin de diÄŸer insanları da yanlarında görmek istediÄŸi amaçları vardı. Said Çekmegil’in amacı hem bizi hem bütün insanları ilgilendirir. Kim bilir onun metotlarını tanıyanlar kendiler daha etkililerini bulurlar. 7. Hobbes’in “ Ä°nsan insanın kurdudur.” Sözü Türkçe sosyoloji kitaplarında bile yer almıştır. Kendisini çok bilgili zanneden bir öÄŸretmen bu sözü ona nakleder. Cevap hemen gelmiÅŸtir. “Bu ÅŸahıs niçin “Ä°nsan insanın kardeÅŸi olmalıdır.” dememiÅŸtir?” diyerek yıllarca Hobbes felsefeleriyle insanlığa kan kusturan batının vahÅŸet anlayışını bir sözcükle balon gibi patlatıvermiÅŸtir. Aztek, Ä°nka medeniyetlerini çevrelerini aç kurtlar gibi kana boyayanlar bu insanlardır. Bugünlerde ise onların papası Ä°slam dininin silahla yayıldığından bahsedebilmektedir. Bir Arap bilginin asırlar öncesinden nakledilen sözü de takdirler üstündedir: “Ä°nsanlar ya Hz. Âdem’in torunları olarak veya imanları sebebiyle kardeÅŸtirler.” demiÅŸtir.
- Necip Fazıl’ın en son giriÅŸimiyle çıkardığı Büyük DoÄŸu dergilerinden birinin kapağında aslan resmi vardır. Altına ise “Uyuyan Aslan” yazılmıştır. Resmi gösterdiÄŸim zaman“Aslan olsaydı hiç uyur muydu?” tepkisi sadece ondan geldi.
- Bir su iÅŸleri profesörü Elaziz’den otobüsle Malatya’ya gelmektedir. Yanındaki ÅŸahıs ona Müslüman kime denir?” diye bir soru yöneltir. Eksiksiz cevap için kendini zorlayan muhatap bir karara varamamış ikna edici bir cevap bulamamıştır. Yolculuktan sonra doÄŸru Said Çekmegil’e gelir ve fikrini sorar. O da “Kuran’ı reddetmeyene” denir tarifini verir. Sorunun sahibi ÅŸahıs bir terziden bu ÅŸahane cevabı alınca “Demek ki sizdeki bu keskin feraset Allah’ın özel bir vergisidir. “diyerek oradan ayrılır.
- Evini tutmak için gelen kiracılara daima komÅŸumuz der, hiç kiracı demezdi ve diyenlere itiraz ederdi. Genellikle evini kiraya verirken çocuklu aileleri tercih ettiÄŸini gösterir ve çocuÄŸun büyük nimet olduÄŸunu söylerdi. Herkes buna oldukça ÅŸaşırırdı.
11. ÇoÄŸunluÄŸu üniversite mezunu ÅŸahıslar onun da bulunduÄŸu bir sohbette atalarıyla öÄŸünmekte, onların meziyetlerinden bahsetmektedir. O da bu anlamsız sözlere “Benim soyum sizinkilerden çok daha yüksek.” deyince çok merak ederler, sabırsızlanırlar. “Niçin ?” diye soranlara “Peygamber soyluyum.” deyince daha çok merak ederler. O da en sonunda “Hz. Âdem’den geldim ben.” cevabını verir ve herkes meraktan kurtulur. SONUÇ Çekmegil ve Brecht’in amaçları zıt idi. Belki biri sadece Alman halkının yanındaydı. Amacı Ä°slam olanları ise Hasan Basri “Hedefi yalnız bu dünya olanlar ikisini de kaybeder; öbür dünya olanlar ise ikisini de kazanır.” diye tarif ediyordu. Akıllı insan kendisi için istediÄŸini bütün iyi insanlar için istiyorsa, bunun bir adı da evrenselliktir. Hatta Müslüman’ı “Birbiriyle örtüÅŸen iki evreni hedefleyen kiÅŸi” diye adlandırabiliriz. Bütün çalışma ve “YabancılaÅŸtırma etkisi” gibi buluÅŸları bunun içindir. Dipnotlar:
- Said Çekmegil. Dünya Ä°slam Devleti. Nabi Nida Yayınları- 1992- Sh 141
- Said Çekmegil. Tenkit ve Tetkiklerde Metod
- Prof. Erol Güngör. Ä°slam’ın Bugünkü Meseleler.
- Necip Fazıl K. Çile-Bedir
- Prof. Erol Güngör. Ä°slam’ın Bugünkü Meseleler.
- Necip Fazıl K. Çile-Bedir Yayınları-Ä°st.1962.Sh. 23
- S. Çekmegil. Vahye Göre Büyük Zulüm. Nabi-Nida Yayınları–1989-Sh.26
- Ages. 2.Baskı–1992. Sh.55
- S. Çekmegil-Ä°nsanın Yolu Ä°slam–1978.Sh.218
- S. Çekmegil.- Tenkit ve Tetkiklerde Metot. Sh.97
- Ages. Sh.97
Åžair ve düÅŸünür aÄŸabeyim Said Çekmegil’in bazı ÅŸiirlerinin merhum Abdurrahim Zapsu’nun Ä°slam Tarihi adlı eserinden yeni bir baskı sebebiyle çıkarıldığını duymuÅŸtuk. Bu iptidai davranışın sebeplerini Kriter ORG Web sitesinde sormuÅŸtuk. Bir cevap gelmedi. Bu davranışı inanmayanlar göstermiÅŸse, niçin Ä°slam Tarihi gibi bir eseri yeniden tab etmiÅŸlerdir? Åžayet onlar inanan insanlar idiyse,”Gelecek de bir gün gelecektir - Necip Fazıl K..-” ve geleceÄŸin daha ötelerinde ağır bir hesap vardır. Ercan Arslaner
|
Fikir Atmosferi Yazar sabır açık 2007-12-02 01:56:21 Çekmegil'i anlamak için güzel bir makale yazılmış.Teşekkürler... | Haksızlık bu! Yazar semazen açık 2007-12-05 23:44:17 yazıda çekmegil ismi 24 defa geçerken brecht ismi 9 defa geçiyor. 2 kişiyi karşılaştırırken eşit olmasa bile yakın sayıda isimlerinin geçmesi gerekir. | Brecht Rahibeleri Yazar kubha açık 2007-12-08 00:51:10 Ercan abi, bugün milliyette bir yazar Brecht'in Rahipleri başlıklı bir yazı yazmış. Brecht'in rahipleri ile anlatılmak istenen özellik nedir? | Aşil'in Topuğu Yazar kubha açık 2007-12-10 00:19:45 Ercan Abi bu deyimi de açarsan sevinirim. Şimdiden teşekkürler! |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 11-12-2007 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N | |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
112007576 Ziyaretçi
|
|
|
|