DÄ°NÄ°N GELENEKLEÅžMESÄ°!
Raci DURCAN
Yaz aylarında Cuma namazını cami dışında kılmaya özen gösteriyorum. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi camilerin çok kalabalık olması. Bu, ön saflarda durduÄŸunuzda bir hapsedilmiÅŸlik hissi veriyor. Namaz bitip dışarı çıkmanız gerektiÄŸinde belli bir süre beklemek zorunda kalıyorsunuz. DiÄŸer nedense, sanayi bölgesinde olmam dolayısıyla içeride havanın ağır hissedilmesi. Ä°ÅŸçilerin çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturduÄŸu cemaat belli ki Cuma için daha uygun kıyafetler giymek için elveriÅŸli ortam bulamıyor. Son kıldığım Cuma namazından sonra daha deÄŸiÅŸik düÅŸünceler içine girdim. Namazda bir yanıma düÅŸen kiÅŸi sanayi bölgesinin en yüksek resmi sorumlusuydu. Åžatafatı sevmiyordu anlaşılan ve kimseye belli etmeden namazı kılıp gitmeyi amaçlamıştı.
Yanında bir karton yahut gazete dahi olmadan son anda katılmıştı namaza. Bu da yanındakilerin kendileri için ayırdıkları tek kiÅŸilik mekanı paylaÅŸmak anlamına geliyor. GeçmiÅŸ dönemlerde belediye baÅŸkanlığına soyunmuÅŸ biri olduÄŸunu söylersem ne kast ettiÄŸim daha iyi anlaşılacaktır. DiÄŸer yanımdaki ise; makine üreten bir iÅŸyeri sahibiydi. Hocanın zor duyulan, duyulsa da anlaşılmayan hutbesinden sonra sıra namazın kılınmasına geldi. Cemaat ayaÄŸa kalkıp hazırlandığında yüksek sesle hatırlatılan ‘safları sıklaÅŸtıralım!’ sözü herkesi hareketlendirdi. Biraz önceki rahat konumumu kaybettim, iki tarafımdan adeta cendereye alındım. HuÅŸu içinde kılmam gerektiÄŸine inandığım namaz eziyetli bir hale dönüÅŸtü. Sıcak, rutubetli yaz gününde iki rekatlık namaz bana çok uzun bir süreymiÅŸ gibi geldi. ÇocukluÄŸumdan beri bana anlamsız gelen kurallar hep olmuÅŸtur. Bazılarını çözmem çok zaman aldı. Böylesine anlamsız soruların cevabını baÅŸkalarına sorarak bulmanız pek mümkün deÄŸildir. Bunları kendiniz halletmeniz gerekiyor. Cemaatle kılınan namazlarda camide yer problemi olmadığı zamanlarda dahi insanların sıkı sıkıya biri birilerine yakınlaÅŸmaları telkini beni hep düÅŸündürmüÅŸtür. Hocalara kalırsa bu, cemaatin birbirine kaynaÅŸması içindi. Halbu ki benim gözlemlerim böyle bir kanaati doÄŸrulamıyor. Ne yanımdaki bölge müdürüyle, ne de diÄŸer yakınımdaki iÅŸletme sahibiyle sırf bu nedenden daha samimi olamadık. Aynı durumun baÅŸkalarında da bu ÅŸekilde olduÄŸunu sanıyorum. Fakat yıllardır bu söz camilerde en çok duyulan sözdür. Safların sıklaÅŸtırılması telkin edilir, cemaatin yakınlaÅŸması beklenir. Ben böyle bir durumda yanımdakine özel bir yakınlık hissetmediÄŸim gibi, huÅŸu içinde ibadet hakkımın da gasbedildiÄŸini düÅŸünüyorum. Camideki cemaatin sıkışık düzende namaz kılması ilkesi çok eskilere dayanıyor olsa gerek. Camilerin cemaate göre yetersiz olduÄŸu dönmelerden kalmış olması muhtemeldir. Belki de Ä°slam’ın ilk yayılış dönemine kadar uzanıyordur. O dönemde toplumda kast sistemi vardı ve soylularla yoksullar arasında sınıf farkı belirgindi. Ä°slam, toplumu kökten deÄŸiÅŸtirerek bu sınıf farkını ortadan kaldırdı. Cemaatle camide kılınan namazlar bu yeni uygulamanın pratik merkezleri olmuÅŸ olabilir. Günlük yaÅŸantıda yanlarına varmaya çekindikleri asil ve zenginlerle muhtemelen yakınlaÅŸmaktan geri duruyorlardı belki de.. Günümüzde dahi böyle deÄŸil midir? Ünlü, önemli ya da zengin kiÅŸilerle temas kurmada kendimizi zorlamaz mıyız? Hatta bu nedenle, hukuk önünde deÄŸilse bile toplum içinde halen görünmez kastlar vardır. Zenginlerin kendilerine ait mahalleleri, alışveriÅŸ mekanları, lokantaları vardır. O yerlerin yabancısıysanız imkanınız olsa dahi gitmekten sıkıntı duyarsınız. Bu; sizin çevrenizi daha güvende hissettiÄŸiniz kiÅŸilerle donatmanıza, onlarla iç içe olmanıza neden olur. Halbu ki namaz öyle deÄŸildir. Camii herkese açıktır. Özellikle Ä°slam’ın ilk dönemlerinde ÅŸehirdeki tek camide Cuma namazı kılınıyordu. O dönem insanlık tarım ve hayvancılıkla meÅŸguldü. Deve güden bir insan belki sadece bir defa, Cuma namazı için ÅŸehre iniyordu. Bunun dışında çarşıda, sinemada, alışveriÅŸ merkezinde yahut uçakta diÄŸer insanlarla karşılaÅŸma ihtimali yoktu. Günlük hayatınızda yakın temas kuracağınız kiÅŸileri kendiniz seçmeniz mümkünken bir namaz esnasında bu böyle deÄŸildir. Cami, herkesin istediÄŸi her yerde oturabileceÄŸi bir mekandır. Ve mescitler kuruluÅŸlarından itibaren böyledir; bu durum hiç bozulmamıştır. Binlerce yıldır yerleÅŸik bir kast sistemini yıkmak hiç kolay olmasa gerektir. Ve ÅŸimdi pek anlamı olmayan, fakat o zamanlar bir devrim niteliÄŸindeki bu uygulama asiller açısından belli bir hoÅŸnutsuzluk doÄŸurmuÅŸ olabilir. Dışarıda hangi kimliÄŸi taşırsa taşısın cami içinde herkesin eÅŸit olduÄŸunu sembolize eder cemaat namazları. Eski alışkanlıklarını sürdürerek yoksulların, asillerin yanlarına yaklaÅŸmaya çekindiklerini düÅŸünebiliriz. Hatta asil, bu yaklaÅŸmaya hoÅŸgörüyle baksa dahi yüzyıllardır ezik olan insanın bir çırpıda geçmiÅŸini silip yeni bir hüviyete kavuÅŸması mümkün deÄŸildir. Bu nedenle muhtemelen onlardan yine de uzakta duruyorlardı. Safların sık olması iÅŸte böyle bir durumda gerçekten insanlar arasında bir kaynaÅŸmaya sebep olacaktır. Asil, ÅŸimdiye kadar tiksintiyle baktığı bir yoksulla yan yana omuzları birbirine deÄŸerek kılacaktır namazı. Yoksul ve asil, her ikisi de bir diÄŸerinin kendi gibi bir insan olduÄŸunu düÅŸünecek, kabullenecektir. BaÅŸlangıçta bir anlam iÅŸaret eden figüratif davranışlar zamanla bu anlamdan uzaklaşır ve anlamsızlaşırlar. Çünkü ÅŸartlar deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Alışkanlık haline gelmiÅŸ olan davranışsa henüz sorgulanmamıştır. BaÅŸlangıçta devrim niteliÄŸinde önemi olan böylesi davranışlar zaman içinde icra ettikleri fonksiyonu yitirirler. Toplumun önüne bir mania dahi teÅŸkil edebilirler. Bu hemen her düÅŸünce sisteminde vardır. Bu nedenle Müslümanlara akıllarını daima iyi kullanmaları tavsiye edilmiÅŸtir. Sürekli düÅŸünmeli ve hayatımızdaki anlamsızlıkları ayıklamayı bilmeliyiz. DüÅŸünce mekanik hale geldiÄŸinde toplumdaki ilerleme durur. Bugünkü Müslümanların dünya toplumlarındaki siyaseten geri durumları belki en iyi bu ÅŸekilde açıklanabilir. Dinler baÅŸlangıçta toplumu derinden deÄŸiÅŸtiren önemli kurallar koyarlar. Toplum belli bir mesafe aldığında bunun hep böyle devam edeceÄŸi zannedilir. Birileri bazı ÅŸeylerin deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸini söylediÄŸinde, onlar neredeyse lanetlenirler. Çünkü bu kuralları uygulayarak parlak bir geçmiÅŸ elde etmiÅŸlerdir. Gelenekçilere göre, toplum bu kurallara uymada gevÅŸemiÅŸ ve baÅŸarısızlık bundan dolayı gelmiÅŸtir. Bu sosyolojik hadise, muhafazarlık olarak adlandırılıyor. Yenilikçilik baÅŸlangıçta hep bir sapma olarak görünür, toplumu korkuya sevk eder. DeÄŸiÅŸim, ona hazır olmayan herkesi endiÅŸeye sevkeder. Toplumlarda insanlar gibi yaÅŸlanır, olgunlaşır. Ancak gençler bulundukları konumu yeterli bulmaz, arayış içerisine girerler. Ülkemizde dinin pratik hayata dair düzenlemeler yaptığına, yorum gerektiren yeni durumlarla ilgili açıklamalar yapıp katılımda bulunduÄŸuna ÅŸahit olmuyorum. Sanki dinden ve dini kurumlardan (mesela Cuma hutbelerinden) böyle bir talep de yoktur. Cuma namazında saÄŸ yanımda duran üreticinin, namazdan sonra yeni bir ÅŸevkle çalışma hayatına farklı yaklaÅŸacağını düÅŸünmüyorum. Üretimini daha kaliteli hale getirmeyi ana ilke haline getireceÄŸini, bunu dininin bir gereÄŸi olarak düÅŸüneceÄŸini sanmıyorum. Ticari faaliyetini sürdürürken neredeyse ilke haline gelmiÅŸ olan vaadinde durmamayı terk edeceÄŸini; yeni bir ticari zihniyetle güne devam edeceÄŸini beklemiyorum. Ticari vaadini tutmamış olmayı (çek-senedi gününde ödememek) dininin çok kötü gördüÄŸü yalancılıkla eÅŸleÅŸtirmeyeceÄŸini, ticaretin kural haline gelmiÅŸ bir prensibi olarak deÄŸerlendirmeye devam edeceÄŸini sanıyorum. Sol yanımdaki sanayi sitesi baÅŸkanının, sanayi bölgesinde çıkardığı yeni imar yasasıyla yolları emniyetsiz hale getirmesinde dinen bir sakınca bularak bundan vaz geçeceÄŸini beklemiyorum. Bu yasadan dolayı yeterli alan kalmadığından yola taşınmış atölye çalışmalardan doÄŸacak kazalardan vicdanen rahatsızlık hissedeceÄŸini zannetmiyorum. Onun kanaatince dinin, insanların ferah bir ortamda çalışmasıyla ilgili bir ilkesi olamaz. ‘Safları sıklaÅŸtıralım’ sözüyle üzerime yüklendiÄŸinde yeterince dinin emirlerini yerine getirdiÄŸine ikna oluyordur herhalde. Böylece Müslümanlarla kaynaÅŸtığını, toplumsal sorumluluÄŸunu bihakkın yerine getirdiÄŸini düÅŸünmemesi için bir neden yok. Ramazan ayı yaklaşıyor. Son yıllarda halkımız oruçlu olmaya büyük önem veriyor. Kış aylarında olmamız ve iÅŸ koÅŸullarının da tetiklediÄŸi durum büyük ÅŸehirlerde ilginç bir trafik profiline neden oluyor. Günün erken bitmesi nedeniyle insanlar özellikle öÄŸleden sonra bir koÅŸuÅŸturma içine giriyorlar. Araçlar ÅŸehir trafiÄŸinde son sürat seyrediyor, yayalar koÅŸar adım hareket ediyorlar. Acelecilik bir çok haksızlığa da temel oluÅŸturuyor. Ä°ftara vaktinde yetiÅŸerek ailesiyle birlikte oruç açmanın sevabı, banka kuyruÄŸunda diÄŸer bir oruçlunun sırasını gasp etmeyi mübah kılıyor. Kırmızı ışık yandığı halde geçmeye devam ederek kavÅŸaktaki trafiÄŸin felç olması çok önemli deÄŸildir. Yeter ki kendisi eve vaktinde yetiÅŸip orucunu zamanında açabilsin. Bunlar, sürüp giderken, ne Cuma hutbelerine ne de dinlenilmesi ibadet kabul edilerek dikkat kesinilen vaazlara konu teÅŸkil ediyor. Toplumun sanki böyle bir meselesi yoktur. Din, namazın ne ÅŸekilde kılınacağını ince ayrıntısına kadar tarif ederken, kavÅŸakta diÄŸer müminin yeÅŸil ışıkta geçme hakkını gasp edenin durumuyla ilgilenmiyor gibidir. Belki bunun nedeni hocaların genellikle toplumun alt gelir grubuna dahil olmasıyla ilgilidir. Bir anket yapılsa ne çıkar merak ediyorum; cami hocalarının yüzde kaçının otomobili vardır acaba? En çok sabır ibadetinin idrak edildiÄŸi ramazan aylarında sabırsızlığın neden olduÄŸu musibetler gelir başımıza. Benim bulunduÄŸum çevrede otomobil kazaları ve sıra kavgalarında büyük artış oluyor iftara yakın saatlerde. Bütün bunların nedeni, ibadetlerin sadece Allah için olduÄŸunu düÅŸünmemiz, dünyayla ilgisini kuramamamız… Allah’ın bizim namazımıza, orucumuza ihtiyacı yok ki!.. O bizim bu ibadetlerle bir hayat disiplini kazanmamızı istiyor, kanaatimce. Böylece Dünyayı daha rahat ve yaÅŸanabilir bir mekana dönüÅŸtürebiliriz. Din'in kendinden bekleneni vermesi için zamana göre yeniden yorumlanması ÅŸart. O zaman çok önemli olan safları sıklaÅŸtırmak, günümüzde ehemmiyetsizleÅŸmiÅŸ olabilir. Mühim konuları bırakıp önemli olmayanlar için çaba sarfedersek Dünyanın diÄŸer milletleri yanındaki konumumuz yükselmeyecektir.
07/ 07/ 2007 Ankara
|
Mühim konular Yazar Abdulhamid açık 2007-08-28 19:36:15 "Din'in kendinden bekleneni vermesi için zamana göre yeniden yorumlanması şart. O zaman çok önemli olan safları sıklaştırmak, günümüzde ehemmiyetsizleşmiş olabilir. Mühim konuları bırakıp önemli olmayanlar için çaba sarfedersek Dünyanın diğer milletleri yanındaki konumumuz yükselmeyecektir. " Şimdi saflar konusu mühim mi, değil mi? Safları sıklaştırma ihtiyacı varsa, ki bizim burda her cumada böyle bir zorunluluk doğuyor, mühim ve tartışmaya bile gerek yok. Yok eğer yer bolsa gene çok tartışmaya gerek yok. Saflarımız hayatın her alanında sık ve düzgün nasıl olsa (!) niye tartışalım ki? |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |