09-11-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow SaÄŸlık arrow Kevser Suresinde "Ebter" kelimesinin yorumu
Kevser Suresinde "Ebter" kelimesinin yorumu PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 25
KötüÇok iyi 
Yazar www.iyibilgi.com özel   
05-11-2007
Kaan Kıymaç'ın röportajı     
                                
Prof. Dr. Ä°brahim Adnan SaraçoÄŸlu, bitkisel tedavi konusunda dünya çapında baÅŸarılara imza atmış bir kimyager. "Önleyici" ve "koruyucu" tıbbın önemine dikkat çekiyor. Kanser önlenebilir diyor. Kur'an-ı Kerim'i referans alarak "Hiçbir dert yoktur ki bir onun çaresini vermemiÅŸ olalım" sözünü hatırlatıyor. Ä°ÅŸte modern tıbbın defolarından, bitkilerin mucizevi gücüne, genetiÄŸiyle oynanmış gıdalardan Kevser Suresi'ndeki "soyu kesiklere" kadar son dönemin en "umutlu" röportajı. ( iyibilgi özel)

iyibilgi modern tıbbın çaresizliÄŸine çözüm ararken, bitkisel tedavi yöntemleri konusunda tüm dünyada baÅŸarılar kazanmış, çalışmalarıyla devrim niteliÄŸinde ilerlemeler kaydetmiÅŸ bir kimyager olan Prof. Dr. Ä°brahim Adnan SaraçoÄŸlu'nun çalışmalarıyla karşılaÅŸtı.
Bitkilerin hastalık tedavilerinde kullanımını anlattığı 'Bitkisel SaÄŸlık Rehberi', Kur'an ayetlerini araÅŸtırma sonuçlarıyla açıkladığı 'Kur'an ve Bilim' adlı iki kitabı bulunan SaraçoÄŸlu'yla, günümüz biliminin kanser, alzheimer gibi hastalıklar karşısındaki çaresizliÄŸini, bitkisel tedavi, gen teknolojisini, insan saÄŸlığı üzerinde oynanan oyunları ve Kur'an'ın iÅŸaret ettiÄŸi bilimi konuÅŸtuk:
Bitkileri incelemeye başlamanız nasıl oldu?
Ben fiziko-kimya kökenliyim, ilgim araÅŸtırma dalımdan kaynaklanmıyor. Bitkilere olan ilgim çocukluÄŸumdan geliyor. Yaşım 4-5 iken narenciye bahçemizde, çalışan iÅŸçilere sorular sormaya baÅŸladım. Onlar da sonunda babama gitmiÅŸler, "Mehmet AÄŸa senin oÄŸlan, bize garip garip sorular soruyor. Cevaplayamıyoruz." diye. Babam da bana "OÄŸlum bekle, yakında okula gideceksin. Orada sorduÄŸun soruların cevabını alacaksın" dedi.
Ä°lkokulda baÅŸladım kafamdakileri sormaya, yukarı sınıflar geldi geçti… Lise hayatım bitti. Hala sorduÄŸum sorunun cevabı yoktur. Üniversite hayatında da bulamadım o cevapları tabi.
Sonra ne oldu? Aradığınız cevabı bulabildiniz mi?
Benim bitkilere ve doÄŸaya olan merakım benim için aslen bir hobidir. Bir iÅŸ olarak düÅŸünmedim hiç. Benim biyoloji okumam ya da tarımla ilgilenmem lazımdı. Ben böyle yapmadım. Benim için bilimlerin temeli kimyadır. Bugün tıbbın da temeli, biyolojinin de temeli kimyadır. Tabi bilimlerin temelidir. Çünkü çok daha rahat giriÅŸ yapabiliyorsunuz biyo-teknolojiye gen teknolojisine, mikrobiyolojiye, tıbba ve ilaç sanayine... Kimyanın olmadığı yer yok. Zaten, maddenin yapı taşı kimya.
'Tıbbın alternatifi olmaz' diyorsunuz, kastınız nedir?
Ben alternatif kelimesine karşıyım. Alternatif, bir ÅŸeyi baÅŸka bir ÅŸeyle ikame etmek demektir. Bilimde böyle bir ÅŸey söz konusu olamaz. Ne fiziÄŸin, ne kimyanın, ne tıbbın alternatifi olmaz! EÄŸer bilimle ilgili bir konu söz konusuysa, ilgili olduÄŸu bölüm içinde araÅŸtırılır.
Bu konumlamada bitkisel tedavi nereye oturuyor?
Bitkisel tedavi, tıbbın alanına girer. Adı da 'fitoterapi'dir.
Ä°nsanlar kafalarını kaldırıp dünyaya bakmalılar. Türkiye'de hekimler, bu tedavi yöntemlerine 'koca karı ilacı' gibi bakıyorlar. O koca karılar, uzun otacı kültürümüzü bugünlere taşıdılar. 21. yüzyılda, bugün ben buna bilimsel açıdan bakabiliyorum. Tüm söylemlerimde, yazılı görsel basında, iÅŸin kimyasından, etkin maddelerden bahsediyorum. Bugün Avrupa ve Amerika'da ökseotu, brokoli, melisa üzerine doktora tezleri yazılıyor! Bunlar yıllardır var. Anlattıklarım yeni deÄŸil.
Fakat tıp doktorlarının eÄŸitiminde bitkiler hiç öÄŸretilmiyor…
Bu Türkiye için böyle. Avrupa'da hekimler bitkisel tedavi kurslarına gidiyor. Lütfen herkes dünyaya bir baksın. Türkiye'deki hekimler olaya yanlış bir açıdan bakıyorlar. Avrupa'da bir hekime giden hasta, ilkin bitkisel tedavi uygulayıp, uygulamadığını soruyor. Yapmıyorsa, yapan hekime gidiyor.
Bizim hekimlerimiz, bitkisel tedavi için koca karı ilacı, tehlikelidir diyorlar. Neresi tehlikeli söyleyin biz de bilelim. Bitkiler yanlış kullanılırsa tabii ki zararlıdır. Her ÅŸey yanlış kullanıldığında zararlıdır. Arabayı kullanmayı bilmiyorsanız, ruhsatınız yoksa ve trafiÄŸe çıkıyorsanız, insanlara çarpar ve öldürürsünüz. Modern tıbbın babası Paracelsus'un bir sözü vardır, "Her ÅŸey zehirdir, hiçbir ÅŸey zehir deÄŸildir" der.
Her ÅŸeyde bir ölçü var. Az verirseniz iÅŸe yaramaz, çok verirseniz zarar verir. Tam ölçüsünde kullanırsanız, fayda verir ÅŸifa verir. Sizi tedavi eder.
Sütle ilgili bir örneÄŸiniz vardı bu konuda.
Evet, sütte özellikle, mide yanması, reflüde, kullanım ölçüsü iki yudumdur. Mide yanması baÅŸladığında, iki yudum içersiniz. Bir bardak içerseniz faydası yok, zararı var. Onun için Kur'an-ı Kerim'de Allah, "Ben bu âlemi süs olsun diye yaratmadım. Bir denge, nizam, kural ve düzen üzerine kurdum" diyor. Her ÅŸeyde bir denge var, yani bir ölçü, bir düzen var.
Hiçbir ÅŸeyi geliÅŸi güzel kullanamazsınız. Dolayısıyla, süt örneÄŸinde de iki yudum alırsanız tedavi oluyorsunuz. Her yanma baÅŸladığında, iki yudum… Fazlasını alırsanız fayda deÄŸil, zarar görüyorsunuz.
Önleyici ve koruyucu tıbba gelirsek?
Bu kavramı, tüm dünyaya yaklaşık olarak 15- 20 yıldır yaymaya çalışıyorum. Bakın bir hastalığı önlemek farklı ÅŸeydir, hastalığa karşı tedavi geliÅŸtirmek farklı ÅŸeydir. Hastalığa yakalanmadan önceki tedaviyle yakalandıktan sonraki tedavi arasında çok büyük farklar var.
Ne gibi?
ÖrneÄŸin, birinci derece akrabalarda prostat kanseri meme kanseri varsa, büyük bir ihtimalle geçebiliyor irsi olarak. Siz ÅŸimdi önleyici olarak, yılda bir-iki defa kemoterapi, radyoterapi alayım diyebiliyor musunuz? Önleyici olarak bunlar alınabiliyor mu?
Kışın çocuklarda boÄŸaz enfeksiyonları, bademcik iltihapları oluÅŸabilir diye, antibiyotik kullanayım diyebiliyor muyuz? Hadi oÄŸlum kış geldi bir tüp antibiyotik yut diyebiliyor muyuz?  Antibiyotiklerin ne kadar zararlı olduÄŸunu bugün artık biliyoruz.
Peki doÄŸal yöntemlerle mümkün mü?
Mümkün tabii. Önleyici olarak bugün modern tıptan yararlanamıyoruz. Ama bitkileri bu iÅŸ için kullanabilirsiniz! Burada ÅŸunu belirtmeliyim. Tabiatta eÄŸer yanlış beslenirseniz, mesela fazla yaÄŸlı tüketirseniz kalp damarlarınız yaÄŸlanmaya, tıkanmaya baÅŸlar. Anjiyoya girersiniz.
Demek ki doÄŸru beslenseniz kalp damarlarınız tıkanmayacak. Tabiatın içinde kendi çaresi de var. Bitkilerle daralmış kalp damarlarını açmak da mümkün. Herhangi bir yan etkisi de yok üstelik! 
Tabii, modern tıp esastır. Burada konuÅŸulanların, anlatılanların doÄŸrultusunda hiç kimse kendisine teÅŸhis koymamalı. Mutlaka hekime giderek, hekimin önerileri doÄŸrultusunda hareket etmeliler. Benim söylediklerim ancak önleyici ve yardımcı olabilir.
Osmanlı'da var olan ve aile bireylerini "hasta etmemekle" görevli hekimler, aile bireyleri hastalandığında para almıyorlardı. Görevleri hastalıkları tedavi etmek deÄŸil, hastalığın oluÅŸumunu önlemekti. Bu noktada önleyici ve koruyucu tıbbı, Osmanlı'nın aile hekimlerine benzetebilir miyiz?
Tabii ki. Bir de ÅŸu var, Osmanlı'daki otacı kültürü yüzyıllar boyu taşınarak günümüze kadar geldi. Eski kitaplarda okuyoruz; Latin Amerikan bitkisel tedavileri, Arap kültüründekiler, Çin'de, Japonya'daki bitkisel tedavi yöntemleri, Avrupa'dakiler, Kilise'nin yöntemleri… O dönemlerde, iki yüzyıl önce, ÅŸu bitki ÅŸuna iyi geliyor diyorlar. Fakat bugün o bitki aynı rahatsızlığa iyi gelmiyor. Bunun nedenleri var.
Ne deÄŸiÅŸti o günden bugüne?
Birincisi,  yüzyıl önceki beslenme ÅŸekliyle bugünkü beslenme ÅŸekli birbirinden çok farklı. Bugün artık doÄŸal hemen hemen hiçbir ÅŸey yok. Ä°çtiÄŸimiz sütten, suya kadar. TükettiÄŸimiz yoÄŸurttan ete kadar her ÅŸey bir koruma ve katkı maddeleriyle birlikte! Naylonlar içersinde, kanserojen plastik sanayi ürünleri içerisinde.
Ä°nsanların beslenme ÅŸekilleri deÄŸiÅŸti. EÄŸer doÄŸal beslenmenin ÅŸartlarından dolayı sizde bir hastalık oluÅŸmuÅŸ ise, o dönemin bitkilerinden de ÅŸifa bulabilirsiniz. Ama ÅŸimdi insanların beslenme ÅŸekli doÄŸal deÄŸil. Bitkiler de olumsuz etkileniyor çevre ÅŸartlarından. Kullanılan zirai ilaçlar doÄŸaya gidiyor. Bitkilerin de solunumu var, hava kirliliÄŸinden etkileniyorlar. GüneÅŸ ışığının spektrumu deÄŸiÅŸti. Ultraviyole ışığı, güneÅŸ ışığındaki X ışınları, gamma ışınları bitkiler üzerine farklı düÅŸmeye baÅŸladı. Ä°ÅŸte ozon tabakasından bahsediyoruz. Dolayısıyla küresel ısınmanın tetiklediÄŸi etmenler var.
Tüm bunların sonucunda, bitkiler de deÄŸiÅŸiyor. Bitkinin içerdiÄŸi, insan saÄŸlığını etkileyici gücü olan etkin maddeler de deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı.
Modern ilaçlar bu deÄŸiÅŸimler karşısında etkisiz mi peki?
Bugün bir ilaç piyasaya çıkıyor, büyük bir baÅŸarı gibi takdim ediliyor. Ama piyasadan çekilmek sorunda kalanlar da oldukça fazla. Onlarca örneÄŸi var. En son örneÄŸi Eylül 2005'te piyasadan çekilen Vioxx'dur. Romatizmal hastalıklara karşı kullanılıyordu. Binlerce insan, ani inme neticesinde, kalp krizinden hayatını kaybetti. Dolayısıyla dikkatli olmak lazım. Onlarca ilaç piyasaya girip çıkıyor.
FDA'dan (Federal Ä°laç Dairesi) da bahsedilmeli bu noktada. Herkes FDA'nın onayı varsa sorun yok gibi bir düÅŸünceyle hareket ediyor. Shane Ellison, kısa süre sonra piyasaya çıkacak "Batı Tıbbı SaÄŸlığınızın Altını Nasıl Oyar" adlı kitabında FDA'nın ne kadar kolay manipule edildiÄŸini anlatıyor.
Bakın, araÅŸtırmalar patentlenene kadar gizli tutulur. Tabiat ise patentlenemiyor. Bu iÅŸ kar getirmiyor yani. Patentleyerek para kazanmak için, daha çok sentetik kimya ile çalışılıyor. Neticede de bunların yan tesirlerini yaşıyorsunuz. Bugün her ilacın yan tesiri var. Uzun müddet kullanıldığında daha da ağır yan etkiler görülüyor.
ÖrneÄŸin ülseratif kolit, modern tıp tarafından tedavi edilemez. Alzheimer, ÅŸeker hipertansiyon vesaire… Bunlar için çeÅŸitli ilaçlar var. Ve bu ilaçlar sürekli kullanılmak zorunda. Bunların yan tesirleri ise ya böbrek, göz, kalp ya da karaciÄŸer metabolizması üzerinde görünüyor. Tabii yeni yeni hastalıklar tetikleniyor
Dünya SaÄŸlık TeÅŸkilatı'nın verilerine baktığımızda, birinci sıradaki ölüm nedeninin kardiyovasküler rahatsızlıklar olduÄŸunu görüyoruz. Yani kalp-damar rahatsızlıkları. Ä°kinci sıra kanser- ki günümüzde başı çekiyor. Üçüncü sıradaki enfeksiyonel rahatsızlıklar, hepatit, ve grip var. Dördüncü sıradaki ise çok ilginç…
Nedir?
Ä°laçların yan tesirleri... Ölüm nedeni hastaları iyileÅŸtirmek için kullandığınız ilacın yan tesiri!
Bir ilaç size iyi gelirken, bir baÅŸkasında yan tesirleri çok kuvvetli olabilir. ÖrneÄŸin, bir antibiyotik sizin hayatınızı kurtarırken, alerjisi olan bir baÅŸka birini çok kısa zaman da kaybedebilirsiniz.
Türkiye'nin bir ayda tükettiÄŸi kemoterapi ilaçlarıyla Almanya'nın tükettiÄŸini mukayese edin. Hastaya kemoterapinin ve radyoterapinin ne olduÄŸu anlatılmalı. Hasta tümörünün yok olacağını zannediyor. Tümör küçülüyor, doÄŸru. Ama o tümörü tetikleyen mekanizmayı tedavi etmiyorsunuz. Ve tüm vücudu etkiliyorsunuz. Bunlar hastalara anlatılmalı.
Laf tümöre gelmiÅŸken, kanser önlenebilir bir hastalık mı sizce?
Bakın, sigara kanser yapıyor diyoruz deÄŸil mi? Tek başına sigara yüzde yüz kanser yapıyor diyemezsiniz. Bunun pek çok sebebi var. EÄŸer doÄŸadaki bir ÅŸey kanserin oluÅŸumunda etken rol oynuyor ise, doÄŸadaki baÅŸka bir ÅŸey de kanser oluÅŸumuna karşıdır. Yani her ÅŸeyin bir karşıtı var bu âlemde hiçbir ÅŸey sebepsiz yaratılmadı. Her ÅŸey bir sebep üzerine yaratılmıştır.
Allah yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de diyor ki, "Hiçbir dert yoktur ki bir onun çaresini vermemiÅŸ olalım." Lokman suresinde de 'Biz size ÅŸifalı bitkiler verdik' diyor. Bu gökten zembille inmiyor. AraÅŸtırıp, bulmalıyız.
Bunlara raÄŸmen, kanser vakaları hızla artmaya devam ediyor dünyada?
Bundan yüzyıl önce, dünyanın ölümcül hastalıkları listesinde kanser beÅŸinci sıradaydı. 21. yüzyıla geldiÄŸinizde kanser 2. sırada, başı çekiyor. Bilim ve teknoloji hızla ilerlerken, kanserde inadına bu iÅŸin zıddına gider gibi başı çekiyor. Bugün ben üzülerek görüyorum 20, 25 yaÅŸlarında meme kanseri olan genç anneler, genç kızlar var.
Bakın sokaktaki insanların yüzde 15'i ya hepatit B ya hepatit C…
Eskiden birisi siroza, karaciÄŸer kanserine yakalandığında, alkolden oldu, alkolikti diyorlardı. Åžimdi hepatit B ve hepatit C'ye baÄŸlı siroz ve karaciÄŸer kanseri büyük bir artış gösterdi. Alkole baÄŸlı siroz daha az görülüyor.
Bu artışta teknolojinin payı ne?
Teknoloji beraberinde, doÄŸanın tanımadığı, kendi üretmediÄŸi birçok kimyasal maddeyi üretmeye baÅŸladı. Mesela sebze ve meyve tüketiyorsunuz içinde hormon var. Ya da genleriyle oynanmış, trans gen tohumlar kullanılmış üretiminde. Zirai ilaçlar kullanılıyor, sanayi atıklarından etkileniyor ürünler.
Ä°nsan saÄŸlığı üzerinde ilerde etkilerinin ne olacağı bilinmeyen petrokimya ürünleri var. Tüm bunlar kümülatif olarak insana dönüyor. DoÄŸal olarak insanlar genç yaÅŸta hastalıklara yakalanıyor. Normalde 50'li yaÅŸlarda görülen kanser bugün 25–30 yaşındaki insanlarda görülüyor. Çünkü tetikleyicileri teknolojinin içinde saklıydı.
Yani teknoloji insanlık suçu iÅŸliyor.
Laf hazır teknolojiye ve genleriyle oynanmış "tohum"lara gelmiÅŸken, Kevser Suresi'ndeki "ebter" sözcüÄŸüne deÄŸinmek istiyorum. Sizin bu sözcüÄŸü temel alarak yaptığınız bir çıkarım var. Bunu bizimle de paylaşır mısınız?
Kevser Suresi Kur'an'ın 108 numaralı suresidir. Surenin son ayetinde, "Ä°nne ÅŸânieke hüvel'ebter" yani, 'Asıl soyu kesik olan onlardır' deniliyor. Bu söz Peygamber efendimizin (s) oÄŸulları öldükten sonra, Yahudiler ve müÅŸrikler kendisine 'Bu nasıl bir peygamber, soyu kesik peygamber mi olur!' dedikleri için bir cevap niteliÄŸinde…
Ä°ÅŸte ben gerçekten soyu kesik olanları gördüm kendi çalışmalarımda. Özellikle gen teknolojisinin hayatımıza kattığı ÅŸeyler hep kısır olan ya da kısırlaÅŸtırma özelliÄŸine sahip maddeler.  Hepsi 'ebter' yani. Bugün, gen teknolojisiyle elde edilen ve sofralarda tüketilen domatesin, salatalığın tohumunu alamıyorsunuz. Hepsinin soyu kesik. Genleriyle oynanmış çünkü. Bu sebzeleri tüketenlerin saÄŸlıklarının nasıl etkileneceÄŸi de bilinmiyor.
Ama peygamber efendimizin gerçekten çocuÄŸu olmadı? Kastedilen bildiÄŸimiz anlamı deÄŸil mi?
Peygamberimizin bir ismi de Mustafa. Saf olan manasında. Kur'an ayetlerinde, "Ya Muhammed biz senin soyunu alemlere üstün kıldık. Sen safsın."deniliyor. Peygamberimiz, Hz. Adem ile baÅŸlayan ve gittikçe saflaÅŸan bir zincirin son halkası. En safkan olanı ve doÄŸal olarak da sonuncusu.
Bu sebeple peygamberle her ÅŸey biter. Ondan sonra peygamber gelmeyeceÄŸi için de, o halkanın, o soyun bir erkekle yürümesine gerek yoktur. Bu yüzden erkek çocuÄŸu da yoktur o soyun devamını saÄŸlayacak. Ä°ÅŸte son ayetteki 'ebter' kelimesinden yola çıkarak vardığımız sonuç budur.
Surenin öncesinde ne anlatılıyor?
"Fesalli lirabbike venhar", yani "Rabbin için namaz kıl, kurban kes" deniliyor.
"Kurbanı kesin"; ama dikkat edin elektrikli ÅŸok vermeyin. Elektrik ÅŸokuyla olmaz. Elekrik ÅŸoku damarların geçirgenlik seviyesini (permeabilite) yükselterek, kanda dolÅŸan idrarın ete geçmesine sebep olur.
Bir sürüde bir koç 4-5 ay sonra aynı kuzuyla ya da ondan doÄŸan bir yavruyla çiftleÅŸir. Bu safkanlaÅŸmayla birlikte sürüde bağışıklık sistemi de zayıflamaya baÅŸlar. EÄŸer yılda bir kere ürünün belli bir bölümünü keserseniz, sürünün bağışıklık sisteminin güçlenmesini saÄŸlamış olursunuz. Bu da sürünüzün Allah'ın izniyle bereketlenmesi demektir.
Bu safkanlaÅŸmaktan kaynaklanan bir durum. Mesela Almanların ÅŸeyfer cinsi çoban köpekleri vardır. Hepsi 12-13 yaşında felç olur. Poodle köpekleri böyledirler, kör olurlar. Safkan sedi türleri için de geçerlidir. Saf kan zaman içinde tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur. Ä°lk ayetteki 'ebter' sözcüÄŸünün arkasında yatan nedenlerden bizim bulabildiÄŸimiz bazı cevaplar bunlar. Her ÅŸeyin bir vakti zamanı var. Zamanı geldiÄŸinde Allah'ın izniyle her ÅŸeyin doÄŸrusunu öÄŸreneceÄŸiz.
Prof. Dr. Ä°. Adnan SaraçoÄŸlu kimdir?
1949 doÄŸumlu olan Prof. Dr. Ä°brahim Adnan SaraçoÄŸlu, kimya eÄŸitimini tamamladıktan sonra Avusturya Graz Teknik Üniversitesi'nde doktora yaptı. Aynı üniversitenin biyoteknoloji ve mikrobiyoloji kürsüsünde asistan olarak çalıştı. 1994-1996 yıllarında Viyana Teknik Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapan Prof. Dr. SaraçoÄŸlu, bitkilerin insan saÄŸlığı üzerindeki etkilerine yönelik araÅŸtırmalarıyla bütün dünyada isim yaptı. Prof. SaraçoÄŸlu, lavantanın hepatit hastalarına; brokolinin de prostata iyi geldiÄŸini dünyaya açıkladı. Bitkisel tedavi konusundaki araÅŸtırmalarını 'Bitkisel SaÄŸlık Rehberi' adıyla kitaplaÅŸtıran Prof. SaraçoÄŸlu'nun, birçok alanda yayınlanmış makaleleri ve kür patantleri var.

(Sn. Dr. Ahmet Çetinbudaklar'dan alınmıştır)

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 24-11-2007 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
122414604 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net