04-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow M. Said Çekmegil arrow BÃœYÃœK DOÄžU - NECÄ°P FAZIL (X)
BÜYÜK DOĞU - NECİP FAZIL (X) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 22
KötüÇok iyi 
Yazar Vahid GÖNÃœLDAÅž   
28-05-2007

BÜYÜK DOÄžU – NECÄ°P FAZIL (X)

                                                                                            Vahid GÖNÜLDAÅž
     Büyük DoÄŸu’nun, Anadolu’ya, hususen Malatya’ya teveccühü boÅŸuna deÄŸildi. Gerçekten de Necip Fazıl, “süper zeka” ve hamle gücüne bir ma’kes ararken onu, Ä°stanbul’dan ziyade Anadolu’da, bilhassa Malatya gibi fikri heyecanı taze muhitlerde bulmuÅŸtu. 

      Mesela, Büyük DoÄŸu 1946’larda, “Edebiyat Alakalıları Arasında” bir sanat kültürü müsabakası açmıştı. Bu yarışmada Malatya en önde geliyordu. O müsabakada birer yıllık abone kazanan 31 kiÅŸinin yarıdan fazlası Malatya’dandı. Sırasıyla bunlar Selahaddin KERMEN, Burhan Cahit ÜNAL, Ramazan TUNÇER, Saime GÜRGER, Fahri ÖZPAZARBAÅžI, Abdullah ÖZTEMÄ°Z, Turgut UÇAR, Orhan PAK, Hacı MERMUT, Muzaffer GÜNBEK, Mehmet KATANLI, Ä°brahim KIRÇUVAL, Ä°brahim DORGUN, Recai KUTAN, Nedim AKYÜREK, Ä°brahim ERDEMÄ°R idiler ve hepside Malatya’dandı. 

      Yukarda zikredilen bu isimler arasından, sonraları “Büyük Åžair”, bakan ve herkesin göze alamayacağı; büyük bir cesaret isteyen B.D. yayın müdürlüÄŸünü yüklenen kimseler çıkacaktı. Dr. Abdullah Öztemiz, Yahya Kemal’den sonra Türk aruzunun önde gelen mümessillerinden olarak sanat dünyasında yer alır. Recai Kutan bir koalisyon hükümetinde Bayındırlık Bakanıdır. Ramazan Tuncer ise, Büyük DoÄŸu’nun kritik dönemlerinden birinin müdürüdür.  

       Malatya’daki bu kesif kültür, fikir ve edebiyat faaliyeti, bizzat Necip Fazıl’ın da garibine gitmiÅŸ olacak ki, 6 Eylül 1946 tarih ve 45 sayılı Büyük DoÄŸu’da aynen ÅŸöyle yazılıyordu: “…ÅŸu hayret ve dikkate ÅŸayan noktayı belirtmeden duramıyoruz ki, bunlar arasında 16’sı birden Malatya’lıdır. Malatya’lı okuyucularımızın zeka ve irfanından emin olmakla beraber, bilhassa aralarından birinin bu hususta pek ileri ve cömert olduÄŸunu kabul etmek galiba daha doÄŸru. Bravo Malatya’lılara.” 

     Aslında Malatyalı gençler sadece böylesine sanat ve edebiyat yönünde deÄŸil, diÄŸer sahalarda da Büyük DoÄŸu’ya ilgi duyuyor, alakalarını esirgemiyorlardı. Necip Fazıl’ın mecmuacılık sahasındaki üstün kabiliyet, kalemindeki fikri, heyecana dönüÅŸtürebilen hareketlilik, hepsinden daha önemlisi, yılmayan bir “Medeni Cesaret” taşıyan gözüpeklik, Türk gençliÄŸini coÅŸturmuÅŸ bulunuyordu. Ä°mana susamış gençliÄŸin bir parçası olan Malatya gençliÄŸi de tabiatıyla etkileniyordu.

              Onun gazetecilik yönü de hayli etkiliydi. NeÅŸrettiÄŸi ve bazen müstehcen görülebilecek resimleri bile estetikleÅŸtirilmiÅŸ tarzda ve fakat hicvederek, hakir görerek ; ayıplayarak veriyor; ama yine de mümin okuyucularının katlanabileceÄŸi bir eda içerisinde sergiliyordu. Yaman bir tesiri vardı. O kadar büyük hamulelerle geliyordu ki Büyük DoÄŸu, onun aksayan taraflarını cılız tenkidler dışında kimse ele alamıyordu, almıyordu. Malatyalı genci de çeÅŸitli düÅŸüncede olsa bile Büyük DoÄŸu’yu ısrarla takip eder buluyoruz. Bugün, günün gazeteciliÄŸinde hayli mesafe alan Åžemsi BELLÄ° (1946, sayı : 50), Musa ESER  (1948, sayı ;74), Mümtaz GÜRTEKÄ°N (1948, sayı : 81) Åžinasi KUTLUTÜRK (1948, sayı : 85) gibi Malatyalıları Büyük DoÄŸu’nun “Davanız Davamız” sütunlarında görebiliyoruz.  

        Malatyalı olup da, üniversitede okuduÄŸu için Malatya’da bulunmayan, fakat diÄŸer hemÅŸehrileri gibi Büyük DoÄŸu’ya içtenlikle ilgi duyan gençler de nisbeten az sayılmazdı. Mesela, o zamanlar askeri tıbbiyede mümin talebeler arasında, operatör Dr. Fahir SaÄŸol gibi genç arkadaÅŸlarıyla Ä°slam neÅŸ’esini paylaÅŸan, ÅŸimdi Malatya’da muayenehanesinde yine de Ä°slam neÅŸ’esiyle yaÅŸayan Dr. Esad KEŞŞAFOÄžLU, o zamanlar Büyük DoÄŸu’da “BÄ°R ÜNÄ°VERSÄ°TELÄ°NÄ°N DUASI” baÅŸlığı altında ÅŸöylesine içli bir niyazda bulunmuÅŸtu ki: (Ä°mza müstear’dı) 

        “Yarabbi! Ä°slam dinin faziletleriyle bu milleti nura çıkar! Sadece beÅŸer terbiyesi, millet selameti için tek çıkar yolun Ä°slam olduÄŸunu, rametinle bu millete idrak ettir! Gaflet ve zulmet içinde boy atan edep ve haya düÅŸmanı manzaraları, bu hayat tarzını, lutfunla sona erdir! Åženaatlar karşısında vatan, tarih ve ecdadının izzet ve kutsiyetine sarılmış asil Müslüman – Türk mücahitlerini, eÄŸer onlar için haykırma zamanı gelmediyse, sabır ve imandan ayırma! Aslında her biri Fatih’lerin imanıyla yoÄŸrulmuÅŸ kudretli Ä°slam – Türk neslinin nurlu sinesinde esen soÄŸuk batı rüzgarlarını dindir! UyuÅŸan beyinlerimizin, kamaÅŸan ruhlarımızın asli halini iade et!... hayatı basit, maddi ve hedefsiz bir oluÅŸ bilen, bütün gayret ve hamlesi nefse doÄŸru akan nesilleri atık intibaha getir! büyük tevhit heyecan ve zevkini, bize, meydanlara akseden içtimai bir mikyasta tattır! Bize… Resûlü’nün azminden bir zerre aşıla! Yarabbi, lutfet, rahmet et!..” (2.4.1948, sayı :87) 

    Malatya, taa baÅŸtan beri, Büyük DoÄŸu’nun en baÅŸta gelen mihraklarından biri ve tutunduÄŸu bir ÅŸehir olduÄŸu, belki kendince de henüz berraklaÅŸmamış olan davasını her çareye baÅŸ vurarak zafere ulaÅŸtırmak istiyordu.  

      BaÅŸlarda, bu zafer arzusunun gerçekleÅŸmesini, “….Bugün, dünya muhasebe ve muvazenesinde Türk milletine ait hakların terazi kefesinde görüneceÄŸi” an’a ; “ATATÜRK DÄ°RÄ°LECEKTÄ°R” baÅŸlığı altında, yazdığı (1001 Çerçeveden) biriyle, Atatürk’e baÄŸlıyor ve   “Bir gün Atatürk, Etnografya müzesindeki taÅŸ sandukasının kapağını omuzlarıyla kaldırıp, ufki vaziyetten ÅŸakuli hale geçecek; ve sırtında mareÅŸal üniforması, Ankara’da Atatürk bulvarında görünecektir…” diyerek (10 Ä°kinci teÅŸrin 1943, sayı :10) Atatürk’e baÄŸlamıştı arzularının tahakkukunu. 

       Sonraları, günün devlet baÅŸkanı bulunan Ä°smet PaÅŸaya: ”… bu muazzam ve muhteÅŸem, gerçek ve köklü inkılabı, bu son vade hengamesinde sizden baÅŸka gerçekleÅŸtirme imkan ve mevkiine sahip hiç kimse mevcut deÄŸildir…” (16.5.1947, sayı : 63) diye gönlünde yatan davasına melceler arıyordu. 

         Devir deÄŸiÅŸip, yeni dönemlere eriÅŸince, taze ümitlere davasını baÄŸlıyor, fakat bir türlü arzuladığı ortamı, davasına destek olacak güçlü kiÅŸileri bulamıyordu. Paris’ten arkadaşı ReÅŸat Åžemsettin SÄ°RER milli eÄŸitim bakanı olmuÅŸtu; onda da hayır görmemiÅŸ << ELVEDA REÅžAT!>> baÅŸlığı altında uzun bir yazı yazmış ve “…Ä°slamiyette her vaziyetin, hatta küfrün bile tevbesi var, fakat seninkinin yoktur…” diye ölçüsüz ifadelerle makalesini tamamlamıştı. (13.1.1950, sayı : 14). Yeni dönemde, günün milli eÄŸitim bakanı Tevfik Ä°leri ile dostluk kurmuÅŸ, baÅŸvekile yaklaÅŸmak çareleri aramış ve yaklaÅŸabilmiÅŸ de. Fakat kalbindeki arzuya cevap bulamamış çırpınıp durmuÅŸtu. Öyle çaresiz görülen hallere geçmiÅŸti ki, “Heyhat ki, Menderes Son Ümidimiz Yine Sensin!” demekten baÅŸka yolları kapalı bulmuÅŸtu (23.4.1954, sayı : 1). Daha sonraları bu devri hikaye ederken, bunların kendisini anlamadığını ya da yanlış anlamış olduklarını : “ Nur dolu elinden tut kılavuzun” mısralarını ben Allah’ın sevgilisi olarak murad ederken, onlar kim bilir hangi ÅŸahsı kılavuz sıfatına yakıştırıyorlardı?” diyerek anlatmış oluyordu (9.6.1970 Bugün gazetesi). 

      Mücadelesinin ortalarında, yer yer olduÄŸu gibi, yine gençliÄŸe yönelmiÅŸ “ÇOCUKLAR NE GÜN SABAH OLACAK” sorusunu taşıyan bir baÅŸlığın altındaki makalesini “Yılmayacağız, ÜrkmeyeceÄŸiz, Bıkmayacağız, BezmeyeceÄŸiz!”  diye bitiriyordu. (14 Kasım, sayı :72). Necip Fazıl sanki bu sözünü hatırlamış gibi, teferrüd ederek yaÅŸamış, fakat hayatı boyunca da herhangi bir destek aramaktan geri durmamıştı. Gah Mili Türk Talebe BirliÄŸine, gah Ülkücülere meyletmesi bunu iyi izah eder. 

        Bütün bu arayışlar içerisinde ne çileler çekmiÅŸ, ne eziyetler yüklenmiÅŸ olduÄŸunu gönüldaÅŸları, bilhassa Büyük DoÄŸu Cemiyetinin Ä°lk “Umumi Katibi” Dr. Haluk Nurbaki iyi bilir. Prof. Dr. Süleyman Yalçın’ı da. Ayhan Songar’ı da Necip Fazılı iyi takip edenler arasında buluruz. Ancak ne var ki, bu sadık kadirbilir gönüldaÅŸlardan kimilerini de haklı haksız demeden kırmış, bazılarıyla görüÅŸemez hale gelmiÅŸtir. Bu ayrılıklardan, haklı-haksız ÅŸikayet halinde yaÅŸamıştı. Bilhassa Sezai KARAKOÇ gibi yetiÅŸtirmiÅŸ bulunduÄŸu kiÅŸilerin kendisinden uzak duruÅŸları kendisini çok üzer olmuÅŸtu. “Ölüme de gelmesinler” dediÄŸine gönüldaÅŸlardan ÅŸahitler vardı.  

      Fakat hepsinden çok hücumu, kendisinin Müslümanlar safında yer alarak dövüÅŸmesinden rahatsız olanlara idi. Bir türlü kendisini anlamayan ve imana da gelmeyen, “küfür ve dalaletin mücerred örneÄŸi” gördüÄŸü bu adamlara ÅŸöyle hitap etmiÅŸti : 

       “Ey, yükseldikçe hiçbir mahlûkun o kadar yükselemeyeceÄŸi; ve ey, alçaldıkça hiçbir mahl’ukun o kadar alçalamayacağı insanoÄŸlunun en alçağı! Seni, kainatta mevcut mülevves ve müteaffin maddelerden hangisine benzetseler, yarın o madde Hakkın huzurunda benzetenden davacı olur ve mutlaka davasını kazanır. Zira senin yanında ve sana nisbetle bizzat levs ve teaffün, bifiil münezzeh ve mükerremdir. Sen, tek kelimeyle, hayatın, varlığın, var olmak ÅŸevkinin, ölmek cehdinin, ilahi emirlerin ve Allah’ın düÅŸmanısın! Bu düÅŸmanlık yüzünden, içinde, bütün ulvi oluÅŸlara hudutsuz bir hınç ve kıskançlık fıkırdıyor! Öyle ki, gördüÄŸü için gözü, kavradığı için idraki, anladığı için ilmi ilga etmeÄŸe kalkabilirsin! Zulüm, hakkı layık olduÄŸu mevkie koymamak hırsı, yaratıldı yaratılalı, sende bulduÄŸu rütbeye hiçbir zaman ve mekanda ulaÅŸamadı…”

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 24-05-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
123900018 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net