28-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
BENİ AZALTIYORSUN PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 16
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
28-05-2007
BENÄ° AZALTIYORSUN
Necmettin EVCÄ° 

1.

ImageKaç yıl geçti aradan?

Åžarkı sözü gibi oldu. Olsun.

GörüÅŸmeyeli ne çok deÄŸiÅŸmiÅŸsin. Åžimdi hiç mi hiç siyahı kalmamış saçın ve sakalınla daha güzelleÅŸmiÅŸsin. Sakin, engin, derin bir derviÅŸ gibisin. Belki sizi ‘derviÅŸ’ kelimesiyle ifade etmemeliydim. Çünkü çocukluÄŸumun o güzel hocası derviÅŸliÄŸin her türlüsüne karşıydı.  

Ä°lk gençlik yıllarımızdı. Duygularımız doludizgin atlar gibi sınır tanımaksızın  koÅŸturuyor. Sen o atı habire kamçılıyordun. Duygularımız sende ve seninle birlikte olanlarla güç ve haklılık kazanıyor. Boyumuzdan büyük laflar ettiÄŸimizde bizi bağışlayıcı naif tutumlarıyla karşılayan kimi aÄŸabeylerimizin umut kırıcı sandığımız söz ve uyarılarına karşı bize sığınak oluyordun. Burada böyle kalamazdık. Bir yere gidilecekse de yürümeliydik ve tez elden ayaÄŸa kalkmalıydık. Bu gidiÅŸ bu yol nereye varır bilmiyoruz. Daha doÄŸrusu düÅŸünce dünyasına uÄŸramaksızın o yolun bir yere varma imkânının olmadığını; okudukça, düÅŸünce çevrelerinde göverdikçe öÄŸrenecektim. Anladım ki ilk menzil kendi içimde olmalıdır. Yakın gibi gözüken o menzil ne kadar uzakmış meÄŸer.  

Aradan yıllar geçti. Öyküm/üz çetin geçmiÅŸ kışlarla, sıkıntılarla, badirelerle doldu. Sarp tepeler, dik yamaçlar, kıvrımlar, dar geçitler aÅŸtık. Hasretler, hüzünler, sevinçler, ayrılıklar, buluÅŸmalar yaÅŸadık. Ne yol ne yürüyüÅŸ bitti. Yaşımız ilerledi, konumlarımız deÄŸiÅŸti ama bak iÅŸte yine rastlaÅŸtık. Bu buluÅŸmalarla deÄŸiÅŸtiÄŸini fark ediyor insan. Saçlarındaki beyazlığı hesaba katmazsak inan hemen hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸsin. Bakışındaki ışık, sesindeki tonlama, sözlerin, kelimelerin bile aynı. Hiç ÅŸaşırtmadın beni. Oysa ne çok isterdim ÅŸaşırmayı. ‘Hocam bunları sen mi söylüyorsun?’ demeyi ne çok isterdim. Oturup konuÅŸtuk. Aradan geçen uzun yılları bir kalemde atlayarak yine o benim için deliÅŸmen ve coÅŸkun olan günlere gittim. Bir yönümle böyle bir geriye gidiÅŸe, kendimi koÅŸulların  kuÅŸatmasından sıyırarak düÅŸ tadında nostaljiye bırakmaya ihtiyacımın olduÄŸunu fark ettim. Yine aynı tonda, aynı içerik ve vurgularla konuÅŸurken bir yandan haklılığını kanıtlamaya çabalıyor diÄŸer yandan beni sorguluyor gibiydin. Ya da ben öyle hissettim.  

“Ne oldu?” diye baÅŸladın söze, “Kaç yıl oldu görüÅŸmeyeli. Birbirimizden ayrı iyi mi oldu? Birlikte çalışmadık. ÇoÄŸalmadık. Ä°yi mi oldu?”

Yoksa o cevabı vermemeli o çocuÄŸu üzmemeli miydim?

“Ben sizleri ne kadar çoÄŸaltırdım bilemiyorum. Ama ben yalnızken de azalmadım, azalmıyorum. Belki de size katılsaydım azalacaktım. Sen beni azaltıyorsun”

Üzüldüm. ÜzdüÄŸümü hissettim. Daha oracıkta “çoÄŸalmak, azalmak, çocuk kalmak” kavramlarında dönenmeye baÅŸladım. ÇoÄŸalma düÅŸüncesi ile çocuk kalma arasında neden bağıntı kurdum? Seninle aramdaki iliÅŸkiler özelinde bu kelimeler sözlükleri aÅŸan özel anlamlar giyinir. 

2.

DeÄŸiÅŸiyoruz. Her bir deÄŸiÅŸim mahiyetine uygun güzellikler, çirkinlikler ekliyor varlığımıza. Dışımız gibi içimiz de deÄŸiÅŸiyor. Arzu edilen, deÄŸiÅŸimin yüzde/yüzeyde deÄŸil özde olmasıdır. Her ÅŸeyimizin nicelik olarak deÄŸiÅŸiyor olmasına orantılı, dengeli nitelikte özümüz deÄŸiÅŸiyor mu? Asıl mesele bu. Her bir deÄŸiÅŸimle varlığımıza eklenenlerle çoÄŸalıyor muyuz? DeÄŸilse yaÅŸlanıyor olmamıza raÄŸmen anlam dünyamız olması gereken verimlilikte yeÅŸermeyebilir. Görünürde büyüyor olsak da yüreÄŸimiz çocuksu çırpınışlarıyla hep küçük kalır. DüÅŸüncemizi mümbit kılacak akış kurur. O zaman sayısal çokluÄŸa sahip olsak da çoÄŸalamayız. ÇoÄŸaldıkça çözülürüz. BirlikteliÄŸimiz birbirimizi azaltan kısır iliÅŸkilere dönüÅŸür. Çünkü gerçek çoÄŸalım anlam ve düÅŸünce dünyamızın artmasıyla olmalıdır.  

Üst bakışımızı yerküremize yönelttiÄŸimizde kütle ve hacim olarak dünya varlığımızın artıp eksilmediÄŸi söylenebilir. Buna mukabil anlam ve deÄŸerler dünyamız sürekli artmakta veya eksilmektedir. Artan deÄŸiÅŸen durumlara ve konumlara göre algılarımız, tasavvurlarımızdır. ÇoÄŸalan her bir katkı ve katılımla yeniden ÅŸekillenen duygu ve düÅŸünce dünyamızdır. EÄŸer anlam dünyamız bütün bu etki ve edimleri içermiyorsa niteliksel bir azalma yaşıyoruz demektir. GeliÅŸmenin ve deÄŸiÅŸimin yönü bu istikamette olmadığı taktirde sayısal çokluk azalmamızı önleyemez. Bunun gibi kalabalık olmasanız da yeni duyuÅŸlarla, yeni deÄŸerlerle varlığınızı anlamlı kılmayı baÅŸarıyorsanız çoÄŸalıyorsunuz demektir. DüÅŸünce ekseninde teÅŸekkül eden ufuk açıcı iliÅŸkiler insanı çoÄŸaltır. Öbür türlüsü birbirimizi yankıyacağımız, tekrar edeceÄŸimiz için hakikatte azalırız diye düÅŸünüyorum. Birliktelikler belli bir anlam üretmek ve anlam paylaÅŸmak için olduÄŸu zaman deÄŸerli olur. Tersten anlamı azaltan, daraltan, tüketen birliktelikler de olabilir. Bu tarz birliktelikler cismani varlıklarımızın bir araya geliÅŸlerinden güç bulduÄŸunu, çoÄŸaldığını sanan heyecandan, sürü mantığından baÅŸka bir ÅŸey yüklenmeyen boÅŸ benliklerin avuntusundan ibarettir. Ben çoÄŸalmak derken fikri, ilmi ve estetik anlamda hülasa ‘anlam’ kavramıyla özetlediÄŸim soyut ilgi ve yönelimlerimizin çeÅŸitlendirilmesini anlıyorum. Her birimiz diÄŸerimize farklı açılar, açılımlar kazandırmalıyız. Siz olmadığınız zaman toplam varlığımızda ciddi bir eksilme ve boÅŸluk olmalıdır. Hepimiz bir tek duygunun, bir tek benliÄŸin emrinde ve hizmetinde oluyorsak, birlikteliÄŸimizin farklılıklara izni ve tahammülü yoksa gerçek anlamda çoÄŸalma saÄŸlanamaz. Orada çoÄŸalmak, birbirimizi çoÄŸaltmak adına birbirimizi azaltmış oluruz. YüreÄŸimizi yüreÄŸimize bir darlığı, erimeyi, azalmayı paylaÅŸmak adına yanaÅŸtırırız. El ele gönül gönüle verirken de ruhumuzdaki çorak yalnızlıkları giderme dürtüsü harekete geçmiÅŸtir. Yapılanlar son tahlilde doÄŸrudan beÅŸeri varlığımızı bir dayanışmayla koruma ve kollama amacına dönüktür. Bir araya gelerek kocaman ve devrilmez birlikler kuracağımızı sanırız. ‘Birlikten doÄŸan kuvvet’ ile kastedilen, çoÄŸu durumlarda düÅŸünceye tekabül etmez. Bireysel varlığımız birbirine sıkı sıkıya baÄŸlanmıştır. Tek başımıza var olma gücü zayıflamıştır. Zayıf varlıkların birleÅŸmesiyle güçlü bir ortak kiÅŸiliÄŸin oluÅŸacağı sanılır. Ancak bir baÅŸkası ile var oluruz. BirliÄŸin diÄŸer üyeleri kendi varlığımızın teminatıdır. Kendimi muhafaza etmem güç bulduÄŸum birliÄŸimi, birlikteliÄŸimi korumam anlamına gelir. BirliÄŸimizi koruduÄŸum ölçüde var olurum. Bu noktada ‘biz’ tüm bireysel varlıkları potasında eriterek kuvvetli bir benliÄŸe, giderek ruha, davaya, kavgaya dönüÅŸür. Cemaat anlamında kurulan birlikteliklerin varsa eÄŸer anlam örgülerinde bu etkiler, itkiler ve baÄŸlar çok önemlidir. Dava ile benlikler arasında aşırı derecede iç içe geçmiÅŸ dokular söz konusudur. Birinin olmayışı diÄŸerinin de olmayışı, birinin varlığı diÄŸerinin de varlığı demektir. ÇoÄŸalmaktan anlaşılan da bu basit iÅŸleyiÅŸten baÅŸkası deÄŸildir. Sayısal olarak ne kadar çok olunursa o kadar güçlü, haklı, baskın olunur. Bilgiden, düÅŸünceden söz edilecekse eÄŸer, cemaat yapılarına hizmet ettiÄŸi ölçüde söz edilecek, deÄŸer bulacaktır. Çok haklı gibi gözüken gerekçelerle farklı ÅŸeyler düÅŸünebilirsiniz. Ä°nsan realitesi zaman zaman bu tarz eÄŸilimler, çıkışlar içinde olabilir. Ä°çinde yaÅŸanan zamanın mecburiyetleri insan realitesini farklı ve aykırı duruÅŸlara kışkırtabilir. Farklı görüÅŸ ve duruÅŸlar  birliktelikleri zaafa uÄŸratacağından tehlike büyümeden önü alınır. Yani insanın kendi özgün kimliÄŸini bulmasının önüne geçilir. ÇoÄŸu durumlarda fitne çıkarmakla itham edilenler, dışarıya bile itilebilirler. Ya özgür düÅŸünüyorsan cemaatte yer alamayacak, dışlanacak ve açıkta kalacaksın; böylece her türlü saldırıya açık, korumasız olacaksın ya da eÄŸer güvende yaÅŸamak istiyorsan mevcut yapı içinde farklı sese farklı soluÄŸa yönelmeyecek, uyumu bozmayacaksın. Burada her türlü istismara açık yanıltıcı bir birlik anlayışı söz konusudur. Orada birlik adına ve hatırına insanlar birbirlerini azaltır, tüketirler. Farklı düÅŸlere, düÅŸüncelere, yaÅŸamlara, algılara, farklı duyuÅŸlara, duruÅŸlara, açılara, açılımlara, farklı seslere, sesleniÅŸlere yer yoktur. Gerçekte insanlar birbirlerini azaltırlar. Çünkü birlikte var oldukları sanrısıyla birbirlerini yontar, yok ederler. YaÅŸanan yalın insan realitemizin gerektirdiÄŸi yükleri, yükümlülükleri sırtımızdan atmanın verdiÄŸi hafiflik duygusudur.  
 

3.

BaÄŸlılarını azaltan cemaat yapıları gördüm. Sizler de görmüÅŸsünüzdür. Bu yapı içinde büyümenin neredeyse imkânı yoktur. Hiç büyümeyen benliklerle hep çocuk kalınır. GeçmiÅŸten bu güne ve geleceÄŸe bütün bir yaÅŸamı etkisi altına alan kuvvetli bir çocuk benliÄŸi. Burada çocuk kelimesinin içini ilk gençlik yıllarının deÄŸer ve kazanımlarıyla doldurabilirsiniz. O çocuk biraz akıllı, biraz deliÅŸmen veya farklı tavırlarıyla hemen hepimizin içinde vardır. Çocuk yanımızı veya o evreden bir kalıntıyı hemen hepimiz içimizde bir yerlerde saklarız. Belki en duyarlı, en dokunulmaz iç mekânımızda saklar, koruruz onu. DoÄŸrusu zaman zaman o çocuÄŸu arar, hususen onu dinler, onunla konuÅŸur ve hatta buyruklarını yerine getiririz. Ä°çimizdeki çocuk mevcut kiÅŸiliÄŸimizle iliÅŸkileri içinde bize ne zaman ne diyeceÄŸini de çok iyi bilir. O, çoÄŸu zaman büyümüÅŸ de küçülmüÅŸ gibidir. Bizimle konuÅŸur, bizi yönlendirirken ÅŸaşılacak bir deneyim ve maharetle koÅŸullarımızı gözeterek ustalıklı ve iÅŸe çok yarar dengeler kurar. Ä°çimizdeki çocuk derin kiÅŸilik çatlaması ve çatışmaları arasında bize küsmemiÅŸse, daha çok da yaÅŸamın katı gerçeklerini esnetme ihtiyacı anında bize çok yararlı olur. Aramızda öyle içkin, içten konuÅŸmalar geçer ki, sözün de ötesinde anlaşırız. Sır alıp sır veririz çoÄŸu zaman. Onu kimsenin faydalı olamadığı zamanlarda en büyük yardımcımız, hatta kimileyin yol göstericimiz olarak el altında tutarız. Onu hiç büyütmememizin haklı gerekçeleri vardır. Bazen yoÄŸun olarak çocukluÄŸa, çocukluÄŸumuza muhtaç oluruz. Motif olarak bile olsa bu geriye dönüÅŸler, bu sığınışlar aslında saf insan yanımıza dönmekle, özümüze dönmekle aynı ÅŸeydir. Buraya kadar her ÅŸey tamam. Problem içimizdeki çocukta deÄŸil. Çocuk çocukluÄŸunu yapıyor. Büyüklük rolleri yapması da önemli deÄŸil, hatta o haliyle güzel oluyor. Hatta çocuklar çocukluklarını biraz da büyüklüÄŸe öykünerek kanıtlar. Sorun büyüklerin çocukluk yapmasında. Büyüklerin çocuk kalmasında. Çocuklar kendilerini dünya gerçekliklerinin, realitelerin etkisinden soyutlamışlardır. Bu realiteler onlar için bir oyun malzemesi veya konusudur ancak. Çevreme baktığımda bu tanıma uyan yığınla ileri yaÅŸ grubu çocuklar görüyorum. Tatlı düÅŸleri, körpe heyecanları ile birdenbire büyümüÅŸ gibidirler. Dünyadan, yaÅŸamdan, realitelerden, anlamdan ve deÄŸer üretmekten uzak; ham,  uçarı hayallerin adamıdır hepsi. Ölçüsüz heyecanlarını çiÄŸ düÅŸlerini, başıboÅŸ arzularını fikir, düÅŸünce, sanat, siyaset sanan nice adamlar erginliÄŸi uzun sürmüÅŸ çocuklardır bana göre. DoÄŸal olarak bu insanların bana ve yaÅŸama ciddi manada katacakları bir deÄŸerin olması için büyümeleri gerekiyor. Ä°nsan ancak yaÅŸamı her aÅŸamasında belli bir duyarlıkla anlayarak, anlamlandırarak, kendi hakikatini kurarak büyür, çoÄŸalır. Bu büyüme ve çoÄŸalmada en büyük yardımı içimizdeki çocuktan alırız dersem ÅŸaÅŸmayın. Çünkü uydum kalabalığa mantığı ile yürümeyi yaÅŸamak sanırken bize en olmadık yerde olmadık sorular sorar, soracaktır çocuk yanımız. Küçümsemeyin, o soru kanalını tıkamayın ve devamlı açık tutun derim ben. Hatta düÅŸünmek, bir açıdan o çocuÄŸa cevap vermeye çalışmaktır bile denilebilir.  
 
 

4.

Hep karşı durduÄŸun için bulunduÄŸun ortamlarda olay adam oldun. Aykırı, karşı tavırlarınla kendini gündemde tutmayı baÅŸarıyordun. Bütün bunlar tavırlarını çocuksu olmaktan kurtarmaya yetmiyordu. Dahası çocuksu damarından besleniyordu(n) ÅŸimdi anlıyorum. Bir savaşın tam ortasındaymışçasına, mevzi alır gibi durduÄŸun yer seni varoluÅŸsal anlamda ifade eden yer deÄŸildi. BulunduÄŸun yerde bir karşı duruÅŸ sahibi olduÄŸunu söyleyemiyorsam duruÅŸunu muhkem kılacak düÅŸünsel dinamiklerin ve diyalektiÄŸin olmadığı/olamadığı sebebiyledir. Birilerine karşı olarak varlığımızı hissettirmek yerine varlığımızı temellendirdiÄŸimizde birilerini karşımızda bulsaydık bu bizi daha saygın, daha sahici bir konum sahibi yapacaktı. DuruÅŸumuz tutarlı bir diyalektik ve kaide üzerinde belirginleÅŸmiyordu. Var olduÄŸu sanılan düÅŸünce dünyamızın dinamikleri esasen akıl ve ruhumuzu terleterek kazandığımız deÄŸerler deÄŸildi. Belli kalıplarla, belli etki ve tepkimelerle ÅŸekillenmiÅŸ bir dünyada alışkanlıklarımıza ve koÅŸullanmalarımıza en uygun yerde durmayı duruÅŸ sanmak ne kadar sahici olabilir? Her ÅŸeye raÄŸmen eÄŸer vardıysa bir duruÅŸumuz bu fevriydi, analitik ve üzerinde inceden inceye düÅŸünülmemiÅŸ, içselleÅŸtirilmemiÅŸti. Kendi payıma doÄŸrusunu söylemek gerekirse yine aynı veya yakın duyarlık alanında duruyorum. Ancak farklı duyarlıklara, düÅŸünme biçimlerine kapımı aralamış, farklı iklimlere yol bulmuÅŸ yol açmış biri olarak. Åžöyle de söylenebilir; pergel gibi bir ayağım burada diÄŸer ayağımla farklı alanlarda gezinip durdum, duruyorum. Farklılıkları fark etmekle, deÄŸiÅŸik anlama biçimi ve seçenekleriyle çoÄŸalıyorum. Tüm kelimeler bizim bildiklerimizden ibaret deÄŸilmiÅŸ meÄŸer. Ä°nsan güzellikleri aradığı zaman baÅŸkalarını ve baÅŸkalarında olanı da fark ediyor. Ama doÄŸruyu kendinde bilince baÅŸkalarını hep yanlış ve yanlışta sanıyor. Daha da kötüsü arama ihtiyacı duymuyor. Bu noktaî nazardan bakıldığında geliÅŸme seyri içinde herkesin hayatında iki önemli evreden bahsedilebilir. Birincisi doÄŸruların bizde ve bizim söylediklerimizin doÄŸru olduÄŸu dönem. Bu dönemde herkese doÄŸruları tebliÄŸ ve telkin ederiz. Ä°kinci evre ise doÄŸruları anlamaya çalıştığımız, bulmaktan ziyade arama zevkine doyamadığımız dönemdir. Birincisinin tersine ikinci aÅŸamada insan bilmediÄŸinin çokluÄŸunu anlar ve ilginç bir ÅŸekilde bilmediklerini artırmaktan zevk duyar.  

Sen hep bildin. Nedense seni hiç öÄŸrenme konumunda görmedim. Devamlı öÄŸreten oldun. Ömrün herkese hakikati anlatmakla geçti, geçiyor. Seni bileli beri hep böylesin. Kendime ancak ÅŸimdilerde sormayı akıl edebildim; bütün bu hakikatleri ne zaman öÄŸrendin, öÄŸrenmeyi ne zaman ve nasıl tamamladın diye. Daha da önemlisi nasıl baÅŸarabiliyorsun bütün konuları o bir tek söylemle çözümlemeyi. Her ÅŸeyi o tek düze cümlelerle izah etmeyi. SorulduÄŸunda cevap hazır: Hakikat tektir ve deÄŸiÅŸmez. Elbette hakikat deÄŸiÅŸmez. YaÅŸamın bir gerçeklik olarak önümüze koyduÄŸu olgular, algılar deÄŸiÅŸir. Oysa sen her hastaya aynı ilacı veriyorsun. Her olay sende aynı teÅŸhis, aynı yorum, aynı tanımla karşılık buluyor(du). Bu indirgemecilik kolayına geliyor olmalı. Öbür yandan baktığımızda ise yaÅŸamaktan, belki hoÅŸuna gitmeyecek ama aynı zamanda hakikatten kaçmak olmalıdır. Niçin mi? Bu uzun bir konu. Åžimdilik ÅŸunu ifadeyle yetineyim; özellikle mutlaklık yönüyle hakikatin deÄŸiÅŸmeyeceÄŸine ben de inanıyorum. Ne ki, hakikat duraÄŸan bir yapı olmadığı gibi her zamana ve her zemine sirayet edecek dinamik yapıdadır. O deÄŸiÅŸmezi kendi deÄŸiÅŸken konumumuzda anlamaya çalışırken bile dinamik bir yapı içinde buluruz kendimizi. BaÅŸka deÄŸil, bunca yılın öÄŸrettikleriyle bile olsa aslında hakikatin dar sınırlar içine sıkıştırılacak sığlıkta ve basitlikte olmadığını, hatta onun sonsuzluÄŸa ve sınırsızlığa yönelim  olduÄŸunu veya bu yönelimi gerektirdiÄŸini sen de biliyor olmalısın. Ancak bu saatten sonra üstelik çoÄŸu ÅŸey için geç kalmışlık psikolojisiyle beÅŸeri bir mekanizma iÅŸleterek kendini haklı çıkarma gayretleriyle savunma geliÅŸtiriyorsun. Bu noktada hakikat motifi seni haklı çıkaracak etkili bir enstrümana dönüÅŸüyor. Belki de gerçeklerle yüz yüze gelip huzursuz olmaktansa gerçeklerden kopuk düÅŸlerinde yaÅŸayarak mutlu olmayı seçiyorsun. Hatanla sevabınla kendini yüklenmeyi, kendini omuzlamayı göze alamayışın hakikatin seni haksız çıkardığı veya çıkaracağı ihtimalinden kaynaklanıyor olabilir mi? Bu mutluluk oyununa baÅŸkalarını da katmaya hakkımız olmalı mı? Åžimdi ben haklı haksız meselesi üzerinde de durmuyorum. Benim merak ettiÄŸim bütün bir ömür aynı kalmayı, aynı ÅŸeyleri söylemeyi nasıl baÅŸarıyorsun?  
 

5.

Otuz küsur yıldır onu böyle, hep böyle tanıdım. O kadar ki, daha ilk cümlesinden sonraki cümlelerinin ne olacağını kestirebiliyorum. Bir de benden öncesi var; aman ya rabbi, en az elli yıl!.. Bir insan nereden bakarsan yarım yüzyılı aÅŸkın bir zaman bir tek konuya, birkaç cümleye ömrünü nasıl kilitler, anlamakta zorlanıyorum.  

Dosttur. Çocuksu bir dost. Onunla bu baÄŸlamda bir dostluk insana müthiÅŸ keyif verir. Birlikte çay içeceksiniz. Bir oyun tadında iliÅŸki kuracaksanız bir diyeceÄŸim yok. Evcilik oynar gibi; mesela devletçilik, cemaatçilik oynayın. O DonkiÅŸot siz Sanço Pansa olarak tüm gerçekliklerden bağınızı koparın. Ä°ÅŸte karşınızda sıra sıra hayali düÅŸmanlar, saldırın. Yıkın devletleri, ÅŸirk düzenlerini. Yerle yeksan olsun zulmün tapınakları. O önde sizler arkasında yer gök inlesin, bu kavganın ÅŸiddetinden. Karmaşık insan yapısı kimileyin böyle sanal uçarılıkların verdiÄŸi rahatlayışa da gereksinim duyuyor olmalı.  

Etki alanını düÅŸüncelerimizi sınırlayacak ölçüde geniÅŸleten negatiflerin gerçekliÄŸine karşı, gerçekliÄŸi kuvvetli bir zihinsel donanım ve hazırlık içinde olduÄŸumuzu söylemek kolay deÄŸildir. Ä°ÅŸte ben bunu söylüyorum. Tüm bunlara karşın bu ciddiyete sahip olmaksızın bir kavganın sürdürülmesini yadırgarım. DonkiÅŸot’un gerçekleri tartmayan saf çocuksu bilinci hoÅŸ görülme payını artırıyor. Ancak ortalama bilinç düzeyinde düÅŸ ve gerçeÄŸin tokuÅŸmasını yeter ölçüde gözlediÄŸi varsayılan insanların önlerinde yapmaları gereken küçük iÅŸlerin sorumluluÄŸundan kaytarmak için büyük düÅŸler peÅŸinde koÅŸturmaları, tembel ruhlarıyla zayıf kiÅŸiliklerinin marifeti olmalıdır. Pratikte gerçekleÅŸtirme olanağı bulamadığımızdan içimizde hep büzüÅŸmüÅŸ, yarım kalmış duyguları düÅŸ düzleminde tadabiliriz. Manevi ve manyetik alanlarına baÅŸkalarını da katarak düÅŸle gerçeÄŸi birbirine katanlar içlerinde tüm mızmızlığıyla şımaran çocuÄŸun gönlünü etmek yerine “hayır, biz bu meselelerin adamı deÄŸiliz” deseler daha nezih, daha sahici bir duruÅŸ ortaya koyacaklar. Üstelik bu tutumla normalleÅŸme emaresi gösteren kiÅŸilikleri sadece kendilerini deÄŸil baÅŸkalarını yanıltmayacak.  

Herkes kendi yerinde olduÄŸu zaman içinizdeki çocuÄŸu daha bir özenle dinleyebilirsiniz. Bir ÅŸartla; çocukça bir oyun tadında ve DonkiÅŸot’ça olduÄŸunu bilerek. Hayır ayıp deÄŸil, kimseyi yanıltıyor da deÄŸilsiniz. Hem sonra kim ne kadar gizlenmeye, üstünü örtmeye çalışırsa çalışsın hepimiz içimizde bir çocuk yaÅŸatmıyor muyuz? ÇocukluÄŸumuzda kalması gerekirken kendimizle büyüttüÄŸümüz, beraberimizde alıp getirdiÄŸimiz yanlarımız, yanılgılarımız yok mu? O çocuk kimi zaman bizim en özgür ve özgün yanımızı temsil ediyor belki. Kimse büyüklüÄŸümüzden kuÅŸku duymasın diye kralın elbiselerinin ne güzel olduÄŸunu söyleriz. Ä°çimizdeki o çocuk deÄŸil midir “Kral çıplak” diye tüm halüsnasyonların perdelediÄŸi gözümüzü ve aklımızı açan? Her ne olursa olsun o çocuÄŸu susturmamalı ama fazla da şımartmamalıdır. Bir yanda hayallerimizin, düÅŸlerimizin, coÅŸkumuzun varoluÅŸumuzu kışkırtması gerekiyor, diÄŸer yanda kiÅŸisel geliÅŸmemizin aksamaması. 

Öncü deÄŸil ama hep önde olmak isterdin. Niçin? Bu oyunda bu böyledir. Lider O, kaptan köÅŸkü onun olmalıdır. Komutan O. Siz Ona baÄŸlı ve tabii olmalısınız ancak. Esasen bu tarz iliÅŸkilere uygun zemin zayıf ruhsal eÄŸilimlerin patolojik denilebilecek sapmalarıyla kurulur. Evet, saÄŸlıklı bir zemin deÄŸildir bu. Hastalıklı bir ruh durumunu ifade eder. Ya da ne kadar normal görünmeye çalışsa da, kendini aÅŸamamış ve açamamış sorunlu, sıkıntılı bir ruh durumunu. Hakim ya da teslim olma yolunu seçerek saÄŸlanacağı sanılan rahatlama psikolojisinin açığa çıkardığı tavırlar vardır. Anlam üretmek ve anlam paylaÅŸmak gibi varoluÅŸsal amaçlara yönelim olmadığından kiÅŸilikleri tatmin etmek için kemiyet öne çıkarılır. Bu yapı içinde düÅŸünceye, düÅŸünsel çabaya fazla gerek duyulmaz. O nedenle otuz yıl, elli yıl sözde düÅŸünce ve kavga adına aynı plak çalınıp durulur. Ä°yi de elli yıl zihnin duraÄŸanlığına, “yerinde say marÅŸ” ritmine nasıl dayanılır? Hakikati bulduÄŸunu sanma yanılgısıyla, artık hakikati arama ve bulma ihtiyacının kalmadığına inanılırsa dayanılır. Hakikat bulunmuÅŸtur ne de olsa. Onu tekrar tekrar aramaya gerek yoktur. Hakikat bu kiÅŸilerde hiç eskimeyecek, azalmayacak ve yitirilmeyecek bir ÅŸekilde benliÄŸe dönüÅŸmüÅŸtür. Huzurludurlar. Daha doÄŸrusu benlik bu yapılanma ile mutlu olmakta, mutlu kalmaktadır. Farklı bir açılım, yeni düzenlemeler, yer deÄŸiÅŸtirmeler bu saatten sonra mutluluÄŸu bozucu ÅŸeylerdir. Bozulacak sadece mutluluk da deÄŸil, bütün bir benlik ve onunla özdeÅŸtirilen, uÄŸruna bütün bir ömür verilmiÅŸ hakikatlerdir. Åžimdi o hakikatler yitirilsin mi, bitsin mi? Yeni açılımların ve her dem arayış, buluÅŸ içinde olmanın varlığımızı azaltıcı, yontucu etkilere yol açmayacağını bilakis varlığımızı çoÄŸaltıp zenginleÅŸtireceÄŸini, bize hareket ve istikamet kazandıran öz her ne ise onu daha dolu, daha donanımlı, daha dinamik kılacağını anlatamazsınız. Anlayamazlar. Yeni arayışların ve yeni açılımların belki baÅŸka bir ÅŸeyi baÅŸlatmak adına bir ÅŸeyleri bitirdiÄŸi veya bir ÅŸeyi baÅŸka bir ÅŸeye dönüÅŸtürdüÄŸü doÄŸrudur. YaÅŸamak ve varoluÅŸ bu deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm süreci içinde bir anlam içeriyor olmalıdır. Ancak zihnin ve ruhun bu güzergahta seyrinde bitenin ne olduÄŸu tartışılabilir. Bence biten sizsiniz. Size emanet edilen benliÄŸi kendi dar ve kapalı sınırlarınız, sınırlamalarınız içinde  yıldırıp sindirdiniz. Ruhunuzun derinliÄŸine sarkma ve salınma cesareti de arzusu da tükendi. Zihinsel dünyanızı zinde tutmak gibi bir çabayla kendinizi çoÄŸaltmanın imkânını ortadan kaldırdınız. Hatta mümkünse size baÅŸ aÄŸrısından baÅŸka ÅŸey bırakmayacak zihin gurultularından uzak durun!.. Zaten hakikat elinizin altında, belki sizin tekelinizde olduÄŸundan hakikati bulmak isteyenlerin de bulmaları gereken sizden baÅŸkası deÄŸildir. Siz önde diÄŸerleri arkada veya karşınızda baÅŸlasın yüksek ideallere uygun nutuklar. Yalçın kayalar gibi direnen kalbimizin iÅŸleyiÅŸine ayarlı o iyi niyetinizden dolayı sizi kutlarım kutlamasına da, ben asıl olmayan tahtınıza kurulmakla var olduÄŸunu sandığınız hakimiyetinizin gölgesinde  gün görmeyen insanlara yazıklanıyorum. Tiyatrodaymışım gibi sizi izlemek bile bir hoÅŸ oluyor. 

Kaç yıl geçti aradan?

Åžarkı sözü gibi oldu. Olsun.

Hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸsin. Birden ruhum, belleÄŸim kaydı gitti. Geriye dönüÅŸle anıların, hayallerin harmanını savurmak iyi geldi. Oradaki karakterimi ilk mayalayan çocuÄŸu, ilk gençlik yıllarımı sevdim ve ÅŸimdiki halimden de müÅŸteki deÄŸilim. Hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸ halinle kocaman bir çocuk olarak seni de seviyorum. Aynı kalmayı, aynı yerde kalmayı nasıl baÅŸardığını çözmeye, çözümlemeye çalışacağım. Bir gün belki bir öyküden çıkıp gelerek, belki bir öyküde gelip karşıma oturarak anlatırsın. Belki seni Muhtelif insanlar koleksiyonuma mesela orada Minyatür Adamlar bölümüne yerleÅŸtiririm. 

Ä°yi oldu görüÅŸtüÄŸümüz.

“Ne oldu?” diye baÅŸladın söze, Sanki biraz sitem, biraz sorgu yüklüydü tonlaman. Ama bakışındaki ışık, sözcüklerinin rengi içeriÄŸi aynıydı. “Kaç yıl oldu görüÅŸmeyeli. Birbirimizden ayrı iyi mi oldu? Birlikte çalışmadık. ÇoÄŸalmadık. Ä°yi mi oldu?”

Yoksa o cevabı vermemeli o çocuÄŸu üzmemeli miydim?

“Ben sizleri ne kadar çoÄŸaltırdım bilemiyorum. Ama ben yalnızken de azalmadım, azalmıyorum. Belki de size katılsaydım azalacaktım. Sen beni azaltıyorsun”

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 28-05-2007 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111764525 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net